YEREL HABERLER - 18 Mart 2012 Pazar 18:07

BAŞKAN AKGÜL, MANİSALILARLA `KEŞKEK ŞÖLENİ`NDE BİR ARAYA GELDİ

A
A
A
BAŞKAN AKGÜL, MANİSALILARLA `KEŞKEK ŞÖLENİ`NDE BİR ARAYA GELDİ

Mamak Belediye Başkanı Mesut Akgül, Manisa Demirci Kültür Sanat ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen "4. Geleneksel Keşkek Şöleni"ne katıldı.
Keçiören Halil İbrahim Sofrası’nda düzenlenen şölene; Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın eşi Münevver Arınç, Ak Parti Ankara Milletvekilleri Cevdet Erdöl ve Emrullah İşler, Mamak Belediye Başkanı Mesut Akgül, Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, Mamak Dayanışma Merkezi Koordinatörü Zeliha Akgül ve çok sayıda davetli katıldı.
4yıldır yapılan etkinliğe katıldığını belirten Mamak Belediye Başkanı Mesut Akgül, sadece keşkek yemek için bir araya gelmediklerini belirterek, keşkeğin yapımındaki gibi birlik ve beraberlik içinde olduklarını söyledi.
Aynı kültürel değerleri paylaşan dernek ve birliklerin, sevgi, saygı, barış ve kardeşliğe özendirmenin yanında birlik ve beraberliği perçinlediğini söyleyen Mamak Belediye Başkanı Mesut Akgül, "Allah bu milletin birliğini ve dirliğini bozmasın" diyerek Türkiye’nin gücünü birlik ve beraberlikten aldığını söyledi.
Akgül, "Demirci Kültür Sanat ve Dayanışma Derneği’nce bu yıl dördüncüsü düzenlenen Geleneksel Keşkek Şöleni, 18 Mart gibi özel bir günde gerçekleşti.4 yıldır düzenlenen şölene aralıksız katılıyorum. Zengin bir kültür mirasına sahip olan ülkemizin kültürel değerlerinin yaşatılması ve tanıtılmasına yardımcı olmak amacıyla kurulan dernek ve birliklerimiz, sosyal dayanışmanın, birlik ve beraberliğin, sevgi, barış ve kardeşliğin yaygınlaşmasında çok etkin rol oynamakta. Bizim de yerel yönetimler olarak
amacımız, keşkek için bir araya gelmek değil, keşkeğin yapımındaki gibi birlik ve beraberlik içinde olmak. Allah milletimizin birliğini dirliğini bozmasın. Bugün ki şölen 18 Mart gibi özel bir günde gerçekleşiyor. Bu vesileyle başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum."dedi.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından başlayan programın açılış konuşmasını yapan Demirci Kültür Sanat ve Dayanışma Derneği Başkanı Mustafa Özel, Manisa’nın ve Demirci ilçesinin keşkeğinin meşhur olduğunu belirterek, geçen yıl Endonezya’nın Bali kentinde düzenlenen toplantıda keşkeğin UNESCO kültür mirası listesine alınmasına karar verildiğini hatırlattı.
