YEREL HABERLER - 17 Ocak 2013 Perşembe 11:22

MÜSİAD 35 ŞUBE VE 14 TEMSİLCİLİKLE HİZMET VERİYOR

A
A
A
MÜSİAD 35 ŞUBE VE 14 TEMSİLCİLİKLE HİZMET VERİYOR

Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Antalya Şubesinin yeni Başkanı Resul Lekesiz yeni yönetimi tanıtmak ve 2013 yılına yönelik hedeflerle ilgili bilgi vermek amacı ile basın toplantısı düzenledi.
MÜSİAD basın toplantısı Antalya`da Latanya Oteli`nde gerçekleştirildi. Toplantıya MÜSİAD`a seçilen yeni üyeler katıldı. Basınla tanışmak ve 2013 yılına yönelik hedeflerle ilgili konuşmak için basın toplantısı düzenlediklerini söyleyen MÜSİAD Antalya Şubesi`nin yeni Başkanı Resul Lekesiz Türkiye genelinde MÜSİAD`ın 35 şube ve 14 temsilciliğinin olduğunu bildirdi.
49 farklı ülkede yaklaşık 129 irtibat noktası bulunduğunu belirten Lekesiz, ``Washington, Brüksel, Cidde, Pekin, Moskova ve Afrika`nın en önemli merkezlerinden Addis Ababa` da kurduğu ofisleri ile bünyesinde 6 bin 500`den fazla üye bulunduruyor. İhracata yaklaşık 17 milyar dolar katkı ve yaklaşık 1 milyon 200 bin kişiye istihdam sağlıyor.Yıllık ortalama 5 milyar dolara yakın yatırım yapmakla 15 binden fazla işletmeyi temsil ediyor`` dedi.
MÜSİAD üyelerinin iş hacmini artırmalarına yardımcı olmak, yerel, ulusal ve uluslar arası pazarda rekabet güçlerini yükseltmeyi amaçladıklarını kaydeden Lekesiz ``Yenilenen kadromuzla bizler üstlenmiş olduğumuz sorumluluğun ağırlığının bilinci ile önümüzdeki yılda misyon ve vizyonumuz çerçevesinde çalışmalarımıza devam edeceğiz`` şeklinde konuştu.
2012 yılında Türkiye`nin ihracatta dışa dayalı bir büyüme gerçekleştirdiğini ifade eden Lekesiz , 2013 yılından da daha olumlu bir büyüme beklediklerini kaydetti. Lekesiz MÜSİAD`ın 6 bin 500 üyesinden yaklaşık 2 bininin gençlerden oluştuğunu, Antalya`da ise 122 üyesinin bulunduğunu bildirdi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Oğlu lüks içinde yaşarken babası cezasının onanıp onanmayacağı günü bekliyor FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü suçundan firari olan ve yurt dışındaki lüks yaşantısı ile zaman zaman gündeme gelen Hakan Şükür’ün örgütle iltisaklı olan babası Selmet Şükür, hakkında verilen 3 yıl 1 ay 15 günlük hapis cezası kararının yargıtaydan çıkacak sonucunu bekliyor. FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü suçundan firari olan Hakan Şükür’ün Sakarya’da yaşayan ve örgütle iltisaklı olduğu kararına varılan babası Selmet Şükür, FETÖ soruşturması çerçevesinde 12 Ağustos 2016’da tutuklanmış, 25 Kasım 2016 tarihinde sağlık sorunları sebebi ile ev hapsi uygulaması ve yurtdışı yasağıyla tahliye edilmişti. Selmet Şükür için Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve 4 Ocak 2019 tarihinde Sakarya Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 5 sayfalık iddianamede ‘Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak’ suçundan 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis cezası talep edilmişti. 