GENEL - 07 Eylül 2018 Cuma 11:05

Doktorlardan et yiyin çağrısı

A
A
A
Doktorlardan et yiyin çağrısı

Silivri’de görülen şarbon vakasının ardından bazı vatandaşlar kırmızı et, süt ve süt ürünlerini tüketmekten kaçınmaya başladı.

Silivri’de görülen şarbon vakasının ardından bazı vatandaşlar kırmızı et, süt ve süt ürünlerini tüketmekten kaçınmaya başladı. Bunun üzerine doktorlar vatandaşlara “Et yiyin” çağrısında bulundu. Prof .Dr. Alpay Azap, “Az pişmiş veya çiğ et tüketmeyin. Pişirme kurallarına dikkat edildiği taktirde et tüketimiyle şarbon bulaşmaz, süt ve süt ürünleri de bulaştırıcı değildir“ dedi.


İstanbul Silivri’de kurbanlık bir büyükbaş hayvanda şarbon çıkması ve 6 kişide deri şarbonu tespit edilmesi hastalığı gündeme taşıdı. Hasta olmaktan korkan bazı vatandaşlar kırmızı etten uzak durmayı tercih ediyor.


Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap ve Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz bir açıklama yaparak, şarbonla ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı.


Şarbon hiçbir zaman kitlesel ölümlere yol açmadı


Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, şarbonun insan ve hayvanlarda bilinen en eski hastalıklardan biri olduğunu kaydederek, “Şarbon esas olarak ot yiyen hayvanların hastalığıdır. İnsanlara enfekte hayvanlardan bulaşan bir zoonozdur. Dünya tarihinde şarbon hiçbir zaman, veba, kolera, çiçek veya pandemik grip gibi kitlesel insan ölümlerine yol açmamıştır” dedi.


Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, insan şarbonunun, ABD ve AB ülkeleri gibi endüstrileşmiş ülkelerde, hayvan şarbonundaki azalmaya paralel olarak çok nadiren görüldüğünü ifade etti. Yavuz, “Buna karşın, bazı Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinde halen endemik olarak görülebilmektedir. Ülkemizde de yıllar içinde görülme sıklığı azalmıştır, ancak başta Doğu Anadolu Bölgesi olmak üzere birçok ilde hem hayvanlarda hem de insanlarda şarbon olguları halen görülmektedir. 2017 yılında Sağlık Bakanlığı’na 37 insan şarbonu olgusu bildirilmiş olup, bu rakam Avrupa’da yer alan ülkeler içinde en yüksek rakamdır. Şarbon, ABD’de 2001 yılında görülen biyoterör saldırısı ve damar içi ilaç bağımlılarında görülen injeksiyon şarbonu nedeniyle gelişmiş ülkelerde de halen önemini korumaktadır” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Yavuz, şarbon tedavisinde etkili antibiyotikler olduğunu kaydetti.


Şarbon soluma riski olanlara aşılama yapılmalı


KLİMİK Derneği Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, “Teması olmuş kişilerde şarbon gelişimini engellemek için yapılacaklar, temasın şekline göre (deriyle, ağızdan alarak, inhalasyonla vb) değişiklik göstermekle birlikte genel olarak temas sonrası profilaktik antibiyotik kullanımını ve aşılamayı içerir. Aşılama, şarbon sporu soluma riski olan kişilerde temas öncesinde de önerilebilmektedir. Şarbon hastalarından diğer sağlık çalışanlarına ve hastalara şarbon bulaşma riski yok denecek kadar düşüktür.


Bu hastalar için standart izolasyon önlemleri alınmalı, hastaların sağlam olmayan derisiyle temas edileceği zaman eldiven giyilmelidir. Aeorosol oluşumu veya sıçrama riski olan durumlarda uygun kişisel koruyucu malzemeler kullanılmalıdır (önlük, maske, gözlük vb). Hastaların ayrı odada yatırılması gerekmez” ifadelerini kullandı.


“Az pişmiş veya çiğ et tüketmeyin”


Prof. Dr. Alpay Azap, şarbon dahil çiftlik hayvanlarından bulaşacak tüm enfeksiyon hastalıklarından korunmak için alınabilecek kişisel önlemlerin, başta et ve süt olmak üzere hayvansal gıdaların çiğ olarak tüketiminden kaçınılması olduğunu belirtti. Azap sözlerine şöyle devam etti:


“Etlerin iyi pişirilmesi, etlerin kesildiği yüzeylerle ve malzemelerle çiğ sebze ve meyvelerin temas ettirilmemesi, hasta hayvanların kesilmemesi, hasta veya ölmüş hayvan etlerinin tüketilmemesi, hayvan kesimlerinin bu konunun uzmanları tarafından ve uygun kişisel koruyucu malzemeler (önlük, eldiven, maske vb.) kullanarak yapılması sayılabilir. Şarbonlu olduğundan şüphelenilen hayvanların kesilmesi ve yüzülmesi engellenmeli, imha süreçleri takip edilmeli, enfekte hayvanı taşıyan nakil araçları dezenfekte edilmelidir.”


