GÜNDEM - 30 Kasım 2016 Çarşamba 14:54

Erhan Tuncel, Hrant Dink suikastını yazdı

A
A
A
Erhan Tuncel, Hrant Dink suikastını yazdı

Hrant Dink suikastının azmettiricisi olduğu iddiası ile yargı sürecinde adından sıkça söz edilen Erhan Tuncel, "Hrant Dink Suikastının Perde Arkası ve Amerika’nın Yeniçerileri" adlı kitap yazdı. Tuncel, yaptığı açıklamada yazdığı kitapla Hrant Dink suikastının karanlıkta kalmış arka planına ışık tuttuğunu söyledi. Tuncel, mahkeme süreci tamamen bitip aklandığında ise Dink ailesi ile görüşmek istediğini ifade etti.

Gazeteci Hrant Dink’e yönelik yapılan suikasttın azmettirici olarak yıllarca yargılanan ancak daha sonra yargılanmasına tutuksuz devam edilen Erhan Tuncel, yazdığı kitapla ilgili basın toplantısı düzenledi. Kitapta Hrant Dink suikastının 10 yılı aşkındır sürmekte olan yargı sürecinin ne maksatla uzatıldığına da ışık tuttuğunu söyleyen Tuncel, "Yıllar sonrada olsa yargılamaların sonunda birçok konuda aklandım. Dink suikastının derinlerine indiğimizde ise hedefin aslında Hrant Dink değil dünyaya açılan Türkiye’nin olduğunu gördük" dedi.

"Suikastın perde arkasındaki gizli hesapları inceledik"
Kitabın içeriğinden de bahseden Erhan Tuncel, "Kitaptaki yolculuğumuza, şiddetin hüküm sürdüğü varoşlardan başladık. Terörle Mücadele Müdürlüğü’nün sorgu odalarına, mahkeme salonlarına girdik. Tabutluk denilen hapishanenin küflü hücrelerinin havasını soluduk. C-5 Şube’nin karanlık dehlizlerinden, bürokrasinin kapı ardında konuşulup dışarı yansımayan konuşmalarına şahit olduk. Bu yolculuğumuzda bir suikastın perde arkasındaki gizli hesapları inceledik. Sadece bir suikastın perde arkasındaki asıl hesapların bir ülkenin geleceğinde ne gibi etkiler yaptığını artık biliyoruz. Bunun arka planında istihbarat örgütlerinin, bir kısım medyanın ve küresel sermayenin olduğuna şahit olduk" diye konuştu.
Kendisinin cinayetin ısmarlama faili olduğunu söyleyen Tuncel, "Biz aslında fail değildik. Bir nevi ısmarlama faildik. Ben Hrant Dink cinayetine karşı çıkan ve ilk somut adımı atan kişiydim. Ancak belli bir odak tarafından azmettirici yapıldık. Bu odak şuan FETÖ diye bilinen yapıdır. Ben bunu kitapta süper NATO’nun görünen yüzü olarak tanımladım. Bunlar kendilerine ulaşılamaması ve bazı kamu kuruluşlarında yapılanabilmek için beni fail yapıp daha sonra amaçlarına ulaşmaya çalıştılar. Ancak bizim ısrarımız, Dink ailesinin davayı takibi ve kamuoyunun baskısıyla ayakları taşa takıldı ve düştüler. Şimdi ise asıl failler olarak yargılanıyorlar" şeklinde konuştu.

"Tamamen aklandığımda Dink ailesiyle görüşmek isterim"
"Hrant Dink ailesi ile hiç görüşmek istediniz mi?" sorusuna da yanıt veren Tuncel, "Tanıdıklar vasıtası ile görüşmek istedim. Ancak dava süreci devam ettiği için bu mümkün olmadı. Belgeleri o dönem kamuoyu ile paylaştığımız için de çok fazla ihtiyaç duyulmamıştı. Ancak ilerleyen süreçte tamamen aklandığımda görüşmek isterim" ifadelerini kullandı.
"Hrant Dink suikastında büyük bir operasyonun başlangıcı için bir nevi bizi kullanmaya çalıştılar" diyen Tuncel, "Ancak bu girişimleri başarısız oldu. Bu istekleri onların sonunu getirdi. FETÖ çatı iddianamesi ile birleşen dava şahsıma komplo kurulduğu üzerinedir. Zaten savcı da buna ilişkin her şeyi belgelendirdi. Failin benim olmadığımı, FETÖ’cülerin olduğunu belgelendirdi. Ancak benim de yargılanmam devam ediyor" şeklinde konuştu.
Erhan Tuncel, FETÖ’nün varlığını 2013 yılında savcı Muammer Akkaş’ın karşısına çıktığında anladığını belirterek, "Ancak C-5 şubesinin belgelerini okuyunca tamamen net bir şekilde ülkemizde bir ihanet ağı olduğunu gördüm. Kitapta da buna yer verdim. Kitapta, dünyaya açılan Türkiye’nin önünü kimler kesmek istiyor? Bu yapının uzantıları kimler? Bu cinayete nasıl bulaştılar? Sorularına yanıt verdik" dedi.

