ÇEVRE - 02 Kasım 2020 Pazartesi 11:44

İklim değişikliği yeni tehlikelere kapı aralıyor

A
A
A
İklim değişikliği yeni tehlikelere kapı aralıyor

Dünya ve insanlık, iklim değişikliği nedeniyle her yıl artan afetlerle ve yeni salgın hastalıklarla karşı karşıya kalıyor. Uzmanlar, gerekli önlemler acilen alınmadığı takdirde iklim değişikliğinin yeni felaketlere de kapı aralayacağı uyarısında bulundu.

Bir yanda yok olan binlerce kilometrelik sahil şeritleri, sular altında kalan şehirler, bir yanda bitmeyen yangınlar, fırtınalar, salgın hastalıklar. Bir film senaryosunun parçası gibi duran tüm bu olaylar, iklim değişikliğinin durdurulamaması halinde en geç 100 yıl sonra dünyanın somut gerçekleri olacak. Önlem alınmadığı takdirde gelecekte dünyayı bekleyen bu korkunç senaryo etkilerini hissettirmeye başlarken, Dünya Meteoroloji Örgütü (DMÖ), iklim değişikliği nedeniyle yaşanan afetlerin her yıl artacağı uyarısında bulundu. Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı örgütün yeni yayımladığı ‘2020 İklim Durumu Raporu’nda, iklim değişikliği kaynaklı felaketler nedeniyle uluslararası insani yardıma ihtiyaç duyan insan sayısının 2030 yılına kadar yüzde 50 artabileceğine dikkat çekildi.

DMÖ raporuna göre, 2018 yılında 108 milyon insan, sıcak hava dalgaları, küresel ısınma, orman yangınları, fırtınalar, kuraklıklar ve artan kasırgalar nedeniyle yardıma muhtaç kaldı. 16 uluslararası kuruluş ve finansman kurumu tarafından derlenen raporda, son 50 yılda hava ve iklim kaynaklı olaylar nedeniyle 11 bini aşkın felaket yaşandığı ifade edildi. Bu felaketler nedeniyle dünya çapında 2 milyon kişi hayatını kaybetti, 3,6 trilyon dolarlık ekonomik zarar meydana geldi. Rapor, hükümetleri doğal afetlere hazırlık, müdahale ve afetlerin etkilerini hafifletme becerilerini geliştirebilecek erken uyarı sistemlerine daha fazla kaynak ayırmaya davet etti. DMÖ Genel Sekreteri Profesör Petteri Taalas, “Covid-19 pandemisi, iyileşmesi yıllar alacak büyük bir uluslararası sağlık ve ekonomik kriz doğursa da iklim değişikliğinin önümüzdeki yüzyıllarda insan yaşamı, ekosistemler ve ekonomiler üzerinde oluşturacağı tehdide kulak vermemiz gerekiyor. Salgın, aynı zamanda iklim değişikliği karşısında yaşanan direnç ve adaptasyona yönelik daha sürdürülebilir bir yolda ilerlemek için bize bir fırsat sunuyor” dedi.

Sivrisinek istilası kapıda

İklim değişikliğiyle bağlantılı salgın hastalıklar da insanlığı tehdit ediyor. Yeni bir araştırmaya göre, sera gazı emisyonları artmaya devam ederse 2080 yılı itibarıyla 400 milyonu Avrupa’da olmak üzere yaklaşık 1 milyar insan sivrisinek türleri yoluyla bulaşan viral hastalıklara maruz kalabilir. Normalde yaşam alanları tropikal enlemlerle sınırlı olan istilacı sivrisinekler, küresel ısınma nedeniyle artık Avrupa ve Türkiye için de tehdit haline geldi.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğünde görev yapan Dr. Taylan Doğaroğlu, geçmişte coğrafi farklılıklar nedeniyle lokal bir sorun olan sivrisinek istilalarının dünya geneline yayılmasına ilişkin şunları söyledi:

