ÇEVRE - 02 Kasım 2020 Pazartesi 11:44

İklim değişikliği yeni tehlikelere kapı aralıyor

A
A
A
İklim değişikliği yeni tehlikelere kapı aralıyor

Dünya ve insanlık, iklim değişikliği nedeniyle her yıl artan afetlerle ve yeni salgın hastalıklarla karşı karşıya kalıyor. Uzmanlar, gerekli önlemler acilen alınmadığı takdirde iklim değişikliğinin yeni felaketlere de kapı aralayacağı uyarısında bulundu.

Bir yanda yok olan binlerce kilometrelik sahil şeritleri, sular altında kalan şehirler, bir yanda bitmeyen yangınlar, fırtınalar, salgın hastalıklar. Bir film senaryosunun parçası gibi duran tüm bu olaylar, iklim değişikliğinin durdurulamaması halinde en geç 100 yıl sonra dünyanın somut gerçekleri olacak. Önlem alınmadığı takdirde gelecekte dünyayı bekleyen bu korkunç senaryo etkilerini hissettirmeye başlarken, Dünya Meteoroloji Örgütü (DMÖ), iklim değişikliği nedeniyle yaşanan afetlerin her yıl artacağı uyarısında bulundu. Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı örgütün yeni yayımladığı ‘2020 İklim Durumu Raporu’nda, iklim değişikliği kaynaklı felaketler nedeniyle uluslararası insani yardıma ihtiyaç duyan insan sayısının 2030 yılına kadar yüzde 50 artabileceğine dikkat çekildi.

DMÖ raporuna göre, 2018 yılında 108 milyon insan, sıcak hava dalgaları, küresel ısınma, orman yangınları, fırtınalar, kuraklıklar ve artan kasırgalar nedeniyle yardıma muhtaç kaldı. 16 uluslararası kuruluş ve finansman kurumu tarafından derlenen raporda, son 50 yılda hava ve iklim kaynaklı olaylar nedeniyle 11 bini aşkın felaket yaşandığı ifade edildi. Bu felaketler nedeniyle dünya çapında 2 milyon kişi hayatını kaybetti, 3,6 trilyon dolarlık ekonomik zarar meydana geldi. Rapor, hükümetleri doğal afetlere hazırlık, müdahale ve afetlerin etkilerini hafifletme becerilerini geliştirebilecek erken uyarı sistemlerine daha fazla kaynak ayırmaya davet etti. DMÖ Genel Sekreteri Profesör Petteri Taalas, “Covid-19 pandemisi, iyileşmesi yıllar alacak büyük bir uluslararası sağlık ve ekonomik kriz doğursa da iklim değişikliğinin önümüzdeki yüzyıllarda insan yaşamı, ekosistemler ve ekonomiler üzerinde oluşturacağı tehdide kulak vermemiz gerekiyor. Salgın, aynı zamanda iklim değişikliği karşısında yaşanan direnç ve adaptasyona yönelik daha sürdürülebilir bir yolda ilerlemek için bize bir fırsat sunuyor” dedi.

Sivrisinek istilası kapıda

İklim değişikliğiyle bağlantılı salgın hastalıklar da insanlığı tehdit ediyor. Yeni bir araştırmaya göre, sera gazı emisyonları artmaya devam ederse 2080 yılı itibarıyla 400 milyonu Avrupa’da olmak üzere yaklaşık 1 milyar insan sivrisinek türleri yoluyla bulaşan viral hastalıklara maruz kalabilir. Normalde yaşam alanları tropikal enlemlerle sınırlı olan istilacı sivrisinekler, küresel ısınma nedeniyle artık Avrupa ve Türkiye için de tehdit haline geldi.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğünde görev yapan Dr. Taylan Doğaroğlu, geçmişte coğrafi farklılıklar nedeniyle lokal bir sorun olan sivrisinek istilalarının dünya geneline yayılmasına ilişkin şunları söyledi:

