SAĞLIK - 20 Ocak 2016 Çarşamba 10:42

Obezitede ölüm riski var mı?

A
A
A
Obezitede ölüm riski var mı?

Obezite rahatsızlığı, önlenebilir ölümler arasında sigaradan sonra ikinci sırada yer alıyor. Obezite konusunda bilgiler veren Opr. Dr. Erol Vural, obezite rahatsızlığının belirtileri, ölüm riski ve hipertansiyon ile olan ilişkisine değindi.

Obezitenin, gıdaların özellikle yüksek kalorili gıdaların aşırı tüketilmesine bağlı olarak vücuttaki yağlı doku oranının artış göstermesi olduğunu söyleyen Opr. Dr. Erol Vural, ‘’Obezite, günümüzde önlenebilir ölümler arasında sigaradan sonra ikinci sırada yer alıyor. Obezite, özellikle hipertansiyon (yüksek tansiyon), kolesterol artışı, diyabet, solunum yolu hastalıkları, eklem hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları hatta bazı kanser çeşitlerini tetikleyerek, hayati risk içeren hastalıkların bütünlüğü olarak ifade edilebilir’’ dedi.

OBEZİTENİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Obezite rahatsızlığı olan kişilerde ortaya çıkan şikayetlere değinen Vural, hastalığın belirtilerini, aşırı terleme, depresyon, uyku apnesi, horlama, uyku bozukluğu, eklem ve sırt ağrısı, cilt dokusunda tahrişe bağlı olarak enfeksiyon artışı, gün içerisinde uykulu ve yorgun hissetme, küçük hareketlerde yorulma ve nefessiz kalma olarak sıraladı. 

OBEZİTENİN ÖLÜM RİSKİ NEDİR?
Obezitenin özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde epidemik bir salgın haline gelen problemler topluluğu olduğunu dile getiren veren Opr. Dr. Erol Vural, ‘’Yapılan araştırmalara göre obezitenin neden olduğu hastalıklar çerçevesinde hayati risk ve hayatını kaybedenlerin oranı her geçen gün artıyor. Ayrıca obezite ile beraber kronik böbrek hastalığı prevelansı da son dönemlerde böbrek yetmezliği, kanser, Tip 2 diyabet, metabolik sendrom ve erken ölüm riskinde önemli rol oynuyor. Kısacası obezite metabolik sendromla birlikte birçok hastalığın ortaya çıkması ile ölüm riskini arttıran günümüzün en tehditkar sorunu. Ancak erken tedavi seçenekleri ile metabolik sendrom öncüleri engellenerek oluşabilecek hasar boyutu ve hastalığın ilerlemesi durdurulabiliyor. Bu nedenle obezite hastalarının bu risk faktörleri doğrultusunda, vakit kaybetmeden uzman bir doktora başvurması gerekir. Yapılan araştırmalara göre gelişmiş ülkelerde en sık karşılaşılan ölüm nedeni kardiyovasküler (KHV) hastalıklardır. Bu nedenle obezite odaklı gelişebilecek bu hastalık, obezitenin ölüm riskleri arasında yer alabilir. Obezite KHV için bağımsız bir risk faktörü olarak kabul edilse de, hipertansiyon gibi diğer risk faktörlerine davetiye çıkarması ve olumsuz etkilerinin görüldüğü bilimsel olarak kanıtlanmıştır’’ diye konuştu.

OBEZİTE VE HİPERTANSİYON İLİŞKİSİ
Yüksek tansiyon gibi hayati risk içeren bir sağlık sorununun en önemli nedenlerinden birisinin obezite olduğunu vurgulayan Vural, ‘’Obezite ile beraber alkol kullanımı, asitli içecekler, aşırı yağlı, tuzlu beslenme ve hareketsiz yaşam hipertansiyon riskini arttırır. Yapılan araştırmalara göre BKİ değeri 35 kg/m2’nin üstünde olan obezite hastalarının hipertansiyon riski, ideal kiloya sahip olan bireylere göre 3 kat daha yüksektir. Uzmanlar beden ağırlığının, olması gerekenin yani yüzde 20’nin üzerinde olan kişilerde hipertansiyonun görülme sıklığının normal kiloya sahip olanlara göre 2 kat fazla olduğunu belirtiyor. Ayrıca bu düşünce bel ve kalça oranının kan basıncı ile oldukça önemli bir korelasyon olduğunu gösteriyor. Bu nedenle obezite koroner kalp hastalığının gelişimine zemin hazırlayan birçok dislipidemi soruna eşlik ederek, ciddi sağlık sorunları ile ölüm riskinin artmasına yol açıyor’’ ifadelerinde bulundu.

OBEZİTE AMELİYATLARININ ÖLÜM RİSKİ NEDİR?