“Günümüzde bilim dünyasının en çok tartıştığı konulardan biri olan küresel ısınmanın olumsuz etkileri birçok alanda şiddetli bir şekilde hissedilmeye devam ediyor. Son dönemde bu açıdan gündemde olan bir konu da istilacı sivrisinekler. Sivrisinekler bilindiği gibi her dönemde toplumlar üzerinde çeşitli hastalıklar ile ciddi sağlık sorunlarına neden olmuştur. Bu sağlık sorunları geçmişte coğrafi bariyerler ve iklimsel sınırlamalar nedeniyle belirli bölgelerde lokalize olmuş ve global sorunlar haline nadiren gelebilmişlerdir. Ancak özellikle son dönemde insan nüfusunun ve özellikle ticari aktivitelerin çok fazla artması, sivrisineklerin bu bariyerleri aşarak dünya geneline yayılabilmelerine olanak sağlamıştır. Bu yeni alanlara giriş yapan sivrisinekler, küresel ısınmanın etkileri sonucunda uygun üreme ortamları bulabilmekte ve gittikleri ortamlara çok daha kolay adaptasyon sağlayabilmektedirler.”

Türkiye, iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden biri

Akdeniz havzasında iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden biri olan Türkiye, zaman zaman aşırı yağış, zaman zaman ise aşırı kuraklık olarak kendini hissettiren ‘aşırı hava’ olaylarından fazlasıyla nasibini alıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, “Daha kurak dönemler, daha yağışlı dönemler, yağışın şiddetinde ve sıklığında artışlar ve hortum gibi hava olayları son yıllarda çoğalmaya başladı. Bunun nedeni küresel iklim değişikliğidir” dedi.

Sıcaklık değerleri mevsim normallerinin üzerine çıktıkça ve yeryüzü ısındıkça kuvvetli sağanak ve doluların daha etkili olduğunu belirten Toros, iklim değişikliğinin neden olduğu aşırı yağış ve sellerin ülkeleri etkilemeye devam edeceğini kaydetti.

Ancak, sellere neden olacak kadar şiddetli olsalar da yağışlar mevsim normalleri seviyesine bir türlü ulaşamıyor. Verilere göre Eylül ayında normalde 65 kilogram yağış alan İstanbul’a, bu yıl aynı ayda sadece 22 kilogram yağış düştü. Bu da susuzluk ve kuraklık tehlikesini ortaya koyuyor.

“Küresel karbon emisyonları tehdit oluşturmaya devam ediyor”

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ahmet Demirak’a göre ise Covid-19 krizi dünya ekonomisini eşi görülmemiş bir krizle karşı karşıya bırakırken aynı zamanda iklim değişikliğinin neden olacağı sorunların büyümesi halinde neler yaşanabileceğini de ortaya koydu. “Küresel ısınmanın yol açtığı felaketlerin kontrolünü ele geçirmek için anahtar kelimeler; hızlı hareket etme ve sosyal işbirliğidir” diyen Demirak, şu anda tüm dünyada yaşanan durgunluk nedeniyle bir miktar düşüş yaşasa da küresel karbon emisyonlarının tehdit oluşturmaya devam ettiğini kaydetti.

“Düşük karbonlu elektrik üretimi 2040 yılına kadar üçe katlanmalı”

Demirak’ın verdiği bilgiye göre, yılın ilk 8 ayını 2019 yılının aynı dönemi ile kıyaslayan “Karbon İzleme” (Carbon Monitor) adlı uluslararası oluşumun yaptığı çalışma, küresel emisyonların yüzde 6,5 azaldığını ve buna en büyük katkıyı kara taşımacılığı kullanımındaki düşüşün verdiğini ortaya koyuyor. Demirak, hem enerji güvenliğinin sağlanması hem de iklim hedeflerinin karşılanabilmesi için ‘temiz enerji’nin korona virüs sonrası ekonomik iyileşme çabalarının merkezinde yer alması gerektiğine dikkat çekti. “Dünyanın iklim hedeflerine ulaşabilmesi için düşük karbonlu elektrik üretiminin 2040 yılına kadar üçe katlanması gerekiyor” diyen Doç. Dr. Demirak, ülkelerin yenilenebilir enerji ve düşük karbonlu teknolojilere yatırımlarını artırmasının ve iklim dostu politikalara ağırlık verilmesinin ne denli gerekli olduğunun altını çizdi.

