ASAYİŞ - 28 Nisan 2024 Pazar 03:24

Polislere destek için polis merkezine akın ettiler

A
A
A
Polislere destek için polis merkezine akın ettiler

Adıyaman’da polis merkezinde yaşanılan kan donduran olayı yanlış anlayarak terör saldırısı diye düşünen Adıyaman halkı, polislere destek için polis merkezine akın etti.


Akşam saatlerinde Altınşehir Şehit Ahmet Yıldırım Polis Merkezinde polis memuru S.U.Ş., kendisine ait beylik tabancasıyla polis merkezi amiri Başkomiser Kamuran Ü.’yü ve asayiş şube ekipler amiri Gökhan Ö.’yü vurarak şehit etmişti. Saldırıyı gerçekleştiren S.U.Ş., ise burada bulunan polis memurları tarafından açılan ateş sonucu bacağından vurularak etkisiz hale getirilmiş ve daha sonra hastaneye kaldırılmıştı. Polis merkezinde ateşlenen silah sesleri ve olay yerine sevk edilen ambulans ile polis siren seslerini duyan vatandaşlar olayın terör saldırısı olduğunu düşünerek adeta polis merkezine akın etti. Polislere destek vermek için koşan Adıyamanlılar, polis merkezi önüne geldikleri zaman gerçeği öğrendi. Olayın terör saldırısı olmadığını öğrenen Adıyaman halkı daha sonra polis merkezi önünde bulunan polis memurlarına baş sağlığı dileyerek olay yerinden ayrıldı.



Polislere destek için polis merkezine akın ettiler

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Gömeç: "Toplumumuza ve insanımıza katkı sağlamaya devam edeceğiz" Samsun Çarşambalılar Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Gömeç, derneğin kurulduğu günden itibaren toplum ve insanlara katkı sağlamaya çalıştığını belirtti. Vakıflar Bölge Müdürü Ali Erkan Öztürk, Vakıflar Bölge Müdür Yardımcısı Fahri Demir ile birlikte Samsun Çarşambalılar Vakfı’nı ziyaret etti. Samsun Çarşambalılar Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Gömeç, Vakıf Divan Heyeti Başkan Yardımcısı Kemal Karacan ve vakıf üyesi Derya Öztomurcuk tarafından karşılanan Ali Erkan Öztürk, Ramazan ayında Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün tarafından düzenlenen iftar programlarına verilen desteklerden dolayı teşekkür ederek, plaket sundu. Ziyaretin ardından bir açıklama yapan Samsun Çarşambalılar Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Gömeç, ziyaretten duyduğu memnuniyeti belirterek, "Samsun Çarşambalılar Vakfı olarak, Vakıflar Genel Müdürlüğü himayesinde Samsun Vakıflar Bölge Müdürlüğü koordinesinde gerçekleşen iftar programlarına ve diğer çalışmalara vakfımızın imkanları doğrultusunda destek vermeye çalıştık. Ziyarette ayrıca gelecek günlerde yapılacak çalışmalar ve işbirlikleri hususunda fikir alışverişinde bulunduk. Kurulduğumuz günden itibaren vakfımızın misyon ve vizyonu doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hemşerilerimiz başta olmak üzere toplumumuza ve insanımıza katkı sağlamaya devam edeceğiz" diye konuştu.