“Günümüzde bilim dünyasının en çok tartıştığı konulardan biri olan küresel ısınmanın olumsuz etkileri birçok alanda şiddetli bir şekilde hissedilmeye devam ediyor. Son dönemde bu açıdan gündemde olan bir konu da istilacı sivrisinekler. Sivrisinekler bilindiği gibi her dönemde toplumlar üzerinde çeşitli hastalıklar ile ciddi sağlık sorunlarına neden olmuştur. Bu sağlık sorunları geçmişte coğrafi bariyerler ve iklimsel sınırlamalar nedeniyle belirli bölgelerde lokalize olmuş ve global sorunlar haline nadiren gelebilmişlerdir. Ancak özellikle son dönemde insan nüfusunun ve özellikle ticari aktivitelerin çok fazla artması, sivrisineklerin bu bariyerleri aşarak dünya geneline yayılabilmelerine olanak sağlamıştır. Bu yeni alanlara giriş yapan sivrisinekler, küresel ısınmanın etkileri sonucunda uygun üreme ortamları bulabilmekte ve gittikleri ortamlara çok daha kolay adaptasyon sağlayabilmektedirler.”

Türkiye, iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden biri

Akdeniz havzasında iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden biri olan Türkiye, zaman zaman aşırı yağış, zaman zaman ise aşırı kuraklık olarak kendini hissettiren ‘aşırı hava’ olaylarından fazlasıyla nasibini alıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, “Daha kurak dönemler, daha yağışlı dönemler, yağışın şiddetinde ve sıklığında artışlar ve hortum gibi hava olayları son yıllarda çoğalmaya başladı. Bunun nedeni küresel iklim değişikliğidir” dedi.

Sıcaklık değerleri mevsim normallerinin üzerine çıktıkça ve yeryüzü ısındıkça kuvvetli sağanak ve doluların daha etkili olduğunu belirten Toros, iklim değişikliğinin neden olduğu aşırı yağış ve sellerin ülkeleri etkilemeye devam edeceğini kaydetti.

Ancak, sellere neden olacak kadar şiddetli olsalar da yağışlar mevsim normalleri seviyesine bir türlü ulaşamıyor. Verilere göre Eylül ayında normalde 65 kilogram yağış alan İstanbul’a, bu yıl aynı ayda sadece 22 kilogram yağış düştü. Bu da susuzluk ve kuraklık tehlikesini ortaya koyuyor.

“Küresel karbon emisyonları tehdit oluşturmaya devam ediyor”

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ahmet Demirak’a göre ise Covid-19 krizi dünya ekonomisini eşi görülmemiş bir krizle karşı karşıya bırakırken aynı zamanda iklim değişikliğinin neden olacağı sorunların büyümesi halinde neler yaşanabileceğini de ortaya koydu. “Küresel ısınmanın yol açtığı felaketlerin kontrolünü ele geçirmek için anahtar kelimeler; hızlı hareket etme ve sosyal işbirliğidir” diyen Demirak, şu anda tüm dünyada yaşanan durgunluk nedeniyle bir miktar düşüş yaşasa da küresel karbon emisyonlarının tehdit oluşturmaya devam ettiğini kaydetti.

“Düşük karbonlu elektrik üretimi 2040 yılına kadar üçe katlanmalı”

Demirak’ın verdiği bilgiye göre, yılın ilk 8 ayını 2019 yılının aynı dönemi ile kıyaslayan “Karbon İzleme” (Carbon Monitor) adlı uluslararası oluşumun yaptığı çalışma, küresel emisyonların yüzde 6,5 azaldığını ve buna en büyük katkıyı kara taşımacılığı kullanımındaki düşüşün verdiğini ortaya koyuyor. Demirak, hem enerji güvenliğinin sağlanması hem de iklim hedeflerinin karşılanabilmesi için ‘temiz enerji’nin korona virüs sonrası ekonomik iyileşme çabalarının merkezinde yer alması gerektiğine dikkat çekti. “Dünyanın iklim hedeflerine ulaşabilmesi için düşük karbonlu elektrik üretiminin 2040 yılına kadar üçe katlanması gerekiyor” diyen Doç. Dr. Demirak, ülkelerin yenilenebilir enerji ve düşük karbonlu teknolojilere yatırımlarını artırmasının ve iklim dostu politikalara ağırlık verilmesinin ne denli gerekli olduğunun altını çizdi.

