EĞİTİM - 21 Aralık 2017 Perşembe 18:54

Kudüs’ün geçmişi ve geleceği SAÜ’de konuşuldu

A
A
A
Kudüs’ün geçmişi ve geleceği SAÜ’de konuşuldu

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Arapça Dil Grubu, Mefküre Kültür Sanat ve Düşünce, 4 Kapı öğrenci toplulukları ile Öğrenci Konseyi, ortaklaşa olarak “Geçmişten Geleceğe Kudüs Meselemiz” konulu konferans düzenlendi.

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Arapça Dil Grubu, Mefküre Kültür Sanat ve Düşünce, 4 Kapı öğrenci toplulukları ile Öğrenci Konseyi, ortaklaşa olarak “Geçmişten Geleceğe Kudüs Meselemiz” konulu konferans düzenlendi.


SAÜ Kültür ve Kongre Merkezinde gerçekleşen konferansa Filistinli Alimler Heyeti Başkanı Dr. Nevaf Tekruri konuşmacı olarak katıldı. SAÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Bostancı, konferansın açılışında yaptığı konuşmasında, Kudüs’ün Müslümanların ilk kıblesi olduğunu, İslam’da ayrı bir yere ve öneme sahip olduğunu söyledi. Prof. Dr. Bostancı, “Mescid-i Aksa yüce Allah’ın yeryüzündeki ilahi işaretlerinden biridir. ABD Başkanı Trump’ın, tarihte her zaman Müslümanlar için büyük önem taşıyan Kudüs’ü uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayarak İsrail’in başkenti olarak ilan etmesi, konuyu bir kez daha Müslümanların gündeminde ön sıraya çıkarmıştır. Türkiye’de aralarında fakültemizin de yer aldığı birçok ilahiyat fakültesi dekanı da yayınladıkları bildiri ile bu kararı kınamışlardır. Sakarya Üniversitesi olarak haklı Filistin davasını desteklediğimizi onaylamak için bu etkinliği düzenledik. Filistin toprakları da Kudüs de bizimdir. Allah bizim yanımızdadır” dedi.


Filistinli Alimler Heyeti Başkanı Dr. Nevaf Tekruri, Kudüs sorununda geçmişten bugüne kadar olan süreçten bahsederek, Müslümanların birbirlerini öldürdükleri söylemlerine karşı Hz. Ömer’in Kudüs’ü Fethi örneğini vererek, “Müslümanlar zorunlu olmadıkça silaha başvurmazlar. Hz. Ömer Kudüs’ü fetih edeceği zaman barışçıl bir şekilde şehrin anahtarını alabileceği için silaha başvurmadı. Geçmişte bir Hristiyan Hz. Ömer’e gelerek yabancıların üzüm bağını izinsiz yediklerini söylemiş, Hz. Ömer de bu durum üzerine atının semerini bile takmadan atına binip oraya gitmiş. Oradaki insanların Müslümanlar olduğunu ve üzümleri yediklerini görüp onları oradan kovmuş. Şikayete gelen Hristiyan’a yenilen üzümlerin fiyatını ödemeyi teklif etmiş. Bugün baktığımızda Filistin halkına bu adaletin birazı bile gösterilmiyor” diye konuştu.


Mescidi Aksa’nın altında ve yanında birçok kazını yapıldığını, en ufak bir depremde bile yapının yıkılabileceğini anlatan Dr. Tekruri, Siyonizm’in altı aşamalı planlarında beşinci aşamaya geldiğini, son aşamanın ise Mescid-i Aksa’nın tamamen yıkılması ve yerine kendi mabetlerinin inşa edilmesi olduğunu söyledi. Tekruri, “İnşallah yakın zamanda Siyonistler amaçlarına ulaşamadan bu işgal sona erecektir. Yavaş yavaş iyi ve kötü ortaya çıkıyor. Önceden Araplar bizim yanımızdalardı, fakat şimdi İsrail’i dost biliyor. Kudüs’e sahip çıkmazsak mesele ortadan kalkar gibi düşünüyorlar. Araplar yalnızca Müslümanların yüzde 15 ini oluşturuyor. Onlar sahip çıkmazsa bizler sahip çıkarız” şeklinde konuştu.



