POLİTİKA - 26 Ağustos 2024 Pazartesi 13:43

TBMM Başkanı Kurtulmuş, Yüzbaşı Agah Efendi’yi kabri başında andı

A
A
A
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Yüzbaşı Agah Efendi’yi kabri başında andı

Milli Mücadele’nin unutulmaz kahramanlarından Yüzbaşı Agah Efendi, Afyonkarahisar’daki mezarı başında TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un da katıldığı törenle anıldı.


Yüzbaşı Agah Efendi Şehitliği’ndeki anma töreni, Yüzbaşı Agah Efendi’nin biyografisinin okunmasıyla başladı. Bu sırada, Milli Mücadele’deki fedakarlıkları ve kahramanlıkları bir kez daha hatırlatıldı. Katılımcılar, o dönemin zorluklarına göğüs geren Yüzbaşı Agah Efendi’nin cesareti ve vatan sevgisini derin bir saygıyla andı. Konuşmaların ardından, şehitlerin mezarlarına karanfil bırakıldı.


Törene katılanlar, Yüzbaşı Agah Efendi’nin ve tüm şehitlerin aziz hatırasını saygıyla yâd ederken, bu anlamlı günün, Milli Mücadele ruhunun gelecek nesillere aktarılması açısından taşıdığı büyük önemin altını çizdiler.


Törene, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş, Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı, Afyonkarahisar milletvekilleri Ali Özkaya, İbrahim Yurdunuseven, Hasan Arslan, Hakan Şeref Olgun ve Afyonkarahisar protokolünden birçok isim katıldı.



TBMM Başkanı Kurtulmuş, Yüzbaşı Agah Efendi’yi kabri başında andı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tekirdağ Tekirdağ’da 2 yaşındaki bebeğe ilişkin şok ifadeler Tekirdağ’ın Malkara ilçesinde, 2 yaşındaki bir kız bebeğin darp edilmesi ve cinsel istismara uğramasıyla ilgili yürütülen soruşturmada yeni ayrıntılar ortaya çıktı. Malkara ilçesinde meydana gelen olayda, anne B.Y.’nin iddiaya göre Sıla bebeğin baygın halde olduğu ve uyanmadığı şikayetiyle Malkara Devlet Hastanesi’ne götürdüğü öğrenildi. Hastanede bebeği muayene eden doktor, bebeğin vücudunda darp izleri ve genital bölgesinde morluklar fark etti. Durumu polise bildiren doktorun ihbarı üzerine soruşturma başlatıldı. Durumu ağır olan bebek, daha sonra Tekirdağ Şehir Hastanesine sevk edildi. Burada yapılan beyin ameliyatının ardından minik Sıla Y., yoğun bakım ünitesine alındı. Soruşturma çerçevesinde anne B.Y. ile birlikte toplam 5 kişi tutuklandı. Anne B.Y., savcılıkta verdiği ifadesinde, iddiaya göre bebeği komşularına bıraktığını, daha sonra bebeğini akşam geri alıp eve döndüğünde banyoda bezinde kana benzer lekeler gördüğünü söyledi. İddiaya göre anne B.Y. ifadesinde, ilk olayda kendisine çocuğunun düştüğünün söylendiğini belirtti. Eve döndüğünde çocuğunun vücudunda morluklar gördüğünü ifade eden anne, hastaneye giderek durumu anlattığını ve tedavi sonrası çocuğun eve gönderildiğini söyledi. Son yaşanan olayda ise komşusuna gittiğinde çocuğunda tekrar morluklar fark ettiğini ve çocuğun baygın olduğunu belirterek 112’yi aradığını aktardı. Bebeğinin zarar gördüğünü fark eden B.Y.’nin, korktuğunu ve kimseye duyurmamak için olayı gizlemeye çalıştığını itiraf ettiği iddia ediliyor. Diş izleri detayı Öte yandan, soruşturma kapsamında Sıla Y.’nin vücudunda 3 ve 10 günlük oldukları tespit edilen çok sayıda diş izi bulunduğu öne sürüldü. Tekirdağ İsmail Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanesi’nde tedavisi süren ve durumu ciddiyetini koruyan Sıla Y.’nin vücudundaki diş izlerinin kimlere ait olduğunun belirlenmesi amacıyla Tekirdağ Adli Tıp Kurumu tarafından inceleme başlatıldığı öğrenildi. Bebeğin hastaneye getirildiği 8 Eylül günü başına aldığı darbeler nedeniyle beyin kanaması geçirdiği öğrenildi. Kardeşi koruma altına alındı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından yapılan açıklamada da, entübe durumunda bulunan bebeğin kardeşinin devlet koruması altına alınarak psikososyal destek çalışmaları başlatıldığı, bakanlık olarak dava sürecine müdahil olunarak suçluların en ağır cezayı almasının yakın takipçisi olunacağı belirtildi.
