Çipe, "Obezite cerrahisi kimler için uygundur" sorusuna şöyle karşılık verdi: "Obezite cerrahisi, vücut kitle indeksi 40 ve üzerinde olan, diyetisyen denetiminde tıbbi beslenme, egzersiz gibi yöntemlerle zayıflayamayan kişilere önerilmektedir. Bunun yanında vücut kitle indeksi 35 üzeri olan, hipertansiyon, diyabet, uyku apnesi gibi hastanın yaşam kalitesini ve süresini etkileyen hastalara önerilmektedir. Hangi ameliyatın uygun olduğu kişiye özgü olarak çeşitli muayene ve tetkikler sonucunda belirlenir."
Çipe, ameliyat hakkında bilgi verirken nasıl bir teknik uygulandığını şöyle anlattı:
"Kapalı (Laparoskopik) obezite cerrahisinde cerrahlar trokarlar (hortum benzeri küçük cerrahi aletler) yoluyla karın boşluğuna ulaşmak için küçük kesiler (5 mm - 10 mm) yapmaktadır. Bir video kameraya bağlı olan laparoskop küçük bir trokar içerisine sokulur. Elde edilen görüntü bir LCD ekranına yansıtılarak cerraha mide ve diğer iç organların büyütülmüş, görüntüsünü sağlar. Ameliyatı yapmak amacıyla özel cerrahi aletlerin kullanılması için 5 adet 10 mm ve 5mm’lik küçük kesi yapılır ve trokar yerleştirilir. Tüm ameliyat karın içi boşluğu karbondioksit gazıyla şişirildikten sonra karın içerisinde yapılır. Ameliyat bittiğinde gaz boşaltılır."
Kapalı (laparoskopik) tüp mide ameliyatında, mide hacminin küçültülmesi (yaklaşık 60-100cc) ve böylece hastanın çok az gıdayla tokluk hissetmesinin hedeflendiğini anlatan Çipe, şunları söyledi: "Bu amaçla, midenin belli bir bölümü cerrahi işlemle çıkarılır ve geriye tüp s¸eklinde bir mide bırakılır. Ayrıca, iştah kontrol edici ghrelin hormonunu da az üretir ve dolayısıyla hastanın yemeğe olan iştahı azalır. Tüp mide ameliyatı vitamin ve minerallerin emilimini etkilemez. Ameliyat yaklaşık iki saat sürer. Gastrik bypass, diğer obezite ameliyatları gibi laparoskopik yöntemle yapılır. Karın bölgesine açılan küçük kesilerden girilerek ameliyat gerçekleştirilir. Mide küçültülerek, ince bağırsağa anastomoz edilir. Böylece mide küçültüldüğü gibi, besinlerin emilimi de azaltılmış¸ olur."
Çipe, ameliyat hakkında ayrıca şu bilgiyi verdi: "Bildirilen olgu serilerinde laparoskopik obezite giriş¸imlerinden sonra ani ölüm oranı oldukça düşüktür (\%1’in altında). Diğer taraftan, yara enfeksiyonları, yaranın açılması, apse, staplerin açılıp sızıntı oluşması, bağırsak yırtılması, bağırsak tıkanıklığı, büyük ülser, pulmoner sorunlar ve bacaklarda kan pıhtısı oluşması gibi komplikasyonlar (\%5-10) da tüp mide ameliyatında biraz daha az görülmektedir. Ameliyat sonrası dönemde ilave cerrahi girişimleri gerektirebilecek diğer sorunlar meydana gelebilir. Bu sorunların içerisinde kesenin genişlemesi, sürekli kusma, mide ağrısı veya kilo verememe yer almaktadır. Gastrik bypass’tan sonra Vitamin B12-folat ve demir gibi besin maddelerinin eksiklikleri görülebilir. Gerekli vitamin ve besin takviyelerinin alınması bunları genellikle engellemektedir.”
Çipe, gastrik bypass’ın diğer bir potansiyel sonucu “damping” sendromu olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Damping sendromu; şeker içeriği yüksek gıdaların tüketilmesinden sonra karın ağrısı, kramp, terleme ve ishal ile karakterizedir. Yüksek s¸eker içeriğine sahip gıdalardan kaçınmak bu semptomları önler. Malabsorbsiyon ameliyatlarından sonra gastrik bypass sonrası görülenlerle benzer besin maddesi yetmezlikleri ile protein yetmezliği gözlenir. İshal veya gevşek dışkı da yağ alım miktarına bağlı olarak malabsorbsiyon ameliyatlarından sonra sık gözlenir.”
Gökhan Çipe, ameliyat sonrası hastayı nasıl bir dönem beklediği konusunda şöyle dedi: "Hastalarımız 2 gün ağızdan hiçbir katı veya sıvı almaz. 2. gün yapılan testler sonrası sıvı gıda başlanır ve 4. günde taburcu edilir. 15. günde pürelere başlanır ve 1. ayın sonunda normal gıdaya geçilir."