GÜNDEM - 27 Mayıs 2016 Cuma 09:27

Kağıt toplayıcısı baba yürek burktu!

A
A
A
Kağıt toplayıcısı baba yürek burktu!

İstanbul Ataşehir’de kağıt toplama arabası üzerinde görüntülenen 2 küçük çocuğu içler acısı durumu yürek burktu. Babaları ile hayırsever bir vatandaşın vereceği kıyafetleri almaya giden çocukların her türlü hijyenden uzak tehlikeli yolculuğu ise kameralara yansıdı.

Ataşehir Bostancı’da kağıt toplama arabası üzerinde görüntülenen iki ufak çocuğun durumu yürekleri dağladı. Kağıt toplayarak geçimini sağlayan Ayhan Aydın isimli vatandaşın, çocuklarını kendilerine kıyafet yardımı yapacak bir hayırseverin yanına götürmeye çalışması çocuklar için her türlü hijyenden uzak tehlikeli bir yolculuğa yol açtı. Ara sokaklarda ilerlerken kameralara yansıyan görüntülerde iki ufak çocuğun bir kağıt toplama arabası üzerinde ilerledikleri görüldü. 

Kameralar tarafından kaydedilen görüntülerde baba Aydın, kağıt toplayıcılık yaparak geçimini sağlamaya çalıştığını belirtti. Günlük 20-30 lira kadar para kazandığını, kazancının ancak kiraya yetebildiğini anlatan baba Aydın, bir hayırseverin çocuklarına kıyafet yardımı yapacağını, çocuklarını hayırseverin yanına götürdüğünü belirtti. 

Henüz yeni bir bebeği olduğu için eşinin evde kalmak durumunda olduğunu belirten baba Ayhan Aydın, “Burada bir abi 'çocuk eşyaları vereceğim' dedi, onun için geldik” dedi. Bir süre kendisine kıyafet yardımı sözü veren vatandaşı Ayhan Aydın, aradığı kişiyi bulamayınca çocuklarını da alarak yoluna devam etti. 

