SAĞLIK - 29 Mart 2018 Perşembe 13:26

Türkiye’de 2017 yılında 23 bin aile çocuklarına aşı yaptırmadı

A
A
A
Türkiye’de 2017 yılında 23 bin aile çocuklarına aşı yaptırmadı

KLİMİK Derneği Başkanı Prof.

KLİMİK Derneği Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, 2017 Yyılında 23 bin ailenini çocuğuna aşı yaptırmadığını belirterek, "Bu artış devam ettiği takdirde önümüzdeki yıllarda büyük salgınlar kaçınılmaz olacaktır" dedi.


Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği’nce (KLİMİK) bu yıl 19’ncusu gerçekleştirilecek kongrede , enfeksiyon hastalıklarında en güncel gelişmeler gözden geçirildi. Kırım kongo kanamalı ateşi, aşılar, hepatit, diyabetik ayak, antibiyotik direnci ;HIV, batı nil ateşi, tüberküloz, herpes virüsü ele alınan başlıklar arasında yer alıyor.


KLİMİK Derneği Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, çocuklara aşı yapmayan ailelerin oranının her geçen yıl arttığını belirterek, "Son yıllarda ülkemiz de dahil olmak üzere tüm dünyada bilimsel düşüncenin yerini metafizik görüşlerin, batıl inançların, doğaya dönme veya organik yaşam adı altında bilimsel olmayan bir takım moda akımların almasıyla birlikte aşı karşıtlığı da kendine çok sayıda taraftar bulabilmektedir. Bu nedenle son zamanlarda ülkemizde çocuklarına aşı yaptırmayan ailelerin sayısı tehlikeli bir şekilde artmaktadır: 2014’te bin 370, 2015’te 5 bin 091, 2016’da 11 bin 470 , 2017’de 23 bini geçmiştir. Bu artış devam ettiği takdirde önümüzdeki yıllarda büyük salgınlar kaçınılmaz olacaktır. “Aşı olmaya gerek yok, aşılar hastalıkların doğal seyrini bozar, vücuda zarar verir. Bunun yerine hasta olmak daha iyidir” gibi bir takım söylemlerle çok sık karşılaşıyoruz. Eğitimli diyebileceğimiz insanlar arasında bile taraftar bulabiliyor. Bu iddiayı dile getirenlerin çoğunun iyi niyetli olmadıklarını, dikkat çekip meşhur olarak kendilerine bir çıkar sağladıklarını çok açık görüyoruz. İyi niyetli olanların ise bilim ve tarih bilgisinden yoksun olduklarını söyleyebiliriz" dedi.


"Aşılar bulunmadan önce bugün nadir gördüğümüz pek çok hastalık büyük salgınlarda çok sayıda kişinin ölümüne, sakat kalmasına sebep oluyordu" diyen Prof. Dr. Alpay Azap, "Bu kişiler örneğin büyük ozanımız Aşık Veysel’in çiçek hastalığından dolayı görme yeteneğini kaybettiğini bilmiyorlar. Çocuk felci nedeniyle pek çok çocuğun sakat kaldığını bilmiyorlar.Aşı karşıtlarının bilmedikleri önemli bir konu da aşıların sadece aşılanan kişiyi değil tüm toplumu koruduğu gerçeğidir. Aşılar sadece uygulandıkları kişiyi korumakla kalmazlar aşı yapılmayan veya yapılamayan kişileri de korurlar. Aşıyla bağışıklık kazanan kişiler enfekte olmayacakları için başkalarına da enfeksiyon bulaştıramazlar ve böylelikle enfeksiyonun toplumda yayılması da engellenmiş olur. Toplumda belli bir hastalığa karşı bağışık olan kişilerin oranı arttıkça hastalığın salgın yapma şansı da azalır ve bağışık kişi oranı belli bir eşiğin üstüne çıktığında salgın riski tamamen ortadan kalkar. Biz buna sürü bağışıklığı diyoruz. Hastalıklara göre değişmekle birlikte salgınların önlenebilmesi için sürü bağışıklığının yüzde 80’in üzerinde olması istenir ki bunun için toplumun yüzde 90’ının aşılanması gerekir. Bu nedenle aşı olmayan kişiler sadece kendilerini değil tüm toplumu, çocuklarına aşı yaptırmayan anne babalar sadece kendi çocuklarını değil tüm çocukları riske atmış olurlar. Aşılanma oranlarının düşmesi ciddi salgınları da beraber getirir. Örneğin eski Sovyetler Birliği’nde 1989’da 839 difteri vakası varken, aşılamanın durmasıyla 1994’te 50 bin olgu ve bin 700 ölüm gözlenmiştir. Aşılamayı bırakırsak hastalıklar ölümlerle geri gelecektir" şeklinde konuştu.