Özel’in konuşmasının ardından Başkent Manisalılar Grubu, Ege yöresi oyunlarıyla göz doldurdu. Şölende konuklara yöreye has keşkek, helva ve mesair macunu ikram edildi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla MSKÜ Rektörü Kaçar, mezun olduğu okulda kariyer planlama günlerine katıldı Muğla’nın Seydikemer ilçesine bağlı Gölbent Mahallesi’nde anlamlı bir etkinlik gerçekleştirildi. Ramazan Patat İlkokulu ve Ortaokulu, Okul Müdürü Eren Fehmi Eroğlu’nun düzenlediği ’Kariyer Planlama Günleri’ kapsamında unutulmaz bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. Yaklaşık 50 yıl önce bu okuldan mezun olan, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Turhan Kaçar, eşiyle birlikte eğitim gördüğü yıllardaki öğretmenleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldi. Çocukluk hatıralarına döndüğü bu özel etkinlikte Prof. Dr. Kaçar, öğrencilik yıllarının izlerini taşıyan sınıflarda bugünün öğrencileriyle buluştu. Hem geçmişe duygu dolu bir yolculuk yapan, hem de öğrencilere rehberlik eden Kaçar, yaşam öyküsüyle gençlere ilham verdi. Etkinlik, sadece nostalji dolu bir hatıra olmaktan öteye geçerek, köy okullarındaki öğrencilere kariyer planlaması konusunda umut aşılayan bir seminere dönüştü. Bu unutulmaz gün, Kaçar’ın eski öğretmenleri Sabri ve Emine Turgutoğulları’nın yanı sıra İlçe Milli Eğitim Müdürü İlkay Şumur ve Okul Müdürü Eren Fehmi Eroğlu’nun katkılarıyla zenginleşti. Prof. Dr. Kaçar, kendi hikayesini ve başarıya ulaşma yolculuğunu paylaşarak, öğrencilere hayallerine ulaşma cesaretini aşıladı. “İnsan geçmişiyle insandır” MSKÜ Rektörü Prof. Dr. Kaçar, etkinlik sırasında yaptığı konuşmada, yıllar sonra mezun olduğu okulda bulunmanın kendisi için tarifsiz bir mutluluk ve anlam taşıdığını ifade etti. Rektör Kaçar, "Buradan mezun olalı yaklaşık 50 yıl geçti. 1973-1978 yılları arasında burada öğrenciydim. O dönemdeki okul ile şimdiki okul arasında büyük farklar var. Ancak insan geçmişiyle insandır. Öğretmenim Sabri Hoca ve eşiyle tekrar buluşmak benim için çok özel bir an. Bugün bana hediye edilen plaketin içinde ilkokul diplomamın bir fotoğrafı vardı. Bu, inanılmaz bir zarafet ve incelikti" dedi. Kaçar ayrıca okul müdürü Eren Fehmi Eroğlu’na etkinliği organize ettiği için teşekkür ederek, okul için elinden gelen desteği sağlamaya hazır olduğunu dile getirdi. Emekli öğretmenlerden duygu dolu sözler Prof. Dr. Kaçar’ın ilkokul öğretmeni Sabri Turgutoğulları, eski öğrencisinin başarılarını görmekten gurur duyduğunu belirtti. “Turgutoğulları, Turhan ve onun gibilerin nasıl bir köy ortamında yaşadığını biliyordum. O dönemde okulda su bile yoktu. Traktörle su taşıyorduk. Turhan’ın babası, ‘Oğlumu çalıştır’ diye sık sık uyarırdı. Zorluklara rağmen Turhan çok çalışkan bir öğrenciydi. Onunla gurur duyuyorum” dedi. Sabri Turgutoğulları’nın eşi Emine Turgutoğulları da yıllarca birlikte emek verdikleri öğrencilerinin başarısından mutluluk duyduğunu ifade ederek, “Birinci sınıftan dördüncü sınıfa kadar ben ders veriyordum, beşinci sınıfta ise eşim devralıyordu. Bugün öğrencimiz Prof. Dr. Turhan Kaçar ile yeniden buluştuk. Onun Profesör ve Rektör olması bizi çok mutlu etti” diye konuştu. Okul Müdürü Eren Fehmi Eroğlu’ndan örnek davranış Okul Müdürü Eren Fehmi Eroğlu, Prof. Dr. Turhan Kaçar gibi başarılı bir rol modelin öğrencilerle buluşmasının önemine dikkat çekti. Eroğlu, “Öğrencilerimizin mesleki anlamda bir gelecek inşa etmelerine destek olmak amacıyla bir ’Kariyer Planlama Günleri’ etkinliği başlattık. Bu etkinlik kapsamında, onlara en iyi rol model olabilecek kişileri seçmeye özen gösteriyoruz. Sayın Rektörümüz, davetimizi geri çevirmeyerek, sağ olsun, çocuklarımız için buraya geldi. Umarım bu etkinliğimiz, diğer köy okullarındaki çocuklara da örnek olur. Çocuklarımızın geleceği için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz” dedi.