“Nükleer enerji temiz enerji geçişinin anahtarıdır”

Küresel düzeyde sera gazı emisyonlarının en büyük sebebinin fosil yakıtlar olduğunu ifade eden Demirak, rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarının artmasının, karbon yakalama gibi gelişmekte olan teknolojilerin umut verdiğini söyledi. Demirak, “Küresel düzeyde sera gazı emisyonlarının en büyük sebebi fosil yakıtlardır. İklim sorununun ölçeği ve aciliyeti göz önüne alındığında, karbon emisyonlarını azaltmak için dünyanın temiz ve güvenilir enerji kaynaklarına ihtiyacı olduğu açıktır. Rüzgar enerjisinden sonra dünyanın en büyük ikinci düşük karbonlu elektrik kaynağı olan nükleer enerji temiz enerji geçişinin anahtarıdır. Nükleer enerjinin katkısı olmadan iklim hedeflerine ulaşmak mümkün değildir. Nükleer santraller bugün dünya elektriğinin yüzde 10'unu üretiyor. 442 reaktör, düşük karbonlu elektriğin neredeyse üçte birini üretiyor. Birleşik Krallık, Çin, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bangladeş, Pakistan ve Türkiye’nin de aralarında olduğu 19 ülkede 54 reaktör inşa ediliyor. Bazı ülkelerde politika kararları veya olumsuz piyasa koşulları nedeniyle yıllarca çalışabilecek nükleer santrallerin kapatılması ve buradan doğan açığın fosil yakıtlarla karşılanması aslında sera gazı emisyonlarını artırıyor. Türkiye de iklim değişikliğinden etkilenen ülkelerden biri olarak temiz enerji kaynaklarına yöneldi. Yenilebilir enerji kurulu gücünde dünyada 13'üncü, Avrupa'da 6’ncı sırada bulunuyoruz. Enerji çeşitliliği ve enerji arzının güvenliği konusunda tek eksiğimiz olan nükleer enerjiyi de yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali tamamlayacağız” diye konuştu.

“Toplumsal dönüşüm gerçekleştirmemiz gerekiyor”

