GÜNDEM - 21 Ekim 2024 Pazartesi 10:31

3 kez kanseri yendi, keçe sanatıyla hayata tutundu

A
A
A
3 kez kanseri yendi, keçe sanatıyla hayata tutundu

Adana’da önce lösemiye ardından da tiroit ve meme kanserine yakalanan Havva öğretmen, unutulmaya yüz tutmuş keçe sanatıyla hayata tutundu. Kanserleri atlatan Havva öğretmen, ilk sergisini doktorlarının da katılımıyla açtı.


51 yaşındaki el sanatları öğretmeni, 2 çocuk annesi Havva Kutun, çocukken lösemiye yakalandı. İlik nakli olan ve lösemiyi atlatan Kutun, 17 sene önce de tiroit kanserine yakalandı. Ailesinin ve doktorlarının desteğiyle zorlu tedaviler gören Kutun, bu kanseri de atlattı.


Günlük yaşamına devam eden Havva Kutun, 2022 yılında gittiği doktorda meme kanserine yakalandığını öğrendi. Dünyası başına yıkılan Kutun, kemoterapi görmeye başladı. Bu sırada çok sevdiği öğretmenlik mesleğini de asla bırakmayan Havva Kutun, keçe sanatıyla da ilgilenmeye başladı.


Keçeyi ilmek ilmek işleyen Kutun, yaklaşık 1 sene boyunca onlarca eser yapıp kanseri adeta sanatla yendi.



Farkındalık ayında sergi açtı


Kanseri yendikten sonra Havva Kutun, geçtiğimiz gün Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında Seyhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde eserlerin yer aldığı ‘İlmek İlmek Umut: Küllerinden Yeniden Doğmak’ isimli sergisini açtı. Sergiye Kutun’un meslektaşlarının yanı sıra doktorları da katıldı.



"Kansere yakalananlar asla umutsuzluğa kapılmasın"


İhlas Haber Ajansı’na konuşan Havva Kutun, "Ben önce lösemi, sonra tiroit sonra da meme kanserine yakalandım. Bu süreçler çok zorlu geçti. Bazı günler kolumu kaldıracak halim olmuyordu. Ancak keçe sanatıyla tanıştım ve bu sanatla eserler yaptım. Sanatla hayata tutundum adeta. Bugün de sergimi açtım ve çok mutluyum. Ben 3 kere kanseri yendim. Kansere yakalananlar asla umutsuzluğa kapılmasın" dedi.



