EKONOMİ
Başkan Güler: "5 yılda 15 milyar liralık yatırım yaptık" 09 Mayıs 2024 Perşembe - 18:18:07 Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler, 5 yıllık görev süreçlerinde 19 ilçenin 772 mahallesinde 2 bin 200 kilometre yol, bin 800 kilometreyi aşan içme suyu altyapıları ve tesislerin hayata geçtiğini, 15 milyar TL’lik yatırım yapıldığını söyledi. Ordu Büyükşehir Belediye Meclisi, mayıs ayı olağan toplantısını gerçekleştirdi. Mayıs ayı toplantısını, meclisi yerinde takip etmek isteyen Fatsa Anadolu Lisesi 11. sınıf öğrencisi Kerem Özyurt açtı. “İlimize 5 yılda 15 milyar liralık yatırım yaptık” Toplantının başında açıklamalarda bulunan Başkan Güler, geride kalan 5 yılı değerlendirdi. Kendi kendine yeten bir Ordu inşası için çalıştıklarını belirten Başkan Güler, “5 yıl geçirdik, 21 arkadaşımız hariç 75 arkadaşımız yani büyük bir çoğunluğu yenilendi. Emeği geçen arkadaşlarımıza kıymetli faaliyetleri nedeniyle teşekkür ediyoruz. Geçtiğimiz dönemde meclisimizin başarılı katkılarıyla çok güzel bir demokrasi örneği verdik. Bu çalışmaların neticesinde 2 bin 200 kilometre yol, bin 800 kilometreyi aşan içme suyu altyapıları ve tesisler yapılarak, 19 ilçemiz ve 772 mahallemize 15 milyar liralık hizmetlerde bulunuldu. Burası güzel bir coğrafya burada hem çevreye duyarlı küresel ısınma ve iklim değişikliği dahil olmak üzere yeni dönemde de çalışmalar yapmamız gerekiyor. Ordumuzu yeni döneme hazırlayacağız. Kendi kendine yeten bir il olmamız çok önemli. Bunun alt yapısını biz sizlere hazır hale getireceğiz” diye konuştu. “Klasik belediyeciliğin dışına çıktık” Havza yaklaşımıyla klasik belediyecilik dışına çıkarak çalışma yaptıklarına dikkat çeken Başkan Güler, “Farklı bir belediyecilik anlayışıyla klasik belediyeciliğin dışında daha geniş bir tanımla bölgenin refahını da düşünerek havza yaklaşımıyla bir belediye yaklaşımını devreye sokuyoruz. İşin ekonomisi ve yaşam şartları önem arz ediyor. Ben bu konuda belediye olarak faaliyetleri iki gruba ayırıyorum. Birincisi yaşam kalitesini geliştirmek, şehir hayatı açısından yaşam kalitesini geliştirmek, bu belediyeciliğin klasik yönü. Birde şehir ekonomisi dediğimiz kısım var. Üretimiyle istihdamıyla aç ve açıkta kalmayacak olan insanlarıyla sosyal haklarıyla üretim ve bölüşümüyle bir kısmı daha var. Şehir ekonomisi konusunu da kendimize yeni dönemde hedef edindik. 2019 yılında havza yaklaşımıyla mesela buranın bir fındık havzası olduğunu düşünerek buna el attık. Fındığın makus tarihini değiştirmek noktasında önemli sonuçlar elde ettik. Ordu olarak İtalya gibi bir devletin ürettiği fındığın 4 katını üretiyoruz ama fiyatını biz yüzde yüz belirlemiyoruz. Buna müdahale ettik. Normal bir belediye edemez ama biz şirketlerimizi kurduk, paydaşlarımızı oluşturduk. Bununla ilgili büyük bir perspektif çizdik. Rekabet kuruluna başvurduk” ifadelerine yer verdi. "Ordu için hep birlikte omuz omuza çalışacağız” Ordu’da yapılması beklenen bütün çalışmaları gerek alt, gerekse üstyapıdaki çalışmaları bu 5 yıllık sürede tamamlayacaklarını belirten Başkan Güler, Ordu için hep birlikte omuz omuza çalışacaklarını söyledi. Konuşmasında muhalefet kelimesini hoş karşılamadığını ve kullanmadığının altını çizen Başkan Güler, açıklamasında şu sözlere yer verdi: “Ben asla muhalefet kelimesini kullanmak istemiyorum. Hepimiz bu şehrin değerleriyiz. Bu şehri birlikte geleceğe taşıyacağız. Ordu üst kimliği bizim için 364 gün olsun kalan 1 günü ise seçim çalışmaları nedeniyle askıya almış olalım. Bunu her zaman ön plana alarak çalışmaları yapalım.” “Yeni yatırımlar yapılacak” Konuşmasında yeni yatırımların yapılacağını da aktaran Güler, "Yapılan çalışmaları hepiniz görüyorsunuz. Ordu’da sosyal ve kültürel alanda yapılan yatırımlara ek olarak yeni yatırımlar yapılacak. Bakın Ünye’den başlayıp, Gülyalı’ya kadar Ordu’nun sahil şeridinde bisiklet ve yaya yolları var. Her zaman dediğimiz gibi sahiller halkındır. Belde evlerde olduğu gibi kanunsuzluğa ve hukuksuzluğa asla izin vermedik, vermeyeceğiz. Herkes buna uyacak. Uymayanı da kanuna uyması için her şeyi yapacağız” dedi. 2025-2029 stratejik plan hazırlıkları başladı Ordu’da, yeni dönemde neler yapılması gerektiği konusunda ilçe belediye başkanlarıyla 2025-2029 yılı stratejik plan hazırlıklarına başladıklarını ifade eden Başkan Güler şöyle konuştu: "Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin 2025-2029 stratejik plan hazırlıkları başladı. Önümüzdeki 5 yılın stratejik planı için 19 ilçemizde siz değerli başkanlarımız meclis üyelerimizle birlikte ülkemizin en güzel vatan parçalarından birisi olan ilimizde neler yapmamız gerektiğini stratejik planla hazırlamamız gerekiyor. Mahalli idareler seçimlerinden itibaren 6 ay içerisinde bu planın hazırlanması gerekiyor. İlçe belediyelerinin görüşlerini alarak Büyükşehir Belediyesi’nin stratejik planını hazırlayacağız. Bunun için hedefler, yatırım programları ve buna uygun olarak bütçeleri bize önerilmek üzere sizlere veriliyor. Buradaki temel konu neredeyiz? Nereye ulaşmak istiyoruz? Gitmek istediğimiz yere nasıl varırız? Bununla ilgili başarımızı nasıl takip eder, nasıl değerlendiririz? Sorularını oluşturacağız. Her ilçemiz bununla ilgili uygulanabilir, sürdürülebilir çalışmalarını hazırlayacaklar. Planların hazırlanması bizim temel sorumluluğumuz.”
09 Mayıs 2024 Perşembe - 17:30 DSO Başkanı Kasapoğlu; “Avrupa Birliği’nin Türkiye için önemli bir partner olduğuna inanıyoruz” Denizli Sanayi Odası (DSO) Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kasapoğlu, Avrupa Günü mesajında; “Avrupa Birliği’nin Türkiye için önemli bir partner olduğuna inanıyoruz” dedi. 9 Mayıs Avrupa Günü dolayısıyla bir mesaj yayımlayan DSO Başkanı Selim Kasapoğlu, “Avrupa’nın birlik, barış ve refahının simgesi olan ’Avrupa Günü’nü kutluyoruz. Avrupa Günü bu yıl ‘Ortak Değerlerimiz, Ortak Geçmişimiz’ ve ‘Birlikte İnşa Ettiğimiz Barış ve Refah’ sloganları ile tüm Avrupa ve ülkemizde kutlanıyor. 1950 yılında Robert Schuman’ın vizyoner önerisiyle başlayan bu yolculuk, bugün bizi bir araya getiren değerler ve ortak hedefler etrafında kenetlenmemizi sağlamıştır. Avrupa Günü, birlikte daha güçlü olduğumuzu ve ancak birlikte hareket ederek zorlukların üstesinden gelebileceğimizi hatırlatmaktadır. Bugün, 74 yıl önce atılan temellerin üzerine inşa edilen Avrupa Birliği’nin, siyasi ve ekonomik entegrasyonunun yanı sıra, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi temel değerlerin de savunucusu olduğunu anlatan önemli bir gün. Avrupa Birliği’nin Türkiye için önemli bir partner olduğuna inanıyoruz. Ülkemizin kalkınması ve refahı için AB ile olan ilişkilerimizin daha da güçlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Denizli, ihracatçı bir şehir olması sebebiyle Avrupa ile yakın ilişki kuran illerin başında geliyor. Denizli ihracatının büyük kısmının Avrupa Birliği üyesi ülkelere yapıldığı gerçeğinden hareketle, ticaret başta olmak üzere hem kültürel hem de sosyal ilişkilerimiz oldukça kuvvetli. Denizli Sanayi Odası olarak, Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimize büyük önem veriyoruz. Bu çerçevede, üyelerimizle birlikte Avrupa pazarına erişimlerini kolaylaştırmak ve AB ile iş birliğini geliştirmek için aktif bir şekilde çalışıyoruz. Sanayimizi, ekonomimizi ve toplumumuzu daha ileriye taşıyacak projelerde Avrupa Birliği ile iş birliği içinde olmaktan mutluyuz. Bu hususta, AB Türkiye Delegasyonu ile 1997 yılından beri var olan ortaklık çerçevesinde Türkiye’deki 19 şehirden biri olarak Denizli’de ve Odamız bünyesinde AB Bilgi Merkezi’ne ev sahipliği yapıyoruz. Bu birliktelik ile AB ülkeleri ve kurumları ile iş birliklerimizi hem DSO hem de ilimiz adına güçlendirecek çalışmalar yürütüyoruz. Avrupa Günü’nün, barış, demokrasi ve refahın tesis edilmesine ilham kaynağı olmasını temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.
