EKONOMİ - 01 Mayıs 2023 Pazartesi 10:24

Kuyumcuların gözü, gurbetçi ve düğünlerde

A
A
A
Kuyumcuların gözü, gurbetçi ve düğünlerde

Elazığ’da durgun bir sezon yaşayan kuyumcular, dört gözle gurbetçilerin gelmesini ve düğün sezonunun açılmasını bekliyor.

Düğün, nişan ve sünnet merasimlerinde en çok alışveriş yapılan yerlerden olan kuyumcular, altın fiyatlarının yükselmesi dolayısıyla durgun bir dönem yaşıyor. Hal böyle olunca kuyumcular, dört gözle gurbetçilerin gelmesini ve düğün sezonunun açılmasını beklemeye başladı. Gurbetçilerinde gelmesiyle güzel bir sezon beklediklerini dile getiren kuyumcular hazırlıklarını tamamladıklarını söyledi.

Kuyumcuların gözü, gurbetçi ve düğünlerde

Kuyumcuların sezonunun gurbetçiler, düğün ve nişan sezonu olduğunu belirten Elazığ Kuyumcular Odası Başkanı Fikret Çakmakçı, “Okullar kapalı olacak. Dışarı da olan hemşerilerimizi yurt içinde ve yurt dışında olan hemşerilerimiz gelecek. Dolayısıyla bizde turizm ve sanayi geliri olmayan bir şehir olduğumuz için, esnaf arkadaşlarımızla gurbetçi sezonunu bekliyoruz. Senede 2 ay yaptığımız bir iş var. Esnaf olarak hazırlıklarımızı yaptık. Hiçbir şekilde çeşit olarak bir eksiğimiz yok. Kuyumcu esnafımız yaz sezonunu dört gözle bekliyor. Özellikle altın alacaklar biz altın düşecek diye bir şey demiyoruz o kesinlikle yanlış. Altın alacaklar bir an önce altınlarını alarak tedariklerini görsünler. Zaten eski düğünler ile şimdi ki düğünler arasında çok fark var. Talep anlamında yüzde 50 düşüş var. 6 tane bilezik alan müşteri, şuan da 3 taneye düştü. Malum altın fiyatlarının yükselmesi dolayısıyla vatandaş eskisi kadar altın alamıyor. Bu bizim işimize gelmiyor. Biz ne kadar çok altın satarsak o kadar fazla para kazanırız. Merakla sezonun açılmasını bekliyoruz. İnşallah sezonu kazasız belasız bir şekilde geçiririz” dedi.

Kuyumcuların gözü, gurbetçi ve düğünlerde

Ahmet Mücahid Kantarcıoğlu
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."