Artvin Türkiye rekoru için denize açıldılar Milli Savunma Üniversitesi Deniz Harp Okulu Türk Silahlı Kuvvetleri Spor Gücü yelkencileri, Türkiye turu yelken rekor denemesi için yelken açtı. Milli Savunma Üniversitesi Deniz Harp Okulu Türk Silahlı Kuvvetleri Spor Gücü takımının yelkenli tekneyle Türkiye’nin dört denizini geçeceği yolculuk Artvin’in Hopa ilçesinden başladı. Türkiye Yelken Federasyonu’nun (TYF) organizasyonuyla Türkiye turu rekor denemesi için Hopa Limanı’nda bekleyen yelkenli teknelerinde hazırlıklarını tamamlayan 8 kişilik takım, federasyon temsilcinin tekne motorunu mühürlemesinin ardından Hopa Limanı’ndan "Yelkenliyle Türkiye Turu Rekoru" için denize açıldı. Konuyla ilgili Türkiye Yelken Federasyonu İl Temsilcisi Mustafa Boran Durgun yaptığı açıklamada, “Türkiye Yelken Federasyonu’nun 2024 faaliyet programında yer alan Türkiye turu rekorunun 13 Eylül 2024 tarihinde Hopa limanından startı ile 23 Eylül 2024 tarihinde Hatay İskenderun limanında sonlandırılması planlanan TSK’nın yelkencilerinden oluşan 9 kişilik ekip ile Deniz Harp Okulu civarında yelkenli teknesiyle rekoru yenilemek için yola çıkacak. TYF Açık Deniz Projesi ile açık deniz yelkenciliğine teşvik etmek, açık denizde güvenlik ve performans çalışmalarını sağlamak, ülkemizin deniz kıyı sahasını tanımak, tanıtmak ve sahiplenmek, altyapı çalışmaları ile yelken sporu, deniz ve çevre bilincini yeni kuşaklara aktarmak hedeflenmektedir. Hopa Limanı ve İskenderun Limanı arasındaki bin 500 deniz millik mesafeyi dışarıdan yardım almadan durmaksızın sadece rüzgar gücü ile rekor denemesi yapacak. Türkiye turu rekoruna Artvin’in Hopa Limanı’nda start verecek olup, Karadeniz, İstanbul Boğazı, Marmara Denizi, Çanakkale Boğazı, Ege Denizi ve Akdeniz geçilerek İskenderun Limanın da son bulacak” ifadelerini kullandı.
