EKONOMİ - 17 Kasım 2015 Salı 15:40

'Kentsel dönüşüm yasası gibi dijital dönüşüm yasasına ihtiyacımız var'

A
A
A
'Kentsel dönüşüm yasası gibi dijital dönüşüm yasasına ihtiyacımız var'

Turkcell Genel Müdürü Terzioğlu, Türkiye'nin kentsel dönüşüm yasası gibi dijital dönüşüm yasasına ihtiyacı olduğunu, bunun 2023 hedeflerimiz açısından da çok önemli olduğunu söyledi.

Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, şirketin üç yıllık hedeflerini açıkladığı toplantıda dijitalleşmenin önemine vurgu yaparak Yeni dönemde mevzuatta bazı değişiklikler beklediklerini belirtti. Terzioğlu konuyla ilgili şu açıklamaları yaptı:

"Fiber altyapı konusunda büyük yatırımlar olacak fakat mevzuatın sadeleştirilmesi gerekiyor. Güney Kore, faydalarını görerek her haneye fiber götürmüş ve bunu 25 sene önce yapmış. Türk insanı adeta internete aşık olmuş durumda potansiyelimiz çok yüksek. Fakat dijitalleşmenin önünü açacak kanun ve düzenlemelere ihtiyaç var. Fiber yatırım yapan eziyet değil teşvik edilmeli. Yatırım yapmak istiyoruz izin alamıyoruz, izin alıyoruz bu defa türlü problemlerle uğraşıyoruz. Su şebekesi, kanalizasyon şebekesi ne kadar önemliyse bu da o kadar önemli. Kentsel dönüşüm yasası gibi dijital dönüşüm yasasına ihtiyacımız var. Bu 2023 hedeflerimizle de çok ilgili data çok ciddi bir değer ve gelişmiş ülkelerin bu konuda ciddi çabaları var. Datanın kendi ülkelerinde kalmasını istiyorlar. Biz de bunun önünü düzenlemelerle açmalıyız. Bunun önemi mutlaka görülmeli". 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Hüseyin Yücel, ’Beşiktaş için 5 Adım’ vizyonunu açıkladı Beşiktaş Başkan Adayı Hüseyin Yücel, düzenlediği toplantıyla ’Beşiktaş için 5 Adım’ vizyonunu açıkladı. Yücel, 25 marka ile 86.8 milyon Euro sponsorluk anlaşması imzalayacaklarını söylerken, seçimde de 5 ila 10 arasında önde olduklarını ifade etti. Beşiktaş Başkan Adayı Hüseyin Yücel, yarın yapılacak olağanüstü seçimli genel kurul öncesi aday yönetim kurulu üyeleriyle beraber, ’Beşiktaş için 5 Adım’ vizyonunu açıkladığı basın toplantısı ilgili İstanbul’da bir otelde gerçekleştirildi. Beşiktaş için yeni bir dönem başlatacaklarını söyleyen Yücel, "En kötü günümüz bugünse bugün de Beşiktaş. Bugün başka bir şey söylemek istiyorum. Bugün yeni bir başlangıç günü. Beşiktaşımız için yeni bir gün. Beşiktaşımızın tarihi zaferlerle, mücadelelerle ve asla vazgeçmeyen ruhla yazılmıştır. Bu yüzden buradayım. Büyük başarılar cesur adımlarla başlar. Ben de bu cesareti Beşiktaş’tan, camiamızdan ve armamızın şanslı tarihinden alıyorum" şeklinde konuştu. Birinci adımının sportif yapılanma olduğunu ifade eden Hüseyin Yücel, "Birinci adımımız sportif yapılanma. Göreve gelir gelmez futbol takımımız için kolları sıvıyoruz. Eksikleri biliyoruz. Hoca konusunu hemen çözüme kavuşturacağız. İlk olarak Sergen Yalçın ile görüşeceğiz. Ancak tek çaremiz Sergen Yalçın değil. B ve C planlarımız da mevcut. Transferde eksikliklerimizi biliyoruz. Sol kanat, sağ kanat ve sol bekle ile başlayacağız. Josef ve Atiba tarzı 6 numarayı transfer etmek istiyoruz. Premier Lig’den iki oyuncu ile temas halindeyiz. Bu oyuncularla temasa geçtik artık işi resmiyete dökeceğiz. Giden oyuncular da önemli. Çünkü bir limit ve 14 yabancı kotası var. Bu anlamda Musrati’ye ciddi bir teklif geldi. Pazartesi günü sözleşmelerin atılması için harekete geçilecek" diye konuştu. "Ümraniye’nin havası çok değişecek" Ümraniye’nin havasının değişeceğini belirten Başkan adayı Hüseyin Yücel, sözlerine şöyle devam etti: "Futbolu bir profesyonel kadar iyi bilemem ama futbol kulübünü nasıl yönetileceğini gayet net bilirim. Bu sadece para ile olabilecek değil aynı zamanda sportif akıl becerisiyle de alakalıdır. Futboldan anlayan çok önemli kişiler olacak. Amatör branşlarda da bu aklı kullanılacağız. Beşiktaş sadece futbol kulübü değildir. Kaotik bir dönemden geçtiğimiz açık. Basketboldan, voleybola, hentboldan teakwondoya tüm branşlarda mücadeleci bir takım kuracağımızın sözünü veriyorum. Bizi bugün ayakta tutan taraftarlarımız, ikinci adım onlar için. İkinci adım taraftarlarımızla kenetlenme. Bilet fiyatlarını gözden geçirdik. Taraftarlarımızı, oyuncularımızla barıştıracağız. Antrenmanları belli bir takvimde taraftarlarımız açacağız. Öğrenci tribünü oluşturacağız. İnönü ruhunu tekrar yakalayacağız." 