3 kez kanseri yendi, keçe sanatıyla hayata tutundu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Denizli Büyükşehirin düzenlediği Kitap Fuarına Denizlililer akın etti Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin 7’ncisi düzenlediği Denizli Kitap Fuarı’na vatandaşlar akın etti. Türkiye’nin ünlü yazarların katıldığı fuarda imza almak isteyen kitapseverler uzun kuyruklar oluşturdu. Denizlililer hafta sonu Büyükşehir Belediyesinin bu yıl 7’ncisini düzenlediği Denizli Kitap Fuarı’na akın etti. Fuarın onur konuğu Ahmet Ümit’ten Ayşe Kulin’e Ataol Behramoğlu’ndan Celal Şengör’e Türkiye’nin en ünlü yazarları imza günü ve söyleşilerle vatandaşlarla buluştu. Denizli Büyükşehir Belediyesi Kongre ve Kültür Merkezi (EGS) Fuar Alanı, hafta sonu fuarın onur konuğu Ahmet Ümit ile İpek Ongun, Defne Ongun Müminoğlu, Banu Tozluyurt, Enver Aysever, Ercan Kesal, Sema Soykan, Emin Çapa, Yusuf Halaçoğlu, İhsan Eliaçık, Dr. Timur B. Davletov, Ataol Behramoğlu, Banu Avar, Celal Şengör, Selim Erdoğan, Timur Soykan, İpek Özbey, Merdan Yanardağ, Prof. Dr. Güney Çeğin ve daha birçok yazarı ağırladı. Denizli merkez ve çevre illerden hafta sonu fuara akın eden vatandaşlar yazarlarla buluşup imza günü ve söyleşilere katıldı. Hayranı oldukları yazarlarla fotoğraf çektirip imza almak isteyen kitapseverler uzun kuyruklar oluşturdu. “Cumhuriyet şehri Denizli” Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu da fuara katılan vatandaşlar ve yazarları yalnız bırakmadı. Vatandaşlarla birlikte fuarı gezerek bol bol hatıra fotoğrafı çektiren Başkan Çavuşoğlu, yazarlarla da bir araya geldi. Fuarın çok güzel ve yoğun geçtiğini belirten Başkan Çavuşoğlu, tüm hemşehrilerini 27 Ekim’e kadar sürecek fuara davet etti. Özellikle gelecek nesillerin kitapla buluştuğunu görmekten büyük bir mutluluk duyduğunu belirten Başkan Çavuşoğlu, ayrıca tüm Denizlilileri “Cumhuriyet şehri Denizli” mottosuyla 9 gün sürecek Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına davet etti. Yazarlardan fuara tam not Onur konuğu Ahmet Ümit, fuara çok büyük bir ilgi olduğunu belirterek, büyük bir salonda Başkomiser Nevzat romanının söyleşisini gerçekleştirdiklerini anlattı. İmza standında da muhteşem bir okur topluluğunun kendisini beklediğini aktaran Ümit, “Denizli her zaman okuyan bir il olmuştur. Her zaman geliyorum ama bu sefer daha mutlu bir şekilde geldik Denizli’ye. Okurlarımız da sağ olsunlar bizi yine yalnız bırakmadılar. Bugüne kadarki en büyük kalabalıkla karşılaştım” dedi. “Beşli Çete” adlı kitabının imza gününe katılan CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ise, okuma alışkanlığının kazandırılmasının çok önemli olduğunu belirterek, “Edebiyatla çocuklarımızı ve gençlerimizi tanıştırmak ancak böyle organizasyonlarla oluyor. Bu ülkeyi akıl, bilim, kitap, şiir ve sanat kurtaracaktır. Ülkemizde kadınlar ve çocuklar öldürülüyor. Bu cinayetleri ancak sevgiyi, bilimi, aklı çocuklarımıza aşılayarak önleyebiliriz. O yüzden buradayım. Belediye Başkanımıza çok teşekkür ediyorum” dedi. “Denizli aydın bir yer” Yazar Celal Şengör yoğun kalabalığı görünce hayret ettiğini anlatarak, “Demek ki Denizli’de kitaba ilgi çok. Bu beni hakikaten çok memnun etti. Denizli aydın bir yer” dedi. Denizli’nin Müftü Ahmet Hulusi Efendi önderliğinde ilk Milli Mücadele ateşini yaktığını anlatan Şengör, “Bunlar da Ahmet Hulusi Efendi ve arkadaşlarının torunları. Bu beni hakikaten çok mutlu etti” ifadelerini kullandı. Kitap fuarlarının olmasının, kitap çeşitliliğini göstermesi açısından çok önemli olduğuna vurgu yapan Şengör, şunları kaydetti: “Buraya belli bir konuya ilgi duyarak gelen kişi daha birçok konuyu görür. Dolaysıyla bu hakikaten çok mühim ve ben çok memnun oldum. Denizli gibi küçücük bir yerde bu muazzam kalabalığı görmek insanı ümitlendiriyor” dedi. “Okur ve yazar