SAĞLIK - 28 Şubat 2017 Salı 16:11

Nadir hastalıklar, Türkiye’de yaklaşık 7 milyon kişiyi etkiliyor

A
A
A
Nadir hastalıklar, Türkiye’de yaklaşık 7 milyon kişiyi etkiliyor

Çoğunlukla genetik nedenlerden kaynaklanan nadir hastalıkların yaygın görüldüğü ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor. Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, Türkiye’de, hala her 5 evlilikten birinin akraba evliliği olması nedeniyle genetik geçişli ve çekinik olarak kalıtılan birçok nadir hastalığın Avrupa ve ABD’den daha sık görüldüğünü söyledi. Demir, Türkiye’de yaklaşık 6-7 milyon insanın nadir hastalıklara sahip olduğunun bilindiğini kaydetti. Demir, "Yıllardır kullanılmakta olan ICD-10 adı verilen Uluslararası Hastalıkları Sınıflandırma Kılavuzunda nadir hastalıkların tanımları bulunmazken 2017 yılında, bu yıl, uygulamaya girmesi beklenen ICD-11 kılavuzunda, nadir hematolojik hastalıklarda listelenmiştir. Bu hastalıklara yönelik ilaç AR-GE çalışmaları ivme kazanmış ve hükümetlerinde yardımıyla bu ilaçlar ulaşılabilir hale gelmiştir" dedi.
THD Nadir Hematolojik Hastalıklar Bilimsel Alt Komitesi Başkanı Prof. Dr. Sema Karakuş, kalıtsal kanama bozukluklarının yüzde 95-97’sini, hemofili A ve B (yani faktör VIII ve IX eksikliği) ve von Willebrand hastalığınon oluşturduğunu belirterek, "Diğer pıhtılaşma faktör eksiklikleri ise “nadir faktör eksiklikleri” (NFE) adı altında incelenir ve bunlar fibrinojen, faktör II, V, V+VIII, VII, X, XI ve XIII eksikliğidir. Bu hastalıklara, eksik olan faktöre bağlı olarak 500,000-2 milyonda bir rastlanıldığı için nadir denilmektedir. Ancak Türkiye gibi akraba evliliğinin sık olduğu ülkelerde sıklığı daha fazladır. Nadir faktör eksiklikleri otozomal kalıtılır (seks kromozomu ile ilgili olmadığı için yani hem kadın hem de erkek bireyler eşit oranda etkilenirler). Hastalığın ortaya çıkması için hem anneden hem babadan kalıtılan gende bozukluk olması gereklidir.
Nadir faktör eksiklikleri nadir oldukları için, bu tip hastaları takip eden merkez sayısı azdır. Faktör eksikliği hastaları hematoloji kliniklerinde takip edilmelidir. Pıhtılaşma faktörlerinin laboratuvarda elde edilen aktivite düzeylerine bakılarak; hafif, orta veya ağır faktör eksikliği tanımı yapılır.
Tüm faktör eksikleri içerisinde ciddiyetine bakılmaksızın en sık bildirilen yakınma cilt ve mukoza kanamaları (örneğin burun kanaması, ağız içi veya dişeti kanaması, idrarda kan olması, ciltte morarma) ve cerrahi sırası/sonrasında uzamış kanamadır. Mide-barsak sisteminden kanama, faktör XIII eksikliği dışında her tip faktör eksikliğinde görülebilir.Derin kas içi ve eklem içine kanamaları FXI eksikliği dışında tüm ağır ve orta nadir faktör eksikliklerinde görebiliyoruz. Doğumda göbek kordonu ve beyin içine kanamayı fibrinojen, faktör X ve faktör VIII gibi pıhtılaşma faktör eksikliklerinin ağır tiplerinde karşılaşabiliyoruz. Aşırı menstürasyon kanamaları ve düşükler her tipte ve ağırlıkta faktör eksikliğinde bildirilmiştir. Öncesinde yeterli tedavi verilmediği durumda doğum sırasında ve sonrasında kanamalar olabilir. Hastanın ve ailesinin kanama öyküsü, uygulanacak tedavi seçeneğinin belirlenmesinde ilk ve en önemli bilgidir. Tedavinin dozu ve sıklığı, yeterli pıhtılaşmayı sağlayacak en az faktör düzeyine, faktörün kandaki yarı ömrüne ve kanamanın tip ve ağırlığına bağlı olarak doktoru tarafından belirlenir" dedi.
