GÜNDEM - 10 Nisan 2025 Perşembe 08:03

Tekstilkent’te kadın istihdamı yükseliyor, ekonomiye katkı artıyor

A
A
A
Tekstilkent’te kadın istihdamı yükseliyor, ekonomiye katkı artıyor

Ağrı’da üretimden yönetime kadar kadınların aktif olarak yer aldığı ALDERS Tekstil, bölge ekonomisine katkı sağlarken, kadınlara mesleki eğitim ve ekonomik özgürlük kazandıran projelerle Tekstilkent’te sosyal dönüşümün öncüsü oluyor.


2019 yılından bu yana Ağrı’da Tekstilkent bölgesinde üretim yapan ALDERS Tekstil, 330 kişilik çalışan kadrosunun büyük çoğunluğunu kadınlardan oluşturuyor. Firma, kadınlara sadece üretimde değil, yönetimde de fırsat tanıyarak, bölge istihdamına önemli bir katkı sağlıyor. Yıllık 1 milyon adet üretim kapasitesine sahip olan ALDERS, Avrupa’nın önde gelen markalarına ihracat gerçekleştiriyor ve ürünlerini Asya, Avrupa ve Amerika kıtalarına gönderiyor.


Kadın istihdamına verdiği önemin altını çizen ALDERS, İŞKUR iş birliğiyle yürüttüğü projelerle bölgeye yeni iş gücü kazandırıyor. Firma, devlet teşviklerinden yararlanarak sanayileşme sürecine katkı sağlıyor ve yılda yaklaşık 10 milyon TL’lik ekonomik katkı sağlıyor.


"Kadınların yönetimdeki teri bizim için çok değerli"


ALDERS Tekstil Fabrika Müdürü Nevin Topçu, firmanın kadın istihdamına verdiği önemi vurguladı. 2019 yılından bu yana Ağrı’da faaliyet gösteren ALDERS, toplam 330 çalışanının 168’inin kadın olduğunu belirten Topçu, "Ağrı bölgesinde firmamız 2019 yılından bu yana faaliyet göstermektedir. Toplamda 330 çalışanımız bulunuyor; bunların 168’i kadın, 159’u ise erkek. Kadın istihdamına biraz daha önem veriyoruz. Bunun sebebi, bu coğrafyada sanayileşmenin yeterince gelişmemiş olması. Erkekler bir şekilde göç ederek, turizm, inşaat gibi farklı sektörlerde iş bulabiliyor. Ancak kadınlar için iş olanakları oldukça sınırlı. Tekstil sektörü kadınlara daha uygun bir alan olduğundan, pozitif ayrımcılık yaparak kadın istihdamına öncelik veriyoruz.


Kadın çalışanlarımız bu durumdan oldukça memnun. İşe girdiklerinde hem sürdürülebilir bir gelir elde ediyorlar hem de meslek edinebilecekleri bir alanda çalışıyorlar. Bu onlar için büyük bir şans. Kendileri de sık sık bu memnuniyetlerini dile getiriyorlar. Üstelik bizim işimiz mesleki beceri gerektirdiği için burada terzilik öğreniyorlar. Bu da onlar için önemli bir fırsat. Kadının yönetimdeki yerini de çok önemsiyoruz. Bu nedenle şu anda dokuz kadın liderimiz var. Ayrıca dört kadın çalışanımızı liderlik için yetiştiriyoruz. Onları hem üretimde hem de yönetimde görmek istiyoruz. Bu doğrultuda salon eğitimleri ve pratik uygulamalarla liderlik becerilerini geliştiriyoruz. Yıllık ortalama 1 milyon dolar civarında ihracat yapan bir firmayız. Dünyaca ünlü global markalara üretim yapıyoruz ve ürünlerimizi Asya, Avrupa ve Amerika kıtalarına gönderiyoruz. Çalışanlarımızın hak edişlerinin yanı sıra diğer iş ortaklarımızın katkılarını da hesaba kattığımızda, yaklaşık 10 milyon liralık sıcak para Ağrı ekonomisine kazandırılıyor. Yatırımlarımızı, Bakanlıktan aldığımız teşvik belgesi kapsamında gerçekleştirdik. Altıncı bölge teşviklerinden yararlanarak vergi muafiyetinden de faydalandık. Şu anda iki tane İŞKUR projemiz var. Bu kapsamda 76 kursiyerimiz eğitim alıyor. İŞKUR destekli bu süreçte önce kursiyerlere makine bilgisi veriyoruz, ardından el becerilerini geliştiriyoruz. Daha sonra müşteri ürünlerine geçiş sağlanıyor. Eğitim sürecinin sonunda başarılı olan kursiyerleri üretime dahil ediyoruz. İstihdamı sürekli artırmayı ve sürdürülebilir kılmayı hedefliyoruz. Yeni kurslarla sürekli olarak ekibimize yeni çalışanlar katıyor, diğer yatırımcılara da örnek olarak Ağrı’da sanayileşmeyi teşvik etmeyi amaçlıyoruz. Kadın hazır giyim ürünleri üretiyoruz. Ürün yelpazemiz içinde pantolon, tulum, gömlek, şort gibi parçalar yer alıyor. Ben Bursa’da yaşıyorum ve 30 yıllık tekstil tecrübem var. Meslek hayatıma Bursa’da başladım. Metot mühendisliği, modernizasyon, teknik mühendislik ve üretimin tüm süreçlerinde uzun yıllar çalıştım. Tüm bu tecrübelerin ardından kariyerime sosyal sorumluluk perspektifiyle devam etmeye karar verdim. Sanayileşmenin yeterli olmadığı Ağrı’yı özellikle tercih ettim. Son beş yıldır meslek hayatımı Ağrı’da sürdürüyorum. Amacım, bu bölgedeki sanayileşmeye katkı sağlamak, kadın istihdamını artırmak ve benim gibi kadın liderler yetiştirmek. Kadınları hem üretimde hem de yönetimde görmek en büyük hedeflerim arasında. En çok kadınların desteğini gördüm. Beni gördüklerinde ’O yapabildiyse biz de yapabiliriz’ dediklerini duydum. Pek çok kadın, beni rol model olarak benimsedi. Hayat hikayemi merak edenler, aile hayatımı ve iş yaşamımı Ağrı’da nasıl yönettiğimi sordular. Bunları samimiyetle paylaştığımda, bunun yapılabilir olduğunu gördüler. Ve bence bu, onlara da cesaret verdi. Kadın isterse her şeyi başarır." dedi.


