SAĞLIK
Ordu’da gerçeği aratmayan deprem tatbikatı 17 Mayıs 2024 Cuma - 21:05:59 Ordu’nun Ünye ilçesinde olabilecek doğal afetlere karşı ortak deprem tatbikatı yapıldı. Ordu Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı, Ulusal Medical Kurtarma Ekibi (UMKE), İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) ortaklığında Ünye Devlet Hastanesinde düzenlenen deprem tatbikatı gerçeği aratmazken, 2024 yılı Hastane Afet Planı (HAP) çerçevesinde muhtemel meydana gelebilecek depreme karşı personelin duyarlılığını ölçmek ve farkındalığını artırmak ve yaşanabilecek olumsuzluklarla karşı önceden hazırlıklı olabilmek amacıyla tatbikat yapıldı. Senaryo gereği bölgede oluşan 6,4 şiddetindeki deprem nedeniyle ilk olarak tatbikatta Ünye Devlet Hastanesi Acil Durum Ekipleri tarafından durum tespiti yapıldı. Daha sonra Ordu Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı, Ulusal Medical Kurtarma Ekibi (UMKE), İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) ekipleri tarafından afetzedelere müdahale edilerek sedyelerle hastane bahçesinde oluşturulan çadırlara taşındı. Burada müdahaleleri yapılan hastaların çevre hastanelere nakli sağlandı. Olağanüstü hallerde emniyet, askeriye ve sağlık teşkilatı toplumda meydana gelen afet ve acil durumun oluşturduğu riskler konusunda öncelikli olarak acil eylem planlarını ortaya koyacak birimler olduğunu belirten Hastane Başhekimi Op. Dr. Ahmet Ateş, “Bugün burada olabilecek deprem riskine karşı önceden tedbir almak, ilgili birimlerimizin rol ve sorumluluklarını belirlemek adına tatbikat gerçekleştirmiş olduk. Hastanemiz Afet Planı (HAP) kapsamında yapılan, deprem riskine karşı ilgili birimlerimizin olay anında nasıl davranmaları gerektiği, olay esnasında kimin, nasıl bir rol ve sorumluluk üstleneceğinin değerlendirilmesi adına yapılan bir tatbikattır. Tatbikat ile olay yerinin ve çevresinin güvenliğinin sağlanması, yaralılara müdahale edilmesi, hastaların ve personelin güvenli bir şekilde tahliyesinin sağlanması, olaydan etkilenenlere tıbbi müdahalesinin yapılması ve oluşabilecek diğer zararların önlenmesi hedeflenmektedir. Bu tatbikat her ne kadar sadece bir senaryo ile gerçekleştiriliyor olsa da, tüm senaryolara hazırlıklı olunması gerektiğinin bilinci içerisinde olmalıyız. Tatbikatta görev alan hastane çalışanlarına, UMKE, 112 Acil, İtfaiye ve AFAD personeline teşekkür ediyorum” dedi.
17 Mayıs 2024 Cuma - 20:12 Sokakta sağlık hizmetine yoğun ilgi Aydın İl Sağlık Müdürlüğü, Ege Bölgesi’nin turistik ilçesi Kuşadası’nda, sağlık hizmetlerini sokağa taşıdı. Bu kapsamda sahil bandında kurulan istasyonlarda, kent sakinlerinin tansiyon, şeker, kilo ve boyları ölçüldü. Görevliler tarafından çeşitli hastalıklar hakkında bilgilendirmeler yapıldı. Aydın İl Sağlık Müdürlüğü, sağlıklı bir yaşam tarzını teşvik etmek amacıyla Kuşadası’nda bulunan İsmail Cem Barış ve Dostluk Meydanı’nda istasyonlar kurdu. Doktor ve hemşirelerin görev yaptığı istasyonlarda, kent sakinlerinin ücretsiz olarak tansiyon, şeker, boy ve kilo ile yağ ölçümleri yapıldı. İstasyonlara gelen vatandaşlar bire bir görüşme yapılarak ve el broşürleri aracılığıyla sağlıklı beslenme, kanser, teknoloji bağımlılığı, gebelik ve çocuk izlemi gibi konularda bilgilendirildi. İlk yardım istasyonunda ise Kuşadalılara cansız manken üzerinde uygulamalı bir şekilde heimlich manevrası ve boğulmalara karşı nasıl müdahale edileceği gösterildi. Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri de (UMKE) kurdukları sahra çadırında, afet durumlarında yaptıkları müdahaleleri tanıttı. Yoğun ilgi gören etkinlik memnuniyetle karşılandı. Kurulan istasyonlarda tansiyon ve şeker ölçümü yaptırdığını belirten Hüseyin Dursun, “Bence çok faydalı bir uygulama olmuş. Daha sık yapılması lazım. Mesela yaşım gereği kolon kanseri risk grubunda olabileceğimi öğrendim. Hafta içi gidip hemen gerekli kontrollerimi yaptıracağım” dedi. İstanbul’dan Kuşadası’na geçen sene taşındığını ifade eden Fatma Gül ise, “Büyükşehirlerde maalesef bu tür etkinliklerle karşılaşmıyoruz. Bizim insanımız doktordan hep kaçıyor. Bugün sağlık konusunda çok faydalı bilgiler edindim. Aydın İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerine teşekkür ederim” diye konuştu. İlçe Sağlık Müdürü Başak Durmuş Öztürk de, “Sağlık, her bireyin en önemli varlığı. Sağlıklı bir toplum için birlikte hareket etmek çok önemli. Sağlık Müdürlüğü olarak, sağlıklı bir yaşam tarzını teşvik etmek amacıyla bugün, ilçemizde bir günlük etkinlik düzenledik. Etkinliğimizde, sağlık kontrolünden bilgilendirici sunumlara kadar pek çok faaliyet vardı. Kuşadalıların gösterdiği ilgi de bizleri çok memnun etti” dedi.