Burdur Göl manzaralı, gül kokulu bahçelerde hasat erken başladı Güller ve göller diyarı olarak bilinen Burdur’da göl kenarında yapılan gül yetiştiriciliğinde bu sene iklim şartlarından dolayı hasat 3 hafta erken başladı. Yılda ortalama 30 ton civarında yapılan hasadın, sezonun erken başlaması nedeniyle bu sene 100 ton civarında olması bekleniyor. Yonca ve mısıra göre daha az su tüketen gül hem gölün kurumasını geciktirirken hem de bölge ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Ortalama 500 kilogram gülden 100-150 gram üretilen gül yağının litre fiyatının 10 ile 12 bin Euro olması bekleniyor. Güller, göller, diyarı olarak anılan Burdur’da az bilinse de nesillerdir yapılan gül yetiştiriciliği birçok ailenin geçim kaynağı. Hasat zamanına kadar gözü gibi baktıkları gülleri toplayıp suyunu ve yağını çıkaran yetiştiriciler bunları ilaç ve kozmetik alanında kullanıma sunuyorlar. Normalde 15 Mayıs gibi başlayan gül hasadı bu sene iklim şartları nedeniyle 3 hafta erken başladığı için ortalama 30 ton civarında yapılan hasat miktarının bu yıl 3 katına çıkması bekleniyor. Burdur Gölü kenarında yetiştirilen güller yonca ve mısıra göre daha az su tükettiği için ve gölün kuruyan bölgelerinde oluşan tozlaşmayı engellediği için çevre ve sağlığa büyük fayda sağlarken yapılan eko turizm ve ürün fiyatının yüksek olması nedeniyle de ekonomiye can veriyor. Yıllar önce Burdur Gölü’nü kurtarmak amacıyla Lisinia Projesi’ni başlatan ve bölgede yetiştirdiği, lavanta, adaçayı ve gül gibi az su tüketen bitkilerle susuz tarımın yaygınlaşmasında öncülük eden Öztürk Sarıca, “2005 yılında Burdur’un Karakent köyünde göl kenarında başlattığımız Lisinia proje çalışmaları çerçevesinde özellikle vahşi sulamaya alternatif damlama sulama sistemi ile gül yetiştiriciliğine başladık. Her geçen yıl küresel ısınmanın etkileri yöremizde fazlasıyla hissedilmekte. O yüzdendir ki iki haftadan beri gül topluyoruz. Ama daha sadece güllerin yan tarafları ve büyük bir kısmı açmamış durumda. Dolayısıyla gül hasadı bu yıl neredeyse 45 güne kadar uzayacak. Tabii bu süreçte bakımları ve gerekli işlemler yapılmaya devam ediyor” dedi. Hasat miktarı geçen seneye göre 2-3 katına çıktı Geçen yıla göre toplam hasat miktarının yaklaşık 2-3 katına çıktığını belirten Sarıca, “Geçen yılki almış olduğumuz 30 tonluk gül, bu yıl 100 tonlara çıkma durumunda ve bizim toplamda 30 litreye yakın bir gül yağı beklentimiz var. Tabii ki gül fiyatları bu yıl ne olur bilemiyorum ama geçen yıl 1 kilogram gül yağı 12 bin Euro’dan satılmaktaydı. Bu yıl ise yine 10 bin ile 12 bin Euro arasında bir fiyat beklentimiz var. Ama bu arz talep çekişmesi içinde bu fiyat belirlenmesi yapılacak tabii. Tahminimce fiyatlar bu sıralarda seyredecek” şeklinde konuştu. "Gül az su tükettiği için hem göle katkımız var hem de eko turizm ile bölge ekonomisine" Göl kenarında yetiştirilen güllerin hem göle hem de ekonomiye büyük katkısının olduğunu söyleyen Sarıca, “Gül özellikle mısır ve yoncaya göre yüzde 75 oranında daha az su tüketen bir bitki. Dolayısıyla gül üretiminde hem göle katkımız hem doğaya katkımız hem de bölge ekonomisine çok ciddi anlamda katkımız oluyor. Bu anlamda özellikle yörenin zenginleşmesi, yöredeki gül kültürünün devam ettirilmesi konusunda biz gülle ilgili faaliyetlerimize devam ediyoruz. Gül tarım alanları son yıllarda artıyormuş gibi görünse de toplamda üretilen gül miktarında her geçen yıl bir miktar azalma var. Bu küresel ısınmanın etkilerinden kaynaklanan bir durum. Bu yüzden her geçen yıl Türkiye’nin ciddi bir yurtdışı satış kalemi olan gül yağının aynı miktarlarda üretilmesi için bir miktar daha dikimlerin yapılması gerekiyor. Bu konudaki çalışmalarımızda