Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Hilton Bomonti Otel’de düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’na katılarak, oturumda konuştu. Türkiye’de son 12 yılda büyük bir dönüşüm yaşandığını kaydeden Babacan, “Bir siyasi dönüşüm yaşadık. Bir ekonomik dönüşüm yaşadık. 2002 yılının Türkiye’si ile bugünün Türkiye’si neredeyse iki ayrı ülke denilecek kadar farklı bir tablo sunuyor.
AB’ye katılım sürecimiz bizim kendi iç reformlarımıza büyük destek oldu. Demokrasinin kalitesinin artmasında, temel hak ve özgürlük uygulamalarımızın iyileşmesinde AB kriterleri bizim için yol gösterici ve yön verici oldu. Dış ölçütler bütün bu alanlardaki uygulamaların kalitesini artırıyor ve faydalı oluyor. Kendi iç reformlarımız için bir dış çapa Türkiye için önemli oldu” dedi.
Ekonomik alanda önemli adımlar atıldığını dile getiren Babacan, “2008-2009 krizi gelmeden önce bankacılıkta yapımızı sağlamlaştırdık, borç stokumuzu, bütçe açığımızı düşürdük. Kriz vurduğunda Avrupa’daki ülkelerden farklı olarak düşük borç stoku ve sağlam bir finansal yapı ile krize girdik
. Krizden en az etkilenen ülkelerden birisi olduk ve en hızlı çıkan Avrupa ülkesi olduk. Sonuçta baktığımızda krizden sonraki yüksek büyüme oranlarımız bizim gelişmiş olan ülkelerle aramızı kapattı, farkımızı azalttı. Şu anda Türkiye’nin kişi başına düşen milli geliri, Avrupa ortalamalarının yüzde 56’sına ulaştı ve birkaç tane AB üyesinden daha yüksek bir kişi başına düşen milli gelir var Türkiye’de. Üstelik bu gelişme beraberinde gelir dağılımındaki düzelmeyi de getirdi. Gelir dağılımı Türkiye’de gittikçe düzeliyor” şeklinde konuştu.
Babacan, önümüzdeki dönemde yapacakları çok iş olduğunu ifade ederek, “Demokrasimizi daha da ilerletmemiz gerekiyor. Hak ve özgürlüklerimizin daha iyi uygulama çerçevesine kavuşturulması gerekiyor. Gerçek anlamda bir hukuk devleti olmak için mücadeleye devam etmemiz gerekiyor.
Ekonomik alanda tasarruf oranlarımızı yükseltmemiz gerekiyor. Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltacak adımlar atmamız gerekiyor. Daha yüksek teknolojili üretim ve katma değerli üretime kavuşan bir sanayi yapısı görmemiz gerekiyor. Bunun hemen yanında eğitim konusundaki reformlarımız önümüzdeki 10 yılın belirleyicisi olacak. Türkiye genç ve büyüyen bir nüfusa sahip ama bu nüfusu daha iyi eğitirsek Türkiye’nin çok daha yüksek ekonomik standartlara ve çok daha yüksek bir refah seviyesine ulaşması ancak o şekilde mümkün olacak” diye konuştu.
Türkiye’nin 1 Aralık’tan itibaren resmen G-20 dönem başkanlığını devralacağını hatırlatan Babacan, “Bu dönemde Türkiye, bizden önceki dönem başkanlıklarında başlatılan önemli çalışmaları, finansal sektör regülasyonu gibi, yatırımların finansmanı gibi, iklim değişikliği gibi pek çok konuyu uygulama açısından devam ettirecek. Çerçeveler çizildi, sözler verildi.
Bunun uygulanmasının takipçisi olacağız. KOBİ’lerle ilgili özel bir çalışmamız olacak. Hem gelişen hem de gelişmekte olan ülkelerde KOBİ’lerin istihdam açısından, ekonomik kalkınma açısından son derece kritik bir rolü olduğuna inanıyoruz. Bunu tüm G-20 ülkelerinin gündemlerine getirecek bir çalışmamız söz konusu olacak” şeklinde konuştu.