"Kudüs için düzenlenen her türlü faaliyete katılın"


Öğrencilere de seslenen Tekruri, Filistin ve Kudüs için düzenlenen her türlü faaliyete, gösteriye katılmaktan geri durmamaları gerektiğini belirtti. Söylediklerinin sadece sokağa çıkmaktan ibaret olmadığına vurgu yapan “Sürekli dua etmemiz, Kudüs için yardım sağlamamız gerekiyor. Filistinliler, ’Eğer biz başka ülkelerdeki kardeşlerimizin sokağa çıkıp bizim için gösterilerde bulunduklarını görmeseydik, ümitsizliğe kapılacaktık ve yenilecektik. Onların sokağa çıkıp gösteriler düzenlemesi bizim himmetimizi ve gücümüzü arttırıyor. Biz eğer çıkmazsak utanıyoruz’ diyorlar. Hepiniz evlerinize Mescid-i Aksa’nın fotoğrafını asın ve çocuklarınıza bunu öğretin. Trump kararını verirken Müslümanların iki üç gün sokağa çıktıktan sonra bunu unutacaklarını söylüyordu. Fakat arkasındaki hareketi görünce elbette ki beklemediği bir şeyle karşılaştı. Şerefli Türkiye halkı, 15 Temmuz darbe girişiminde sokağa çıktı, o zalimlere karşı dik durdu alnı açık bir şekilde mücadele etti. O kalkışmanın sadece Türkiye’yi değil bütün Müslümanları ilgilendirdiğini söyleyelim. O Kudüs için de bir haksızlıktı, Filistin için de bir haksızlıktı. Ümmetin aklı başında liderleri Müslümanlar bu her türlü faaliyete katılıp desteklerini göstermelidir” ifadelerini kullandı.


Etkinliğin sonunda Filistinli Alimler Heyeti Başkanı Dr. Nevaf Tekruri’ye hediyeleri takdim edildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Göztepe’den 3 maçta 3 puan Göztepe, Süper Lig’in ilk 3 maçında 3 beraberlik alarak ne galibiyet sevinci ne de mağlubiyet üzüntüsü yaşadı. Süper Lig ekiplerinden Göztepe, ligi kayıpsız atlatmaya devam ediyor. İlk maçını deplasmanda Antalyaspor’la oynayan İzmir ekibi, bu zorlu mücadeleden 0-0 beraberlikle ayrıldı ve sezona 1 puanla giriş yaptı. Sarı-kırmızılılar, ikinci hafta mücadelesinde ise Gürsel Aksel Stadyumu’nda Fenerbahçe’yi konuk etti. 2-0 geriye düştüğü maçın ikinci yarısında bulduğu gollerle skoru 2-2’ye getiren Göztepe, sahadan 1 puanla ayrılmayı başardı. Böylece yoluna kayıpsız devam eden fakat galibiyet sevinci de yaşayamayan İzmir ekibi, 3. hafta karşılaşmasında Alanyaspor’un misafiri oldu. Bu müsabakadan da 1-1’lik beraberlikle ayrılan sarı-kırmızılılar, ilk 3 maç itibariyle Süper Lig’de ne galibiyet sevinci ne de mağlubiyet üzüntüsü yaşadı. Stanimir Stoilov’un öğrencileri, gelecek hafta oynanacak Bodrumspor maçında 3 puan hasretini sonlandırmak istiyor. Öte yandan Göztepe, bu süreçte rakip fileleri 3 kez havalandırırken, kalesinde de 3 gol gördü. Mateusz Lis, ayağının tozuyla sezonun ilk maçına çıktı Geçtiğimiz sezon Göztepe’de kiralık olarak forma giyen Mateusz Lis, sarı-kırmızılıların 1. Lig’den Süper Lig’e çıkmasında büyük bir pay sahibi olmuştu. Sezonun tamamlanmasıyla bonservisinin bulunduğu kulüp olan Southampton’a geri dönen 27 yaşındaki file bekçisi, İzmir ekibinde taraftarların yoğun ısrarı ve kaleci Arda’nın da sakatlanması üzerine Göztepe yönetimi harekete geçerek, 22 Ağustos Perşembe günü Polonyalı file bekçisiyle 3+1 yıllık sözleşme imzaladı. Lis, takıma katılmasınından bir gün sonra oynanan Alanyaspor deplasmanında formayı giydi. Ayağının tozuyla bu sezonki ilk maçına çılan Polonyalı kaleci, Alanyaspor karşısında takımının 1. kaptanı olarak sahada görev aldı.
