POLİTİKA - 27 Mart 2017 Pazartesi 17:22

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan skandal pankarta tepki

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan skandal pankarta tepki

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İsviçre'de terör örgütlerinin eylemi sırasında açılan skandal pankarta değinerek, "Posterimi yapmışlar, şakağıma silahı dayamışlar ‘Erdoğan’ı öldürün’ diyorlar. Sizin her yeriniz silah olsa ne yazar. Rabbimin tayin ettiği ömür kimsenin almaya gücü yetmez" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beylikdüzü’nde toplu açılış törenine katıldı. Beylikdüzü meydanını dolduran binlerce vatandaşa hitap eden Erdoğan, Türkiye’nin geçmişte yaşadığı siyasi ve ekonomik sıkıntıları anlattı.

Mevcut sistemin milletin ekonomik sıkıntılarına engel olamadığını söyleyen Erdoğan, “Madem sistem bu kadar kötüydü Türkiye bu günlere nasıl geldi. Zaman zaman tek parti hükümetleri çıkmış ve ülkemizi geliştirmiştir. Bu hükümetler de reformlarda sürekli engellemelerle karşılaşmışlardır. Biz 16 Nisan’da anayasa değişikliği ile işte bu istikrarlı dönemleri, istisnai olmaktan çıkarıp kalıcı hale getirmek istiyoruz. Türkiye Cumhurbaşkanları ile Başbakanların kavgalarından çok çekti. 1980 darbesine giden yolun taşları bu anlaşmazlıklar yüzünden döşenmiştir” diye konuştu.

"Bir dönemde 5 defa parti değiştiren milletvekillerine şahit olduk"

Vatandaşlara yeni sistemi bir denklem ile açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Seçimler yapılıyor. Milletimiz gönlünde hangi parti geçerse oyunu veriyor. Demokrasinin gereği de bu. Şayet sandıktan bir parti tek başına çıkarsa sıkıntı yok. Demokrasi dışı güçlere rağmen işler bir şekilde yürüyor. Ama sandıktan çıkan sonuç bir parti iktidarına olanak sağlamıyorsa işte o zaman yandı. Hemen pazarlıklar başlıyor. ‘3 bakanlık eksik olacak, bu konuda benim dediğim olacak’ Bu kavgalarla zar zor bir hükümet kuruluyor. Bu ülkede biz otel odalarında hükümetlerin kurulduğunu biliyoruz. Böyle bir ülkeden hayır olur mu? Hükümet çalışmalarında sürekli bar çekişme yaşanıyor. Mecliste kurulan hükümet kendi içinde zaten sıkıntılı iken, dışarıdan da sürekli müdahaleler yapılıyor. Yeri geliyor Cumhurbaşkanı, yeri geliyor yargıdan askere kadar farklı vesayet güçleri sürekli hükümete müdahil oluyor. Hatta bu ülke o pazarlıklar dışında farklı transferlerle hükümetler kurdu. Toplum ömrü 24 gün olan hükümetlerle yönetildik mi? Bir dönem içinde 5 defa parti değiştiren milletvekillerine şahit olduk mu? Böyle bir sistemin elbette istikrar ve güven ortamına katkısı olmaz” şeklinde konuştu.

"Hangi cunta toplantılarının yapıldığını, hangi cinayetlerin bahane olarak kullanılmaya çalışıldığını unutmadık"

Konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu da eleştiren Erdoğan, “Ana muhalefet başındaki zat, ‘14 yıldır ne güze idare ediyorsunuz, sistem değişikliğine ne gerek var’ diyor. 14 yıldır bu istikrarı biz bu ana muhalefete rağmen koruduk. Üstelik bu 14 yılda neler çektiğimiz biz biliyoruz. Hükümeti ilk kurduğumuz günden itibaren ayağımıza hangi çelmelerin takıldığı, nerelerde hangi cunta toplantılarının yapıldığını, hangi cinayetlerin bahane olarak kullanılmaya çalışıldığını unutmadık. Tehditleri unutmadık. 2007 yılında Cumhuriyet yürüyüşleri ile rektörleri yürüttüler. Bunları kim yürüttü. Arkalarında hangi zihniyet vardı. 29 Ekim Cumhuriyet kutlamalarında alternatif kutlamaları kimler yaptı, ana muhalefet partisi. Çünkü bunlar her yerde bölmekten yanaydı. Partimizin kapatılması için nasıl hukuk dışı yolların devreye sokulduğunu unutmadık. Eğer milletimizin bize verdiği güçlü destek olmasaydı, sorunların çözümünde ne bu sistem bir işe yaradı, ne de bugün muhlis kedi numarası yapan muhalefet bize hayat hakkı tanırdı” ifadelerini kullandı.