Obezite ile ilgili yapılan cerrahi ameliyatlar sonrasındaki ölüm oranının yüzde 0,3 ile 0,8 arasında değiştiğini belirten Vural, ‘’Genellikle obezitenin ileri evrelerinde ameliyat tercih edilse de, obezite kaynaklı ameliyat komplikasyon oranları VKI’ nın artışına paralel olarak artabiliyor. Bu nedenle ameliyattan önce diyet tedavisi, davranış değişikliği ve egzersiz tedavisi ile beraber ilaç tedavisinin uygulanması öneriliyor. Ancak bu tür tedaviler özellikle morbid obezlerde daha çok işe yaramıyor’’ dedi. Obezite ameliyatlarının başarılı bir şekilde sonuçlanması için anestezi ve operasyonla ilgili karşılaşabilecek risklerin değerlendirilmesi ve konsültasyonların yapılması gerektiğine dikkat çeken Vural, ‘’Ancak öncelikle hastanın beslenme alışkanlıklarının değerlendirilmesi ile uygun tedavi yöntemlerinin belirlenmesi, karşılaşılabilecek risklerin hastaya bildirilmesi ve onay alınması gerekir. Her cerrahi operasyonun kendine göre risk faktörleri olsa da, tıbbi müdahale gereği ortaya çıkabilecek risk faktörleri standarttır. Ancak obezite hastalarının uygulanacak tedaviye bağlı olarak ortaya çıkabilecek risk faktörleri daha çok artış gösterir. Fakat hastanın obezite sorunun neden olduğu doğal risk faktörlerinde cerrahi karşılaştırıldığında obezitenin ve yandaş hastalıklarının yol açtığı sorunlar çok daha fazladır ve obezite ameliyatları doğru evrede ve doğru yöntemlerin uygulanmasına bağlı olarak başarılı bir şekilde sonuçlanır’’ diyerek sözlerini noktaladı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok geç kalmış bir ihtiyaçtır” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Muhalefet samimi çağrılarımıza kulak tıkasa da siviller eliyle yapılmış demokratik, kuşatıcı ve özgürlükçü bir anayasa ihtiyacımız var. Yeni anayasa Türkiye için lüks değil. Evet, çok geç kalmış bir ihtiyaçtır. Bu yönde atılacak bir adım Türkiye’yi yüzyılı hedefimize daha kolay daha hızlı ulaşılmasını sağlayacaktır" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Muğla İl Kongresinin ardından Marmaris’te sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri ve muhtarlar toplantısına katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmada, "“Aslolan milletin gönlünü kazanmak, milletin hayır duasına mazhar olabilmektir. Bunun yolu da şüphesiz eser, hizmet ve proje üretmekten geçer. Bize oy versin ya da vermesin, kimseyi ayırmadan, ötekileştirmeden tüm Türkiye’ye hizmet etmek için gece gündüz koşturuyoruz. Şunun altını çizerek tekrar ifade etmek isterim. Bizim siyaset felsefemizde ayrımcılık asla yoktur. Kimseyi inancından tercihinden, meşrebinden, siyasi partisinden dolayı dışlama yoktur. Etnik kökeni, dünya görüşü, sandıktaki tercih ne olursa olsun seksen beş milyonun her bir ferdi bizim öz bir öz kardeşimiz canımızın bir parçasıdır. Hep söylüyorum. 85 milyonluk devasa bir aileyiz. Vatanımız bir, bayrağımız bir, istiklal marşımız bir, acımız bir, sevincimiz bir, mazimiz bir, istikbalimiz birdir. Allah’ın izniyle bunu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez” dedi. “Kürt kardeşlerimiz bir avuç kibir abidesinin olduğu bir cendereye sıkıştırıldı” “Sevgili kardeşlerim, önemine binaen bir hususa özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bakınız bu ülkenin yakın geçmişinde gerçekten büyük acılar yaşandı. Milletin tercihleri yok sayıldı. Milli iradeye darbe vuruldu" ifadelerini kullanan Erdoğan, "Gençlerimizi sokak olaylarında kurban verdik. 40 yıllık terörle mücadelemizde nice koç yiğit ömrünün baharındayken toprağa düştü. Maraş ve Çorum olaylarında insanımızı birbirine kırdırdılar. Sermayenin renklere ayrıldığı baskıların tehditlerin zorbalıkların ayyuka çıktığı insanların fişlendiği olağanüstü dönemler yaşandı. Kürt kardeşlerimiz bir tarafta terör örgütünün diğer tarafta dikta heveslisi bir avuç kibir abidesinin olduğu bir cendereye sıkıştırıldı. Kılık kıyafetinden, şivesinden, dış görünüşünden dolayı insanlarımız hakarete maruz kaldı, itildi, ötelendi. Alevi, Bektaşi vatandaşlarımız asırlardan süzülüp gelen kültürlerini tam yaşayamıyor, kimliklerini korkusuzca dile getiremiyor, başörtülü kızlarımızın en temel hakkı olan eğitim hakları, çalışma hakları, iş hayatına katılma hakları keyfi sebeplerle gasp edilmiş, kısıtlanmıştı. Kerameti kendinden menkul seçkinler mutlu müreffeh bir hayat sürerken, toplumun kahir ekseriyeti ya yasaklarla ya da yokluk ve yoksullukla boğuşuyordu. Daha bunun gibi sayısız zorlukla, sınamayla karşılaştık. Allah’a hamdolsun bunların neredeyse tamamını artık