3. adımın yeni nesil kurumsallaşma olacağını açıklayan Yücel, "Derneklerimize üye olan taraftarlarımızı oy olarak değil, Beşiktaşımızın değeri olarak görmek istiyoruz. Her 6 ayda bir dernekler çalıştayı planladık. Yeni bir iletişim kanalı oluşturacağız. Kulübe çok rahat ulaşabilecekler. 4. adım iletişimde dönüşüm. Beşiktaş dijital medya oluşumu ile iletişim birimimiz yeniden yapılandıracağız. Beşiktaş TV’den, sosyal medyaya, kurumsal iletişimden, markalaşmaya kadar çağın gerektiği dönüşümü yapacağız. Süper APP hem iletişim hem finans de kaynağımız. Taraftarımızla aramızda köprü olan yeni bir platform. Önümüzdeki senelerde yaptığımız yatırımlarla Avrupa’nın en çok kullanılan ve gelir getiren uygulaması olacak. 2025 yılında 220 milyon TL, 2026 yılında 400 milyon TL, 2027’de 595 milyon TL gelir elde etme hedefimiz var. Bu işler parasız çözülmüyor. Biz ne yaptığımız farkındayız" dedi. "Bankalar Birliği borcu ve faiz yükünden kurtulmamız şart" 5. adımın gelir ekosistemiyle ilgili olduğunu ifade eden Hüseyin Yücel, "Beşiktaş’ın en büyük yükü Bankalar Birliği borcu ve faiz yükünden kurtulmamız şart. Çok zor olan bir hedef. 45 Beşiktaş iş adamından 2’şer milyon Euro borç alacağız. Vermezlerse diye soru işareti var kafalarda. Belli başlı iş adamlarımız var, milyar dolarlık şirketlerin sahipleri. Onlara ‘Siz bu borcu verin 3 yıl süre zarfında geri alacaksınız’ dedik. Ben kendi şahsi kefaletimi vereceğim. O yüzden bu parayı kulübe değil, Bankalar Birliği’ne göndermek şartıyla isteyeceğim. Başka bir amaç için kullanılmayacak" açıklamasında bulundu. "25 marka ile 86.8 milyon Euro sponsorluk anlaşmasına imza atacağız" Sponsorluklarla ilgili gelişmeler hakkında da konuşan Yücel, "Sponsorluklar ana gelir kaynaklarımızı biri. Yönetim kurulu ne kadar güçlüyse icra kabiliyeti de o kadar güçlü oluyor. Bugün itibarıyla 25 marka ile 86.8 milyon Euro sponsorluk anlaşmasına imza atacağız. Bu meblağ Beşiktaş’ın kasasına ilk sene 36.3 milyon Euro, ikinci sene 25 milyon Euro, üçüncü sene de 25 milyon Euro olacak şekilde bütçelerimize koyduk. Bu markalar, Beşiktaş’a destek olmaya geldiler. Buradaki temek güven. Para güvenle gelir. Herkesin içi rahat olsun. Beşiktaş’ın arkası sağlamdır. Tüm markalarımıza, sahiplerine, başkanlarına teşekkür ediyorum. Birlik ve beraberliğimiz bizim en büyük gücümüz" şeklinde konuştu. Beşiktaş’ın birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğunu vurgulayan Hüseyin Yücel, "Adalı kazanırsa ilk sponsorluğunu benimle beraber gerçekleştireceğini söylüyorum. Ondan ricam, söylemlerinde daha hafif giderse daha iyi olur. Bizim profesyonel bir çalışanımızın Fenerbahçe üyesi olduğunu söyledi. Bu tamamıyla yalan bir söylemem. Hangi arkadaşlarından bilgi alıyorsa yanlış. Belden aşağıya vurmasına gerek yok. Birlik ve beraberlik diyoruz. İnşallah da bu sağlayacağız" diye konuştu. Başkan adayı Hüseyin Yücel son olarak seçimle ilgili, "Serdal Adalı, Hasan Arat’ın devamı şeklinde propaganda yapıyordu. Pazar günü göreceğiz bakalım neler olacağını. Son araştırmalarda 5 ila 10 puan arasında önde götürüyoruz. Alacağımızdan hiçbir şüphem yok" diyerek sözlerini tamamladı. Toplantıda ayrıca sponsor olacak firmalar sahneye davet edildi.
