ÇEVRE - 18 Nisan 2024 Perşembe 09:52

Yağış sonrası Van Gölü’nün su seviyesi yükselmeye başladı

A
A
A

Van’da şubat ve mart aylarında yoğun kar yağışının, nisan ayında ise yağmurun etkili olması dünyanın sodalı en büyük gölü olan Van Gölü’nün su seviyesinde iyileşmeye neden oldu.

Dünyanın sodalı en büyük gölü olan Van Gölü, 2019-2023 yılları arasında küresel iklim değişikliğinin etkisiyle büyük ölçüde su kaybı yaşadı. Bu yılın ilk 4 ayında yağışların yoğun miktarda düşmesi ise Van Gölü’nün seviye kaybı için umut oldu. Son 30 yılın en bereketli yılını yaşayan havza, ihtiyaç duyduğu suya kavuşmuş oldu. Nisan ayıyla birlikte dağlardaki karın eriyerek akarsularla buluşması ve yağışların yağmur şeklinde düşmeye devam etmesi Van Gölü’nün su seviyesinin yükselmeye başlamasını sağladı.

Yağış sonrası Van Gölü’nün su seviyesi yükselmeye başladı

“İhtiyaç duyduğu yağışın önemli bir kısmını kazanmış oldu”

İHA muhabirine konuşan Van YYÜ Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, Van Gölü ‘nün 90’lı yıllarda düşen yağışlarla ciddi bir iyileşmeye gittiğini, 2000’li yıllarda da seviyenin yavaş yavaş düştüğünü ve son 5 yılda da önemli ölçüde alan kaybettiğini hatırlattı. Ancak 2024 yılı ile birlikte şubat ve nisan aylarında yağışların zirve yapmasının havzaya pozitif bir katkı sunduğunu ifade eden Prof. Dr. Alaeddinoğlu, “Düşen yağışların önemli bir kısmı özellikle mart ayında kar şeklinde gerçekleşti. Nisanda ise bu yağışlar yağmur şeklinde gerçekleşti. Dolayısıyla havza 2024 yılı için ihtiyaç duyduğu yağışın önemli bir kısmını kazanmış oldu. Bu bize şunu gösteriyor; düşen yağışlar özellikle Van Gölü’nde bir iyileşmeye neden olacak. Bu iyileşme de Haziran ve Temmuz aylarına kadar da devam edecek” dedi.

“Havzada bir su yönetimine ihtiyaç var”

Bu yıl yağış miktarı açısından iyi olduğunu ancak bir sonraki yılların kurak geçme ihtimaline karşı havza için bir su yönetimine ihtiyaç olduğunun altını çizen Alaeddinoğlu, “Yani bu yağışlar bundan sonraki süreçte de devam edecek anlamına gelmiyor. Evet, bu yağışlar pozitif anlamda bir katkı sunabilir. Ancak geleceğe ilişkin iklim değişikliğinde herhangi bir değişiklik yok. Dünya her geçen yıl ve her geçen ay daha fazla ısınıyor. Havza bundan nasibini alacak. 2024-2025 yılı için öngörülerimiz pozitif anlamda havzanın lehine gerçekleşebilir. Ancak 2026-2028 yılları belki yaz ayları boyunca yaşanacak bir sıcaklıktaki artış ve şiddetli buharlaşma bu düşen yağışların belli ölçüde kaybolmasına neden olabilir. Dolayısıyla biz Van Gölü Havzası’ndaki bütün taraflar olarak havzanın suyunu yönetmek zorundayız” diye konuştu.

“Devam edecek yağışlar sel ve taşkınlara neden olabilir”

İleri dönemlerde yaşanması muhtemel sel ve taşkın konusunda da uyarıda bulunan Alaeddinoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Havzaya düşen yağışlar hakikaten son yıllarda kaydedilmiş son 30 yılın en yüksek değerleridir. Tabii diğer taraftan yüksek dağlık kesimlere düşen karların erimesiyle birlikte önümüzdeki günlerde muhtemel sağanak yağışların aslında başka türlü sonuçlar doğurması mümkün olabilir. Özellikle bu geçiş mevsiminde havaların ısınmasıyla birlikte atmosferin daha fazla su tutma kapasitesine sahip olduğunu düşünürsek, sellerin ve taşkınların ortaya çıkacağı bir tablo da ortaya koyabilir. Dolayısıyla sadece havzaya düşen yağışın içme, kullanma ve sulama suyu açısından düşünmemek lazım. Muhtemel yüksek düzeyde gerçekleşecek olan yağışların da bir şekilde yönetilmesi, yani o yağışların muhtemelen etkileyeceği alanların doğru tespit edilmesi ve önceden o alanların bilgilendirilmesi ya da gerekiyorsa birtakım adımların atılması gerekiyor.”