şu an devam etmekte. Aynı zamanda gül, yörenin bir kültürü olması yanında bir eko turizm aracı. Önümüzdeki yıllarda yörede eko turizmin ciddi anlamda canlanacağını düşünüyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımız şu anda bütün hızıyla devam ediyor. İlk gül turlarımızı geçen hafta itibari ile kabul etmeye başladık. Şu anda ilk gül turları için gelenler var, bu konuyla ilgili bağlantı yapmaya çalışanlar var. Geçen yıl sezon 15 Mayıs’ta başlamıştı, bu yıl ise çok daha erken, üç hafta erken gül sezonu açıldı. Şu an da gül turları için bekleyenler var. Önümüzdeki günlerde hızlı bir şekilde turlar devam edecektir ki son yıllarda biz özellikle gül turizminde yüzde yüzlere varan bir ivme yakalamış durumdayız. O yüzden ziyaret talepleri şu anda fazlasıyla artmış durumda” dedi. 500 kilo gülden 100-150 gram yağ elde ediyoruz Sabahın erken saatlerinde göl manzaralı tarlalarda başlayan hasat güllerin toplanmasının ardından gül yağı çıkarma tesislerinde devam ediyor. Tarlalardan getirilen güllerin hangi aşamalardan geçtiğini de anlatan Sarıca, “Tarlalardan gelen gülleri kazana doldurduktan sonra ortalama 500 kilogram oranında kazanlara gülü basıyoruz. Onun üzerine güllerin yanmaması için üzerine biraz su gezdirdikten sonra serpantinlere buhar vererek suyun kaynamasını sağlıyoruz. Su kaynadıktan sonra gülün içinden geçerken buharlar, yapısına gülün yağını da alarak bu şeklinde seperatöre geliyor. Seperatörde soğuk suyun dolaştığı borular var. Oralarda yoğunlaşarak aşağıdaki florentin kabına kadar iniyor. Florentin kabında üst kısımda yağ, alt kısımda da gül suyu birikiyor. Ortalama bir kazana 500 kilogram gül basabiliyoruz tabi bunlar büyük kazanlar. Yani gülün yağ verimine göre bir kazandan 100 ile 150 gram arasında bir gül yağı alabiliyoruz” dedi. Gül yağı güzel kokusu, içinde barındırdığı vitaminler ve sakinleştirici ve ferahlatıcı özelliği nedeniyle kozmetikte, temizlikte ve aromaterapide, saç bakım ürünlerinde, cilt bakım ürünlerinde kullanılıyor.
Iğdır Iğdır’da Anneler Günü için pedal çevirdiler Iğdır’da Anneler Günü dolayısıyla düzenlenen bisiklet turunda bisiklet severler anneler için pedal çevirdi. Her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü Anneler Günü olarak kutlanırken bu özel gün içinde farklı etkinlikler düzenleniyor. Iğdır’da da bu yıl Iğdır Valiliği, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, Yeşilay, Türk Kızılayı, AKUD ve Tomris Hatun Bisiklet Kulübü tarafından bisiklet turu düzenlendi. Bisiklet severler Zübeyde Hanım Bulvarı eski Belediye binası önünde bir araya geldi. Bazı aileler bisiklet turuna çocukları ile katıldı. Anneler günü dolayısıyla düzenlenen bisiklet turunda büyük bir keyif ile pedal çevireceğini belirten Furkan Arat, “Bugün pedallarken annemiz için bunu yapacağız. Bugün yaklaşık olarak 20 kilometre yol alacağız. Etkinliği düzenleyenlere teşekkür ederim” dedi. Anneler için düzenlenen programın çok özel olduğunu söyleyen Eylül Önay; “Bugün düzenlenen bisiklet turuna hem bir kadın hem de bir anne olarak katılıyorum” dedi. Bisiklet turunun düzenlendiği alana gelen Iğdır Valisi Ercan Turan alandaki kadınlara beyaz ve kırmızı karanfil dağıttı. Anneler gününde anneler için pedal çevirmekten büyük mutluluk duyduğunu belirten Vali Turan; “ Mübarek annelerimizin anneler gününün kutlandığı bir gündeyiz. Tüm annelerin anneler gününü kutluyorum. Biz spor yapmak için sağlıklı kalmak için bahaneler arıyoruz. Bu tür etkinlikleri de verimli bir şekilde kullanıyoruz. Bu etkinliğimizde yaklaşık olarak 20 kilometre yol alacağız” dedi. Bir araya gelen bisiklet severler 20 kilometreyi bisikletleri gitmek için Zübeyde Hanım bulvarından ayrıldılar.