“Marketten, kasaptan alınan ette şarbon olduğu anlaşılmaz”


Prof. Dr.Alpay Azap, marketten kasaptan alınan parçalanmış haldeki ette şarbon olduğunun anlaşılamayacağını vurgulayarak, “Ancak şarbonlu hayvan kesim sırasında veya öldüğündeki muayenesinde kanının pıhtılaşmaması ve siyah renkte kanı olması ile kesen kişi tarafından fark edilebilir. Bu durumda da kesin tanı için örnekler alınarak laboratuvar testleri yapılmalıdır” dedi.


“Et ve süt tüketmekte sakınca yok”


Prof. Dr. Azap, şarbonlu hayvanların sütüne bakterinin geçmesinin hastalığın seyrinde beklenen bir durum olmadığını kaydederek “Literatürde çok nadir bildirimlerde de hayvanın hastalığının son döneminde süte kan karışması ile bulaşma olduğu görülmüştür. Bu dönemdeki hayvanların sağılması da mümkün olmadığından süt ve dolayısıyla süt ürünleri pratik olarak hastalık bulaştırmaz. Ayrıca pastörizasyon ve kaynatma gibi işlemler ile bakteriler hızla öldüğünden pastörize veya pişirilmiş süt ve bundan hazırlanan süt ürünleri bulaştırıcı değildir.” dedi.


Etin içinde kırmızı bölüm kalmayınca dek pişirilmeli


Prof. Dr. Alpay Azap, eti iyi pişirmenin korunmak için yeterli olduğunu ifade etti.


“Etler farklı kalınlıklarda ve farklı şekillerde hazırlandıkları için belli bir pişirme süresi ve sıcaklık önerisi yapmak mümkün değildir” diyen Azap, “Ancak basit olarak etlerin içinde kırmızı bölüm kalmayacak şekilde pişirilmiş olması yeterli kabul edilir” şeklinde konuştu.


“İnsan şarbon vak’alarının yüzde 95’i hafif seyirli”