İstanbul Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Toplamda 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirilen külliyemizle eğitim ve bilim alanındaki hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz" Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi 1. ve 2. Etap Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Toplamda 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirilen külliyemizle eğitim ve bilim alanındaki hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi 1. ve 2. Etap Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni’ne katıldı. Törene ayrıca, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İstanbul Valisi Davut Gül ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun da katıldı. “12 milyarlık yatırımla Türkiye’nin bilim alanındaki hedeflerine biraz daha yaklaşıyoruz" Törende konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Marmara Üniversitemizin kıymetleri mensupları, sevgili öğrenciler sizleri selamlıyorum. Bugün ayrı bir heyecan içindeyim. Yapım sürecini takip ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’ni açmaktan bahtiyarlık duyuyorum. Marmara Üniversitesi’nden 1981 yılında mezun oldum. Siyasi hayatım boyunca aldığım fahri doktora ünvanlarımdan en anlamlısını 2013 yılında üniversitemden aldım. Marmara Üniversitesi’nde mezun olmaktan gurur duyuyorum. Burası askeri kışlaydı, parmakla gösterilecek eğitim yeri olması için çalıştık. Marmara Denizi’ne hakim külliye projesinin ilk etabını 2021 yılında tamamladık. Külliyenin iki etabından mühendislik ve eğitim fakültesi, siyasi bilgiler fakültesi, hangarlar, öğrenci merkezleri de yer alıyor. 12 milyarlık yatırımla Türkiye’nin bilim alanındaki hedeflerine biraz daha yaklaşıyoruz. Şehrimize ve üniversitemize hayırlı olmasını diliyorum. Külliyemizin inşasında emeği olanlara teşekkür ediyorum. 141 yıllık köklü tarihinde Marmara Üniversitemizin yanında olmaya devam edeceğiz. Dünya’nın 198 farklı ülkesinde 340 bin öğrenci var. Yüzde 95’i kendi imkanları ile okuyor. Misafir öğrencilerin katkısı 3 milyar dolar civarında. Ülkemiz açısından övünülecek bir durumdur" dedi. "Irkçılık adı altında Türk-İslam düşmanlığı yapılmaktadır" Erdoğan, "Hükümet olarak nitelikli, öğrenmeye, araştırmaya hevesli, ülkemizi tanımak, Türk kültürünü ve dilini öğrenmek isteyen başarılı öğrencilerin Türk üniversitelerinde okumasını teşvik ediyoruz. Ancak son yıllarda kökü dışarıda mahfiller tarafından körüklenen ırkçı faşizm ülkemizin bu gayretlerine sekte vurmaya başladı. Siyasette, medyada ve sosyal medyada bu mesele sürekli kaşınıyor. Gönül coğrafyamızdan gelen öğrencilere, turistlere, yatırımcılara karşı tam anlamıyla bir nefret dalgası oluşturulmak isteniyor. 14-28 Mayıs seçimlerine karşımızdaki aday üç beş oy uğruna ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının adeta bayraktarlığını üstlendi. Bırakın sosyal demokrasiyi, temel insani değerlerle bile bağdaşması mümkün olmayan faşizan bir dil kullandı. Muhalefet adayının nefret siyaseti karşısında yanındaki yöresindekiler arasından bir vicdan sahibi de çıkıp tek bir cümle kuramadı. İki hafta boyunca köpürtülen nefret siyasetini sessizce seyrettiler. Bir defa şunun bilinmesini isterim. Ülkemizin binbir emekle inşa ettiği yumuşak gücüne zarar veren bu ırkçı nefretin masum olmadığı açıktır. Türkiye’de ırkçılık adı