DÜNYA - 03 Aralık 2011 Cumartesi 14:34

ŞİKE İDDİANAMESİ 16. AĞIR CEZA MAHKEMESİ`NE GÖNDERİLDİ

A
A
A
ŞİKE İDDİANAMESİ 16. AĞIR CEZA MAHKEMESİ`NE GÖNDERİLDİ

Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fikret Seçen, şike soruşturması kapsamında hazırlanan iddianameye ilişkin açıklama yaptı.
İddianamenin 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildiğini belirten Seçen’in açıklamalarına göre; iddianamede federasyonun da aralarında bulunduğu 10 müşteki var. Giresunspor Kulübü Başkanı Olgun Peker, "Silahlı suç örgütünün lideri olmak"la suçlanıyor. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın 4 kez şike, 3 kez teşvik pirimi vermek, 6 kez nitelikli dolandırıcılık yapmakla suçlandığı iddianamede, 14 futbolcu, şike girişiminde bulunmakla suçlanıyor. İddianamede ayrıca, eski TFF Başkanı Mahmut Özgener, Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Fenerbahçeli milli futbolcu Emre Bölezoğlu ve spor yorumcusu eski hakem Erman Toroğlu’nun da aralarında bulunduğu 83 kişi hakkında takipsizlik kararı verildi.
7 takımı (Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, İstanbul BŞB, Sivasspor, Giresunspor, Mersin İdman Yurdu) ilgilendiren iddianamede, Spartak Moskova’ya transfer olan eski Fenerbahçeli Emmanuel Emenike ise iddianamede şüpheli sıfatıyla yer alıyor.
Trabzonspor Başkanı Sadri Şener ile Asbaşkanı Nevzat Şakar, TFF Başkanvekili ve eski İstanbul Büyükşehir Belediyespor Başkanı Göksel Gümüşdağ, Beşiktaş Teknik Direktörü tutuklu sanıklardan Tayfur Havutçu ile Beşiktaş yöneticisi Serdal Adalı da iddianamede şüpheli sıfatıyla yer alan isimler olarak dikkat çektiler. İsmi geçen şahıslar yürürlükte olan yasa kapsamında tüm görevlerinden mahrum bırakılacaklar.
GÜL, YASA DEĞİŞİKLİĞİNİ VETO ETTİ
3 Temmuz’da başlayan şike soruşturmasında aralarında Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Beşiktaş Teknik Direktörü Tayfur Havutçu ve yöneticisi Serdal Adalı’nın da yer aldığı 31 isim tutuklu olarak Metris Cezaevi’nde bulunuyordu. Kulüpler Birliği’nin ortak tavrıyla yürürlükte olan Şike Yasası’nın değiştirilmesi için TBMM’de yapılan görüşmelerin ardından siyasi partiler mutabakata varmış ve yasa değişmişti. Ancak kamuoyundan gelen yoğun tepkiler üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yasayı veto ederek tekrar
görüşülmesi için Meclis’e iade etmişti.
BÜLENT ARINÇ’TAN ÇARPICI DEĞERLENDİRME
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, şike cezalarında indirim öngören Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından TBMM’ye geri gönderilmesine ilişkin, ’’Cumhurbaşkanımızın takdirleridir. Sayın Cumhurbaşkanımızın şike yasasının vetosunun hukuki gerekçesine aynen katılıyorum. Bence hayırlı oldu. Sanıyorum siyasi partilerden hiçbir temsilci bu kanunun çıkması için gayret göstermeyecektir. Dün akşam itibariyle Meclis’ten
çıkarılan yasanın bir kez daha görüşülmek üzere Meclis’e gönderildiğini biliyorum. Demek ki, hukukçuların incelemesiyle endişeler üst üste gelmiş ve bu kanunun bir daha görüşülmek üzere veto edilmesi kararlaştırılmış’’ dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."