Türkiye’de iklim değişikliğinin getirdiği sorunların başta tarım ve turizm olmak üzere birçok sektörü olumsuz etkileyeceğinin altını çizen Demirak, “Türkiye’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığında İklim Değişikliği Dairesi Başkanlığı, Meteoroloji Genel Müdürlüğü çatısı altında İklim ve Zirai Meteoroloji Dairesi Başkanlığı gibi birimlerin kurulması iklim değişikliği ile mücadelede önemli adımlar. Ayrıca küresel ısınmaya karşı mücadelede doğru stratejileri üretmek, ulusal politikalar ve eylem planları geliştirmek için Cumhurbaşkanlığına bağlı bir ‘İklim Enstitüsü’nün kurulmasının çok önemli olacağını düşünmekteyim. Ekolojik çöküşü önlemek için bireyden kurumlara ve arzdan talebe kadar her düzeyde toplumsal dönüşüm gerçekleştirmemiz gerektiği açık” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Orman yangınlarıyla mücadelede yerli güç: Yeni nesil itfaiye arazözü "Koca Yusuf" teslim edildi Yerli mühendislik gücüyle geliştirilen ve özellikle orman yangınlarına müdahale için tasarlanan yüksek donanımlı itfaiye arazözü, Yakın Doğu Üniversitesi’nce KKTC Sivil Savunma Teşkilatı’na teslim edildi. GÜNSEL ve Sancaklı İtfaiye iş birliğinde tamamlanan araca; gücü, cesareti ve azminden esinlenilerek "Koca Yusuf" adı verildi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yerli mühendislik kapasitesini somut bir başarıya dönüştüren önemli bir proje daha hayata geçirildi. GÜNSEL ve Sancaklı İtfaiye iş birliğinde tasarlanarak kullanıma hazır hale getirilen yüksek donanımlı itfaiye arazözü, düzenlenen törenle KKTC Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığı’na teslim edildi. Teslim töreni; KKTC Sivil Savunma Teşkilatı Başkanı Hakan Balaban, Yakın Doğu Oluşumu Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. İrfan Suat Günsel ve Sancaklı İtfaiye Genel Müdürü Halil Erçin, protokol üyeleri ve basın mensuplarının katılımıyla gerçekleştirildi. Yakın Doğu Üniversitesi kampüsünde geliştirilen yerli mühendislik projeleri kapsamında geçtiğimiz Temmuz ayında, GÜNSEL mühendislerince tasarlanıp üretilen 8 adet arama-kurtarma aracı üstyapısı, KKTC Sivil Savunma Teşkilatı’na teslim edilmişti. Dün gerçekleştirilen itfaiye arazözü teslimi ile bu stratejik iş birliğine yeni bir halka eklendi. "Gücü, cesareti, azminden esinlenilerek "Koca Yusuf" adı verildi" GÜNSEL ve Sancaklı İtfaiye iş birliğiyle geliştirilen itfaiye arazözü, üstün teknik özellikleriyle KKTC Sivil Savunma Teşkilatı’nın yangınla mücadele kapasitesini güçlendiren, çağdaş ve stratejik bir acil müdahale aracı olarak hizmete alındı. Gücü, cesareti, azminden esinlenilerek "Koca Yusuf" adı verildi. Yakın Doğu Oluşumu Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. İrfan Suat Günsel ve KKTC Sivil Savunma Teşkilatı Başkanı Hakan Balaban’ın konuşmalarının ardından gerçekleştirilen teslim töreni, SSTB personelinin aracın teknik kabiliyetlerini uygulamalı olarak sergilediği gösteriyle sona erdi. Hakan Balaban: "Afetlerin ilk anlarında umut olacak, canlar kurtaracak" GÜNSEL ve Sancaklı İtfaiye iş birliğinde tamamlanan itfaiye arazözünü teslim alan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sivil Savunma Teşkilatı Başkanı Hakan Balaban, bu adımın ülkenin afetlere müdahale kapasitesinin güçlendirilmesi açısından çok değerli olduğunu vurguladı. Ülkenin, orman yangınları ve farklı afetler sonrasında ortaya çıkabilen çok yönlü risklerle sıkça karşı karşıya kaldığını hatırlatan Balaban, envantere dahil edilen modern yangın söndürme aracının zorlu arazi şart larında etkin görev yapabilme kabiliyeti, yüksek su kapasitesi ve gelişmiş teknik donanımıyla yangınlara daha hızlı, daha güçlü ve daha güvenli müdahale imkanı sağlayacağını söyledi. Söz konusu aracın yalnızca yangınlarla mücadelede değil, afetlerin ilk anlarında da umut olacağını vurgulayan KKTC Sivil Savunma Teşkilatı Başkanı Hakan Balaban, "Bu araç sadece alevlerle mücadele etmeyecek; afetlerin ilk anlarında umut olacak, canlar kurtaracak ve milletimizin