KÜLTÜR SANAT - 10 Ocak 2009 Cumartesi 09:38

Nazım Hikmet Türk vatandaşı

A
A
A
Nazım Hikmet Türk vatandaşı

Bakanlar kurulu kararı Resmi Gazete'de yayınlandı

Nazım Hikmet Ran'ın Türk vatandaşlığından çıkarılmasına ilişkin 25 Temmuz 1951 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı'nın yürürlükten kaldırılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.

Nazım Hikmet'in Türk vatandaşlığından çıkarılmasıyla ilgili Bakanlar Kurulu kararının kaldırılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı, bugünkü Resmi Gazete'de yayımlandı. Hükümet, eski Ceza Kanunu'nun 141. ve 142. maddesine göre 25 Temmuz 1951 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarılan ünlü şairin, yeniden Türk vatandaşlığına kabul edilmesini kararlaştırmıştı. 

Bakanlar Kurulu'nun 5 Ocak 2009 tarihli kararı Resmi Gazete'de yayımlanarak, yürürlüğe girdi. Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, konuyla ilgili olarak, "Doğru bir iş yaptığımızı düşünüyoruz. Esasen Türk vatandaşlığından çıkarılmasını gerektirecek yasa maddeleri mevzuattan çıkarılmıştır. 2002 UNESCO tarafından 'Nazım Hikmet yılı' ilan edilmiştir. Artık gereği kalmamış, anlamı kalmamış, hukuki dayanakları kalmamış bu kararın ortadan kaldırılması gerekmektedir" demişti. 

Çiçek, ünlü şairin Moskova'da bulunan mezarının Türkiye'ye getirilmesi konusunda ise, bu konudaki kararın Nazım Hikmet'in ailesine ait olduğunu söylemişti. Çiçek, hükümetin aldığı kararın Nazım Hikmet ile ilgili 1951 yılında alınan kararın kaldırılmasından ibaret olduğunu ifade ederek, "Mezar konusu Türkiye'de zaman zaman tartışılıyor. Bunlara bakmak lazım. Gelmesinde fayda var mı, yok mu, ailesi ne der? Bu tek başına hükümetin verebileceği bir karar değil. Ailesi vardır, onlara da bakmak lazım. Ama Türkiye bugün önemli bir karar almıştır. Bundan sonra eğer faydalı olacaksa gelmesinde bizim yönümüzden bir sakınca yoktur. Biz olaya olumlu bakarız" değerlendirmesini yapmıştı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kastamonu 19 yıl sonra aydınlatılan faili meçhul cinayette tutuklu sanıklar, ilk duruşmada tahliye edildi Kastamonu İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin çalışmasıyla 2005 yılında öldürülen şahsın katil zanlıları, 19 yıl sonra yakalanarak tutuklandı. Faili meçhul kalan cinayette ilk kez hakim karşısına çıkan tutuklu sanıklar, ilk duruşmada serbest bırakıldı. Olay, 2005 yılında Kastamonu’nun Merkez ilçesi Hacıbey Köyü ile Etyemez köyü yol ayrımında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, evine gitmek amacı ile yolda aracı ile seyir halinde olan Halil Çamyaran, silahla başına 2 el ateş edilerek öldürülmüş halde öldürüldü. Aracında başından vurulmuş halde ölü bulunan Halil Çamyaran’ın katil zanlısı aradan geçen zamana rağmen bulunamadı. 19 yıldır faili meçhul olan cinayetle ilgili Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen talimatlar doğrultusunda, Kastamonu İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü ekiplerince çalışma başlatıldı. Olayla ilgili yapılan çalışmalar sonucunda cinayeti işlediği tespit edilen Hamdi K. ve Ninal T. isimli şahısların da aralarında olduğu 5 kişi gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından Kastamonu Adliyesine sevk edilen şüphelilerden Hamdi K. ve Nihal T. adli makamlarca tutuklandı. Diğer şüpheliler ise serbest bırakıldı. Tutuklanan Hamdi K.’nin, öldürülen Halil Çamyaran’ın kuzeni olduğu öğrenildi. Olayın ardından şüpheliler hakkında “kasten