Sağlıkçılar ’kanserde erken tanı’ için mobil araçla ilçe ilçe dolaşıyor
17 Mayıs 2024 Cuma - 13:27 Sağlıkçılar ’kanserde erken tanı’ için mobil araçla ilçe ilçe dolaşıyor Elazığ’da kırsal bölgeler ve nüfusu ilçelere mobil kanser tarama aracı ile giden sağlıkçılar, kanser taraması yapıp, erken teşhis ve tedavi için vatandaşları bilgilendiriyor. Sağlık Bakanlığı’nın ülke genelinde başlatmış olduğu ’Ulusal Kanser Tarama Programı’ çerçevesinde Elazığ İl Sağlık Müdürlüğü tarafından ’Erken teşhis hayat kurtarır’ sloganıyla çalışan Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) ekipleri, kent merkezi başta olmak üzere tüm ilçelerde kanserde erken teşhisle hayat kurtarmak için ilçe ilçe dolaşıyor. İlk olarak Kovancılar’a giden sağlıkçılar İlçe Sağlık Müdürlüğü bahçesine konuşlandırılan Mobil Kanser Tarama aracında, vatandaşlara ücretsiz meme kanseri, rahim ağzı ve kolon kanseri taramaları yaptı. Sağlıkçılar, tarama sonucu riskli görülen vatandaşları sağlık kuruluşlarına yönlendirip takiplerini de yaparken, vatandaşlar da kanser taramalarına büyük ilgi gösterdi. Çalışma hakkında bilgi veren Kovancılar Devlet Hastanesi Başhekimi ve İlçe Sağlık Müdürü vekili Uzm. Dr. İzzettin Günay, "Tarama testleri için Sağlık Bakanlığı Sağlık İl Müdürlüğü bünyesinde erken tanı ve teşhis eğitim merkezi tarafından zaman zaman merkez ve ilçelerde taramalar yapılmaktadır. Bu taramalar içerisinde vatandaşın sağlığını düşünerek farkındalığa oluşturmak, gerekli tetkik ve tedavilerinde öncülük etmek ve kişilerin tedavilerine yardımcı olmaktır. Buradaki amaç, erken tanı kurtarır mantığıyla, hareketle belli yaş grubundaki kategoriler çerçevesinde planlanan taramalar yapılmaktadır. Bu taramaların büyük bir kısmı ücretsiz yapılmaktadır. İlçemizde de vatandaşların gerek merkez gerekse beldelerden servis araçlarıyla taşıyarak bu taramalarının yapılmasını sağlamayı hedefledik. Burada yapılan taramalarda kolorektal, serviks ve meme kanseri taramaları planlanmaktadır. Mobil araçta görüldüğü üzere mamografi cihazı ile 40 ile 69 yaş arası kadınlarda meme taramaları yapılmaktadır” dedi. İlçe Sağlık Müdürlüğü sorumlu hekimi Dr. Fırat Gürgöze ise "Kovancılar İlçe Sağlık Müdürlüğü olarak kanser tarama hizmetleri veriyoruz. Bilindiği üzere kanser hepimizin sağlığını etkileyen ciddi bir sağlık sorunu. Gelişen teknolojilerle birlikte sağlık hizmetlerindeki ilerlemelerle beraber kanserin erken tanısında tedavi oranı çok daha yükselmekte. Biz de bu amacı kendimize düstur edinerek bu çalışmaları sürdürüyoruz. Kadınlarda 30 ile 65 yaş aralığında meme kanseri taramaları hizmetleri veriyoruz. Yine kadınlarda 30 ile 45 yaş aralığında HBV için taramalar yapıyoruz ve yine kadınlarda ve erkeklerde 50-70 yaş aralığında kalın bağırsak kanser taramalarını veriyoruz. Bu çalışmalara ilaveten İl Sağlık Müdürlüğü’müz tarafından bir KETEM aracı ilçemizde görevlendirildi. Geçtiğimiz iki hafta boyunca bu aracımız bir mobil hizmet aracı olup, içerisinde mamografi cihazı mevcut. Bu cihaz, meme kanseri taramasında çok etkin bir rol almakta. İlçe Sağlı Müdürlüğü bahçesine kurduğumuz bu araçla ilçesinde ikamet eden vatandaşlarımıza taramaz hizmetleri verdik” şeklinde konuştu. Tarama yapmak için gelen vatandaşlardan Güllü Pembe Durğun da, "Devletimiz ayağımıza kadar bu hizmeti getirip bu imkanı sağladı. Çok teşekkür ediyorum, devletimiz var olsun” diye konuştu.
Uzmanı uyardı: "Yüksek tansiyon, kalp krizi ve kalp yetmezliğine davetiye çıkarıyor”
17 Mayıs 2024 Cuma - 13:01 Uzmanı uyardı: "Yüksek tansiyon, kalp krizi ve kalp yetmezliğine davetiye çıkarıyor” Kardiyolog Prof. Dr. Ergün Seyfeli, her 3 kişiden 1’inin tansiyon hastası olduğunu ancak bu hastaların yarısının hasta olduklarından haberlerinin olmadığını belirterek, sofralarda kesinlikle tuz bulundurmamak ve 40 yaşından sonra yılda bir kez tansiyon kontrolü yapılması gerektiğini söyledi. Acıbadem Kayseri Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ergün Seyfeli, kanın damar duvarı çevresinde yaptığı basınca tansiyon denildiğini ve 120’ye 80 değerlerinin normal kabul edildiğini belirterek, “Bu basınç 140-90 milimetrenin üzerine çıktığında ’hipertansiyon’ tanısı koyuyoruz. Hipertansiyon en sık karşılaştığımız kardiyovasküler risk faktörü olarak karşımıza çıkmakta. 18 yaş üstü yaklaşık her 3 kişiden 1’inin tansiyon hastası olduğu kabul edilmektedir. Tansiyon maalesef teşhisi kolay olmasına rağmen atlanan, gözden kaçan bir hastalık olarak karşımıza çıkmakta. Özellikle tansiyonu olan hastanın yaklaşık yarısının haberinin olmadığını görmekteyiz. Dolayısıyla özellikle kolay ve hızlı teşhis konmasına rağmen bu hastalık gözden kaçabiliyor" dedi. “Tansiyon ölçümünden önce çay, kahve içilmemeli” Tansiyon ölçümünün doğru şekilde yapılmasının önemine değinen Prof. Dr. Seyfeli, "Tansiyonun ölçümü son derece kolay ve ucuz bir yöntem. Fakat dikkat edilmediğinde yanlış sonuçlara neden olabilmekte. Özellikle tansiyonu ölçülecek kişinin 30 dakika öncesinde kahve, çay, kafeinli gıdalar ve yemek yememiş olması gerekiyor. Yine tansiyon ölçülecek hastanın en az 5 dakika oturur vaziyette dinlenmesi, sırtını bir yere dayaması ve kolunu kalp hizasında tutması gerekiyor. Yine sık yapılan hatalardan biri de elbiseler çıkarılmadan ölçülmekte, bu da yanlış sonuçlara sebebiyet verebilir. Bir diğer hata yapılan nokta ise hasta ile konuşmak, hastanın ayak ayak üstüne atması da tansiyonun yanlış sonuçlar vermesine neden olabilir. Özellikle bunlara dikkat etmek gerekiyor. Doğru bir sonuç alabilmek için hastanın kolundaki sıkı elbiselerin çıkarılması gerekiyor” şeklinde konuştu. "Tansiyonun kendine özgü şikâyeti yok" Yüksek tansiyonun kendine özgü bir şikâyetinin olmadığını, bu yüzden da vatandaşların hastalığın farkına varamadığını