YEREL HABERLER - 27 Eylül 2016 Salı 13:48

Uzmanlardan göz tansiyonu ’avareş’ uyarısı

A
A
A
Uzmanlardan göz tansiyonu ’avareş’ uyarısı

Van Özel Urartu Göz Merkezi uzmanları halk arasında Avareş (Karasu) olarak bilinen göz tansiyonu hastalığının körlüğe neden olabileceğini belirterek, vatandaşlara uyarılarda bulundu.
Konuyla ilgili bir açıklamada bulunan Urartu Göz Merkezi kurucusu Operötör Dr. Atilla Yazıcıoglu, gözlerinde belirli bir tansiyon değerinin olduğunu ve bu değerlerin 10 ila 22 limitleri arasında tespit edildiğini belirterek, göz tansiyonu hastalığının bu değerlerin dışına çıkmasıyla oluştuğunu söyledi. Göz tansiyonunun yükselmesi durumunda gözün arka tarafındaki sinir hücrelerinde harabiyete yol açtığını ifade eden Yazıcıoğlu, “Bu harabiyet, görme alanı kaybı ve nihayetinde körlüğe kadar giden ciddi bir hastalığa yol açabiliyor. Görme alanı dediğimiz durum, karşıya bakıldığında hem karşıyı hem yanları görüyoruz. Fakat bu göz tansiyonu hastalığı dediğimiz ve bölgede ‘avareş’ yani karasu olarak bilinen durum neticesinde görüntü gittikçe daralır ve daha sonra sanki bir borudan bakıyormuşuz gibi bir durumla karşılaşırız. Yanları göremediğimiz için sağa sola çarpar en son tedavi edilmezse o da gider ve gerçekten sanki göze karasu girmiş gibi olur. Tam olarak bilinmemekle birlikte göz tansiyonu hastalığı genellikle bünyesel hassasiyetten kaynaklanıyor. Gözün içindeki sıvının kanallara akmasında ve bu kanallarda direnç oluşturmasıyla oluşuyor. Amacımız o direnci yenmektir” dedi.
Göz tansiyonu hastalığına karşı ilaç, lazer ve ameliyat yöntemlerinin var olduğuna dikkat çeken Yazıcıoğlu, “Urartu Göz Merkezimizde her üç uygulamayı da yapıyoruz. Hem ilaç veriyoruz hem Doğu Anadolu Bölgesinde tek ve ilk olarak lazer yapıyoruz. Bunlara yanıt vermeyen hastalara da ameliyat öneriyoruz” ifadelerini kullandı.
Ailesinde göz tansiyonu olan hastaların en az altı ayda bir göz tansiyon ölçümlerini yapmaları gerektiğini vurgulayan Yazıcıoğlu, “Kardeşlerinde, anne veya babasında göz tansiyonu olanların mutlaka altı ayda bir, 40 yaşından sonra olan vatandaşların da yılda bir sefer mutlaka göz tansiyon ölçümlerini yapmalarını tavsiye ediyoruz. Önlem alınırsa ilerlemesi durdurulan bir hastalık olduğu gibi farkına varılmazsa ciddi sonuçlara yol açabilecek bir hastalıktır ve körlüğe kadar götürebilir” şeklinde konuştu.
Göz tansiyonu hastalığının genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıktığını da sözlerine ekleyen Yazıcıoğlu, “Doğuştan da olabilen bu hastalık genellikle 40 yaşından sonra olabiliyor. Doğuştan olanlar daha da zor sıkıntılı bir durumdur. Ancak genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıktığı için 40 yaşından sonra insanların yılda bir mutlaka bir göz doktoruna görünmelerinde fayda vardır” dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Gaziantep’te 1. Uluslararası Stratejik Müzakereler Forumu başladı Gaziantep’te düzenlenen 1. Uluslararası Stratejik Müzakereler Forumu başladı. Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (GİBTÜ), Diyanet İşleri Başkanlığı ve Şahinbey Belediyesince Şahinbey Kongre ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen 1. Uluslararası Stratejik Müzakereler Forumu başladı. Açılış programında konuşan Dünya İslam Alimleri Birliği Başkanı Ali Muhyiddin Karadaği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletlerin yetersizliğine dair sözlerine katıldığını belirtti. Müslümanların birlik ve beraberliğinin önemine değinen Karadaği, mezhepçilik ve ırkçılığın ayrılıklara neden olduğunu söyledi. Şark Forum Başkanı Wadah Khanfar da birlik olmanın gerekliliğine dikkat çekti. GİBTÜ Rektörü Şehmus Demir, “Allah bu gezegeni ve tabiatı, insanların, huzur, barış, adalet ve eşitliğin hâkim olduğu bir sosyal yaşam tesis etmelerine