altında topyekün Türkiye düşmanlığı yapılmaktadır. Bunların bir kısmı özellikle öne çıkan bazı şaibeli isimler, apaçık bir ihanet içinde Türk düşmanlarının değirmenine su taşımaktadır. Allah’ın izniyle gençlerimizin bu tuzağa düşmesine fırsat vermeyeceğiz. Bakınız biz ülke ve millet olarak hiçbir zaman insanları derisinin rengine, yaşadığı yere, konuştuğu dile göre ayırmadık. Biz asırlar boyunca üç kıta, yedi iklimde hükümranlık kurmasına rağmen tarihinde sömürgecilik ayıbı olmayan bir devletiz. Böyle bir milletiz. Hiç kimse bu beyaz sayfaya leke bulaştıramaz" dedi. "Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar" Erdoğan, "Ülkemizin marka eğitim kurumlarından biri olan Marmara Üniversitemizin uluslararası kimliğini güçlendirerek sürdüreceğine inanıyorum. Kıymetli misafirler, Marmara Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarımız ülkemizin gerçekten sancılı, belki de en kaotik yıllarına denk geldi. Türkiye’nin sokaklarında kargaşa, siyasetinde ise istikrarsızlık hakimdi. Her 7-8 ayda bir hükümetin değiştiği, göreve gelen iktidarların muktedir olamadığı, vatandaşın sorunlarına çözüm üretemediği sıkıntılı günlerdi. O karanlık günlerin ceremesini milletimizle birlikte en çok üniversitelerimiz çekti. Öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimiz çekti. Sadece ekonomik zorluklarla değil, üniversitelerimizi esir alan ideolojik kavgalarla da mücadele ettik. Birtakım kirli eller bu ülkenin pırıl pırıl çocuklarını henüz hayatlarının baharındayken birbirine düşman ettiler. Sağ dediler, sol dediler. Alevi, Sünni, Kürt, Türk dediler. Delikanlılarımızın heyecanlarını istismar ederek ailelerine çok büyük acılar yaşattılar. Milletimizin istikbali olan yüzlerce üniversite öğrencisi hayatını kaybetti. Gençlerimiz, üniversitelerimizi esir alan kör şiddetin kurbanı oldu. Bugün hatırladıkça yüreklerimizi yakan nice dramatik olay yaşadık. Burada şu gerçeği açık açık söylemek durumundayım. Hem 27 Mayıs öncesinde hem de 12 Eylül darbesi öncesinde emellerine ulaşmak için hep gençleri kullandılar. Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar. Siyasete müdahale etmek için gençleri kullandılar. Siyasete müdahale etmek için gençleri kullandılar. Darbeye uygun ortam hazırlamak için buu milletin evlatlarını kullandılar. Toplum kesimleri arasında duvarlar örmek için gençlerimizi kullandılar. Tüm bunların bedelini milletçe hepimiz ödedik" dedi. "Gezi Olaylarının Türkiye’ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolardır" Erdoğan, "Ekonomide kalkınma yolculuğumuzun sık sık kesintiye uğramasıyla ödedik. Demokraside vesayetin gölgesinden çıkamayarak ödedik. Hak ve özgürlüklerde yasalara mahkum edilerek ödedik. Güvenlikte terör örgütlerine istismar imkanı verilmesiyle ödedik. Toplumsal barışta, uzun yıllar kapanmayan kutuplaşmalarla ödedik. Milli birlikte ezeli ve ebedi kardeşliğimizin zayıflatılmasıyla ödedik. Geriye doğru baktığımızda şunu çok net görebiliyoruz. Gençlerimizi birbirine kışkırtan ve kırdıranlar aslında aynı odaklardı. Türkiye kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktan dış dünyadaki gelişmeleri takip edemedi. Aşağı yukarı aynı ekonomik yapıya sahip olduğumuz ülkeler koşar adım giderken biz yıllarca yerimizde saydık hatta onlardan geriye düştük. 