Hamas ve İsrail arasındaki ateşkesin sona ermesinin ardından İsrail, Gazze’ye hava ve kara operasyonlarını yeniden başlattı. İstanbul Esenyurt Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Sait Yılmaz, Arap ülkelerinin barışın sağlanması adına sükûnetini şu an için koruduklarını ancak savaşın çığırından çıkması halinde ise kendi çıkarlarını korumak için yoğun bir şekilde silahlanmaya başladıklarını kaydetti.
“Kara harekatı kaldığı yerden devam edecek”
İki taraf arasında sağlanan ateşkes sürecini “İsrail bu süreci askeri olarak yeniden organize olmak ve ikmal yapmakla geçirmiştir” diye yorumlayan Öğr. Üyesi Prof. Dr. Sait Yılmaz, “Sağlanan ateşkesle beraber hem savaşa ara verildi hem de insani yardım faaliyetleri ve rehine takasları konusunda bir gelişme sağlandı. İsrail halkı rehineler konusunda hassastı ve hükümet bu konuda halkına mesaj vermiş oldu” dedi.
Arap ülkeleri kendi çıkarlarını korumak için silahlanmaya başladı
Kara harekâtının savaşın seyrini nasıl etkileyeceğini anlatan Prof. Dr. Sait Yılmaz, “Savaşın sonucu ne olursa olsun Arap ülkeleri İsrail’le bir arada yaşamak zorunda olduklarını biliyorlar. Tepkileri çok dengeli, fevri davranmıyorlar. Sonuçta bakıldığında İsrail bu coğrafyanın kabul edilmesi gereken bir ülkesi. Savaş eğer daha insani bir şeklide sonuçlandırılırsa daha kalıcı bir barış olabilir. Amerika’nın istediği de bu. İbrahim Anlaşması, Arap ülkeleri ile İsrail’i birbirine yakınlaştırmıştı. Bu anlaşmaya dönülürse Orta Doğu’da istikrar olur, herkesin kabul edebileceği kalıcı bir barış sağlanır. Ancak savaş içinden çıkılamayan bir hal alırsa dengeler değişir, düşmanlıklar daha da kalıcı hale gelir. Taraflar bunun farkında ve bu yönde sükûnet gösteriyor. Ancak gözlemlediğimiz bir konu da bu savaşın çığırından çıkması halinde bütün Arap ülkeleri kendi çıkarlarını korumak için silahlanmaya başladığı. Ülkeler her türlü seçeneğe hazırlanmaya çalışıyor” diye konuştu.
“Hamasın saldırısı İsrail’i ülke güvenliği çevresinde bütünleştirdi”
Hamasın yaptığı operasyonun doğurduğu sonuç bakımından daha çok İran’ın işine geldiğini belirten Yılmaz, “Saldırı Arap- İsrail ve Türkiye- İsrail anlaşmasını önlemiştir. İbrahim Anlaşması’nın durmasına neden olmuştur. Ayrıca iktidar ve muhalefetin bütünleşmesi açısından İsrail’in daha çok işine yaradı. İsrail hükümeti ayakta zor duruyorken, şu anda ülke güvenliği etrafında bütünleştiler. Hamasın varmaya çalıştığı konu; savaşı içinden çıkılmaz hale getirip, İsrail’i Gazze’den çıkmak zorunda bırakarak, İsrail’i başarısızlığa uğratmak ve bu şekilde zaferini ilan etmek. Böylece Gazze’nin yönetimi olarak kalmak. Umudumuz diplomatik çözümün sağlanması, savaşın uzun sürmemesi ve insanların yaralarının bir an önce sarılmasıdır” dedi.
“Türkiye uzun vadeli milli çıkarları için dengeli politika izlemeli”
Bölgenin güçlü devletlerinden biri olarak Türkiye’nin kalıcı barışın sağlanması adına rol oynaması gerektiğini belirten Yılmaz, “Türkiye’nin bunu yaparken taraflara daha dengeli davranmasının çözüm için daha faydalı olacağını düşünüyorum. Dengeli politikayla İsrail’e daha çok sözümüzü geçirebiliriz. Masada istenileni daha çok alırız. Türkiye uzun vadeli milli çıkarları çerçevesinde davranmalı. Bu çıkarlar; Doğu Akdeniz’de, ekonomide ve uygulanan ambargoların kaldırılmasında yatıyor. Diplomasiye burada çok iş düşüyor. Türkiye, Filistin sonunun barışçı çözümünde ve Gazze’nin yeniden inşasında da en önemli aktör olabilir” dedi.
“Acil olarak insani yardımda bulunulmalı”
Savaş sonrasında uluslararası kamuoyunun üzerine düşen önemli sorumluluklar olduğunu ifade eden Yılmaz, “Batı Şeria’daki yönetim her ne kadar Filistin halkının temsilcisi olarak kabul edilse de Gazze’deki güvenliği sağlamakta ya da orayı yeniden inşa etmekte tek başına yetersiz olacaktır. Bugün olduğu gibi İsrail üstündeki gerekli baskının oluşturulması, savaş sonrası Gazze’nin güvenliğin sağlanması konusunda uluslararası kamuoyunun üzerine düşen çok şey var. Topraklarını terk eden insanların yeniden dönmeleri için gerekli tedbirleri almaları gerekiyor. İnsanlar topraklarına döndüklerinde yeniden İsrail’in ablukası altında yaşamamalı. Ablukada bir soykırımdır. İnsanca yaşama haklarının ellerinden alınmasıdır. Öncelikle ve acil olarak insani yardım yeterli seviyeye çıkarılmalıdır” diye konuştu.