Yılmaz Sönmez

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Gören gözlerine inanamadı, hem oynadı hem para dağıttı Denizli’de hem oynayıp hem de para dağıtan vatandaşı görenler gözlerine inanamadı. Halil isimli vatandaş, birkaç dakikada 5 bin TL ve sarraftan bozdurduğu 100 doları kalabalığa dağıttı. Olay Denizli’nin Merkezefendi ilçesi Sırakapılar Mahallesi’nde bulunan Candoğan Parkı’nda yaşandı. Arkadaşı ile birlikte kentin en işlek noktası olan Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’nda yürüyen vatandaş, parkın köşesinde sokak sanatçısının ses sisteminden yankılanan oyun havalarını duyunca bir anda kendinden geçti. Emekli olduğu öğrenilen ve tüm ısrarlara rağmen kimseye soyadını söylemeyen Halil isimli vatandaş, cebinden çıkardığı 5 bin lirayı önce çocuklara, sonrasında ise etrafında toplanan kalabalığa dağıtmaya başladı. Çalan “Bas Bas Paraları Leyla’ya”, “Çekirge” ve “Topal” gibi sevilen oyun havalarının coşkusuna kapılan Halil isimli vatandaş, 100 ve 200’lük banknotlar bitince cebinden çıkan 100 doları da karşıdaki sarrafa gidip bozdurdu. Parka geri dönen Halil, yaklaşık 3 bin 200 TL’yi de oyun havası eşliğinde kısa sürede dağıttı. “Benden başka kimse dağıtamaz” Bir ara galeyana gelip elindeki paraları havaya savuran Halil, “Neden para dağıtıyorsun, bu paranın kaynağı ne?” diye soranlara, “Para dağıtıyorum para, parayı sevmiyorum ben. Allah Allah sana ne; benim sana borcum var mı, yok. Devlete de yok. Ben para dağıtıyorum sana ne, al sana da vereyim. Cumhurbaşkanı dağıtamaz böyle ama ben dağıtırım. Kimse dağıtamaz böyle” diye karşılık verdi. Yaptığı jest ve sempatikliğiyle gönülleri fetheden Halil isimli vatandaş, yırtık pantolonuyla dikkat çekti. Halil, “Bak donumda yırtık. Parayı sevmediğimden yırtık. Diktirmiyorum, terziye vermiyorum. Pantolon alır mıyım, deli miyim ben. Hiçbir iş yapmıyorum. Sahte para basıyorum. Dağıttıklarımın hepsi sahte. Nereye harcayacağım ben paramı, dağıtıyorum” sözleriyle etrafındakileri gülümsetti. “Sen kafayı mı yedin?” diyerek kendisine engel olmaya çalışan arkadaşına da aldırmayan Halil, hem oynayıp hem de etrafında toplanan kalabalığa para dağıtmaya devam etti. Kısa süre içerisinde 8 bin 200 lirayı dağıtan vatandaş, daha sonra kalabalığın şaşkın bakışları arasında gözden kayboldu.
Çanakkale Uluslararası Çanakkale Savaşları Sempozyumu Gerçekleştirildi Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi iş birliği ile organize edilen Uluslararası Çanakkale Savaşları Sempozyumu Troia Kültür Merkezinde yapıldı. Farklı disiplinleri kapsayan, yeni bilimsel tartışmaları ve çıktıları ortaya koymak, Çanakkale muharebeleri tarih yazımına yeni bakışlar ve uluslararası zeminde akademik bir buluşmayı sağlamak için organize edilen sempozyuma, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti İran Büyükelçisi Prof. Dr. Derya Örs, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yüksel Özgen, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Osman Köse, Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürü Çağman Esirgemez, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının arından devam eden sempozyumda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, Çanakkale Savaşları’nın 109. yıl dönümünde sempozyumun büyük bir önem taşıdığını vurgulayarak şunları söyledi: "Çanakkale Savaşları, sadece Türk milletinin değil, dünya tarihinin de en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu savaşta, vatan sevgisi ve bağımsızlık tutkusuyla dolu kahramanlarımız, inanılmaz bir direniş göstererek tüm dünyaya Türk milletinin ne kadar güçlü ve kararlı olduğunu kanıtlamıştır. Bu sempozyum, Çanakkale Savaşları’nın farklı yönlerini ele alarak, bu önemli olayın daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. Sempozyumda sunulacak bildiriler ve yapılacak tartışmalar ışığında, Çanakkale Savaşları’na dair bilgilerimizi daha da pekiştirecek ve bu tarihi olaydan çıkaracağımız dersleri daha iyi anlayacağız. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir ise Çanakkale Savaşlarının öneminin her geçen gün arttığını ve Tarihi Alan Başkanlığı olarak Çanakkale Tarihi Araştırmalarına destek verilmesinin bilinci ve sorumluluğu içinde olduklarının altını çizdi “Dünyanın seçkin tarihçilerinin, bilim insanlarının katılım sağladığı bu sempozyumda gerçekten çok heyecanlıyız” dedi. Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yüksel Özge ve Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Büyükelçi Prof. Dr. Derya Örs; sempozyumun tarihçilere ve Türk tarihine büyük katkılar sunacağını ifade ederek sempozyumun böylesine geniş bir yelpazede yerli ve yabancı uzmanların katılımıyla bilimsel bir şölen şeklinde icra edilmesinin son derece memnuniyet verici olduğunu vurgunu yaptılar. Açılış konuşmalarının ardından, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı tarafından hazırlanan Irmak Arıcı’nın seslendirdiği “Bizim Çanakkale” şarkısının klibi izletildi. Toplam 66 tebliğ sunumunun yapıldığı Sempozyum’da, Çanakkale Savaşları’nda dünya çapında yapılan çalışmalar ve savaşan tarafların tamamına dair sunumlar yer aldı. İngiltere, Fransa, Almanya, Macaristan, ABD, Azerbaycan başta olmak üzere birçok ülke temsilcisinin katıldığı sempozyumda, çok sayıda ulusal ve uluslararası alanda çalışma yapan bilim insanı ve araştırmacı sunum yaptı. Sempozyum öncesinde Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti İran Büyükelçisi Prof. Dr. Derya Örs, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yüksel Özgen, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Osman Köse, Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürü Çağman Esirgemez ve beraberindeki heyet Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu tarafından Rektörlük makamında ağırlandı. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti İran Büyükelçisi Prof. Dr. Derya Örs, makam ziyaretinin ardından şeref defterini imzaladı.
Sivas Kimi sagara basıyor kimi kolonya döküyor, bu yöntemler ölüme götürüyor Sivas ve çevresinde sıklıkla görülen kene vakaları ile ilgili uyarılar gelmeye devam ediyor. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Ömer Tamer Doğan, “Sigara basılması, benzin dökülmesi, kolonya dökülmesi gibi yöntemler tamamen yanlış yöntemler. Bunlara dikkat edelim, asla kendimiz çıkarmayalım” dedi. Sivas, Tokat, Yozgat ve diğer çevre illerde kene popülasyonunda artış yaşanıyor. Kene varlığının artmasıyla birlikte kırsalda yaşayan vatandaşlar için de tehlike artıyor. İnsan vücuduna tutunan ve ısırarak bünyesindeki virüsü kana bulaştıran keneler ile ilgili uzmanlardan sıklıkla uyarılar geliyor. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Ömer Tamer Doğan, “Bu sene ‘erken başladı’ desek de henüz çok sayıda değil. Şu ana kadar iki tane hastamız oldu. İkisinin de durumu iyi. Birini taburcu ettik, bir tanesinin de tedavi süreci devam ediyor, şu anda bir problem yok” dedi. Geç kalan hastalarda can kayıpları yaşanıyor Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsü anlatan Prof. Dr. Ömer Tamer Doğan, “Kene hastalığı ülkemizde 2002 yılından bu yana görülmeye başlanan bir hastalık. 