2002’de Aziz Milletimizin teveccühüyle göreve geldiğimizde Türkiye’nin bir daha böyle bir tuzağa düşmemesi için daima çok dikkatli olduk. Bizim yaşadıklarımızı gençlerimiz yaşamasın, bizim çektiğimiz sıkıntılarla çocuklarımız karşılaşmasın diye çok çetin mücadeleler yürüttük. Cumhuriyet mitinglerinden Gezi Olaylarına kadar ülkemizin birliğini, dirliğini, demokrasisini hedef alan her şeyin karşısında durduk. Ne esnafın malını mülkünü yağmalayan vandalların, ne kundaktaki bebekleri katleden bölücü canilerin, ne namuslarına emanet edilen silahları o silahların asıl sahibi olan millete çevrilen FETÖ’cü hainlerin, ne de kendini milletten üstün gören bürokratik oligarşinin milli iradeyi gaspetmesine, milleti aşağılamasına, milleti tehdit etmesine izin vermedik. Her zaman soğukkanlı olduk. Sağduyulu davrandık. Siyasette nezaket bir an olsun elden bırakmadık. Ama milletin emaneti ve iradesi tehdit altında olduğunda hiç tereddüt etmeden tüm gücümüzle buna karşı çıktık. Bizim öfkemiz de, sevgimiz de hep milletimiz içindi. Bakınız yeri gelmişken şu hususu tekrar ifade etmek isterim. Birkaç tane ağacın taşınması bahane edilerek başlatılan Gezi Olaylarının Türkiye’ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolardır. Dolaylı etkilerini de hesaba dahil ettiğimizde bu rakam ürkütücü seviyelere ulaşıyor. Türk ekonomisinin en parlak dönemini yaşadığı günlerde alevlendirilen bu olaylarla ülkemize karşı büyük bir komplo kurulmuştur. Tarih bilen, ekonomi bilen, küresel siyaseti doğru okuyabilen herkes gezi olaylarının birilerinin iddia ettiği gibi gençlerin heyecanına verilemeyecek kadar çok katmanlı bir senaryonun parçası olduğunu anlayacaktır. Kimse kusura bakmasın, ama biz bu gerçeklere gözlerimizi kapatamayız. Milleti ve milli iradeyi hedef alan bir kalkışmayı meşru bir demokratik eylem olarak göremeyiz. Gezi olaylarıyla ilgili tarih hükmünü vermiş, millet hükmünü vermiştir. Hepsinden öte bağımsız Türk mahkemeleri hükmünü vermiştir" dedi. "Hangi partiye oy verirse versin;vatandaşlarımızı oy tercihlerinden dolayı suçlamaz, iradesini asla sorgulayamaz" Erdoğan, "Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıyor. Sapla samanı karıştırarak bu meseleyi tekrar gündeme getirmeye çalışıyor. Türkiye’ye milyarlarca dolar faturası olan böyle bir kalkışma üzerinden kendilerince bir özür bahsi açıyorlar. Onlara şunu söylemek isterim. Evet 11 sene sonra da olsa, çok geç de olsa bu hadise ile ilgili samimi nedamet cümlelerine ihtiyaç vardır. Gezi Olayları sebebiyle çıkıp özür dilemesi gereken birileri varsa bunlar tabii ki demokrasiyi ve milli iradeyi savunanlar değildir. Tam tersine bu hadisede asıl öz eleştiri vermesi gerekenler haftalarca sokakları ateşe, kaosa, gerilime, kargaşaya boğanlardır. Milletin otobüslerini yakıp yıkanlardır. Çıkıp özür dilemesi gerekenler polise saldıranlar, belediye otobüslerini ateşe verenler, esnafın camını çerçevesini indirenlerdir. Çıkıp özür dilemesi gerekenler faizlerin tarihimizin en düşük seviyesine indiği, IMF’e borcumuzun kapandığı başarılarla dolu bir dönemde Türk ekonomisine milyarlarca dolarlık fatura çıkartanlardır. Bakınız biz siyasetçiyiz, biz milletin emanetini taşıyan, 85 milyonun mesuliyetini taşıyan insanlarız. Milletin hakkını, hukukunu savunmak, saldırılar karşısında milletin özellikle iradesini, namusunu korumak bizim asli görevimizdir. Hangi partiye oy verirse versin. Vatandaşlarımızı oy tercihlerinden dolayı suçlamaz, iradesini asla sorgulayamaz. Yarım asrı bulan siyasi hayatımız boyunca biz bunu yaptık. İnşallah bundan sonra da bu şekilde hareket etmeyi sürdüreceğiz" dedi. "Şanlıurfa’da Oxford vardı da gitmedik mi" Erdoğan, "Türkiye yüzyılını, bilimin, teknolojinin, refahın yüzyılı haline getirmek için gece gündüz çalışıyoruz. Son 22 yılda bu hedef doğrultusunda çok önemli adımlar attık. 