Aşılar her sene 2-3 milyon kişinin hayatını kurtarıyor


Aşıların birçok hastalığı önlediğini ifade eden Alpay Azap, "Aşılama oranları artırılabilse her yıl 1,5 milyon insanın daha hayatı kurtulabilir. Aşıyla önlenebilir hastalıklardan 2015 yılında her gün 5 yaş altı 16 bin çocuk öldü. Günde 16 bin çocuktan bahsediyoruz. 2000-2016 yıllarında sadece kızamık aşılaması sayesinde 20.4 milyon ölüm engellendi. Hepatit B aşısı karaciğer kanserinden, HPV aşısı rahim ağzı ve genital kanserden korur. Çünkü bu virüsler kansere neden olurlar. Düşük-orta gelir düzeyine sahip ülkelerdeki kanserlerin yüzde 25’i aşıyla önlenebilir. Aşılar aynı zamanda antibiyotik kullanımını azaltarak antibiyotik direncinin yayılmasını engeller. Bildiğiniz gibi antibiyotik direnci de çağımızın önemli bir sorunu ve antibiyotiğe dirençli bakteriler nedeniyle çok sayıda insan hayatını kaybediyor 2050 yılında bu sayının yılda 10 milyon kişiye ulaşması bekleniyor. Antibiyotik direncinin yayılmasının en önemli nedeni ise antibiyotiklerin çok miktarda ve kullanımıdır. Aşı olan bireyler enfekte olmayacağı için antibiyotik kullanmaya da gerek kalmaz. Dolayısıyla aşılar antibiyotik direncini de önler diyebiliriz. Örneğin dünyada tüm çocuklara pnömokok aşısı yapılsa antibiyotik kullanımında her yıl 11 milyon (günlük doz) azalma sağlanır. Aşılar antibiyotik direncini bu sayede önler" diye konuştu.



"Aşılar güvenlidir"


Aşıların güvenli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Alpay Azap, sözlerini şöyle sürdürdü: "Lisanslı bir aşı, kullanım için onay almadan önce çok sayıda deneme aşaması boyunca titizlikle test edilir ve piyasaya çıktıktan sonra düzenli olarak yeniden değerlendirilir. Bilim adamları ayrıca, bir aşının olumsuz bir etkiye neden olabileceğine dair olası bir durum için çeşitli kaynaklardan gelen bilgileri sürekli olarak takip ederler. Çoğu aşı reaksiyonları, genellikle lokal ağrı veya hafif ateş gibi geçicidir reaksiyonlardır. Nadiren ciddi bir yan etki bildirilmesi durumunda bilimsel kurullar tarafından hemen ciddiyetle araştırılmaktadır. Ancak şu da bilinmelidir ki tıpta bir yöntemin güvenli olup olmadığına karar verirken o yöntem uygulanmadığında neler olacağına da bakılır. Elbette aşılanma çok nadir (kabaca yüz binde bir ile milyonda bir arasında bir olasılıkla) ciddi yan etkiye neden olabilir. Ancak aşılanmamak çok daha tehlikeli ve zararlıdır. Zaman zaman şöyle şeyler de duyuyoruz; “Aşıyla vücuda çok antijen veriliyor. Bu kadar antijen çok zararlı. Bağışıklık sistemini mahvediyor”. Oysa hastalıkların kendisi vücuda aşılardan çok daha fazla antijen girmesine neden olur: Basit bir nezlede bile vücut 4-10 antijenle karşılaşır. Duyduğumuz bir diğer iddia da şu; “Aşılarla ilgili çok yan etki var ama aşı firmaları bunların bilinmesine engel oluyor”. Bu iddia da tamamen asılsızdır. Aşılar toplum sağlığını ilgilendiren ürünler olduğu için aşı uygulamaları bağımsız bilimsel kuruluşlar (Dünya Sağlık Örgütü, Uzmanlık Dernekleri, Avrupa Hastalık Kontrol Merkezi) ve ulusal sağlık otoriteleri tarafından günü gününe izlenmektedir. Tüm dünyada çok titiz çalışan aşı yan etkisi takip sistemleri vardır ve aşılar yan etki açısından ilaçlardan çok daha yakın takip edilir. En ufak bir şüphe oluştuğunda bağımsız bilim insanlarından oluşan komisyonlar kurularak araştırılır, bilimsel ortamlarda şeffaf bir şekilde paylaşılır, tartışılır ve sonuçlar tüm hekimlere ve sağlık çalışanlarına duyurulur."


Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hast. Der. Yön. Kurulu Üyesi ve KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Önder Ergönül, yaptığı konuşmada, Türkiye, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ile 15 yıl önce tanıştı. İlk tanı 2002’de konulmuştu. Artık ülkemiz bu hastalık konusunda yayınları ve çalışmalar ile dünyanın en deneyimli ülkesi. Kongrede KLİMİK Derneği olarak Kırım Kongo Kanamalı Ateşi oturumu yapacağız. Rusya ve İran’dan misafirlerimiz var. Bu hastalığın dünyada en çok görüldüğü ülke Türkiye, İran ve Rusya. Üç ülke deneyimlerini paylaşacak" dedi.



Türkiye’de kırım kongodan 500 kişi hayatını kaybetti


Kırım Kongo hastalığı ile ilgili önemli açıklamalarda bulunan Prof.Dr. Önder Ergönül, "Mart ayı ile birlikte bu hastalık için riskli bir döneme giriyoruz. Kırım Kongo gerçek bir hastalık ülkemiz için. 15 yılda, 10 binin üzerinde kişide görüldü ve 500 kişi hayatını kaybetti. Bu dünyadaki en yüksek rakam. Bu vakaların tümünün laboratuvar tanısı kesinleşmiştir ve böyle bir kayıt sistemi hiçbir ülkede yok. Bir yandan vaka sayıları azalmaya başladı, en yüksek olduğu yıllar 2012-2013 idi, sonra tüm salgınlarda olduğu gibi tepe noktasına ulaştı ve inmeye başladı. Tüm salgınlar bir çan eğrisi yaparlar yani bir tepe noktası olur, sonra tepe noktasından aşağı iniş başladı. Vaka sayısı geçen sene 340 civarı biz bunu bu arada tahmin edebiliyoruz" dedi.


Hastaların hastaneye geç başvurması ölüm oranını artırdı


Ergönül, "Türkiye’de hastalık artık öğrenildi, hekimler de vatandaşlar da bilmiyordu. Halkımız doktora geç başvuruyordu. Geç başvuran kişilerde ölüm oranı doğal olarak çok yüksek oluyor. Tedavi olamayacakken başvuruyor , hastalık süresi toplam 10 gün. Erken başvurursanız tedavi olma imkanı var. İlk üç gün içinde bir ilaç almak gerekiyor. Erken dönemde ilaç alan hastalarda ölüm oranı çok daha düşük. Bilincin artması ile artık kanama aşamasında yani geç gelen vak’alar azaldı" diye konuştu.



Kırım Kongonun en sık görüldüğü bölgelerde sağlık merkezleri açıldı


Hastalık nedeniyle birçok bölgede sağlık merkezlerini açıldığını ifade eden Prof.Dr. Önder Ergönül, "Hastalık ilk görülmeye başladığında hastalar Ankara’ya geliyordu. Sonra Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne gitmeye başladılar. Ama artık bölgelerde merkezler oluşmaya başladı. Çorum Hitit Üniversitesi , Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Tokat Gazi Osman Paşa Üniversitesi’nde artık bu hastalara tedavi yapan merkezler var" şeklinde konuştu.