“Nükleer enerji temiz enerji geçişinin anahtarıdır”

Küresel düzeyde sera gazı emisyonlarının en büyük sebebinin fosil yakıtlar olduğunu ifade eden Demirak, rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarının artmasının, karbon yakalama gibi gelişmekte olan teknolojilerin umut verdiğini söyledi. Demirak, “Küresel düzeyde sera gazı emisyonlarının en büyük sebebi fosil yakıtlardır. İklim sorununun ölçeği ve aciliyeti göz önüne alındığında, karbon emisyonlarını azaltmak için dünyanın temiz ve güvenilir enerji kaynaklarına ihtiyacı olduğu açıktır. Rüzgar enerjisinden sonra dünyanın en büyük ikinci düşük karbonlu elektrik kaynağı olan nükleer enerji temiz enerji geçişinin anahtarıdır. Nükleer enerjinin katkısı olmadan iklim hedeflerine ulaşmak mümkün değildir. Nükleer santraller bugün dünya elektriğinin yüzde 10'unu üretiyor. 442 reaktör, düşük karbonlu elektriğin neredeyse üçte birini üretiyor. Birleşik Krallık, Çin, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bangladeş, Pakistan ve Türkiye’nin de aralarında olduğu 19 ülkede 54 reaktör inşa ediliyor. Bazı ülkelerde politika kararları veya olumsuz piyasa koşulları nedeniyle yıllarca çalışabilecek nükleer santrallerin kapatılması ve buradan doğan açığın fosil yakıtlarla karşılanması aslında sera gazı emisyonlarını artırıyor. Türkiye de iklim değişikliğinden etkilenen ülkelerden biri olarak temiz enerji kaynaklarına yöneldi. Yenilebilir enerji kurulu gücünde dünyada 13'üncü, Avrupa'da 6’ncı sırada bulunuyoruz. Enerji çeşitliliği ve enerji arzının güvenliği konusunda tek eksiğimiz olan nükleer enerjiyi de yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali tamamlayacağız” diye konuştu.

“Toplumsal dönüşüm gerçekleştirmemiz gerekiyor”