yanında dimdik duracaktır" dedi. Araca verilen "Koca Yusuf" isminin özel bir anlam taşıdığını da ifade eden Balaban, "Koca Yusuf, Türk spor tarihinin en önemli pehlivanlarından biridir. Gücü, cesareti, azmi ve vatan sevgisiyle milletimizin gönlünde müstesna bir yere sahiptir. O, yalnızca cüssesiyle değil; iradesi ve kararlılığıyla zorluklar karşısında asla pes etmeyen bir duruşu temsil etmektedir" ifadelerini kullandı. "Koca Yusuf" adının taşıdığı sembolik anlamlara da değinen Balaban, "Bu isim, afetler karşısında sergilediğimiz güçlü duruşu, durmadan mücadele eden teşkilatımızın ve milletimizin kararlılığını simgeliyor. Tıpkı ismini aldığı büyük pehlivan gibi bu aracımız da en zorlu şartlarda görev alacak ve gücünü milletimiz için kullanacaktır" diye konuştu. KKTC Sivil Savunma Teşkilatı Başkanı Hakan Balaban, aracın mühendislik ve üretim süreçlerini tamamlayan GÜNSEL ve Sancaklı İtfaiye çalışanlarına ve Yakın Doğu Oluşumu’na teşekkür etti. Prof. Dr. İrfan Suat Günsel: "Bu aracın, insan hayatını ve doğamızı koruma yolunda önemli bir rol üstlenmesini temenni ediyorum" Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yerli üretim gücünü, mühendislik yetkinliğini ve kurumsal iş birliği vizyonunu somut bir başarıya dönüştüren çok anlamlı bir projeyi daha tamamladıklarını söyleyen Yakın Doğu Oluşumu Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. İrfan Suat Günsel ise, "Dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında yer alan Yakın Doğu Üniversitesi, bilimsel üretimini sahaya yansıtan; bilgiyi, insan hayatını koruyan stratejik projelere dönüştüren bir anlayışla yoluna devam ediyor" ifadelerini kullandı. Temmuz ayında, KKTC Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığı’na 8 aradet arama kurtarma aracı üstyapısı teslim ettiklerini hatırlatan Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, "Bugün ise bu iş birliğini bir adım daha ileri taşıyoruz. Teslimini gerçekleştirdiğimiz itfaiye arazözü; yalnızca bir araç değil, yerli mühendislik aklının, sanayi iş birliğinin ve kamu kurumlarıyla kurulan güçlü ortaklığın somut bir ürünüdür" dedi. Projede, GÜNSEL mühendislerinin teknik birikimi ile Sancaklı İtfaiye’nin saha deneyiminin birleştiğini belirten Prof. Dr. Günsel, bu iş birliği sayesinde zorlu arazi şartlarında ve özellikle orman yangınlarına karşı yüksek etkinlik sağlayan çağdaş bir acil müdahale aracının ortaya çıktığını ifade etti. "Bizler Yakın Doğu Oluşumu olarak yerli üretimin yalnızca ekonomik bir tercih değil; bağımsızlığın, sürdürülebilirliğin ve gelecek güvenliğinin temeli olduğuna inanıyoruz. Üniversiteler ise bu sürecin sadece izleyicisi değil, öncüsü, taşıyıcısı ve sorumluluk sahibidir" diyen Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, "Sivil Savunma Teşkilatımızın yangınla mücadele kapasitesine güç katacak bu aracın, sahada görev yapan tüm personelimize destek olmasını; en önemlisi de insan hayatını ve doğamızı koruma yolunda kritik bir rol üstlenmesini temenni ediyorum" ifadelerini kullandı. Orman yangınları için yüksek performans Özellikle orman yangınları ve zorlu arazi şartlarında yüksek etkinlik sağlamak üzere tasarlanan itfaiye arazözü, 20 ton su taşıma kapasitesine sahip. Araç; hem sabit pozisyonda hem de hareket halindeyken su atabilme kabiliyetiyle müdahale esnekliğini en üst seviyeye taşıyor. Yüksek performanslı pompa sistemi, uzaktan kontrollü ve manuel su monitörleri, gelişmiş kamera sistemleri ve elektronik kontrol altyapısı sayesinde yangınlara hızlı, güvenli ve hassas müdahale imkanı sunuyor. Dayanıklı ve hafif alüminyum üstyapısı, gelişmiş ikaz ve güvenlik sistemleriyle desteklenen araç; kişisel koruyucu donanımlar ve solunum setleriyle birlikte eksiksiz donanımla teslim edildi.
