EKONOMİ - 13 Mart 2022 Pazar 11:14

Oto galericiler Rusya-Ukrayna savaşının bitmesini bekliyor

A
A
A
Oto galericiler Rusya-Ukrayna savaşının bitmesini bekliyor

Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı saldırılardan dolayı birçok sektörde olduğu gibi otomobil piyasasında da durgunluk yaşanırken, galerici esnafı savaşın bitmesi ile piyasanın rahatlamasını bekliyor.

Otomotiv sektörü pandemide yaşanan üretim, çip krizi ve ham madde sorunuyla sekteye uğramıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı ekonomik tedbirler paketinin ardından dövizde yaşanan sert düşüş, sıfır otomobil fiyatlarına yüzde 10 seviyelerinde indirim olarak yansıdı. Sıfır otodaki bu indirimlerin ardından ikinci el araç piyasasında da bir gerileme oldu. Son günlerde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından araç kredilerinde 120 bin TL olan sınırın 400 bin TL’ye çıkarılması ve vade oranının 48 ay olarak belirlenmesi satışlarda hareketliliği başlattı. Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaş ise otomotiv sektöründe yeniden durgunluğa sebep olurken, oto galericiler savaşın bitmesinin ardından piyasanın tekrar canlanmasını umuyor.

Konya Oto Lastik, Oto Yıkama ve Oto Galericileri Esnaf Odası Başkanı Abdullah Acıbadem, pandemide araç fiyatlarının arttığını hatırlatarak, “Araç fiyatlarına pandeminin ilk süreçlerinden bu tarafa baktığımız zaman bazı marka ve modellerde yüzde 200 ile 300 arasında artışlar oldu. Fiyatlar bu şekilde değişti. Hareketli giden döviz kuru ve arz-talep oluşması bunun en büyük etkenlerinden biri. Arz-taleplerle birlikte hızlı giden otomotiv sektörü, Cumhurbaşkanımızın 25 Aralık’ta kur için açıklama yapması sonucu döviz kurunda geriye doğru bir dönüş oldu. Bunun fiyatlara yansıması yönünde bir beklentimiz vardı. Ama tam olarak o şekilde yansımadı.

Oto galericiler Rusya-Ukrayna savaşının bitmesini bekliyor

Pirim yapacak diye stokta bekletilen araçlar, internet ortamlarına düştü. Bir sitede ilan sayısı 300 bin iken bir hafta içerisinde 600 bin civarlarına kadar yükseldi. Fiyatlarda çok bir farklılık görülmedi. Yavaşlayan bir piyasa oldu ve büyük bir algı yayıldı. İnternet sitelerinde bazı markaların 150 bin liraya sıfır araba satacağı gibi haberler döndü. Böyle bir ihtimal yok. Çünkü bu bahsedilen araçların Türkiye’ye giriş fiyatı dahi 150 bin liranın üzerinde. ÖTV ve KDV yok, hesaplara bunları da eklediğiniz zaman bahsi geçen araçların fiyatı 260-270 bin lira bandında geziyor” dedi.

“Savaştan iki hafta önce hareketli olan piyasa şu anda tekrar yavaşladı”

Kış mevsimi olunca araç fiyatlarının çok da geriye çekilmediğini söyleyen Abdullah Acıbadem, “Satışlar yavaşladı. Tabi baharın biraz yüzünü yavaştan göstermesiyle araç piyasası hareketlenmişti ama dünyanın başında sürekli sıkıntı eksik olmuyor. Bununla beraber Ukrayna-Rusya arasındaki savaşla birlikte insanlarda yine bir belirsizlik oluştu. Savaştan iki hafta öncesine kadar çok hareketli olan piyasa şu anda tekrar yavaşladı. İnşallah baharın gelmesiyle güzel haber bekliyoruz. Otomotiv sektörü için hareketlilik bekliyoruz. Piyasanın tekrar hareketlenmesini umut ediyoruz. Bir an önce inşallah savaş biter, savaşın bitmesiyle de baharda piyasalar hareketlenecek” ifadelerini kullandı.

Oto galericiler Rusya-Ukrayna savaşının bitmesini bekliyor

“Elektrikli arabaya talepler biraz daha arttı”

Arz-talep fazlalaştıkça araç fiyatlarının otomatik olarak arttığını anlatan Acıbadem, “Artık eskide olduğu gibi herkes arabaya binsin istiyoruz. Şu anda artan akaryakıt fiyatları da araçların kullanılması yönünde büyük bir etki yapacağı gözüküyor. Artık zaman gösterecek. Şu anda aşağı yukarı iki haftadır insanlar elektrikli araçlara yönelmeye başladı. Elektrikli arabaya talepler biraz daha arttı. Elektrikli araçların bu zamandan sonra daha fazla hayatımıza gireceği gözüküyor” diye konuştu.

