ASAYİŞ - 01 Aralık 2011 Perşembe 09:16

110 BİN TL DEĞERİNDE KAÇAK EŞYA ELE GEÇİRİLDİ

A
A
A
110 BİN TL DEĞERİNDE KAÇAK EŞYA ELE GEÇİRİLDİ

Kilis’in Öncüpınar Sınır Kapısı’nda 3 ayrı kaçakçılık olayında ele geçirilen kaçak eşyaların değerinin 110 bin 830 TL olduğu bildirildi.
Öncüpınar Gümrük Muhafaza Müdürlüğü ekiplerinin, yaptığı kontrollerde, Suriye’den Türkiye’ye giriş yapan İran uyruklu B.A.D. idaresindeki yolcu otobüsünde yaptığı aramada 130 kilo dökme çay,14 adet et çekme makinesi,11 adet oto yedek parça ele geçirildi. Yine Suriye’den Türkiye’ye giriş yapmak üzere gelen Türk vatandaşı D.K. idaresindeki ticari otomobilde yapılan aramada 950 paket sigara, ve Türk vatandaşı F.K. idaresindeki ticari otomobilde yapılan aramada bin 200 paket kaçak sigara ele geçirildi.
Kaçakçılık olayları ile ilgili olarak, 3 kişi ifadelerinin alınmasından sonra Kilis Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk edilirken, yakalanan kaçak eşyaların değerinin 110 bin 830 TL 27 kuruş olduğu bildirildi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Dağ yangını tatbikatı gerçeğini aratmadı Türkiye Afet Müdahale Planı çerçevesinde hazırlanarak Kayseri’de gerçekleştirilen Ali Dağı Yangını Saha Tatbikatı, gerçeğini aratmadı. Tatbikat ile ilgili açıklama yapan Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, “Yarın afet olacakmış gibi hazırlanıyoruz” dedi. Kayseri İl Afet Müdahale Planı çerçevesinde düzenlenen Ali Dağı Yangını Saha Tatbikatı’na Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, protokol üyeleri ve kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Düzenlenen tatbikata 25 kamu kurumu, 6 STK, 482 arama kurtarma çalışanı ve 46 araç katıldı. Tatbikatta 112 çağrı merkezine yapılan yangın ihbarının ardından harekete geçen ekipler, kısa sürede olay yerine gelerek yangına hızlı bir şekilde müdahale etti. Diğer yandan arama kurtarma ekipleri de dağda mahsur kalan yaralıları ve hayvanları kurtararak olası bir can kaybının önüne geçilmesini sağladı. Başarılı geçen tatbikatın ardından açıklama yapan Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, “Kayseri’de çeşitli afetlere hazırlıklı olabilmek için arkadaşlarımız sürekli teyakkuz halindeler. Hem AFAD İl Müdürlüğümüz hem diğer kamu kurumlarımız, STK’larımız sürekli iletişim halinde çalışmaktalar. Deprem gibi büyük afetlere, sellere, yangınlara, toplumumuzu yaralayan her türlü afete karşı hazırlıklı olma adına çalışmalara devam ediyoruz. Bugünde bu kapsamda 25 kamu kurumu, 6 STK el ele vererek Ali Dağı’nda orman yangın tatbikatı yaptılar. Burada 482 arama kurtarma çalışanı arama kurtarma ve yangın söndürme tatbikatına katıldılar. 46 tane de araç katıldı. Bütün arkadaşlarımız öncesinden ne yapacaklarını bilmeleri ve zaman kaybetmemeleri adına çalışmış oldukları alana hemen gelerek yerlerini aldılar ve tatbikata göre planlanmış yaralı vatandaşımızı hem de hayvanları kurtardılar. Gerçekten herkes ne yapacağını bilerek hareket etti. Buradaki amacımız bunun gerçeğe dönüşmesi durumunda arkadaşlarımızın bu yönde hazırlık olması. Bölgede yaşadığımız ve “asrın felaketi” dediğimiz depremde Kayseri olarak seferber olmuştuk. Bütün arama kurtarma ekiplerimiz olay olduktan 3-4 saat içerisinde alana koşmuşlardı. Bugün her yerde Kayseri’nin arama kurtarma ekipleri, belediyeleri vardı. Kayseri’deki arama kurtarma ekipleri ve özellikle yardım kuruluşlarının bölgeye anında ulaşmasıyla bugün hale bölgeye gittiğimizde Kayseri’ye karşı bir sevgi ile karşılaşıyoruz. Biz sadece kendi ilimiz için değil, bölgemiz ve ülkemiz için afetlere hazır olmalıyız. Afet ile ilgili adeta Kızılelmamız olan birliğimizi kurduk. Birlik komutanlığımızda hazır. Bunun yanı sıra yeni havaalanı yapılmasından dolayı burayı AFAD Lojistik Merkezi olarak çalışmalarımız devam ediyor. Yakın zamanda orayı da başlatacağız. Biz sanki yarın afet olacakmış gibi hazırlanıyoruz. Yakın zamanda deprem tatbikatımızda olacak. Bundan sonra sürekli bu tatbikatları göreceğiz. Kayserililere mahcup olmak adına her an bir afet olacakmış gibi biz hazır olma adına çalışmalarımızı devam ettiriyoruz” dedi.