ÇOCUKLAR İÇİN TEHLİKEYE YOL AÇTI
Öte yandan çaresiz babanın çocuklarını kağıt arabasında taşıdığı görüntüler ufak çocuklar için tehlikeye yol açtı. Her türlü hijyenden uzak olan kağıt arabası üzerindeki çocuklardan birinin elini yere uzatması tehlikeye yol açtı. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Gurbetçiler dizilerde de "Öteki" Yaşar Üniversitesi doktora öğrencisi Cenk Çakar, Almanya’daki Türk göçmenlere yer veren son 30 yılda çekilen 15 dizi içinden 35 karakteri inceledi. İletişim Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Ürün Yıldıran Önk’ün tez danışmanlığını yaptığı araştırmada, gurbetçilerin dizilerde ’Alamancı’ ve ’gavur’ gibi ifadelerle ötekileştirildiği vurgulandı. Almanya’daki Türk göçmenlere yer veren son 30 yılda çekilen 15 dizi içinden 35 karakteri inceleyen Yaşar Üniversitesi doktora öğrencisi Cenk Çakar, dizi sektörünün gelişmesine rağmen gurbetçilerin bu dizilerde dikkate değer oranda temsil edilmediğini, ’Alamancı’ gibi ifadelerle anılan gurbetçilerin dizilerde de ötekileştirildiğini vurguladı. Çakar, gurbetçilerin dizilerde genellikle yüzeysel veya karikatürize edilerek tasvir edildiğini belirterek, "30 yıllık bir sürece yayılan ana akım geleneksel televizyon kanallarındaki dizilere yoğunlaştık. Kanalların dağılımına dikkat ettik. Toplamda 35 karakteri inceledik. 30 yıl boyunca çekilen yerli dizi sayısını dikkate alırsak 35 karakter oldukça az. Bunların da sadece 4-5 tanesinde ana odak noktası gurbetçi aileler. Birçoğunda sadece bir karakter olarak görülüyor. Dizilerde gurbetçi karakterlerde; basmakalıp, marjinalleştirme ve karikatürleştirme yöntemleri kullanılmış. Ayrıca Almanya’daki Türklerin sosyokültürel hayatlarına dair gösterilmek istenmeyen konular ise çeşitli film stratejileriyle gözden uzak tutulmuş" dedi. Dizilerdeki temsilleri Almanya’daki Türklerin 60-70 yıl boyunca her zaman iki kültür arasında kalmış iki tarafa da ait olmayan bireyler olarak biraz da yadırganarak temsil edilmiş olduğunu anlatan Çakar, "Türkçeyi de güzel konuşamıyor, Almancayı da. Hiçbir yere ait değil gibi algılanıyordu. Diziler, ilk jenerasyonu görgüsüz olarak resmediyordu. Sonraki jenerasyonu da karikatürleştiriyor ve komedi unsurları katıyor" diye konuştu. Sözlerini sürdüren Çakar Çakar, şunları kaydetti: "Oysa göçmenlik sadece Türklere özel bir durum değil, dünyanın pek çok ülkesinde göçmen gruplar var. Ancak Almanya’daki Türkler ciddi anlamda geniş bir topluluk. Uzun süredir bir entegrasyon ya da tezde ifade ettiğim gibi bir kültürleşme süreci içindeler. Almanya’daki Türklerin kültürel olarak melezleştikleri, Almanya’da karşılaştıkları kültür ve Türkiye’den götürdükleri orijinal kültürü sentezleyip yeni üçüncü bir kültür oluşturdukları varsayımına dayanan bu tez çalışması onların Türkiye’deki televizyon dizilerindeki temsillerini sosyokültürel özelliklerine odaklanıyor. Bu çalışma, Türk televizyon dizilerinin gurbetçileri nasıl temsil ettiklerini, yani ötekileştirip dışlayan mı yoksa kapsayıp kucaklayan bir biçimde mi temsil ettiklerini araştırmaktadır." "Bastırılmış kadın karakteri" Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Ürün Yıldıran Önk’ün tez danışmanlığını yaptığı araştırmada, TV dizilerindeki kadın karakterlerin temsillerini de ele aldıklarını anlatan Çakar, şunları söyledi: "Kadın temsillerine baktığımızda kadınların çoğunlukla istedikleri hayatı yaşayamadıklarını gördük. Kadının cinselliği toplum kaygısı olarak görüldüğü