buluşursa okur-yazar oluruz” Yazar Mustafa Balbay, Denizli’nin kitapla barışıklığının kendisi için her zaman çok güzel bir kavuşma olduğunu belirterek, “Okur ve yazar buluşursa okur-yazar oluruz. Okur ve yazar buluşmazsa okur-yazarlık yarım kalır” dedi. Fuarı devam ettiren Denizli Büyükşehir Belediyesini kutlayan Balbay, fuarda olduğu için çok mutlu olduğunu söyledi. Yazar Ayşe Kulin çok güzel bir fuarla karşılaştığını belirterek, Denizli’yi çok sevdiğini anlattı. Uzun yıllar önce Vali Recep Yazıcıoğlu döneminde kente geldiğini kaydeden Kulin, “Denizli çok sevdiğim bir şehir. Burada olmak çok güzel, bana büyük bir mutluluk veriyor” diye konuştu. Yazar Ercan Kesal, benzersiz bir kalabalıkla karşılaştığını işaret ederek, “Denizlililer fuarı ne kadar hasretle beklemişler. Burada olmak çok güzel” ifadelerini kullandı. “Tüm belediyelere örnek olmalı” Usta şair Ataol Behramoğlu da, böylesine büyük bir kabalalık ve coşku beklemediğini, bunun çok hoşuna gittiğini kaydetti. Kitapçılığın çeşitli nedenlerle giderek zayıfladığını anlatan Behramoğlu, “İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirler dışında büyük kitap evleri kalmadı. Bu kitap fuarları onların yerini tutuyor. Gerçekten burası bir bayram yeri, bir kitap şöleni gibi. Demokrat ve çağdaş belediyelerimizin bu konuda hizmetleri çok önemli. Bütün belediyelere de örnek olmalı diye düşünüyorum” dedi. Timur Soykan, Denizli’de sürpriz bir enerji olduğunu vurgulayarak, daha büyük şehirlerde gittiği kitap fuarlarında bu kadar yoğun ilgi ile çok az karşılaştığını söyledi. Denizli’nin kitaba karşı çok duyarlı bir il olduğunu belirten Soykan, “Denizli’nin bu konuda çok güzel bir geleneği var. Artık daha aydın bir zihniyet tarafından yönetildiği için Denizli biliyoruz ki daha aydın ve daha güzel olacak” diye konuştu. “Kitap var oldukça toplumlar yaşar” Yazar İhsan Eliaçık, daha önce de Denizli’de fuara geldiğini ancak bu gelişinde organizasyonun çok daha kalabalık olduğunu belirtti. İyi bir organizasyon olduğunu işaret eden Eliaçık, “Biz yazarlar, düşünce adamları için kitap fuarları ormanda nefes almak gibidir. Çok memnun oldum. Belediye Başkanına ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Timur Davletov da Denizli’ye ikinci gelişi olduğunu ifade ederek, “Bu sefer daha çok etkilendim. Çok sevindiricidir ki bugün burası kaynıyor. Çok kalabalık. Bu zaten umut verici bir şey. Eğer bir toplumun kitaba ilgisi büyükse geleceğe ilişkin de umutları var demektir. Kitap var oldukça toplumlar yaşar diye düşünüyorum. Emeği geçen herkse teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Konya Başkan Öztürk’ten Türkiye’de genç işsizliğine radikal çözüm: Saatlik çalışma modeli gündemde Türkiye’nin genç nüfusundaki işsizlik krizi, çözüm bekleyen en acil sorunlardan biri haline gelirken, NEET (Ne Eğitimde Ne de İstihdamda Olan Gençler) kategorisindeki gençler hem ekonomik hem de sosyal yapının sürdürülebilirliği için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Kalkınma Odaklı Stratejik Araştırmalar Merkezi KOSAM’ın bu kritik soruna sunduğu yenilikçi çözüm, saatlik çalışma modeli ile gençlere ve işverenlere umut vaat ediyor. KOSAM, son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tartışılır hale gelen “Ne Eğitimde Ne İstihdamda Bulunan Gençler” konusunu ele aldığı “Testi Kırılmadan NEET’lere Ne Yapılmalı? Saatlik Çalışma Çözüm mü?” raporunu kamuoyu ile paylaştı. Raporun ardından Konya Ticaret Odası (KTO) Başkanı Selçuk Öztürk, kısaca NEET olarak tanımlanan 15-24 yaş arasındaki işsiz ve eğitimde aktif olmayan genç sayısının endişe verici seviyelere ulaştığını belirterek, KOSAM’ın hazırladığı raporun, yerel ve ulusal düzeyde ciddi farkındalık oluşturmayı amaçladığını söyledi. Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, KOSAM tarafından hazırlanan “Testi Kırılmadan NEET’lere Ne Yapılmalı? Saatlik Çalışma Çözüm Mü?” raporu ile ilgili şu ifadelere yer verdi: “Gelişmekte olan ülkelerde, NEET kategorisindeki genç sayısı giderek artmakta, bu durum, küresel ekonomik sorunlar arasında önemli yer tutmaktadır. İlgili sorunlara çözüm bulunması, ülkelerin refahı açısından kritik önem taşımaktadır. KOSAM; ne eğitim öğretimde ne de istihdamda olmayan gençlerle ilgili yapılmış olan uluslararası çalışmalar ve uygulamaları inceleyerek, küresel ve ulusal çapta değerlendirmelerle NEET sorununa dair çeşitli çözüm önerilerini paylaştı. Raporumuzda, Türkiye ve dünya genelindeki NEET kapsamına giren gençlere dair veriler ele alındı. Ülkemizin, ilgili politikaları kendi şartlarına göre uyarlaması, daha fazla çaba göstermesi, düzenlemelerin NEET gençlerinin farklı ihtiyaçlarına uygun şekilde tasarlanması ve veri odaklı desteklenmesi gerektiğinin üzerinde durulmaktadır.” Esnek çalışma, yeni fırsatlar Türkiye’de NEET gençlerinin artışı ele alınarak saatlik çalışma modeli önerisi getirdiklerini ifade eden Başkan Öztürk, “Bu esnek çalışma biçimi, gençlerin işgücüne entegrasyonunu hızlandırırken, işverenlere de esneklik sunmaktadır. Ayrıca, NEET gençlerin, sertifikalı mesleki eğitimler ile desteklenmeleri gerekmektedir. Esnek çalışma modellerinin tercih edilmesi dikkate alındığında, akort veya parça başı ücret bazlı çalışma gibi alternatif çözümler de ciddi önem taşımaktadır. Gençler, her konuda kısa zamanlı odaklanma çağında yaşadıkları için uzun süreli işlerden ziyade saatlik veya parça bazlı işlere yönelmektedir. Aslında bu durum, NEET gençler için yeni fırsatlar sunmaktadır. Raporumuz, saatlik/parça bazlı çalışma modelini önceleyen, gençlerin işgücü dinamikleri ve yaşam tarzlarının değişimiyle birlikte esnek çalışma modellerine olan talebi de incelemektedir. Bu modelin etkinliği için, bağımsız çalışan haklarını düzenleyen bir yasal çerçeve, uygun sigorta sistemleri ve şeffaf vergilendirme gerekmektedir. Sonuçta ne eğitim öğretimde ne de istihdamda olmayan gençler için, kapsamlı planlama ve yasal düzenlemeler içeren saatlik çalışma modeli, farklı ve yenilikçi bir çözüm olarak öne çıkmaktadır” şeklinde konuştu. İş hayatı ve eğitim arasında köprü İş ve akademi dünyasını ilgilendiren çözüm önerilerinin yer aldığı raporda öne çıkan başlıklar şöyle: “Değişen işgücü dinamiklerine uygun olarak esnek çalışma modellerinin teşvik edilmesi ve bağımsız çalışanların haklarını koruyan yasal çerçeveler oluşturulmasını içeren saatlik/parça bazlı çalışma modeli. Her şehrin ihtiyaçlarına yönelik özelleştirilmiş NEET entegrasyon programları oluşturulmasına, gençlerin eğitim ve işgücüne katılımlarını artırmak için yerel çözümler aranmasına yönelik şehir bazlı NEET programları. İşletmelerle okullar arasındaki iş birliğinin artırılmasını, staj programları ve mentorluk programları gibi uygulamalarla gençlerin iş hayatına hazırlanmalarını destekleyecek iş hayatı ve eğitim entegrasyonu. Dijital okur-yazarlık eğitimleri ve farklı bilgi beceri paketleri içeren dijital eğitim programları.”
Gaziantep Doç. Dr. Mesut Gül, “Meme kanserinde erken tanı, hayatınızı kurtarabilir” Medical Point Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mesut Gül, erken tanının önemi ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Her yıl Ekim ayında düzenlenen “Meme Kanseri Farkındalık Ayı” dünya çapında yaklaşık 2 milyon kadını etkileyen hastalığın erken taranmasını ve önlenmesini teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Ekim ayında, tüm dünyada gerçekleştirilen farkındalık ve bilinçlendirme etkinliklerinde "Pembe Kurdele" teması kullanılmaktadır. Meme kanseri, erkeklerde de görülebilmesine rağmen, genellikle 50 yaş üzeri kadınlarda daha yaygın olarak rastlanan bir kanser türüdür. Ancak, son yıllarda daha genç