Antalya Tek kitapla gelen ’omurilik’ mutluluğu Antalya’da Skolyoz (Omurga Eğriliği) teşhisi konulan 10 yaşındaki Melis Ada Baş, gittiği hastanede sol ayağının altına 1,5 cm yüksekliğindeki kitap konulmasıyla cerrahi tedavi olmadan sağlığına kavuştu. Giyeceği terlik ya da ayakkabısına 1,5 cm yüksekliğinde tabanlık uygulanınca skolyozu düzelen Baş, büyük mutluluk yaşadı. Küçük kız, “Annemle babam sürekli dik dur diyordu, en son öğretmenim bile demeye başlayınca anneme babama söyledim ve doktora gittik. Çok kötü olmuştum. Şuan tabanlığa alıştım ve kendimi çok iyi hissediyorum” dedi. Antalya’da yaşayan 5. Sınıf öğrencisi Melis Ada Baş’a bir buçuk yıl önce farklı bir hastanede Skolyoz (Omurga Eğriliği) teşhisi kondu. Küçük kız babası Umut Baş ile birlikte Memorial Antalya Hastanesi’nde Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı olan Doç. Dr. Ömer Bozduman’ın kapısını çaldı. Bozduman, tedavi işlemleri sırasında, Melis’in sol ayağının altına kitap yerleştirince, bacakta eşitsizliğin dengelendiği fark edip skolyozun da sıfıra yakın bir dereceye indiğini gördü. Bunun üzerine tedavi planlaması cerrahisiz bir şekilde yapıldı. Küçük kız, sadece bir kitap sayesinde giyeceği ayakkabı ya da terliğe 1,5 cm yüksekliğinde tabanlık konularak bu rahatsızlığının tedavi edileceğini öğrenince, büyük mutluluk yaşadı. “Skolyoz derecesinin sıfıra yakın bir dereceye indiğini gördük” Melis’in tedavi süreci hakkında bilgiler veren Doç. Dr. Ömer Bozduman’ın, şunları söyledi: “Melis, bir buçuk yıldır dış hekim tarafından skolyoz takipli, bize kontrole geldi. Değerlendirdiğimiz zaman; 26 derece skolyoz olduğunu tespit ettik, nedenini araştırırken pelvik dengesizlik dediğimiz leğen kemiğinde bir dengesizlik olduğunu değerlendirdik. Yaptığımız klinik değerlendirmeler ve fizik muayene sonucu; bacakta eşitsizliğin dengelendiği zaman, skolyozun fayda görebileceğini öngördük. Yaklaşık 1,5 cm yükseklik ayağına uygulayarak tekrar röntgenini çektiğimizde, skolyoz derecesinin sıfıra yakın bir dereceye indiğini gördük. Sonrasında Melis’e tabanlık verdik, herhangi bir korse ya da cerrahi tedavi olmadan derecesini bu şekilde takip etmeyi düşünüyoruz. Takiplerimizde düzenli aralıklarla yaptığımız değerlendirmelerde ve röntgen kontrollerinde herhangi bir ilerleme olmazsa, süreci bu şekilde tamamlamayı planlıyoruz. Herhangi bir ilerleme veya ekstra bir ihtiyacı olduğunda da yakın takiplerle, gerekirse korse gerekirse fizik tedavi gerekirse de cerrahi olarak müdahale edebiliriz.” “Her hasta için “Tabanı yükselttim, omurgayı düzelttim” gibi bir yaklaşım doğru değil” Melis Baş’ın aile öyküsünde de omurga eğriliği olduğunu aktaran Bozduman, taban yükseltme konusunun belli kriterleri olduğuna dikkati çekerek bu yöntemin herkese uygulanabilecek bir yöntemi olmadığının altını çizdi. Bozduman, “Taban yükseltme konusunu uygularken belli kriterlerimiz var, her çocukta herkeste uygulanabilecek bir uygulama