Uluslararası Kümes Hayvanları Kongresi 16 ülkeden katılımcılarla Bursa’da başladı
09 Mayıs 2024 Perşembe - 15:15 Uluslararası Kümes Hayvanları Kongresi 16 ülkeden katılımcılarla Bursa’da başladı WPSA (World’s Poultry Science Association) Türkiye Şubesi olan Bilimsel Tavukçuluk Derneği, Uludağ Üniversitesi desteği ile 8-11 Mayıs 2024 tarihleri arasında Prof.Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek olan Uluslararası Kümes Hayvanları Kongresi başladı. Türkiye’nin ilgili fakültelerinin çok kıymetli bilim insanlarının yanı sıra konularında ünlü yabancı bilim insanları ve katılımcı firmalar organizasyonda yer aldı. Kongre, saygı duruşu, İstiklal Marşı’nın okunması, Bursa ve Uludağ Üniversitesi tanıtım filmlerinin izlenmesi, Üniversite Halk Oyunları Topluluğunun gösterileriyle başladı. Türkiye Bilimsel Tavukçuluk Derneği Başkanı Prof. Dr Rüveyda Akbay’ın kongre açılış konuşması ardından panel sunumları yer aldı. Panel bildirilerinin sunuşunu, Uludağ Üniversitesi Organizasyon Komitesi Başkanı (Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölüm Başkanı) Prof. Dr. İbrahim Ak yaptı. Ardından sırasıyla Naci Kaplan, Beyaz Et Üreticileri ve Damızlıkçılar Birliği (BESD-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı - Kanatlı Eti Sektörünü, M. Ülkü Karakuş, Yem Sanayicileri Birliği (TÜRKİYEM-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı - Türkiye’deki Yem Sanayinin Durumunu, Zekeriya Yıldırım, Cobb Türkiye Üretim Müdürü - Broyler Yumurtacı Damızlık Pazarı ve Tüketimdeki Yönelimlerini, Müjdat Sezer, İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamülleri İhracatçıları Birliği ve HASTAVUK A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı - Yemeklik ve Kuluçkalık Yumurta Ürünlerinin Tüketimi, Üretimi ve Çevreye Etkilerini, Prof. Dr. Ali Esat Karakaya (Lefke Avrupa Üniversitesi, KKTC) - Gıdalarda Bilgi Kirliliğinin Önlenmesinde Kamu Otoritesi ve Akademinin Sorumluluğunu ele alan sunumlar gerçekleştirdiler. Panel, soru-cevap bölümüyle tamamlandı. “Türk tavukçuluk sektörünü öne çıkaran bir etkinlik olarak görüyorum” Türk tavuk sektörünün bilimsel tebliğler ile birlikte değer kazanacağını ifade eden HASTAVUK A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezen, “Burası uluslararası bir kongre olduğu için çok keyifli. Çünkü her zaman Türkiye’de olmuyor. Bundan 9 sene önce bir kere Antalya’da yapılmıştı. 9 sene sonra tekrar özellikle Bursa’da olması da bize keyif verici bir durum. Burada genellikle bilimsel tebliğler tartışılacak. Bugün açılışı gerçekleşti. Türkiye’nin genelinde kanatlı sektörüyle ilgili konular, dünya genelinde gerekli konular, verebildiğimiz kadar mesajları vermiş olduk. Ama bundan sonraki oturumda tamamen bilimsel konular ele alınacak. 3 gün daha devam edecek. Bursa’da böyle bir etkinlik olduğu için çok sevinçliyim. Panel genelde bilimsel konu olduğu için daha çok öğretim üyeleri olsun, gençler olsun, öğrenciler olsun çeşitli konularda bilim adamlarının birbirine bilgi aktarımı yapıldı. Bunu dünyada Türkiye’de yapıldığı için Türk tavukçuluk sektörünü öne çıkaran bir etkinlik olarak görüyorum” şeklinde konuştu. “Sektöre bilimsel ve ticari yönden fayda sağlayacak” Gerçekleştirilen panel ile birlikte sektörde ihracat kapılarının da aralanacağını ifade eden WPSA Türkiye Şubesi Başkanı Rüveyde Akbay, “Bu toplantıların amacı bütün dünyada bilimde neler olup bittiğini karşılıklı görüşmek, sohbet etmek, bilgi alışverişinde bulunmak, sosyal olarak da dostlukları güçlendirmektir. Sektöre şöyle bir faydası olacak. Dünyadaki gelişmeleri burada sunulan bildirilerle görmüş olacağız. Ayrıca bu tür şeylerde ticari ilişkiler gelişecek. Türkiye’yle bu gelen ülkeler arasında 16 farklı ülke geldi. Onların hepsi bilim adamı değil, içinde tüccarları da var. Bu ilişkiler Türkiye’deki ticari ilişkileri geliştirecek, dostlukları güçlendirecek. İhracat kapılarını da açacak. Bu nedenle hem sosyal ve bilimsel yönden hem de ticari yönden çok faydalar sağlayacak bir etkinlik” dedi. Kongrenin sonunda tüm konuşmacılara plaket verilerek, toplu fotoğraf çekimi gerçekleştirildi.
Başkan Erdoğan: “Denizli ihracatçısıyla birlikte büyüyor”
09 Mayıs 2024 Perşembe - 14:58 Başkan Erdoğan: “Denizli ihracatçısıyla birlikte büyüyor” Denizli Ticaret Odası (DTO) Meclisi, aylık olağan toplantısını yaptı. DTO’nun üye sayısının 22 bine yaklaştığını açıklayan Başkan Uğur Erdoğan, "Denizli’nin ihracatındaki artış, iş dünyamızın dinamizminin de bir göstergesidir” dedi. DTO Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, mayıs ayına dair meclis toplantısındaki oda faaliyetleri ve gündemle ilgili değerlendirmelerine başlamadan önce Denizli Meyve ve Sebze Komisyoncuları (DEMESKO) Başkanı seçilen DTO Meclis Üyesi Halil Öztürk ile yerel seçimlerde Belediye Meclis Üyesi seçilen Soner Yıldız ve Yavuz Aki’yi tebrik etti. İlk olarak ihracat verilerini ele alan Başkan Erdoğan, nisanda aylık 306 milyon dolarlık bir ihracat tutarına ulaşıldığını açıkladı. Denizli İhracatçılar Birliği’nin (DENİB) verilerine göre sadece DENİB üzerinden yapılan ihracatın yüzde 1,4 artışla 246 milyon dolara ulaştığını belirtti. Erdoğan, “İhracatımızdaki artış, iş dünyamızın dinamizminin, çalıştığının bir göstergesidir. Denizli’nin ihracatında önemli bir rol oynayan Avrupa Birliği’ne yapılan ihracat, nisanda yüzde 1,84 artmıştır. Sektörel olarak bakıldığında ise çelik sektörü hem yılın ilk dört aylık döneminde hem de geçen yılın nisan ayına göre artış kaydeden tek sektör oldu. Yabancı sermayeli firmalarımız 398’e yükseldi. Almanlarla yapılan ortaklıklar, 78 şirketle yine 1’inci sırada yer aldı. 57 farklı ülkenin olduğu yatırımlarda yabancıların sermaye oranı yüzde 61’i buldu” diye konuştu. DTO her geçen gün daha da büyüyor, güçleniyor Başkan Erdoğan, Denizli Ticaret Odası’nın üye sayısında da önemli bir artış yaşandığına dikkat çekti. Erdoğan “Son bir yıl içinde faal üye sayısını yaklaşık yüzde 8 artırarak 21 bin 769 üyeye ulaştık. İlk dört ayda verilen belgelerin sayısında da artış gözledik; sayısal takograf belgesi düzenlemede yüzde 3, levhaya kayıtlı sigorta acentesi belgesi vermede ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 400 artış yaşandı. Ayrıca 96 iş makinesi tescili ile 265 k belgesi verdik. 102 kapasite raporu ile 13 ekspertiz raporu onayladık. 5 yerli malı belgesi düzenledik. Odamıza gelen 2 bin 382 evrak karşılığında 7 bin 593 evrak düzenledik verdik” dedi. “DTO, her zaman üyelerinin ve sektörlerin yanında” Başkan Erdoğan, konuşmasında, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) verilerine göre bu yıl kurulan 86 gerçek kişi işletmesiyle Denizli’nin, iller arasında 11’inci sırada yer aldığını da vurguladı. Erdoğan “Tüm bu veriler, Denizli’nin ekonomik büyümesinin ve iş dünyasının canlılığını sürdürdüğünü gösteriyor. Biz de Denizli Ticaret Odası olarak, iş dünyamızın her zaman yanında olacak onları daha da ileriye ve iyiye taşıyacak projeler ile destekler sunmaya devam edeceğiz” dedi.