Türkiye’de iklim değişikliğinin getirdiği sorunların başta tarım ve turizm olmak üzere birçok sektörü olumsuz etkileyeceğinin altını çizen Demirak, “Türkiye’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığında İklim Değişikliği Dairesi Başkanlığı, Meteoroloji Genel Müdürlüğü çatısı altında İklim ve Zirai Meteoroloji Dairesi Başkanlığı gibi birimlerin kurulması iklim değişikliği ile mücadelede önemli adımlar. Ayrıca küresel ısınmaya karşı mücadelede doğru stratejileri üretmek, ulusal politikalar ve eylem planları geliştirmek için Cumhurbaşkanlığına bağlı bir ‘İklim Enstitüsü’nün kurulmasının çok önemli olacağını düşünmekteyim. Ekolojik çöküşü önlemek için bireyden kurumlara ve arzdan talebe kadar her düzeyde toplumsal dönüşüm gerçekleştirmemiz gerektiği açık” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir KADEM kadına yönelik şiddete dikkat çekti Eskişehir KADEM İl Temsilcisi Mehtap Özkaya, 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü ile ilgili yaptığı konuşmada televizyon dizilerinin kadına yönelik şiddet üzerindeki etkisini vurguladı. Eskişehir KADEM İl Temsilcisi Mehtap Özkaya, 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü ile ilgili yaptığı konuşmada bu yıl ki sloganlarının “şiddete seyirci kalma” olduğunu söyledi. Özkaya, geçtiğimiz yıl en çok izlenen 14 yerli yapım diziyi kadına yönelik şiddet bağlamında değerlendirdiklerini söyledi. İncelemeye konu olan 14 dizide toplam 327 bölümde 3 bin 13 kadına yönelik şiddet sahnesi tespit ettiklerini dile getiren Özkaya, “25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü vesilesiyle bir aradayız. Tüm dünyada kadınlar özel ve kamusal alanda farklı şiddet türlerine maruz kalıyorlar. Bu gerçeğe dikkat çekmek ve kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak adına 25 Kasım önemli bir gündür. Bu yıl ki hazırladığımız kampanyamızın sloganı ise “şiddete seyirci kalma”. Bu sloganla vermeyi hedeflediğimiz mesajlar var. Medyada geçen kadına yönelik şiddet konusu bizimde uzun zamandır gündemimizde yer alıyor. Medyada kadına yönelik şiddet ve izleyici farkındalığı, yerli diziler üzerinde inceleme başlıklı önemli araştırmayı hayata geçirdik. Bu araştırmada geçtiğimiz yıl en çok izlenen 14 yerli yapım diziyi kadına yönelik şiddet bağlamında inceledik. Bu araştırmada dizilerde işlenen şiddet türlerini, bu türlerin oranlarını, yaygınlığını, izleyicilerin dizilerdeki kadına yönelik şiddete dair farkındalığını ve şiddet sahnelerinden etkilenme durumlarını ölçtük. İncelemeye konu olan 14 dizide toplam 327 bölümde 3 bin 13 kadına yönelik şiddet sahnesi tespit ettik. En çok karşılaşılan şiddet türlerine baktığımızda ise yüzde 51 oranında psikolojik, yüzde 24 sözlü, yüzde 11 çok boyutlu ve karmaşık, yüzde 8 fiziksel şiddet tespit ettik. Kadına yönelik şiddetin bütün türleri diziler aracılığıyla evimize sızıyor. Bu sebeple bizler kampanya boyunca “şiddete seyirci kalma” diyerek televizyon dizilerindeki kadına yönelik şiddet ve türlerine, etkilerine dikkat çekip sizlerle paylaşacağız. Kampanyamızın kadına yönelik şiddete karşı bireysel ve toplumsal farkındalık oluşmasını diliyor, hepinize duyarlılığınızdan dolayı teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.
Kahramanmaraş Deprem sonrası felç kalan Mehmet, hayallerini gerçekleştirmek istiyor Kahramanmaraş’ta depremden sağ kurtulan ancak omurilik felci teşhisi konulup yürüyemeyen 22 yaşındaki Mehmet, yeniden ayağa kalkıp vatani görevini yapmak istiyor. Kahramanmaraş’ta yaşayan 22 yaşındaki Mehmet Fatih Güngör, 6 Şubat depremleri sırasında bir tekstil fabrikasında çalışırken enkaz altında kalarak ağır yaralandı. Çeşitli hastanelerde tedavi gören Mehmet’e, omurilik felci teşhisi konuldu. Belinden aşağısı tutmadığı için yürüyemeyen gencin birçok hayalide yarım kaldı. Askerlik ve evlilik hayali yarım kaldı Hayatı boyunca vatani görevini yapmayı, otomobil kullanmayı ve evlenip yuva kurmayı hayal eden Mehmet, şimdi ise yeniden ayağa kalkabilmek için hayırseverlerin ve yetkililerin desteklerini bekliyor. “Ameliyattan sonra ayaklarımı hissetmedim” İhlas Haber Ajansı’na konuşan Mehmet Fatih Güngör, depremden sonra enkazda kaldığını ve 15 dakika içerisinde kurtulduğunu anlatarak, “Deprem sırasında iş yerinde çalışıyordum ve o anda duvar üzerime düştü. 