Diyarbakır Narin Güran cinayeti davasında savunma yapan anne Yüksel Güran: "Arif’le evlendiğim gün birbirimize söz verdik; aç kalsak, susuz kalsak yalan söylemeyeceğiz" Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin Güran cinayetine ilişkin dava, üçüncü gününde devam ediyor. Savunma yapan tutuklu sanık Yüksel Güran, "Arif’le evlendiğim gün birbirimize söz verdik. Aç kalsak susuz kalsak yalan söylemeyeceğiz diye. Tülin’in ölümünden de beni suçluyorlar" dedi. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan amca Salim, anne Yüksel ve ağabey Enes Güran ile cesedi taşıdığı tespit edilen komşu Nevzat Bahtiyar, davanın ikinci duruşmasının üçüncü gününde adliyeye getirildi. Duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık Yüksel Güran, "İlk önce ben bir şey söylemek istiyorum. Tüm annelere sesleniyorum; ilk gün bana bir anne dedi ki başın sağ olsun sanki dünya bana oldu. O kadar mutlu oldum, evladımı kaybettim, bir insan bana bir şey demedi. Bir anne bana dedi ki başın sağ olsun, hoşuma gitti. Fırsatım olmadı bir akrabam bana başın sağ olun demeye, demediler. İnsanlar burada toplandı, niye, ben bir anneyim, evladımı kaybetmişim, bizi katil gösteriyorlar. Çok sıkıldım diyenler var. Arif’le evlendiğim gün birbirimize söz verdik. Aç kalsak susuz kalsak yalan söylemeyeceğiz. Arif’in hiç devlet maaşı olmadı. Kendi alın teriyle çocukları bu yaşa getirdi. Bugüne kadar hiç kavgamız olmadı. Olsaydı şu ana kadar olacaktı. Neden o gün, Narin kaybolduğu gün evimizde ne oldu? Tüm Türkiye’ye söylüyorum, hiç kabahatimiz olmadı. Tülin’in ölümünden de beni suçladılar. Dağkapı Hastanesinde vefat etti. Sen öldürdün Tülin kızını dediler. Sen merdivenden attın. Ne biçim annesin dediler. Benim kızım özürlüydü. Kızım konuşamıyordu. Kızım fakültede dünyaya geldiği zaman 6-7 sene en fazla yaşar dediler. İç organları büyür sonra vefat eder dediler. Beni suçladılar. Bu dosya için beni suçlu gösterdiler. Bana parmağını salladılar, Dağkapı Hastanesine gideceğim, kızın ölmediyse hayatını karartacağım dediler. Gittiler çıkardılar. Sen niye rahimden ameliyat olmuşsun dediler. Hastaneye doktora gittim ameliyat olacaksın dediler. Gece gündüz ilişkiye girsem rahimim aşağı inmiyordu. (Enes Güran sinirlenerek küfür etti.) Sakin ol oğlum her şeyi ben anlatacağım, sen üzülme Enes başını dik tut. Bir huzurumuz, düzenimiz kalmadı başkanım. Bir polis memuru bu şekilde beni suçladı. Bu kadar hakaret olur mu? (Salim Güran ağlayarak salondan çıktı.) Beni çok sorguya aldılar. Zalimce sorgu olur mu? Bana Enes gözüne vurmuş, zarar vermiş, kızını öldürmüş dediler. Ben kendimi öldürmüşüm, Narin ortada yok, dizimi gösterdim komutana, hepimiz Narin’i arıyorduk. Babasını neden aramadın dediler, babası kafayı yiyecekti o yüzden aramadım dedim. Bizim hiçbir kavgamız olmadı. Neden beni suçluyorlar, o güne kadar benim o gün evimde ne oldu, neden benim çocuklarımı bu yaşa yoksullukla getirdim bir gün kavgamız olmadı da neden o gün olsun. O gün sabah erkenden