Enver Furkan Çelebioğlu - İbrahim Yetkin
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Villaya silahlı saldırı İstanbul’da bir iş adamının villasına silahlı saldırı gerçekleştirildi, zanlılardan birinin hem ateş edip hem o anları telefonla görüntülemesi güvenlik kamerasına yansıdı. İş adamının avukatı Adem Ay, "Önce tel örgüleri demir makasla kesiyor sonra evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, ailesi, misafirleri zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Bir şahıs hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah eylemi gerçekleştiriyor. Çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi. İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yaşayan bir iş adamının villasına 7 Aralık tarihinde sabah saatlerinde iddiaya göre ailesinin, çalışanlarının ve misafirlerinin bulunduğu sırada henüz bilinmeyen bir nedenle silahlı saldırı düzenlendi. Villanın çevresindeki demir tellerin kesilerek alana girildiği belirtilirken 2 zanlının çevreye ateş açtığı anlar güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde zanlılardan birinin hem ateş edip hem de yaşananları telefonla çektiği görüldü. Saldırı sonrası Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü olayla ilgili geniş çaplı inceleme başlatırken iş adamının Avukatı Adem Ay, saldırının öncesi ve sonrasına ilişkin konuştu. "Büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldı" Olaya ilişkin konuşan Avukat Adem Ay, "Öncesinde müvekkil İzmir’de alışveriş yapmak üzere şehir merkezine ulaştı. Alışverişini gerçekleştirirken ne yazık ki aracına bir saldırı yapıldı. Bu saldırıda plaka zarar görmesi ve aracın belli başlı yerlerinde ezikler mevcut. İstanbul ilindeki Sarıyer ilçesine bağlı olan bir semtte oturmakta. Buradaki saldırı çerçevesinde malına zarar veriliyor. Kendisinin evde bulunması, çocuğu ve ailesiyle evde ikamet etmesi sebebiyle büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldığını açıkça belirtmek isteriz. Biri misafir aracı olmak üzere toplamda 2 araç zarar görüyor ve bir kurşunlama olayı olarak gerçekleşiyor" şeklinde konuştu. "Bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor" Sözlerini sürdüren Avukat Ay, "Güvenlikli bir site olmasına rağmen sitenin içerisine giren şahıslar önce tel örgüleri demir makasla kesiyor. Kestikten sonra içeri kolay bir şekilde girip, evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, orada bulunan ailesi ya da yurt dışından gelen misafirleri de zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Sarıyer Emniyet Müdürlüğü’müze de teşekkür etmek isteriz çünkü desteklerinin yanımızda olduğunu her zaman hissettik. Olay, İzmir’deki olaydan hemen hemen 1 ay sonra gerçekleşti. Hem devletimize hem emniyet güçlerimize sonsuz bir inancımız var. Kişiler, edindiğimiz bilgiye göre şu anlık yakalanmadı. Ne yazık ki 2 şahıs birlikte hareket ederek 1 şahıs yukarı doğru çıkıyor, yan komşunun bahçesinden, yukarıdan araçları hedef alıyor. Diğer şahıs ise hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor. O çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi.
Bitlis Van Gölü yüzeyinde ilginç görüntü şaşırttı Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü yüzeyinde oluşan köpüklenme ilginç görüntüler oluşturdu. Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Adabağ köyünün Van Gölü açıklarında görünen köpüklenme böyle görüntülendi. Alkali karaktere sahip olduğu için köpüklenmeye yatkın olan Van Gölü yüzeyinde oluşan kilometrelerce uzunluğundaki beyaz köpüklenme akademisyen ve fotoğraf sanatçısı Veysel Akşahin tarafından görüntülendi. Van Yüzüncü Yıl Üniversite (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip sularının kıyıya yakın yerlerde yer değiştirdiğini belirtti. Gölün altındaki karbonatça zengin suyun yüzeye doğru hareket ettiğini ifade eden Akkuş, rüzgarın etkisiyle köpürmeler oluştuğunu söyledi. Akkuş, "Van Gölü 3 bin 712 kilometre karelik yüzey alanı ile beraber ülkemizin en büyük gölü ve sahip olmuş olduğu su kalite kriterleri olaraktan özel bir ekosistem. Yani pH seviyesi 9.2’lerde, tuzluluk ise