Prof. Dr. Alpay Azap pişirme kurallarına dikkat ederek et ve süt ürünlerinin tüketilebileceğini vurguladı. Azap sözlerine şöyle devam etti: “Gıdaların tüketilmesi yoluyla şarbon gelişme olasılığı, bakterilerin mide asidine duyarlı olması ve inokülüm dozunun (enfeksiyon için gerekli bakteri miktarı) yüksek olması nedeniyle nadir görülmektedir. Nitekim insan şarbonu olgularının yüzde 95’i genellikle hafif seyirli ve tedavi edilebilir bir form olan cilt şarbonu şeklinde karşımıza çıkmaktadır.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul UEFA Avrupa Ligi: Beşiktaş: 1 - Maccabi Tel Aviv: 3 (Maç sonucu) UEFA Avrupa Ligi’nin 5. haftasında Beşiktaş, Macaristan’ın Debrecen şehrindeki Nagyerdei Stadı’nda İsrail ekibi Maccabi Tel Aviv’e 3-1 mağlup oldu. Maçtan dakikalar (İkinci yarı) 53. dakikada ceza yayı üzerinden Weslley Patati’nin yerden şutunda kaleci Mert topu kornere çeldi. 55. dakikada ceza yayına yakın bir noktadan Salih’in sert şutunda top üstten dışarı çıktı. 70. dakikada Semih’in şutunda Lamkin topa elle müdahale edince hakem Sozza penaltı noktasını gösterdi. 71. dakikada beyaz noktanın başına geçen Immobile’nin şutunda kaleci Mishpati gole izin vermedi. 80. dakikada ceza sahası sol çaprazdan Turgeman’ın şutunda kaleci Mert’ten dönen topu Weslley Patati ağlara gönderdi. 1-3 Hakemler: Simone Sozza, Alberto Tegoni, Giovanni Baccini Beşiktaş: Mert, Svensson, Paulista (Emirhan Topçu dk. 20), Uduokhai (Tayyip Talha Sanuç dk. 46), Masuaku (Mustafa Hekimoğlu dk. 83), Gedson, Joao Mario (Salih Uçan dk. 46), Rashica (Cher Ndour dk. 46), Rafa Silva, Semih, Immobile Yedekler: Ersin Destanoğlu, Onur Bulut, Emrecan Terzi, Al-Musrati, Bakhtiyor Zaynutdinov, Jean Onana, Can Keleş Teknik Direktör: Giovanni van Bronckhorst Maccabi Tel Aviv: Mishpati, Lemkin, Stojic, Shlomo (Asante dk. 90+2), Jehezkel (Nachmias dk. 67), Peretz (Sissokho dk. 67), Overeem, Kanichowsky, Davida, Weslley Patati (Henry Addo dk. 86), Turgeman (Elad Madmon dk. 86) Yedekler: Simon Sluga, Roy Revivo, Eran Zahavi, Yonas Malede, Ido Shahar, Avishay Cohen, Hisham Layous Teknik Direktör: Zarko Lazetic Goller: Rafa Silva (dk. 38) (Beşiktaş), Kanichowsky (dk. 23), Dor Peretz (dk. 45+3), Weslley Patati (dk. 80) (Maccabi Tel Aviv) Sarı kart: Masuaku, Fernandes, Mustafa Hekimoğlu (Beşiktaş), Stojic, Overeem (Maccabi Tel Aviv)
Düzce Öğretmenlerin geleceği şekillendiren rolü Düzce Üniversitesi Eğitim Fakültesi tarafından 24 Kasım Öğretmenler Günü anısına düzenlenen İnsan Ruhunda İz Bırakanlar: Öğretmenlerin Geleceği Şekillendiren Rolü başlıklı panel Cumhuriyet Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Panele; Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Koç, Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Aslıhan Kuyumcu Vardar ve Dr. Öğretim Üyesi Hakan Sarıtiken, öğretim üyeleri ile çok sayıda öğrenci katılım sağladı. Dekan Mustafa Koç; eğitimin, toplumların gelişmesinde ve bireylerin geleceğe sağlam adımlarla ilerlemesinde en temel yapı taşı olduğunu belirterek öğretmenlik mesleğinin geleceği şekillendiren rolüne dair yapılacak olan konuşma ve tartışmaların yol gösterici olacağını ve eğitim anlayışının geliştirilmesine katkı sağlayacağını söyledi. Prof. Dr. Süleyman Göksoy, Öğretmenlik Mesleğinin Geleceği başlıklı konuşmasında öğretmenliğin, tarihi kökenlerinin oldukça derin ve mühim olduğu bir meslek olduğunu dile getirerek toplumların kalkınması, bireylerin gelişimi ve ülkemizin geleceğini şekillendirmede en büyük paya sahip öğretmenlik mesleğinin eğitim kalitesi, öğretmenlerin toplumsal rolü ve eğitim sisteminin dönüşümüyle doğrudan ilişkili olduğunu ifade etti. Teknoloji kullanımının artışıyla birlikte; yapay zeka, uzaktan eğitim ve dijital araçların kullanımının da yaygınlaştığına işaret eden Göksoy, öğretmenlerin yalnızca derse girerek bilgi vermenin yanı sıra bu bilgiyi analiz etme ve üretime dönüştürülmesi hususunda rehberlik etmesi gerektiğinin altını çizdi. Cumhuriyetten Günümüze Öğretmenlik Mesleği başlığında panelin diğer konuşmasını gerçekleştiren Doç. Dr. Taner Atmaca, Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana öğretmenlik mesleğinin nasıl bir evrim geçirdiğini, toplumsal rolünün değişimini ve geleceğe dair sorumluklarını detaylandırdı. Cumhuriyetten bu yana her dönemde öğretmenlerin toplumsal sorumluluğu ve insanlık değerlerine olan katkısının önemini vurgulayan Taner Atmaca, Ülkemizin çağdaş bir toplum olma yolundaki en önemli yapı taşının öğretmenlik mesleği olacağını dile getirdi. Panelin bir diğer konuşmacısı Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Aktan ise; “Bireysel Farklılıklarda Öğretmenin Tutumu ve Rolü” başlığı altında her öğrencinin farklı bir birey olarak görülmesi ve onun özel ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekerek konuşmasına başladı. Bireysel farkındalığın yalnızca akademik başarıda değil, duygusal ve sosyal anlamda da gelişmesi gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Osman Aktan; öğretmenlerin, öğrencilerinin duygusal zekalarını ve özgüvenlerini geliştirirken onları sadece bilgiyi öğrenmeye değil, aynı zamanda kendilerini tanımaya ve başkalarıyla da sağlıklı ilişkiler kurmaya da teşvik etmesi gerektiğini söyledi. Panelin son konuşmasını gerçekleştiren Doç. Dr. Abdi Güngör; öğretmenlerin öğrencilerin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini anlattığı konuşmasında, öğrencilerin ruhsal sağlıklarının korunmasında öğretmenlere çok büyük pay düştüğünü söyledi. Öğretmenlerin sadece bilginin aktarılmasında değil, öğrencilerin duygusal gelişimine de rehberlik etmesi, onları güçlü, sağlıklı ve güvenli bireyler olarak yetiştirmesi gerektiğini açıkladı.