POLİTİKA - 28 Temmuz 2023 Cuma 15:37

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savunma Sanayiimiz 80 binden fazla çalışanıyla ülkemiz ekonomisinin lokomotifliğini üstlendi”

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savunma Sanayiimiz 80 binden fazla çalışanıyla ülkemiz ekonomisinin lokomotifliğini üstlendi”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "“ 2002 yılında savunma sektöründe sadece 57 firmamız faaliyet gösteriyorken, bugün bu sayı ne oldu biliyor musunuz? 2 bin 500. Savunma Sanayiimiz 80 binden fazla çalışanıyla ülkemiz ekonomisinin lokomotifliğini üstlendi. 1 milyar dolar olan ciro rakamımız 12 milyar doları aştı. Araştırma geliştirme harcamamız 49 milyon dolardan 2 milyar dolara yükseldi. 248 milyon dolar civarında olan ihracatımız geçen sene 4 buçuk milyar dolarla rekor kırdı. Daha da artacak bundan şüphemiz yok. " dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜYAP Fuar Merkezi’nde, İDEF’23 16’ncı Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı Kapanış Töreninde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında “Kamu-özel sektör arasındaki yakın işbirliğinin önemini burada bir kez daha gördük. Salı günü başlayan ve dört gün süren fuarımıza bu sene ilgi oldukça yüksek. Dünyanın 81 farklı ülkesi ile birlikte NATO, Afrika Birliği ve Türk Amerikan İş Konseyi’nden katılım oldu. Aynı şekilde fuara 189 heyeti temsilen 741 heyet üyesi iştirak etti. Fuarımızda 689’u yerli, 772’si yabancı olmak üzere bin 461 firma yer aldı. Yüzde 15’i yabancı olmak üzere 100 binden ziyaretçiyi ağırlayan IDEF’23 sektöre damgasını vurmayı yine başardı. Fuar tarihi açısından çok da uzun olmayan 30 yıllık zaman zarfında IDEF sektörün kalbinin attığı küresel bir markaya dönüşmüştür. Türkiye için önemli bir kazanım olan bu gerçeği, katılımcı ve firma sayısının yanı sıra ürünlerimizin genişleyen yelpazesi de teyit ediyor. Türk Savunma Sanayii’nin adeta görücüye çıktığı fuar süresince farklı kategorilerde 200’e yakın sistem ve alt sistemin tanıtımı yapıldı. IDEF’23 iş bağlantıları açısından da hamdolsun oldukça verimli geçti. Şimdiye kadar katılımcı şirketler, yabancı heyetler ve Türk tedarik makamları arasında 5 bin iş görüşmesi gerçekleştirildi. Ayrıca 4 gün boyunca 120 tanıtım programı, iş birliği protokolü ve sözleşme imza töreni düzenlendi. Bunların haricinde daha pek çok temasa, görüşmeye, iş bağlantısına, irtibat tesisine fuarımız vesile oldu” dedi.

"Sektörün ihtiyaçlarını tespit edip, özgün çözümler geliştireceğiz"

Sektörün ihtiyaçlarını tespit edip çözümler geliştireceklerini belirten Erdoğan, “IDEF’in başarı çıtasını daha da yükseltmesinden memnuniyet duyuyoruz. Fuarın ülkemize ve sektörümüze yakışır şekilde icrasına destek veren hiçbir kardeşimi göz ardı edemeyiz. Ama buraya destek veren kardeşlerime, firmamıza ve kurumumuza şükranlarımı sunuyorum. Elbette IDEF’23 deki başarımızı aldık, Türkiye’nin gurur hanesine yazdık. Ama aynı zamanda bugünden itibaren daha büyük hedeflere yelken açtık. Önümüzde çok iyi değerlendirmemiz gereken 2 senemiz bulunuyor. İnşallah bu süreyi kamusu ve özel sektörü ile en etkin, en verimli şekilde kullanacağız. Başlayıp belli bir aşamaya getirdiğimiz projelere hız vereceğiz. Sektörün ihtiyaçlarını tespit edip, özgün çözümler geliştireceğiz. Ürün yelpazemizle birlikte rekabet gücümüzü de artıracağız. MOKAP olarak sergilenen ürünlerimizi kullanıma ve satışa hazır hale getireceğiz. Sadece bunlarla kalmayacak, kendi alanında çığır açan, sektöre yön veren ileri teknolojiye sahip yeni ürünlerle tüm dünyanın huzuruna çıkacağız. 17. IDEF’in işte bu hedeflerimizi gerçeğe dönüştüreceğimiz bir platform olabilmesi için çalışmalarımıza şimdiden başlayacağız” ifadelerini kullandı.