uygun bir fıtratta oluşturdu. Canlılar dünyası, tabiat ve ekolojik sistem, müthiş bir uyum, şaşmayan bir süreklilik, heyecan veren bir yenilenme ve huzur bahşeden bir iyilik nizamıyla insanı karşılamaktadır ancak insanoğlu aç gözlülük, heva, cehalet ve zulüm gibi nitelikleriyle beşeri ilişkileri ve insani yaşam alanlarını cehenneme çevirdiği gibi gezegeni de yaşanmaz hale getirmiştir. Bugün, bütün insanlığın ve yarınların ortak mirası olan tabi çevre, insan eliyle yok edilmektedir. Ormanların tahrip edilmesi, nehirler ve denizlerdeki kirlilik, ovalardaki işgal, canlı türlerindeki azalma, tabi dengeyi bozan sanayileşme ve istihdam biçimi, tarihin hiçbir döneminde görülmeyen boyutlara ulaşmış durumda” dedi. Dünya İslam Alimleri Birliği Başkanı Ali Muhyiddin Karadaği, Müslümanların birbirlerine saygı ve sevgi duyması gerektiğini aktararak, "Ruhun gıdası Kur’an’dır. Ruhumuz beslenirse ruhumuz onunla beraber yükselir. Bu birlik ve tek beden, maddi ve manevi gücü sağlar. İslam düşmanları, birliğimizi ve bedenimizi parçalamaya çalıştı. Bazı organlarımız meşgul olsun istediler. Bizi ayrıştırdılar ve tek Müslüman toplumu farklı toplumlar yaptılar. Aramızda bir ayrılık vardı ve sebebi de mezhepçilik, ırkçılık olması. Maalesef Osmanlı Devleti parçalandıktan sonra ne Araplar, ne Kürtler ne de Türkler faydalandı. Osmanlı Devleti’nden sonra ırkçılık çıktı. Yeni çıkan fikirler Osmanlı Devleti’nden sonra bizim üzerimizde uygulandı. Bizi 200 yıl önce insan haklarıyla, kadın haklarıyla, çocuk haklarıyla kandırdılar. Maalesef, bunların hepsi serap oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ’dünya 5’ten büyüktür’ demekle çok haklıdır. Birleşmiş Milletlerin bize hiçbir faydası yok. Yeni bir dünya sistemine geçmemiz lazım. Birleşmiş Milletler sadece barışı sağlamak için kurulan bir müessese, ama neredeler” ifadelerini kullandı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ise, "İslam’ın insanlık için ortaya koyduğu ideal değerlerin hayat bulmasında en önemli vasıtalardan biri şüphesiz ilimdir. İslam düşünesinde ilimlerin amacı insanın kendisi, çevresi, eşya, tabiat, kâinat ve son raddede Cenâb-ı Hak’la olumlu ilişkiler kurmasını temin etmektir. Bu sebeple İslam âlimleri, ilmi söz konusu gaye ekseninde ele almış, onu sosyal gerçekliklerden koparmadan, insanın varoluşsal meselelerini ve yaşadıkları dönemin sorunlarını çözecek bir yaklaşımla kullanmışlardır. Dinin değişmez sabitelerinin rehberliğinde, içtihada açık alanları bilgi, feraset ve hikmetle ele almışlar ve hayatı İslam’ın ilkeleriyle inşa etmeye gayret etmişlerdir. Bu yaklaşımı günümüz dünyasının akademik, ekonomik, politik ve benzeri bütün alanlarına yeniden hâkim kılmak zorundayız. Çağın ve ümmetin meselelerine İslam’ın perspektifiyle makul ve uygulanabilir çözümler üretmeliyiz. Medeniyet tarihimizde olduğu gibi bugün de huzur, güven, refah gibi değerlerin egemen olduğu bir hayatın inşasına öncülük etmeliyiz" şeklinde konuştu. Şark Forum Başkanı Wadah Khanfar da birlik ve beraberliğin önemine değinerek, "Bizi sürekli işgale savaşa sürüklemek istiyorlar. Dağınık olduğumuz için işgale maruz kaldık. Önceden sayı olarak daha fazlaydık. Buradaki asker sayısı daha yüksekti. Bütün savaş süreçlerinde buralara 25-30 bin askerle geldiler, bizim silahlarımız ve askerimiz daha iyiydi. Şam kılıcı dünyanın en iyi kılıçlarından biriydi. Neden mağlup olduk? Burada dağınıktık ve birlik değildik. İsrail’in projesinin herhangi bir değeri yoktur. Bizim dağınık olmamızdan dolayı ayırıyor. Buradaki dağıtma projesi geleceğimizi yok etme projesidir” diye konuştu. 9 ülkeden İslam aliminin katıldığı programda daha sonra Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanvekili ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, Karadaği’ye hediye takdim etti.