Karakuş, gelecek 5-10 yılda içinde gen tedavisi ile faktör eksikliklerinin bir kısmından kurtulma şansı yakalanacağını belirterek, "Bu konuda dünyada önemli gelişmeler oluyor. Hastalığın tamamen iyileşmesi Gen tedavisi ile mümkün olacaktır. İngiltere ve Amerika’da ağır faktör 9 eksikliği hastalarında ilk kez gen tedavisi başarıyla uygulanmıştır. Faktör 8 eksikliğinde ise henüz başlamamıştır. Ancak gelişmeler hızla devam etmektedir. Lenf hücrelerinin bulunduğu bezeler dışında tükrük bezleri, akciğer, pankreas, gırtlak, beyin zarları hatta uzuv kaslarını tutabilir. Hastalığın nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte tek odaklı olan alt tipinde iltihapla ilgili interlökin-6 adı verilen bir maddenin ve çok odaklı olan alt tipte ise İnsan Herpes Virüsü-8 (HHV-8)’in rolü vardır. Bazı kötü huylu hastalıklarla ilişkili olabileceği akılda tutulmalıdır.
Tek odaklı alt tipi tek bir bölgeyi tutar, hastaların farkettiği şişlik dışında hiçbir yakınması olmayabilir. Tedavide hastalıklı bölgenin ameliyatla çıkarılması ve ışın tedavisi uygulanır. Çok odaklı olan alt tipi ise sıklıkla AIDS virüsü (HIV) varlığında görülen yaygın ve daha saldırgan seyreden bir hastalıktır. Lenf bezi büyümesi, dalak büyümesi, kansızlık, ateş, halsizlik gece terlemesi gibi yakınmalar görülür. Tedavide kortizon içeren ilaçlar, kemoterapiler ve hedefe yönelik akıllı moleküller uygulanabilir. Tanı etkilenen doku ve/veya organdan alınacak biyopsi ile konur. Özellikle lenf bezesinden yapılacak biyopsilerde iğne ile girerek örnek almak yerine bezenin tamamen çıkarılması önemlidir.
Tanısı kesinleştikten ve alt tip tanımlandıktan sonra tedavi kararı ve hastalık seyrinin belirlenmesi için hastalık evrelemesi yapılmalıdır. Bu değerlendirmenin amacı hastalığın tek odaklı mı yoksa çok odaklı mı olduğunu ortaya koymak, tedavi gerektiren bulguları olan hastaları belirlemek ve eşlik eden virüslerin varlığını saptamaktır. Değerlendirmeler sırasında kan testleri ve normal muayene dışında boyun, göğüs ve karına yönelik bilgisayarlı tomografiler çekilmelidir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda mevcut tedavilerden en uygun olanı ülkedeki temin ve onay koşulları da göz önünde bulundurularak seçilir" dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Güler: “Suriye Millî Ordusu’nun, toprakların tamamını kurtaracağına inanıyoruz” Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, “Suriye Millî Ordusu’nun, Suriye halkı ile birlikte terör örgütleri tarafından işgal edilen toprakların tamamını kurtaracağına inanıyoruz. Biz de hudutlarımız ötesindeki terörist unsurların tamamı temizlenene kadar, aynı kararlıkla icap eden tüm tedbirleri alacağız” dedi. Bakan Güler, beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu ile Gaziantep’e gitti. 2’nci Ordu Komutanı Orgeneral Levent Ergün tarafından karşılanan Bakan Yaşar Güler ve beraberindeki TSK Komuta Kademesi daha sonra helikopterler ile Suriye sınır hattına giderek Kilis/Çıldıroba’daki 6’ncı Kolordu ve Müşterek Özel Görev Komutanlığı Esas Komuta Yerine geçti. Burada askerî törenle karşılanan Bakan Yaşar Güler, inceleme ve denetlemelerin ardından yurt içindeki ve sınır ötesindeki birlik komutanlarının katılımıyla video telekonferans toplantısı gerçekleştirdi. Yurt içindeki ve sınır ötesindeki birlik komutanlarının katılımıyla gerçekleşen video telekonferans toplantısında konuşan Bakan Güler, “Suriye’de 2011 yılında başlayan kriz ve devamında ortaya çıkan istikrarsız ortam, PKK-YPG ve IŞİD terör örgütlerinin Suriye’de alan kazanmalarına fırsat vermiş ve sınır güvenliğimizi tehdit eder duruma gelmiştir. Tekrar hatırlatmak