ASAYİŞ - 26 Nisan 2023 Çarşamba 07:30

Sudan’dan ilk tahliye uçuşu yapıldı

A
A
A
Sudan’dan ilk tahliye uçuşu yapıldı

Sudan'da 15 Nisan'da başlayan ve şiddeti artan iç çatışmalar nedeniyle ülkede mahsur kalan Türk vatandaşlarının tahliyesi başladı. 167 kişiden oluşan ilk tahliye grubu Etiyopya’dan özel uçakla Türkiye’ye getirildi.

Sudan’da devam eden şiddetli çatışmalar nedeniyle ülkede mahsur kalan Türk vatandaşlarının tahliyesi yapılmaya başlandı. Önceki gün sabah saatlerinde otobüslerle Sudan’dan Etiyopya'ya getirilen Türk vatandaşları bu gece saatlerinde Türkiye’ye ulaştı. Dışişleri Bakanlığının kiraladığı özel uçakla 167 Türk vatandaşı saat 01.00’de Etiyopya’dan İstanbul’a geldi. Sudan’dan tahliye edilen Türk vatandaşlarını havalimanı yetkilileri çiçeklerle karşıladı.

“Allah devletimizden razı olsun”

Tahliye edilmeleri için destek veren tüm yetkililere teşekkür eden Akgün, “Allah devletimizden razı olsun. Bizi Sudan’dan kurtardı. Şartlar ağırdı. Bütün ülkeler aynı anda insanlarını çıkarmak istiyordu. Ülkemizden Allah razı olsun. Bize elinden geleni yaptı. Şu anda Türkiye’ye ilk kafile olarak geldik. Çok memnunuz. Türk Büyükelçiliğine çok teşekkür ediyoruz. Bazı sıkıntılar yaşandı ama olabilecek sıkıntılardı. Teşekkür ediyoruz bütün yetkililere. Türkiye'ye dönen ilk kafileyiz. Çok mutluyuz. Türkiye, Sudan, Etiyopya Türk büyükelçiliklerine çok teşekkür ediyoruz." dedi.

Tahliye sürecini anlatan Akgün, "12 saatte Etiyopya sınırına vardık. Oradaki işlemlerle birlikte 4 saat daha kaldık. Kara yolu ile 4 saat daha devam ettik. Askeri bir birlikte konakladık. Akşam 6'yı geçtiği için ileri gitmemize izin vermedi. Sabah 9'a kadar orada tuttular. Çay, kahve, su ve yiyecek ikram ettiler. Oradan en yakın havalimanına naklettiler. Buradan da uçakla Addis Ababa Havalimanı'na geldik. Oradan da uçakla Türkiye'ye geldik." diye konuştu.

Sudan'da çatışmaların devam ettiğini belirten Akgün, "Sokak savaşları devam ediyor. Allah Sudanlıların yardımcısı olsun. Sudanlı kardeşlerimiz iyi insanlar. Sudan güzel bir ülke. İnşallah düzelir ve biz de geri döneriz." dedi.

“Savaşın içinden çıktık ”

Tahliye edilen vatandaşlardan Mehmet Kazan ise şunları söyledi, "Hartum'dan savaştan geliyoruz. Bize yardımcı olan büyükelçilerimize, herkese teşekkür ediyoruz. Sayın Cumburbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a çok teşekkür ediyoruz. Allah herkesten razı olsun. Sağ salim geldik. Zor günlerdi. Savaşın içinden çıktık. Çok şükür diyoruz. Evlerde kalarak korunduk. Çok zor günlerdi savaşı gerçekten yaşadık. Tahliye sürecimiz biraz zorluydu ama çok şükür iyi geçti. Hartum'da büyükelçimiz gerektiğinden fazla yardımcı oldu. Oradan bizi bir an önce tahliye etti. Etiyopya sınırda da büyükelçimiz bize otobüsler ayarladı. Addis Ababa'dan İstanbul'a geldik." dedi.

Evlerinde yedi gün sıkıntı çektiklerini söyleyen Şükrü Tapan, “Öncelikle, 'Ne Mutlu Türküm Diyene' çok önemli bir cümle, bunun kıymetini yüz sene sonra da olsa anlıyoruz. Memleketimize sahip çıkacağız ki aynı Sudan gibi karışmasın. Bunun için diyorum ki Cumhuriyetimize sahip çıkalım. Olayların başlayacağı zaten bir aydır konuşuluyordu. Yıllardır da konuşuluyor. Fakat son on günde çok şiddetlendi. Evlerimizde yedi gün sıkıntı çektik. Bizim için en büyük endişe geride kalan birçok insan var. Biz ilk kafileyiz. Bizim gibi orada en az on kafile var, onların buraya gelmesi bizim en büyük endişemiz. Şu anda bizim sevinmeye bile hakkımız yok diyebilirim.” şeklinde konuştu.

Tuncer Cengiz - Veysel Ensar Gökçegözog
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.