İstanbul Yenidoğan çetesi davasında savunma yapan hemşire: "Başka bir hastanede ölen bebeğin işlemi Reyap Hastanesi’nde yapılıyordu" İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan yenidoğan çetesinin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine 4’üncü gününde devam ediliyor. Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Sümeyye Nur Taşçı, "Başka bir hastanede ölen bebeğin işlemi Reyap Hastanesi’nde yapılıyordu" dedi. İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan yenidoğan çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava, 4’üncü gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada savunma yapan Reyap Hastanesi’nde hemşire olarak görev yapan tutuklu sanık Sümeyye Nur Taşçı savunma yaptı. "Fırat Sarı, biz işten çıkmayalım diye bize bu hakediş ödemelerini yapıyordu" Savunma yapan sanık Taşçı, "Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Bir örgüte üye olmadım. Fırat Sarı’nın asistanı olarak görev yaptım, onun talimatıyla çalıştım. 2020-2023 yılları arası Fırat Sarı, Reyap Hastanesi’nde çalışmamı istedi. Bebek yoğun bakımında başladım. Doktorların kaşesini kullanmadım. Hasta sevki dışında başka bir işlemim yok. Ben Medisense Hastanesi adına vekalet dışında bir işlem yapmadım. Sanıkların hiçbiri aldıkları paraları doğru düzgün anlatamadı. Siz bir günde bir hastaya bakmanız gerekirken üç hastaya bakıyorsunuz ama hastane size bir ücret vermiyor. Fırat Sarı, biz işten çıkmayalım diye bize bu hakediş ödemelerini yapıyordu" ifadelerini kullandı. "Başka bir hastanede ölen bebeğin işlemi Reyap Hastanesi’nde yapılıyordu" Fırat Sarı’nın kendisinden borç aldığını belirten Taşçı, "Fırat Sarı, bizden borçta alıyordu. Aldığı paraları olduğu gibi geri ödemiyordu. Motivasyon ücretleri, biz işten çıkmayalım diye ödeniyordu. Ben Fırat Sarı’yla çalışırken bu tür muhasebe işleriyle uğraşacağımı bilmiyordum. GMZ şirketinin işletmesi Hasan Basri’deydi. Hasan Basri, ’Bir şeyden haberim yok’ diye anlatıyor ama her şeyden haberi var, ona da para atılıyordu. Ben epikriz falan yazmadım. Yenidoğan bölümünde hemşire olmak için en az bir sene çalışmak gerekiyor. Başka bir hastanede ölen bebeğin OBS (ölüm bildirim sistemi) işlemi Reyap Hastanesi’nde yapılıyordu. Bu benimle ilgili değil, Fırat Sarı’nın sistemiyle alakalıydı" ifadelerini kullandı.
İstanbul Şişli’de Prof. Dr. İlber Ortaylı, Nazım Hikmet’i anlattı Şişli Belediyesi’nin ev sahipliğinde “Nazım’ı Tanımak ve Anlamak” söyleşilerinin konuğu Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı oldu. Ortaylı, “Nazım Hikmet ve Tarih Bilinci” başlıklı konuşmasında şairin sadece Türkiye’de değil dünyada da tarif motifini en çok kullanan, tarihten en çok yararlanan şair olduğunu vurguladı. Şişli Belediyesi ve Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı iş birliğinde düzenlenen “Nazım’ı Tanımak ve Anlamak” söyleşilerinin konuğu Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı oldu. Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde gerçekleşen söyleşiye vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi. Programa, Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Oral, 2. Başkan Özcan Arca, Genel Sekreter Turgay Fişekçi başta olmak üzere vakıf üyeleri, çok sayıda akademisyen ve öğrencilerin yanı sıra vatandaşlar katıldı. Programın açılış konuşmasını Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Zeynep Oral gerçekleştirdi. “O, milletin şairi” Prof. Dr. İlber Ortaylı, 1930’lu ve 40’lı yılların Türkiye’sini ve tarihsel süreçte dünyadaki yerini anlatarak konuşmasına başladı. Nazım Hikmet’in günümüzde yeteri kadar incelenmediği ve ele alınmadığından rahatsızlık duyduğunu dile getirerek, “Nazım’ı sevenler arasında sadece solcular yok, onu söyleyeyim. Hiç aklınıza gelmeyecek edebiyat tarihçileri de çok severler. Çünkü şiirinde ayrı bir hava vardır. Ayrı bir armoni vardır. Türk dilinin müzikal yapısını çok iyi kullanır ve bunları okutur. Eğer Nazım Hikmet sağ olsaydı ve bugün gençlerin kullandığı Türkçeyi duysaydı çıldırırdı” dedi. 1960 ve 1970’lerin sonrasını ise “Nazım Hikmet’i herkes daha çok benimsedi. Böyle insanlar sağın solun değil, milletin şairi olurlar” diye konuştu. “Gerçekten bir şöhreti var” Nazım Hikmet’in dünyada kazandığı şöhrete değinen Ortaylı, “Rusya’ya adım attığı anda da zaten bütün eski dostları oradadır. Gerçekten bir şöhreti var. Rusya’da gördüklerini eleştirse bile ona dokunamadılar. Dünyada böyle şöhreti olan insanları, hiçbir zaman kolay yiyemezler. Yani isimsiz değil. 