gerekirse, Suriye’deki operasyonlarımız öncesinde PKK/PYD ile IŞİD terör örgütünün yurt içinde saldırıları ve eylemleri olmuştu. Bu saldırılar ve eylemler sonucunda; Reyhanlı’da 50, Suruç’ta 34, Ankara’da 109, İstanbul’da 45, Gaziantep’te 59, Kilis’te 22 olmak üzere 600’den fazla vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve binden fazla vatandaşımız yaralanmıştır. Ayrıca sınır ötesi harekâtlarımız öncesinde, Suriye topraklarından il ve ilçelerimiz ile yerleşim yerlerimize yönelik çok sayıda saldırı gerçekleştirilmiştir. Fırat Kalkanı Harekâtı öncesinde Kilis’e toplam 95 adet, Zeytin Dalı Harekâtı öncesinde Kilis’e 53, Hatay’a 109 adet, Barış Pınarı Harekâtı öncesinde ise Mardin’e 407, Şanlıurfa’ya 632, Şırnak’a 241, Gaziantep’e de 9 olmak üzere toplamda bin 546 adet füze ve havan saldırısı yapılmıştır” açıklamasında bulundu. “IŞİD ile sahada göğüs göğüse mücadele eden tek ordu Türk Ordusudur” Sınır güvenliğinin tesis edilmesi için Fırat Kalkanı Harekatı ile başlayan sınır ötesi operasyonlara dikkati çeken Bakan Güler, “Bu kapsamda IŞİD ile sahada göğüs göğüse mücadele eden tek ordu Türk Ordusudur. Fırat Kalkanı Harekâtında 67 kahraman silah arkadaşımız şehit olmuştur. Ordumuz icra ettiği başarılı operasyonlarla oluşturulmak istenen terör koridorunu parçalamış, harekât alanlarında bulunan halkın hayatının normalleşmesi için de büyük çaba sarf etmiştir” diye konuştu. “Suriye Millî Ordusu’nun, toprakların tamamını kurtaracağına inanıyoruz” Suriye’de kanlı rejimin devrilerek yeni bir döneme girildiğini belirten Bakan Güler, “Suriye’de asıl söz sahibi artık Suriye halkıdır. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da biz yine Suriye halkının yanında olmaya devam edeceğiz. Bu kapsamda; Suriye’nin toprak bütünlüğü, siyasi birliği, güvenlik ve istikrarının sağlanması için yeni yönetimle yakın iş birliği ve koordinasyon içerisinde olacağız. Suriye’de 27 Kasım’da başlayan süreç neticesinde 2 Aralık tarihinde Tel Rıfat, 9 Aralık tarihinde ise Menbic, Suriye Millî Ordusu tarafından, YPG / PKK’lı terörist unsurlardan temizlenmiştir. Suriye’deki yeni yönetim ve onun ordusunun önemli bir parçası olan Suriye Millî Ordusu’nun, Suriye halkı ile birlikte terör örgütleri tarafından işgal edilen toprakların tamamını kurtaracağına inanıyoruz. Biz de hudutlarımız ötesindeki terörist unsurların tamamı temizlenene kadar, aynı kararlıkla icap eden tüm tedbirleri alacağız” şeklinde konuştu. “Bugün Suriye’de yaşananlar, sadece ‘son bir ayın gelişmeleri’ olarak görülmemelidir” Bakan Güler konuşmasını şöyle sürdürdü: “Şu hususa dikkat çekmek isterim ki; bugün Suriye’de yaşananlar, sadece ‘son bir ayın gelişmeleri’ olarak görülmemelidir. Yıllarca kendi halkına zulmeden rejimin yaptıkları ve buna ‘artık dur’ diyen Suriye’nin ‘gerçek sahiplerinin büyük çabaları’, güzel günleri getirmiştir. Aynı zamanda elde edilen başarı, vatanımızın hudut ötesinden itibaren korunması maksadıyla Ağustos 2016’da başlayan ve başta şehit ve gazilerimiz olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kahramanca mücadelesi ile asil milletimizin milyonlarca sığınmacıya kucak açarak gösterdiği dayanışma ve fedakârlığının da bir sonucudur.” “Tüm aktörlerin kapsayıcı bir çözüm için Türkiye ile iş birliği yapması büyük önem taşımaktadır” Sahadaki tüm aktörlerin Türkiye’nin yaptığı fedakârlık ve üstlendiği inisiyatifleri atılacak adımlarda göz önünde bulundurması gerektiğine vurgu yapan Bakan Güler; adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm için, Türkiye’nin hassasiyetlerine saygı gösterilmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Bugün yapılan her açıklama ve atılan her