geride bıraktık” ifadelerini kullandı. "Milli gelirimizi 2024 yılı sonunda 1 trilyon 331 milyar dolar bekliyoruz" Krizlerin ve belirsizliklerin kol gezdiği Türkiye’yi son 22 yılda tekrar ayağa kaldırdıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2002’de 230 milyar dolar ekonomik büyüklüğü olan ülkemizi geçen sene 1 trilyon 130 milyar dolarlık büyüklüğe kavuşturduk. Milli gelirimizin 2024 sonunda 1 trilyon 331 milyar dolara ve kişi başına gelirimizin ise 15 bin 551 dolara yükselmesini şu anda bekliyoruz. İhracatımızı 36 milyar dolardan aldık, 261 milyar doların üzerine çıkardık. Ayrıca bizden önce hayal dahi edilemeyen nice önemli reformu, nice hak ve özgürlük hamlesini sabırla, azimle ve kararlılıkla hayata geçirdik. Türkiye’yi güven ve istikrarla uyum içinde en önemlisi de birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde hamdolsun bu günlere getirdik. Elini vicdanına koyan herkes geçmişin Türkiye’siyle bugünün Türkiye’si arasındaki devasa farkı görüyor ve kabul ediyor. Yapılanları objektif olarak değerlendiren her bir insanımız ülkemizin 22 yılda kat ettiği büyük mesafeyi tasdik ve takdir ediyor. Ekonomide, diplomaside, ticarette, turizmde, savunmada, sağlıkta hasılı. Aklınıza gelebilecek her alanda gerçekten hiç umulmadık başarılara imza attık. Şurası da bir gerçek. Hayatın dinamizmi içerisinde beklentiler ve talepler de dönüşmektedir. Dünya değiştikçe insanın aynı kalması fıtrata aykırı bir durumdur. Siyasetin görevi sorulara ve sorunlara makul cevaplar üretmek halktaki değişim iradesini doğru enstrümanlarla yönetmektir. Bunun kolay bir vazife olmadığını hepimiz biliyoruz” diye konuştu. “Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok geç kalmış bir ihtiyaçtır” Türkiye gibi demokrasisi 42 yıl önce yapılmış darbe anayasasıyla malul olan ülkelerde değişimi yönetmenin çok daha çetrefilli olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunun için Türkiye’nin darbe anayasası kamburundan kurtulmasının şart olduğunu uzun bir süredir ısrarla dile getiriyoruz. Bu çağrıyı da muhalefetin iddia ettiği gibi gündem kaygımızdan değil tam aksine ülkemizin yeni anayasa ihtiyacını gördüğümüz için yapıyoruz. Ama bizim öyle bir muhalefetimiz var ki bırakın çözümün parçası olmayı sorunun katlanarak büyümesi için elinden geleni ardına koymuyor. Anayasa dahil, ülkenin herhangi bir meselesinde önerileri var mı? Yok. İstemüzlükten başka lügatlerinde kelime var mı? O da yok. Böyle gelmiş böyle gitsin. Aman Ali Rıza Bey ağzımızın tadı kaçmasın modunda son derece konforlu bir alanda siyasetçilik oynuyorlar. Allah aşkına böyle siyaset olur mu? Mızıkçılık yaparak, kaçarak saklanarak işin yokuşa sürerek bu ülkeye hizmet edilir mi? Muhalefet demek her şeye karşı çıkmak, her şeye itiraz etmek midir? Şu hakikati açık ve net ifade etmek durumundayım. Muhalefet samimi çağrılarımıza kulak tıkasa da siviller eliyle yapılmış demokratik, kuşatıcı ve özgürlükçü bir anayasa ihtiyacımız var. Yeni anayasa Türkiye için lüks değil. Evet, çok geç kalmış bir ihtiyaçtır. Bu yönde atılacak bir adım Türkiye’yi yüzyılı hedefimize daha kolay daha hızlı ulaşılmasını sağlayacaktır. Meclisimizdeki partilerin çoğunun ilk dört madde başta olmak üzere pek çok hususta hem fikir olduğunu memnuniyetle müşahede ediyoruz. AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın da yeni anayasa iradesi zaten güçlüdür, diridir, dinamiktir. Son yılların en çoğunlukçu aritmetiğine sahip 28’inci dönemde meclisin kendisinden bekleneni özellikle yerine getirmesini ümit ve arzu ediyoruz. İnşallah böylece evlatlarımıza daha özgür, daha müreffeh ve güçlü bir ülke bırakma ülkümüze biraz daha yaklaşmış olacağız. Bu süreçte Muğla’nın iş dünyasıyla, sivil toplumuyla, kanaat önderleriyle bizim yanımızda olması çok ama çok önemlidir. Rabbim şimdiden işlerimizi kolaylaştırsın diyorum” dedi. “Muğla, yerel yönetimler boyutunda maalesef hak ettiği ilgiyi görmüyor” “Muğla gerçekten insanı kendine meftun eden bir şehrimiz. Özellikle son yıllarda Muğla, her alanda büyük bir atılım içerisinde. Öyle ki, Muğla’nın seralarında üretilen, tesislerinde işlenip paketlenen gıda ürünleri dünyanın dört bir yanına gönderiliyor" diyen Erdoğan, Muğla’nın tabiat harikası koylarına, köylerine, tesislerine dünyanın dört bir yanından turist geliyor. Aynı zamanda Muğla, Akdeniz’le Ege’yi ve iç Anadolu’yu birleştiren konu ile ülkemizdeki her ferdinde hayallerini süsleyen bir yerdir. Ancak bütün bu avantajlarına rağmen Muğla, yerel yönetimler boyutunda maalesef hak