vurgulayan Prof. Dr. Seyfeli, yine de hipertansiyonu olan hastaların genelde baş ağrısı, baş dönmesi, çarpıntı, nefes darlığı, çabuk yorulma ve halsizlik gibi şikayetleri olduğunu dile getirdi. Hipertansiyonu olan hastaların yüzde 30’unda baş ağrısı görüldüğünü, bu ağrının da enseden başlayarak ön tarafa doğru yayılan zonklayıcı bir tarzda olduğunu belirten Prof. Dr. Seyfeli, “Özellikle daha önce tansiyon hastası olmayan hastalardaki ani yükselmeler ve stres kökenli tansiyon yükselmelerinde baş ağrısı daha sık görülmektedir. Baş ağrısı önemli bir bulgu olmasına rağmen hastaların yüzde 70’inde baş ağrısı olmayabilir. Bu durum hastaları yanıltmamalı. Baş ağrısı olmasa da düzenli tansiyon ölçümü yaptırılmasında fayda var. Burada en önemli nokta genelde 18 yaşını geçtikten sonra 2 yılda bir, 40 yaşından sonra da yılda bir kez tansiyon kontrolü yaptırmak gerekebilir. Eğer ailede tansiyon hastası varsa onlar da 18-40 yaş arasında yılda bir kez tansiyon ölçtürmeli" ifadelerini kullandı. "Hipertansiyon kalp rahatsızlıkları dışında felç, böbrek yetmezliği ve körlüğe neden olabilir" Yüksek tansiyonun en çok kalp ve damar sistemine zarar verebileceğini aktaran Prof. Dr. Seyfeli, "Karşımıza kalp krizleri, kalp yetmezliği, aort damarında ’anevrizma’ dediğimiz balonlaşmalar çıkabilir. Bir diğer olumsuz etkilenen organ ise beyin. Tansiyon hastalarının önemli bir kısmı felçle karşımıza gelebiliyor. Bir diğer önemli organ böbrek. Böbrek yetmezliği diyalize kadar giden süreçle karşımıza gelebilir. Yine körlüğe kadar giden bir dizi komplikasyonlarla göz sorunları karşımıza çıkabilir" diye konuştu. “Tuz tüketimini düşürün” Yüksek tansiyondan korunma yollarını da sıralayan Prof. Dr. Seyfeli şunları söyledi: “Hipertansif hastaları tuza çok hassaslar. Oysa ülkemizde tuz tüketimi oldukça yüksek. Bizim tavsiye ettiğimiz günde 6 gramlık tuz tüketiminin neredeyse üç katı kadar tuz tüketiyorlar. Bu gerçekten oldukça yüksek. Bizim sofrada ekstradan ilave bir tuza ihtiyacımız yok. Aldığımız gıdalarla ihtiyacımız olan tuzu yeterince karşılıyoruz. O yüzden tuzu sofralarımızda bulundurmamamız gerekiyor. Yine fast food, salam, sosis gibi raf ömrü uzatılmış gıdalardan uzak durulması gerekiyor." “Kilo vermek ilaç kullanmak kadar etkili” Tansiyon tedavisinin zor olmadığına da değinen Prof. Dr. Seyfeli, ilaçtan önce mutlaka yaşam stili ve beslenmeyi ilk sıraya almak gerektiğinin altını çizdi. Örneğin kilolu bir hastanın kilosunun yüzde 10’unu verdiğinde ya da sofrada tuzu kısıtladığında, egzersiz yaptığında tansiyonunu bir ilaç almış kadar düşüreceğini anlatan Prof. Dr. Seyfeli, “Bunun dışında günümüzde kullanılan ilaçlarda kan basıncını dengeleyecek kadar güçlü ilaçlarımız var. Asıl problem beslenme ve diyete dikkat etmiyoruz ve ilaç kullanımını pek sevmiyoruz. Bunlara dikkat edersek tansiyonla mücadeleyi çok daha başarılı seviyeye getirmiş oluruz” diye konuştu.
Karaca: "Her yıl yaklaşık 11 milyon kişi hipertansiyon nedeniyle hayatını kaybediyor"
17 Mayıs 2024 Cuma - 12:47 Karaca: "Her yıl yaklaşık 11 milyon kişi hipertansiyon nedeniyle hayatını kaybediyor" Niğde İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Bahadır Karaca 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü nedeniyle yaptığı açıklamada toplumda hipertansiyon farkındalığının yetersiz olduğuna dikkati çekti. Dünya Sağlık Örgütü’nün yapmış olduğu çalışmalara göre dünya genelinde 1,3 milyar kişinin hipertansiyon ile yaşamını sürdürdüğünü belirten Karaca; her yıl 30-70 yaş arasındaki yaklaşık 11 milyon kişinin hipertansiyon nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi. Ülkemizde, 2023 yılında yapılan bir çalışmada 15 yaş üzerindeki nüfustaki hipertansiyon sıklığının yüzde 18,3 olduğu ve sıklığın yaşla birlikte arttığı söyleyen Karaca; Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan 2022 yılı ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre de ülkemizde gerçekleşen ölümlerin yüzde 3,5’inden hipertansiyonun sorumlu olduğunu vurguladı. Karaca; "Hipertansiyon; inme, kalp krizi, kalp yetmezliği ve böbrek hasarı gibi ölümcül durumlara yol açması nedeniyle dünya genelindeki hastalık ve ölümlerin en önde gelen risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Kan basıncının olması gereken değerin üzerinde olmasıyla karakterize, tedavi edilmediği taktirde ciddi sağlık sorunlarına yol açan kronik bir hastalıktır. Vakaların yüzde 95’inde hipertansiyona yol açan asıl neden tam olarak belirlenememiş olmakla birlikte altta yatan en sık nedenler arasında yüksek tuz ve yağ tüketimi, meyve ve sebzeden fakir diyet, aşırı kilo, yetersiz fiziksel aktivite, zararlı alkol kullanımı, tütün ve tütün ürünleri tüketimi ile stresin yer aldığı görülmektedir" şeklinde konuştu. Olumlu yaşam tarzı değişikliklerini içeren birincil koruma yönteminin hipertansiyondan kaynaklanan ilave hastalık ve ölümleri önlemede etkili olduğunu söyleyen Karaca; önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olmasına ve ölümcül sonuçlarına rağmen toplumun hipertansiyon farkındalığının istenilen düzeyde olmadığını belirtti. Karaca; "Hipertansiyondan veya hipertansiyon nedeniyle ortaya çıkabilecek olumsuz durumlardan korunmak için aile hekiminize başvurup düzenli aralıklarla risk değerlendirmenizi yaptırarak, hipertansiyonunuz yoksa yılda bir kez, hipertansiyonunuz varsa düzenli olarak tansiyonunuzu ölçtürün, sağlıklı beslenin, yeterli miktarda su için, tuz tüketimini azaltın, tütün, tütün ürünleri ve alkolden uzak durun, hareket edin ve hepsinden önemlisi de tanı konulduğunda size reçete edilen ilaçlarınızı düzenli olarak ve önerilen şekilde kullanın. Kan basıncınızı ve hayatınızın değerini bildiğiniz uzun ve sağlıklı bir yaşam dileriz" ifadelerine yer verdi.