"Türkiye’yi dışarıya Ermenileri katleden bir ülke olarak gösterme çabasına girmişler"
İstihbaratta direkt talimat verme durumunun olmadığını belirten Erhan Tuncel, "İstihbaratçılar birebir talimat vermez. Ancak ihmal ederek de cinayet işleyebilirler. Tetikçileri de yakalamayarak psikolojik olarak hazırlayabilirler. Biz bu tez üzerinden gittik. Kamuoyuna yansımayan birçok belgeyi gördük. Karşımıza şu çıktı. Özellikle sistemli bir şekilde yıllarca çalışmışlar. Türkiye’yi dışarıya Ermenileri katleden bir ülke olarak gösterme çabasına girmişler. Bunu yapan da paralel yapılanma ve onun dış bağlantılarıdır. Bunu belgeleriyle kitaba yazdık. Gelen tepkiler de çok olumlu" diye konuştu.

"Hrant Dink cinayetine yüzde 100 engel olunabilirdi"
2004 yılında Ramazan Akyürek’in Trabzon’da görev yapmasından dolayı hiyerarşik olarak amirleri sayıldığını belirten Tuncel, "Hrant Dink cinayetine yüzde yüz engel olunabilirdi ancak engel olunmadı. O dönem içinde Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek’in bu olayı hem engelleyebilecek konumda hem de aydınlatabilecek konumda olduğunu mahkemeye söyledim. Ayrıca diğer operasyonların da kumpas olduğunu ifade etmiştim. Ben o dönem yardımcı istihbarat elemanı olarak görevimi yaptım dersem bu kamuoyunda inandırıcı olmaz. Ancak Başbakanlık Teftiş Kurulu, Devlet Denetleme Kurulu, TBMM Araştırma Komisyonu, ayrıca iki savcılık ve en önemlisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi benim görevimi yaptığımı söylüyor. Ben de aynısını düşünüyorum" dedi.
Kitap fikrinin nasıl çıktığına da değinen Tuncel, "2007 yılında bizi bir profille kamuoyuna sundular. Cinayetin azmettiricisidir. Devletin tetikçisidir diye kamuoyunun önüne attılar. O dönem birçok gazeteci bu ısmarlama haberi manşete taşıdı. Kimse bana bir şey sormadı. Ancak Türk kamuoyunun vicdanını biliyoruz. Biz de kendi belgelerimizi sunduk. Siz bize sormadınız ama biz size anlatalım dedik ve kitap fikri ortaya çıktı" şeklinde konuştu.