kalktım. En mutlu günümdü. Baran ve Enes 1-2 ay evde değildi. Bütün çocuklarım damda yatıyordu. Çok mutluydum bütün çocuklarım aynı yataktaydılar. Çok mutluydum zehir ettiler bana. Son gün kahvaltımız o gün oldu. 8 tane çocuğumu bir tane kaybetmiştim. Yoksullukla getirdim bugüne kadar da ne oldu da o gün bir şey oldu" ifadelerini kullandı. "Hiçbir Allah’ın kulu bu anne ne çekiyor demedi" Narin’in kendisinden hep gelinlik, topuz toka, bindallı istediğini kaydeden Anne Yüksel Güran, şöyle ifade verdi: "Söz veriyorum, alacağım dedim. Bırakmadılar kızımın sözünü yerine getireyim. Bırakmadılar ben kızıma gelinlik giydireyim. Kefen giydirdiler. Bırakmadılar kefenle de göreyim. Tabutunu da görmedim. Mezarını da görmedim. Hayalimizi yıktılar. Hangi vicdansız hangi insan bu şeyi yapıyor bize. Narin’le o gün oynadım. O gün saçını yıkadım banyo yaptım. Son saçı, son banyosu oldu. Bırakmadı saçını bağlayayım. Narin en son benden patates istedi. İyi ki kızarttım. Şu an cezaevinde geliyor patates ama ağlayarak yiyorum. En son Kur’an kursuna gitti. Size yemin ederim o Kur’an beni çarpsa da onu görmedim. Narin eve gelmedi. Yorgundum yatıyordum. Enes gece Malatya’dan gelmişti. O gün Hediye’den Muzaffer’den bir Allah’ın kulu evimize gelmemiş. Neden bize inanmıyorsunuz? 22 yıllık evliyim, komşularımız var, bir gün kavgamız olmadı. 8 çocuğu yoksullukla büyüttüm. Hiçbir sorun olmadı da o gün neden olacak. Şu an çok şükür çocuklarım çalışıyor. Salim Yüksel Narin’i öldürdüler diyorlar, ya Enes de ortak diyorlar ya Salim yengesiyle yatmış diyorlar, niye Nevzat’ı arıyor? Bütün Tavşantepe bizim istediği yere götürürdü. Demek binlerce insan çok cinayet yapmış çok hırsızlık yapmış. Bunu niye bize yapıyor? Kocaman tepede evimi gösterip oradan buraya kadar battaniyeyle sırtına alıyorsun neden Salim’e seslenip gel beraber götürelim demiyorsun? Sonra avukatına da söylüyorum, dün Rojin’in babası için ağladı burada. Rojin’in babası için ağlıyorsun değil mi? Bir adam Nevzat, 8 yaşında Nevzat çuvala koyuyor dere kenarına götürüyor. 30 dakikada ip arıyorum diyor ya o çantanın içinde Kur’an vardı. İpi çıkarıp ağzını kapatıyor, suyun içine atıyor rahatlıkla. Peynir aklına geliyor. Peyniri alıyor, geliyor, namazını kılıyor, çayını içiyor. Narin için gözyaşı akmıyor ama Nevzat’ı savunuyor. Sen Rojin babası için akıtıyorsun? Rojin annesi ve babası eminim benim için benim için gözyaşı akıtıyor. Onlar benim acımı biliyor. Binlerce avukat Diyarbakır’da var, sen Ankara’dan geldin. Yetmedi namusumuz ortaya koyuldu. Hoş bir şey mi? O Kur’an-ı Kerim nasıl seni şey yapacak? Kendisi diyor ki devlet çocuklarını koruyor. Millet Nevzat için yardım topluyor. 4 aydır kızımı vahşi şekilde kaybetmişim. 