2002’de burası çok ama çok önemli. 2002’de 76 üniversitemiz varken bugün bu sayı 208’e yükseldi. Hani tatlıses’in bir sözü var ya yani Şanlıurfa’da Oxford vardı da gitmedik mi? Şu anda 81 vilayetin 81’inde hamdolsun üniversitelerimiz var. Üniversitesi olmayan ilimiz yok. Söz verdik. "Üniversitesi olmayan şehir bırakmayacağız" dedik ve bırakmadık. Yükseköğrenim imkanını ülkemizin en ücra köşesine kadar taşıdık. Profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi sayımızı da buna göre artırdık. Sadece belli şehirlerde değil, tüm coğrafi bölgelerimizde güçlü, dinamik, üretken bir araştırma, geliştirme ve girişimcilik ekosistemi inşa ettik. Önümüzdeki dönemde çok daha fazlasını yapacağız. Bu duygularla Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’nin ülkemize, milletimize, üniversitemize hayırlı olmasını diliyorum. Üniversitemizin yönetimine, hocalarına ve öğrencilerine Rabb’imden üstün başarılar diliyorum" dedi.
Konya Selçuk Üniversitesi’nden Tuz Gölündeki bitki çeşitliliğine yönelik proje Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuna Uysal tarafından hazırlanan ve TÜBİTAK tarafından desteklenen proje ile Tuz Gölü ve çevresindeki bitki türlerinin genetik yapısı araştırılacak. Projenin hedefleri arasında Konya’daki yeşil dokunun muhafaza edilmesi, tarımda ve ekonomide sürdürülebilirliğin sağlanması da var. Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuna Uysal’ın yürütücülüğündeki “Tuz Gölü ve Çevresinde Yayılış Gösteren Bazı Endemik Türler ve Üzerinde Fenotipik Plastisite ve Epigenetik Mekanizmaların Belirlenmesine Yönelik Yaklaşımlar” adlı proje, TÜBİTAK (1001) tarafından desteklenmeye layık görüldü. Tuz Gölü çevresindeki yüksek tuzluluk oranına rağmen hayatta kalabilen endemik bitki türlerinin genetik yapılarının analizini kapsayan projeyle elde edilecek bilgilerin kurak alanlarda yetiştirilebilecek bitki türlerinin sayısını artırmaya katkı sağlayacağını belirten Prof. Dr. Uysal, bölgedeki bitki dokusunun canlandırılmasına yönelik çalışmalar yapılacağını kaydetti. Kurak ortamlarda, tuz yoğunluğunun fazla olduğu bir coğrafyada hayatta kalabilme yeteneğinin önemli bir özellik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Uysal, “Herhangi bir canlı bunu özellikle hücre stoplazmasında yer alan spesifik proteinleri yoluyla gerçekleştirir. Bu proteinleri de sentezleyen asıl yapı genomdaki genler. Bitki türlerinin genetik yapısının aydınlatılmasıyla örneğin buğdaygillerden hangileri daha kurak ortamda hayatta kalabilecek, yaşamını devam ettirebilecek veya daha az sulama politikasıyla çok daha fazla verim alınabilecek? Bu konuları aydınlatmayı, tarımda ve ekonomide sürdürülebilirliğin sağlanmasını, burada elde ettiğimiz bilgileri kurak alanlarda yayılış gösteren, tarımsal ve ekonomik açıdan önemli olan türlere de uyarlamayı hedefliyoruz. 3 yıl içerisinde tamamlamayı planladığımız proje ile hem Türk bilimine hem de dünya bilimine çok önemli katkılar sağlamayı amaçlıyoruz” dedi.