yaştaki kadınları da etkileyebildiği gözlemlenmiştir. Erken tanı ve tedavinin önemine dikkat çeken Medical Point Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mesut Gül, “Meme kanseri, memedeki hücrelerin kontrolsüz şekilde büyüyerek tümör oluşturduğu bir hastalıktır. Genellikle süt kanalları ve süt bezlerinden başlar. Meme kanserinin iki ana türü vardır. İnvaziv (Yayılım Gösteren) Karsinom. Bu türde kanserli hücreler meme dokusunu aşarak çevre dokulara yayılma potansiyeline sahiptir. Meme kanserlerinin çoğu invaziv karsinomdur ve yayılma gösterir. Yayılma özelliği gösteren kanserler arasında, meme kanallarını oluşturan hücrelerden kaynaklanan duktal karsinom, en sık rastlanan türdür. Bu kategori altında beş farklı alt tür bulunmaktadır. Noninvaziv (Yayılma Göstermeyen) Karsinom. Bu türde, kanser hücreleri memedeki süt kanallarında veya lobüllerde kalır ve yayılma göstermez. Noninvaziv karsinom kategorisi altında ise iki farklı alt tür bulunmaktadır” dedi. “Fiziksel aktivite eksikliği, meme kanseri riskini artırabilir” Meme kanseri risk faktörleri ile ilgili bilgi veren Doç. Dr. Mesut Gül, “Hareketsiz yaşam. Fiziksel aktivite eksikliği, meme kanseri riskini artırabilir. Fazla kilolu ya da obez olmak. Aşırı kilo, meme kanseri gelişimine zemin hazırlayabilir. Sigara kullanmak. Sigara içmek, kanser riskini yükselten önemli bir faktördür. Hiç doğum yapmamış olmak. Çocuk sahibi olmamak, meme kanseri riskini artırabilir. Geç yaşta (35 yaş ve üzeri) anne olmak. 35 yaş sonrası doğum yapmanın, meme kanseri riskini artırdığı bilinmektedir. Hiç emzirmemiş olmak. Emzirmenin, meme kanseri riskini düşürücü etkisi vardır. Menopoz sonrası hormon tedavisi kullanmak (HRT). Menopoz sonrası uzun süreli hormon tedavisi kullanmak risk oluşturabilir. Alkol kullanmak. Alkol tüketimi de meme kanseri riskini artıran faktörlerdendir” ifadelerini kullandı. “Meme kanseri, kadınlarda erkeklere göre yaklaşık 100 kat daha fazla görülmektedir” Değiştirilemeyen risk faktörlerine değinen Doç. Dr. Gül, “Meme kanseri, kadınlarda erkeklere göre yaklaşık 100 kat daha fazla görülmektedir. Yaş ilerledikçe, meme kanseri riski artar. BRCA1 ve BRCA2 genlerine sahip olmak, meme kanseri riskini artıran önemli bir faktördür. Ailede meme kanseri öyküsü. Birinci derece akrabalarda (anne, kız kardeş, kız çocuk) meme kanseri bulunması, riskin iki kat artmasına yol açar. Ancak, meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 85’inin, ailesinde meme kanseri öyküsü olmayan kadınlarda görüldüğünü unutmamak önemlidir. Bir memede kanser olması. Bir memede kanser teşhisi konmuş olması, diğer memede veya aynı memenin diğer bölgelerinde kanser görülme riskini artırır. İyi huylu meme kitleleri. Fibroadenom gibi bazı iyi huylu oluşumlar, ilerleyen dönemde meme kanseri riskini artırabilir. Erken adet görmek. 12 yaş öncesi adet görmeye başlamak, meme kanseri riskini yükseltebilir. Geç menopoza girmek. 55 yaş ve sonrasında menopoza girmek, risk faktörlerinden biridir. Radyoterapi geçmişi. Göğüs kafesi bölgesine alınan radyoterapi, uzun vadede meme kanseri riskini artırabilir” şeklinde konuştu. Medical Point Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mesut Gül, erken tanının önemi ve tedavi yöntemleri hakkında bilgiler vererek, “Meme kanseri, erken evrelerinde genellikle belirti vermez. Bu nedenle düzenli kontroller ve tarama programları son derece önemlidir. Kadınların kendi kendine meme muayenesini (KKMM) öğrenmeleri ve düzenli olarak yapmaları, erken tanı için kritik bir adımdır. Erken dönemde meme kanserine tanı konması, tedavi başarısını artırır ve sağ kalım süresini uzatır. Bu nedenle, 40-69 yaş aralığındaki tüm kadınlara 2 yılda bir mamografi çektirmeleri önerilmektedir. Risk faktörü yüksek olanlar için ise bu tarama, yılda bir kez yapılabilir” diye konuştu