SAĞLIK - 27 Aralık 2021 Pazartesi 15:37

Türkiye’de ücretsiz olarak yapılacak olan SMA taramasına başlandı

A
A
A
Türkiye’de ücretsiz olarak yapılacak olan SMA taramasına başlandı

SMA hastalığının önlenmesine yönelik, evlilik öncesinde çiftlerin taşıyıcılık testinden geçmesini amaçlayan tarama programı başladı. Aile Sağlığı Merkezlerinde başladı. Bağcılar 30 Nolu Aile Sağlığı Merkezine gelen çiftler ise SMA taramasını yaptırdı.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabı üzerinden SMA hastalığıyla ilgili paylaşımda bulunmuştu. Bakan Koca yaptığı paylaşımda, SMA hastalığının önlenmesine yönelik, evlilik öncesinde çiftlerin taşıyıcılık testinden geçmesini amaçlayan tarama programının aile hekimliklerinde bugün itibarıyla uygulamaya konulacağını duyurmuştu.

"27 Aralık tarihinde laboratuvarda kan örneği kabulüne başlanacak. Milletimize hayırlı olsun" sözlerine de yer vermişti. Bugün ücretsiz olarak SMA taraması yapılmaya başlandı. Bağcılar 30 Nolu Aile Sağlığı Merkezine gelen çiftler ücretsiz bir şekilde SMA Taramasını yaptırdı. Konuyla ilgili açıklamada bulunan İl Sağlık Müdürlüğü Çocuk, Kadın Üreme Sağlığı Birim Uzmanı Dr. Aylin Dervişoğlu, anne ve baba adaylarının üzerinde tarama yapılsa da buradaki asıl hedefin çocuklar olduğunu söyledi.

Tarama sonucunda testin şüpheli çıkması durumunda çiftleri Tıbbi Genetik Uzmanları'na yönlendirdiklerini dile getiren Dervişoğlu, "Bugün itibariyle tüm Aile Sağlığı Merkezlerinde SMA taşıyıcı testlerine başlamış bulunuyoruz. Program kapsamında evlilik öncesi sağlık raporu almak için Aile Sağlığı Merkezi'ne başvuran ve hala evli olup çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerimize talepleri doğrultusunda Aile Sağlığı Merkezi'nden ücretsiz bir şekilde tarama testi yapılabilecektir. Eğer kişilerin taşıyıcı çıkması durumunda şüpheli çıkması durumunda Aile Hekimliği Bilgi Sistemleri ile test sonuçları Aile Hekimliğine düşmekte ve kişiler sonuçlar neticesinde bilgilendirilerek tıbbi genetik uzmanlarına yönlendirilmektedir. Biz hali hazırda bu tarama programını anne ve baba adaylarının üzerinden yapıyor olsak da bizim asıl hedefimiz çocuklarımız. Biz sağlıklı bir şekilde çocuklarımızın dünyaya gelsin diye bu tarama programını yapıyoruz. Bu yüzden tüm evli çiftlerden aile hekimlerinin önerileriyle birlikte evlilik öncesi tarama testlerini yaptırmalarını tavsiye ediyoruz. Aslında bu yürüttüğümüz birçok tarama programından bir tanesi daha oldu. Aile Hekimliği birimlerine başvurup tarama testlerini yaptırabilirler. Tarama testinde öncelikle erkek eş adayından kan numunesi alınıyor. Genetik laboratuvarlarında çalışılıyor. Test sonuçları böyle çıkıyor. Eğer kişide şüpheli test sonucuna ulaşılırsa kadın eş adayına da tarama yapılıyor. Çiftlerin daha sonrasında Tıbbi Genetik Uzmanları' nda danışmanlık almaları için yönlendiriyoruz " şeklinde konuştu.

SMA Taraması için Bağcılar Aile Sağlığı Merkezi'ne gelen Muhammed Yıldız ve Nuran Yıldırım çifti yapılan taramadan memnun kaldıklarını söyledi. Yapılan taramayla ilerideki çocuklarının sağlıklı olup olmayacağını öğreneceklerini ve önlem alacaklarını ifade eden Muhammed Yıldız şöyle konuştu: "Böyle bir tarama yapılması çok güzel. En azından bu taramanın yapılması ileride doğacak çocuklarımızın sağlıklı olup olmayacağının önüne geçilmesi için yapılan bir uygulama. Çok teşekkür ederiz bu uygulama için. Herkes yaptırmalı kesinlikle. SMA Taramasının bugün başladığını öğrenince iş yerinden çıkıp Bağcılar 30 Nolu Aile Sağlığı Merkezi'ne geldiklerini söyleyen Nuran Yıldırım, şunları kaydetti: "Gerçekten bende mutlu oldum. Önceden duyuyordum bu hastalığı ve korkuyordum da. İki gün sonra yaptırmayı düşünüyorduk. Şimdi olduğunu öğrenince hemen geldik. İş yerindeydik. Gerçekten çok mutlu olduk. Bir de ücretsiz olması başkaları için de bizim için de daha iyi oldu."

Zehra Baykal - Harun Özcüler
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."