değil. Bunun için kalça eklemlerinde ya da diğer başka hastalıklarda değerlendirme yaparak, bir hekim gözüyle bunu uyguluyoruz. Her hasta için “Tabanı yükselttim, omurgayı düzelttim” gibi bir yaklaşım doğru değil. Yeterli deneyime sahip ortopedi ve travmatoloji uzmanları tarafından yapılması ve tedavi edilmesi gereken bir yöntem, bu konuda deneyimi olmayan kişilerde ekstra farklı problemlerin ortaya çıkabilme riski var. Genel anlamda biz çocuğun ayağının altına bir buçuk santimlik defter kitap koyup, yükseltip, röntgen çektiğimiz zaman güzel ve hoş görünüyor ancak deneyimsiz ellerde bu başka problemlere yol açacak bir durum. O yüzden bu konuda belli bir deneyim gerekiyor” dedi. “Yanlış tedavi hastalıkları beraberinde getiriyor” Doç. Dr. Bozduman, Skolyoz’un tedavisi için yanlış bir korse ve tabanlık işleminin, yanlış ellerde çok daha hızlı ilerlemesine, çocuklarda çok daha ileri derecede skolyoz oluşmasına veya kalça ve bel problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabileceği uyarısında da bulundu. “Öğretmenim bile demeye başlayınca anneme babama söyledim” Tabanlıklarda omurga eğriliği önlenen 10 yaşındaki Melis Ada Baş ise tabanlığa alıştığını söyleyerek, kendini çok iyi hissettiğini ifade etti. Baş, şu ifadelere yer verdi: “Aslında bunu ben fark etmedim, bunu çevremdekiler fark etti. Annemle babam sürekli dik dur diyordu, en son öğretmenim bile demeye başlayınca anneme babama söyledim. Onlar da beni bir doktora götürdü, doktor skolyozumun olduğunu söylediğinde biraz gerildim ve korktum. Kötü bir şey olabileceğini düşündüm. Ama şu an tedavi görüyorum, tabanlığa alıştım ve kendimi çok iyi hissediyorum.” “Sola doğru eğilerek yürüyordu, ‘dik dur’ diyorduk” Melis Baş’ın babası Umut Baş ise kızının tedavisi sırasında muayene olduğunu ve aynı teşhisin kendisine de konulduğunu belirterek, şunları söyledi: “Yaklaşık bir sene önce hafif sola doğru eğilerek yürümeye başladı, biz de bundan çok rahatsız olduk. ‘Dik dur’ diye söyledik. Ortopedi doktoruna gitmeye karar verdik ve doktor Skolyoz teşhisi koydu. Skolyoz teşhisi konulduğunda ben de merak ettim, film çektirdim. Bende de omurga eğriliği varmış, doktor genetik olabileceğini söyledi. Yaşım ilerlediği için ben tedavi olmadım ama Melis gelişme aşamasında olduğu için iyi bir doktor bulmaya çalıştık. Ortopedinin de Skolyoz için ayrı bir ihtisas alanı olduğunu düşündüm. Ardından Ömer hocayla tanıştık, daha önce duymadığımız bir yöntem tavsiye etti. Ömer hocayı benimsediğim için kabul ettik. Ömer Bey önce normal filmini çekti, sonra sol ayağına yükselti koyarak tekrar filmini çekti. Skolyozunun düzeldiğini fark etti, ben de hayret ettim. Böyle bir şey söyleselerdi inanmazdım. Çok doğru bir teşhis koydu, onun üzerine bize bir buçuk santimlik tabanlık önerdi. Tabanlığı yaptırdık, ev terliğinin ve spor ayakkabısının içine tabanlığı yapıştırdık, Melis kullanmaya başladı. İçimiz rahat, Ömer hocaya güveniyoruz.”