İstanbul İletişim Başkanı Altun, "İzzet Keribar Fotoğraf Sergisi" ve "Analogdan Dijitale Fotoğrafın Yolculuğu Sempozyumu"na katıldı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "İzzet Keribar Fotoğraf Sergisi" ile "Analogdan Dijitale Fotoğrafın Yolculuğu Sempozyumu"na katıldı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığınca düzenlenen "İzzet Keribar Fotoğraf Sergisi" ile "Analogdan Dijitale Fotoğrafın Yolculuğu Sempozyumu’na katıldı. İletişim Başkanı Altun, sempozyumdan önce sergiyi gezdi. Beyoğlu’ndaki bir otelde düzenlenen programa İletişim Başkanı Altun, İzzet Keribar, birçok fotoğraf sever ve basın mensupları katıldı. İzzet Keribar, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a hediye takdim etti. Program, saygı duruşu ve istiklal marşının okunmasıyla başlarken İzzet Keribar’ın belgeseliyle devam etti. “Bugün artık büyük ve güçlü Türkiye var” Programda konuşan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Bugünün Türkiye’sinde artık ne 60’larda kurumsal kimlik kazanan askeri ya da yargı vesayetine yer var, ne de o vesayeti savunanlara. Bugünün Türkiye’sinde artık ne 70’lerdeki istikrarsız siyaset ve ekonomiye yer var, ne de sağ-sol adı altında toplumsal alanı rehin alan radikalizme. Bugünün Türkiye’sinde artık ne 80’ler neslini topyekûn yok eden darbecilere yer var, ne de darbeye çanak tutan ideolojik müdahalelere, siyaset mühendislerine. Bugünün Türkiye’sinde artık ne 90’larda millete ’nerde bu devlet?’ dedirten derin ekonomik çöküntülere, siyasal kaoslara yer var, ne de siyaset alanına hükmeden bürokratik oligarşiye. Bugün bunlara yer yok. Bugün artık büyük ve güçlü Türkiye var” dedi. “İletişim Başkanlığı olarak, en büyük mücadelemizi ’hakikat’ krizine karşı veriyoruz” "Ülkemizde iletişim artık çok daha hızlı ve rahat kurulabilirken, bu oranın artması beraberinde ’dijital teröristlerin’ sayısını da artırmakta" diyen Altun, “Özellikle üzerinde durmak istediğim konulardan biri, sempozyuma da ismini veren ’analogdan dijitale yolculuk’ kavramı. Kavramın, fotoğraf sanatı adına ne anlam ifade ettiğini, birazdan başlayacak oturumlarda uzman isimlerden dinleyeceğiz. Ancak, kavramın yani ’analogdan - dijitale dönüşümün’ bizler için fırsatlar kadar krizleri de içinde barındırdığını bilmenizi isterim. İletişim Başkanlığı olarak, bilgiye ulaşmanın bu denli kolay olduğu “dijital dönüşüm” çağında, tüm çalışma arkadaşlarımla birlikte en büyük mücadelemizi “hakikat” krizine karşı veriyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın vizyonu doğrultusunda verdiğimiz bu “hakikat mücadelesinin”, Türkiye’yi eskiden olduğu gibi uluslararası bağımlılık düzenine mahkûm etmek isteyenlerin huzurunu bozduğu kesin. İşte huzuru bozulanlar, her gün yeni yeni yöntemlere başvuruyorlar. Bu yöntemlere