binde 21’lerde. pH seviyesinin yüksek oluşuyla beraber aynı zamanda dünyanın en büyük sodalı gölünü oluşturuyor. Alkali karaktere sahip olan Van Gölü’nün son günlerde Tatvan tarafında kıyıya yakın bölgelerinde köpüklenme olduğunu gösteren görüntüler görüyoruz. Yani adeta gölün yüzeyi kar yağmış gibi köpük öbeklerinden oluşuyor. Öncelikle alkali karakterdeki göller köpürmeye daha yatkın konumda bulunuyorlar. Özellikle rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip suları kıyıya yakın yerlerde yer değiştiriyor. Yani alttaki karbonatça zengin su yüzeye doğru hareket ediyor. Yüzey daha planktonlarca yoğun, organik madde yüzeye geliyor ve Van Gölü’nün yüzeyinde biz köpürmeler olduğunu görüyoruz. Bu tip durumları hemen kirlilikle veya olumsuz bir durumla bağdaştırmak aslında doğru değil. Bu durum aslında Van Gölü’nün bize ne kadar özel bir ekosistem olduğunu gösteriyor. Alkali karakteriyle beraber Van Gölü adeta kıyıdaki insanlara görsel bir şölen oluşturuyor. Rüzgarla beraber dalgalar ortaya çıkıyor ve su köpürmeye başlıyor. Köpüren su ana akıntı hatlarıyla beraber hepsi birden bir alana toplanıyor ve akıntı yönünde harekete başlıyor. Bu elbette ki fotoğrafçılar ya da dron çekimi yapan insanlar için bulunmaz fırsatlardan birisi. İşte bu Van Gölü’nün ne kadar özel bir ekosistem olduğunun göstergelerinden birisi" dedi. (ÖO-MSA-Y
Eskişehir Eskişehir’de ‘Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız’ başlıklı program Eskişehir’de Dünya Türk Dili Ailesi Günü anısına düzenlenen "Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız" başlıklı program, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taciser Tüfekçi Sivas Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi ve ilgi gördü. Türk dilinin tarihi derinliği, Türkoloji çalışmaları ve çağdaş dünyadaki yeri çok yönlü sunumlarla ele alındı. Programın sunuculuğunu diksiyon ve tiyatro eğitimcisi Şeker Aybala üstlendi. Etkinlikte günün anlam ve önemine ilişkin konuşmayı Anadolu Rektör Yardımcısı Erkan Erdemir yaptı. Açılış konuşmasını ise Edebiyat Fakültesi Dekanı Fuat Güllüpınar gerçekleştirdi. Program kapsamında Prof. Dr. Mehmet Mahur Tulum, Türk Dilinin ve Türkolojinin Tarihî Gelişimi üzerine kapsamlı bir sunum yaparak alanın akademik birikimini dinleyicilerle paylaştı. Ardından Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar, ‘Rusya’da Türkler ve Türkoloji’ başlıklı sunumunda, Rusya Federasyonu’nda yaşayan Türk boylarının dil, kültür ve din politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bayraktar, ‘’Rusya’da Türkçeye ve Türk kültürüne artan ilgiye dikkat çekerek Türkçenin ‘Bir Dilden Fazlası, Bir Dostluğun Dili’ olduğunu’’ söyledi. Bayraktar konuşmasında, "Türkiye ve Rusya dostluğuna Türk dili ve kültürünün derin bir katkısı söz konusu. Türkçe, Rusya’da artık yalnızca kelimelerden ibaret bir dil değil; sıcaklık, empatî ve anlayışın ifadesi haline gelmiştir. Türkçeyi her yeni öğrenen, kültürel bağların bir temsilcisidir. Bu sürecin kazananı sadece dost iki ülke değil; ortak bir kültürel geleceği inşa eden genç kuşaklardır’’ dedi. Programın son bölümünde Doç. Dr. Ferdi Bozkurt, ‘Türk Dili için bireyler olarak neler yapabiliriz?’ sorusunu merkeze alan sunumunda, ‘’Dilin korunması ve yaşatılmasının yalnızca akademik çevrelerin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğu olduğuna dikkat çekti. Günlük hayatta Türkçenin doğru, özenli ve bilinçli kullanımının önemine değindi. Özellikle sosyal medya, dijital platformlar ve kamusal alanlarda dil hassasiyetinin artırılması gerektiğini’’ ifade etti. Program; akademisyenler, öğrenciler ve davetlilerin yoğun ilgisi ve katılımıyla tamamlandı. Etkinlik sonunda katılımcılar, ‘’Türk dilinin tarihi, kültürel ve toplumsal boyutlarını farklı perspektiflerden ele alan sunumların bilgilendirici ve ufuk açıcı oldu. Benzer programlar, Türk dili ve kültürü bilincinin güçlenmesine önemli katkılar sundu. Bu yönüyle program, ortak kimlik ve medeniyet hafızasının canlı tutulmasına yönelik anlamlı bir akademik ve kültürel buluşma olarak hafızalarda yer aldı’’ dediler.