ettiği ilgiyi görmüyor. Muhalefetin siyasi meselelerdeki lakayt tavrı yönettikleri şehirlerdeki yerel yönetimlerle ilgili konulara da sirayet ediyor. Sorun çözmek, milletin sıkıntılarını ortadan kaldırmak gibi bir dertleri yok. Polemik ve mazeret üretmeye harcadıkları enerjiyi şehirlere hizmet etmeye ayırsalar inanın şehirlerimiz çok farklı bir yerde olurdu. Ama bu konuda herhangi bir değişim işareti göremiyoruz” şeklinde konuştu. “Muğla’nın birçok ilçesinde içme suyu sıkıntısı çekiliyor” Her yıl Bodrum’un yaklaşık 1,5 milyon misafiri ağırladığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizin turizmdeki hedefleri büyüdükçe buralara gelen yerli ve yabancı ziyaretçi sayısı da doğal olarak artıyor. Turizmde 2024 yılı hedefimiz biliyorsunuz 60 milyon ziyaretçi. Biz bir taraftan turizmde gaza basarken yerel yönetimler tarafında tam anlamıyla bir atalet hatta sabotaja varan bir duyarsızlık görüyoruz. Turizmden ekonomik olarak ciddi gelir elde ediyorlar ama iş altyapı ve iş yapı yatırımlarına gelince hiçbir adım atmıyorlar. Örneğin başta Bodrum olmak üzere Muğla’nın birçok ilçesinde bunu sizler yaşıyorsunuz. Ben de Muğla’lı sayılırım. Muğla’nın birçok ilçesinde içme suyu sıkıntısı çekiliyor. Bu asırda, bu zamanda. Ancak görevi içme suyu sorununu çözmek olanlar, sorunu görmezden, duymazdan geliyordur. İstanbul gibi bir şehrin belediye başkanlığını yapmış bir kardeşiniz olarak, üstelik de biliyorsunuz çöp, çukur, çamur, susuzluk bunları yaşayan bir İstanbul devralmıştır. Ve orada bütün bu sorunları bir yıl içerisinde sildik süpürdük. Şimdi aynı durum maalesef Muğla’da var mı? Var. Kirlilik sebebiyle neredeyse canlının yaşamadığı İzmir körfezi için de aynı şeyler geçerli. Orada da İzmir’e hizmet etmemeyi hayat tarzı üzerinden meşrulaştırmaya çalışan garip bir zihniyet var. Eser ve hizmet siyasetiyle temayüz etmek yerine korkuları körükleyerek, ideolojik belediyecilik yaparak beceriksizliklerini örtmeye çalışıyorlar. Biz ise derde derman olmanın sıkıntıları ortadan kaldırmanın peşindeyiz” dedi. “Su sorunu çözmek DSİ’nin değil, büyükşehirlerin işi” Su sorununu çözmenin DSİ’nin görevi olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Su sorununu çözmek büyük şehirlerde, büyük şehir belediyelerinin görevidir. Sorunu ben yaşadığım için söylüyorum. İstanbul’u susuzluktan aldık ve kısa bir zaman içerisinde de İstanbul’un su sorununu çözdük. Şimdi CHP’nin büyükşehir belediyelerine bakın. Acaba bu sorunları çözdüler mi, çözüyorlar mı? Böyle bir dertleri var mı? Muğla büyükşehir, büyükşehir Muğla’da su sorunu niçin çözülmez? Neden bu konuda adım atılmaz? Aynı durum geçiyorum şöyle. Van’da vardı. Van’da da Veysel Bey bakan olduğu zaman baktık ki Van maalesef su sorununu çözemiyor. O zaman Veysel Bey’e dedim ki burada yaşayanlar bizim insanımız. Yatırımı yap ve Van’ın su sorununu DSİ ile çözelim. Ve Van’ın su sorununu biz o zaman devlet su işleri ile çözdük. 22 yıldır nasıl milletimize kulak vererek biz bugünlere geldiysek, Muğla’nın, Bodrum’un içme suyu sorunlarını çözmek için de kolları sıvadık. Yatırım programına aldığımız Sandras içme suyu projemiz ile Muğla İl Merkezi’nin içme suyu ihtiyacını inşallah karşılayacağız. Toplam 7,6 milyar lira maliyeti olan proje ile yıllık 7,32 milyon metreküp içme suyu depolama, günlük 45 bin metreküp kapasiteli arıtma tesisi ve 12,3 kilometresi tünel olan toplam 80 kilometrelik isale hattını devreye alacağız. Bodrum barajının proje çalışmalarını daha seneye başlatıyoruz. Yıllık 13,2 milyon metreküp depolama, günlük 135 bin metreküp arıtma kapasitesiyle Bodrum’un kanayan yarasına inşallah merhem olacağız. Bir diğer konu ulaştırmadır. Bodrum-Yalıkavak yolunun kalan 7 kilometresinin ihalesini yaptık, çalışmalara başladık, inşallah seneye onu da bitiriyoruz. 69 kilometre uzunluğundaki Söğüt-Seydikemer yolunun 21 kilometresini bölünmüş yol olarak tamamladık. Çalışmalarımız devam ediyor. 51 kilometrelik Seydikemer-Kalkan yolunun 12 kilometresini tamamladık, kalan kısımlarıyla ilgili çalışmalarımız sürüyor. 27 kilometre Gökova ayrım Marmaris yolunu bölünmüş yol olarak yine biz bitirdik. Marmaris-Datça yolunun 50 kilometresini bitirdik, kalan 18 kilometresinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. İlçeleriyle birlikte tüm Muğla’yı Allah’ın izniyle muhalefetin beceriksizliğine mahkûm etmeyeceğiz. Hayatın her türlü hız kesme varlığına rağmen, biz yorgunluğa hız kesmeden, yılgınlığa pirin vermeden, hem Muğla’yı hem diğer 80 vilayetimizi kalkındırmaya devam edeceğiz."