22 Ekim 2019 tarihinde görülen duruşmada baba Şükür hakkında mal varlığı üzerindeki tedbirlerin kaldırılmasına karar verilen davanın ardından 9 Kasım 2019 tarihinde mahkeme heyeti, Şükür’ün mal varlığına yeniden tedbir konulması yönünde hüküm verdi. Son olarak 19 Ocak 2021 tarihinde hakim karşısına çıkan Selmet Şükür için mahkeme heyeti, ‘Silahlı terör örgütüne yardım’ suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmasına ve mal varlığı üzerindeki tedbirin kaldırılmasına hükmetti. Mahkemenin gerekçeli kararında emsal kararlar örnek gösterilerek Selmet Şükür’ün FETO/PDY ile iltisaklı olduğu ve ‘Silahlı terör örgütüne yardım’ suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapisle cezalandırılması yer aldı. Örgütle iltisaklı olan Selmet Şükür, hakkında verilen 3 yıl 1 ay 15 günlük hapis cezasının yargıtaydan onanıp onanmayacağı günü bekliyor. Oğlu lüks içinde yaşarken babası cezasının onanıp onanmayacağı günü bekliyor Öte yandan, FETÖ üyeliği çerçevesinde yakalama kararı bulunan firari eski futbolcu Hakan Şükür 15 Temmuz hain darbe girişiminden bir süre sonra Amerika’ya kaçmıştı. 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan hakkında arama kararı çıkarılan Hakan Şükür hakkında yurt dışında olduğu tespit edilerek yakalama kararı da çıkarılmıştı. Sosyal medya hesabında lüks yaşamı ile dikkat çeken firari Hakan Şükür’ün babası Selmet Şükür ise cezasının yargıtaydan onanıp onanmayacağı günü bekliyor.
Antalya Çameli Belediyesi, Antalya Şehircilik ve Teknolojileri Fuarı’nda Akdeniz Belediyeler Birliği ev sahipliğinde 18-20 Nisan tarihlerinde düzenlenen Antalya Şehircilik ve Teknolojileri Fuarı’na Denizli’nin Çameli Belediyesi de katıldı. ANFAŞ Fuar Merkezi’nde yapılan fuarda, oldukça renkli bir stand açan Çameli Belediyesi, ziyaretçileri yoğun ilgisi ile karşılaştı. Akdeniz Belediyeler Birliği ev sahipliğinde 18-20 Nisan tarihlerinde düzenlenen Antalya Şehircilik ve Teknolojileri Fuarı’na Denizli’nin Çameli Belediyesi de katıldı. Çameli Belediye Başkanı Cengiz Aslan, Fuara en son pandemide katıldıklarını hatırlatarak, "Pandemin sonra fuara ara verildi. Sonrasında seçim süreçleri yaşandı. Şimdi Akdeniz Belediyeler Birliği başkanımız sayın Muhittin Böcek ile birlikte biz de fuarda standımızı açtık. Gördüğümüz kadarıyla en güzel stantlardan bir tanesiyiz. Kadınlarımızın yaptığı el emeklerini, belediyemizin yaptığı hizmetleri burada sergileme fırsatı buluyoruz. Ben emeği geçenlere tek tek teşekkür ediyorum" dedi. "Diğer belediyelerin yaptıkları hizmetleri görüp örnek almak açısından bir fırsat olarak görüyoruz" Oldukça başarılı bir organizasyon düzenlendiğine dikkati çeken Başkan Aslan, "Bu fuarlar bizler için bir fırsat. Gerek ilçelerin, gerek hizmetlerin tanıtımı açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, gerek diğer belediyelerin yaptıkları hizmetleri görüp örnek almak açısından bir fırsat olarak görüyoruz. Ayrıca belediyelerin tedarikçi firmaları da burada. Onlarla işbirliği yapmak adına fiyat almak güzel bir fırsat. Antalya’daki herkesi, özellikle de Antalya’da yaşayan Çamelilileri standımıza bekliyorum" diye konuştu.