Samsun Samsun’da yolcu uçağı martı sürüsüne çarptı Samsun’dan İzmir’e gitmek üzere kalkışa hazırlanan SunExpress’e ait yolcu uçağı, havalanma anında martı sürüsüne çarpınca sefer iptal edildi, uçak aprona geri döndü. Edinilen bilgiye göre, Samsun-İzmir seferini yapacak SunExpress yolcu uçağı, saat 08.20’de Samsun-Çarşamba Havalimanı’nda pistte kalkış için harekete geçti. Uçak, tam havalanacağı sırada martı sürüsüne çarptı. Olay sırasında uçak içinde kısa süreli panik yaşanırken, pilot kalkıştan vazgeçerek uçağı güvenli şekilde aprona geri döndürdü. Aprona çekilen uçakta teknik ekip tarafından inceleme yapıldı ve uçağın bakıma alındığı öğrenildi. Yolcular ise terminal binasında bekleme salonuna alındı. Firmadan yolculara bilgilendirme SunExpress tarafından yolculara yapılan bilgilendirmede, 25 Aralık 2025 tarihli XQ9159 sefer sayılı SZF-ADB uçuşunun mücbir sebeplerle tehir edildiği, uçuşun aynı gün saat 11.00’de yeniden planlandığı bildirildi. Açıklamada, check-in ve bagaj işlemlerinin uçuşun orijinal tarifeli saatine göre yapılacağı, yolcu haklarına ilişkin detaylı bilginin Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün SHY-Yolcu düzenlemeleri kapsamında internet sitesinde yer aldığı ifade edildi. Yetkililerden alınan bilgiye göre, uçağın kalkış esnasında henüz havalanmadan martıya çarptığı, bu nedenle pilotun kalkıştan vazgeçtiği belirtildi. Açıklamada, teknik personel ve uçak teknisyenlerinin kontrolleri sürdürdüğü, yolculara terminal salonunda ikram verildiği ifade edildi. Kontrollerin tamamlanmasının ardından herhangi bir olumsuzluk tespit edilmemesi halinde uçağın aynı yolcularla yeniden kalkış yapacağı, teknik bir sorun belirlenmesi durumunda ise firmanın başka bir uçakla planlama yapacağı kaydedildi. Uçakta yaklaşık 160 yolcunun bulunduğu, olayın uçağın havalanmasından önce meydana geldiği ve operasyon sürecinin devam ettiği vurgulanarak, yaşanan durumun havacılıkta karşılaşılabilen olağan bir durum olduğu bildirildi.
Yozgat Babasıyla tartıştı, vadeli koyun alarak kendi sürüsüne sahip oldu Yozgat’ta yaşayan ve hayvancılıkla uğraşan İbrahim Tamer, 40 yıldır küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapıyor. Babası ile tartıştıktan sonra vadeli koyun ve kuzu alarak hayvancılığa başlayan ve yıllar içerisinde sürüsünü büyüten Tamer, zorlu kış şartlarına rağmen sürüsünü yaylıma çıkarıyor. Boğazlıyan ilçesinde yaşayan İbrahim Tamer, çocuk yaşlarında baba mesleği olan hayvancılıkla ilgilenmeye başladı. Sürüye çobanlık yapan Tamer, 1996 yılında babası ile tartışarak yollarını ayırdı. Sıfırdan başlamak isteyen Tamer, vade ile koyun ve kuzu satın aldı. Zaman içerisinde sürüsündeki hayvan sayısını artıran Tamer, yaklaşık 3 bin küçükbaş hayvan sahibi oldu. Kış şartlarına rağmen sürüsünün peşinden ayrılmayan İbrahim Tamer, hayvancılıkla uğraşan kişilere sağlanan destekler için teşekkür etti. "Bu işte eğlence merkezlerine, kumar sitelerine dalmazsanız para kazanırsınız" Baba mesleği olan hayvancılığı yıllardır aynı heyecanla sürdüren İbrahim Tamer, 12 kardeş olduklarını ve hepsinin de tarımla uğraştığını söyledi. Tamer "1996 yılında dağda yaylaya gelmiştik. Çobanımızla koyun otlatıyorduk. Ben babamın koyunlarını aldım, ovaya indirdim. Babam da koyunları yayladan indirdiğim için kızdı, beni evden kovdu. Ondan sonra ben ayrıldım, sıfırdan başladım. Vadeli koyun, kuzu aldım. Bugünlere geldik. Bu işte eğlence merkezlerine, kumar sitelerine dalmazsanız para kazanırsınız. Hayvanı bırakıp eğlence merkezlerinde gezersen para kazanamazsın" dedi. "Masa başında memur olsaydım bu kadar para kazanamazdım" Hayvancılıkla uğraşan kişilere sağlanan destekleri geçmiş ile kıyaslayan İbrahim Tamer, "Şimdiki devletin verdiği kredileri bize verseler daha çok zengin olurduk. Yüzde 45 faizle kredi çekiyorduk hayvancılıkta. Şimdi devlet 20-24 yaşında traktör, koyun, ahır desteği veriyor. Masa başında memur olsaydım bu kadar para kazanamazdım. Rahatım, sıhhatliyim, hastalığım yok, derdim yok. Yürüyorum, geziyorum, stresim yok. Bu işten zevk alarak yapıyorum. Tarımı, hayvancılığı seviyorum. 2-3 bin dönüm yer ekip biçiyorum. Hayvancılık evdeki çocuğa benzer. Bakarsan olur bakmazsan olmaz. İlacını, iğnesini ben yaparım" ifadelerine yer verdi.