Eskişehir Eşinin haksızlığa uğradığı iddiasıyla işletme önünde oturma eylemi başlattı Eskişehir’de fast food restoranında çalışan eşinin yaşadığı anlaşmazlıktan dolayı evine daha uzak bir şubeye gönderileceğini öğrenen Gökay Başar, piknik tüpü ve çaydanlığını alarak işletme önünde oturma eylemi başlattı. Odunpazarı ilçesi Atatürk Bulvarı’nda bulunan KFC isimli fast food restoranında çalışan 32 yaşındaki Mısra Başar iddiaya göre mesai arkadaşıyla anlaşmazlık yaşadı. Yine iddiaya göre Başar, iş yerinden evine uzak bir şubeye yollanmak istendi. Ulaşımın çok zor olacağını ve 9 aylık bebeği olduğunu ifade eden Mısra Başar, bu isteği kabul etmek istemedi. "Dün başka şubeye transfer edileceğini söylediler" Mısra Başar’ın eşi, Gökay Başar yaşanan durum sonrası işletme önünde oturma eylemi yapmaya başladı. Yanında piknik tüpü ve çaydanlık getiren Başar, işletme önündeki kaldırıma oturarak "Bu iş yerinde ayrımcılık ve mobing var" yazılı kartonu açtı. Soğuk ve yağmurlu havaya rağmen kaldırımda oturan Gökay Başar, "Eşim Atatürk Bulvarı KFC şubesinde çalışıyordu. Şirkette toplam 2 buçuk senedir çalışıyordu ama 4 aydır bu şubedeydi. Yaklaşık 10 gün önce bir personelle arasında gerginlik yaşanmıştı. Herhangi bir küfür ya da fiziksel bir şiddet olmamıştı. Sadece iftira üzerine bir tatsızlık yaşandı. Yaşanılanların üzerinden 10 gün geçmesine rağmen dün başka şubeye transfer edileceğini söylediler. Eşim 9 aylık bebeğimizin olduğunu ve aracımız olmadığını bu sebeple ulaşımda zorluk yaşayacağını dile getirdi. Eşime, ’Biz kesinlikle seni göndereceğiz, diğer personel bizim işimize yarar’ ifadelerini kullandılar. Eşim diğer şubeye gidemeyeceğini dile getirerek bu sabah vardiyasına geldi fakat içeriye almadılar. Başka şubeye transfer edildiğini oraya gitmiyorsa tutanak tutulup, çıkışının verileceğini söylediler. Hukuken 2 personel sorun yaşıyorsa iki personele de iş yeri değişikliği yapılmalıdır. Burada mobbing, eşitsizlik ve ayrımcılık vardır. Eşim psikolojisi bozulduğu ve çocuğumuzla ilgilenmek zorunda olduğu için yapamadı. Ben de bunun üzerine KFC önünde sessizce oturma eylemi yapıyorum. Bir personelin akrabası hakkında ileri geri konuştuğumuz iddia edildi. Ancak böyle bir durum söz konusu değildi. O kişiyle özel problemlerimiz vardı. Eşimi karalamak adına ısrarla şube müdürlerine baskılar yapıldı. Eşim böyle bir şey yapmadığını defalarca söyledi. Müdürler, zorla eşimi iş kanununa aykırı şekilde çıkardı. İki kişi de aynı işi ve görevi yapıyorlar. Neye göre eşim değil de diğer çalışan daha çok işimize yarar denildi? Biz bu ülkede geçinmeye çalışan işçileriz, zaten zor şartlarda yaşıyoruz. Bebeğimiz var biz sadece hakkımızı arıyoruz" dedi.