İstanbul Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Filistin’i Destekleyen Parlamentolar Grubu" toplantısında yaptığı konuşmada, "Fanatik, soykırımcı İsrailliler, silahlı güvenlik görevlileri eşliğinde ve korumasında Mescid-i Aksa’ya girerek Müslümanları tahrik ediyor, kışkırtıyorlar. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’nın içinde bulunduğu Harem-i Şerif 144 dönüm alanıyla sadece Müslümanlara aittir ve bir bütündür. Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Beşiktaş’ta bir otelde düzenlenen "Filistin’i Destekleyen Parlamentolar Grubu" toplantısına katıldı. Burada bir konuşma yapan Erdoğan, Filistin’i destekleyen parlamentolar grubunun her bir mensubuna yürekten teşekkür ettiğini belirterek, "Burada şu gerçeği tekrar hatırlatmak isterim. Filistin davasını savunmak sadece mazlum bir halkı savunmak değildir. Filistin’i savunmak insanlığı, barışı ve adaleti savunmaktır. Filistin davası yaklaşık bir asırdır her türlü zulme, barbarlığa ve katliama maruz kalmış bir halkın haysiyet davasıdır. Tüm bunlarla birlikte Filistin davası özü itibarıyla insan olma, insan kalma mücadelesidir. Müslümanların yanı sıra vicdan sahibi her insanın meselesidir. Elbette bu dava bir siyasetin de ötesinde bir vicdan meselesidir. Bugün burada bulunan siz kardeşlerim aslında bunu yapıyorsunuz. Duruşunuzla sadece Filistin’i ve Filistin halkını değil, insanlığı ve insani değerleri de savunuyorsunuz. Zulme karşı susmayarak, baskılara boyun eğmeyerek tüm insanlığa adeta nefes oluyorsunuz" dedi. "Yıllardır özgürlükten, haktan, hukuktan, bahsedenler İsrail’in katliam politikası karşısında üç maymunu oynuyor" İsrail hükümetinin çocuk, kadın, bebek, yaşlı demeden tam bir cinnet halinde Filistinlileri katlettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz son asrın en büyük haydutluklarından birine maruz kalıyor. İsrail’in vahşice öldürdüğü 60 bine yakın Filistinlinin kahir ekseriyeti kadın ve çocuk. Nüfusun yüzde 7’den fazlası ya katledildi ya da sakat bırakıldı. Sahadaki gerçekleri dünyaya aktarmak için çalışan tam 212 gazeteci infaz edildi. Önceki gün bir kadın gazeteciyi 10 kişilik ailesiyle birlikte şehit ettiler. Yüzlerce doktor, hemşire, sağlık personeli kurşunların hedefi oldu. Yardım görevlileri öldürüldü. İlaç, su, gıda bulamadığı için bebekler göz göre göre hayatını kaybetti. Çocuğunun doğum gününü Gazzeli çocukları öldürerek kutlayacak kadar insanlıktan çıkmış bir güruhla karşı karşıya kaldık. Okullar, kiliseler, camiler, üniversiteler bombalandı. Gazze’deki binaların neredeyse yüzde 80’i yıkıldı. Gazze taş üstünde taş kalmayacak derecede harap edildi. 50 milyon tondan fazla devasa bir enkaz yığınından söz ediyoruz. İsrail yeniden başlattığı saldırılarıyla Gazze’de ayakta kalan son binaları, hastaneleri, sivil yerleşim yerlerini, Gazze’nin hayat damarı olan temiz su kaynaklarını da teker teker imha ediyor. İşgal güçlerinin koruması altındaki yerleşimci vahşeti Batı Şeria’da tüm hızıyla sürüyor. Meselenin daha vahim tarafı şudur değerli kardeşlerim. Bütün bu zulüm ve barbarlıklar tam 18 aydır medeni denilen dünya dahil tüm insanlığın gözleri önüne seriliyor. Gazeteciler öldürülüyor. Uluslararası basın kuruluşları seyrediyor. Çocuklar öldürülüyor, insan hakları savunucuları seyrediyor. Sağlık çalışanları öldürülüyor, batı dünyası seyrediyor. UNRWA gibi kritik kurumlar kapatılmak isteniyor, Birleşmiş Milletler süreci sadece seyrediyor. Yıllardır özgürlükten, haktan, hukuktan, basın hürriyetinden bahsedenler, İsrail’in katliam politikası karşısında tam 18 aydır üç maymunu oynuyor. Buradan