DÜNYA - 18 Ekim 2023 Çarşamba 16:12 | Son Güncelleme : 18 Ekim 2023 Çarşamba 16:16

Gazze’de can kaybı 3 bin 478'e yükseldi

A
A
A
Gazze’de can kaybı 3 bin 478'e yükseldi

İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne gerçekleştirdiği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 3 bin 478'e, yaralı sayısı ise 12 bin 65’e yükseldi. İsrail'in dün akşam Al Ahli Arab (Baptist) Hastanesi'ne gerçekleştirdiği saldırıda ise can kaybı 478 olarak açıklandı.

İsrail-Filistin arasındaki çatışmalar 12. günde devam ediyor. Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Dr. Eşref El Kudra yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısının 3 bin 478’e, yaralananların sayısının ise 12 bin 65’e yükseldiğini duyurdu. El Kudra enkaz altında ise 600'ü çocuk olmak üzere yaklaşık bin 300 kişinin olduğu dair ihbar aldıklarını belirtti. Hastanelerin fiilen çöküş aşamasına girdiğini aktaran El Kudra, ilerleyen saatlerde sağlık hizmeti sunulmasının zorlaşacağını ifade etti.

Hastane saldırısının bilançosu netleşti

El Kudra ayrıca, İsrail’in dün akşam saldırı gerçekleştirdiği Al Ahli Arab (Baptist) Hastanesi'nde ise 478 kişinin yaşamını yitirdiğini, 314 kişinin yaralandığını açıkladı. El Kudra, "Yapılan katliam etnik temizlik ve Filistin varlığına tehdittir. Hastaneleri hedef alma aşamasına gelen ve Baptist Hastanesi yerleşkesinde tarif edilemez bir katliam gerçekleştirmeye cüret eden İsrail, sağlık sistemi için ciddi bir tehdittir" ifadelerini kullandı.

Mısır’da 3 günlük yas ilan edildi

Mısır Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada ise Gazze’deki hastane saldırısı nedeniyle ülke genelinde 3 günlük yas ilan edildiği duyuruldu. Açıklamada, "Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi, Gazze'deki Al Ahli Hastanesi'nin bombalanması sonucu hayatını kaybeden masumlar ve kardeş Filistin halkının halkının tüm şehitleri için Mısır Arap Cumhuriyeti genelinde 3 günlük yas ilan etme kararı aldı" denildi.

DSÖ: "Gazze’de durum kontrolden çıkıyor"

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus ise sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Gazze’deki durum kontrolden çıkıyor. Tıbbi yardım almak için beklediğimiz her saniye can kaybediyoruz. 4 gün boyunca DSÖ’nün malzemeleri sınırda kaldı. Hayat kurtaran malzemeleri ulaştırmaya başlamak için acil erişime ihtiyacımız var. Şiddetin durdurulmasına ihtiyacımız var" dedi.

Kızılhaç: "60 tonluk yardım hazır"

Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nden (ICRC) yapılan açıklamada ise Gazze güvenli hale geldiğinde bölgeye teslim edilmek üzere aralarında tıbbi malzemelerin de bulunduğu 60 tonluk yardımın hazır olduğu duyuruldu. Açıklamada, "İsrail'de ve işgal altındaki Filistin topraklarında son dönemde yaşanan şiddet, ICRC'nin uzun yıllardır tanık olmadığı bir düzeyde" denildi.

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."