öldürme” suçundan Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı. “Bana çamur atıyorlar, o benim yeğenim, ben öldürmedim, tahliyemi isterim” Davada 19 yıl sonra ilk kez hakim karşısına çıkan tutuklu sanık Hamdi K., “Olay günü Tevfik beni aradı. Böbreklerinden taş düşürüyormuşsun seni almaya geliyorum dedi. Arabaya bindi, ayağının yanında iki bira vardı. Beni eve bırak, taş döküyorum dedim. Tosya yoluna gittik. Telefonla konuşuyordu araçtan inip. Akşam 21.00 gibiydi. Sonra bana dönüp muhtar emmi ben bu Halil’i ne yapacağım, bilmiyorum dedi. Beni eve bırakmaya giderken Sunta Kavşağından geri döndü. Bir şey alacağım dedi. Aracı kenara çekti. Kenarda silahı gördüm o sırada. Komutan beni aradı, Halil nerede diye sordu. Neyin oluyor dediler. Ben, dayısı oluyorum dedim. Araç içinde şeker fabrikasında vurmuşlar dediler. Olaydan benimde bu şekilde haberim oldu” dedi. Halil Çamyaran’ın yaptığı ticaretten ötürü husumetlisinin çok olduğunu belirten Hamdi K., “Tevfik, araç ile eve giderken bana bu Halil bize dert oldu dedi. Bende bırak Halil’i deyip aranızı düzelteyim dedim. O da artık Halil dert olamaz dedi. Seni öldürürüm dedi, beni de tehdit etti. Bende korktum. Farklı ifadeler verdim. Sonra silahı attığı yere gidip silaha baktık ve silah temizlenmişti” diye konuştu. Halil Çamyaran’ın arazi satış işlemlerine karışmadığını söyleyen Hamdi K., “Halil kafe işletiyordu. Halil’in arazi satışına karışmadım. O aile içindeki konu, araç ise zaman zaman alıp satıyordu. Olay tarihinde de gözaltına alındım. Karakolda 45 gün boyunca işkence gördüm. Her gün sopa yedik. Ben böyle bir suç işlemedim. Suçsuzum, cinayetle ilgili bir alakam yoktur. Tahliyemi ve beraatımı isterim. Ölen yeğenim, ıstırap çekende benim. Cezaevinde yatanda benim. Tahliyemi isterim. Bana çamur atıyorlar. O benim yeğenim, ben öldürmedim. Halil ile bir miras davamızda yoktur. Halil, öz oğlumdan bana daha yakındı” şeklinde konuştu. “Şikayetçiyim, adaletin yerini bulmasını istiyorum” 2005 yılında öldürülen Halil Çamyaran’ın kız kardeşi Bahriye Çamyaran Erol ise, “Halil, öz abim oluyor. Ben hasta ve engelliyim. Halil, beni 20 kere ameliyat ettirdi. Abimin ölümünün üzerinden geçeli 19 yıl 54 gün oldu. Hamdi, benim kardeşimi öldürecekti. Halil’de bana ayakların yere basarsa sende onu öldür dedi. Annem, Hamdi seni niye öldürsün diye sordu. O yeri onlara yar etmeyeceğim, elin oğlu yiyeceğine ben yiyeyim dedi. Halil’e bir şey olsa senden bilirim dedim. Bana neden böyle diyorsun demedi. Mal mülk davası vardı. Parasını ödemesine rağmen Hamdi, sattığı yerin tapusunu kardeşime vermedi. Sürekli kaçtı, işim var dedi. Kardeşim, Hamdi beni vurursa sende onu öldür dedi. Hamdi’nin çok borcu vardı. Şikayetçiyim. Adaletin yerini bulmasını istiyorum. Bahriye sakat, diğer kızlarda evli. Damatlar yiyeceğine ben yiyeyim diyerek kardeşimi öldürdü. Hamdi, borcu var diye Halil’e tarlaları sattı. Halil, 70-80 bin TL para verdi Hamdi’ye ama Hamdi, tapuları Halil’e vermedi. Sürekli kaçtı tapuyu vermemek için” ifadelerini kullandı. Halil Çamyaran’ın annesi Safiye Çamyaran da, Hamdi K.’nin oğlunun öldürdüğünü iddia ederek, “Oğlumu öldürdü. Ben anayım, şikayetçiyim. Cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Halil Çamyaran’ın kız kardeşi S.A. da, “Kardeşim bende kalıyordu, evlilik hazırlığı yapıyordu. Benim yanıma gelince sürekli Hamdi, beni öldürecek diyordu. Hamdi’nin çok borcu vardı, satacak yer kalmadı. Halil’in de yerlerini yemek gerekiyor diyordu ve kardeşimi öldürüp yerleri de satıp yedi. 9 dönüm yeri sattı Halil öldükten sonra. Vekalet verdikten sonra 5-6 ay gibi bir zaman geçti. Tarlaları işlemeye fırsatı olmadı. Bizler kardeşimize güvenip ona vekalet verdik” diye konuştu. 