Gaziantep Hobi olarak başladığı tespih üretimi mesleği haline geldi Gaziantep’te yaşayan tespih ustası Yunus Kurt, çocukluk yıllarından beri merak saldığı ve 7 yıl önce de hobi olarak başladığı meslekte usta oldu. Merak ve hobiyle başladı tespih işinde usta olan Kurt, ürettiği tespihleri Türkiye ve dünyaya satıyor. El işçiliğiyle sanat eserine dönüştürülen ve Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan tespih, özellikle namaz ibadetinin ardından zikir amacıyla olarak kullanılmasının yanı sıra aksesuar olarak da kullanılıyor. Asırlardır farklı el işçiliği metotlarıyla sanat eserine dönüşen tespihler, günümüz kültüründe de yerini koruyor. Çeşit çeşit kıymetli taşlardan üretilen rengarenk, irili ve ufaklı tanelere sahip tespihlere en büyük ilgiyi özellikle koleksiyonerler ve meraklıları gösteriyor. Yapımı türüne göre bazen bir hafta, bazen bir yılı bulan tespihler, halk arasında da gündelik yaşamın vazgeçilmez parçalarından biri olarak görülüyor. Merak ve hobiyle başladı usta oldu Türk insanının vazgeçilmez aksesuarlarından biri olan el emeği göz nuru tespihler, meraklıları sayesinde nesillerdir elden düşmezken, meraklı olarak tespih koleksiyonu yapan birçok kişi hobisini ustalığa dönüştürüyor. Gaziantep’te yaşayan 26 yaşındaki Yunus Kurt da kendi imkanlarıyla kurduğu küçük atölyesinde değerli ağaçlardan tespih yapımına başladı. Çocukluk yıllarından itibaren tespih meraklısı olan ve 7 yıl önce de hobi olarak başladığı meslekte usta olan Kurt, yaptığı birbirinden değerli tespihlerle meraklılarının hayallerini gerçeğe dönüştürüyor. Ürettiği tespihleri Türkiye ve dünyaya satıyor Kurt, tarihi Yeni Han’da kurduğu küçük atölyesinde ürettiği birbirinden değerli tespihleri Türkiye’deki müşterilerinin yanı sıra Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Dubai, Mısır ve Irak gibi Arap ülkeleri başta olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesindeki tespih meraklılarına da gönderiyor. “Çocukluğumdan beri tespihe olan bir merakım vardı” Tespih merakına 1973 yılında başladığını anlatan Kurt, “Çocukluğumdan beri tespihe olan bir merakım vardı. Önce tespih topladım. Sonra topladığım tespihlerin alım satımını yapmaya başladım. Daha sonra ’neden tespih üretimini ben yapmayayım’ dedim ve tespih ustası olmaya karar verdim. Şu anda da tespih ustalığı yapıyorum. 6-7 yıldır tespih üretimi yapıyorum. Dünyanın birçok ülkesine de tespih yapıyorum. Özellikle Arap ülkelerine çok fazla tespih gönderdim” dedi. “Her zaman tespihe karşı bir sevgimiz oluştu” Kehribar başta olmak üzere birçok malzemeden tespih yaptığını belirten Kurt, “Her zaman tespihe karşı bir sevgimiz oluştu. Hep tespih topladım. Topladığım tespihlerden çevredeki arkadaşlarımızdan isteyenler oldu, satın almak istediler. Tespih alım satımı yaptıktan sonra tespih üretimine başladım ve tespih ustası oldum” ifadelerini kullandı. “Tespih yapımında biraz sabır etmek gerekiyor” Tespih işinin emek, incelik ve sabır olduğunu söyleyen Kurt, “Tespih yapmak aslında kolay ama sabır işi olduğu için insanlara zor geliyor. Sabır olmadan olmuyor. Onun için tespih yapımında biraz sabır etmek gerekiyor. Tespih yaparken zorlandığımız malzemeler var. Özellikle Oltu taşı çok zor bir madendir. Kırılgan bir maden olduğu için zorlanıyoruz” diye konuştu. En çok tercih edilen tespihin damla kehribar olduğunu dile getiren Kurt, tespihin malzemesine göre işçiliğinin değiştiğini ve tespih yapmayı çok sevdiğini bildirdi. Tespih tutkunu Mustafa Karataş, tespih kullanmaktan büyük bir keyif aldığını ve yıllardır genç tespih ustası Yunus Kurt’un tespihlerini tercih ettiğini ifade etti.
