SAĞLIK - 03 Şubat 2022 Perşembe 15:56

DSÖ Avrupa Direktörü’nden salgında 'ateşkes' dönemi açıklaması

A
A
A
DSÖ Avrupa Direktörü’nden salgında 'ateşkes' dönemi açıklaması

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Direktörü Hans Kluge, Dünya Kanser Günü’nde düzenlenen toplantıda korona virüs salgını dönemine değinerek, aşılama oranı, Omicron mutasyonu ve kış mevsiminin gelmesi nedeniyle salgında “ateşkes” dönemi yaşanabileceğini dile getirerek, “Bize kalıcı barışı getirebilecek bir ateşkes olabilir” dedi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Dünya Kanser Günü kapsamında canlı yayınla bir toplantı düzenledi. Covid-19 salgını ve kanser ilişkisinin ele alındığı toplantıda Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Direktörü Hans Henri P. Kluge konuya ilişkin açıklamasında geride kalan 2 yıllık salgın sürecinde kanser hastalarının salgından doğrudan ya da dolaylı olarak olumsuz etkilendiklerini söyledi. Erken teşhise engel olan bir süreç yaşandığını bildiren Kluge, ‘’Bugün Dünya Kanser Günü, kanserlerin yüzde 40’ı erken teşhis edilebiliyor. Kanserin erken teşhisi konusunda daha bilinçli olunmalı” ifadelerini kullandı.

Toplantıda dünya genelinde yeni bir kanser tarama programı öneren DSÖ’nün Avrupa ve Orta Asya’da kanser teşhisi konusunda daha aktif olacağı belirtildi. DSÖ Avrupa Kanserle Mücadele Elçisi olarak seçilen Aran Anderson da konuşmasında yaşadığı kanser teşhis ve tedavi sürecini anlatarak erken teşhisin çok önemli olduğunu vurguladı. Mevcut kanser tarama yöntemlerinin zaman zaman yetersiz kalabildiğini söyleyen Anderson, erken teşhis sayesinde hastalığının kontrol edildiğini söyledi.

“Aşı maalesef bulaşma durumuna karşı yeterince etkili olmadı”

Toplantıda söz verilen Dünya Sağlık Örgütü'nde Sağlık Sistemlerinin Güçlendirilmesi için Sağlık Politikası Danışmanı Allison Ekberg ise salgın ve kanser süreçlerinde hükümet politikalarına ve halk sağlığının ruhsal sağlık boyutuna dikkat çekti. Hükümetlerin, vatandaşların sağlık kurumlarına erişimlerinde gerekli tedbir ve olanakları hazır tutmasını isteyen Ekberg bu süreçlerde ruh sağlığının da destek kapsamında olması gerektiği, bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarının desteklenmesi gerektiğini söyledi.

DSÖ Avrupa'da Aşıyla Önlenebilir Hastalıklar ve Bağışıklama Teknik Sorumlusu Dr. Oleg Benes de yaptığı konuşmada “Aşı maalesef bulaşma durumuna karşı yeterince etkili olmadı. Ancak ağır etkileri, hastanelerin taşması ve sağlık sistemlerinin çökmesi gibi muhtemel yıkıcı sonuçları engelledi” dedi. Çocukların ısrarla aşılanmasını isteyen Benes hükümetlerin derhal bu konuda kesin kararlar alıp çocukların aşılanmasını sağlamalarını istediklerini söyledi.

“Bize kalıcı barışı getirebilecek bir ateşkes olabilir”

Toplantının sonunda tekrar söz alan Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Direktörü Hans Henri P. Kluge, dünya genelinde Covid-19 aşısının üretiminin yaygınlaştırılması ve aşıya erişim eşitliğinin sağlanması çağrısı yaptı. Virüs ve salgınlara karşı daha hazır bir dünya istediklerini söyleyen Kluge, “Dünya çapında ortak işbirliği ve dayanışmaya anlayışına ihtiyacımız var” dedi.

DSÖ Avrupa Direktörü Kluge, micron mutasyonu ve kış mevsiminin sonunun gelmesinin ateşkes olarak tanımlayarak, "Salgında şu ana kadar yaşamadığımız uzun bir sükunet dönemi anlamına gelebilir ve bize kalıcı barışı getirebilecek bir ateşkes olabilir” dedi.

Daha önce ihtiyaç duyduğumuz türden yıkıcı önlemleri yeniden yüklemeden, kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak yeni virüs ve pandemi durumlarına karşı yanıt vermenin mümkün olduğuna inanıyorum. Ancak, iyimser senaryonun ancak ülkeler aşı kampanyalarına devam etmeleri ve yeni varyantları tespit etmek için gözetimi yoğunlaştırmaları halinde geçerli olacak’’ dedi ve sağlık yetkililerini risk gruplarını korumaya ve bireysel sorumluluğu teşvik etmeye çağırdı.

Mustafa Ulusoy
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.