9 ay Narin’i karnımda taşıdım. Normal doğum ettim. Narin’e kıyabilir miyim? Narin’in annesi katildir saçı elinde kalmış denildi. Saçımı size göstereyim sayın başkan (saçını göstererek), ne olmuş bana bunu bana yapmayın. Bize hakaret etmeyin. Biz namuslu bir aileyiz. Burada konuşuyorlar ya narin anne ve ağabey için ve diyorlar ki çok sıkıldım diyorlar. Keyifçi gelmişler. Seyirci gelmişler. Birinci gün ayağa kalktı gözü dolu oldu başın sağ olun dedi. Benim hoşuma gitti. Cezaevine ilk girdiğimde bana kaç çocuğun var, kaçı ölü dediler. O kadar zoruma gitti ki. İsyan etmiyorum ama ben nasıl diyeceğim 2 kızım ölüdür. Ne olur bana böyle söylemeyin dedim. 2 çocuğum ölü, 5 de sağdır dedim. Yukarıda Allah var. Nasıl burada mahkeme varsa Rabb’imin yanında da mahkeme vardır. Rabb’imden dileğim bu kendi mahkemesine bırakmadan burada acını göstersin. Nasıl bir anneye iftira atarsın. Benim için namus çok önemlidir. Arif’i seçtim. Avukatlarım yanımıza geliyordu, DNA testi çıkmadı mı Narin’in diyorduk. Kıyamıyordular bana söylemeye. En son Yılmaz ağabey bana dedi ki kız o kadar suda kaldı ki bütün DNA örnekleri kaybolmuş dedi. O zaman çöktüm. Narin yok, Güran ailesi var, hepsini namusuyla suçluyorlar. Cezaevindeyim. Çok zor. Rabb’im kimseyi burada koymasın. 4 duvardayım kimse yok, tek yatağım var. Abdestimi alıp başımı havaya kaldırıyorum sadece ezan sesi geliyor. Gözyaşımı akıtıyorum. Rabb’im kim benim ailemin kızımın sebebi olmuşsa onları buraya koy diyorum. Özellikle Gazal’ın ismini söylüyorum. Ona da bu odayı nasip et diyorum. Bunu her gün dört duvar arasında söylüyorum. Çünkü bana iftira atıyorlar. Rabb’im bizim şahidimizdir, kefilimdir. Bu adam biliyordu, Narin’e ne kadar düşkün olduğumuzu. Tülin’e 7 sene baktım, hiçbir zaman anne demedi. Akıllıydı ama demedi. İlk hastaneye gittim, ultrason odasına girdim. Hoca bana çocuğunun cinsiyeti belli oldu dedi. Kız olursa elini öpeceğim dedim. Kız çocuk olacak dedi. Arif’in yanına gittim. ’Bebeğimiz kızdır değil mi’ dedi. ’Sen nereden biliyorsun’ dedim. ’Gözlerinden bellidir’ dedi. Ben nasıl Narin’e zarar veririm. Ben zaten ölmüşüm. Dört duvar arasındayım. Evimi parça parça ettiler. Bu hesabı Rabb’im Nevzat’a sormayacak mı?" "Bizim ne kötülüğümüz var" Ne yapsalar suç olduğunu savunan Yüksel Güran, ifadesine şöyle devam etti: "Biz ne yapsak suçtur. Ağladım suç, savcının yanına çıktım, ’sen niye ağlamıyorsun’ dedi. 5 gündür cezaevinde karakolda ne görüyorum biliyor musun. Bütün kadınlarımız, Güranlar orada. Oğlumun sesi geliyor. Kaynımın sesi geliyor. Bana diyor ki savcı senle Salim böyle yapmışsınız. Ben nasıl yapabilirim böyle. Ağaç taş olmuşum, ağlamam gelmiyor. Defalarca milletvekilleri, belediye başkanı 20-30 kişi geldi. Kameralar çıktı. Zavallı anneyim, ne olur kızımı bulun, biri kızımı kaçırmış dedim, hiç ölüm aklıma gelmedi. Ne olur bir devlet kapısına bırakın kızımı, bulun, o kadar acı ki gerçekten istiyordum. Kızım dağdan düşseydi, trafik kazası geçirseydi; istiyordum bunu. Bilmiyordum ki kameracılar kendi menfaati için böyle konuşuyorlardı. Jandarma komutanı çember daraldı dedi, sevindik. Demek ki Narin’i görmüşler dedik. Birileri kaçırmış dedik. Kesin jandarma gördü dedik. Saf olduk. Çember daraldı daraldı dediler. Bırakmadılar bir 10 dakika çocuklarıma