Ölümlerin bir nedeni de ilaç tartışması


Prof.Dr. Önder Ergönül, şunları söyledi: "Vak’aların en çok görüldüğü 2007, 2013 ,2014, 2015 yılında en çok ölümler oldu. O yıllarda bir ilaç tartışması oldu. Hastalarda kullanılsın mı , kullanılmasın mı şeklinde. Biz kullanılmasından yanaydık. Gereksiz yere vakit kaybedildi. Bazı hekimler ilaca inatla karşı durdular. Ölen sağlık çalışanları oldu. İlaç kullanımı olsaydı kaybedilmeyeceklerdi. Bunu bilimsel çalışmalar sonrasında net söyleyebiliyoruz. O dönemde meslektaşlarımız yanlış yönlendirildi. İlaca çok değişik kişisel, politik, sosyal nedenlerle karşı gelindi. Türkiye dışında karşı gelen olmadı tüm dünyada. Ruslar , İranlılar ilacı kullandılar. Bu nedenle ölüm oranları çok daha düşük. Ama ülkemizde bir kesim buna ısrarla karşı çıktı. Rakamlara bakılacak olursa bu bölgesel olarak da görülecektir, incelenmesi gerekir. Kimi zaman ilacın etkili olmadığı iddia edildi. Oysa ilacın etkili olduğunu gösteren yayınlarımız vardı. O dönem belli bölgelerin incelenmesini talep ediyoruz, kayıtlar incelenirse bu açığa çıkacaktır. İlacın erken verilmesi durumunda koruyuculuğu var, 2003 ve 2013 yıllarında yayınlamıştık. Dünyada ilacı erken dönemde alan sağlık çalışanlarından bir tek ölüm vak’ası yok. Tüm dünyada toplam 175 sağlık çalışanını izledik, bu dönemde ribavirin alan sağlık çalışanlarında bir tek ölüm vak’ası yok."



Yılda 1 milyon kişi Hepatit B’den hayatını kaybediyor


KLİMİK Derneği Genel Sekreteri Doç.Dr. Süda Tekin ise , Hepatit B, hepatit C ve hepatit D virüslerinin kronik karaciğer hastalığı, siroz ve karaciğer kanserine yol açtığını belirterek, "Global olarak Hepatit B ve Hepatit C, ülkemiz dahil tüm dünyada karaciğer sirozu ve kanserinin yüzde 50’sinden fazlasından sorumludur. Amerika’da karaciğer nakli gereken hastaların yaklaşık yüzde 40’ından Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi’nde karaciğer nakli olan hastaların nakil nedenlerinin yüzde 61’inin hepatit B veya C bağlı olduğu bildirilmiştir. Dünya nüfusunun 3’te birinin (yaklaşık 2 milyar kişi) hepatit B virüsü ile karşılaşmış olduğu, yaklaşık 400 milyon kişide kronik hepatit B enfeksiyonu geliştiği ve yılda yaklaşık 1 milyon kişinin bu enfeksiyon nedeniyle kaybedildiği tahmin edilmektedir. Ülkemizde ise bölgesel ve yaşa bağlı farklar olsa da genel anlamda görülme sıklığı yüzde 2.7- 5.3 arasındadır. Risk gruplarında görülme sıklığı daha yüksektir. Hepatit C virüsü ile dünyada 130-210 milyon kişi enfekte olmuştur. Ülkemizde genel sıklık yüzde 0.5-1 arasındadır, ancak ileri yaşlarda enfeksiyonun görülme sıklığı artmaktadır" dedi.