7 Haziran seçimlerinden sonra yaşananları hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“56 Kürt kardeşimiz Diyarbakır’da öldürüldü. Ölen Kürt, öldüren Kürt’tü. Havaya girdi HDP. Zannetti ki ‘tamam artık biz işi bitirdik. Öyleyse vuralım’ dediler. Şimdi ne oldu. Şimdi girdikleri inlere kadar bunları kovalıyoruz. Kovalayacağız. Durmak yok Tendürek’te, Cudi’de peşlerinden gidiyoruz. Silahlı kuvvetlerimizi, polisimiz korucularımız hep birlikte gidiyorlar. İki günde 45 terörist etkisiz hale getirildi. Bu milletin huzuru için ne gerekiyorsa yapacağız”

"Milletimizin kararlılığı olmasaydı, Türkiye tarihinin en karanlık dönemine girecekti"

Türk milletinin Kasım ayındaki seçimleriyle yeniden tek partiye iktidarın yolunu açarak terör örgütlerini destekleyenlerin önünü kapattığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
“Belki bu durum 15 Temmuz gecesi en cüretli saldırılarını başlatmalarına sebep oldu. Eğer milletimizin o gece sergilediği kararlılık olmasaydı Türkiye tarihinin en karanlık dönemine girecekti. Suriye’de Irakta, Libya’da oynanan oyunun aynısın ülkemizde sergilemeye çalışacaklardı”

"Bu adama 5 tane keçi verin, kaybedip gelir"

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine yönelik eleştirilerine de yanıt veren Erdoğan, “Biz buralara durup dururken gelmedik. Sana bu ülkede SSK Genel Müdürlüğü’nü verdiler. Bu adama 5 tane keçi verin kaybedip gelir ya. O hastanelerimizin hali neydi. Sağlam gir hasta çıkarsın. Rezillik. Lüleburgaz’dan bir yavrumuzun kolu ne hale geldi. Orada cevap veremiyor. Savaş Ay soruyor ‘Sen genel müdürsün beyefendi’ diyor. Böyle bir genel müdür şimdi çıkmış 7 yıl oldu bir kasetle geldi partinin başına. Şimdi oradan yalan makinesi çalışıyor. Söylediği yalanlara bak. Başkan olursam lokantaları kapatacakmışım. Dünyanın hangi başkanlık sisteminde böyle bir şey var. Muhtarlıkları kapatılacakmış bu yalanı söylüyor. Muhtarlık seçimle geliyor bir defa, bunların anayasal teminatı var. Cumhurbaşkanı yasalarla gelmiş olan bir kişiyi görevden alamaz. ‘Kendisine 100 tane, 500 tane yardımcı atayacak’ diyor. Dünyanın neresine böyle bir uygulama var ya. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” dedi.
"Şakağıma silah dayamışlar 'Erdoğan'ı öldürün' diyorlar"
İsviçre’de terör örgütü üyelerinin eylemi sırasında açılan skandal pankartı da değerlendiren Erdoğan, “Posterimi yapmışlar, şakağıma silahı dayamışlar ‘Erdoğan’ı öldürün’ diyorlar. Sizin her yerinin silah olsa ne yazar. Rabbimin tayin ettiği ömür kimsenin almaya gücü yetmez. Biz bu yola böyle çıktık” ifadelerini kullandı. 