ağlayayım, sarılayım, apar topar aldılar beni. Bütün Güranlar daha orada yanıma geldiler. Ne yaptınız Narin’e söyle dediler. Biz ne bileceğiz, şu anda bildiğim gibi nefesim mideme kadar o kadar beni zalim cani gösterdiler ki Türkiye’ye herkes Nevzat masumdur diyor. Siz ayda kaç defa saçınızı boyatıyorsunuz, bu yaşa geldim bir kere boyattım. Bayramda bana çökmüşsün dedi, saçını boyatacağız dediler. Arif’i aradım, yap kendine dedi. Keşke imkanım olsaydı o kadını getirecektim buraya. Gün parası bin lira verdim, yoğurdu da sattım 400 etti. Ben saçımın parasını verdim. O kadar vicdansız insanlar var mı? Neden bizi bu kadar zalim yaptınız. Güran ailesi ne yaptı? Nevzat burada, bu köye, 22 sene evliyim, 10 sene önce de geldim. Nevzat’a sorun kaç senedir köyde yaşıyor. Doğduğundan beri o köyde. Kapı komşuyuz. Bir metre arsası yok. Bu yaşa kadar geldiler 1 metre toprakları yok. Nevzat 2 katlı ev yapıyordu bitirecekti hala ben gitmeyeceğim diyordu. Güran ailesi ona nerede zulüm yaptı? Bizim ne kötülüğümüz var? Biz onlara ne yaptık. Hayatımızı zindan etti bize? Kadınlarımız çocuklarımız hepsi cezaevinde. Çocuklar hep annesiz babasız büyüyorlar. 4 ay biz ne çekiyoruz kim biliyor. Keşke benim bahçemi görseydiniz sayın başkan. Oğullarım başka yerlerde çalışıyor. Onlar biliyor o bahçede ne çektiğimi. Hayır göremedim, bırakmadılar. Hangi anneler burada 05.00’te tarla içine giriyor. Gözü dışarıda olan anne neden sabah 05.00’te tarlaya girsin. Hiçbir zaman Arif’in, Yüksel’in çift montu, ayakkabısı olmadı. Hep çocuklarıma zorla yedirdim, bu yaşa getirdim. Senin ne hakkın var bizi bu hale getirdin. Devlet ona ömür boyu bakacak. Devlet onu Güranlardan koruyor. Oğlu İbrahim’e her gece diyordum ki kurban olayım Baran’ı yalnız bırakma. 15 sene bu adamın suyu evimizden gitti. Allah’ım sen benim hakkımı komşuma bırakma. Her sabah karısı evimize geliyordu. Karısı sanki kardeşimin evine gidiyorum diyordu. 10 dakika içinde Narin’i arıyorum, Yüksel kendine gel, ağlama diyordu, benim için kızımı arıyordu. Kızımın mezarı olsun sözümü geldi ilk duruşmada söyledi. Sen nasıl rahat yatıyorsun? Bir anneyi katil yerine koymuş. Sen sadece Narin’in tek değil bütün vuranların katilisin. Bana ceza kessinler. Benim yaşım zaten ne kadar ki. Eve gitsem zaten delireceğim. Evin içi Narin’in hatıralarıyla dolu. En azından mezarını göreyim. Namusumla beni suçluyor. Sen, ben, Salim, Enes senelerce cezaevinde kalacağız ama Rabb’imden inanıyorum ben çıkacağım o cezaevinden. Seccadeye eğildiğinde ne diyorsun sen? Hiç kimse demiyor Narin’in annesi ne çekiyor? İnsanlar o kadar zalim olmuş ki. Bu yaşa kadar Salim ile bir şey çıkmadı, o gün neden çıksın. Niye şu anda Gazal Bahtiyer Vedat (Vecni Bahtiyar) burada değil. Sen Narin’in tek değil (Nevzat Bahtiyar’ı kastederek) bütün Güranların katilisin. Senelerce ben, Salim, Enes o cezaevinde kalacağım. Ama ben diyorum çıkacağım Rabb’im şahidimdir. Sen diyebiliyor musun? Her şey senin elindedir başkanım, suçlamaları kabul etmiyorum."