1951’de Rusya’ya sığındı, 12 sene daha yaşadı. Bu arada dünyada da şöhret oldu. Eskiden bilindiğinden daha çok. Çünkü çok ülke dolaştı, çok davet edildi, çok çağrıldı. Hem Batı dünyasındaki sol gruplar hem yerli komünist partiler, her yere çağırdılar” ifadelerini kullandı. “Türk edebiyatında tarih motifini en çok kullanan şairdir” İlber Ortaylı, şiirlerinde tarih motifini hem dünyada hem Türkiye’de en çok kullanan şairin Nazım Hikmet olduğunu vurgulayarak, “Bizim Türk edebiyatında tarih motifini en çok kullanan, tarihten en çok yararlanan şairdir. Yani hiçbir şair, mesela Yahya Kemal’in tarih motivasyonu yoktur, başka bir yüzeydir. Bir konu ele almaz, Nazım Hikmet ele alır. Ve bunu tarihi bir tez, tarihi kitap ya da monografi diye yazmıyor. Doğrudan doğruya şiir diye yazıyor, işte bu çok önemli, onun gibisi dünyada bile çok yok” şeklinde konuştu. Bu söylediklerini de örneklerle dinleyicilere hatırlatan Ortaylı, “Şeyh Bedrettin Destanı, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Taranta Babu’ya Mektuplar, Memleketimden İnsan Manzaraları, Kurtuluş Savaşı Destanı” gibi eserlerini gösterdi. “Yaşamadığı dünyayı tarif edecek bir sanat kabiliyeti var” Ortaylı son olarak Nazım Hikmet’in sıra dışı bir sanat kabiliyeti olduğuna dikkat çekerek, “Türk solcularında, liberallerinde, yahut milliyetçilerinde, muhafazakarlarda hiç olmadığı gibi dünyayla temas kurar Nazım Hikmet. Bu, böyle bizim yaptığımız gibi, kuru tarihçilik anlamında falan bir merak değil. Duygusal olarak bağ kurabiliyor. Enteresan bir biçimde, yaşamadığı Sovyet ihtilalini tarif ediyor. Görmediği, yaşamadığı dünyayı tarif edecek bir sanat kabiliyeti var” şeklinde konuştu. Söyleşinin ardından salondakiler, Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya sorularını yöneltti. Soru cevap kısmının ardından Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Zeynep Oral ve Şişli Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Taygun Demir tarafından Ortaylı’ya çiçek takdim edildi.
Ankara Sincan Belediyesi’nden “Ağız ve Diş Sağlığı” semineri Sincan Belediyesi, Ağız ve Diş Sağlığı Haftası kapsamında “Ağız ve Diş Sağlığı” konulu bir seminer düzenledi. Sincan Belediyesi tarafından Ağız ve Diş Sağlığı Haftası kapsamında “Ağız ve Diş Sağlığı” semineri yapıldı. Uzman Diş Hekimi Berna İlhan ve Sorumlu Diş Hekimi Dt. Nuray Erel, ağız ve diş bakımının nasıl yapılacağından protez çeşitlerine kadar birçok konuda Sincanlılara bilgi verdi. Lale Konferans Salonu’nda gerçekleşen “Ağız ve Diş Sağlığı” seminerinde vatandaşlar ağız ve diş sağlığı ile ilgili merak ettiği tüm sorularına cevap buldu. Uzman Diş Hekimi Berna İlhan ve Sorumlu Diş Hekimi Dt. Nuray Erel, ağız ve diş sağlığının tüm detaylarını anlatarak hijyen vurgusu yaptı. Ağız ve diş bakımının öneminden bahseden Diş Hekimi Berna İlhan, özellikle protez diş temizliği ile ilgili bilgiler verdi. Diş Hekimi İlhan özellikle 5 maddeye dikkat çekti. Bu maddeler, Protez bakımı için uygun diş fırçası ve macunu kullanılmalı, Protezin kırılmaması için protez kabında bakım yapılmalı, 6 ayda bir kontrole gidilmeli, Ağız kokusu oluşmaması için gece dişlerin çıkarılması, Yemeklerden sonra protezlerin temizlendi. Protez çeşitleri ve özelliklerini anlatan Diş Hekimi İlhan ve Diş Hekimi Dt. Nuray Erel, ayrıca implant dişler hakkında da vatandaşları aydınlattı. Seminer sorununda vatandaşların sorularını cevapladılar.