Fabrika çalışanı Güler Oğur ise, geçmişte kadınların iş hayatına katılımının bölgede yaygın olmadığını, ancak son yıllarda bu algının kırıldığını söyleyerek, "Yaklaşık altı yıldır bu firmada çalışıyorum. Daha önce makineyle çalışmanın, iş hayatının nasıl bir şey olduğunu pek bilmiyorduk. Kadınlar için de Ağrı’da bu şekilde özgürce çalışmak pek mümkün değildi. Toplum olarak buna çok sıcak bakılmıyordu aslında. Ama biz bunu yendik. Şu an Ağrı’da evli kadınların, bekar genç kızların burada gelip çalışması herkes tarafından olumlu karşılanıyor. Bu da hepimiz için çok büyük bir gelişme. Ağrı, her anlamda güzel bir ilerleme kaydetti. Her şeyden önce birçok önyargıyı kırdık. Eskiden kadınların ya da genç kızların tek başlarına çarşıya çıkmaları, sosyalleşmeleri pek hoş karşılanmazdı. Ama bu iş yerlerinin Ağrı’da açılmasıyla birlikte bu algılar değişti. Bu da bizim için çok kıymetli bir gelişme oldu. Kendimize ve ailemize çok güzel şeyler kattık. Kadınlar bir güven kazandı. Kendi paramı kendim kazanmak kadar güzel bir şey yok. Kadınların babalarından ya da eşlerinden para istemek yerine, kendi ekonomik özgürlüklerini kazanmaları bence her şeyden daha önemli. Ayrıca evli kadınlar için çalışma saatleri de oldukça uygun. Hem evlerini geçindiriyorlar hem çocuklarına ve evlerine daha iyi bakabiliyorlar. Aynı zamanda kendilerini geliştiriyorlar. Bu yüzden kesinlikle tüm kadınlara tavsiye ediyorum. Yaklaşık altı yıldır bu firmada çalışıyorum. Daha önce makineyle çalışmanın, iş hayatının nasıl bir şey olduğunu pek bilmiyorduk. Kadınlar için de Ağrı’da bu şekilde özgürce çalışmak pek mümkün değildi. Toplum olarak buna çok sıcak bakılmıyordu aslında. Ama biz bunu yendik. Şu an Ağrı’da evli kadınların, bekar genç kızların burada gelip çalışması herkes tarafından olumlu karşılanıyor. Bu da hepimiz için çok büyük bir gelişme. Ağrı, her anlamda güzel bir ilerleme kaydetti. Her şeyden önce birçok önyargıyı kırdık." dedi.


Ayrıca, kadınların ekonomik özgürlüğü kazanarak toplumsal algıları değiştirmeleri gerektiğini söyleyerek. "Kadınlar kendi paramı kazanmak kadar değerli bir şey yok. Kadınların babalarından ya da eşlerinden para istemek yerine, kendi ekonomik özgürlüklerini kazanmaları bence her şeyden daha önemli. Ayrıca evli kadınlar için çalışma saatleri de oldukça uygun. Hem evlerini geçindiriyorlar hem çocuklarına ve evlerine daha iyi bakabiliyorlar. Aynı zamanda kendilerini geliştiriyorlar. Bu yüzden kesinlikle tüm kadınlara tavsiye ediyorum." ifadelerine yer verdi.



Tekstilkent’te kadın istihdamı yükseliyor, ekonomiye katkı artıyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."