örnek olarak; siber saldırıları, sanal âlemde yürütülen dezenformasyonları, kara propagandaları, beşinci kol ve terör örgütlerinin dijital faaliyetlerini verebilirim. Şurası net ki; giderek artan internet kullanım oranı sayesinde ülkemizde iletişim artık çok daha hızlı ve rahat kurulabilirken, bu oranın artması beraberinde “dijital teröristlerin” sayısını da artırmakta, hakikat krizini derinleştirmektedir. Durumun ciddiyetini aktarabilmek adına altını çizmeliyim ki; terörizm artık yeni formlar kazanmış durumda. Örgütler, yeni kurulan bu dijital medya düzenini; propaganda için, endoktrinasyon için, haberleşme için, militan ve sempatizan devşirmek için, eğitim için, hatta operasyonel kontrol ve sözde komuta için kullanıyor. Unutulmamalıdır ki içinde bulunduğumuz bu dijital dönüşüm çağında ismine ’dijital terörizm’ dediğimiz sorun da artık bir milli güvenlik meselesidir. Önümüzdeki dönemin en büyük mücadele alanlarından biri olan dijital dönüşümde, tüm kurumlarımıza, siyaset ve medya temsilcilerine hatta her bir vatandaşımıza büyük sorumluluklar düştüğünü bir kez daha hatırlatmak istiyorum” şeklinde konuştu. “İzzet Keribar Beyefendi, duruşuyla bize çok büyük dersler vermektedir” Sözlerine sanatçıya teşekkür ederek devam eden Altun, “Elinde fotoğraf makinesiyle 70’ten fazla ülke gezen ama en çok memleketini Türkiye’yi seven, en zor dönemlerde dahi asla vatanını terk etmeyi düşünmeyen büyük fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar Beyefendi, bu duruşuyla bize çok büyük dersler vermektedir. 88’inci yaşında hala ’Vatana nasıl faydalı olurum?’ sorusunun yanıtını arayan İzzet Keribar, bu bilinçle bizleri aydınlatmaktadır. Bizi bugün burada bir araya getiren, sanatın ve inceliğin peşinde bir ömür geçirmiş çınarımız sayın İzzet Keribar’a bize hatırlattıkları için tekraren şükranlarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı. “Fotoğraf sanatı benim için sadece bir meslek değil” Programda açılış konuşmasını yapan Fotoğraf Sanatçısı İzzet Keribar ise, “Fotoğraf sanatı benim için sadece bir meslek değil. Aynı zamanda hayata dair duygularımı, düşüncelerimi ve gözlemlerimi ifade etmenin en güçlü yolu. Yaşam boyunca, her bir fotoğrafımda gerek farklı bir perspektiften görmeye çalıştım. Anların güzelliklerini, hayatın karmaşasını portrelerimde insan ruhunun derinliklerini yakalamaya gayret ettim. Bu akşam bana eşlik eden herkesle bu belgeseli izlemek benim için çok büyük bir onur. Bu belgesel film yalnızca benim değil benimle beraber çalışan, ilham veren, beni seven ve destekleyen tüm fotoğraf sanatçı dostlarım içindir. Türkiye’mizin fotoğraf ve sanat dünyasına bir armağandır. Sanatın gücüne inanan ve toplum üzerindeki etkisini önemseyen herkesin bu güzel ağırlık parçası olduğu biliyorum” diye konuştu.