Kastamonu Kastamonu’da aile hekimlikleri 6 ayda 30 hastaya erken kanser teşhisi koydu Kastamonu’da son 6 ayda aile hekimliklerince yapılan yapılan tarama ve alınan kan tahlilleri ile 30 hastaya kanser teşhisi konuldu. Erken kanser teşhisi konulan hastalar, tedavi altına alındı. Sağlık Bakanlığı tarafından 2005 yılında hizmete alınan "Aile Sağlığı Merkezi" uygulaması, kanser taramasından aşılamaya, kronik hastaların takibinden, gebe ve yaşlı takiplerine kadar her alanda vatandaşlara ücretsiz hizmet veriyor. Aile hekimleri, verdikleri hizmetlerle hem hastanelerin yükünü azaltıyor hem de yaptıkları testlerle hastalıkların erken teşhis edilmesini sağlıyor. Bu çerçevede Kastamonu’da bulunan aile sağlığı merkezlerine son 6 ayda 800 bin hasta müracaat etti. 6 ayda 3 bin 400 kişi meme kanseri taraması yapılırken, bu taramalarda 245 hastada riskli durum tespit edildi. Enken tanı ile meme kanseri teşhisi konulan 13 hastanın tedavisine başlanıldı. Ayrıca Kastamonu’da son 6 ayda yapılan taramalarda 8 hastaya kolon kanseri, 9 hastaya rahim ağzı kanseri teşhisi konuldu. Erken tanı konulan hastaların tedavilerine ise kısa sürede başlanıldı. Ayrıca, son 6 ay içerisinde aile sağlığı merkezlerinde onlarca hastaya ve çocuğa aşılama yapılırken, 800 anne ve bebeği evinde ziyaret edildi. Öte yandan, poliklinik hizmetleri, koruyucu sağlık hizmetleri, 15-49 yaş kadın izlemleri, gebe ve lohusa izlemleri, bebek ve çocuk izlemleri, obezite izlemleri, aile planlaması, enjeksiyon ve pansuman ve tetkik ve tahlil gibi birçok hizmet veren aile sağlığı merkezleri, vatandaşların kısa sürede sağlık hizmeti almasını sağlıyor. “Son 6 ayda aile hekimliklerinde 30 hastaya kanser teşhis konuldu” Aile sağlığı merkezlerinin sağlık hizmetlerinde büyük rol oynadığını söyleyen Kastamonu İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Çağdaş Derdiyok, “Sağlık Bakanlığı’na bağlı aile hekimliği sistemi 2005 yılında Düzce’nin pilot il olarak seçilmesiyle başlamış, Kastamonu’da ise 2008 yılında faaliyete geçmiştir. Şu anda Kastamonu’da 53 aile sağlığı merkezi ve 124 aile hekimimiz ile birlikte birinci basamak sağlık hizmeti vermekteyiz. Aile hekimliği sisteminin kurulmasının amacı coğrafi bölgelerdeki farklılıkları rahatlatmak, koruyucu hekimliği öne çıkarmayı sağlamak, tedavi edici hizmetlerle birlikte insanlarımıza daha uygun şartlarda hizmet verilmesini sağlamak. Aile hekimliği kendi sorumluluğu altındaki bireyleri bir hastalık çerçevesinde değil, bütüncül bir yaklaşımla riskler, sağlık koşulları, psiko-sosyal çevresi, mevcut kronik hastalıklarıyla birlikte aslında bir bütün olarak değerlendirir. Aile hekimi, kişinin kendisinden sonra sağlık problemlerini bilen ikinci kişidir. Aile hekimi, sorumluluğu altındaki kişilerin hastalıklardan korunması için gerekli tedbirleri de alır. Burada amacımız hastanın hasta olmasından çok koruyucu