Uçak ambulansla Türkiye’ye getirilerek sağlığına kavuşan Türk hastadan teşekkür ziyareti
17 Mayıs 2024 Cuma - 11:58 Uçak ambulansla Türkiye’ye getirilerek sağlığına kavuşan Türk hastadan teşekkür ziyareti Danimarka’da 2 sene önce rahatsızlanınca uçak ambulansla Türkiye’ye getirilen ve tedavisi sonucu sağlığına kavuşan Diş Hekimi Aysun Aydemir İnam, kendisi ile ilgilenen sağlık ekibine teşekkür ziyaretinde bulundu. 2 çocuk annesi Aysun Aydemir İnam, 2022 yılının haziran ayında yaşadığı nefes darlığı üzerine Danimarka’nın Kopenhag şehrinde faaliyet yürüten Bispebjerd Hastanesine başvurdu. Yapılan muayenede akciğerinin söndüğü tespit edilen İnam’a acil olarak göğüs tüpü takıldı. İlerleyen günlerde yapılan tedavilerden sonuç alamayan İnam, Sağlık Bakanlığı’na bağlı uçak ambulansla Türkiye’ye getirilerek, Ankara Atatürk Sanatoryum Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildi. Doç. Dr. Funda İncekara ve ekibi tarafından yapılan ilk müdahalenin ardından acil ameliyata alınan İnam, sağlığına Türkiye’de kavuştu. Sağlığına kavuşmasının ardından Almanya’ya dönen İnam, 2 sene sonra Ankara’ya gelerek, kendisi ile ilgilenen sağlık ekibini ziyaret etti. “Ülkemle gurur duyuyorum” Aysun Aydemir İnam, hayatını ülkesi Türkiye’ye borçlu olduğunu dile getirerek, “Rahatsızlanınca Danimarka’da bir hastaneye yattım. Zaman geçtikçe hastalığım ilerledi ve hayati tehlike geçirerek komaya girmişim. Acilen Türkiye’yi bilgilendirmişler. Türkiye Sağlık Bakanlığı hemen ambulans uçak göndermiş, beni Danimarka’dan alarak Ankara Atatürk Sanatoryum Eğitim ve Araştırma Hastanesine getirmişler. Burada da Doç. Dr. Funda İncekara ve ekibi hemen ameliyata alarak hayatımı kurtarmışlar. Şu an durumum çok iyi ve sağlığıma kavuştum şükür. Almanya’da yaşıyorum. İlk fırsatta Türkiye’ye gelip hayatımı kurtaranlara teşekkür etmek için kendime söz vermiştim. Şimdi fırsatını bulunca ailemi de yanıma alarak Türkiye’ye teşekkür için geldim. Başta Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca olmak üzere ambulans uçak personelimize, acil ameliyata alarak hayatımı kurtaran Doç. Dr. Funda İncekara ve ekibine, hastane çalışanlarımıza, kısacası emeği olan herkese yürekten teşekkür ediyorum. Ülkemle gurur duyuyorum’’ dedi. Ankara Atatürk Sanatoryum Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Funda İncekara ise şunları söyledi: “2 yıl önce Danimarka Kopenhag’da Bispebjerg Hastanesinde akciğer sönmesi ve uzamış hava kaçağı nedeniyle göğüs hastalıkları servisinde takip edilen hasta Aysun Aydemir İnam’ın akciğer filmi ve tetkiklerini değerlendirdiklerinde uzamış hava kaçağı nedeniyle ameliyat olması gerektiği sonucuna varmışlar. Yattığı hastanede imkanlar ve bu ameliyatı yapabilecek doktor olmadığı için durumu bizim Sağlık Bakanlığı’na bildirmişler. Görüşmeler sonucu vakit kaybetmeden göğüs tüplü olan hastamız acil hava ambulansı uçakla bizim hastanemize kabul edildi. Hastanemizde göğüs cerrahi ameliyathanesinde tek kesi ile kapalı akciğer ameliyatı gerçekleştirildi. Ameliyattan sonra da bir süre takip edilen hasta hastanemizden şifa ile taburcu edildi.’’ “Türkiye sağlık alanında çoğu konuda Avrupa’dan önde” Doç. Dr. İncekara, Danimarka’dan Türkiye’ye getirilen İnam’ın ameliyatını başarıyla tamamladıklarını ve Türkiye’nin sağlık hizmetleri konusunda ne kadar ileri seviyede olduğunu dünyaya bir kere daha gösterdiklerine vurgu yaparak, “Kendi alanım için konuşacak olursam bu tür kapalı akciğer ameliyatlarını Atatürk Sanatoryum Eğitim ve Araştırma Hastanesinde rahatlıkla gerçekleştirebiliyoruz. Bizim hastaneyle beraber ülkemizde her türlü açık, kapalı ve robotik akciğer ameliyatları başarıyla gerçekleştiriliyor. İşin aslına bakacak olursak ülkemizin aslında çoğu ülkeden sağlık hizmetleri konusunda öncü ve ileri olduğunu dünya kabul etti. Hekimler olarak biz bu durumla gurur duyuyoruz. Hastam ve meslektaşım Aysun Aydemir İnam’ın 2 yıl sonraki ziyareti ve özellikle bu ziyareti teşekkür için yapmış olması beni çok mutlu etti’’ diye konuştu.