Balıkesir Başkan Akın: “Kadınları güçlendireceğiz” Balıkesir’de faaliyet gösteren kadın kooperatifleri bir araya geldi. Kadın Kooperatifleriyle buluşan Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, “Kadın kooperatiflerinden başlayarak, tüm kırsal kalkınma kooperatiflerini içine alan işleyen ve sürdürülebilir bir ticaret sistemi oluşturacağız. Kadınların gelirlerini artıracağız” dedi. Program sonunda kadın kooperatiflerinin kapasitelerini güçlendirmek için Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ile Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı arasında protokol imzalandı. Kadınların, ekonomik olarak güçlenmesi ve sosyal hayatta daha fazla yer almasının sağlanması noktasında kadın kooperatiflerinin önemine her platformda dikkat çeken Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın ve eşi Arbil Akın Kadın Kooperatifleri ile buluştu. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, Balıkesir Kent Konseyi, Bapka ve Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV) iş birliğinde düzenlenen programa Başkan Akın’ın ve eşi Arbil Akın’ın yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcısı Ensar Aytekin’in eşi Özlem Aytekin, CHP Kadın Kolları Genel Başkan Yardımcısı Hürmüz Avcı, Balya, Altıeylül, İvrindi, Savaştepe ve Sındırgı ilçeleri Belediye Başkanları, Kent Konseyi Başkanı Sevinç Baykan Özden, KEDV Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Koordinatörü Şengül Akçar, Kadın Kooperatifleri temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Program sonunda kadın kooperatiflerinin kapasitelerini güçlendirmek için Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ile Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı arasında protokol imzalandı. Başkan Akın, iş birliği ve desteklerinden dolayı KEDV’e teşekkür etti. Pandemi sonrası kooperatiflere ilgi arttı Kentin emekçi kadınlarının büyük bir potansiyele sahip olduğunu söyleyen Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, “Kökleri Cumhuriyet öncesine dayanan ama esasında Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün halkçı uygulamalarından biri olarak, gerçek Cumhuriyet döneminde yapıldığı Kooperatifçilik; bugün sosyal ve ekonomik refahın anahtarı olarak tam da karşımızda duruyor. Biliyorsunuz, Birleşmiş Milletler 2025 yılını Dünya Kooperatifçilik Yılı olarak belirledi. Bunun bir temeli var. Özellikle 2008-2009 Küresel Finans Krizi’nden sonra dayanıklı olmaları sebebiyle dünyada kooperatiflere olan ilgi giderek arttı.” dedi. Tüm dünyada etkili olan Covid-19 salgınının ardından dünyayı derinden etkileyen kriz ortamının kooperatiflere olan ihtiyacı derinleştirdiğini belirten Akın, “Kooperatifler, eşitsizliklerle ve ekonomik krizlerle başa çıkmanın, günümüz şartlarında Türkiye’deki kentleri de kuşatan kent yoksulluğunu yenmenin en önemli yollarından biri. Bu kent yoksulluğu şu anda Türkiye’nin en önemli sorunlarından bir tanesi. Köylerimiz bomboş, üretim yarı yarıya hatta çok daha aşağılara inmiş durumda. Köyünde üretemeyen kadınlar, çocuklarını şehirlere çalışmaya gönderiyor. Hem artan girdi maliyetler hem de olumsuz şartlar herkesi üretimden uzaklaştıran bir duruma getirdi. Günün sonunda da kente gidip, iş bulmak için mücadele eden ama istediği işi bulamayan kent yoksullarıyla karşı karşıya kaldık. İşte bunu yenmenin en büyük yollarından bir tanesi de kooperatifçilik.” şeklinde konuştu. “Bu düzeni kabul etmiyoruz” Balıkesir’in çok önemli kadın kooperatiflerine sahip olmasından dolayı şanslı olduğunu dile getiren Akın, “Türkiye’ye örnek olmuş kooperatifler var. Bu örnek başarıları da büyüterek Balıkesir Modelinin içine entegre etmek için uğraşıyoruz. Ben, bu mücadelede en büyük destekçim eşim Arbil’e teşekkür ederim. Kent Konseyimize, belediye başkanlarımızın çok değerli eşlerine ayrıca teşekkür ederim. Bu dayanışma kültürü bizim özümüzde var. Kuvayi Milliye’nin baş şehrinde kooperatifçiliğin