hekimlik olarak neler yapılabileceğine dair düşüncelerdir. Çözümü uzmanlık ya da özel donanım gerektiren sağlık problemlerinde danışmanlık hizmetleri ve diğer hekimlere, diş hekimlerine ya da ikinci veya üçüncü basamak sağlık kuruluşlarına yönlendirir. Dolayısıyla aile hekimine kayıtlı kişilerin aynı zamanda sağlık danışmanı olarak yol gösterir. Bu açıdan aile hekimleri, bireylerin zaman kaybına yol açacak yanlış yönlendirmeleri, düzensizlikleri, gereksiz sağlık harcamalarının da önleyici etkiye sahiptir. Bu sebeple ikinci basamaktaki gereksiz yığılmalarında önüne geçmektedir” dedi. "6 ayda 3 bin 400 kişiye meme kanseri taraması yaptık" Kastamonu’da son 6 ayda sadece aile hekimine başvuran 800 bin hastanın olduğunu belirten Derdiyok, “Bilindiği üzere aile hekimlikleri tarafından hem rahim ağzı hem kolon hem de meme kanseri taramaları yapılıyor. Kastamonu’da son 6 ayda 3 bin 400 kişiye meme kanseri taraması yaptık. Bu taramalarda 245 hastada riskli durum ile karşılaştık. Bu hastalardan 13 tanesi hiçbir tanısı olmaması rağmen yapılan mamografi taramaları ile birlikte aslında erken tanıya ulaşmışlardır. Erken tanı sayesinde şu anda bu hastaların tedavileri başlamıştır. Aynı durumu aldığımız kan tahlilleri sonucunda kolon kanserinde de böyle bir durum ile karşılaşıyoruz. İlimizde son 6 ayda 8 hastayı sadece aile hekimlerinden tarama nedeniyle aslında bulunmuştur. 8 hastamıza bu sayede erken teşhis konulmuştur. Aynı durum serviks (rahim ağzı) kanseri için de geçerlidir. Bu kişileri taramamız sayesinde son 6 ayda 9 kişinin erken tanısına vesile olmuş durumdayız. Amacımız bu değil, bizler aile hekimliklerine sadece hasta olunduğunda gidilen yerler olarak görmüyoruz. Amacımız, aile hekimliklerinin aslında bir sağlık danışmanı olduğu ve koruyucu sağlık hizmetlerinin burada devreye girmesidir. Bu da ilimizde hep yaptığımız kanser taramalarıyla hem sağlık danışmanlığıyla bunu sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü aile hekimlikleri aslında kişilerin ulaşabileceği en yakın sağlık kuruluşlarıdır. Olay sadece hastalık değil, burada bütünleşik bir sağlık sisteminden bahsediyoruz. Biz koruyucu hekimliğin en az sağlık kadar önemli olduğunu, hasta olmamak açısından neler yapabileceğimizi aile sağlığı merkezlerimizde verdiğimizi düşünüyoruz. Bu konuda amacımız tüm kişilerin hasta olmadan aile sağlıklarına danışmaları, aile sağlığı merkezlerini ziyaret etmeleri ve yapılan tıbbi tedavi ve teşhis harici desteklerden de yararlanmalarını istiyoruz” diye konuştu. “Aile hekimi, kişiye yönelik koruyucu, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini sunar” Karamuklar Aile Sağlığı Merkezi Aile Hekimi Dr. Murat Bulut ise, “Aile hekimi, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini, yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın, her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya bakanlığın öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabiplerdir. Aile sağlığı çalışanları, aile hekimi ile birlikte ekip anlayışı içerisinde aile hekimliği hizmetlerini sunmak üzere, sözleşmeli çalıştırılan veya bakanlıkça görevlendirilen hemşire, ebe, sağlık memuru ve acil tıp teknisyenleridir. Aile hekimi, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak tanı, tedavi, rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetlerini verir. Aile hekimi, kendisine kayıtlı kişileri bir bütün olarak ele alıp, kişiye yönelik koruyucu, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini sunar. Sağlıkla ilgili olarak kayıtlı kişilere rehberlik yapar, sağlığı geliştirici ve koruyucu hizmetler ile ana çocuk sağlığı ve aile planlaması hizmetlerini verir. Kayıtlı kişilerin yaş, cinsiyet ve hastalık gruplarına yönelik izlem ve taramaları yapar. Periyodik sağlık muayenesi yapar, tetkik hizmetlerinin verilmesini sağlamak ya da bu hizmetleri verir. Kendisine kayıtlı kişileri yılda en az bir defa değerlendirerek sağlık kayıtlarını günceller. Evde takibi zorunlu olan özürlü, yaşlı, yatalak ve benzeri durumdaki kendisine kayıtlı kişilere evde veya gezici/yerinde sağlık hizmetlerinin yürütülmesi sırasında kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak tanı, tedavi, rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetlerini verir. Aile sağlığı merkezi şartlarında tanı veya tedavisi yapılamayan hastaları sevk etmek, sevk edilen hastaların geri bildirimi yapılan muayene, tetkik, tanı, tedavi ve yatış bilgilerini değerlendirir, entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde gerektiğinde hastayı gözlem amaçlı yatırarak tetkik ve tedavisini yapar. Aile sağlığı merkezini yönetir, birlikte çalıştığı ekibi denetler ve hizmet içi eğitimlerini sağlar. İlgili mevzuatta birinci basamak sağlık kuruluşları ve resmi tabiplerce kişiye yönelik düzenlenmesi öngörülen her türlü sağlık raporu, sevk evrakı, reçete ve sair belgeleri düzenler” şeklinde konuştu. Aile hekimlerini çalışma saatleri içinde müracaat edebileceklerini söyleyen Dr. Bulut, “Kayıtlı olduğumuz aile hekimini değiştirmek istersek e-Nabız üzerinden talep oluşturabilir, aile sağlığı merkezinin bulunduğu toplum sağlığı merkezine dilekçe ile başvurabilir veya geçmek istediğimiz aile hekimliği birimine dilekçe verebiliriz. Yeni doğan bebekler annesinin kayıtlı olduğu aile hekimine sistem tarafından otomatik olarak kayıt edilmektedir. Aile hekiminize çalışma saatleri içinde müracaat edebilirsiniz. Aile hekiminiz esnek mesai veya gezici sağlık hizmeti uygulamasına göre çalışmakta ise polikliniğin giriş kapısına bu planı asmaktadır. Bu plan uzun süreli belirlendiği için bir kez bu çalışma planını öğrenmeniz yeterli olacaktır. Kısa süreli başka bir ile gittiğimizde orada hizmet veren herhangi bir aile sağlığı merkezinden hizmet alabilirsiniz. Fakat kendi aile hekiminizin olduğu bölgede başka bir aile hekiminden hizmet alamazsınız. Örneğin Kastamonu merkezde kayıtlıysanız merkezde bulunan başka bir hekimden hizmet alamazsınız. Aile hekiminiz izinli ise yerine vekalet eden veya görevlendirilen hekimden hizmet alabilirsiniz. Ancak aile hekiminiz esnek mesai izninde veya gezici sağlık hizmetinde ise acil vakalar dışında başka hekimden hizmet alamazsınız. Çünkü bu hizmetler birimin hizmetleridir ve kişiler bu plana uygun zamanlarda ASM’lere başvuru yapmalıdır. Tüm sağlık kuruluşlarında olduğu gibi aile hekimliklerinde öncelik sırası Bakanlığımızın genelgesi ile belirlenmekte ve sistem tarafından otomatik olarak yapılmaktadır” ifadelerini kullandı.