Mehmet Altunışık 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Osmaniye Kızların köy okulundan şampiyonluğa uzanan başarısı Osmaniye’de köy okulundan çıkan kızlar Karaman’da düzenlenen Masa Tenisi Yıldızlar Grup Yarışmalarında Akdeniz bölge şampiyonu olarak, Türkiye Şampiyonası’na katılma hakkı kazandı. Osmaniye’nin Düziçi ilçesine bağlı Atalan Şehit Selahattin Altun Ortaokulu Masa Tenisi Takımı, Karaman’da düzenlenen Masa Tenisi Yıldızlar Grup Yarışmalarında Akdeniz bölge birincisi olarak Türkiye Şampiyonası’na katılma hakkı kazandı. Ayşenaz Karınsız, Hatice Bilgin, Hilal Cuma ve Ela Cuma’dan oluşan Şehit Selahattin Altun Ortaokulu kız masa tenisi takımı, Osmaniye il birinciliğinin ardından Karaman’da düzenlenen bölge şampiyonasına katıldı. Turnuvada namağlup unvanını koruyarak Akdeniz şampiyonu olan ekip, müsabakalar sonucunda Türkiye Şampiyonası biletini aldı. Müdür Yardımcısı ve Beden Eğitimi Öğretmeni Tahsin Gürsoy, "3 yıl sonra bu çocukları Türkiye Şampiyonası’na götürmek için proje hazırladık. Çok şükür Rabbim bize nasip etti ilk senemizde götürdük. Atalan beldesinin dinamiklerini harekete geçirmek için sporun birleştirici gücünden yararlandık. Biz bundan sonraki 3 yıl içinde de bir plan hazırlayarak ilkokuldan gelen çocuklarımızla Türkiye finallerinde final oynamak için çalışmalarımız olacak. İnanıyoruz bunu da yapacağız Allah nasip ederse biz Atalan beldesi için bunu yaptık diğerlerini de yapmakta hiçbir tereddüdümüz yok. Yeter ki bizlere inansınlar biz onlara inanıyoruz" dedi.
İzmir Aile şirketlerinin geleceği: ’Kurumsal olgunluk’ Denetim, vergi ve danışmanlık alanlarında dünyanın önde gelen profesyonel hizmet sağlayıcılarından biri olan KPMG ve Ege Genç İş İnsanları Derneği (EGİAD) iş birliğiyle "Aile Şirketlerinde Kurumsal Olgunluk Uygulamaları" konulu seminer düzenlendi. EGİAD merkezinde düzenlenen seminerde KPMG Türkiye Strateji ve Operasyonlar Şirket Ortağı Bükre Bektaş, Strateji ve Operasyonlar Direktörü Emre Kara, CFO Danışmanlık Hizmetleri Direktörü Tuğçe Uysal ve Yönetişim, Risk ve Uyum Hizmetleri Direktörü Doğa Çivikgedey, aile şirketlerinde kurumsallaşmanın önemi ve en iyi uygulamalar hakkında bilgiler paylaştı. EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı M. Kaan Özhelvacı yaptığı konuşmada, kurumsal olgunluğun sürdürülebilir büyümeyi ve rekabet gücünü destekleyen temel bir unsur olduğunu vurgulayarak, genç iş insanlarının şirket yönetiminde daha aktif rol almasının önemine dikkat çekti. Küresel rekabette öne çıkabilmek ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamak için yeşil ve dijital dönüşüme daha fazla yatırım yapılması gerektiğini belirten Özhelvacı, "Teknolojiyi etkin kullanarak verimliliği artırmalı ve katma değerli üretime odaklanmalıyız. Ancak bu dönüşüm yalnızca ekonomik bir gereklilik değil, aynı zamanda toplumsal bir paradigma değişimidir" dedi. Yapay zeka genç iş insanlarının aile şirketlerine hızlı entegrasyonu için fırsat Aile şirketlerinin yapay zekâ teknolojilerine adaptasyonu da ele alınan konular arasındaydı. Özhelvacı, "Günümüzde birçok aile şirketinin yapay zekâya temkinli yaklaştığını, hatta bu teknolojik dönüşümde geri planda kaldığını görüyoruz. Ancak işin umut verici tarafı şu ki, aile şirketlerinde yeni nesiller yapay zekâya çok daha iyimser bakıyor ve bu teknolojinin işletme çapında benimsenmesi gerektiğini güçlü bir şekilde savunuyor. Bu noktada, mevcut liderlerin gelecek nesilleri sürece daha aktif şekilde dahil etmeleri, onların teknoloji konusundaki yeteneklerinden ve yenilikçi bakış açısından faydalanmaları hayati önem taşıyor. Yapay zekâ yalnızca bir teknolojik araç değil, aynı zamanda şirketlerin sürdürülebilirliği, verimliliği ve küresel rekabetteki gücü için kritik bir stratejik hamledir. Bu dönüşümde başarı sağlanması için yalnızca mevcut liderlerin değil, genç neslin de sorumluluk alması gerekiyor. Yeni neslin, yapay zekânın aile şirketlerine sağlayacağı avantajları daha net görebildiği bir gerçek. Ancak bu potansiyelin hayata geçebilmesi için, genç iş insanlarının yapay zekâ dönüşümüne katılımı konusunda daha proaktif olmaları, lider kadrolarla açık ve sürekli bir diyalog içinde bulunmaları şart. Gelecek nesillerin cesareti, dinamizmi ve teknolojiye yatkınlığı ile mevcut liderlerin tecrübesi ve stratejik vizyonu birleştiğinde, aile şirketleri küresel rekabette öncü olabilir. Sonuç olarak, yapay zeka ve teknoloji, genç iş insanlarının aile şirketlerine daha hızlı ve etkin bir şekilde katkı sağlayabilmeleri için bir fırsattır" diye konuştu. Geleceğe hazırlanmak EGİAD olarak dünyadaki ekonomik ve teknolojik dönüşümleri yakından takip ettiklerini belirten Özhelvacı, "Gelecek belirsiz olabilir; ancak bilinçli kararlarla bu belirsizliği fırsata çevirmek bizim elimizde" diyerek iş insanlarını bilgiye dayalı karar almaya ve dayanışmaya davet etti.
