KÜLTÜR SANAT - 19 Ekim 2018 Cuma 15:23

SAÜ’de ‘Gerilimli Bir İlişkinin Hikayesi’ isimli konferans düzenlendi

A
A
A
SAÜ’de ‘Gerilimli Bir İlişkinin Hikayesi’ isimli konferans düzenlendi

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Seminerleri kapsamında “Kapitalizm ve Sosyal Bilimler: Gerilimli Bir İlişkinin Hikayesi” adlı konferans düzenlendi.

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Seminerleri kapsamında “Kapitalizm ve Sosyal Bilimler: Gerilimli Bir İlişkinin Hikayesi” adlı konferans düzenlendi.


SAÜ İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleştirilen konferansa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Feridun Yılmaz konuşmacı olarak katıldı. İktisadın modern alanda ortaya çıkışının yeni olduğunu belirten Prof. Dr. Feridun Yılmaz, insanoğlunun ilk kez kendi ihtiyacı üzerine üretmeye ve kalabalıklar halinde şehirlerde yaşamaya başladığını söyledi.



“İktisatçılar kapitalizm kelimesinden bilinçli olarak uzak durmuştur”


Yüksek refahın oluşmaya başlamasıyla tüketim koşullarının bütün toplumsal yapıyı belirlediğine dikkat çeken Prof. Dr. Feridun Yılmaz, “19’uncu yüzyılın başıyla beraber üretilmiş olan yüksek refahın meselesi, sadece yüksek refahın varlığı değildir. Yüksek refah üretilirken oluşan toplumsal koşullanma, toplumsal hayatı belirleyecek hale gelmeye başlamıştır. İktisadın modern alanda ortaya çıkışı yenidir. Bu diğer sosyal bilimler için de geçerlidir. İktisat, doğa bilimlerine benzeme konusunda hevesi en güçlü bilim olmayı da sürdürecektir. Sosyal bilimler ortaya çıktığında felsefe fiilen ölmüştür aslında. Sosyal bilimler, sanayi devriminin bir ürünüdür. Doğal olarak sanayi devriminin ortaya çıkardığı iktisadi dünyayı tasvir etmek üzere yola çıkmıştır. İktisatçılar kapitalizm kelimesinden bilinçli olarak uzak durmuştur” dedi.



“Bilim, Batılı ve materyalisttir”


Sosyal bilimlerin de modernizm gibi materyalist olduğunu belirten Prof. Dr. Yılmaz, “Kapitalizmin temel ilke ve değerleri, bilim için de geçerlidir. Bu yüzden bilimin kurumsallaşması, ancak modernist bir dünya görüşüyle mümkün olmuştur. Bilim Batılıdır ve öncelikle de materyalisttir. Bu, Doğu’da gerçekleşen çalışmaların değersiz olduğu anlamına asla gelmemelidir. Ancak tanımı yapan otoritenin yanlılığı, ister istemez o otoriteye tabi olanlara bir imtiyaz sağlamaktadır. Pozitivist yönü, onu hem teolojiden hem de felsefeden kopartmış, ona dünyevi bir iktidar sağlamıştır. Böylece bilim, dinden, felsefeden bağımsız, pozitivizmin doğruları etrafında şekillenen, güçlü bir meşruiyet alanına sahip olmuştur” diye konuştu