İstanbul İhlas Koleji yeni döneme İMGEP’le hazırlandı İhlas Koleji tarafından düzenlenen İhlas Mesleki Gelişim Programı (İMGEP) sona erdi. İhlas Kolejine bağlı bütün kampüslerin katılımıyla beş gün süren İMGEP’te, alanında uzman isimler tarafından konferanslar verilirken atölye çalışmalarıyla da yeni dönemin hazırlıkları yapıldı. İMGEP’in son gün konuşmacılarından olan Anooshirvan Miandji, “Yapay Zekâ” ve “Eleştirel Düşünce” konulu iki konferans verdi. Yapay zekânın günümüze kadar olan gelişim evreleri hakkında bilgiler aktaran Miandji, yapay zekânın kullanım alanlarına dair geniş bilgiler verdi. Yapay zekâ ile insan arasındaki en büyük farkın duygu olduğunu vurgulayan Miandji, “Yapay zekâ, algoritmik düşünür. Evet-hayır üzerine kuruludur. Sorunun cevabı, makineye göre evet-hayır olmalıdır. Ama insan beyninden çıkan ‘Bakacağız’ cevabındaki belirsizliği, makinenin anlaması mümkün değildir” dedi. Yapay zekânın, insanın düşünme becerisini taklit ettiğinin altını çizen Miandji, “Neyi taklit ediyor? Bizim çözdüklerimizi taklit ediyor. Yani çözdüklerimizi ona öğretiyoruz, çözemediklerimizi zaten öğretemiyoruz. Duyguları da çözemediğimiz için makine de anlamıyor” dedi. “Yapay zekânın ahlaklı olup olmadığı sorusu yanlış sorudur, insanın ahlaklı olup olmaması asıl sorudur.” diyen Miandji, yapay zekânın ahlaklı olup olmamasını tartışmanın abesle iştigal olduğunu vurguladı. Verilen aranın ardından “Eleştirel Düşünce” konulu sunumuna devam eden Miandji’ye konferansın sonunda İhlas Koleji Eğitim Teknolojileri Koordinatörü Erdinç Aydoğan tarafından günün anısına, adına dikilen ağaç fidanının sertifikası verildi. İMGEP’in son bölümünde Öner Ziya Baş, “Bilgi Güvenirliği Farkındalık Eğitimi” konulu sunumunu yaparken Serhan Kal da “Eğitimde STEM Yaklaşımı” başlıklı bir sunum yaptı. Okur: “Yeni Dönemde değişen ve gelişen bir İhlas Koleji göreceğiz” Beş gün süren ve İhlas Kolejinin eğitim kadrolarının katıldığı İMGEP’i değerlendiren İhlas Koleji Genel Müdürü Hakkı Okur, değerli konuşmacılar eşliğinde faydalı bir programa imza attıklarını söyledi. Değişime ve gelişime inandıklarını ifade eden Okur, “Alanında uzman konuşmacılarımızın verdiği konferanslarla eğitim noktasında kendimizi geliştirecek farklı bakış açıları kazandığımıza inanıyorum. Buradan edindiğimiz bilgi ve tecrübeleri, sınıflarımızda öğrencilerimizi daha iyi yetiştirmek için kullanacağız. Bu amaçla öğretmenlerimizden kendilerini sürekli güncellemelerini ve değişime açık olmalarını istiyoruz. Yapılan programda da bunu hedefledik” dedi. İhlas Koleji olarak yeni döneme çok farklı şekilde hazırlandıklarını ifade eden Okur, yapılan