EKONOMİ - 29 Ağustos 2021 Pazar 14:24

Denizlerde av sezonu başlıyor

A
A
A
Denizlerde av sezonu başlıyor

Denizlerdeki av yasağının 1 Eylül’de sona ermesiyle ‘Vira Bismillah’ diyecek olan balıkçılar son hazırlıklarını yapıyor. Balıkçılar, yeni sezondan umutlu olduklarını dile getirdiler.

Zonguldak’ın Ereğli ilçesi limanında 1 Eylül’de av yasağının kalkacak olmasından dolayı hareketlilik arttı. Teknelerin bakımlarını yaparak, ağlarını onaran balıkçılar, sezona her zamanki gibi bol balık olacakmış gibi hazırlanıyor. Deniz sıcaklığının yüksek olduğunu belirten balıkçı Ahmet Keskin, “Bu zamana kadar palamut olması lazım

dı, balık azaldı. Tekneleri boyadık denize attık. Ağlarımızı yapıyoruz, ağlarımızı teknelerimize alacağız. Nasip olursa 1 Eylül’de başlayacağız” dedi.

Denizlerde av sezonu başlıyor

Genel olarak palamut, çinakop, lüfer avladıklarını ifade eden Keskin, “Geçen sene fazla palamut olmadı. Bu sene olur diyoruz, bu sene de şu anki görüntü iyi değil. Deniz bugünlerde çok sıcak. Denizin soğuması lazım. Soğuması ile balık sahile iner, o zaman belki bir şeyler olur. Ağımızı yiyen hep yunuslar. Ben her sene 10 tane ağ ile mezgiti bitirirdim. 3-4 senedir 20, 30 ağ yetmiyor. Yunus hem balığı alıyor, hem ağı parçalıyor. Çok şikayetimiz var” dedi.

7 yaşından beri balıkçılıkla uğraşan Saffet Andiç, 1 Eylül’ün herkese hayırlı olmasını diledi. Bol bir balık sezonu olmasını dileyen Andiç, “Vatandaşların balıktan faydalanması için biz balıkçılar olarak çok iş düşüyor. Deniz kirliliği, bilinçli avcılık. Sezon açılsa da bu yunus olayı olduktan sonra ben kaç aydır ağ tamiri yapıyorum. Yunuslar bizi katlediyor, balıkla beraber ağları yiyor. Mezgite ağ atıyoruz, istavrite ağ atıyoruz. Her çeşit balığımız var Karadeniz’de. Sezon inşallah bol olur da nasip olan herkes sebeplenir. Önce bilinçli avlanmamız lazım. Geçen sene palamut çok güzeldi. Mevsimler şu anda geçen seneye rağmen 1 ay daha geriye gitti. Şu anda temmuz olması gerekirdi. Denizde lüfer ve çinakop aşırı derecede var. Sezona balıkçılar olarak her zamanki gibi bol olacak şekilde hazırlanacağız. Biz de vatandaşımıza taze balığı ikram edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Denizlerde av sezonu başlıyor

Deniz kirliliğine dikkat çekti

Deniz kirliliğinin avlanmada en önemli etkenlerden biri olduğunu ifade eden Saffet Andiç, şunları söyledi:
“Deniz kirliliğine fabrikaların, bizlerin herkesten çok duyarlı olmamız lazım. Çünkü kir olan ağda balık olmaz. Karadeniz’de olmayan balık yok. 10 gün evvel denizde soğuk su meydana geldi. Soğuk su olduğu vakit, açıktaki balık komple sahile iner. Sahillerde hamsi olmayan yer olmadı. Hamsi her sene olur, ancak diğer balıkların fazla olacağından dolayı hamsi biraz az olabilir. Hamsi Karadeniz’de göç eden bir balıktır. Balıkçı arkadaşlarımız her şeyden önce bilinçli avlansınlar. Yasaklar faydalı bir şey balıkçılar için. Yasaklar yarın benim önüme velinimet olarak gelecek.”

İsmail Yasin Akçın
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."