Yeni Hepatit C ilaçları ile Türkiye’de yaklaşık 13 bin hasta tedavi alıyor


Doç.Dr. Süda Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kronik hepatit C tedavisinde kullanılan yeni ilaçlar, ülkemizde 18 Haziran 2016 tarihinde yayınlanan ve 07.10.2016 tarihinde güncellenen Sağlık Uygulama Tebliği doğrultusunda geri ödeme kapsamına alındı. Yaklaşık 100 bin liraya mal olan ilaçların geri ödeme kapsamına alınması ile birçok hastaya tedavi verme olanağı elde ettik. Sağlık Bakanlığı tarafından tedavi alan hasta sayısı ile ilgili resmi olarak açıklanan net bir sayı olmamakla beraber, yaklaşık 12.000-13.000 civarında hastanın tedavi aldığı tahmin edilmektedir. Bu sayı önümüzdeki günlerde daha da artacaktır. Tedavi verdiğimiz hastalarda başarı oranı çok yüksek. Mevcut yasa gereği tüm kronik hepatit C hastaları yeni tedavi seçeneklerini kullanamıyor. Ülkemizde tedavi verilen hasta sayısı çok düşüktür. Tedavi verilmesi beklenen hasta sayısının yaklaşık 60 bin civarında olduğu ön görülüyordu, ancak bu rakamın çok gerisinde kalınmıştır. Testi pozitif olan kişilerin yaklaşık yüzde 10’u hepatit C hastası olduğunu biliyor. Halkın bilgilendirilmesi, HCV riski yüksek olan özel hasta gruplarına ulaşılması, hepatit ilaçlarının tüm ülke genelinde ulaşılabilir olmasının sağlanması, yasa gereği tedavi veremeyen tüm branş hekimlerine yönelik kısıtlamanın ortadan kaldırılması ve en önemlisi viral hepatitlerin önlenmesine, kontrolüne ve elimasyonuna yönelik Sağlık Bakanlığı düzeyinde ulusal eylem planının zaman kaybetmeden yürürlüğe konulması gerekmektedir. Ancak bu şartlar sağlandığında HCV enfeksiyonun tamamen ortadan kalkması gündeme gelebilir."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Yenilenen Renault Trucks TCKD serisi göz doldurdu Koçaslanlar Otomotiv, Logitrans Fuarı’nda Renault Trucks’ın yenilenen TCKD ürün gamını sektörle buluşturdu. Koçaslanlar Otomotiv, Logitrans Fuarı’nda sektörün nabzını tutmaya devam ediyor. Bu yıl fuarda yenilenen Renault Trucks, TCKD ürün gamını ziyaretçilerle buluşturdu. Yenilenen modeller, taşımacılık sektöründe fark oluşturacak özellikleriyle büyük ilgi gördü. Koçaslanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Koçaslan, fuara dair şu değerlendirmelerde bulundu: "Logitrans Fuarı, lojistik ve taşımacılık sektörünün en önemli buluşma noktalarından biri. Koçaslanlar Otomotiv olarak Renault Trucks ile çeyrek asrı aşkın süredir devam eden iş birliğimizi burada sergilemekten büyük gurur duyuyoruz. Araç sergileyen tek firma olmamız, sektöre olan desteğimizi ve öncü duruşumuzu bir kez daha ortaya koyuyor. Yenilikçi ürünlerimiz ve çözümlerimizle lojistik profesyonellerine değer katmaya devam edeceğiz." Renault Trucks’ın üstün teknolojisini temsil eden TCKD serisi, bir önceki nesline göre yüzde 3’e kadar yakıt tasarrufu sağlıyor. Turbo Compound teknolojisi ve aerodinamik tasarımı sayesinde hem çevre dostu hem de ekonomik bir seçenek olarak öne çıkıyor. Yenilenen TCKD modelleri GSR güvenlik paketi ile sürüş güvenliği ve kontrolünü yeni bir seviyeye taşıyor. Koçaslanlar bünyesindeki yaygın servis ağı ve kişiye özel bakım paketleri ile müşterilere avantajlı fırsatlar sunuluyor.
Kayseri MHP, Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz hakkında suç duyurusunda bulunacak Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli hakkında dezenformasyon yaptıkları gerekçesiyle gazeteciler Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını duyurdu. Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz hakkında ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçlamasıyla bugün soruşturma başlatılmıştı. İstanbul başsavcılığınca resen başlatılan soruşturmaya Altaylı’nın ’Enkazdan korkmayan mapustan korkmaz’ başlıklı yazısı, Saymaz’ın ise ’Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli’ye MHP’li vekillerle ilgili bazı görüntüler izletti’ iddiası gerekçe gösterilmişti. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir de dezenformasyon yaptıkları gerekçesiyle gazeteciler Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ile duyurdu. Özdemir konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; “Bazı basın yayın organlarında Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Genel Başkanımız Devlet Bahçeli hakkında ortaya atılan bir yalan üzerinden sürdürülen dezenformasyonla alakalı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın tespitleri ve kamuoyunu bilgilendirmesinin akabinde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu’nca, Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz hakkında başlatılan resen soruşturma, dezenformasyonla mücadele anlamında sergilenen müspet ve saygın bir gelişme olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Genel Başkanımız, partimiz ve dava arkadaşlarımız hakkında sürdürülen ve sürdürülecek her türlü yalan ve iftiraya dayalı yayınları dikkat ve titizlikle takip etmekteyiz. Sistemli bir şekilde yalan ve iftiralar ile dezenformasyon oluşturarak hareket eden ve bu kirli eylemlerini basın kimliği arkasında gizlenerek sürdürenler hakkında hukuk nezdinde hesaplaşacağız. Bu kapsamda Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz ile beraber, ilgili yayınların gerçekleştirildiği medya kuruluşları hakkında da Milliyetçi Hareket Partisi olarak suç duyurusunda bulunuyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
İzmir Başkan Saygılı: "Bizim ahdimiz büyük ve güçlü Türkiye" AK Parti Urla 8. Olağan Kongresi’nde konuşan il başkanı Bilal Saygılı, "Bizim mücadelemiz gelecek nesiller, mutlu bir memleket içindir. Bizim yolumuz hakkın, hakikatin ve alın terinin yoludur." dedi. Hakan Çeken Kültür Merkezi’nde düzenlenen AK Parti Urla 8. Olağan Kongresi’ne AK Parti Gençlik Kolları Başkanı ve İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan, AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı, İzmir İl Koordinatörü Ahmet Sami Ceylan, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya ve teşkilat mensupları katıldı. AK Parti Gençlik Kolları Genel Başkanı ve İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan, konuşmasına Seferihisar’da görevi başında saldırıya uğrayan emniyet mensuplarına acil şifalar dileyerek başladı. İnan, AK Parti’nin, partilerinin Türkiye’yi 22 yıldır hep ileriye götürdüğünü söyledi. AK Parti’nin gençlik kolları kongrelerinin devam ettiğini belirten İnan, "Şehir şehir, ilçe ilçe geziyoruz. 23 yılın sonunda hala partimize çok büyük bir ilgi var. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a çok büyük bir muhabbet var. Buna şahitlik ediyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan demokrasi mücadelesiyle iş başına gelmiş bu yüzyılın en büyük lideridir." dedi. "İzmir hak ettiği yerel yönetim hizmetlerini alamıyor" "İzmir’in geleceğinden tam 25 sene çaldılar" diyen İnan, şöyle devam etti: "Sayın Özgür Özel’e seslenmek istiyorum: Büyükşehir belediyesi en pahalı su ücretini İzmirli hemşehrilerimizden alıyor. Su ücreti almaya gelince gerçekten çok iyisiniz. Her defasında topu bize atmayı marifet biliyorsunuz. Neden İzmir Körfezi’ni temizleyemiyorsunuz? Bizim hemşerilerimiz kimin yalan, kimin doğru söylediğini eminim ki çok iyi bilir. Sonra çıkmış İzmir milletvekillerine İzmir’i sevmekten bahsediyor. Yesinler sizin İzmir sevginizi. İzmir Körfezi’ni resmen foseptik çukuruna çevirdiniz. Şehrin kanalizasyonunu İzmir Körfezi’ni boşaltarak mı İzmir’i seveceksiniz? İzmir milletvekilleri olarak AK kadrolar olarak İzmir sevgimizin üçte birini versek ve böyle bir imkanımız olsa gece gündüz demeden bu şehir için çalışmanız lazım.” Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un İzmir Körfez’inden alınan bir kavanoz numuneyi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirdiğini hatırlata İnan, "İşte sizin İzmir sevginiz o kavanozun içindeki sudur. O kavanoz bu 25 senelik ihanetinizin yansımasıdır. O kavanoz bugünkü Cumhuriyet Halk Partisi’nin özetidir. Konser vurgunlarının dibi gözükmüyor. Bu milletin bütçesini, bu milletin vergilerini konser uğruna şarkı söyleye söyleye soyuyorlar. Tüm belediyelerde işçiler haklarını alamazken, sendikalar ilçelerde ayaktayken, bunlar milyon dolarlık bütçeleri, yandaşlarına konser bahanesiyle peşkeş çekiyorlar. Bir de kültür festivallerimize dil uzatıyorlar. Kültür Bakanlığı olarak harcamalarımızın doğrudan hepsi sanatçılara gidiyor. Ama sizin harcadığınız o paralar sanatçılara gitmiyor." diye konuştu. CHP’li belediyelerin hiçbir faaliyet yapacak güçlerinin kalmadığını öne süren İnan, "Örneğin Selçuk Belediyesi gelirlerinin yüzde 60’ını Meryem Ana’daki otopark gelirlerinden sağlıyor. Buradan söylemek istiyorum; Selçuk gibi bir belediyede böyle güzel bir turizm dolu bir ilçede bir otoparka bel bağladıysanız zaten belediyecilik noktasında vay halinize diyoruz. Otoparkı kullanmak için izinleri de zaten yok. Belediye başkanı Barcelona seyahatinden döner dönmez aklına ilk iş otopark paraları gelmiş. Zaten siz işinizi düzgün yapsanız izinsiz otoparka da ihtiyacınız kalmaz." diye konuştu. Saygılı: "Daha çok çalışacağız, daha çok gayret edeceğiz, daha çok gönüle gireceğiz’’ AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı da, "Türkiye Yüzyılı muştumuzu ilçe ilçe, şehir şehir büyütüyoruz. Buradan Seferihisar’a geçecek, teşkilatımızla ahdimizi yineleyeceğiz. Bizim ahdimiz büyük ve güçlü Türkiye davası içindir. Bizim mücadelemiz gelecek nesiller, mutlu bir memleket içindir. Bizim yolumuz hakkın, hakikatin ve alın terinin yoludur. Urla da Türkiye Yüzyılı muştusuyla; ahdini yineleyecek. Urla ana kademesiyle, kadın ve gençlik kollarıyla, mahalle yönetimleriyle hakkın, hakikatin ve mücadelenin yolunda yürüyecek. Bu yolun lideri Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. O’nunla aynı davaya omuz vermek hepimiz için bir tarihi onur nişanı ve evlatlarımıza miras bırakacağımız şerefli bir mazidir. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan demek; Türkiye’nin mahkûm edildiği terör belasının belini kıran irade demektir. Recep Tayyip Erdoğan, kendi milli savunma sanayisini yeniden ayağa kaldıran güçtür. Recep Tayyip Erdoğan, ulaşımda, eğitimde, sağlıkta, teknolojide Türkiye’ye çağ atlatan liderdir. Bizim Cumhurbaşkanımız 15 Temmuz darbecilerine meydanı bırakmayarak halkıyla sokağa inen tarihteki ilk siyasidir. 23 yıl boyunca Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti; kadrolarıyla, plan ve projeleriyle, eser ve hizmet siyaseti ile, önce insan diyen politik felsefesiyle Türkiye’yi bir üst lige taşımıştır. Şimdi vakit Türkiye Yüzyılı vaktidir! Bu saatten sonra durmak, yorulmak, dinlenmek yok! Urla duramaz, İzmir duramaz, Türkiye duramaz! Daha çok çalışacağız, daha çok gayret edeceğiz, daha çok gönüle gireceğiz. Urla’yı AK Parti’nin sancak ilçesi, İzmir’i de Türkiye Yüzyılı’nın öncü şehri yapacağız.’’ dedi. Başkan Saygılı, Urla’ya yaptıkları hizmetleri hatırlattı Urla’nın her şeyin en iyisini ve en güzelini hak ettiğini ifade eden Başkan Saygılı, "Urla’mızda 200 yataklı hastanemizi hizmete aldık. Halihazırda 100 yatak kapasitesi daha ilave edilmek üzere yatırım planına aldırdık. İhalesi yapılacak ve inşallah tam teşekküllü bölge hastanesi olarak hizmete alacağız. Güzelbahçe girişinden Karaburun’a kadar olan tek gidiş geliş olan yolu duble olarak sağolsun bakanlığımız yaptı. İlçe merkezimizin doğalgaz altyapı çalışmaları yüzde 70’i tamamlanmış durumdadır. Kalan kısımları ile alakalı çalışmalarımız devam ediyor. Urla’da Gençlik ve Spor Bakanlığımızın ihaleye çıkarmış olduğu gençlik merkezi ihalesi tamamlanmış olup yakın zamanda gençlerimizin ve Urlalı hemşerilerimizin hizmetine sunacağız. İlçemiz geçen dönem 4.5 yıl boyunca İçişleri Bakanlığımızca görevlendirilen bağımsız belediye başkanı tarafından yönetildi. Bu süreçte 258 bin metre kare parke yer serim çalışması yapıldı. 