Yüksek tansiyon; felç riskini 7 kat, kalp yetersizliği riskini ise 6 kat artırıyor
17 Mayıs 2024 Cuma - 11:53 Yüksek tansiyon; felç riskini 7 kat, kalp yetersizliği riskini ise 6 kat artırıyor Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamza Duygu, “Dünya Hipertansiyon Günü”nde hastalıkla ilgili bilinmesi gerekenleri açıkladı. Dünya genelinde her yaştan milyonlarca insan ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen yüksek tansiyon (hipertansiyon) ile mücadele ediyor. Her yıl 17 Mayıs ise, “sessiz katil” olarak da nitelendirilen hipertansiyonla ilgili farkındalık oluşturmak için “Dünya Hipertansiyon Günü” olarak anılıyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamza Duygu, toplumun hipertansiyon hakkındaki farkındalığının yükselmesinin koruyucu önlemler alınması, erken teşhis ve etkili tedavi yöntemlerinin uygulanması açısından hayati önem taşıdığını söyleyerek hipertansiyon hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı. Hipertansiyon; atar damarlar içindeki kanın damar duvarına uyguladığı anormal yüksek basınç olarak tanımlanıyor. Prof. Dr. Hamza Duygu, birinci derece yakınlarında yüksek tansiyon bulunan, aşırı kilolu, fiziksel olarak hareketsiz yaşam tarzı olan, aşırı tuz tüketen, aşırı alkol alımı olan, stresli yaşam şekli olanlar ve şeker veya böbrek hastalığı olan kişilerde hipertansiyon riskinin yüksekliğine dikkat çekiyor. Yüksek tansiyon; felç riskini 7 kat, kalp yetersizliği riskini ise 6 kat artırıyor Dünyada önlenebilir ölüm nedenleri arasında ilk sırada yüksek tansiyonun geldiğini belirten Prof. Dr. Hamza Duygu, “Yüksek tansiyon; felç, görme kaybı, kalp krizi, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği ve tüm diğer atardamarlarda damar sertliğine yol açabilir. Türkiye Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen çalışmalar ise Türkiye’de her 4 ölümden 1’inin nedeninin yüksek tansiyon olduğu belirlenmiştir” dedi. Yapılan çalışmalara göre yüksek tansiyonun; felç riskini 7 kat, kalp yetersizliği riskini 6 kat ve kalp damarlarında damar sertliği riskini 4 kat arttırdığı uyarısı yapan Prof. Dr. Hamza Duygu, “Yüksek tansiyonlu hastalarda kan basıncını 1-2 mmHg düşürmek bile kalp damar hastalıklarından ölümleri önemli ölçüde azaltıyor” ifadelerini kullandı. Kadınlarda yüksek tansiyon görülme sıklığı daha yüksek Dünyada erişkin nüfusun yüzde 26’sının yüksek tansiyonla yaşadığını ve bu oranın 2025’te yüzde 29’a çıkacabileceğinin öngörüldüğünü belirten Prof. Dr. Hamza Duygu Türkiye’de yapılan çalışmalara göre de toplumda hipertansiyon sıklığının yüzde 32 civarında olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Hamza Duygu, “Kadınlarda yüzde 36, erkeklerde yüzde 27.5 görülen yüksek tansiyon oranları yaş ilerledikçe artıyor” dedi. 35-64 yaş arası grupta yüksek tansiyon sıklığının erkeklerde yüzde 35, kadınlarda yüzde 50 olduğunu belirten Prof. Dr. Hamza Duygu, 65 yaş ve üzeri grupta ise bu oranların; erkeklerde yüzde 67,2, kadınlarda ise yüzde 81,7 olduğunun altını çizdi. Yaşam tarzınızı değiştirin, tuz tüketimini azaltın Yüksek tansiyonlu hastaların yaklaşık yüzde 90-95’inde bir neden bulunmadığını söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu; hastaların yüzde 5 ila 10’unda ise böbrek rahatsızlıkları, hormon hastalıkları, doğuştan aort darlığı, ilaçlar ve uyku apnesi gibi belirli sağlık sorunlarına bağlı olarak gelişebileceğini belirtti. Yüksek tansiyonun belirtileri hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Hamza Duygu, “Yüksek tansiyon çoğu kez belirti vermeden ilerler. Bu yüzden de ‘sessiz katil’ olarak adlandırılır. Ancak özellikle sabahları, ense ve başın arka bölümünde hissedilen baş ağrısı, kulak çınlaması, baş dönmesi, sersemlik hissi, burun kanaması, konsantrasyon kaybı şeklinde özetleyebiliriz” dedi. Türkiye’de tuz tüketiminin çok fazla olduğunu söyleyen Prof. Dr. Duygu, önerilen günlük tuz miktarının 6 gram olduğunu vurguladı. “Yüksek tansiyonun tedavisini yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaçlarla yapıyoruz” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Hamza Duygu, “Alkol, tütün gibi ürünleri kullanmayı bırakmalı, ideal kilonuzu korumalı, düzenli egzersiz yapmalı ve tuz tüketimini azaltmalısınız” dedi. Bu önlemlerin yanı sıra, gerektiğinde doktor eşliğinde ilaç tedavisinin uygulanabileceğini belirten Prof. Dr. Hamza Duygu, dirençli vakalarda doktor gözetiminde ilaç dışı tedavi seçeneklerinin de olduğunu belirterek, “Bu seçenekler arasında böbrek damarlarındaki sinirleri yok ederek tansiyonu düşüren ‘renal sempatik denervasyon’ işlemi bulunuyor. Bu işlem genellikle başarılı sonuçlar veriyor ve tansiyonu kontrol altına almakta zorlanan hastalara umut olabiliyor” dedi.