Muğla gastronomi turizmine GEKA desteği
09 Mayıs 2024 Perşembe - 14:56 Muğla gastronomi turizmine GEKA desteği Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) 2023 yılı Teknik Destek Programı kapsamında Muğla Valiliğinin koordinesinde Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Muğla İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Ticaret İl Müdürlüğü, Muğla Ticaret ve Sanayi Odası ortaklığı ile GastroMuğla proje tanıtım toplantısı yapıldı. Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) 2023 yılı Teknik Destek Programı kapsamında Muğla Valiliğinin koordinesinde GastroMuğla proje tanıtım toplantısı yapıldı. MUTSO salonunda gerçekleştirilen toplantıya; Muğla Valisi İdris Akbıyık’ın eşi Sevim Akbıyık, GEKA Genel Sekreteri Özgür Akdoğan, MUTSO Yönetim Kurulu Başkanı ve GEKA Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Karakuş, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanları, kooperatifler, tarımsal birlikler ve üretici kadınlar katıldı. Muğla Ticaret ve Sanayi Odası salonunda 9-10 Mayıs tarihlerinde devam edecek olan GastroMuğla proje tanıtım toplantısında, Coğrafi İşaret: Temel Kavramlar, Başvuru, Tescil ve Denetim Süreçleri, Muğla İlindeki Coğrafi İşaretli ve Başvuru Süreci Devam Eden Ürünler, Coğrafi İşaretli Ürünlerin Markalaşması ve Tanıtımı, Coğrafi İşaretli Ürünlerde Başarılı Uygulama Örnekleri, Gastronomi Turizmi Nedir? İyi Uygulama Örnekleri, Gastronomi Turizmi Pazarının Analizi, Eğilimler ve Pazarlama Yaklaşımları, Coğrafi İşaret ve Gastronomi Turizmi Entegrasyonu, Bölgesel İşbirlikleri ve Ortaklıklar, Coğrafi İşaretli Ürünlerle Birlikte Gastronomi Turizmi Etkinlikleri Geliştirme eğitimleri verilecek. Hedef Muğla mutfağının tanıtılması Muğla’da gastronomik unsurların oldukça fazla olduğu, bölgeye gelen turistlerin ilgisini çektiği ve gastronomi turizminin kolay bir şekilde diğer alternatif turizm türleriyle entegre edilebileceği ortaya çıktığı belirten MUTSO Başkanı Bülent Karakuş, “Bu çerçevede, sürdürülebilir bir yönetim anlayışı ile Muğla ilinin tüm ilçelerinde Antik Çağdan Günümüze Muğla Mutfağı’nın tanıtımı ve markalaşmasına katkı sunulması, bölgede gastronomi turizminin canlandırılması adına çalışmalar yapılması, coğrafi işaretli ürünlerin satış ve pazarlamasının gerçekleştirilmesi, gastronomi turisti sayısının artırılması hedeflenmektedir. Bu doğrultuda, Ticaret İl Müdürlüğüne bağlı kadın kooperatif üyelerine ve İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne bağlı seyahat acenteleri ve turist rehberlerine, coğrafi işaret almış sanayi odaları, belediyeler ve birlik yetkilileri ve yöneticilerine eğitim ve danışmanlık hizmeti verilecektir. Böylece gastronomi turizmi konusunda farkındalığın arttırılması, yöresel ürünlerin ve coğrafi işaretli ürünlerin satış ve pazarlanmasına yönelik vizyonun kazandırılması hedeflenmektedir” dedi. Muğla’nın coğrafi işaretleri ürünleri Coğrafi işaretlerin dünya pazar büyüklüğü 200 milyar dolar, Avrupa Birliği pazar büyüklüğü 77,1 milyar avroluk bir bütçeyi oluşturuyor. Muğla’nın Avrupa Birliği Coğrafi işaret tescili alan Milas zeytinyağı ve Milas Çekişke zeytini 2 ürünü bulunuyor. Proje konusu hakkında yapılan araştırmalar neticesinde, Muğla iline özgü çok çeşitli gastronomik ürün olduğu, Bodrum mandalini, Fethiye kaya inciri, Fethiye tahini, Kavaklıdere cevizi, Köyceğiz portakalı, Marmaris yer fıstığı, Marmaris çam balı, Milas ekşili köftesi, Milas kanlı kavurması, Milas tepsi böreği, Milas vekilharcı, Milas yağlı zeytini, Milas çaykaması, Milas Çekişke zeytini, Milas zeytinyağı, Muğla Göce tarhanası, Muğla köftesi, Muğla saraylısı, Muğla sulu kebabı, Muğla çam balı belirlendi.
Uluslararası Yönetim, İktisat ve İşletme Kongresi ZBEÜ’de başladı
09 Mayıs 2024 Perşembe - 14:47 Uluslararası Yönetim, İktisat ve İşletme Kongresi ZBEÜ’de başladı Uluslararası Yönetim, İktisat ve İşletme Kongresi’nin ikincisi, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (ZBEÜ) ev sahipliğinde başladı. ZBEÜ Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan kongrenin açılış konuşmasını yapan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Ferda Çakmak, 137 bildirinin sunulacağı kongreye 55’ten fazla üniversiteden katılım olduğunu söyledi. Çakmak, “Güncel akademik dünyada uluslararası platformda var olabilmenin en önemli kriterlerinden biri olan kolaborasyon felsefesiyle oluşturduğumuz ekip ruhlu vizyonumuzun en önemli katılımı olan Uluslararası Yönetim, İktisat ve İşletme Kongremizde iktisat, yönetim, pazarlama, finans, muhasebe, mali, çalışma ekonomisi, endüstriyel ilişkiler, siyaset bilimi ve kamu yönetimi bilim alanlarında mentor konumunda akademisyenlerin yer aldığı multidisipliner çok sayıda oturum gerçekleştirmeyi planladık. Kongremizde 32’si yüz yüze, 105’i çevrim içi olmak üzere 137 bildiri bulunmaktadır. Bu bildirilere yazar olarak katılan toplam kişi sayısı 183 olup, kongremize 55’ten fazla üniversiteden, Ticaret Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın teveccühü ile farklı kurumlardan katılım sağlanmıştır. Kabul edilen 137 bildirinin 36’sının üniversitemizden olması ayrıca kongremizin üniversitemiz bazlı ne denli sahiplenildiğinin kanıtıdır” dedi. ZBEÜ Rektör Vekili Hakan Kutoğlu da üniversitede son dönemde çok sayıda kongre düzenlendiğini, Zonguldak’ta adeta bir kongre turizmi yaşandığına dikkat çekti. Kutoğlu, “Üniversitemiz rektörümüz göreve geldikten bu yana sayısız kongre gerçekleştirdi. Bugün İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin düzenlemiş olduğu kongrede birlikteyiz. Zonguldak adeta bir kongre turizmi yaşıyor bu dönemde. Çok sayıda kongre gerçekleştirildi. Bu kongreleri gerçekleştiren dekanlarımıza, yüksekokul müdürlerimize, kongrelerde görev alan tüm arkadaşlarımız ve öğrencilerimize içten teşekkürlerimizi sunuyoruz” diye konuştu. Ekonomistlerin İkinci Dünya Savaşı sonrasında türev ürünleri çıkarttığını, bu sürecin aynı zamanda bir canavar oluşturduğunu ve canavarın sürekli büyümek istediğine vurgu yapan Kutoğlu, dünyayı aslında ekonomistlerin yönettiğini söyledi. Plastiklerin geri dönüşümü gibi döngüsel ekonomi yöntemlerinin konuşulduğuna vurgu yapan Kutoğlu, “Lütfen bu canavarı dizginleyin. Yoksa torunlarımıza bırakabileceğimiz bir dünya kalmayacak” dedi. Kutoğlu şöyle devam etti: “İnsanlıkta çeşitli dönemlerden bahsedilir. Çeşitli devrimlerden bahsedilir. Sanayi devrimi, teknoloji devrimi, internet devrimi gibi. Ama ben kendi okumalarımdan son dönemleri şu şekilde özetlemeyi tercih ediyorum. Sanayi ve ekonomi devrimi diye özetlemeyi düşünüyorum. Sanayi devrimini mühendisler, ekonomi devrimini de ekonomistler yaptı. Sanayi devrimi için çok fazla finansman gerekliydi ama finansman kısıtlıydı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ekonomistler çok zekice bir şekilde türev ürünleri çıkarttılar. Para piyasalarını oluşturdular. Şu anda dünyada karşılığı olmayan bir sürü türev ürünü var. Bir ürün elli defa satılıyor. Tabii bu bir canavar oluşturdu. Hakikaten büyük ilerlemeler, yatırımlar sağladı. Ama aynı zamanda da bir canavar oluşturdu. Bu canavar sürekli büyümek istiyor. Ama dünyadaki kaynaklar kısıtlı. Eğer siz sürekli büyürseniz sonunuza çok daha hızlı erişirsiniz. İnsanlık tarihi yüz binlerce yıl. Son yüzyılda doğal kaynaklar noktasında, iklim krizi gibi çevre krizleri yaşamaya başladık. Bunun farkındayız. Yeni birtakım öneriler ortaya atılıyor. Döngüsel ekonomi gibi öneriler ortaya atılıyor. Ama maalesef kanımıza girmiş bir şey var, alışkanlıklarımız var. Bunların hiçbiri bugüne kadar işe yaramış değil. Mesela döngüsel ekonomi diyoruz. Dünyada dönüştürmek amacıyla toplanan plastiklerin sadece yüzde 9’u dönüştürülebiliyormuş. Şimdi tıpçılar, mühendisler çok havalıdır. Dünyayı kendileri yönetiyor zannediyorlar ama aslında dünyayı ekonomistler yönetiyor, onlar idare ediyor. Çıkarttıkları finansal araçlarla dünya sizin parmaklarınızın ucunda. Bu canavarı siz ürettiniz, bu canavarı siz dizginlemek, yeni metotlar, yeni ekonomik modeller bulmak sizin göreviniz. Lütfen bu canavarı dizginleyin. Yoksa torunlarımıza bırakabileceğimiz bir dünya kalmayacak. İnşallah bu kongremizde yeni arayışlara, alışkanlıklarımızı değiştirecek dünyada sürdürülebilir bir ekonomi üretebilecek yeni yöntemler geliştirirsiniz. Çünkü dünyayı siz yönetiyorsunuz.” Kongrenin açılış töreni Prof. Dr. Kemal Yıldırım’ın “Tarihsel Gelişim Süreci İçerisinde Makro Ekonomik Modeller”, Prof. Dr. Mehmet Erçek’in “Türkiye’de İnovasyon ve Girişimcilik Ekosistemi: Durum Tespiti ve Öneriler” konulu sunumlarıyla devam etti.