2002’de Tokat’ta, sonrasında Amasya, Çorum, Giresun, Gümüşhane illerinde görülmeye başlandı. Virüs taşıyan kenelerden insanlara bulaşan bir hastalık. Üşüme ve titreme ile gelen bir ateş, daha sonrasında da bulantı, kusma, karın ağrısı, kas ağrıları ve eklem ağrıları ile belirti gösteren bir hastalık. İlerlediğinde diş eti kanaması gibi, burun kanaması gibi, idrar yollarından kanama gibi belirtiler veren bir hastalık. İlerlediği zaman tedavisi güçleşen, zor tedavi edebildiğimiz bir hastalık. Henüz tedavisi yok ama destek tedavisi uygulanan bir hastalık. Erken dönemde gelindiğinde işimiz kolaylaşıyor. Erken gelindiğinde destek tedavileri ile hastaları iyileştirerek taburcu edebiliyoruz. İleriki dönemlerde maalesef bazı hastaları kaybedebiliyoruz” ifadelerine yer verdi. “Keneyi kendi yöntemleri ile çıkardıkları için hayatlarını kaybedebiliyor” Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin kene konusunda tecrübeli olduğunu vurgulayan Doğan, “Türkiye’nin en tecrübeli birkaç hastanesinden biriyiz. Hastalar bize erken dönemde geldikleri zaman çok fazla kaybımız olmuyor ama yine de her yıl kaybettiğimiz hastalar var. Onlar da genelde geç kaldıkları için ya da keneyi kendi yöntemleri ile çıkardıkları için hayatlarını kaybedebiliyor. Burada önemli olan kene tespit edildiği zaman keneyi uygun yöntemlerle çıkarmak için mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekiyor. Çünkü bu illerde kenenin nasıl çıkarılacağı ile ilgili doktorlar oldukça bilinçli. Sigara basılması, benzin dökülmesi, kolonya dökülmesi gibi yöntemler tamamen yanlış yöntemler. Bunlara dikkat edelim, asla kendimiz çıkarmayalım” şeklinde konuştu.
Adana İşçiler bayrama tamirhanede girdi Adana’nın Kozan ilçesinde oto tamir atölyelerindeki ustalar 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde de yoğun mesailerini sürdürürken, artık geleceğin işçi ve ustalarının yetişmediğini kaydetti. Kozan’da oto tamir sanayi sitesindeki esnaf Adana sıcağında zorlu mesleklerini sürdürürken, 1 Mayıs işçi bayramında da mesai başındaydı. Ustalar memurdan daha fazla kazanmalarına rağmen artık çalıştıracak işçi bulamadıklarını ifade ederek, ileride belki de 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde işçi bayramını kutlayacak işçi bulunamayacağını söyledi. "İşçi bayramı ama işçi yok" Usta Himmet Karakurt, “22 senedir sanayide çalışıyorum. Bugün bayram ama sanayide bayram yapamıyoruz. Yoğun bir tempoda çalışıyoruz. Eskiden pek kazancı yoktu ama 2015 yılından bu yana kazancı güzel bir meslek. Memur olmaktansa tamirci olmanın getirisi daha iyi. Eleman bulamıyoruz. İşçi bayramı ama işçi yok. İşi öğreteceğim, dükkanı açacak eleman yok. Çıraklık okulu bizim bölgemizde pek etkili ancak bize pek yaramadı. Ama diğer mesleklere yaradı. Adana sıcağında çalışmak ateşle oynamak gibi bir şey bizim için. Sabah ve akşam üstü sıcakta yoğun çalışıyoruz. Öğlen sıcakta daha esnek çalışıyoruz” diye konuştu. Oto elektrik ustası Yasin Sarıkaya da yoğun bir mesai yaptıklarını ifade ederek, “Çok sıcak bir havada çalışıyoruz. Eleman sıkıntısı da var. Son bayramlar. İşçi yok, çıraklık okulu olmasa işçi hiç yok. Maaş olmasa o da yok. Gençler çalışmadan, oturalım para kazanalım istiyor. Zor bir sektör ama getirisi yüksek” diye konuştu.