Sağlık turizmi gelişiyor: Samsun’da 25 bine yakın turist sağlık hizmeti aldı
17 Mayıs 2024 Cuma - 11:28 Sağlık turizmi gelişiyor: Samsun’da 25 bine yakın turist sağlık hizmeti aldı Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Turizm Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Yetkin Bulut, 2023 yılında Samsun’da tüm hastanelerde toplam 24 bin 785 turistin sağlık hizmeti aldığını söyledi. ’İkiztepe Sağlık Zirvesi’nde yerli ve yabancı sağlık sektörü temsilcilerine sunum gerçekleştiren Prof. Dr. Yetkin Bulut, Samsun’un sağlık turizmi açısından istatistiklerini paylaştı. Samsun da birçok kuruluşun sağlık turizmi yetki belgesine sahip olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Bulut, “Sağlık alanında turizm kendi içerisinde 2’ye ayrılır. ‘Sağlık turisti’ yurt dışından tedavi ya da sağlık hizmeti almak için Türkiye’ye gelenlere, ‘turistin sağlığı’ ise yurt dışından gelen turistin Türkiye’de geçirdiği sağlık sorunu ya da ihtiyacı nedeniyle gördüğü tedavi ya da sağlık hizmetine verilen addır. Sağlık turizmi türleri medikal, engelli bakım, kaplıca-spa ve yaşlı turizmi olarak sıralanabilir. Yurt dışından hastalar Samsun’a gelirken en çok sosyal medya, reklamlar, açık hava reklamları, aracı kuruluşlar ve ağızdan ağıza pazarlama yöntemlerini kullanarak geliyorlar. Samsunlu firmalar da hastaları şehre çekmek için sosyal medya, reels, açık hava reklamları, aracı kuruluşlar, ağızdan ağıza pazarlama ve fuarlara katılım gibi materyalleri kullanıyorlar. Samsun’da sağlık turizmi yetki belgesine sahip 5 kamu hastanesi, 1 üniversite hastanesi, 8 özel hastane, 4 özel tıp merkezi, 25 özel muayene ve 7 aracı kuruluş bulunuyor” dedi. “24 bin 785 turist Samsun’da sağlık hizmeti aldı” 2023 yılında 24 bin 785 turistin Samsun’da sağlık hizmeti aldığını açıklayan OMÜ Turizm Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Yetkin Bulut, “Samsun’da 2023 yılında Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerdeki tedavi gören turist sayısı bin 621, bunun 146’sı sağlık turisti, bin 475’i de turistin sağlığı kapsamında gerçekleşti. Üniversite hastanesinde tedavi gören hasta sayısı 668 olurken bunun da 183’ü turistin sağlığı, 485’i sağlık turizmi kapsamında gerçekleşti. Özel hastanelerde ise toplam 22 bin 496 hasta hizmet alırken bunların bin 930’u sağlığın turisti, 20 bin 566’sı sağlık turisti çerçevesinde değerlendirildi. 2023 yılında Samsun’da toplam 24 bin 785 turist sağlık hizmeti alırken bunların 21 bin 197’si sağlık turizmi statüsünde 3 bin 588’i de turistin sağlığı statüsünde hastanelerden hizmet aldı” diye konuştu. “En çok Gürcistan’dan hasta geldi” Yurt dışından en çok Gürcistan’dan hasta geldiğini ifade eden Yetkin Bulut, “Yurt dışından şehrimize en çok sırasıyla Gürcistan, Irak, Almanya, Azerbaycan, İngiltere ve Rusya’dan hastalar geldi. Turistler Samsun’da en çok sırasıyla acil tıp, genel cerrahi, kadın hastalıkları, göz hastalıkları, iç hastalıkları, kardiyoloji, tıbbi onkoloji, üroloji, ortopedi ve travma ile kulak, burun ve boğaz alanında tedaviye ihtiyaç duydu. Hastaların Samsun’u tercih nedenleri arasında hekimlerin başarısı ve alanlarında yetkin olması, uygun maliyetler, tedavilerdeki başarı oranının çok yüksek olması, güvenlik, ulaşımın kolay olması ve hastanelerde en son teknolojilerin kullanıyor olması yer aldı. Samsun’da sağlık turizminde öne çıkan alanlar ise genel cerrahi, plastik cerrahi, beyin cerrahisi, onkolojik cerrahi, fizik, tedavi ve rehabilitasyon, doku ve organ nakli, obezite ve metabolik cerrahinin yanı sıra kalp ve damar branşları oldu. Sağlık turizminin Samsun’da artması için doğrudan uçuş sayısının arttırılması, Samsun-Ankara hızlı tren hattının faaliyet geçirilmesi, sektör çalışanlarının kapasitesinin arttırılması, sağlık turizmi belgesine sahip kurum sayısının arttırılması, ön tanı merkezlerinin açılması ve benzeri gibi birçok alanda gelişim sağlanması gerekmektedir” şeklinde konuştu. Samsun’da 27 hastane mevcut Samsun’daki sağlık ordusu hakkında da bilgiler veren Bulut, “Samsun’da 17 kamu, 2 üniversite ve 8 özel olmak üzere toplam 27 hastane bulunuyor. Kamuda 3 bin 101, üniversitelerde bin 137 ve özelde bin 49 olmak üzere toplam yatak sayısı 5 bin 287. Samsun’da hastanelerde toplam 3 bin 760 doktor görev yaparken, 83 ambulans da hastanelerin emrinde bulunuyor. Ayrıca Samsun’da 153 aile sağlığı merkezi, 26 sağlık evi de bulunuyor” ifadelerini kullandı.
Eklem ağrılarına yüksek yoğunluklu elektromanyetik alan tedavisi
17 Mayıs 2024 Cuma - 11:21 Eklem ağrılarına yüksek yoğunluklu elektromanyetik alan tedavisi Dünyada en sık görülen sağlık sorunlarının başında bel ve eklem ağrıları gelirken, kimilerinde bu ağrılar oldukça hafif seyrederken kimilerinde katlanılmaz sancılara dönüşüyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Sinan Bağçacı, gelişen teknolojik yeniliklerin sayesinde ortaya çıkan yüksek yoğunluklu elektromanyetik alan tedavisi ile ağrılara yeni bir çözüm sunduklarını söyledi. Yapılan araştırmalara göre dünyadaki insanların; yüzde 88’i ağrıdan şikayet ediyor. Geleneksel tedaviye alternatif olarak kullanılan yüksek yoğunluklu alan tedavisinin doku iyileşmesinde, ağrının kesilmesinde, eklemlerin yeniden fonksiyon kazanmasında ve kasların güçlenmesinde kullanıldığı bilgisini veren Medicana Konya Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Sinan Bağçacı, hastaların klinik muayeneleri sonrasında kişiye özel seanslarla tedavi uygulandığını açıkladı. “Eklem ağrılarına elektromanyetik çözümler” Teknoloji geliştikçe yeni nesil robotik tedavi cihazları da artmaya başladı. Yüksek yoğunluklu elektromanyetik alan tedavisi ile hasarlı ya da etkilenen dokuların iyileştirilmesinin amaçlandığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Bağçacı, “Bel, boyun fıtığı, omuz kas-tendon zedelenmeleri gibi sorunlarda ve eklem kontraktürlerinde çok büyük bir grup hasta tedavi edilebilmektedir. Ayrıca ödemli bölgelerin tedavisinde de kullanılır. Kırık iyileşmesinde, kas güçlenmesini gerektiren durumlarda, kasların aşırı kasılma sonrasında tendonlarda kısalmaya neden olduğu bazı nörolojik hastalıklarda, eklemlerin kontraktürü yani hareketinin ileri derecede kısıtlanmasında oluşturduğu rahatsızlıkları da tedavi etmeye yardımcı