için ergenlik çağına gelen kızların Türkiye’ye gönderilmesi ya da oradaki Almanlarla flört etmelerinin istenmemesi bir diğer ifade ile nerede yaşayacakları, kimle evlenecekleri gibi hayatlarının aileleri tarafından kurgulandığını görüyoruz. Bastırılmış bir Türk kadını portresi var. Menekşe ile Halil dizisinden örnekleyecek olursak, kız Berlin’de gezemiyor, iş yerine ailesi götürüyor, Türkiye’den birisine başlık parası karşılığında evlendirilmeye zorlanıyor, Menekşe istemeyince de töre cinayeti ile karşı karşıya kalıyor. Aslında jenerasyonlar arasında da farklılıklar var. Anne karakterleri bu baskıyı kabul eden, direnç göstermeyen kadınlar. Henüz kültürleşmemiş kendi kültürünü küçük Almanya’sında sürdüren kadınlar. Bir sonraki jenerasyonda kabuğunu kırmaya çalışan kadınlar var. Bir de marjinal diye konumlandırdığımız kadınlar var. Türkiye’ye dönen ve Almancı olarak nitelenen kadınlar. Özellikle daha genç yaşta olan, özgürlükçü Türk toplumuna da uyum sağlayamayan bir tarzları var." Türkiye’nin çok fazla beyin göçü verdiği bir dönemde olunduğunu vurgulayan Çakar, "60-70 sene önce oraya giderek yerleşmiş vatandaşlarımızla bu durum başlı başına bir paradoks oluşturuyor. Bu insanların memleket hasreti var. Çünkü uzun yıllar ırkçılıkla mücadele ettiler. Ayrıca yıllarca işçi sınıfı olarak büyük zorluklar yaşadıkları da oldukça net bir gerçeklik. İşte bu nedenle bu konuyu incelenmeye değer buldum" ifadelerine yer verdi.
İzmir Liseliler ‘oyun geliştirmek’ için buluştu İzmir Ekonomi Üniversitesi Meslek Yüksekokulu, ‘Gameathon 4.0’ etkinliğini düzenledi. Etkinlikte, 72 lise öğrencisi 24 saat boyunca oyun tasarlamak için çaba gösterdi. Etkinlik sonunda geliştirilen 17 oyun, oyun firmalarında çalışan jüri üyeleri tarafından taktir topladı. İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Meslek Yüksekokulu, hızla gelişen oyun sektörüne liseli gençlerin ilgisini artırmak amacıyla ‘Gameathon 4.0’ etkinliğini gerçekleştirdi. İzmir’deki liselerde eğitim gören 72 öğrenci, 24 saat boyunca en iyi oyunu tasarlamak için çalıştı. Zamanın önemini vurgulamak için ‘Bir Saniye Daha’ temasıyla düzenlenen etkinlikte 17 oyun geliştirildi. Macera, strateji, spor ve aksiyon gibi farklı konularda oyunlar hazırlayan gençler, etkinlik sonunda düzenlenen yarışmada birinciliğe ulaşmak için kıyasıya yarıştı. Gençlerin projeleri, farklı oyun firmalarında çalışan jüri üyeleri tarafından büyük beğeni topladı. İEÜ Meslek Yüksekokulu Bilgisayar Programcılığı Öğretim Görevlileri Dr. Hüseyin Tokat, Burak Evrentuğ ve Turgay Zülam’ın koordinasyonunda başarıyla düzenlenen Gameathon 4.0 etkinliğinin sponsoru ise bir teknoloji firması oldu. İEÜ Konferans Salonu’nda bir araya gelen gençler, oyun sektörünü tanıdı ve kendilerine doğru bir kariyer rotası belirlemek için tecrübe edindi. İEÜ Rektörü Prof. Dr. Yusuf Hakan Abacıoğlu da etkinliği ziyaret ederek hem çalışmaları inceledi hem öğrencilerle sohbet etti. İEÜ Bilgisayar Programcılığı öğrencileri ise, liseli gençlere rehberlik yaparak oyun geliştirmeye ilişkin tüm süreçlerde destek sağladı. İlk 3’e ödül Geliştirilen tüm oyunlar, etkinlik sonunda jüri tarafından değerlendirildi. Oyun takımlarından Expendables, birinciliğe uzanarak 30 bin TL’lik ödülün sahibi oldu. Steel Ball Run ikinci olarak 15 bin TL’lik ödülü alırken, üçüncülüğe ulaşan Kosh90 takımı ise 10 bin TL ile ödüllendirildi. Seneye de devam edecek İEÜ Bilgisayar Programcılığı Programı Öğretim Görevlisi