Uluslararası Yönetim, İktisat ve İşletme Kongresi ZBEÜ’de başladı
09 Mayıs 2024 Perşembe - 14:42 Uluslararası Yönetim, İktisat ve İşletme Kongresi ZBEÜ’de başladı Uluslararası Yönetim, İktisat ve İşletme Kongresi’nin ikincisi Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi ev sahipliğinde başladı. ZBEÜ Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde başlayan kongrenin açılış töreni gerçekleştirildi. Saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunduğu törenin açılış konuşmasını İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Ferda Çakmak yaptı. Kongrede 137 bildirinin yer aldığını 55’ten fazla üniversiteden katılım sağlandığını aktaran Çakmak, şöyle dedi: “Güncel akademik dünyada uluslararası platformda var olabilmenin en önemli kriterlerinden biri olan kolaborasyon felsefesiyle oluşturduğumuz ekip ruhlu vizyonumuzun en önemli katılımı olan uluslararası yönetim, iktisat ve işletme kongremizde iktisat, yönetim, pazarlama, finans, muhasebe, mali, çalışma ekonomisi, endüstriyel ilişkiler, siyaset bilimi ve kamu yönetimi bilim alanlarında mentor konumunda akademisyenlerin yer aldığı multidisipliner çok sayıda oturum gerçekleştirmeyi planladık. Kongremizde 32’si yüz yüze 105’i çevrim içi olmak üzere 137 bildiri bulunmaktadır. Bu bildirilere yazar olarak katılan toplam kişi sayısı 183 olup kongremize 55’ten fazla üniversiteden Ticaret Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın teveccühü ile farklı kurumlardan katılım sağlanmıştır. Kabul edilen 137 bildirinin 36’sı üniversitemizden olması ayrıca kongremizin üniversitemiz bazlı ne denli sahiplenildiğinin kanıtıdır.” ZBEÜ Rektör Vekili Hakan Kutoğlu da üniversitede son dönemde çok sayıda kongre düzenlendiğini, Zonguldak’ta adeta bir kongre turizmi yaşandığına dikkat çekti. Kutoğlu, “Üniversitemiz rektörümüz göreve geldikten buyana sayısız kongre gerçekleştirdi. Bugün İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin düzenlemiş olduğu kongrede birlikteyiz. Zonguldak adeta bir kongre turizmi yaşıyor bu dönemde. Çok sayıda kongre gerçekleştirildi. Bu kongreleri gerçekleştiren dekanlarımıza, yüksekokul müdürlerimize, kongrelerde görev alan tüm arkadaşlarımız ve öğrencilerimize içten teşekkürlerimizi sunuyoruz” diye konuştu. Ekonomistlerin İkinci Dünya Savaşı sonrasında türev ürünleri çıkarttığını bu sürecin aynı zamanda bir canavar oluşturduğunu ve canavarın sürekli büyümek istediğine vurgu yapan Kutoğlu, dünyayı aslında ekonomistlerin yönettiğini söyledi. Plastiklerin geri dönüşümü gibi döngüsel ekonomi yöntemlerinin konuşulduğuna vurgu yapan Kutoğlu, “Lütfen bu canavarı dizginleyin. Yoksa torunlarımıza bırakabileceğimiz bir dünya kalmayacak” dedi. Kutoğlu şöyle devam etti: “İnsanlıkta çeşitli dönemlerden bahsedilir. Çeşitli devrimlerden bahsedilir. Sanayi devrimi, teknoloji devrimi, internet devrimi gibi. Ama ben kendi okumalarımdan son dönemleri şu şekilde özetlemeyi tercih ediyorum. Sanayi ve ekonomi devrimi diye özetlemeyi düşünüyorum. Sanayi devrimini mühendisler, ekonomi devrimini de ekonomistler yaptı. Sanayi devrimi için çok fazla finansman gerekliydi. Ama finansman kısıtlıydı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ekonomistler çok zekice bir şekilde türev ürünleri çıkarttılar. Para piyasalarını oluşturdular. Şu anda dünyada karşılığı olmayan bir sürü türev ürünü var. Bir ürün elli defa satılıyor. Tabi bu bir canavar oluşturdu. Hakikaten büyük ilerlemeler, yatırımlar sağladı. Ama aynı zamanda da bir canavar oluşturdu. Bu canavar sürekli büyümek istiyor. Ama dünyadaki kaynaklar kısıtlı. Eğer siz sürekli büyürseniz sonunuza çok daha hızlı erişirsiniz. İnsanlık tarihi yüz binlerce yıl son yüz yılda doğal kaynaklar noktasında, iklim krizi gibi çevre krizleri yaşamaya başladık. Bunun farkındayız. Yeni birtakım öneriler ortaya atılıyor. Döngüsel ekonomi gibi öneriler ortaya atılıyor. Ama maalesef kanımıza girmiş bir şey var. Alışkanlıklarımız var. Bunların hiçbir tanesi bugüne kadar işe yaramış değil. Mesela döngüsel ekonomi diyoruz. Dünyada dönüştürmek amacıyla toplanan plastiklerin sadece yüzde 9’u dönüştürülebiliyormuş. Şimdi tıpçılar, mühendisler çok havalıdır. Dünyayı kendileri yönetiyor zannediyorlar ama aslında dünyayı ekonomistler yönetiyor. Onlar idare ediyor. Çıkarttıkları finansal araçlarla dünya sizin parmaklarınızın ucunda. Bu canavarı siz ürettiniz, bu canavarı siz dizginlemek, yeni metotlar, yeni ekonomik modeller bulmak sizin göreviniz. Lütfen bu canavarı dizginleyin. Yoksa torunlarımıza bırakabileceğimiz bir dünya kalmayacak. İnşallah bu kongremizde yeni arayışlara, alışkanlıklarımızı değiştirecek dünyada sürdürülebilir bir ekonomi üretebilecek yeni yöntemler geliştirirsiniz. Çünkü dünyayı siz yönetiyorsunuz.” Kongrenin açılış töreni davetli konuşmacılar olan Prof. Dr. Kemal Yıldırım’ın “Tarihsel Gelişim Süreci İçerisinde Makro Ekonomik Modeller”, Prof. Dr. Mehmet Erçek’in “Türkiye’de İnovasyon ve Girişimcilik Ekosistemi: Durum Tespiti ve Öneriler” konulu sunumlarıyla devam etti. (OA
Tokat OSB, elektrik tüketimini “yeşil enerjiden” karşılayacak
09 Mayıs 2024 Perşembe - 14:38 Tokat OSB, elektrik tüketimini “yeşil enerjiden” karşılayacak Sürdürülebilir bir gelecek için çevre dostu uygulamalara öncelik veren Tokat OSB, CK Enerji Çamlıbel Elektrik aracılığı ile Yenilenebilir Enerji Sertifikası (I-REC) sahibi oldu. Bu belge ile birlikte Tokat OSB’de faaliyet gösteren 170 firma toplam 21 bin 800 MWh elektrik tüketimini yenilenebilir enerjiden karşılayacağını taahhüt etmiş oldu. Dünyanın geleceği için yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi her geçen gün artarken, faaliyetlerinde çevre dostu uygulamalara ağırlık veren Tokat Organize Sanayi Bölgesi (OSB), CK Enerji Çamlıbel Elektrik aracılığı ile Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası aldı. Bu sertifika ile birlikte Tokat OSB’de faaliyet gösteren 170 firma toplam 21 bin 800 MWh elektrik tüketimini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılayacak. Tokat OSB Müdürlüğünde gerçekleştirilen I-REC sertifikası teslim töreninde, CK Enerji Çamlıbel Elektrik Genel Müdürü Muharrem Bülbül, Tokat Valisi ve aynı zamanda Tokat OSB Yönetim Kurulu Başkanı da olan Numan Hatipoğlu’na, Tokat OSB Yönetim Kurulu Üyeleri adına I-REC sertifikasını takdim etti. “Sürdürülebilir bir geleceğe katkı sunmayı hedefliyoruz” Tokat Valisi Numan Hatipoğlu, bu önemli adımın, Tokat OSB’nin çevresel sürdürülebilirlik ve yeşil enerjiye olan taahhüdünün bir göstergesi olduğunu belirterek, “İklim değişikliği dünyanın en önemli sorunlarından biri. Biz de Organize Sanayi Bölgemizde ülkemize katma değer sağlarken çevre dostu uygulamalara öncelik vererek, sürdürülebilir bir geleceğe katkı sunmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda tükettiğimiz elektriği yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamak üzere CK Enerji Çamlıbel Elektrik ile anlamlı bir iş birliğine imza atmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bu sertifika ile birlikte, Tokat OSB’de faaliyet gösteren firmalarımız toplamda 21 bin 800 MWh elektrik tüketimini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılayacaklarını taahhüt ediyor. Attığımız bu adımın, çevremizi koruma ve gelecek nesillere temiz bir dünya bırakma konusundaki kararlılığımızı gösterdiğine inanıyorum. Sürdürülebilir bir gelecek için hep birlikte çalışmaya devam edeceğimizi ifade ederek CK Enerji Çamlıbel Elektrik’e bu süreçte verdikleri destek için teşekkürlerimi iletmek istiyorum” dedi. “Doğa dostu bir çalışmanın içinde olmaktan mutluluk duyuyoruz” Doğa dostu enerji kullanmayı teşvik eden yenilenebilir enerji sertifikalarının kullanıcılara pek çok avantaj sağladığına dikkat çeken CK Enerji Çamlıbel Elektrik Genel Müdürü Muharrem Bülbül ise, “Sürdürülebilirlik ve çevresel bilinç, iş dünyasının ve toplumunun geleceğinde her geçen gün daha da önemli hale geliyor. Biz de yıllardır enerji sektöründe uzmanlaşıp büyürken, çevre dostu elektrik tedarik etmek isteyen sanayi ve ticarethanelerin Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası (I-REC) almalarına da destek oluyoruz. Bu sayede enerji tüketiminin çevresel etkilerinin en aza indirilmesi konusunda doğa dostu bir çalışmanın içinde yer almaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bu sertifikayı alarak daha yeşil bir geleceğe katkı sağlayan Tokat OSB’yi gönülden kutluyor, iş birliğimizin devamını diliyorum” ifadesini kullandı.