Erzincan İliç altın madenindeki heyelana ilişkin 43 sanığın yargılanması Erzincan’ın İliç ilçesindeki altın madeninde 9 işçinin toprak altında kalarak yaşamını yitirdiği heyelana ilişkin 5’i tutuklu 43 sanığın yargılanmasına başlandı. İliç’te Çöpler Altın Madeninde meydana gelen toprak kayması nedeniyle 9 işçinin hayatını kaybettiği olaya ilişkin açılan davanın ilk duruşması, 17 Mart 2025 Pazartesi başladı bugün de devam edecek. Davada, 5’i tutuklu 43 sanık, ’taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma’ suçlamasıyla yargılanıyor. Duruşmayı hayatını kaybeden çalışanların ailelerin yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, DEM Parti vekilleri ve parti heyetleri ile DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu takip etti. 09.00’da başlayan duruşmada, öncelikle fiziki olarak mahkemeye katılan tutuklu sanık Operasyonlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı I. R. G.’nin ifadesi alındı. İfade, 17.10’da sona erdi. Olay günü, olay yerinin boşaltılması ile ilgili talimat verdiğini ve bu talimatı ile de birçok insanın hayatının kurtulduğunu belirten I.R.G.’nin avukatı tarafından tahliyesi ve beraati talep edildi. Daha sonra SEGBİS üzerinden tutuklu sanık Proje Müdürü S. K. S.’nin ifadesine geçildi. Duruşmaya iftar nedeniyle ara verildi. İftardan sonra S.K.S, savunmasını tamamladı. S.K.S ifadesinde, suçsuz olduğunu ve yığın liç alanından sorumlu olmadığını söyleyerek, beraatini istedi. I.R.G. ve S.K.S.’nin ifadeleri tercüman aracılığı ile alındı. S.K.S’nin ardından duruşmada SEGBİS üzerinden diğer tutuklu sanıklar İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürü S. Ç., INR Proje Koordinatörü Ö. A. ve Eski Kıdemli Jeoteknik Mühendisi A. R. K.’nin ifadeleri alınacak. Hakim, hayatını kaybedenlerin aileleri hariç, STK’lar, kurumlar ve siyasi partiler de dahil olmak üzere, herkesin davaya müdahil olma taleplerini reddetti. Duruşmaya devam edilmesi ve duruşmanın cuma gününe kadar sürmesi bekleniyor.
Balıkesir Erdek’te ağaç katliamı: Palmiyeleri kurtarmak yerine kökünden kestiler Balıkesir’in Erdek ilçesinde kırmızı palmiye böceği tehdidi nedeniyle yaklaşık 25 palmiye ağacının kuruduğu açıklanmıştı. Ancak Erdek Belediyesi’nin böceklerle mücadele etmek yerine çareyi ağaçları kesmekte bulması tepkiye yol açtı. Erdek Belediyesi ekipleri, ilçenin simgelerinden olan palmiyeleri kökünden keserek kireçleme işlemi gerçekleştirdi. Vatandaşlar, böcek istilasının önceden bilinmesine rağmen geç kalınan müdahalenin ağaç katliamına dönüştüğünü ifade etti. Belediye yönetimine tepki gösteren vatandaşlar, ağaçların ilaçlama ile kurtarılabilecekken neden bu yöntemin tercih edilmediğini sorguladı. Kamu zararı ve doğa tahribatı Uzmanlar, kırmızı palmiye böceği ile mücadelede erken teşhisin ve düzenli ilaçlamanın önemine dikkat çekerken, Erdek Belediyesi’nin bu adımları atmadığı ve sorunu kesim yoluyla çözmeye çalıştığı belirtiliyor. Yapılan uygulamanın ilçeye ciddi kamu zararı verdiği ifade edilirken, vatandaşlar belediye yönetimini sert bir dille eleştirdi. Belediye başkanına tepki Erdek Belediye Başkanı Burhan Karışık’ın konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "İzmir’den bir firmayla ilaçlama çalışmaları yapılacak" dediği öğrenildi. Ancak vatandaşlar, "Bu açıklama çok geç kalmış bir önlem. Böcek tehlikesi yıllardır biliniyordu. Palmiyeleri korumak yerine kesmeyi tercih ettiler" diyerek tepki gösterdi. Belediyenin ağaçları kurtarmak yerine kesim yoluna gitmesi, Erdek’te tartışma konusu oldu. Yetkililerin konuyla ilgili daha detaylı bir açıklama yapması beklenirken, ilçe sakinleri sorumluların hesap vermesini istiyor.