bir kez daha soruyorum. Nerede uluslararası hukuk? Nerede İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi? Nerede ortalığı ayağa kaldıran, bütçesi milyarlarca doları bulan yapılar, örgütler, kurumlar? En küçük bir hadisede ambargo silahını çeken batılı devletler, soruyorum, İsrail’e karşı neredeler? Nerede BBC? Nerede CNN ve diğerleri? Gazze’de insanlık öldürülürken, çocuklar, bebekler, kadınlar yanarak can verirken, gazeteciler infaz edilirken, bunları gören dünyada var mı?" ifadelerini kullandı. "Gazze’de uluslararası sistem sınavı kaybetmiştir" Mazlumların yanında yer almayan bir küresel düzenin, zalimlerin oyuncağı olmaya mahkum olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bugün dünya zalim karşısında susan, hatta zulmü alkışlayan bir düzenin esiri olmuştur. Uluslararası hukuk, adaleti tesis etmenin değil, güçlünün gücünü tahkim etmesinin aparatı haline gelmiştir. Hukukun üstünlüğü yerine kişiye ve devlete göre hukuk düzeni hakimdir. Gazze’de uluslararası sistem sınavı kaybetmiştir. Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne birçok kurum kuruluş, savundukları ilkeleri çiğneme pahasına Gazze’de kötü bir imtihan vermiştir. Elbette başkalarını eleştirirken kendimizi ihmal edemeyiz. Bakın. Üzülerek söylüyorum. İçim kan ağlayarak söylüyorum. İslam dünyası da kendisinden bekleneni maalesef yerine getirememiştir. Şüphesiz çok gayret sarf edildi. Zulmü engellemek için pek çok yol denendi. Diplomasinin bütün imkanları kullanıldı. Toplantılar, zirveler, temaslar gerçekleştirildi. Ama sonuçta Gazze’nin tamamen yıkılmasına, 60 bine yakın Gazzelinin katledilmesine mani olunamadı. Bunun üzerinde hepimizin uzun uzun düşünmesi gerekiyor. Müslümanlar olarak kapsamlı bir muhasebeye ihtiyacımız olduğu açıktır. Tabii burada şu gerçeği de vurgulamak durumundayım. Filistinliler öldürülürken sesleri çıkmayanların, Gazze halkının işgale karşı verdiği direnişe terörizm yaftası vurarak soykırımı normalleştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Türkiye olarak bu iftiraları, bu kara propagandayı reddettiğimizi bugün bir kere çok net biçimde söylemek isterim" diye konuştu. "Biz hakkı haykırmaktan, gerçekleri söylemekten geri durmayacağız" Filistin halkının, işgal kuvvetlerine karşı bir özgürlük mücadelesi verdiğini ifade eden Erdoğan, "Gazze’li kardeşlerimizin mücadelesiyle, milletimizin bundan bir asır önce müstevlilere karşı verdiği istiklal mücadelesi arasında hiçbir fark yoktur. Filistin direniş hareketi bizim nazarımızda bir Kuva-yi Milliye hareketidir. Filistinliler yalnızca son bir buçuk yıldır değil, aslında son bir asırdır direniyorlar. Uluslararası hukuku hiçe sayan işgalci ve istilacı bir devlet karşısında bir asırdır direniş destanı yazıyorlar. Ama birileri bizim bunları dile getirmemizden rahatsız oluyorlar. Varsın rahatsız olmaya devam etsinler. Biz hakkı haykırmaktan, gerçekleri söylemekten geri durmayacağız. Buradan bir kez daha İsrail zulmüne karşı direnen Filistinli kardeşlerimize en güçlü ifadelerle destek ve dayanışma mesajlarımızı gönderiyorum. İslam alemini ve tüm dünyayı, Filistin halkının tüm insanlık adına yürüttüğü haysiyet mücadelesine destek olmaya davet ediyorum. Sadece vicdan sahiplerini değil, İsrail halkını da yönetimlerinin kendilerini sürüklediği felakete karşı harekete geçmeye davet ediyorum. Bundan 75 yıl önce kendileri Holokost yaşamış, kendileri soykırıma uğramış bir toplumun Gazze’de ve diğer Filistin topraklarında yaşanan katliamlara, soykırıma, vahşete ve cinayetlere artık ses çıkarması, tepki göstermesi, yönetimlerine artık ’dur’ demesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye ilk günden itibaren bu soykırıma itirazlarını en yüksek seviyede dile getiren, İsrail’e karşı somut tedbirler alan ülkelerden biriydi. Hamdolsun burada iyi bir sınav verdik. İyi bir sınav veriyoruz. Devletimizin resmi kurumlarının yanı sıra sivil toplum kuruluşlarımız, hayırseverlerimiz, iş dünyamız adeta Filistin ve Gazze için seferber oldu. İsrail’le ticari işlemleri tamamen durdurarak bu alanda cesur bir adım attık" ifadelerini kullandı. "101 bin tonun üzerinde insani yardım malzemesini bölgedeki kardeş ülkelerin de desteğiyle Gazze’ye ulaştırdık" Filistinlilere yönelik insani yardımlarını aralıksız sürdürdüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "101 bin tonun üzerinde insani yardım malzemesini bölgedeki kardeş ülkelerin de desteğiyle Gazze’ye ulaştırdık. Buradan kendilerine tekrar teşekkür ediyorum. Bundan sonra da Gazze’ye yardım elimizi uzatmaya devam edeceğiz. Ancak İsrail 2 Mart’tan bu yana Gazze’ye yardımları engellemek suretiyle çirkin yüzünü bir kez daha gösteriyor. İsrail yönetimi bombalarla öldüremediği masumları, yardımları durdurarak bir nevi açlıkla, susuzlukla, ilaçsızlıkla yok etmeye çalışıyor. Sahadaki insanlık trajedisi giderek daha da kötüleşiyor. İşlediği cinayet ve katliamlar yaptırımsız kaldıkça İsrail hükümeti soykırım politikasına hız veriyor. Bu insanlık düşmanı zihniyetle uluslararası hukuk önünde hesaplaşmak, hunharca katledilen on binlerce çocuğa karşı en temel görevimizdir. Unutmayın ki cezasız kalan her suç, faili daha da şımartır. Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına bu açıdan büyük önem veriyoruz. İsrail’in hukuka hesap vermesi için biz de müdahillik başvurumuzu yaptık. Sivil toplum kuruluşlarımız mahkemeye dosya ve delil sağlamaya devam ediyor. Netanyahu’nun ve cinayet şebekesinin uluslararası mahkemelerde er veya geç yargılandığını inşallah göreceğiz" dedi. "Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir" Kudüs-ü Şerif’e ve ilk kıble olan Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınların da arttığını gördüklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fanatik, soykırımcı İsrailliler, silahlı güvenlik görevlileri eşliğinde ve korumasında Mescid-i Aksa’ya girerek Müslümanları tahrik ediyor, kışkırtıyorlar. Şunu bir kez daha açık açık ilan ediyorum. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’nın içinde bulunduğu Harem-i Şerif 144 dönüm alanıyla sadece Müslümanlara aittir ve bir bütündür. Bunu kimsenin zedelemesine izin vermeyiz. Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir. Ebediyete kadar da inşallah böyle kalacaktır. İsrail, Harem-i Şerif’in kudsiyetini ve bütünlüğünü tehdit eden taciz, baskın ve provokasyonlarına derhal son vermelidir. İsrail saldırganlığı ve hukuk tanımazlığı Filistin’le de sınırlı kalmıyor. Suriye ve Lübnan’a yönelik saldırılar, Netanyahu yönetiminin Ortadoğu’da huzur ve barış istemediğini ortaya koyuyor. Etnik köken ve mezhep temelli farklılıkları kaşıyarak Suriye ve Lübnan’ın istikrara kavuşmasını engellemeye çalışıyor. Bölge dışı aktörleri sürekli kışkırtarak çatışmaları yeni coğrafyalara taşımak istiyor. Terör örgütleriyle iş tutarak çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Yani meşru bir devlet gibi değil, başıbozuk bir örgüt gibi hareket ediyor. Bakın biz bunun sürdürülebilir olmadığı kanaatindeyiz. İsrail komşularını istikrarsızlaştırarak kendi güvenliğini sağlayamaz. Komşuda ateş yanarken dumanı bana gelmesin demek sadece akıl dışı değil, aynı zamanda imkansızdır. Kendi vatandaşlarıyla birlikte