EKONOMİ - 17 Mayıs 2021 Pazartesi 11:46

Şirketlere ‘dijital çalışan’ çözümü

A
A
A
Şirketlere ‘dijital çalışan’ çözümü

Türkiye’nin dijital dönüşümüne katkı sağlayan Turkcell, robotik süreç otomasyonu (RPA) teknolojisini kullanarak hayata geçirdiği yeni çözümü ile şirketlere desteği veriyor. RPA çözümü sayesinde işletmelerde kurala bağlanabilen rutin işler 7/24 hızlı ve hatasız bir şekilde yerine getirilerek şirketlere adeta birer ‘dijital çalışan’ olarak katkı sağlanacak.

Turkcell’in kurumların uçtan uca dijitalleşmesine destek olduğu şirketi Dijital İş Servisleri, robotik süreç otomasyonu (RPA) teknolojisini kullanarak yeni çözümünü hayata geçirdi. Bu teknolojik çözüm sayesinde işletmelerde yoğun zaman ve kaynak tüketen rutin işlerin, belirlenen yazılım senaryoları doğrultusunda otomasyon desteğiyle yapılması sağlanıyor. Tekrar eden ve kurala bağlanabilen işlerin 7/24 hızlı ve hatasız şekilde otomasyonunu gerçekleştirecek dijital çözüm ile şirketlerde iş süreçleri hızlanırken hata oranı sıfıra düştüğü için maliyet avantajıyla birlikte operasyonel verimlilik de artacak.

Ceyhun Özata: “Şirketlerimiz küresel rekabette öne çıkacak”

Robotik süreç otomasyonu (RPA) teknolojisi üzerinde uzun zamandır çalıştıklarını ve Turkcell Grubu içinde 117 projede başarıyla kullandıklarını belirten Turkcell Kurumsal Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ceyhun Özata, kural bazlı ve birbirini tekrar eden iş süreçlerine sahip her şirketin Turkcell RPA sayesinde yeni nesil teknolojik çözümlerle iş verimliliğini hızla yükseltebileceğini söyledi. Özata sözlerine şöyle devam etti: “Turkcell RPA’nın otomasyon robotlarını, aslında iş süreçlerine göre belirlenip oluşturulan yazılıma göre arka planda çalışabilme özelliğine sahip ‘dijital çalışanlar’ olarak düşünebiliriz. Kendilerine özel kullanıcı adı, şifre ve eposta adresleri bulunan bu dijital çözüm ortakları, tanımlanan işlerini sıfır hata ile yapıp şirketlere hız ve verimlilik sağlarken maliyetleri de çok büyük oranda düşürüyor. Turkcell RPA uygulamasıyla, belirlenen iş süreçleri insan takibinden bağımsız bir şekilde uçtan uca yürütülürken, gereğinden fazla zaman alan bazı rutin işlerin otomasyonla çözülmesi sayesinde şirket çalışanları da katma değer üretecek farklı alanlara yönlendirilebiliyor. Böylece hem şirket çalışanlarına hem de şirketlerin operasyonel ve finansal verimliliklerine katkı sağlanmış oluyor. Turkcell olarak sahip olduğumuz teknolojik bilgi birikimi ve deneyimle, şirketlerimizin dijitalleşme yolculuklarına eşlik ediyor; geliştirdiğimiz çözümlerle küresel rekabette öne çıkmalarını sağlamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

Şirketlere ‘dijital çalışan’ çözümü

Turkcell RPA ile farklı sektörlerde birçok iş sürecine katkı sağlanıyor

Yapılan şirket açıklamasına göre hem bulut teknolojisi üzerinden çalışabilen hem de şirket içindeki sunuculara kurulabilen Turkcell RPA; bankacılık, sigortacılık, kargo, medya, turizm, perakende, sağlık, üretim, telekomünikasyon ve müşteri hizmetleri gibi pek çok farklı sektörde şirketlere özel çözümler sunuyor.
Tedarik zinciri içinde özellikle stok, fatura, kontrat ve nakliyat yönetimi işlerini üstlenebilen Turkcell RPA uygulaması; satış ve pazarlama alanında ise veri oluşturma, teklif üretme, pazar ve rekabet araştırması gibi görevleri belirlenen yazılım doğrultusunda otomatik olarak yerine getirebiliyor. Finans ve muhasebe departmanlarının sipariş yönetimi, fatura üretme, vergileri planlama işlerinde; insan kaynakları departmanlarının ise CV tarama, işe alım süreçleri, bordro işlemleri gibi pek çok farklı sürecinde Turkcell RPA üzerinden hızlı ve kolayca gerçekleştirilebiliyor.

Ön analiz ile şirketlerin otomasyona uygun süreçleri belirleniyor

Turkcell RPA hizmeti almak isteyen şirketlerin öncelikli olarak otomasyona uygun iş süreçleri belirlenerek, bu süreçlerin dijital çözümle yürütülmesinin sağlayacağı faydanın ön analizi yapılıyor. Ardından belirlenen süreçler, yazılımlarla dijital robotlara tanımlanarak iş kurguları oluşturuluyor. İş süreci tanımlanan dijital robotların performansı ve varsa hata bildirimleri düzenli olarak yönetim panelinden takip edilerek iyileştirmeler yapılıyor. Ayrıca iş verimine katkı sağlayan bu dijital çalışanların yaptıkları işler sonrasında sağladıkları fayda ölçümlenerek şirketin değerlendirmesine sunuluyor. Şirketler, Turkcell RPA çözümünü bulut üzerinden 30 gün boyunca ücretsiz deneyimleyebilecek.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."