TCMB Başkanı Karahan: “2024 sonu enflasyon tahminini 2 puan yukarı güncelleyerek yüzde 38’e çektik”
09 Mayıs 2024 Perşembe - 14:37 TCMB Başkanı Karahan: “2024 sonu enflasyon tahminini 2 puan yukarı güncelleyerek yüzde 38’e çektik” Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, “2024 sonu enflasyon tahminini 2 puan yukarı güncelleyerek yüzde 38’e çektik. 2025 ve 2026 tahminlerini sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde koruduk. Orta vadede ise enflasyonun yüzde 5’te istikrar kazanmasını hedefliyoruz” dedi. TCMB Başkanı Fatih Karahan, Merkez Bankası İdare Merkezi’nde düzenlenen ‘2024 İkinci Enflasyon Raporu’ bilgilendirme toplantısında yurtta ve dünyadaki enflasyon ve ekonomik gelişmelerden para politikası stratejilerine kadar pek çok konuda açıklamalarda bulundu. Karahan, Merkez Bankasının temel amacının fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olduğunu vurgulayarak, 2023 yılı Haziran ayından itibaren güçlü bir tasarruf yaptıklarını hatırlattı. Karahan, “Fiyatlama davranışlarını ve enflasyon beklentilerini yakından takip ediyoruz. Enflasyon, hedeflerimizle uyumlu seviyelere gerileyene kadar sıkı para politikası duruşumuzu korumakta kararlıyız” diye konuştu. 2024 yılının ilk çeyreğinde yurt içi talepteki dirençli seyrin sürdüğünü dile getiren Karahan, perakende satış ve ticaret satış hacim endeksleri ile kartla yapılan harcamaların ilk çeyrekte tüketimde ivmelenmeye işaret ettiğini belirtti. Karahan, nisanda kartla yapılan harcamaların reel bazda zayıfladığını, imalat sanayi firmalarının geleceğe yönelik yurt içi sipariş beklentilerinin de çeyreklik bazda gerilemeye devam ettiğini söyledi. Parasal sıkılaştırmanın iç talebe etkilerini çeşitli göstergeler üzerinden yakından takip ettiklerini vurgulayan Karahan, iç talebe kıyasla yurt içi üretimin daha ılımlı bir seyir izlediğini sözlerine ekledi. “PMI verileri, nisan ayı itibarıyla ikinci çeyrekte üretimde ılımlı bir zayıflama ima etmektedir” Mart ayı itibarıyla açıklanmaya başlanan Hizmet Üretim Endeksi’nin ise ilk çeyrekte nispeten yatay seyrettiğini söyleyen Karahan, “İlk çeyrekte artış gösteren PMI verileri, nisan ayı itibarıyla ikinci çeyrekte üretimde ılımlı bir zayıflama ima etmektedir. Kapasite kullanım oranı ise yılın ilk çeyreğindeki ılımlı düşüşün ardından, nisan ayı itibarıyla tarihsel ortalamalarının sınırlı miktar üzerindeki seyrini sürdürmüştür. İç talep ve üretime ilişkin görünüm, toplam talep koşullarının enflasyonist bir düzeyde seyrettiğine işaret etmektedir” diye konuştu. “Cari dengedeki iyileşmenin devam edeceğini öngörüyoruz” Karahan, yakın dönemde talebin zayıflaması ve beklentilerin iyileşmesiyle birlikte cari dengede düzelme gerçekleştiğini de söyleyerek, “2024 yılı ikinci yarısında parasal aktarımın gecikmeli etkisiyle iç talepte zayıflama olacağını ve bu sayede grafikte gördüğünüz cari dengedeki iyileşmenin devam edeceğini öngörüyoruz” diye konuştu. “Son üç ayda enflasyonun öngörülerimizden de yüksek bir seyir izlediğini görüyoruz” Enflasyona ilişkin yakın dönemdeki gelişmeler ve enflasyon üzerinde etkili olan unsurlar hakkında değerlendirmelerde bulunan Karahan, “Son üç ayda enflasyonun öngörülerimizden de yüksek bir seyir izlediğini görüyoruz. Nitekim tüketici enflasyonu nisan ayını yüzde 69,8 ile bir önceki Enflasyon Raporu’nda sunduğumuz tahmin aralığının 0,9 puan üzerinde tamamlamıştır” bilgisini aktardı. “Yıl sonu beklentileri Enflasyon Raporu tahminlerimizin üzerinde seyretmiştir” Eylül ayından itibaren azalan enflasyonun ana eğiliminin geçmiş enflasyona endeksleme eğiliminin yanı sıra, ücret güncellemelerinin de etkisiyle ocak ayında artışa döndüğünü hatırlatan Karahan, buna neden olan ekonomik görünümü özetleyerek, “Küresel emtia fiyatları rapor döneminde enerji grubu öncülüğünde yükselmiştir. Son üç aylık dönemde gıda fiyatlarında güçlü artışlar gerçekleşmiş, özellikle kırmızı et fiyatları bu gelişmede öne çıkmıştır. 12 ve 24 ay sonrası enflasyon beklentileri gerilerken, yılsonu beklentileri Enflasyon Raporu tahminlerimizin üzerinde seyretmiştir. Öngörülerimizin aksine yılın ilk çeyreğinde toplam talep koşulları güçlü seyretmiş, kredi kullanımında artış gerçekleşmiştir. Reel ücretlerdeki artış yurt içi talep koşullarını destekleyen bir unsur olmuştur. Geçmiş enflasyona endeksleme davranışı, hizmet enflasyonunda ataletin korunmasını beraberinde getirmiş, kira alt grubu bu bağlamda öne çıkmıştır” şeklinde konuştu. Karahan, enflasyon görünümündeki bozulmayı dikkate alarak, politika faizinde güçlü bir artış ve parasal koşullarda ek sıkılaşma yaptıklarını söyledi. “Konut fiyatlarında artış eğilimi yavaşlıyor” Konut piyasasındaki gelişmeleri öncü gösterge olarak yakından takip ettiklerini belirten Karahan, “Türkiye’de hizmet enflasyonundaki yüksek seyrin önemli bir bileşeni de kiralardır. Bu doğrultuda, konut piyasasındaki gelişmeleri öncü gösterge olarak yakından takip ediyoruz. Enflasyondan korunma saiki ile artan talep ve depremin yol açtığı arz-talep dengesizlikleri konut fiyatlarında yüksek oranlı artışlara sebep olmuştu. Söz konusu gelişmelerin etkileri, kiralara gecikmeli ve belirgin bir şekilde yansımaktadır. Parasal sıkılaştırma sonrasında ise, konut fiyatlarındaki artış hızı önemli ölçüde yavaşlamıştır. Konut fiyatlarının artış eğilimi tüketici enflasyonundaki eğilimin altında seyretmektedir. TCMB bünyesinde yapılan çalışmalar, diğer unsurların yanı sıra konut fiyatları değişiminin, kira enflasyonunu aynı yönde etkilediğine işaret etmektedir. Dolayısıyla, konut fiyatlarındaki yavaşlamanın, ilerleyen dönemde gecikmeli olarak kira artışını sınırlayabileceğini değerlendiriyoruz” açıklamasında bulundu. “Beklentiler, yıl sonu enflasyon tahminimize üç ay gecikmeyle gelineceğine işaret etmektedir” Parasal sıkılaştırmanın kısa vadede mal enflasyonu üzerindeki etkisinin daha belirgin olduğunu söyleyen Karahan, şu ifadelere yer verdi: “Türk lirasındaki istikrarlı seyir, finansal koşullardaki sıkılaşma ve iç talebin zayıflaması, önümüzdeki