öne çıkması için çok çalışmamız lazım. Türkiye’de de bilinçli olarak toplumsal ayrışmanın körüklendiği, kutuplaşmanın arttığı bir sürecin içindeyiz. İnsanların A Partili, B Partili şeklinde ayrıştırıldığı, kadınların iş gücünde ikinci plana itildiği bir düzenin içindeyiz. Bu düzeni de biz kabul etmiyoruz” diye konuştu. Tablo iç açıcı değil Kadınların işgücüne katılım oranlarına da değinen Akın, ortaya çıkan tablonun hiç iç açıcı olmadığını söyledi. Kadın istihdam oranının yüzde 30 civarında olduğu bilgisini paylaşan Akın, “Yani çalışmak isteyen her 100 kadından ancak 25’i çalışabiliyor. Biz Balıkesir’de böyle bir tabloyu kabul etmiyoruz. Kooperatifleri ele alırken kadın-erkek eşitliğini de bu kapsamda değerlendiriyoruz ve toplumda dezavantajlı olan kadınları öne alıyoruz. Çünkü kadınların toplumsal iş gücüne katılımı, hanenin devamlılığı ve sağlıklı bir toplum için son derece önemli. Bu doğrultuda kadınlara yönelik uygun istihdam ve sosyal kalkınma modelleri geliştirerek kadınların kooperatifler aracılığıyla iş gücüne katılımını sağlamak gerekiyor.” şeklinde konuştu. BALMEK kurslarına önem veriyoruz Kooperatiflerin de diğer kuruluşlar gibi bir sermaye gerektirdiğini ifade eden Akın, kadınların ekonomik yaşamdan geri kalmasının en büyük nedenlerinden birinin sermaye sahibi olmaması olduğunu söyledi. Bu konunun çözümü için BALMEK kurslarına çok önem verdiklerini söyleyen Akın, “BALMEK kursları genelde şehrin içine odaklanmış ama biz bunu beldelere yayıyoruz. Bunun talimatını verdik. Üretmek isteyen kadınların ayağına gidip, ürettiği ürünleri değerlendireceğiz” dedi. Sürdürülebilir ticaret sistemi Türkiye’deki ve dünyadaki kooperatifçilik modellerinde incelemeler yaptıklarını ve bu doğrultuda kadın kooperatiflerinden başlayarak, tüm kırsal kalkınma kooperatiflerini içine alan işleyebilir ve sürdürülebilir bir ticaret sistemi oluşturulacağını açıkladı. Bunun yanı sıra kadınların kurduğu ve işletmekte zorlandığı kooperatiflerin ihtiyaçlarını da gidereceklerini belirten Akın, “Asıl hedefimiz kadınların kazanmalarını sağlamak. Kadınların gelirlerini artıracağız. Ayrıca ülkemizin en önemli kadın STK’larından biri olan KEDV (Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı) ile kadın kooperatiflerimizin kapasitelerini güçlendirmek için bugünden başlamak üzere güç birliği yapıyoruz. Bize verdikleri destek için KEDV’e teşekkür ediyorum. Amacımız ortak. Kadının erkeğin eşit olduğu, herkesin çalışma hayatının içinde olduğu, Balıkesir’in her noktasında kadınların evlatlarını kreşlere güvenle bırakıp, ekmeğini artırmak için çalıştığını huzurlu, refah dolu bir Balıkesir’i Türkiye’ye örnek hale getirmek için çalışıyoruz” ifadelerini kullandı. “Bu yolda beraberiz” Katılımcıların, 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü’nü kutlayan Arbil Akın, kendisinin ve Başkan Akın’ın kadın istihdamına çok önem verdiğini söyledi. Kent genelinde faaliyet gösteren çok sayıda kadın kooperatifine ziyaret gerçekleştirdiklerini belirten Arbil Akın, şunları söyledi: “Önümüzdeki günlerde ziyarette bulunamadığımız kooperatiflerimizi de ziyaret edeceğiz. Bu ziyaretlerimiz esnasında gördük ki; kadınlarımızın pazarlama- satış kanallarının açılması ve destek konusunda ihtiyaçları var. Bizler, size her konuda destek olmaya hazırız. Yürümüş olduğunuz yolun zorlu bir yol olduğunu biliyoruz. Bu yolda bundan sonra beraberiz. Hep beraber güzel işler çıkaracağımıza inanıyoruz. Yolumuz açık olsun” dedi. Yarım kalan hikaye tamamlanacak Balıkesir Kent Konseyi Başkanı Kent Konseyi Başkanı Sevinç Baykan Özden, ise şunları söyledi: “Ahmet Başkanımızla 2019 yılında yarım kalmış bir hikayemiz vardı. Bu hikayemizi tamamlamak istedik. 2019’da yarım kalan hikayemizle, kadın kooperatiflerinin ve emekçi kadınların desteklenmesi de yarım kalmıştı. Biz, yarım kalan hikayemizi şimdi tamamlamak üzere Ahmet Başkanımız ve eşi Arbil Hanım’la birlikte yola çıktık” dedi.