15 dakika sonra beni kurtardılar, hastanelere gittim, çevre illerdeki hastanelere de gittim. Şuanda gelişmeler var. Enkaz altındayken kaburgam akciğerime batmış ve delik oluşmuş. Ankara’da onun tedavisi yapıldı, omurilik ve ortopedi ameliyatı oldum. Bir gün sonra kendime geldiğimde ayaklarımı hissetmediğimin farkına vardım” dedi. “Hayallerimi gerçekleştirmek istiyorum” Adana’da bir doktorun tedavisi ile sağlığına kavuşabileceğini belirten Güngör, “Adana’da bir doktor bulduk ancak seans başı 70 bin lira ücreti var. Omuriliğe kök hücre tedavisi yapıyormuş. En az 2 iğne vurulmam lazımmış ve daha sonra gelişim görebilecekmişim. Gelişim sonrası daha farklı bir tedavi uygulayacağını söyledi. Eski sağlığıma tam kavuşmayabilirim ama kendi işlerimi halledebileceğimi öğrendim. Hayallerim var. Askere gitmek istiyorum, hayat kurmak ve tekrardan çalışmak istiyorum. Araba sürmek istiyorum. Cumhurbaşkanımıza ve yetkililer hayırseverlerin yardım etmesini bekliyorum” diye konuştu.
Manisa Akhisar Emniyeti’nden geniş kapsamlı asayiş uygulaması Manisa İl Emniyet Müdürlüğü ve Akhisar İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekipler, ilçe genelinde geniş çaplı asayiş uygulaması gerçekleştirdi. Uygulamada, kurallara uymayan araç sürücüleri ile çeşitli eğlence merkezlerine para cezası kesilirken, üzerinde uyuşturucu madde bulunan şahıslar hakkında adli işlem başlatıldı. Manisa İl Emniyet Müdürlüğü; Akhisar ilçesi genelinde dün 20.00-00.00 saatleri arasında, Asayiş, KOM, TEM, Narkotik, Güvenlik Şube Müdürlüğü ve Akhisar İlçe Emniyet Müdürlüğüne bağlı 38 ekip, 195 personel ile asayiş uygulaması yaptı. Uygulamada, bin 212 şahıs sorgulanırken, 556 araç da denetlendi. 43 araç sürücüsüne 186 bin 54 TL para cezası uygulandı ve 11 araç trafikten men edildi. 16 umuma açık istirahat ve eğlence yerinin kontrol edildiği uygulamada; 2 şahsa Kabahatler Kanunu 36/1 maddesine göre 1 bin 954 TL idari para cezası, 1 iş yerine ruhsat dışı konsomatris çalıştırmaktan, 1 iş yerine kapalı alanda sigara içmekten,1 iş yerine de ruhsatı olmadan canlı müzik yayını yapmaktan tutanak tutuldu. Denetlemelerde, 1 adet kurusıkı tabanca ele geçirilirken, 1 şahsa 5279 sayılı kanuna göre 8 bin 323 TL idari işlem uygulandı. Yine aynı uygulamada, 36 adet sentetik uyuşturucu madde, 1,6 gram esrar maddesi, 0,35 gram metamfetamin maddesi, 1 adet Akhisar İlçe Emniyet Müdürlüğü asayiş kanalını dinleyebilen el telsizi ele geçirilirken, 1 şahsa haberleşmenin gizliliğini ihlal suçundan, 2 şahsa alkollü araç kullanmaktan, 8 şahsa TCK 191 (Kullanmak için Uyuşturucu Madde Bulundurmak) suçundan adli işlem yapıldı. Manisa İl Emniyet Müdürlüğü, Manisa halkının huzur ve güvenliği için suç ve suçlularla mücadelenin aralıksız devam edeceği vurguladı.
İstanbul Ticaret Bakanı Bolat: "Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin tutuklama kararı alması çok önemli bir adım" Türkiye-Cezayir İş ve Yatırım Forumu’nda katılan Ticaret Bakanı Ömer Bolat, “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) birkaç gün önce İsrail’in soykırımının baş mimarları olan kişileri tutuklama kararı alarak suçlu ilan etmesi çok önemli bir adımdı. Filistin’de, Gazze’de, Batı Şeria’da, Lübnan’daki vahşi katliamın ve soykırımın son bulması noktasında cesaretlendirici olmuştur” dedi. Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Türkiye-Cezayir İş ve Yatırım Forumu’na katıldı. Beylikdüzü’nde bir otelde düzenlenen etkinlikte iki ülke arasındaki stratejik ortaklık ve ekonomik iş birliği konuları ele alındı. Foruma Bakan Bolat’ın yanı sıra Uluslararası İş Forumu Başkanı Erol Yarar, Cezayir İktisat Eski Bakanı Prof. Dr. Abdelkader Sammari, Cezayir Ankara Büyükelçisi Ammar Bellani, Müteahhitler ve Sanayiciler Kulübü Başkanı Rashid Bouhamid ve çok sayıda sektör paydaşları katıldı. “Bu yılın ilk yarısı itibariyle milli gelirimizi tam 5 katı artırarak, 230 milyar dolardan 1,2 trilyon dolara yükselttik” Türkiye-Cezayir İş ve Yatırım Forumu’nda konuşan Ömer Bolat, "Cezayir-Türkiye Karma Ekonomik Komisyon 12. Dönem Toplantısı da geçtiğimiz Mayıs ayında Ankara’da yapılmıştı. İki ülke liderleri ve hükümetleri arasında çok büyük bir yakınlık var ve yakın ilişkilerimiz devam etmektedir. 