DÜNYA - 02 Kasım 2023 Perşembe 12:53 | Son Güncelleme : 03 Kasım 2023 Cuma 09:56

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk Devletleri Teşkilatı'na giriş fırsatını değerlendiriyor

A
A
A

Türkiye Cumhuriyeti'nin desteğiyle, Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci olarak katılımı değerlendiren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, gözlemci üyeliğin kendi devletleri için büyük fırsatlar sunacağını söyledi.

Bugüne kadar Türkiye’nin dışında böyle toplantılara katılımın mümkün olmadığını ifade eden KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Türkiye Cumhuriyeti'nin büyük desteğiyle Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci olarak katılabilme fırsatını yakaladık. Türk Devletleri Teşkilatı'nın kökeni 2009 yılında Nahçıvan'da Türk Birliği'nin kuruluşuna dayanmaktadır ve zaman içinde gelişerek günümüze gelmiştir. Recep Tayyip Erdoğan'ın bu teşkilata verdiği büyük önem, kültürel, ekonomik ve ticari işbirliği alanlarında çeşitli girişimlerin teşvik edilmesi için bir çaba anlamına gelmektedir. Gözlemci üyelikle birlikte bu toplantılara katılabilme olanağımız, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için büyük fırsatlar sunmuştur. Ne yazık ki, Türkiye dışındaki benzer toplantılara katılımımız sınırlıydı” dedi.

"Türkiye bizim garantörümüzdür"
Bugüne kadar yanlış algıyı kırarak Kıbrıs’ta iki ayrı devlet ve halk olduğunu anlatmayı başardıklarını da ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, “Kıbrıs'ın tarihine bakarsak, bu adada iki ayrı halk yaşamaktadır. Kıbrıs Türk halkı, kendi devletini kurmak zorunda kaldı ve bunu başardı. Bu yeni statümüzle Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci olarak katılmanın yanı sıra farklı ülkelerle ekonomik işbirliği yaparak Kıbrıs Türk halkının gelişimine katkıda bulunmak için çaba harcayacağız. Ancak tanınmış bir cumhuriyet olarak kabul edilmemizin önünde hala engeller bulunmaktadır, özellikle Avrupa Birliği ülkeleri ve Yunanistan tarafından engellenmemize rağmen biz, iki ayrı devletin ve halkın demokrasi ile yönetildiğini muhataplarımıza başarıyla anlattık ve bu çabamıza devam edeceğiz. Bu konuda önemli bir ilerleme kaydettik. Kıbrıs'ın kuzeyinin Türkiye tarafından işgal edildiği yanlış bir algıya son vermek istiyoruz, burada tam anlamıyla bir demokrasi hüküm sürmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, bizim güvencemizdir ve burada olmalarını istiyoruz.

"KKTC’nin tanınmaması için tehdit ediyorlar"
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımak isteyen ülkelerin tehdit edildiğini de ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, “Türk Devletleri Teşkilatı toplantılarına katılabiliriz ve ben de dahil olmak üzere üst düzey toplantılara katılarak muhataplarımızla görüşebiliriz. Ancak bu, tanınmamız anlamına gelmez, çünkü diğer Türk Devletleri'nin batı dünyasıyla farklı ilişkileri ve taahhütleri vardır. Bu konuda bazı engellerle karşılaştığımızı ve hatta üst düzey toplantılara katılmamamız için kulislerin olduğunu biliyoruz. Ancak kararlılıkla ilerlemeye devam edeceğimizi vurgulamak isterim. Bunu ilk kez açıklıyorum ki, Güney Kıbrıs ve Yunanistan bizlerin önünü tıkamak için Türk Devletleriyle ticaretler yapıp adeta ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle ilişkinizi geliştirirseniz, size veto kartını gösteririz, sizinle şu projeyi gerçekleştirmeyiz, şu krediyi açmayız ambargo uygularız’ gibi tehdit ediyorlar. Bütün bunların yapıldığını çok iyi biliyoruz. Üst düzey bazı toplantılara katılmamamız için kulisler olduğunu da biliyoruz. Ancak biz yılmadan yolumuza devam etmekte kararlı olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum” diye konuştu.

"Kendimizi Türkiye’den ayrı görmüyoruz"
Türkiye yüzyılının yansımalarını Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de görüleceğini belirten Cumhurbaşkanı Tatar, “Türkiye Cumhuriyeti, bizim ana vatanımızdır ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılını kutladığı bir dönemde, yeni Türkiye yüzyılının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde de yansımalarını görmeyi umuyoruz. Biz kendimizi Türkiye'den ayrı görmüyoruz, sadece Doğu Akdeniz'de bulunan bir Türk Devleti olarak, adımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak uzun yıllar boyunca Türkiye ile iyi ilişkiler içinde var olmayı sürdürmeyi planlıyoruz, bu da zaman içinde ambargolara rağmen gelişebileceğimize inandığımız bir hedef” dedi.

Mehmet Tekin

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.