DÜNYA - 01 Mayıs 2021 Cumartesi 11:48

Hindistan'da günlük vaka sayısı ilk kez 400 bini aştı

A
A
A
Hindistan'da günlük vaka sayısı ilk kez 400 bini aştı

Hindistan'da ülke genelinde son 24 saate 401 bin 993 pozitif vaka tespit edilmesi ile günlük vaka sayısında dünya rekoru kırıldı.

Korona virüs salgınında ikinci dalganın etkisi sonucu insani krizin yaşandığı Hindistan'da vaka sayısındaki artış hız kesmiyor. Hindistan Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, ülke genelinde son 24 saatte 401 bin 993 yeni vaka tespit edildiği, toplam vaka sayısının 19 milyonu aşarak 19 milyon 164 bin 969'a yükseldiği bildirildi. Ülkede günlük tespit edilen vaka sayısı ilk kez 400 bini geçerken, salgında bir kez daha dünya rekoru kırıldı.

Art arda son 4 günde vaka rekoru

Son 1 haftadır vaka sayısının 300 binin üzerinde seyrettiği Hindistan'da 30 Nisan'da 386 bin 452, 29 Nisan'da 379 bin 257, 28 Nisan'da 360 bin 960, 27 Nisan'da 323 bin 144, 26 Nisan'da 331 bin 372, 25 Nisan'da 349 bin 313, 24 Nisan'da 346 bin 786, 23 Nisan'da 332 bin 730, 22 Nisan'da 314 bin 835 vaka kaydedilmişti.
Ülkede son 24 saatte virüs nedeniyle 3 bin 523 kişi virüs nedeniyle hayatını kaybederken, toplam can kaybı sayısı da 211 bin 853'e ulaştı.

Günlük vaka sayısındaki endişe verici artış nedeniyle hastanelerde ve krematoryumlarda yer bulunamazken, Başbakan Narendra Modi hükümeti salgını "yüzyılda bir görülen kriz" olarak nitelendirdi. Modi'nin dün gerçekleştirdiği toplantıda hastanelerdeki yatak, oksijen üretimi, depolanması ve nakliyesindeki sorunların çözümü ile ilaç kıtlığını gidererek ülkenin çökmekte olan sağlık sistemini kurtarmaya yönelik atılabilecek adımları ele aldığı belirtildi.

Bugün 18 yaş ve üstü vatandaşların aşılanmaya başlanması bekleniyor

Ülkede salgının kontrol altına alınması amacıyla aşılama çalışmalarına hız kazandırılmaya çalışılırken, daha önce hükümetin açıkladığı takvime göre bugün 18-45 yaş aralığındaki nüfusun aşılanmasına başlanması bekleniyor. Ancak ülkede salgından en kötü etkilenen eyaletlerden Maharashtra'da doz eksikliği nedeniyle aşılamaya bugün başlanamayacağı açıklandı. Yeni Delhi Eyalet Başbakanı Arvind Kejriwal da henüz aşı gelmediği için halkın aşı sırasına girmemesini istedi. Kejriwal, "Aşılar gelir gelmez size haber vereceğiz, o zaman aşı için merkezlere gelebilirsiniz. Ülke genelinde birçok kişi aşı için kayıt yaptırdı, ancak bizlere stok gelmedi. Şirketlerle düzenli temas halindeyiz ve aşıları 1 veya 2 gün içinde almayı umuyoruz" ifadelerini kullandı.
Dünya genelinde en çok vakanın görüldüğü ülkeler sıralamasında 2. konumda bulunan Hindistan, ölüm sayısında ise ABD, Brezilya ve Meksika'nın ardından 4. sırada yer alıyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."