60 bin metrekare sıcak asfalt serim çalışması yapıldı. 163 bin metrekare zemin kaplama çalışması gerçekleşti. İskele Çeşme Altı zeytin alanı ve Özbek’te derme çatma yapılarla işgal edilen sahillerimiz vatandaşımızın kullanımına açıldı. İlçemize 17 adet park ve yeşil alan kazandırıldı. Peki şimdi CHP geldi. Ne yapıyor CHP? Yahu bir kanalizasyon inşaatını beceremiyor. Altyapı çalışması yapmıyor, ayaklarını uzatıp keyiflerine bakıyorlar. Biz Urla’da bu güçlü teşkilatın varlığı, çalışmaları ve azmiyle lale devrini bitirecek, eser ve hizmet devrini müjdeleyeceğiz. AK kadrolar yeniden Urla’yı ayağa kaldıracak. Bunun için var gücümüzle hep birlikte çalışacağız. Bugüne kadar göstermiş olduğu üstün gayret, çaba ve emeklerinden dolayı ilçe başkanımız Ömer Tiryaki’ye şükranlarımı sunuyorum. Bayrağı devralarak daha yukarılara taşıyacak olan Barış Bükülmez’e de muvaffakiyetler diliyorum.’’ diye konuştu. Kaya: "Yarımadayı foseptiğe mahkum ettiler" AK Parti İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya, "Türkiye’nin dört bir köşesinde olduğu gibi İzmir’imizde de kongrelerimizi gerçekleştiriyoruz. Bugün Urla’dayız. Yarımadamız, dünyanın en güzel coğrafyalarından birisidir. Urla’mız, Çeşme’miz, Seferihisar’ımız, Karaburun’umuz, dünyanın en güzel yerleri. Ama maalesef bu bölgeler belki de Türkiye’nin en çok foseptiğinin olduğu yerlerdir. Sene 2024, bakın Urla’da, Çeşme’de kanalizasyon yok. Hala maalesef alt yapı yok. Ve buraları kesintisiz çeyrek asırdır Cumhuriyet Halk Partili ilçe belediyeleri ve büyükşehir belediyesi tarafından yönetiliyor. Ve bu çağda, bu yılda hala foseptik ile karşı karşıyayız. CHP, hem hizmet yapmıyor, hem de yapmadığı hizmetin parasını alıyor. Buradaki hemşehrilerimizin takdirleri başımızın üzerindedir. Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy verdikleri halde hala daha yapılmaması da kabul edilebilecek bir şey değildir. Bu CHP beceriksizliği ve vurdumduymazlığıdır. " dedi. Konuşmaların ardından seçimlere geçildi. Mevcut başkan Ömer Tiryaki’nin aday olmadığı kongrede, Barış Bükülmez, AK Parti’nin yeni Urla ilçe başkanı oldu.
Konya Karapınar’da Uyuşturucu ile Mücadele Bilgilendirme toplantısı düzenlendi Konya’nın Karapınar ilçesinde ”En İyi Narkotik Polisi: Anne” projesi çerçevesinde Uyuşturucu ile Mücadele Bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Karapınar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü personeli ve öğrenci velilerine METEM toplantı salonunda ”En İyi Narkotik Polisi: Anne” projesi çerçevesinde Uyuşturucu ile Mücadele Bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Konya Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, uyuşturucu ve bağımlılıkla mücadeleye yönelik katılımcılara önemli bilgiler aktardı. Proje ile annelerin madde bağımlılığına karşı bilinçlendirilmesi ve ailede farkındalığın artırılmasının hedeflendiği kaydedildi. Uzmanlar, bağımlılıkla mücadelede aile içindeki iletişim ve farkındalığın önemine vurgu yaparken eğitimde, uyuşturucu madde kullanımı belirtileri, bağımlılığın önlenmesi, gençlerin risklerden korunması ve aile içi iletişimin önemi vurgulandı. Polisler, anne-babaların dikkat etmesi gereken ipuçlarını paylaşarak bağımlılıkla mücadelede anne rolünün önemine dikkat çekti. "Çocuklar için anneler özeldir" Yetkililer tarafından yapılan bilgilendirmede, "Uyuşturucuyla mücadelede annelere önemli görevler düşüyor. Annelerimizin çocuklarla iletişimi, şefkati ve farkındalığı, bu konuda yürütülen çalışmaların başarısı için büyük önem taşıyor. Güvenlik güçlerimiz bağımlılıkla mücadelede çaba gösterse de bu mücadelede annelerimizin desteğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü çocuklar için anneler özeldir" ifadeleri kullanıldı.