EKONOMİ - 24 Şubat 2023 Cuma 12:50

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu depremin ekonomik etkilerini değerlendirdi

A
A
A
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu depremin ekonomik etkilerini değerlendirdi

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ekonomik etkilerini değerlendiren Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, "Marmara Depremi'nde milli gelirin yüzde 34,7’sini, Pazarcık depreminde yüzde 9,8’ini üreten bir coğrafya söz konusu" dedi.

Kahramanmaraş ve Elbistan depremlerinin ekonomiye olan etkileri hakkında değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, hayatta kalanların daha güvenli ve huzurlu bir yaşam sürebilmesi için maddi zararların bir bilançosunu çıkarmak ve yeniden imar planının maliyetini hesaplamak gerektiğinin de altını çizdi.
Altınbaş Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, deprem bölgesinin yeniden ayağa kaldırılmasının bir faturası olacağına dikkat çekti.

"Deprem; konutları, iş yerlerini, fiziki altyapıyı da yıkan büyük bir felaket"

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, depremlerin, kovid 19 gibi salgınlardan çok daha yıkıcı bir etkiye sebep olduğuna değinerek, "Pandemi öncesinde doğal felaketlerin 1995-2020 arasında 1,5 milyon kişiyi öldürdüğü, 90 milyon kişiyi evsiz bıraktığı, 3,7 trilyon dolar fiziki zarara yol açtığı hesaplanıyordu. 2004 Hint Okyanusu tsunamisi, 2008’de Kuzey Hint Okyanusu’nda patlak veren Nergis Siklonu ve 2010 Haiti depremi en büyük doğal felaketler olarak kayda geçti. Ne yazık ki 6 Şubat Türkiye-Suriye depreminin de 40 binin üzerinde can kaybı ile bu sıralamaya gireceği anlaşılıyor" diye konuştu.

"99 Marmara Depremi'ne nazaran maddi fatura daha sınırlı kalacak"

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, ister istemez 2023 Pazarcık Depremi'nin 1999 Marmara Depremi'yle karşılaştırıldığını belirtti. Ekonomik açıdan bakınca 156 bin binanın, 507 bin konutun yıkıldığı 2023 depreminin binaların yeniden imarı açısından daha büyük bir zarara yol açtığına dikkat çekti. Buna karşın Marmara Depremi'nin Türkiye’nin bir numaralı sanayi merkezinde meydana gelmesi, TÜPRAŞ, PETKİM gibi dev tesislerin üretime ara vermesi, başta Derince limanlarının zarar görmesi göz önüne alındığında 2023 depreminin maddi faturasının daha sınırlı kalacağını öngördü.

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu depremin ekonomik etkilerini değerlendirdi

"Marmara Depremi'nden milli gelirin yüzde 34,7’sini, Pazarcık depreminde ise yüzde 9,8’ini üreten bir coğrafya etkilendi"

Prof. Dr. Kozanoğlu, şöyle bir karşılaştırma yaptı:

"Etkilenen en geniş alanı göz önüne alırsak her iki deprem bölgesinde de 14 milyon kişi yaşıyordu. Buna karşın 1999 depreminde en büyük zararla karşılaşan Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da 2 milyonluk, 2023 depreminde Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Adıyaman’da 6,5 milyonluk bir nüfus vardı. Marmara Depremi'nde milli gelirin yüzde 34,7’sini, Pazarcık depreminde yüzde 9,8’ini üreten bir coğrafya söz konusuydu. En fazla etkilenen iller itibarıyla da 1999’daki milli gelirin yüzde 6,3’üne karşı 2023’de yüzde 5,2’sine karşı gelen bir oran vardı. Sanayi üretimindeki paylar yüzde 13,1’e karşı yüzde 7,5; vergi tahsilatında da yüzde 16,4’e karşı, yüzde 3,2 idi" şeklinde konuştu.

"Ek bütçe gerekebilir"

Merkez Bankası’nın Şubat ayı piyasa katılımcıları anketinde yıl sonu 22,84 TL dolar kuru tahmini çerçevesinde 210 milyar TL’lik ek bir bütçe açığı beklendiğini belirten Prof. Dr. Kozanoğlu, "2023 bütçe açığı hedefi 660 milyar TL idi. Böylelikle 900 milyar TL’yi zorlayan bir bütçe açığı gerçekleşebilir. Bunun için de ek bütçe gerekir" dedi.

6 Şubat depreminin baz senaryo çerçevesinde 50 milyar dolar gibi bir maliyeti çıkacağını tahmin eden Prof. Dr. Kozanoğlu, "Hesaplamaya bu 9 milyar dolar ek cari açığı katmıyoruz. Çünkü bu rakamın büyük kısmı zaten bütçe açığına yansıyor. Kötümser senaryoyla toplam faturanın 70 milyar dolara kadar yükselme olasılığı bulunuyor" ifadelerini kullandı.

Üretimin aksamasından kaynaklanan maliyet, GSYH’nın yüzde 0,5’i

Kozanoğlu, üretimin aksamasından kaynaklanan maliyetlerin ise zararın 5 ilde yoğunlaştığı, buralarda ekonominin 4 çeyrekte normale döneceği, diğer 5 ilde ise bu sürenin 3 çeyrek olacağı varsayımından hareketle GSYH’nin yüzde 0,5’i tahmin edildiğini söyledi. Sanayi üretimindeki bir kısmın kaybın, kapasitenin başka fabrikalara kaydırılması ile örneğin Kardemir’in, İskenderun Demir-Çelik’in açığını kapatmasıyla telafi edilebileceğini söyleyen Kozanoğlu, bu kalemde de 4,2 milyar dolarlık bir maliyet çıktığını vurguladı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."