adım, yerel halkın beklentilerini ve bu uğurda ödenen bedellere de saygı göstermek zorundadır. Gelinen aşamada Türkiye; Suriye’de istikrarın tesisi ve sığınmacıların onurlu bir şekilde geri dönüşlerinin sağlanması için, üzerine düşenleri yapmaya devam edecektir. Esasen bölgede etkin olan tüm aktörler ve müttefiklerimiz de Türkiye’nin çözümün bir anahtarı olduğu gerçeğini artık kabul etmektedirler. Bu bağlamda; tüm aktörlerin kapsayıcı bir çözüm için, yeni yönetimi desteklemesi ve Türkiye ile iş birliği yapması büyük önem taşımaktadır. Yıllardır süren çatışmaların sebep olduğu insani dramlar sebebiyle acı çeken yerel halkın taleplerine kulak vermek, demografik yapıyı koruyacak adımlar atmak ve uzun vadeli bir barış inşa etmek için kapsamlı bir yaklaşım benimsemek elzemdir” ifadelerini kullandı. “Suriye’nin geleceğinde PKK/YPG, IŞİD gibi terör örgütlerinin yeri yoktur” Diğer yandan Suriye’nin kuzeydoğusundaki terörist grupların varlığının devam ettiğini hatırlatan Bakan Güler, “Suriye’nin geleceğinde PKK/YPG, IŞİD gibi terör örgütlerinin yeri yoktur” dedi. Terör örgütü PKK/YPG’nin kontrol ettiği bölgelerde terör ve baskı yoluyla demografik yapıyı değiştirdiğini dile getiren Bakan Güler, “Ülkemizin ve Suriye’nin güvenliğine tehdit oluşturan bu grupların, sahada attığı her adım takip edilmekte, bunlara karşı önleyici tedbirler alınmaktadır” dedi. “Yerinden edilen bölge halkı evlerine döndüğünde, Suriye’nin gerçek demografik yapısı da ortaya çıkacaktır” Bakan Güler konuşmasına şöyle devam etti: “Terör örgütünün baskısı kalktığında ve yerinden edilen bölge halkı evlerine döndüğünde, Suriye’nin gerçek demografik yapısı da ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla demografik testten geçemeyen her girişim, başarısız olmaya mahkûmdur. Suriye’nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bölgemizin güvenliğine yönelik büyük tehdit oluşturan PKK/YPG terör örgütünün sahadaki istikrarsızlıktan faydalanmasına asla izin vermeyeceğiz. Bölgede varlık gösteren terör örgütleriyle mücadele konusundaki tutumumuz, açık ve nettir. PKK/YPG terör örgütünün bir an önce tasfiye edilmesi ve Suriye’nin siyasi ve idari bütünlük temelinde geçiş sürecinin gerçekleştirilmesi önceliğimizdir. Bunu muhataplarımıza da ifade ettik, ediyoruz. Suriye’deki yeni yönetim de terör örgütünün tasfiyesi hususundaki tutumunu açıkça belirtmiştir. Asil milletimiz müsterih olsun ki aziz vatanımıza, vatandaşlarımızın güvenlik ve huzuruna tehdit oluşturan tüm şer odaklarını yerle bir edecek, teröristleri ait oldukları karanlık çukurlara gömmeye devam edeceğiz. İcra ettiğimiz sınır ötesi operasyonlarımız planlandığı şekilde ve artan bir baskıyla sürdürülecektir.” “Teröristler için yüce Türk adaletine teslim olmak tek çıkış yoludur” Irak’ın kuzeyindeki teröristlere göz açtırmadıklarını ifade eden Bakan Güler, Pençe-Kilit Operasyonu ile Zap’ta kilidin kapatıldığını ve Irak sınırının tamamının emniyetinin ileriden sağlandığını hatırlattı. Mağaralarda sıkışan teröristlerin etkisiz hale getirilmeye devam edileceğini belirten Bakan Güler, “Artık, teröristler için yüce Türk adaletine teslim olmak tek çıkış yoludur. Aksi halde onları bekleyen yegâne son, yok olmaktır. Teröristlerin bulunduğu her yer, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin meşru hedefidir” dedi. Türkiye’nin jeopolitik konumu, stratejik önemi ve kurduğu çok boyutlu ilişkilerle dünya siyasetinde kilit bir aktör olduğunun altını çizen Bakan Güler, “Savunma ve güvenlik alanında hızla değişen dinamikler karşısında köklü devlet geleneğimizden aldığımız mirasla ürettiğimiz politikalar ülkemizi, müzakere masalarının vazgeçilmez