22 yıldan bu yana Türkiye Cumhuriyeti olarak ekonomide çok büyük atılımlar ve başarılar kaydettik. Milli gelirimizi tam 5 katı artırarak, 230 milyar dolardan 1,2 trilyon dolara yükselttik, bu yılın ilk yarısı itibariyle. Kişi başına milli gelirimizi yine 22 yılda 3 bin 600 dolardan 13 bin 300 dolara yükselttik. Bu yılın sonunda inşallah 14 bin 500-15 bin dolar civarında kişi başı milli gelire ulaşacağız. Mal ihracatlarımızı 7.5 kat arttırarak 36 milyar dolardan 262 milyar dolara, hizmetler ihracatımızı da yine 7.5 kat artışla 14 milyar dolardan 112 milyar dolara yükselttik. Bugün Türkiye 340 milyar dolar mal ithalatı, 260 milyar dolar mal ihracatı ile 600 milyar dolar civarında bir toplam dış ticarete sahiptir. Milli gelirimizin yaklaşık yüzde 50’sini oluşturmaktadır. Dış yatırımlarda da, 2002’ye kadar 14 milyar dolar yabancı doğrudan yatırım gelmişken Türkiye’ye, bu rakam son 22 yılda 269 milyar doları aşmıştır. Bunları reformlarla, doğru politikalarla, siyasi ve ekonomik istikrarı koruyarak, hep yurt içi ve yurt dışı yatırımları, istihdamı ve ihracatı arttırmaya çalışarak başardık" dedi. “Cezayir bizim Afrika’daki ikinci büyük dış ticaret ortağımızdır” Cezayir ile yürütülen ticari ilişkilere değinen Bakan Bolat, "Cezayir bizim Afrika’daki ikinci büyük dış ticaret ortağımızdır. Birinci sırada Mısır, ikinci sırada Cezayir yer alıyor. Ancak Cezayir, Türkiye yatırımları için birinci ülkedir Afrika’da. Bin 500 Türk firması 6 milyar dolarlık yatırımlarla Cezayir’de yatırım, üretim, istihdam ve ihracat peşinde koşmaktadırlar. Bunu yaparlarken de Türkiye ile ticarette de köprü rolü oynamaktadırlar. Müteahhitlik bir başka başarı hikayemizdir. Türkiye’nin dünyada 2002’ye kadar 50 milyar dolarlık müteahhitlik hizmetleri varken, son 22 yılda buna 472 milyar dolar daha ilave oldu. 522 milyar dolara yükseldik,137 ülkede 12 bin 330 proje ile. Ve Afrika’da en büyük müteahhitlik hizmetlerini Cezayir’de gerçekleştirdik. 700’e yakın proje ve 33 milyar dolarlık müteahhitlik hizmetlerini gerçekleştirdik. Cezayir’de dış ticaret bakanımızla beraber bu tercihli ticaret anlaşması müzakerelerini hızlandıracağız. Bu ticaret diplomasisi çabalarımız, dünyayla maksimum ekonomik iş birliği çabalarımız, siyasi istikrar ve yurt dışı ilişkilerde kazan-kazan, birlikte güçlenmek, birlikte büyümek hedefleri doğrultusunda hızlı adımlarla yol alıyoruz. İslam ülkeleri ile dış ticaret anlaşmalarımız 22 yılda tam 11 kat yükseldi. 10,8 milyar dolardan 2023 yılında 130 milyar dolara artış gerçekleştirmiş olduk” ifadelerini kullandı. “UCM heyetini yürekten tebrik ediyoruz” Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni tutuklama kararı alması çok önemli bir adım olduğunu söyleyen Bakan Bolat, "Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) birkaç gün önce İsrail’in soykırımının baş mimarları olan kişileri tutuklama kararı alarak suçlu ilan etmesi çok önemli bir adımdı. Filistin’de, Gazze’de, Batı Şeria’da, Lübnan’daki vahşi katliamın ve soykırımın son bulması noktasında cesaretlendirici olmuştur. Suçların cezasız kalmayacağı ve adaletin ahirete kalmadan bu dünyada da tecelli edeceği noktasında yüreklere su serpmiştir. UCM heyetini yürekten tebrik ediyoruz. Türkiye olarak gerçekten dünyada tek başımıza da olsak, İsrail ile ihracat ve ithalatı 6 ay önce durdurma kararı almıştık ve bu kararımızı uygulamaktayız. Ama Filistin ekonomisine ayakta kalması için Filistin’in istediği ticaret noktasında da onlara gerek ihracatta gerek ithalatta destek vermekteyiz. Ve Gazze’dekiler başta olmak üzere kardeşlerimize 85 bin ton gıda ve sağlık yardımları, hijyen yardımları konusunda öncülük ediyoruz, etmeye devam edeceğiz" diye konuştu.