olur’’ dedi. “Kıyafet üzerinden uygulanır” Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’ne yüksek yoğunluklu elektromanyetik alan tedavisi ile hastaların ağrılarını giderici alternatif bir destek geldiğini, kişinin vücuduna temas edilmeden kıyafet üzerinden uygulandığını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Bağçacı, cihazın bölgeye odaklanarak yaklaşık 10 santim derinliğe kadar etkinlik gösterdiği bilgisini verdi. Bu sayede çok derin dokulara nüfuz ettiği için etkinliğinin de yüksek olduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Bağçacı, “Bu şekilde kalça ve bel gibi ulaşılması ya da derin eklemlerin kapsülü gibi, zor bölgelerde de eklem ağrılarını giderici tedavi sunabilmektedir” diye konuştu. Yüksek yoğunluklu elektromanyetik alan tedavisinin doku iyileşmesini, ağrının kesilmesini ve eklemlerin yeniden fonksiyon kazanmasını, ayrıca kasların güçlenmesini sağladığını, ağrının hem akut hem de kronik safhasında hastalar rahatsızlık duymadan yapılabilecek bir tedavi olduğu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Sinan Bağçacı, “Bel ve boyun fıtıkları, omuz kas yırtılmaları, fibromiyalji, kırık iyileşmesi, sinir zedelenmesi, solunum problemleri, tenisçi dirseği, topuk dikeni, tendinit, epikondilit, tuzak nöropatiler, eklem kireçlenmeleri, disk patolojileri, ameliyat sonrasında eklemlerdeki fonksiyon kayıpları, felç sonrasında gelişen kas kasılmaları ve güç kayıplarında kullanılmaktadır. Ayrıca sporcuların spor yaralanması sonrasında rehabilitasyonunda etkin şekilde kullanılmaktadır” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Saime Paydaş:
17 Mayıs 2024 Cuma - 10:51 Prof. Dr. Saime Paydaş: Yüksek tansiyonun tütün kullanımı ve kan şekeri gibi diğer risk faktörlerinden daha fazla ölüme yol açtığına dikkat çeken İç Hastalıkları Hekimi Prof. Dr. Saime Paydaş, hipertansiyonun bazen hiç belirti göstermediğini ve bu nedenle “sessiz katil” olarak anıldığını söyledi. Prof. Dr. Paydaş, çocukluk çağı dahil her yaşta tansiyon ölçülmesini tavsiye etti. Tüm dünyada, özellikle düşük ve orta gelirli bölgelerde hipertansiyon farkındalık oranını artırmak, önlem alabilmek ve tedavi edilebilmesi için doğru tansiyon ölçümü konusunda farkındalığı artırmak amacıyla her yıl bir dizi etkinlik düzenlenen 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü’nün bu yılki teması “Kan Basıncını Doğru Ölçün, Kontrol Edin, Daha Uzun Yaşayın” olarak belirlendi. İç Hastalıkları Hekimi Prof. Dr. Saime Paydaş, Dünya Sağlık Örgütü Hipertansiyon Raporu’na göre hipertansiyonlu kişi sayısının son 30 yılda 2 kat artarak 1,3 milyara yükseldiğini aktararak “Hipertansiyon; inme, kalp krizi, aritmi, kalp yetersizliği, böbrek hasarlanması ve birçok sağlık problemlerine yol açan önemli bir halk sağlığı problemidir. Hipertansiyonun erken tanı tedavisi ile bu organ hasarlanmaları önlenebilir. Yüksek tansiyon; tütün kullanımı ve kan şekeri gibi diğer önde gelen risk faktörlerinden daha fazla ölüme yol açmaktadır” diye konuştu. Hipertansiyon ve risk faktörleri yönetiminde düşük sodyumlu (tuz) sağlıklı diyet, sağlıklı kiloyu sağlamak ve devam ettirilmesi, alkol ve sigaradan kaçınılması ve düzenli fizik egzersizin başarıyı artıracağını belirten Prof. Dr. Paydaş bu önlemlerin sağlıklı yaşam için ve her hastalıkta geçerli olduğunun altını çizdi. “Çocuklar dahil her yaşta tansiyon ölçülmeli” Hipertansiyonun en sık rastlanan belirtilerini “baş dönmesi, baş ağrısı, kalp ağrısı, kulak çınlaması, nefes darlığı, çift veya bulanık görme, burun kanamaları, düzensiz kalp atışları” olarak sıralayan Prof. Dr. Paydaş “Ancak bu belirtilerin hiçbiri olmadan da kişide sessizce ileryen hipertansiyon olabilir. Bu nedenle çocuklar dahil her yaşta herkesin tüm muayenelerde kan basıncı ölçülmelidir. Ayrıca tarama amaçlı olarak da kan basıncı ölçümü ile ilgili aktiviteler düzenlenmeli ve toplumun katılımı sağlanmalıdır” dedi. Hipertansiyonun yüzde 90 kadarının nedeninin bilinmediğine değinen Prof. Dr. Paydaş “Genetik faktörler, diyet, tuz, alkol, sigara, fiziksel aktivite, uyku kalitesi, stres gibi yaşam tarzı ile ilgili faktörler, gürültü, ısı değişiklikleri, hava kirliliği gibi çevresel faktörler hipertansiyon gelişmesinde önemlidir. Hastaların önemli kısmında; hipertansiyona diyabet, obezite, dislipidemi, alkol ve sigara kullanımı eşlik eder. Hipertansiyona bağlı organ hasarlanması en çok kalp, böbrekler, göz, beyin, aorta ve diğer damarlarda olur” diye konuştu. “Evde normal ofiste yüksek ise: Beyaz yakalı hipertansiyon” Prof. Dr. Paydaş kan basıncı değerlerinin ofis ölçümlerinde 120/80 mmHg aralığında optimal, 120-129/80-84 mmHg aralığında normal, 130-135/85-89 mmHg aralığında yüksek normal, 140-159 ile 90-99 mmHg aralığında Evre 1 Hipertansiyon, 160-179 ile 100-109 mmHg aralığında Evre 2, 180/110 mmHg aralığında Evre 3 olarak tanımlandığını; ev ölçümlerinde ise 135/85 mmHg aralığında hipertansiyon olarak kabul edildiğini ifade etti. Kan basıncının ofiste yüksek, ev ölçümlerinde normal değerlerde olmasına “Beyaz gömlek hipertansiyonu”, ev ölçümlerinde hipertansiyon olmasına rağmen ofiste normal olmasına da ”Maskeli hipertansiyon” denildiğini belirten Prof. Dr. Paydaş bu hastaların aslında hipertansif olduğunu ve bu nedenle ev ölçümlerinin hem tanı, hem de tedaviye uyum sağlanması için önemli olduğunu anlattı. 18 yaş üstündeki her 3 kişiden birinde görülen hipertansiyon sıklığının yaşla arttığına değinen Prof. Dr. Paydaş şunları ifade etti: “Tüm hastalarda ilaçsız tedavi uygulanması gerekir. Günlük 4 gram tuz, sebze meyve ağırlıklı beslenme, düzenli egzersiz, sigara ve alkolün kesilmesi, ideal vücut ağırlığının sağlanması önemlidir. Bu tedbirler yaklaşık 1 yüksek tansiyon ilacı kadar etkili olabilir. Hipertansiyon; genellikle hayat boyu tedavi gerektiren kronik bir hastalık/sendromdur. Yaşam tarzı değişikliklerine mutlaka devam edilmelidir. Böylece ilaç sayısı azalacak ve tedavi başarısı artacaktır. Hedef kan basıncına ulaşıldığında ilaç tedavisi asla kesilmemelidir. Doz ve ilaç değişiklikleri klinik duruma göre düzenlenebilir. Hipertansiyon tedavisinde öncelikle önerilen ilaç grupları önemli olmakla birlikte hedef kan basıncına ulaşmak çok daha önemlidir. Tedavi kişiselleştirilmelidir”.