İstanbul Türkiye Tenis Ligi 1. aşama müsabakaları gerçekleşti Türkiye Tenis Ligi bölgesel müsabakalar sonucunda Türkiye’nin 7 bölgesinden 29 kulüp finalleri oynamaya hak kazandı. Türkiye Tenis Ligi Finalleri’nde 16 erkek takımından 69 oyuncu, 13 kadın takımından 45 oyuncu toplam 29 takım, 114 oyuncu korta çıktı. Türkiye’nin en iyi kulüplerinin belirlendiği tenis takviminin en prestijli organizasyonlarından Zeren Grup Türkiye Tenis Ligi’nde kadınlar şampiyonu ENKA Spor Kulübü oldu. 16-22 Aralık tarihleri arasında kadın ve erkeklerde toplamda 29 takımın katılımıyla Taçspor Kulübü’nde düzenlenen Zeren Grup Türkiye Tenis Ligi’nde kadınlarda Enka Spor Kulübü, Alaçatı Tenis Kulübü’nü 3-0 yenerek şampiyonluğu elde eden takım oldu. TED Spor Kulübü ise Green Tenis Golf Spor Kulübü’nü 2-0 yenerek kadınlarda üçüncülük elde etti. Dereceye giren takımlara kupalarını Türkiye Tenis Federasyonu Başkanı Şafak Müderrisgil, Zeren Grup Yönetim Kurulu Üyesi Seda Zeren Adıgüzel, Türkiye Tenis Federasyonu Yönetim Kurulu Üyeleri Ali Rıza Ceylan, Eda Sevaioğlu Tan, İpek Soylu, İsmail Hakkı Kurt takdim etti. Zeren Grup Türkiye Tenis Ligi, yarın saat 09.30’da başlayacak karşılaşmalarda erkekler finali ve sıralama maçları ile devam edecek. Türkiye Tenis Federasyonu Başkanı Şafak Müderrisgil, "Türkiye Tenis Ligi Finalleri, bu hafta gerçekleşiyor. Bugün kadınlar finalindeyiz. Tüm hafta boyunca buradaydık Taçspor’daydık. Taçspor’a çok teşekkür ediyoruz bize ev sahipliği yaptılar. Zeren Grup’ta bu haftanın sponsoruydu, Tenis ligi finallerinde sponsorluğumuzu üstlendi, Zeren Gruba da teşekkür ediyoruz. 13 ilimizden 29 takım geldi, 114 tenisçimiz buradaydı oynadılar. Bugün kadın finallerinde de Alaçatı ve ENKA yarıştı. Müsabakaları da ENKA kazandı. Çok coşkulu geçti, bundan sonra daha da coşkulu geçecek, çünkü 2025’de bunu biraz daha zamana yaymayı, bölgeselden ulusala doğru yükselen bir tenis ligi yapısı kurmayı düşünüyoruz. Biz kendi adımıza memnunuz, çok coşkuluydu, çok keyifli anlar yaşadık. Kadınlarda şampiyon olan ENKA takımını kutluyorum, onlarla gurur duyuyorum. Katılan tüm tenisçilerimizle gurur duyuyorum. Tüm sporcularımıza, antrenörlerimize, hakemlerimize, izleyicilerimize çok teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.
İstanbul Trendyol Süper Lig: Beşiktaş: 1 - Corendon Alanyaspor: 1 (İlk yarı) Trendyol Süper Lig’in 17. haftasında Beşiktaş, sahasında Corendon Alanyaspor ile karşılaşıyor. Müsabakanın ilk yarısı 1-1’lik eşitlikle sonuçlandı. Maçtan dakikalar (İlk yarı) 5. dakikada Janvier’in sağ taraftan kullandığı köşe vuruşunda ön direkte Fatih’i aşan topu Lima, altıpas çizgisinin hemen gerinden ağlara gönderdi. 0-1 7. dakikada Alanyaspor savunmasının kaleciye gönderdiği pasta araya giren Rafa Silva, kaleci Ertuğrul’u da geçerek meşin yuvarlağı filelere yolladı. 1-1 29. dakikada Augusto’nun sağ taraftan ortasında Yusuf Özdemir, ceza sahası içi sol çaprazdan sert vuruşla topu ağlara gönderdi. 31. dakikada hakem Cihan Aydın, VAR’dan gelen uyarı sonrası gol pasını veren Augusto’nun ofsayt olması gerekçesiyle golü iptal etti. 45+5. dakikada Rafa Silva’nın sağ taraftan kullandığı köşe vuruşunda ceza sahası sol çaprazdan Semih Kılıçsoy’un röveşata vuruşunda top kaleci Ertuğrul’da kaldı. Hakemler: Cihan Aydın, Volkan Ahmet Narinç, Murat Altan Beşiktaş: Mert Günok, Jonas Svensson, Felix Uduokhai, Emirhan Topçu, Bahtiyar Zaynutdinov, Salih Uçan, Al-Musrati, Rafa Silva, Gedson Fernandes, Ernest Muçi, Semih Kılıçsoy Yedekler: Ersin Destanoğlu, Onur Bulut, Alex Oxlade Chamberlain, Joao Mario, Arthur Masuaku, Jean Onana, Cher Ndour, Can Keleş, Emrecan Terzi, Mustafa Hekimoğlu Teknik Sorumlu: Serdar Topraktepe Corendon Alanyaspor: Ertuğrul Taşkıran, Nuno Lima, Fatih Aksoy, Fidan Aliti, Florent Hadergjonaj, Nicolas Janvier, Gaius Makouta, Yusuf Özdemir, Efecan Karaca, Loide Augusto, Sergio Cordova Yedekler: Furkan Bayram, Yusuf Karagöz, Serdar Dursun, Rony Lopes, Arda Usluoğlu, Ui Jo Hwang, Buluthan Bulut, Richard Coelho, Jure Balkovec, Juan Coelho Teknik Direktör: Sami Uğurlu Goller: Rafa Silva (dk. 7) (Beşiktaş), Nuno Lima (dk. 5) (Corendon Alanyaspor)