Harun Basat - Hasibe Karadağ - İsmail Coşkun
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Şanlıurfa Siverek’te yürek burkan protesto: Eşimin acısı son olsun, bu yolu kaldırın! Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde, sık sık ölümle sonuçlanan trafik kazalarıyla gündeme gelen şehir içi çevre yolunun, ilçe dışına taşınması talebiyle protesto eylemi düzenlendi. Geçtiğimiz gün aynı yolda eşini kaybeden ve taziyesini yarıda bırakıp eyleme katılan Ömer Gül’ün feryadı yürekleri dağladı: "Bu yol buradan kalksın, başka çocuklar yetim kalmasın!" İlçenin Şirinkuyu ışıklarında Siverek Kent Konseyi öncülüğünde toplanan siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve çok sayıda vatandaş, artan trafik kazalarına ve can kayıplarına tepki gösterdi. Kalabalık adına basın açıklamasını okuyan Siverek Kent Konseyi Başkanı Adnan Uğur Tamses, "Siverek’in içinden geçen Şanlıurfa-Diyarbakır karayolunun şehir dışına çıkarılması gerektiğini" vurguladı. "Geçici Önlemler Yetersiz Kalıyor, Artık Ertelenemez" Tamses, açıklamasında, "Geçmişte şehir dışında planlanan bu yol, Siverek’in hızlı ve plansız büyümesi nedeniyle bugün yerleşim alanlarının tam ortasında kalmıştır. Bu durum, ağır tonajlı araçların şehir içi trafikle iç içe seyretmesine, özellikle yayalar, öğrenciler ve bölge sakinleri için ciddi bir can güvenliği tehdidi oluşturmasına neden olmaktadır. Alınan geçici önlemler ve uyarı levhaları, sorunun köklü çözümü için yeterli olmamaktadır. Bu sorun artık ertelenemez bir noktaya gelmiştir" dedi. Basın açıklamasında yetkililere 4 maddelik acil çağrı yapıldı. Bu maddeler," Mevcut çevre yolunun ivedilikle şehir dışına alınması. Yeni çevre yolunun uzun vadeli şehir planlamasına uygun şekilde projelendirilmesi. Mevcut yol üzerinde, çözüm sağlanana kadar acil ve etkili trafik güvenliği önlemlerinin artırılması ve yetkili kurumların, yerel dinamikleri ve halkın taleplerini dikkate alarak süreci şeffaf bir şekilde yürütmesi. Tamses, bu çağrının tamamen insani ve vicdani bir talep olduğunu belirterek, yetkilileri sorumluluk almaya davet etti ve sürecin takipçisi olacaklarını vurguladı. Eşini Kaybeden Ömer Gül: "Benim Acım Son Olsun, Bu İhmalkârlıktır" Basın açıklamasına, geçtiğimiz gün aynı yol üzerinde meydana gelen trafik kazasında 15 günlük bebeğinin annesi olan eşi Canan Erçek Gül’ü kaybeden Ömer Gül de katıldı. Taziyesini yarıda bırakarak eyleme destek veren acılı eş, şunları söyledi: "Dün bu yolda, karşıya geçerken eşimi kaybettim. Yeni ölümlerin yaşanmaması için taziyemi yarıda bırakıp bu eyleme katıldım. İnşallah benim acım son olur, bu yolda ki ölümler benim acımla son bulsun. Şehir içinden 170 kilometre ile arabalar gidiyor, benim eşime de çarpan sürücü 170 kilometreyle hızla gidiyordu. Bu ihmalkârlıktır. Eşim 3 çocuğu yetim bıraktı, biri henüz 15 günlük. Bunun vebali kime? Ben bunun peşinde değilim, yalnızca bundan sonra gerekli önlemlerin alınmasını istiyorum. Cumhurbaşkanıma buradan sesleniyorum, rica ediyorum bu benim acım son olsun, hiç kimsenin bir daha böyle bir acı yaşamasını istemiyorum. Rica ediyorum yetkililer kimse bu yolu buradan kaldırsınlar, başka çocuklar yetim kalmasın." Ömer Gül’ün feryadı, eyleme katılan vatandaşları derinden etkiledi. Basın açıklamasının ardından vatandaşlar 5 dakikalık oturma eylemi yaptıktan sonra, olaysız dağıldı.