Samsun ‘Prostat kanseri tedavisindeki gecikme, idrar kanalına baskı oluşturabilir’ Prostat kanserinde tedaviye erken başlamanın önemine dikkat çeken Üroloji Uzmanı Opr. Dr. İdris Kıvanç Cavıldak, "Prostat kanseri zamanında tedavi edilmezse, zamanla büyüyerek idrar kanalına baskı oluşturabilir. Böyle hastalarda idrar yapmayla ilgili bazı şikâyetler meydana gelir" dedi. Prostat kanserinin erkeklerde en sık görülen kanser türü olduğunu, kansere bağlı ölümlerde ise ikinci sırada yer aldığını işaret eden Liv Hospital Samsun Üroloji Kliniği’nden Opr. Dr. İdris Kıvanç Cavıldak, Dünya Prostat Kanseri Günü dolayısıyla dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgilendirmede bulundu. “Erken dönemde belirti vermeyebilir” Prostatın erkeklerde bulunan, yaklaşık bir ceviz büyüklüğünde, mesanenin altında yerleşmiş, üreme faaliyetleri için çeşitli salgılar üreten bir salgı organı olduğunu belirten Opr. Dr. Cavıldak, "Genellikle 65 yaş üstünde görülen prostat kanseri, erken dönemlerinde hiçbir belirti vermeyebilir. Fakat tedavi edilmezse, zamanla büyüyerek idrar kanalına baskı oluşturabilir. Böyle hastalarda idrar yapmayla ilgili bazı şikâyetler meydana gelir" diye konuştu. “Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artar” Prostat kanserinde en önemli risk faktörlerinin yaş ve aile öyküsü olduğunun altını çizen Opr. Dr. Cavıldak, “Yaş ilerledikçe prostat kanseri görülme sıklığı artar. 70 yaş üzeri erkeklerin yüzde 50’sinde, 90 yaş üzerindekilerin de hemen hemen hepsinde mikroskobik düzeyde prostat kanseri tespit edilmektedir. Hastalığa 50 yaşından genç bireylerde sık rastlanmamaktadır. Bu yüzden erken teşhis için 50 yaşın üstündeki erkeklere prostat kanseri taraması önerilmektedir. Yapılan çalışmalar hastaların yaklaşık yüzde 15’lik bir bölümünde diğer aile üyelerinin de prostat kanseri öyküsü olduğunu ortaya koymuştur. Prostat kanserinin oluşmasından sorumlu kimi gen grupları tanımlanmıştır. Bunların yanı sıra, obezite ve sigara kullanımı da prostat kanseri için tanımlanan risk faktörleri arasındadır” dedi. “Gece sık idrara çıkma ve idrarda zorlanmaya dikkat” Lokalize (prostata sınırlı) prostat kanserinin sıklıkla hiçbir belirti vermeden geliştiğini ifade eden Opr. Dr. Cavıldak, prostat kanserinin izlenebilir belirtilerini şöyle sıraladı: "Özellikle geceleri sık idrar çıkma ihtiyacı, idrar yapmaya başlarken ya da durdururken zorlanma, damla damla, kesintili idrar yapmak, cinsel ilişki sırasında ve boşalma anında ağrı, yanma, acı hissetmek, cinsel ilişki sonrası boşalma miktarında azalma, idrarda ya da menide kan görülmesi, ereksiyon sırasında zorlanma." “Tedavi gecikirse hastalık ilerliyor” Tarama testi yaptırmayan ya da tanı almış olmasına rağmen rutin kontrollerini aksatan kişilerde prostat kanseri tedavisinin geciktiğinin altını çizen Opr. Dr. Cavıldak, bu durumlarda hastalığın ilerlemeye başladığını sözlerine ekledi.