2013 yılında vefat eden Tevfik A.’nın babası tanık H.A. da, “Ben sadece Halil’in öldüğünü duydum. Tevfik, oğlum oluyor. 2013 yılında öldürmek zorunda kaldım oğlumu. Tevfik ile Hamdi’nin beraber olup Halil’i öldürdüklerini bilmiyorum. Beni de katil yapan oğlumda her türlü ahlaki zayiat mevcuttur. Oğlumu öldürmemle Halil’in öldürülmesi olayıyla bir ilgisi yoktur. Bu olay oğlumun bana attığı mesajla alakalı değildir. Oğlumu öldürmemin sebebi tamamen ailevi meseleler yüzündendir” dedi. Duruşmada tanık olarak dinlenen M.A. ise, “Ben, olay tarihinde cezaevindeydim. Cezaevinde 28 gün yattım. Cezaevinde 8’inci gün Halil’in öldüğünü duydum. Cezaevinden çıktıktan sonra Halil’in ölümünü araştırdım. Olay günü araçta Hamdi K., Halil ve ismini bilmediğim bir kadının olduğunu öğrendim. Halil, Hamdi’den yer alıp parasını ödemiş fakat yerin tapusunu alamamış. Bunu bizzat Halil bana anlattı. Hamdi, ruhsatsız silah taşıdığımı biliyordu, bizi şikayet etti. Bu yüzden cezaevinde yattım” diye konuştu. Duruşmada tanık olarak dinlenen İ.Ç. de, “Nihal’de tabanca vardı. Eşini kaybetmişti. Tek başına yaşıyordu. Benden de silahı satmamı istedi. Bende Tevfik’e sordum. Silah ruhsatsızdı. Nihal’den tabancayı alıp Tevfik ile yanında gelen adama verdim. Tabancayı alıp gittiler. Bana da parasını verdiler. Bende parasını Nihal’e verdim. Halil Çamyaran’ı tanımam, sadece takside vurulmuş diye duydum” şeklinde konuştu. Yaklaşık 10 saat süren yargılamanın ardından mahkeme heyeti, bu yılın Temmuz ayında tutuklanan Hamdi K. ile Nihal T.’nin tahliyesine karar verirken, duruşmayı da dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için ileri bir tarihe erteledi.
Denizli MediaMarkt yeni mağazasını Denizli’de açtı MediaMarkt, Türkiye’deki 102’nci mağazasını Denizli’de açtı. Türkiye genelinde mağaza açılışlarına devam eden markanın Denizli’deki yeni mağazasında, açılışa özel olarak düzenlenen kampanya, ziyaretçilerden yoğun ilgi gördü. Avrupa’nın önde gelen elektronik perakendecilerinden MediaMarkt, Türkiye’deki 102’nci mağazasını Denizli’de açtı. 1504 metrekarelik geniş satış alanına sahip olan, 17’si kadın 33 çalışanın istihdam edildiği mağazanın açılış töreni gerçekleşti. Son teknoloji ürünleri deneyimin ön planda olduğu mağazalarında tüketicilerle buluşturmaya devam eden markanın düzenlediği açılış töreni ilgiyle karşılandı. Açılış sonrasında kampanyalı ürünler talep görürken, Denizli Horizon Garden’da yer alan mağazanın geniş alanı ve kapsamlı son teknoloji ürün yelpazesi ziyaretçiler tarafından beğeniyle karşılandı. MediaMarkt Türkiye CEO’su Hulusi Acar, şunları söyledi: ’’Şirket olarak 2024 yılı boyunca mağaza açılışlarımıza hızlıca devam ederken Türkiye genelindeki satış alanımızı genişletiyor, ülkemizde kazandığımızı yine ülkemize harcıyoruz. Yerel istihdama katkı sunarken, kadın çalışan oranının her yeni mağazada en az yüzde 50 olmasına dikkat ediyoruz. Denizli mağazamızla birlikte Türkiye genelinde mağaza sayımızı 102’ye yükselttik. Bu yıl olduğu gibi önümüzdeki yıl da kararlılıkla genişletmeye devam edeceğimiz mağaza ağımızla, Telefon Kiralama gibi artı hizmetlerimizi ve MediaMarkt’ın benzersiz deneyim mağazacılığını Türkiye’nin farklı illerine taşımayı sürdüreceğiz.” Son teknoloji geniş ürün yelpazesini tüketicilere sunan markanın, Türkiye’nin farklı noktalarında mağaza açılışlarına devam edeceği açıklandı.