dönemde dayanıklı tüketim malları başta olmak üzere mal grubunda fiyat artışlarının yavaşlamasına neden olacaktır. Enflasyon beklentilerinin tahmin aralığına yakınsaması, dezenflasyon açısından kritik önemdedir. Enflasyonda yaşanan yukarı yönlü sürprizlerin de etkisiyle beklenti eğrisinin şubat ve mart aylarında yukarıya kaydığı gözlenmiştir. Mart ayındaki parasal sıkılaştırma sonrasında ise bu eğilim sona ermiştir. Birinci çeyrekte anket katılımcıları 3,8 puanlık yukarı yönlü enflasyon sürprizi yaşamış, ancak yıl sonu enflasyon beklentilerini 2,1 puan ile daha sınırlı bir oranda güncellemiştir. Mevcut durumda beklentiler bir önceki Enflasyon Raporu’ndaki yıl sonu enflasyon tahminimize üç ay gecikmeyle gelineceğine işaret etmektedir.” Mart ayındaki faiz artışı ve makroihtiyati düzenlemeler sonrasında ticari kredi faizinin yaklaşık 14 puan, tüketici kredisi faizinin 18 puan ve mevduat faizinin 15 puan arttığını söyleyen Karahan, kredi faizlerinin geldiği seviyenin kredi büyümesinin yavaşlamasına ve iç talebin dengelenmesine katkı vereceğini kaydetti. “Para politikası duruşumuz, TL mevduata geçiş eğilimine katkı vermeye devam edecektir” Ticari kredilerin ise şubat ayına kadar istikrarlı seyrettiğini fakat mart ayında öngörülerin üstünde bir kredi talebi görülmesiyle birlikte kısa sürede ticari kredi büyümesinin güçlendiğini söyleyen Karahan, “Beklentilerin de etkisiyle oluşan bu talebi dengelemek amacıyla, faiz artışının yanı sıra, ihtiyaç kredisinde olduğu gibi kredi büyüme sınırını aşağı çektik ve zorunlu karşılık tesisi uygulamasını başlattık. Bu adımlar sonrasında TL ticari kredi büyümesi gerilerken, son dönemde yabancı para kredilerin arttığını gözlemliyoruz. Şubat ve mart aylarındaki yabancı para mevduata yönelik güçlü talep, mart ayında alınan kararlarla, hızlı bir şekilde ortadan kalkmıştır. Nisan ayında TL mevduat 539 milyar TL artarken, parite etkisinden arındırılmış yabancı para mevduat ve kur korumalı mevduat, sırasıyla 6,2 milyar dolar ve 19 milyar TL azalmıştır. Böylece, son 8 ayda Türk lirası mevduat payı yaklaşık yüzde 32’den yüzde 44’e yükselirken, Kur Korumalı Mevduatın payı yüzde 26’dan yüzde 14’e gerilemiştir. Para politikası duruşumuz ve uygulamakta olduğumuz makroihtiyati çerçeve, TL mevduata geçiş eğilimine katkı vermeye devam edecektir” dedi. “2024 yıl sonu enflasyon tahminini 2 puan yukarı güncelleyerek yüzde 38’e çektik” TCMB’nin orta vadeli tahminlerini de açıklayan Karahan, dış talebe ilişkin varsayımlarını 2024 yılı için sınırlı bir miktar yukarı yönlü güncellediklerini ve 2025 yılı için ise sabit tuttuklarını belirterek, “Konuşmamın başında bahsettiğim petrol ve emtia fiyatlarındaki görünüm çerçevesinde, 2024 ve 2025 yıllarına ilişkin ham petrol ve ithalat fiyatları varsayımımızı yukarı yönlü güncelledik. Son dönemde gıda fiyatlarındaki görünümü göz önünde bulundurarak, gıda fiyatları varsayımımızı 2024 yılı için yaklaşık 1 puan artırdık. Orta vadeli tahminler oluşturulurken, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceği ve ekonomi politikalarındaki eşgüdümün korunacağı bir görünüm esas alınmıştır. Bu çerçevede, 2024 yıl sonu enflasyon tahminini 2 puan yukarı güncelleyerek yüzde 38’e çektik. 2025 ve 2026 tahminlerini sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde koruduk. Orta vadede ise enflasyonun yüzde 5’te istikrar kazanmasını hedefliyoruz. Tahmin aralıklarının alt ve üst noktaları da 2024 yılı için yüzde 34 ve 42, 2025 yılı için ise yüzde 7 ve 21’e tekabül etmektedir” şeklinde konuştu. “Mevsimsellikten arındırılmış ortalama aylık enflasyonun yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 2,5 civarına, son çeyrekte ise yüzde 1,5’in bir miktar altına gerileyeceğini öngörüyoruz” Para politikasındaki kararlı duruşlarının yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşüreceğine dikkati çeken Karahan, “Böylelikle yılın geri kalanında enflasyonun istikrarlı olarak gerileyeceği dezenflasyon dönemine gireceğiz. Bu dönemde, olumlu yöndeki baz etkileri ve daha önemlisi enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün devamı etkili olacaktır. Mevsimsellikten arındırılmış ortalama aylık enflasyonun yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 2,5 civarına, son çeyrekte ise yüzde 1,5’in bir miktar altına gerileyeceğini öngörüyoruz. Sıkı parasal duruşun sürdürülmesi ve hizmet enflasyonundaki katılığın zayıflamasıyla enflasyonun ana eğiliminde gerileme 2025 yılında da devam edecektir” ifadelerini kullandı. “Belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana kadar sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz” Para politikasındaki sıkı duruşlarını fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceklerini vurgulayan Karahan, bu süreçte iki ana koşul gözeteceklerini belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Birincisi, aylık enflasyonun ana eğiliminin belirgin ve kalıcı bir düşüş göstermesidir. Bu kapsamda ana eğilim, iç talep, ithalat ve finansal koşullara ilişkin göstergeleri yakından izliyoruz. İkincisi ise, enflasyon beklentilerinin öngörülen tahmin aralığına yakınsamasıdır. Bu çerçevede geniş kapsamlı enflasyon beklentisi göstergelerini takip ediyoruz. Mart ayında attığımız adımların etkisiyle finansal koşullar önemli ölçüde sıkılaşmıştır. Bu durumun etkisini krediler üzerinde görmekteyiz. Önümüzdeki dönemde bunun talebi zayıflatacağını, fiyatlama davranışlarına olumlu yansıyacağını ve dezenflasyon sürecini güçlendireceğini öngörüyoruz. Bu süreçte maliye politikalarının katkısı ve yönetilen-yönlendirilen fiyatların eşgüdüm halinde belirlenecek olması, dezenflasyon sürecini destekleyecektir. Aylık enflasyonun ana eğiliminde, belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri, öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise, para politikası duruşumuzu sıkılaştıracağız.” Bilgilendirme toplantısı, TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın basın mensuplarının sorularını yanıtladığı soru-cevap bölümü ile devam etti.