Uzmanı uyardı: "Fazla kilolu erkekler kısırlık riski altında"
17 Mayıs 2024 Cuma - 10:40 Uzmanı uyardı: "Fazla kilolu erkekler kısırlık riski altında" Dünyada evli çiftlerin yaklaşık yüzde 15’inin kısırlık problemi ile mücadele ettiğini belirten Üroloji Uzmanı Prof. Dr. İsa Özbey, "Son yıllarda bu oran yüzde 35’e yaklaşmaktadır. Yapılan çalışmalarda erkeklerde sperm sayısının giderek azaldığı tespit edilmiştir. Sperm sayısının azalmasında çevre kirliliği, GDO’lu gıdaların tüketiminin artması, sigara, alkol, ilaç kullanımlarının artması gibi faktörler sorumlu tutulmaktadır. Aşırı kilo ve obezite çağımızın vebası olarak giderek artmakta ve kısırlığa sebep olabilmektedir" dedi. VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. İsa Özbey, erkek kısırlığı hakkında açıklamalarda bulundu. Kısırlığın kısaca tanımını yapan Prof. Dr. Özbey, "Evli çiftlerin 1 yıl süre ile korunmasız ilişkiye rağmen çocuk sahibi olamamalarına kısırlık diyoruz. Kısırlığın 1/3’ünde erkek, 1/3’ünde kadın ve 1/3’ünde ise her iki eşte de problem vardır. Yani yaklaşık olarak kısırlığın yüzde 50’sinde erkekte problem vardır" dedi. "Kısırlık oranı giderek artıyor" Dünyada evli çiftlerin yaklaşık yüzde 15’inin kısırlık problemi ile mücadele ettiğini söyleyen Özbey, "Ne yazık ki bu oran giderek artmaktadır. Son yıllarda bu oran yüzde 35’e yaklaşmaktadır. Yapılan çalışmalarda erkeklerde sperm sayısının giderek azaldığı tespit edilmiştir. Sperm sayısının azalmasında çevre kirliliği, GDO’lu gıdaların tüketiminin artması, sigara, alkol, ilaç kullanımlarının artması gibi faktörler sorumlu tutulmaktadır" şeklinde konuştu. "Yüzde 50-60’ının nedenini öğrenebiliyoruz" Kısırlık tanısının nasıl konduğuna ve nedenlerine değinen Prof. Dr. Özbey, "Kısırlık nedeniyle başvuran erkek hastalarda ilk yapılması gereken test ’spermiyogram’ testidir. Diğer ek testler spermiyogram adını verdiğimiz sperm tahlili sonuçlarına göre istenmelidir. Sperm sayısı 10 milyon/mL’nin altında ise hormon testleri, 5 milyon/mL’nin altında ise genetik testler istenmelidir. Bütün bilimsel ve teknolojik gelişmelere rağmen günümüzde erkek kısırlığının yalnızca yüzde 50-60’ının nedenini öğrenebiliyoruz. Geri kalan nedenleri bilmiyoruz ancak tahmin edebiliyoruz. Muhtemelen çevresel faktörler, beslenme alışkanlıkları, GDO’lu gıdalar ve genetik faktörler sorumludur" diye konuştu. "Tüp bebek yöntemi ile hastaların yüzde 65-70’i çocuk sahibi olabilmektedir" Tedavi seçeneklerini de anlatan Özbey, "Erkek kısırlığında karşılaştığımız hormonal nedenler ilaç ile tedavi edilirken, varikosel (testis torbası içerisinde yer alan damarların şişmesi) gibi hastalıklar ameliyat ile düzeltilebilmektedir. Varikoselin birçok tedavi yöntemi olmasına rağmen günümüzde en etkili tedavi yöntemi mikroskobik varikoselektomi cerrahisidir. Mikroskobik varikoselektomi ile hastaların yüzde 40-80’i normal yolla baba olabilmektedir. Sebebi açıklanamayan kısırlıkta; yaşam tarzı değişiklikleri, sağlıklı beslenme, antioksidan ilaçlar ve tüp bebek yöntemleri kullanılmaktadır. Tüp bebek yöntemi ile hastaların yüzde 65-70’i çocuk sahibi olabilmektedir. Kısırlığı olan erkeklerin yaklaşık olarak yüzde 10’unda menide hiç sperm bulunmaz. Bu hastalarda ’mikro-TESE’ denilen ameliyat ile yüzde 65 oranında sperm bulunabilmektedir" ifadelerini kullandı. "Aşırı kilo neden olabilir" Yine önemli konulardan birisinin de bazı ilaçların kısırlık yapabilmesi olduğunu belirten Üroloji Uzmanı Prof. Dr. İsa Özbey, "Bu konuda da her hekim mutlaka çocuk beklentisini sorgulayıp sonrasında ilaç başlamalıdır. Aşırı kilo ve obezite çağımızın vebası olarak giderek artmakta ve kısırlığa sebep olabilmektedir. Erkeklik hormonu olan testosteron yağ dokusunda kadınlık hormonu ’östradiol’e dönüşmekte ve kısırlığa yol açabilmektedir. Bu nedenle kilolu erkeklerde kilo verilmesi bir tedavi seçeneği olabilmektedir" dedi.