İstanbul Okul öncesi disleksi belirtilerine dikkat Özgül öğrenme güçlüğü olarak da anılan disleksi, çocuğun akademik başarısını etkilerken sosyal ilişkilerde zorluklar yaşamasına neden olabiliyor. Disleksinin erken dönemde anlaşılması halinde olumsuz etkilerinin azaltılabileceğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Hale A. Kahyaoğlu Çakmakcı, okul öncesindeki dönemde çocuğun iyi gözlemlenmesi gerektiğini söyledi. Çakmakcı; konuşmada gecikme, konuşurken yakın hecelerle seslerin karıştırılması, yön-zaman kavramlarının karıştırılması ve baskın eli seçmede zorluk gibi sorunların mutlaka dikkate alınması gerektiğini vurguladı. İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Hale A. Kahyaoğlu Çakmakcı, disleksiye ilişkin değerlendirmede bulundu. Okuma, yazma ve dil becerilerinde zorlanma yaşanır Disleksinin nörogelişimsel öğrenme bozukluğu olduğunu belirten Kahyaoğlu Çakmakcı, “Diğer adıyla özgül öğrenme güçlüğü, seslerle harflerin arasındaki bağlantıyı işlemedeki güçlük nedeniyle ortaya çıkan bir öğrenme bozukluğudur. Disleksili bireylerde görme ve işitme ile ilgili organik patolojiler olmaksızın okuma, yazma ve dil becerilerinde zorlanma yaşanmaktadır” dedi. 20 kişilik sınıfta en az 1 çocukta disleksi görülüyor Toplumda bilinenin aksine özgül öğrenme güçlüğüyle zeka (normal, üstün, sınır) arasında herhangi bir ilişki bulunamadığını vurgulayan Kahyaoğlu Çakmakcı, “Disleksi ülkemizde ortalama yüzde 5 ile yüzde 7 oranlarında görülmektedir. Yani ender olarak görülen bir bozukluk değildir. 20 kişilik bir sınıfta en az 1 kişide disleksi var demektir” şeklinde konuştu. Dislekside belirtiler okula başlamayla netleşiyor Disleksinin gelişimsel evrelere göre değişen belirtileri olduğunu ifade eden Kahyaoğlu Çakmakcı, “Ailelerin sık sık okumalar yapıp çocuklarındaki gelişimsel çizelgeleri takip etmeleri gerekmektedir. Disleksili çocuklar çok erken dönemde belirtiler göstermeye başlayabilirler ancak okula başlamalarıyla birlikte belirtiler netlik kazanır” dedi. Okul öncesi dönemdeki belirtilere dikkat Disleksinin okul öncesi dönemdeki belirtilerine dikkat çeken Kahyaoğlu Çakmakcı, “Okul öncesi dönemde konuşmada gecikme, konuşurken yakın hecelerle seslerin karıştırılması, yön-zaman kavramlarının karıştırılması ve baskın eli seçmede zorluk gibi sorunlar yaşayabilirler” uyarısında bulundu. Okuma ve yazmada zorluklar ortaya çıkabiliyor Okul dönemindeki belirtilerin okuma ve yazmada ortaya çıktığını kaydeden Kahyaoğlu Çakmakcı, “Okul döneminde çocukların geç, hatalı ve yavaş okuma; harfleri karıştırma, okuduğunu anlamada zorluk; geç, yavaş, ters, hatalı, aralıklı-çok bitişik yazma ve matematiksel işlemleri öğrenmede ve yapmada zorlukları vardır. Okul döneminde yabancı dili öğrenmede, okuduğu kitabı ya da hikayeyi özetlemede ve yeni kelimeler öğrenmede zorluk yaşarlar” diye konuştu. Çevresel faktörler de etkili oluyor Dislekside genetik faktörlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de etkili olduğunu belirten Kahyaoğlu Çakmakcı şunları söyledi: “Yapılan son çalışmalar, disleksinin genetik bir altyapısının olduğunu belirtse de çevresel faktörlerin de önemi yadsınamaz. Gebelikte sigara, alkol veya