Manisalı arıcılara ana arı desteği
09 Mayıs 2024 Perşembe - 14:36 Manisalı arıcılara ana arı desteği Manisa Büyükşehir Belediyesinin, Gölmarmara ilçesine bağlı Hıroğlu Mahallesi’ndeki Arıcılık Eğitim ve Ana Arı Üretim Merkezi’nde yetiştirilen ana arıları yüzde yüz hibeli olarak arıcılık yapan vatandaşlara teslim etti. İlk etapta 21 arıcıya 210 ana arının dağıtımı gerçekleştirildi. Kırsal Hizmetler Daire Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Gölmarmara ilçesine bağlı Hıroğlu Mahallesi’ndeki Arıcılık Eğitim ve Ana Arı Üretim Merkezi, içerisindeki yüzlerce kovanda üretilen ana arıları yetiştirerek vatandaşların hizmetine sunuyor. Merkezde üretilen ana arılar, üreticilerin bal üretiminin yoğun olduğu bahar ve yaz sezonunu daha verimli geçirmesi için arıcılık yapan vatandaşlara teslim edildi. Önümüzdeki arıcılık sezonunda, Manisa Büyükşehir Belediyesi Arıcılık Eğitim ve Ana Arı Üretim Merkezi’nde yetiştirilen ana arılar, il genelindeki arıcıların kovanlarında çalışarak bal veriminin artmasına katkı sağlayacak. Bu kapsamda Manisalı 21 arıcıya 210 adet ana arı dağıtımı yapıldı. Arıcılık Eğitim ve Ana Arı Üretim Merkezi’nde düzenlenen dağıtım programında Gölmarmara İlçe Belediye Başkanı Cem Aykan, Manisa Büyükşehir Belediyesi Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı heyeti, Gölmarmara İlçe Jandarma Komutanı, Merkez’deki görevliler ile birlikte ana arı desteğinden faydalanan Manisalı arıcı vatandaşlar yer aldı. “1500 adet ana arı teslim edilecek” Ana arı desteklemelerinin 2024 yılı arıcılık sezonunun bitimine kadar devam edeceği ifade edildi. Sezon sonunda 1500 adet ana arının yetiştirilip arıcılara teslim edilmesi hedefleniyor. 2024 yılı arıcılık sezonunda yapılacak ana arı desteğinden yararlanmak isteyen Manisalı arıcıların, ilçelerinde bulunan Manisa Büyükşehir Belediyesi ilçe koordinatörlüklerine başvurabileceği belirtildi. Başvuru yapacak arıcıların en az 30 ve en fazla 200 aktif kovana sahip olması ana arı desteği almak için aranan şartlar arasında yer alıyor. Aynı zamanda destekten faydalanmak isteyen arıcıların, Manisa il sınırları içerisinde ikamet ediyor olması ve Arıcılık Kayıt Sistemi’ne (AKS) de kayıtlı olması gerekiyor. “Ana arıların kovana nasıl alıştırılacağı anlatıldı” Arıcılık Merkezi Teknikeri ve Merkez Sorumlusu Hüseyin Balkaya, arıcılara yaptığı konuşmada ana arılardan aldıkları verimle ilgili geri dönüş yapmalarının Merkez’deki çalışmaların geliştirilmesi adına çok önemli olduğunu belirtirken, “Öncelikle ana arıyı koyacağımız kovan dört gün anasız olmak zorunda. Ana arısız kalan kovan kendisi ana arı üretmeye başlar. Buna izin vermeyerek kovanın ürettiği ana arıları imha ediyoruz. Bizim verdiğimiz ana arıları iki çerçeve arasına sıkıştırarak, dört gün boyunca da kovanı hiç ellemeyerek kovanın ana arıya alışmasını kabul etmesini sağlıyoruz. Verdiğimiz kitlerde ana arı 10 gün boyunca yaşayabiliyor kitin içine ana arıya baksın diye işçi arılar da koyarak ana arının yaşamasını sağlıyoruz. Sizlerden en büyük isteğimiz ürettiğimiz ana arı ile ilgili bize olumlu veya olumsuz geri dönüşleriniz. Sizlerden aldığımız geri dönüşler sayesinde kendimizi geliştirerek daha iyi ana arı üreterek sizlere daha iyi hizmet vermiş oluruz” dedi. Başkan Aykan: “İlçemize katma değer sağlayabilecek bir tesis” Gölmarmara Belediye Başkanı Cem Aykan da ana arı dağıtım programında vatandaşlarla bir araya gelerek, “Burasını biraz daha geliştirip dışarıdan gelenler için daha büyük bir tesis yapabiliriz. Gerekli adımlar atılarak geliştirildiği takdirde Gölmarmara’mıza katma değer sağlayabilir. Arıcılık Eğitim ve Ana Arı Üretim Merkezi hem Gölmarmara’mızın bilinirliği için fayda sağlayabilir hem de Merkez’de verilen eğitimlerle gerçekten bu bölgede yaşayanlar için, arıcılık faaliyetleri ile uğraşanlar için büyük bir şans olur. Siz anlatırken biraz düşündüm, burasının gelişmesine katkı sağlandığında çok güzel bir yere dönüşeceği hayalimde canlandı. Bu tesis için gerekli geliştirme çalışmaları yapılarak hem Manisa’mızın hem de Gölmarmara’mızın kalkınmasına katkı sağlayacak bir yer olabilir Biz de Gölmarmara Belediyesi olarak inşallah bu tesisin daha güzel bir hal alması için elimizden gelen çalışmaları ortaya koyacağız” diye konuştu. “7’den 70’e herkesin faydalandığı bir tesis” Ana arı dağıtımından yararlanan arıcı vatandaşlarda hem projeye ilişkin hem de Arıcılık Eğitim ve Ana Arı Üretim Merkezi’nin bölgeye olan etkisini ilişkin düşüncelerini paylaştı. Bal üreticisi Hüseyin Yıldız, Merkez’den 7’den 70’e her vatandaşın yararlanabildiğinin altını çizerek, “Geçen sene haberimiz oldu. Başvurduk, sıramız yetişmedi. Bu sene erkenden sıra geldi. Bizden sonraki guruplara da parti parti dağıtılacak. Okuldaki çocuklardan 70 yaşındaki kişiye kadar bu merkezde herkese eğitim veriliyormuş, ne kadar güzel bir durum. Yapılan bu yatırımlardan çok memnunuz. Allah devletimize, milletimize zeval vermesin. Şuan bana verdikleri bu ana arılar 3 bin TL para tutuyor. Ben şimdi bunu bedavan alıp evime gideceğim kovanlarımı çoğaltacağım” dedi. “Vatandaşlardan büyükşehire teşekkür” Merkez’in bulunduğu Hıroğlu Mahallesi sakinlerinden Hüseyin Hıroğlu da, “Buradaki arıcılar, biraz meraklı biraz da emekli insanlar katılıyor. Emeklilerin katılma sebepleri de kendilerine ekonomik katkılar sağlamak. Bu köy çok doğal, arkamız çam, suyumuz bol, altımız dere, her şeyi var, doğal yetiştiriyoruz. Küçük çiftçiler kendi başına bir şey yapamıyor. Ama devlet destekledi mi çiftçiler kazanıyor ve üretiyor. Toplum da devlet de bundan faydalanıyor. Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin ve devletin yaptığı destekler bölgenin kalkınmasına yardımcı oluyor. Bu desteklerden çok memnunuz, kendilerine teşekkür ediyoruz” şeklinde konuşup yapılan çalışmalardan duyduğu memnuniyeti anlattı.
ATSO Başkanı Bahar: "Ekonomi yönetimindeki istikrar iflasları engelledi"
09 Mayıs 2024 Perşembe - 14:25 ATSO Başkanı Bahar: "Ekonomi yönetimindeki istikrar iflasları engelledi" Merkez Bankası’nın 2024 enflasyon tahminini yüzde 38’e çıkarmasını değerlendiren ATSO Başkanı Ali Bahar, "Ekonomi yönetimi şu ana dek frene sert basmadı ve doğru yaptı. Aksi halde iflas ve konkordato başvurularında çok sert bir yükseliş görebilirdik" dedi. Merkez Bankası, enflasyon raporu ile 2024 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 36’dan yüzde 38’e çıkardı. Gelecek yıla ait tahminini ise yüzde 14’te sabit bıraktı. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bahar, yapılan revizyonun hizmet fiyatlarındaki karılığın, iç talepte canlılığın ve kısmen de olsa petrol fiyatlarındaki yükselişin etkili olduğunu kaydetti. Enflasyonda ılımlı politika Ekonomide yaşanan kredi kartı, perakende satış verileri gibi konulara sık sık gündeme getirdiklerini kaydeden ATSO Başkanı Ali Bahar, "Kredi kartı harcamalarındaki artışın devam etmesi, perakende satış verilerinin hala çift haneli artıyor olması, tüketim malı ithalatının yükseliyor olması bizim de kendi içimizdeki toplantılarda sık sık gündeme getirdiğimiz konular" dedi. Ekonomi yönetimi tarafından atılan adımların memnuniyet verici olduğunu belirten Başkan Bahar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ekonomi yönetimi, şu ana dek frene sert basmadı ve doğru yaptı. Aksi halde iflas ve konkordato başvurularında çok sert bir yükseliş görebilirdik. Ancak bu ılımlı yavaşlama politikasının yan etkisi olarak, enflasyonun da arzu edilenden daha gecikmeli olarak gerilediği bir süreç yaşıyoruz." Hızlı bir gerileme yaşayacağız Ekonomide beklentilerin çok önemli olduğunu vurgulayan Bahar, "Pek çok insan ve şirket, seçimlerden sonra dövizde bir sıçrama bekliyordu. Bu nedenle, talebin erkene çekildiği bir dönem geçirdik. Seçim sonrasında kur artmadığı gibi Merkez Bankası, gelen satışları karşılamak üzere son bir ayda 30 milyar dolara yakın döviz alımı yaptı" ifadelerini kullandı. "Uygulamalar hayata geçmeli" Enflasyonda düşüş başlayınca beklentilerde de iyileşme yaşanacağını vurgulayan Başkan Bahar, "Yaz aylarında gerek asgari ücret artışı yapılmayacak olmasının getireceği baz etkisi, gerekse sıkı para politikasının etkilerinin hissedileceği bir dönem olacak ve enflasyonda hızlı bir gerileme yaşayacağız" diye konuştu. Bir yıldır devam eden kamu harcamalarında tasarruf çalışmalarının geciktiğini dile getiren Başkan Ali Bahar, "Enflasyon konusunda vatandaşların ve iş dünyamızın rahat bir nefes alması için tasarruf uygulamalarının bir an önce ve güçlü şekilde hayata geçmesi gerekiyor" dedi.