bir üyesi haline getirmiştir. Öte yandan her geçen gün daha da karmaşıklaşan dünya politiği dost ve müttefik ülkelerle yakın temas ve iş birliği halinde olunmasını ve savunma sanayii başta olmak üzere çeşitli alanlarda birlikte çalışmayı gerekli kılmaktadır. Cumhurbaşkanımızın vizyoner liderliğinde ortaya konulan çok boyutlu diplomasi sayesinde dost ve müttefiklerimizle iş birliği derinleşmiş ülkemizin uluslararası camiadaki aktif rolü daha da artmıştır. Bu durum, dünya basınında sıklıkla yer bulmakta ve çeşitli liderler tarafından da ifade edilmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, dünyanın birçok bölgesinde barış ve istikrarın tesisine yönelik üstlendiği inisiyatifler; ülkemizin gücüne güç katmakta, dost ve müttefik ülkelere güven telkin etmekte, mazlum coğrafyalarda denge unsuru olmaktadır. Bu başarı hikâyesinde, siz kahraman ve fedakâr silah arkadaşlarım da çok mühim roller üstlenmektesiniz. Gayretlerinizle şu ana kadar her alanda elde ettiğimiz başarıların korunması ve daha yüksek seviyelere çıkarılması temel önceliğimizdir. Şanlı ordumuzun siz değerli mensuplarının, dün olduğu gibi bugün de yüksek vazife şuuru ve sorumluluk bilinci ile üzerine düşen görevleri eksiksiz bir şekilde yerine getireceğine olan inancım tamdır. 2025 yılına yeni umutlar ve güçlü hedeflerle girerken faaliyetlerimizi en iyi şekilde yerine getirme azim ve kararlılığında olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle, tüm silah ve mesai arkadaşlarım ile değerli ailelerinin yeni yılını kutluyor, kahraman arkadaşlarıma görevlerinde üstün başarılar diliyorum” şeklinde konuştu.
Bursa Bursa’dan Suriye’ye 24 yardım tırı yola çıktı Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) öncülüğünde, hayırseverlerin destekleri ile hazırlanan insani yardım malzemesi taşıyan 24 tır Suriye’ye uğurlandı. Bursa Uluslararası Fuar Merkezi’nde düzenlenen programa Bursa Valisi Erol Ayyıldız, BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, BEKSİAD Başkanı Servet Yılmaz, BUTTİM Başkanı Sadık Şengül ile BTSO Meclis ve Komite Üyeleri katıldı. Gıda, giyim ve hijyen malzemelerinin bulunduğu 24 yardım tırının bölgeye uğurlandığı programda konuşan BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, Suriye’de yeni bir dönemin başladığını söyledi. “Suriye’nin ve Suriyeli kardeşlerimizin yeniden ayağa kalkmasında en büyük destekçisi bizler olacağız” diyen Başkan Burkay, Bursa iş dünyasının Suriye’ye insani yardımlarının sürdüğünü vurguladı. İş dünyasının ve sivil toplum kuruluşlarının destekleri ile hazırlanan yardımların kardeşin kardeşe hediyesi olduğunu söyledi. Başkan Burkay, “Önümüzde çetin kış şartları var. Biz sadece bugün değil bundan sonra da Suriyeli kardeşlerimizin yanında olacağız. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, Türkiye’nin Suriye politikasında ne kadar haklı olduğunun ortaya çıktı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu süreçte sabrını ve liderliğini bir kez daha görmüş olduk. Şükürler olsun ki komşumuz Suriye’de kardeşlerimiz özgürlük yolunda çok büyük bir adım attı. Bunun en büyük mimarı Türkiye Cumhuriyeti oldu. Bununla ne kadar gurur duysak az” diye konuştu. Suriye’nin yeniden toparlanması için bundan sonraki sürecin önemli olduğuna vurgu yapan İbrahim Burkay, “Bölgenin bir an önce normale dönmesi için elimizden gelen ne varsa yapacağız. İş dünyası olarak Suriye’nin yeniden imarı ve kalkınması için katkılarımızı sürdüreceğiz. Bu anlamda yardım kampanyamıza destek veren tüm üyelerimize ve kurumlarımıza teşekkür ediyorum” dedi. Konuşmaların ardından yapılan dua ile birlikte yardım konvoyu, Suriye’ye doğru yola çıktı.