Kocaeli Asırlara meydan okuyan tarihi eserlerin sağlamlık sırrı Kocaeli’deki müzelerde asırlara meydan okuyan tarihi eseler depremlerde zarar görmemeleri için mikro kristal wax ile yerlerine sabitleniyor. Estetik bir şekilde sergilenen eserlerde kimyasal tepkime de meydana gelmiyor. Büyük hacimli eserlerde ise form destek ve misina ipi uygulamaları kullanılıyor. Kocaeli Arkeloji Müzesi’nde; Paleolitik, Helenik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine ait eserler sergileniyor. Müze bahçesinde ise kentteki kazılarda bulunan heykeller, lahitler, mezar stelleri, pitoslar bulunuyor. Kocaeli Müze Müdürlüğü’nce deprem ve afetlerde zarar görmelerini engellemek için vitrinlerdeki tarihi eserler mikro kristal wax ile yerlerine sabitleniyor. Estetik bir görünüm oluşturulurken, aynı zamanda kimyasal tepkime de yaşanmıyor. Büyük hacimli eserlerde ise form destek ve misina ipi uygulamaları kullanılıyor. Uzman kişiler tarafından uygulanan yöntemlerle eserler depreme karşı korunuyor. "Maliyeti az olan ürünlerle eserleri vitrin içinde estetik biçimde sergilemek birinci önceliğimiz" Tarihi eserleri depreme karşı korumaya çalıştıklarını söyleyen Kocaeli Müze Müdürü Serkan Gedük, "Yaptığımız bu çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü’nün himayelerinde Kocaeli Müze Müdürlüğü olarak yürütmekteyiz. Bilindiği gibi deprem dünyanın oluşumu için bir zorunluluktur. Bizde bu gerçeği kabul ederek sorumlu olduğumuz müzeleri depreme karşı hazır hale getirmeye çalışıyoruz. Depremin fiziksel etkileri sonucu müze personeli ile ziyaretçilerin can ve mal kaybı riskini azaltmak, maliyeti az olan ürünlerle eserleri vitrin içinde estetik biçimde sergilemek birinci önceliğimiz. Deprem esnasında eserin kayması, başka bir esere çarpması, kırılması gibi fiziksel hasarlara uğramasını en aza indiriyoruz. Oluşturduğum atölyelerde eserlere yönelik yapmış olduğumuz; aparat ve misina ipi uygulamaları, fon destekleri ile museum wax gibi yöntemlerle bu çalışmaları titizlikle yürütüyoruz" ifadelerini kullandı. "Eser kimyasal tepkimeye uğramadığı için önemli yöntemlerden bir tanesi" Yapılan uygulamalar hakkında bilgi veren Serkan Gedük, "Yaptığımız en önemli ve en basit yönetmelerden bir tanesi mikro kristal wax ile yapılan ‘museum wax’ olarak da bilinen uygulama. Wax top halinde 3 noktaya uygulanarak eserin kaidesine oturtuluyor. Eser kaideye sabitlenmiş oluyor fakat yapışmıyor. Eseri hafifçe çevirip kaideden alabiliyoruz. Eser kimyasal tepkimeye uğramadığı için önemli yöntemlerden bir tanesi, daha çok küçük hacimli eserlere uyguluyoruz. Büyük hacimlerde; form desteklerini uyguluyoruz, esere göre üretiliyor. Eserin formuna göre şekillendirerek, her eserin ihtiyacına cevap verecek şekilde bunu tasarlıyoruz. Maliyeti az ve basit yöntemlerden bir diğeri ise misina ipi yöntemi. Misina ipiyle eseri kaideye sabitleyerek, eserin deprem esnasında; kaymasını, devrilmesini, başka bir esere çarpmasını engellemiş oluyoruz. Bu yöntemleri uzman kişiler yapıyor. Onların mesleki tecrübeleri sayesinde bu yöntemler gelişiyor. Bu uygulamaları işin ehli kişilerin yapmaması durumunda depremde eseri koruyacakken tam tersi sonuçlar da elde edilebilir. Türkiye’de bu çalışmalar sadece bizim müzemizde değil, birçok müzede uygulanıyor" dedi.