maddeye maruziyet, erken doğum, doğum sırasında oksijensiz kalma gibi faktörlerin yanı sıra malnütrisyon (yetersiz beslenme), ebeveynlerin olumsuz iletişim yöntemleri ve bilişsel becerileri olumsuz etkileyecek yaşam olayları risk faktörleri olarak sayılabilir.” Okula devamda ve sosyal alanda güçlük yaşayabilirler Disleksinin erken dönemde anlaşılması halinde olumsuz etkilerinin azaltılabileceğini belirten Kahyaoğlu Çakmakcı, “Disleksi çocuklarda uzun süre fark edilmezse, derslerinin açık ara gerisinde kalarak okula devam etmede güçlük yaşarlar. Bunların yanı sıra geride kaldığı için sosyal alanda da arkadaşları tarafından kabul görmede sorunlar başlar” dedi. Çocuğa ve aileye multidisipliner yaklaşım önemli Özgül öğrenme güçlüğünün özel bir çalışma ve özel bir uzmanlık gerektirdiğini vurgulayan Kahyaoğlu Çakmakcı, şu açıklamalarda bulundu: “Özgül öğrenme güçlüğünü anlamaya yönelik gerekli psikolojik testler ve ölçümler yapılıp değerlendirildikten sonra aileye psikoeğitim verilirken çocuğa da özel eğitim yöntemleriyle programlar başlanılır. Yaşıtlarıyla aynı hızda okuyamadıkları ve öğrenemedikleri için ve yine daha fazla çaba sarf etmek durumunda oldukları için özgüven kaybı yaşamaya başlayabilirler. Dolayısıyla özgül öğrenme güçlüğü olan çocuklara hem psikolojik hem eğitsel hem de aileye yönelik multidisipliner bir yaklaşımla çalışılması önemlidir. Özgül öğrenme güçlüğüne eşlik eden sorunların olup olmadığının da belirlenmesi kritik önem taşır.” Disleksiye başka sorunlar da eşlik edebilir Disleksisi olan çocuk ya da yetişkin bireylerde depresyon, anksiyete bozuklukları, DEHB ve zeka sorunlarının eşlik edebileceği uyarısında bulunan Kahyaoğlu Çakmakcı, eşlik eden soruna göre uzmanların uygulayacakları müdahalelerin değişiklik gösterdiğini söyledi. Aileler bu önerilere kulak vermeli Disleksili çocuğa ailenin yaklaşımının önemli olduğunu vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Hale A. Kahyaoğlu Çakmakcı, ebeveynlere şu tavsiyelerde bulundu: “Aileler çocuklarına güvende, huzurlu ve her koşulda kabul göreceklerini hissettirmeli. Aileler bu süreçte çok sabırlı olmalı ve çocuktan kendi gidiş hızından fazlasını beklememelidir. Disleksili bireylerin normal bireylere göre en ufak bir öğrenme deneyimi bile çok zorlayıcı ve zaman alıcı olabilir. ‘Nasıl bu kadar basit bir şey için bile bu kadar çok düşünürsün’ gibi cümleler çocuğun özgüvenini ve durumun üstesinden gelme gücünü olumsuz etkileyecektir. Aileler çocuğu başkasıyla kıyaslamamalı ve baskı altında hissettirmemelidir. ‘Hala ödevlerini bitiremedin mi? Bak arkadaşların çoktan hepsini bitirdi, yine yapamadın, beceremedin’ şeklindeki ifadelerden kaçınılmalıdır. Aileler öğretmenlerle iş birliği yaparak çocuğun gösterdiği olumlu gelişmeleri bolca dillendirmeli ve takdir etmelidir. Aileler olumlu örneklerle modellemeler yapabilir. Yani daha önce benzer sorunları yaşayıp üstesinden gelen kişilerin biyografilerini okuyup çocuklarıyla bu örnekler üzerinden konuşabilir. Bunların yanı sıra çok çaba gösterip çok çabalayan ailelere ‘yetersizlik’ duyguları, hayal kırıklıkları, korku ve endişeleri ile başa çıkmayı öğrenmek için bir uzmana danışmalarını öneririm.”