Karabük KBÜ’den otizmli çocuklara iyi bir sağlık hizmeti için çalışma Karabük Üniversitesi Safranbolu Şefik Yılmaz Dizdar Meslek Yüksekokulu Çocuk Bakımı ve Gençlik Hizmetleri Bölümü Öğr. Gör. Tuğçe Kolukısa, “Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuğa Sahip Annelerin Çocuklarıyla İlgili Hastane Deneyimleri, Hemşirelerden Beklentileri ve Farklılıklara Duyarlı Hastane Ortamı Hakkındaki Görüşleri: Niteliksel Bir Çalışma” başlıklı projesi, TÜBİTAK 1002-A Hızlı Destek Modülü Programı çerçevesinde destek almaya hak kazandı. Projenin temel amacı, otizm spektrum bozukluğu (OSB) olan çocuğa sahip annelerin hastane deneyimlerini anlamak, hemşirelerden beklentilerini ortaya koymak ve bu doğrultuda farklılıklara duyarlı hastane ortamı tasarımı için öneriler geliştirmek. Çalışma, otizmli çocukların ve ailelerinin sağlık hizmetlerinde yaşadığı zorluklara ışık tutmayı ve bu konuda hem sağlık çalışanları hem de hastane yönetimleri için yol gösterici olmayı hedefliyor. Karabük Üniversitesi Safranbolu Şefik Yılmaz Dizdar Meslek Yüksekokulu Çocuk Bakımı ve Gençlik Hizmetleri Bölümü Öğr. Gör. Tuğçe Kolukısa, “Danışmanım Prof. Dr. Nursan Çınar ile birlikte yürüttüğümüz ‘Otizm Spektrumu Bozukluğu Olan Çocuğa Sahip Annelerin Çocuklarıyla İlgili Hastane Deneyimleri, Hemşirelerden Beklentileri ve Farklılıklara Duyarlı Hastane Ortamı Hakkındaki Görüşleri’ başlıklı doktora tez projemiz, 1002-A Hızlı Destek Modülü kapsamında TÜBİTAK tarafından desteklenmeye hak kazandı. Temel amacımız, otizm spektrum bozukluğu olan çocuğa sahip annelerin çocuklarıyla ilgili deneyimlerini ve hemşirelerden beklentilerini belirlemek ve farklılıklara duyarlı hastane ortamı hakkındaki görüşlerini almak” dedi. Otizmli çocukların sağlık hizmetlerinden faydalanma oranlarının yüksek olduğunu, ancak hastanelerin genellikle aydınlık, gürültülü ve yoğun ortamlarının bu çocuklar için duyusal bir yük oluşturduğunu ifade eden Kolukısa, “Otizm Spektrumu Bozukluğu olan çocuklarımızın sağlık hizmetlerini kullanma ihtimalleri, Otizm Spektrumu Bozukluğu olmayan çocuklara göre daha yüksek orandadır. Hastanelerin genel itibariyle aydınlık ve gürültülü olması, tanınmayan birçok kişinin varlığı, insanların hızlı hareket etmesi ve uzun bekleme süreleri düşünüldüğünde, Otizm Spektrumu Bozukluğu olan çocuklarımız için aşırı duyusal bir yük oluşturuyor. Otizm Spektrumu Bozukluğu olan çocukların yaygınlığındaki artış ve yüksek tıbbi komorbidite oranlarını da baz aldığımızda, onların tıbbi ihtiyaçlarını karşılamak giderek daha önemli hale gelmiş durumda” diye konuştu. "Proje çerçevesinde yapılan çalışmalar, hemşirelerin hasta kabul sürecinde çocuklar hakkında bilgi toplama ve doğrudan bakım sağlama noktasında kilit bir rol oynadığını ortaya koyuyor" diyen Kolukısa, “Otizm Spektrumu Bozukluğu olan çocuklarla ilgili bilgi sağlama noktasında benzersiz bir konumda olan annelerle yaptığımız nitel görüşmeler sonucunda, onların çocuklarımızın daha kaliteli ve konforlu sağlık bakım hizmeti almalarına katkı sunacağını düşünmekteyiz. Hemşireler, hasta alımı sürecinde çocuk hakkında bilgi toplayan ve en çok doğrudan hastanelerde hastalarla vakit geçiren kilit sağlık hizmeti uygulayıcılarıdır. Hemşireler, Otizm Spektrumu Bozukluğu olan çocuklara sağladıkları bakımda, öncesinde kendilerinden beklentiler noktasında bilgi sahibi oldukları takdirde daha iyi bir bakım sunma fırsatına sahip olabileceklerdir. Otizm Spektrumu Bozukluğu olan çocukların hastane ortamında sağlık hizmeti alırken yaşadıkları zorluklara düşündüğümüzde bu proje, hem ülkemizde hem de dünyada otizmli çocukların daha kaliteli ve konforlu sağlık hizmeti almalarına katkı sunacağını düşünmekteyiz” ifadelerini kullandı.