Turgay Zülam, Gameathon etkinliğini önümüzdeki yıllarda da devam ettireceklerini belirterek, “Üniversitemize konuk olan öğrencilerimiz, 24 saat boyunca farklı oyun yazılımları kullanarak yenilikçi projeler geliştirdi. Oyun projelerini tamamlamak için oldukça yoğun bir şekilde gece geç saatlere kadar çalıştılar. Heyecan ve coşku dolu bir süreci tamamladık. Bizim amacımız, oyun sektörü ile öğrencileri tanıştırarak gençlerimizin 21’inci yüzyıl problem çözme becerilerini geliştirmelerine katkı sağlamaktı. Bunlara ek olarak, öğrencilerin oyun sektörü hakkında bilgi sahibi olmalarını da istedik. Liseli gençler, hem üniversite ortamını gördü hem de sektör temsilcileriyle birebir konuşma imkanı buldu” diye konuştu.
Rize Jurecka’nın berberi ’VAR’a gidiyor Çaykur Rizespor’un sosyal medyadan "Saç tıraşı var" ifadeleriyle paylaştığı yarı otomatik VAR sistemi fotoğrafı sosyal medyada gündem olunca Jurecka’yı tıraş eden kuaför "Gol benim yüzümden iptal oldu, özür dilerim" dedi. Trendyol Süper Lig’in 18. haftasında Çaykur Rizespor sahasında karşılaştığı Beşiktaş ile 1-1 berabere kaldı. Karşılaşmanın ikinci yarısının uzatmaları oynandığı sırada topla ceza sahasına giren Vaclav Jurecka’nın şutunda meşin yuvarlak filelerle buluştu ancak gol, VAR tarafından ofsayt gerekçesiyle geçerlilik kazanmadı. Karşılaşmanın ardından ise Çaykur Rizespor sosyal medya hesabı üzerinden yarı otomatik VAR sistemi tarafından hazırlanan görseli ‘Saç tıraşı VAR’ ifadeleriyle paylaştı. Bu görsel sosyal medyada gündem olurken maçtan 1 gün önce Jurecka’nın saçlarını kesen kuaför de, ‘Galiba benim suçum, saçları uzun bırakmışız’ ifadeleriyle paylaştı. O görselde sosyal medyada paylaşım rekorları kırdı. Maçın AVAR hakemlerinden olan Mustafa Savanlar için Çaykur Rizespor Teknik Direktörü İlhan Palut maç sonu düzenlenen basın toplantısında, "Mustafa Bey ona çok iyi bakalım çünkü inanılmaz seri. Türk futbolunun umudu, yeni VAR hakemlerimiz, AVAR hakemlerimizden bir tanesi. İnanılmaz seri bir şekilde çözdü. Türk futbolunun umut vadeden bir yardımcı hakemi" ifadelerini kullanmıştı. Vaclav Jurecka’yı maçtan 1 gün önce saç tıraşı eden kuaför Yunus Emre Güner ise golün VAR’dan iptal edilmesinin sebebinin kendi saç kesimi yüzünden olabileceğini dile getirerek, “Ben de VAR’a gidiyorum. Güvenlik kameralarımdan bakacağım. Acaba ben mi uzun bıraktım saçlarını” ifadelerini kullandı. 16 yıldır kuaförlük yaptığını ifade eden Güner kendisinin göremediğini AVAR hakemi Mustafa Savanlar’ın gördüğünü ifade ederek, "16 yıldır Rize’de kuaförlük yapıyorum. Maçtan 1 gün önce, kamp akşamı Jurecka’yı burada saç tıraşı yaptım. Saçını herhalde biraz uzun bıraktık. VAR hakemi Mustafa Bey’e teşekkür ediyorum. Benim görmediğimi o gördü, uzun olduğunu yakaladı ve 3-5 saniye içerisinde kararını verdi, ofsayt nedeni ile golümüzü iptal etti. Herhalde geçmişinde bir kuaförlük var. Bir akrabası muhtemelen kuafördür. O yüzden kararı hemen onayladı ve golümüzü iptal etti” dedi. Kendi güvenlik kameralarını inceleyip hatasını bulacağını da kaydeden Güner, "Gol muhtemelen benim yüzümden iptal oldu. Bütün taraftarlardan özür diliyorum. Kusura bakmayın, bir dahaki saç tıraşını daha güzel yapacağım ki saçlar ofsaytta kalmasın diye. Ben de VAR’a gideceğim. Kendi kameralarımı kontrol edeceğim. O videoları inceleyeceğim. Bir çalışma yapacağız. Uzun bırakmışsak da saçı kısaltacağım. Kendi kameralarımı izleyip, sonuca varıp, kamuoyu ile paylaşacağım” şeklinde konuştu.