yatırımlarla okullarındaki fiziki ve teknolojik altyapıyı geliştirdiklerini söyledi. Göreve başladıkları andan itibaren İhlas Kolejini daha ileriye götürecek hamleler yaptıklarını ve hedefler koyduklarını vurgulayan Okur, “Okullarımızda hummalı bir çalışma başlattık. Tespit ettiğimiz noktalarda İhlas Holdingin de katkılarıyla yatırımlarımızı gerçekleştirdik. Bütün ekibimle kollarımızı sıvadık ve İhlas Koleji ailesine en iyi şekilde hizmet vermek için çalışmaya başladık” dedi. Yeni dönemde İhlas Kolejinin kendini yenileyen farklı bir anlayışla eğitim vereceğinin altını çizen Okur, son olarak yeni eğitim öğretim yılının bütün eğitim camiasına hayırlı olmasını diledi.
Erzincan Erzincan Eczacı Odası Başkanı Sarıkaya: “Erzincan Eczacı Odası olarak kuruluşumuzun 1. yıl dönümünü kutlamanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyoruz” Türk Eczacıları Birliği 56. Bölge Erzincan Eczacı Odası Başkanı Eczacı Burak Sarıkaya, “Erzincan Eczacı Odası olarak kuruluşumuzun 1. yıl dönümünü kutlamanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyoruz” dedi. Sarıkaya kuruluş yıldönümleri dolayısıyla yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Bugün, Erzincan Eczacı Odası olarak kuruluşumuzun 1. yıl dönümünü kutlamanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyoruz. Bir yıl önce çıktığımız bu yolda, sağlık hizmetlerinin en önemli yapı taşlarından biri olan eczacılık mesleğinin daha da güçlenmesi ve meslektaşlarımızın haklarının korunması için büyük bir azimle çalıştık. Bu bir yıllık süre zarfında, mesleğimizin itibarını ve meslektaşlarımızın saygınlığını artırmak adına birçok önemli projeye ve görüşmelere imza attık. Erzincan’ımızdaki eczacıların karşılaştığı zorluklara çözüm üretmek, mesleki dayanışmayı pekiştirmek ve halkımıza en iyi hizmeti sunmak için tüm gücümüzle çalıştık. Erzincan Eczacı Odası olarak, toplum sağlığına katkıda bulunmayı her zaman en öncelikli görevimiz olarak benimsedik. Meslektaşlarımızın özverili çalışmaları sayesinde, halkımızın sağlık hizmetlerine 7 gün 24 saat erişimini kolaylaştırdık ve bu konuda önemli bir farkındalık oluşturduk. Bu vesileyle, bir yıl boyunca bizlere destek olan tüm meslektaşlarımıza, eczane çalışanlarımıza ve Erzincan halkına teşekkürlerimizi sunmak istiyorum. Gelecek yıllarda da aynı kararlılık ve azimle çalışarak, mesleğimizin ve odamızın gelişimine katkı sağlamaya devam edeceğiz. Erzincan Eczacı Odası olarak, bu ilk yıl dönümümüzü kutlarken, mesleğimize ve topluma olan sorumluluğumuzu daha da derinleştirerek yolumuza devam edeceğiz. Birlikte daha nice başarılı yıllara ulaşmayı temenni ediyorum.”