Konferans Prof. Dr. Feridun Yılmaz’ın konuşmasının ardından soru-cevap bölümü ile devam etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Afyon TBMM Başkanı Kurtulmuş: “Selçuklu da bizimdir, Osmanlı da bizimdir, Cumhuriyet de bizimdir” TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Büyük Zafer’in 102. yıl dönümü etkinliklerinde yaptığı konuşmada, Ağustos ayının milletin kahramanlık ayı olduğunu hatırlatarak “Selçuklu da bizimdir, Osmanlı da bizimdir, Cumhuriyet de bizimdir. Sultan Alparslan da bizimdir, Sultan Fatih de bizimdir, Kanuni Sultan Süleyman da bizimdir, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları da bizimdir. Kim bunları ayırmaya kalkıyorsa biliniz ki emperyalistlerin ekmeğine yağ sürüyordur” dedi. TBMM Başkanı Kurtulmuş, Büyük Zafer’in 102. yıl dönümü dolayısıyla Afyonkarahisar’ın Şuhut ilçesinde düzenlenen kutlama programında yaptığı konuşmada, büyük mücadelenin kahramanlarından ve öncülerinden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ile emeği geçen her bir ferdi minnetle yad ettiklerini söyledi. Böylesine önemli, tarihi bir günün kutlanması ve anılması gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, "Bu tarihi olayları hatırlamak, sadece tarihin sayfalarını okumak ya da tarihin bir kitabını okumak gibi telakki edilmemelidir. Bu, aynı zamanda 30 Ağustos Zafer Bayramı’ndan ve milletimizin milli kurtuluş mücadelesinden çıkartacağımız dersleri de gözden geçirmek için değerli bir fırsat. Buradan dersler çıkaracağız. Aldığımız derslerle ileriye doğru daha güçlü bir ülke olarak, daha büyük bir millet olarak, yürüyüşümüze devam edeceğiz" diye konuştu. “Şehirleri ve medeniyetleri insanların göğsündeki iman kurar” Milleti ileriye doğru, güçlü bir şekilde hazırlamak için dünyanın en önemli, en güçlü ordularına sahip olunması gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, "En önemli savunma sanayine sahip olacağız, en iyi eğitimli gençlere sahip olacağız, en iyi üniversitelere sahip olacağız, en güzel mamur şehirlere sahip olacağız ama hepsinden önemlisi dünyanın en inançlı, en güçlü kalbine sahip olan millete sahip olacağız, insanlara sahip olacağız. Şehirleri ve medeniyetleri insanların göğsündeki iman kurar. 30 Ağustos Zafer Bayramı’ndan elde ettiğimiz en önemli derslerimizden birisi budur. Hürriyete ve haysiyete aşık olan bu milleti ayakta tutan, emperyalizme ve işgale karşı en önde mücadele etmesini sağlayan, bu özelliğimizdir. Ümit ediyoruz ki kıyamete kadar milletimiz bu özelliklerini koruyacak. Birlik içerisinde, beraberlik içerisinde, toplumsal dayanışma ruhu içerisinde, farklılıklarını gerektiğinde bir tarafa bırakarak, düşman karşısında ‘Ya Allah’ diyerek ayağa kalkmayı başarabilecektir. Bunun için her 30 Ağustos’ta, her Malazgirt Meydan Muharebesi’nde, her kurtuluş sayfasını açtığımız destansı mücadelelerden öncelikli olarak bu büyük milli hasletimizi hatırlayarak çıkmak ve ileriye atılmak zorundayız" dedi. “Kurtuluşun önemli mekanlarından birisi de Birinci Meclisimizdir” Bu büyük mücadelenin içerisinde, hiç şüphesiz büyük bir askeri dehanın, büyük bir iman ve inancın, büyük bir vatanseverlik ruhunun payı olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle devam etti: "En az bunun kadar önemli olan bir başka hususiyet de daha o kurtuluş savaşı günlerinde bir araya gelmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeri ve önemidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, savaş şartları içerisinde bir taraftan ülkenin kurtuluşunu sağlamak için mücadele ederken, aynı zamanda bu mücadelenin askeri taktiklerinin de konuşulduğu bir mekan halindeydi. Kurtuluşun önemli mekanlarından birisi de Birinci Meclisimizdir. Daha henüz cumhuriyet kurulmamışken, henüz vatan özgürlüğüne kavuşmamışken aslında bir cumhuriyet kurma bilinci ve bir demokrasi anlayışıyla bir araya gelen insanların oluşturduğu o haletiruhiye aslında bu kurtuluş mücadelesinin arkasındaki en önemli hususiyetlerden birisidir.” “Aslında kurtuluş mücadelemiz topyekun bir mücadeledir” Milletin meydanlarda mücadele verirken, aynı zamanda Ankara’da meclisin yeni bir devletin kuruluşunun da çalışmalarını, cumhuriyetin kuruluşunun çalışmalarını yaptığını dile getiren Kurtulmuş şunları söyledi: “Buradan şunu söylemek istiyorum. Aslında kurtuluş mücadelemiz topyekun bir mücadeledir. Cihat meydanında Mehmetçiğin savaşı. Ankara’da devleti yönetmeye talip olanların, yeni bir devleti kurma azmi. Cephe gerisinde evinde, köyünde Mehmetçiğe erzak hazırlayan yiğit Anadolu kadınlarının feraseti, imanı ve çalışkanlığı. Bütün bunların hepsi bir araya gelmiş ve büyük bir kurtuluş destanı başarıyla sonuçlanmıştır. Tarihi bu şekilde okumak, bütün bu destanlardan ders çıkarmak, yarınlara ilişkin özellikle genç nesillerimizi bu bilinçle yetiştirmek hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu sorumluluktan kaçamayız. En önemli vazifelerimizden birisinin bu vatanseverlik ruhunun, bu milli bilincin, bu toplumsal dayanışma ruhunun evlatlarımıza aşılanmasıdır. Tarihi sayfalarımızı okurken öncelikli istirhamım, bu konularda dikkatli bir şekilde okumalarımızı gözden geçirmektir. Bu ortak şuuru oluşturmaktır.” “Ağustos ayı milletin kahramanlık ayıdır” TBMM Başkanı Kurtulmuş, Ağustos ayının milletin kahramanlık ayı olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "26 Ağustos 1071, Anadolu topraklarının milletimize açılışının tarihidir. 26 Ağustos’un ardından dört gün sonra kutlayacağımız 30 Ağustos da milletimizin artık kurtuluşunun tescil edildiği bir tarihtir. Bazılarının maalesef, gayri milli bir anlayışla okuduğu tarih gibi tarih okuyamayız. Yani Selçuklu başka bir şey, Osmanlı başka bir şey, Cumhuriyet bambaşka bir şey değildir. Selçuklu da bizimdir, Osmanlı da bizimdir, Cumhuriyet de bizimdir. Sultan Alparslan da bizimdir, Sultan Fatih de bizimdir, Kanuni Sultan Süleyman da bizimdir, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları da bizimdir. Kim bunları ayırmaya kalkıyorsa biliniz ki emperyalistlerin ekmeğine yağ sürüyordur. Bu kadar açık söylüyorum. Kim bunları ayırmaya çalışıyorsa bu milleti bölmeye çalışıyordur." Kurtulmuş, konuşmasının ardından Belediye Şehir Stadyumu’nda Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Halk Dansları Topluluğu’nun gösterilerini izlerken, törende Başkan Kurtulmuş’a Vali Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı ve protokol üyeleri de eşlik etti.