ASO Başkanı Ardıç: “İsrail’le ihracat ve ithalat işlemlerini durdurulmasını doğru buluyorum”
09 Mayıs 2024 Perşembe - 13:34 ASO Başkanı Ardıç: “İsrail’le ihracat ve ithalat işlemlerini durdurulmasını doğru buluyorum” Ankara Sanayi Odası (ASO) Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç, İsrail’le ticari ilişkilerin durdurulmasına ilişkin, “Ticaret Bakanlığımızın aldığı bu kararın son derece yerinde olduğunu belirtmek istiyorum. Ancak bu doğru karar iyi bir planlama ile alınmalıydı. En azından açıklandığı tarihten itibaren 15 gün, 20 gün, bir ay bir süre verilseydi” dedi. Ankara Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç, basın mensuplarıyla bir araya geldiği toplantıda sanayi sektörünün ve sektör temsilcilerinin sorunlarına değindi. Ardıç, vize sorunun bu sorunların başında geldiğini dile getirerek, yurt dışına ihracat yapmak isteyen sanayicilerin Avrupa’da vize engeline takıldığını dile getirdi. Ardıç, ürettikleri malları fuarlara gönderdiklerini fakat ürünlerle birlikte kendilerinin gitmek isteyince vize alamadıklarını söyleyerek, “2019 yılında çıkarılan yasa ile avukatlara yeşil pasaport verilmesinin önü açılmıştı. Gazetecilere yeşil pasaport verilmesi için yasa teklifi verildi. Eczacılara da verilmesi için Meclis’te çağrı yapıldı. Ama üreten, katma değer oluşturan, ülke ekonomisini ayakta tutan biz sanayiciler için, defaatle dile getirdiğimiz halde herhangi bir girişimde bulunulmamasını şaşkınla takip ediyoruz. Anlıyorum ki hiçbir siyasi partinin, ekonomi ile ihracat ile ilgili bir kaygısı yok. Bu sorun artık nihayete erdirilip bir çözüme kavuşturulmalı” ifadelerini kullandı. “Konut alana değil, gerçek anlamda yatırım yapana vatandaşlık verilmeli” Çok sayıda yabancının Türk vatandaşlığı almak için başvuru yaptığını dile getiren Ardıç, 400 bin dolar değerinde konut alan yabancıların Türk vatandaşlığı almaya hak kazandığını ve bu konutların 3 yılın ardından belirli bir kar oranıyla satılabildiğine işaret etti. TÜİK’in verilerine göre son 11 yılda yabancıların Türkiye’de aldığı konut sayısının yaklaşık 385 bin olduğu bilgisini de aktaran Ardıç, “Türkiye’den evi al, 3 yılın sonunda Türk vatandaşlığını cebine koy, sonra aldığın konutu birkaç misli fiyata sat. Hem ülkemize yaptığın yatırımı al götür, hem de aldığın Türk pasaportu ile Avrupa ülkelerine gidebilmek için vize başvurusunda bulun. Bizler de; üretim, ihracat için çabalayan ülkemizin sanayicileri de, “Avrupa neden bize vize vermiyor?” sorusuna cevap arayalım. Yabancıların ülkemize yatırım yoluyla vatandaşlık almalarına karşı değilim. Dünyanın pek çok ülkesinde, Amerika’da da bu yolla vatandaşlık veriliyor. Ama o ülkeye yapılan yatırım kalıcı olmalı; üretime, istihdama katkı sağlamalı. Yani konut alana değil, gerçek anlamda yatırım yapana, o yatırımı belirli bir süre koruyana, ülkenin ekonomisine katkı sağlayana vatandaşlık verilmeli” değerlendirmesinde bulundu. “İhracatı kısıtlayarak tavuk eti fiyatların düşmesini beklemenin doğru olmadığını düşünüyorum” Ticaret Bakanlığı’nın kanatlı et ihracatına yılsonuna kadar sınırlama getirdiğini de hatırlatan Ardıç, kanatlı et ihracatının aylık 10 bin tonu, yılsonuna kadar ise 80 bin tonu aşamayacağını belirtti. Bakanlığın tavuk eti fiyatlarındaki artışın, genel enflasyonun üzerinde olmasını sınırlamaya gerekçe olarak gösterdiğini ifade eden Ardıç, “Ülkemiz entegre tavuk üretim tesisleriyle önemli bir potansiyele sahip. Sektör son yıllarda ciddi anlamla gelişti ve Türkiye, dünyada en çok kanatlı eti ihraç eden 10 ülke arasında. Tavuk eti fiyatlarındaki artış, ne yazık ki üretim maliyetlerinden kaynaklanıyor. İhracatı kısıtlayarak fiyatların düşmesini beklemenin doğru olmadığını düşünüyorum. Üstelik ihracat kısıtlaması, sektörün uzun yıllar sonucu oluşturduğu yurt dışı pazarı kaybetmesine de neden olacaktır. Kanatlı eti ve ürünleri ihracatımızın yüzde 57’sini Irak’a, yüzde 10’a yakınını Çin’e yapıyoruz. İhracatçımızın kaybedeceği bu pazarlara, kısıtlama kalktığında yeniden girmesi hiç de kolay olmayacaktır. Çünkü o pazarlar başka ülkeler tarafından hemen doldurulacaktır. İhracat gelirimiz azalacaktır. Yurt dışı pazarı kaybedince doğal olarak üretim de düşecektir” açıklamasında bulundu. “İsrail’le ihracat ve ithalat işlemlerini durdurulmasını doğru buluyorum fakat 1 aylık bir süre verilmeliydi” İsrail’le ihracatın kısıtlanmasıyla ilgili açıklamalarda da bulunan Ardıç, Ticaret Bakanlığı tarafından önce 54 ürün grubunun İsrail’e ihracatını kısıtladığını ardından 2 Mayıs’ta da İsrail ile ihracat ve ithalat işlemleri tüm ürünlerini kapsayacak şekilde durdurulduğunu hatırlattı. Ardıç, acımasız bir sivil katliama neden olan İsrail’e ihracatın durdurulmasını doğru bulduğunu söyleyerek, “Ticaret Bakanlığımızın aldığı bu kararın son derece yerinde olduğunu belirtmek istiyorum. Ancak bu doğru karar iyi bir planlama ile alınmalıydı. İhracatçımızın, sanayicimizin en az zarar göreceği şekilde bir planlamaya gidilebilirdi. Karar bir gecede alındı. Siparişini almış, ürünü üretmiş, TIR’a, gemiye yükleme aşamasına gelmiş olan ihracatçımız sabah uyandığında ihracatın durdurulduğunu öğrendi. Sipariş üzerine hazırladığı o malı ne yapacağını şaşırdı. Çok da yüklü bir zarara uğradı. İsrail’in sivil katliamı 8 aydır devam ediyor. Keşke İsrail’e ihracat yasağı çok daha önce getirilseydi ama en azından açıklandığı tarihten itibaren 15 gün, 20 gün, bir ay bir süre verilseydi” şeklinde konuştu. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 10 yıllık bir çalışma sonucu hazırlandığını yeni müfredatı görüş ve önerilere açtığını dile getiren Ardıç, “Yeni müfredat toplamda 3 bin sayfayı aşıyor. Yapılan hesaplamaya göre ara vermeden metnin tamamını okursanız tam 75 saat sürüyor. Yani aralıksız okursanız 3 günden fazla. Her gün sabahtan akşama okusanız bile bir haftada bitirmez zor. Ama yeni müfredata ilişkin görüş ve öneri bildirmek için bir hafta süre tanındı. Müfredatın farklı bölümlerini yazanların bile tamamını okuduğunu düşünmüyorum. 10 yılda hazırlandığı söylenen, 3 bin sayfayı aşan bu yeni müfredat için en az bir yıl bir değerlendirme süresi verilmeliydi diye düşünüyorum. 10 yıl beklemişiz, bir yıl daha bekleyebilirdik” diye konuştu. Ardıç son 20 yılda müfredatın birçok kez değiştiğini ve çözümün müfredat değişikliği olmadığını sözlerine ekleyerek, “Biz bu çocuklarımıza daha ortaokuldan, hatta ilkokuldan itibaren yeteneklerine, potansiyellerine göre eğitim vermeliyiz. Akademik bir başarı vaat etmeyen öğrenciyi, mesleki eğitime yönlendirmeliyiz. Onları kabiliyetine göre mesleki eğitime tabi tutarsak, gelecekte çok başarılı bir usta olabilir. Ama mevcut sistemde bizler sanayide nitelikli kalifiye eleman açığı yaşarken, usta olma potansiyeli olan çocuklarımızı 25 yaşına kadar eğitim sisteminde tutuyoruz, sonuçta da iyi bir usta yetiştirme şansını kaybederken, o gencimizi de diplomalı işsizler ordusuna katıyoruz. Yani her şeyden önce, öğrencilerimizin ilgi, yetenek ve potansiyellerine uygun okullarda eğitim görmesini sağlamalıyız. İlkokuldan itibaren çocuklarımızın kabiliyetinin hangi yönde olduğunu belirleyecek sistemi oluşturmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. “Gündemde yeni Anayasa tartışmaları var ama bu ekonomi sorununun önüne geçmemeli” Ekonomideki sorunların sanayi sektörünü olumsuz etkilediğini de belirten Ardıç şu ifadeleri kullandı: “İlk çeyrekte kapanan şirket sayısı yüzde 27 artarken, tasfiye kararı alan şirket sayısı 7 bin 500’ü geçti. Mali yapısı bozulan 214 şirket de konkordato için mahkeme yolunu tuttu. TOBB’un yayınladığı Kurulan ve Kapanan Şirket İstatistikleri’ne göre, yılın ilk 3 ayında kurulan şirket sayısı, 2023’ün aynı dönemine göre yüzde 15,5 azalarak 29 bin 593 oldu. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) EVDS sisteminde yayımlanan Takasbank verilerine göre, bir önceki ay karşılıksız çek adedi 8 bin 270 adet seviyesinde bulunurken, nisan ayında bu rakam yüzde 143 artarak 20 bin 98 adede yükseldi. Karşılıksız çek tutarı bir önceki aydaki 5,13 milyar TL’den 11,26 milyar TL’ye çıktı. Toplam ibraz edilen çek adedi bir önceki aydaki 654 bin 631 adetten 1 milyon 429 bin 514 adede, tutarı ise 284,5 milyar TL’den 506,6 milyar TL’ye yükseldi. Gündemde yeni Anayasa tartışmaları var ama bu tartışmaların ekonomi sorununun önüne geçmemesi gerekiyor. Önemli olan ekonomideki sorunların tartışılması."