"Ülkemizi takip edenler son 21 yılda Türkiye’nin özellikle savunma sanayii alanında yazdığı başarı hikayesinin en yakın şahididir"

Savunma Sanayii alanında son 21 yılda gelişmeler kaydedildiğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buradaki tüm firmalarımızın adeta bir akıncı ruhu ile işine ve projesine dört elle sarılmasını bekliyorum. Yalan tüccarlarına ve şeamet tellallarına asla kulak asmayacağız. Hedeflerimize odaklanarak bir sonraki IDEF’i her bakımdan sektörümüz açısından yeni bir sıçrama tahtası haline getireceğiz. Bunları söylerken kesinlikle hamaset yapmıyoruz. Son 21 yılda başardıklarımıza bakarak böyle iddialı konuşuyoruz. Savunma sanayii alanında kat ettiğimiz mesafe bizim hem referansımız hem ilham kaynağımız hem de neleri yapabileceğimizin müjdecisidir. Ülkemizi takip edenler son 21 yılda Türkiye’nin özellikle savunma sanayii alanında yazdığı başarı hikayesinin en yakın şahididir. Kurumlarımız, firmalarımız ve vatandaşlarımız ise bu hikayenin aktörleri olarak sürece tanıklık ettiler” şeklinde konuştu.

"Korkaklar zafer anıtı dikemez"

Erdoğan, “Gerçekten son 21 yılda dünyada belki de hiçbir ülkenin karşılaşmadığı engellerle karşılaştık. Gizli açık ambargolara maruz bırakıldık. Haksız ve hukuksuz kısıtlamaların muhatabı olduk. Çifte standardın, adaletsizliğin, ahde vefasızlığın daniskasını yaşadık. Ama bunlar karşısında yılmadık, pes etmedik, yolumuzdan asla dönmedik. Kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorunda olduğumuzu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadık. Her zaman şu inançta olduk, korkaklar zafer anıtı dikemez. İnanmış yüreklere kimse set çekemez. Azmin ve gayretin önünde hiçbir güç duramaz, iman varsa, irade varsa Allah’ın izniyle imkan da vardır. İşte bu anlayışla hareket ederek hamdolsun 21 sene önce hayali dahi kurulamayan nice başarıya nice zafere fuarda bugün gururla tanıtılan nice savunma ürününe imza attık” dedi.

“Kendi savaş gemisini yapan dünyadaki 10 ülkeden biriyiz”

Kendi savaş gemisini yapan dünyadaki 10 ülkeden birinin Türkiye olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2002 yılında savunma sektöründe yüzde 80 oranında dışa bağlı bir ülke devraldık. Öyle ki askerinin polisinin kullandığı temel silahları bile yurt dışından ithal eden ithal etmek mecburiyetinde olan bir Türkiye vardı. Bu bağımlılık ilişkisinden dolayı terörle mücadele operasyonlarımızı yürütürken bile ciddi sıkıntılarla karşılaşıyorduk. Gün oldu terörle mücadele için istediğimiz bir İHA’yı bile bize vermediler. Bizim silahlarımızı teröristlere karşı kullanamazsınız dediler. Tabancayı bize vermediler. Ama şimdi bize tabanca vermeyenlere biz kendi tabancalarımızı veriyoruz. Gün oldu parasını ödediğimiz malzemeleri bile tedarikini yapmadılar. Daha burada sayamayacağımız sayısız bahanelerle bize sürekli zorluk çıkardılar. Savunma sanayinde attığımız cesur adımlarla bize ve ülkemize yakışmayan bu tabloyu tamamen tersine çevirdik. Dışa bağımlılığı yüzde 20’lere kadar düşürdük. Bugün kara hava ve deniz araçlarında ihtiyaçlarımızın yerli ve milli imkanlarla karşılayabiliyoruz. TB2 ve ANKA ile başladığımız yolculuğumuzu AKINCI ve AKSUNGUR ile bir üst lige taşıdık. İnsansız savaş uçağımız KIZILELMA ile inşallah bu alanda çığır açacağız. Kendi savaş gemisini yapan dünyadaki 10 ülkeden biriyiz. Gemilerimizi sadece tasarlamak ve üretmekle kalmıyoruz. Gemilerde kullanılan silah sistemlerinden radarlara elektronik harbe kadar birçok teknolojiyi de yine biz geliştiriyoruz. Silahlı insansız deniz, hava ve kara araçlarında yeni ürünlerle kapasitemizi sürekli güçlendiriyoruz” diye konuştu.

“Savunma Sanayiimiz 80 binden fazla çalışanıyla ülkemiz ekonomisinin lokomotifliğini üstlendi”

Erdoğan, “2002 yılında savunma sektöründe sadece 57 firmamız faaliyet gösteriyorken, bugün bu sayı ne oldu biliyor musunuz? 2 bin 500. Savunma Sanayiimiz 80 binden fazla çalışanıyla ülkemiz ekonomisinin lokomotifliğini üstlendi. 1 milyar dolar olan ciro rakamımız 12 milyar doları aştı. Araştırma geliştirme harcamamız 49 milyon dolardan 2 milyar dolara yükseldi. 248 milyon dolar civarında olan ihracatımız geçen sene 4 buçuk milyar dolarla rekor kırdı. Daha da artacak bundan şüphemiz yok. 2023’ün ilk yarısında savunma ihracatımız 2 milyar 400 dolar oldu. Sene sonunda inşallah 6 milyar dolarlık ihracat hedefliyoruz. Bu başarıları küresel ekonomik krizlerin yanında 6 şubat 11 ilimizi ve 14 milyon insanımızı etkileyen 50 bin’e aşkın vatandaşımızın hayatını kaybettiği deprem felaketine rağmen elde ettik. Yine bu dönemde 14 mayıs 28 mayıs tarihlerinde 2 kritik seçim yaşadığımız halde hedeflerimizden bir an olsun kopmadık” kaydetti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.