İstanbul Yenidoğan Çetesi davası 5. gününde devam ediyor: Örgüt yöneticisi savunma yapıyor İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine beşinci gününde devam ediyor. Duruşmada örgüt yöneticilerinden İlker Gönen savunmasında, "Herkesin suçu olabilir. Suçum olabilir ama bebek katilliği ile kimse beni yaftalayamaz" dedi. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava beşinci gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada, örgüt yöneticisi İlker Gönen savunma yaptı. “Aileler galeyana getirildi, kim bize sahip çıkacak?” Medisense şirketinde doktor olarak görev yapan ve iddianamede bebekler Kadan, Ayaz Karaduman, Öykü Helvacı, Havanur Karakoç ve Kerem Muhammed Tokluoğlu’nun ihmali davranış nedeniyle ölümüne sebep olma suçunu işlediği tespit edilen sanık Gönen savunma yaptı. Sanık Gönen savunmasında, “Karakoç bebeğin bağırsaklarında sorun vardı. Bebek Yalova’dan geldi. Bebeğin durumu kötüleşti. Bağcılar’da ameliyat oldu. Sonra sevk oldu. 64 gün sonra bebek vefat etti. Beni hemşireler 64 gün boyunca aradı. Bebeğe mama veriyorduk ağzından geliyordu. Ben bebeğin beslenemediği için ölmesiyle suçlanıyorum. Bebek Karakoç vefat ettikten sonra polis geldi bütün dosyalara el koydu ve bebeği Adli Tıp Kurumu morguna götürdü. Bebeğe otopsi yapıldı. Rapora göre bu bebeğin ölümü beslenememe değil, bağırsakların yırtılması. Masumiyet karinem varken, her şeyde gizlilik kararı varken, nasıl oluyor da haberlerde kanallarda sayfa sayfa çarşaf çarşaf yayınlanıyor bu iddialar ama benim avukatım ulaşamıyor. Bu Allahtan reva mıdır? Aileler galeyana getirildi. Kim bize sahip çıkacak?” dedi. “Medyada benim daha avukatım bana dosyayı getirmeden bakın ötenazi yapmışlar deniliyor” Sanık Gönen savunmasının devamında, “2. bebek Tokluoğlu, ben bu hastada kalp masajı yaptırmama yani Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa ötenazi yaptırmak ile suçlanıyorum. Çocuk oksijensiz kalarak doğuyor. Çocuğa yaklaşık 2 saat müdahale ediliyor. İnsanların sinir ucuna dokunacak kelimeler buluyorlar ‘pasif ötenazi’ gibi. Medyada benim daha avukatım bana dosyayı getirmeden bakın ötenazi yapmışlar deniliyor. İnsanların duyguları ile oynanıyor. Sağlıkta şiddet artıyor. Benim yüzümden 47 kişi bebek katilliği ile suçlanıyor. Bunun hesabını kim verecek?” şeklinde konuştu. “Suçum olabilir ama bebek katilliği ile kimse beni yaftalayamaz” İlker Gönen, “Herkesin suçu olabilir. Suçum olabilir ama bebek katilliği ile kimse beni yaftalayamaz. Bebek Kadan doğduğunda filmini bana attılar. Bana gönderdikleri filmde bir şey anlaşılmıyordu. Beni Fırat Sarı aradı 1 gün sonra bebek vefat edince. Bana bebeğin ölüm sebebi ile ilgili bir şey olabileceğini söyledi. Ben de bebeğin hayatını kaybettiğini, üzerinden 1 gün geçtiğini söyledim. Ben olmayan bir akciğer patlamasını görüp söylememekle, katillikle suçlanıyorum. Bu kadar iftira, yalan, işgüzarlık kolay mı? Benim bu iftiraya maruz kalma nedenim ne? Bu amaç ne? Medyaya bu kadar vermenin amacı ne? Kimi zor durumda bırakmak istiyorsunuz? Bu uzman görüşünü yazan kişiler iddialarda bulundular, bu uzman görüşünün kimse nasıl hazırlandığını sormadı. Ben burada bebek katilliği ile suçlanıyorum. Kimse bizim yanımızda duramadı. Medyada öyle bir baskı oluşturuldu ki. Yani biz ne yaptık?” şeklinde savunma yaptı. “Bizim idam sehpamızı uzman görüşü koydu, tekmeyi de medya vurdu” Sanık Gönen, “Bebek Helvacı olayında ben bebeğe katil ruhla, adrenalin yaptırmamakla suçlanıyorum. 2 aydır ben ne cezaevinde kalabiliyorum ne başka yerde yatabiliyorum. Sabahtan akşama kadar tapeler sayfa sayfa geziyor. Kim geri getirebilecek bizim itibarımızı? Ben 5 tane ölümle suçlanarak karşınızda duruyorum. Bizim idam sehpamızı uzman görüşü koydu, tekmeyi de medya vurdu. Biz kimseye tek kelime anlatamadık. Biz bir kere yaftayı yedik” dedi.