EKONOMİ - 24 Mayıs 2023 Çarşamba 12:20

Türkiye’de tekstil sektöründe mağazacılık devri yerini E-Ticarete bırakıyor

A
A
A
Türkiye’de tekstil sektöründe mağazacılık devri yerini E-Ticarete bırakıyor

Tekstil sektöründe artan maliyetler ve mağaza kiralarının artmasının ardından tekstil firmaları mağaza açmak yerine dünyanın birçok firmasının yaptığı gibi e-ticarete yöneliyor. Sektörün önde gelen tekstilcilerinden olan Masum Dursun “ Artık dünya da olduğu gibi ülkemizde de mağazacılık yerini e-ticarete bırakıyor” dedi.

Tekstil sektörü tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yeni bir oluşum içerisine girdi. Artık birçok firma klasik mağazacılık yerine satışlarını internet üzerinden gerçekleştiriyor. Bu şekilde artan kira giderleri ve ürün maliyetlerinin getirdiği yüklerde hafifletilmiş olmasının yanı sıra çok daha fazla ülke ve kişiye ulaşılabiliyor.

Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de mağazacılık devrinin sonuna geliniyor
Dünya’da ve Türkiye’de birçok firmanın artık klasik mağazacılık anlayışından uzaklaştığını belirten Rodi Jeans Yönetim Kurulu Başkanı Masum Dursun, ” E-Ticaret platformları daha avantajlı. Mağazaların maliyetleri Türkiye ve dünyada ciddi bir yükseliş yaptı. Bu yüzden e-ticarete daha çok ağırlık veriyoruz. Dünyanın çeşitli ülkelerine de e ticaret üzerinden satış yapıyoruz. Türkiye’de 8 tane e-ticaret sitesi üzerinden satış yapıyoruz. Mağazacılığın yavaş yavaş çöküşe geçmesinin sebebi maliyetlerin yükselmesidir. Son 20 yılın projesi e-ticarettir” dedi.

Seçimlerin ardından piyasa güven tazeleyecek
Seçimlerin ardından piyasaların normale döneceğini ve güven tazeleneceğini belirten Masum Dursun, “Rodi Jeans’ı 4 yıl önce satın aldık. Bütün faaliyetleri hızlı bir şekilde devam ediyor. Piyasada kriz vardı ama bu seçimle beraber atlatacağız ve Türkiye’de hayat normale dönecek. Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerine ihracat yapıyoruz. Markanın piyasada bir geçmişi var. Ciddi bir müşteri portföyü olan dünya markasıdır. Şunda bayilikler de veriyoruz. İhracatımızı da her geçen gün arttırıyoruz. Mağazalarımızda fiyatlara dokunmadan indirim yapıyoruz. Krize inat normalde olduğu gibi ne gerekiyorsa yapıyoruz. Mağazalarımıza gelen depremzede kardeşlerimize ekstradan indirimlerimiz mevcut” diye konuştu.

Türkiye’de tekstil sektörü İstanbul’dan Doğu ve Güneydoğu bölgelerine kayıyor
Son zamanlar da devletin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde üretim yapan firmalara desteğinden dolayı sektörün buralara kaydığını belirten Masum Dursun, “Doğu ve Güneydoğu dahil olmak üzere Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde üretim yapıyoruz. Devlet zaten bu bölgeleri destekleyip katkı veriyor. Bu yüzden tekstil İstanbul’da bitiyor doğu ve güneydoğu bölgelerine kayıyor. Seçim bittikten sonra piyasa güven tazeleyecek. Bütün işlerin seyri değişecek” dedi.

Volkan Kayalar - Hacer İnci

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."