bölgedeki ülkeleri tehdit ve tedirgin eden bu cinnet hali bir an önce son bulmalıdır. Yoksa o ateş, körükleyenleri de kısa bir zaman sonra yakacaktır" ifadelerini kullandı. "İki devletli çözümün alternatifi yoktur" Türkiye olarak coğrafyadaki hiçbir şımarıklığa, zulme, hiçbir hukuk ve kural tanımazlığa sessiz kalmadıklarını bundan sonra da sessiz kalmayacaklarını vurgulayan Erdoğan, "Bölgemizdeki herkes için barışı, huzuru, istikrarı ve güvenliği savunmaya sabırla devam edeceğiz. Gelinen aşamada önceliklerimizi kalıcı ateşkesin derhal sağlanması, insani yardımların kesintisiz şekilde Gazze’li kardeşlerimize ulaştırılması ve işgal güçlerinin Gazze’den tamamen çekilmesi oluşturuyor. Bu minvalde Katar ve Mısır tarafından yürütülen ateşkes müzakerelerinin bir an evvel neticeye varmasını temenni ediyorum. Ateşkesin sağlanmasıyla birlikte imar çalışmalarına vakit kaybetmeden yeniden başlanması son derece mühimdir. Mısır’ın öncülüğünde hazırlanan plana burada temsil edilen tüm kardeş ülkelerin desteği çok önemlidir. Bu vesileyle şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. İki devletli çözümün alternatifi yoktur. 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti kuruluncaya dek yılmadan, yorulmadan mücadeleyi devam ettireceğiz. Şunun da bilinmesini isterim. Hangi ambalajlara sarılırsa sarılsın, Filistinlileri binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan sürgün edecek hiçbir teklifin bizce kıymeti harbiyesi yoktur. "Unutmayın, Gazze Gazzelilerindir" Konuşmasında Gazze’nin Gazzelilerin olduğunun altını çizen Erdoğan, "Unutmayın, Gazze Gazzelilerindir. Filistin Filistin halkınındır. Filistin Filistinlilerindir. Milyonlarca Filistinli mülteci anahtarlarını sakladıkları evlerine dönmeyi beklerken yeni göçlere, yeni tehcirlere asla tahammülümüz olamaz. Biz, Filistinli kardeşlerimizin kendi öz yurtlarında özgürce, diğer inançlarla barış içinde yaşamaları için elimizden gelen desteği vereceğiz. Tek başımıza kalsak da Filistin davasını savunmaya devam edeceğiz" dedi.
Sakarya Büyükşehir kuzey sahillerini 33 kriterle yeniden mavi bayrağa kavuşturacak Sakarya Büyükşehir Belediyesi, kuzey sahillerini yeniden mavi bayrakla buluşturmak için harekete geçti. Kuzey sahillerinin su kalitesi, cankurtaran, plaj kullanım ihtiyaçları gibi 33 kriterin eksiksiz olarak sağlanması adına 28 Nisan’da ihaleye çıkılacak. Sakarya Büyükşehir Belediyesi yaz sezonu öncesi kuzey sahillerinde çalışmalarını hızlandırdı. Karasu ve Kocaali sahillerinde temiz, güvenli, donanımlı ve çevreci plajların simgesi olan Mavi Bayrak Ödülü’nü yeniden kazanmak amacıyla kolları sıvayan Büyükşehir Belediyesi, sahillerin daha hazırlıklı sezona kapılarını açması için çalışma yapacak. Başkan Yusuf Alemdar’ın bir süre önce talimatını verdiği çalışma çerçevesinde Karasu ve Kocaali ilçelerinde Mavi Bayrak standartlarına uygun altyapı hummalı bir çalışmayla oluşturulacak. "Mavi Bayrak Ödüllü Plajların" hazırlanması için Büyükşehir Belediyesi 28 Nisan Pazartesi günü ihaleye çıkacak. İhale sürecinin tamamlanmasının ardından Kocaali Merkez, Karasu Sahil Park ve Karasu Küçükboğaz plajları 2025 yaz sezonuna Mavi Bayraklı olarak hazır hale getirilecek. Uluslararası alanda çevreye duyarlılığın ve kaliteli hizmetin sembolü olan Mavi Bayrak için yüzme suyunun kalitesi, cankurtaran hizmetleri, engelli erişilebilirlik imkanları, çevre yönetimine verilen önem ve bilinçlendirme faaliyetleri ile plajı kullananların ihtiyaçlarına cevap verecek sıhhi imanları ve donanımların sağlanması konularında 33 zorunlu kriter eksiksiz olarak yerine getirilecek.