Denizli Kuraklığın vurduğu kuş cenneti can çekişiyor Denizli’nin Buldan ilçesinde bulunan içinde barındırdığı 182 çeşit kuş türünden dolayı ‘Kuş Cenneti’ olarak bilinen Süleymanlı Yayla Gölü’nde suların iyice çekilmesiyle birlikte ortaya çıkan görüntüler yürek sızlatıyor. Denizden bin 150 metre yükseklikte, Buldan’ın Süleymanlı Mahallesi sınırlarında yer alan Yayla Gölü, bu yıl yaşanan kuraklık ve aşırı sıcaklıklar nedeniyle dikkat çekici bir şekilde görenleri hayrete düşürüyor. 466,5 dekar yüzölçümüne sahip olan gölde su seviyesinde önemli bir düşüş gözlemleniyor. Göl, tatlı suları, nilüferlerle kaplı yüzeyi ve etrafında oluşan ağaçlık alan ile biliniyor. Gölde sazan ve yayın balığı gibi tatlı su balıkları yaşarken, göç eden kuşlar da bu alanı kısa süreli konaklama yeri olarak kullanıyor. Ayrıca, göl çevresinde yabani tavşan, domuz, oklu kirpi, porsuk gibi hayvanlar sıklıkla görülüyor. Yayla Gölü’nün çevresinde 95 bitki grubunun bulunduğu belirtiliyor. Bu bitkilerden 2’si endemik, 62’si göl çevresinde ve 33’ü ise göl içinde ya da göl zeminine tutunmuş olarak yaşamını sürdürüyor. Ayrıca içinde barındırdığı 182 çeşit kuş türünden dolayı ‘Kuş Cenneti’ olarak bilinen Süleymanlı Yayla Gölü’nden eser kalmadı. Göl ve çevresi, 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak korunmakta ve aynı zamanda turistik bir kamp yeri olarak da kullanılmakta. Ancak bu yıl bölgede yaşanan yağışların mevsim normallerinin altında kalması, gölde kuraklık ve sıcaklık etkilerini daha belirgin hale getirdi. Bu durum, gölde bulunan su seviyesinin ciddi şekilde azaldığını ve ekosistem üzerinde olumsuz etkiler oluşturduğunu gösteriyor. Buldan’daki Yayla Gölü, bu değişikliklerle birlikte çevresel ve turistik önemini korumaya devam ederken, yaşanan kuraklık ve sıcaklık sorunlarının çözümü için çeşitli çalışmalar yapılması gerektiği vurgulandı. “Gölün önceden orta kısmında bulunan nilüferlere yürüyerek gidebiliyoruz” Bir zamanlar gölün sularının köy içine kadar ulaşması neticesinde barikatlarla önlem alındığını dile getiren vatandaşlar, “ O zamanlar kar ve yağmur çok yağıyordu. Şimdilerde hemen hemen hiç kar düşmüyor. Yağmur yağsa da tatmin edici olmuyor. Küresel ısınmanın felaketlerini burada da görmekteyiz. Kuraklık tüm canlıların yaşamlarını tehdit eder hale geldi. Bahar ve yaz aylarında beklenilen yağışlar olmadı. Sonbahara girdiğimiz şu günlerde de yağışlar gerçekleşmiyor. Gölün önceden orta kısmında bulunan nilüferlere yürüyerek gidebiliyoruz. Ayrıca bugüne kadar gölün içine atılmış içki şişeleri ve çeşitli atıklar meydana çıktı. Çevreye artık zarar vermeyi bırakalım, elimizdeki tabiat varlıklarını koruyalım” dedi.
Ankara Bakan Fidan, İİT-AL Gazze Temas Grubu Toplantısı için Amman’a gidiyor Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi (İİT-AL) Gazze Temas Grubu görüşmeleri çerçevesinde Ürdün’ün başkenti Amman’a gidiyor. Dışişleri Bakanı Fidan, Gazze’de sürekli ateşkesin sağlanması amacı ile İİT-AL Gazze Temas Gurubu temsilcileri ile görüşmelerin devamı için 18 Eylül’de Amman’a gidecek. Toplantıda, Gazze’de devam eden soykırımın sonlandırılması, İsrail-Filistin ihtilafına son verilmesi ve iki devletli çözümün uygulanması için atılabilecek adımlar görüşülecek. Madrid’de kabul edilen bildiride yer aldığı üzere, Gazze’ye acil ve kesintisiz insani yardımın ulaşması ve bu kapsamda BM Yakın Doğu’daki Filistin Mültecilerine Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) çalışmalarına desteğin artırılması da toplantıda ele alınacak. Dışişleri Bakanı Fidan’ın, Madrid’in ardından Amman’daki toplantıda, Filistin Devleti’nin BM’ye tam üye olması ve daha fazla ülke tarafından tanınması için, İsrail ile bu girişime karşı çıkan diğer ülkelere yönelik baskının artırılması hususunu vurgulaması ve Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına daha fazla ülkenin müdahil olması yönündeki çağrısını tekrar etmesi öngörülüyor. İİT-AL Gazze Temas Grubu üyesi Bakanların ziyaret kapsamında Ürdün Kralı II. Abdullah tarafından kabul edilmeleri de öngörülmekte.