Gaziantep 6 yaşındaki çocuk kuduz köpek saldırısına uğradı Adıyaman’ın Besni ilçesinde, 6 yaşındaki Ahmet Uçar sahipsiz kuduz köpek saldırısına uğradı. Ağır yaralanan küçük çocuk, ilk müdahalenin ardından Gaziantep Şehir Hastanesi’ne sevk edildi. Olay, 25 Aralık Çarşamba günü Adıyaman’nın Besni İlçesine bağlı Toklu köyünde meydana geldi. İddiaya göre, okuldan eve dönen Ahmet Uçar ve yardıma gelen 2 kişi köpek saldırısına uğradı. Saldırıda ağır yaralanan Ahmet Uçar, Besni Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Hastanede tedavi altına alınan Uçar’ın durumunun ağır olması nedeniyle Gaziantep Şehir Hastanesi’ne sevk edildi. Uçar’ın tedavisi devam ederken, saldıran köpeğin ise kuduz olduğu tespit edildi. Köydeki başıboş köpekler toplanırken köy ise karantinaya alındı. Olayla ilgili konuşan ağabey Şerif Uçar, “Başıboş köpeklerin acilen toplanması gerekiyor” dedi. “Bizim canımız yandı başka canlar yanmasın” Yeğenim Ahmet okuldan dönerken köpek ona saldırmış. Elindeki beslenme çantasını köpeğe atıp kaçmaya çalışmış. O sırada yanına gelen 2 kişiye de köpek saldırmış. Ahmet çocuk olduğu için kendini koruyamamış. Daha sonra biz Ahmet’i hastaneye götürdük. Yüzü, gözü parçalanmış haldeydi. Kuduz olduğunu hastanede öğrendik. Bizi Gaziantep Şehir Hastanesi’ne sevk ettiler. Yeğenimin tedavisi devam ediyor. Şu an durumu iyi fakat uzun süre tedavi devam edecek. Biz bu acıyı yaşadık, başka aileler yaşamasın. Devletimizden tüm başı boş köpeklerin toplanmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Edirne Edirne’de Nüfus Müdürlüğü’nden çipli kimlik mesaisi Edirne İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü, çipli kimlik kartı başvuruları için bugün 09.00-16.00 saatleri arasında hizmet veriyor. Yeni çipli kimlik kartlarına geçiş sürecinin hızlandırılması amacıyla hafta sonu mesaisi yapan müdürlük, vatandaşların işlemlerini kolaylaştırmak için kapılarını açtı. Başvuru yapmak isteyenler, belirlenen saat aralığında müdürlüğe başvurarak işlemlerini gerçekleştirebiliyor. Edirne’de halen kimliğini yenilememiş olan vatandaşlara yardımcı olmak için harekete geçen İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü, kimlik yenileme işlemleri için 2024 yılının son Cumartesi gününde 09.00-16.00 saatleri arasında hizmet sağlıyor. Birçok vatandaş yeni tip kimliğe geçse de hala değiştirmeyenler de var. 1 Ocak 2025 tarihi itibariyle tapu müdürlükleri başta olmak üzere banka, noter gibi birçok kurumda eski tip kimlikle işlem gerçekleştirilemeyecek. Bu çerçevede 2024 yılının bitmesine sayılı günler kala hala yeni tip kimliğe geçmemiş olanlar soluğu nüfus müdürlüklerinde alıyor. Yetkililer, başvuruların hızlı bir şekilde sonuçlanması için gerekli tüm düzenlemelerin yapıldığını belirtti. Kimlik kartı başvurusu için vatandaşların biyometrik fotoğraf ve eski kimlik kartlarıyla birlikte müdürlüğe gelmeleri gerektiği hatırlatıldı. Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği uygulama, çipli kimlik kartlarına geçiş sürecinde önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Çipli kimlik kartı başvurusu için Vatandaşlardan Remzi Yıldız, "Artık her şeyin kolaylığı çıktı. Ödeme işlemlerini mobil bankacılık üzerinden yaptık. Postanenin kapalı olmasına rağmen paramızı yatırdık. Nüfus müdürlüklerimiz açık oldu. Muhtarlıklarımız paylaşmış gördük geldik. Biyometrik fotoğrafımızı çektirdik. Eski kimliğimizi getirip başvurumuzu yaptık. Uygulama çok iyi. Artık yıl sonu geldi yeni yıla yeni kimliklerle girilsin" dedi.