Ankara Başkent’te çağırdıkları ’Martı Tag’ sürücüsü Özcan’ı darp eden 4 taksici hakkında karar açıklandı Ankara’da ’Martı Tag’ uygulaması üzerinden çağırdıkları araç sürücüsü Alper Özcan’ı darbettikleri gerekçesiyle yargılanan 4 sanık taksi şoförü hakkında karar açıklandı. Ankara 36. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuksuz sanıklar Abdurrahman Akbaş, Umut Can Kurtoğlu, Ömer Berkan Altunbaş ile taraf avukatları katıldı. Diğer tutuksuz sanık Murat Akbaş ise duruşmaya katılmadı. Mahkeme başkanı bu celse karar vereceklerini bildirerek, Abdurrahman Akbaş’a söz verdi. Akbaş savunmasında, "Arabanın anahtarını almaya çalışmadım. Bize vurmasın diye elinden tutmaya çalıştım. Biz de taksiciyiz yağma söz konusu olamaz. Beraatimi talep ediyorum" dedi. Söz alan diğer sanıklar Umut Can Kurtoğlu ile Ömer Berkan Altunbaş da mahkeme heyetinden beraatlerini talep etti. Avukat ve sanık beyanlarının ardından mahkeme kararını açıkladı. Sanıklardan Abdurrahman Akbaş, ‘Nitelikli yağmaya teşebbüs’ suçundan 7 yıl 6 ay, ‘Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçundan 3 yıl 4 ay ve ‘Tehdit’ suçundan 1 yıl 8 ay olmak üzere toplam 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, sanık Ömer Berkan Altunbaş hakkında, ‘Nitelikli yağma’ suçundan beraat kararı verirken, ‘Kasten yaralama’ ve ‘Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından 3 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum etti. Sanık hakkında, ‘Tehdit’ suçundan verilen 1 yıl 8 ay hapis cezası ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. Sanık Murat Akbaş, ‘Nitelikli yağmaya teşebbüs’ ve ‘Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından 10 yıl 10 ay hapis cezası alırken, diğer sanık Umut Can Kurtoğlu ise tüm suçlamalardan beraat etti.
Muğla YÖK 2025 raporu açıklandı: MSKÜ 4 alanda öne çıktı Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ), YÖK’ün 2025 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Raporunda 4 kategoride ilk 20’de yer almayı başardı. Yükseköğretim Kurulu tarafından, Türkiye’deki 201 üniversitenin 67 farklı gösterge doğrultusunda değerlendirildiği "Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025" kamuoyu ile paylaşıldı. Eğitim-öğretimden sürdürülebilirliğe, uluslararasılaşmadan toplumsal katkıya kadar geniş bir perspektifte hazırlanan raporda, MSKÜ, "Eğitim-Öğretim", "Araştırma-Geliştirme, Proje ve Yayın", "Uluslarasılaşma" ve "Topluma Hizmet ve Sosyal Sorumluluk" alanlarında çalışmalarındaki verilerle Türkiye’nin önde gelen Üniversiteleri arasında yerini aldı. Aktif öğrenci toplulukları ile sosyal Üniversite MSKÜ, öğrencilerin sadece akademik değil sosyal gelişimlerine de verdiği önemi sıralamadaki yeriyle kanıtladı. Rapordaki "Öğrenci Topluluğu Sayısı" göstergesine göre MSKÜ, bünyesindeki 218 öğrenci topluluğu ile devlet ve vakıf üniversiteleri arasında Türkiye genelinde 7. sırada yer aldı. Sanattan spora, bilimden kültüre kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteren toplulukları, kampüsün yaşayan bir ekosisteme sahip olduğunu tescilledi. Bilimsel araştırmaların desteklenmesi Araştırma kültürünü teşvik eden Üniversitemiz, TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları (BİDEB) kapsamında sağlanan desteklerde de üst sıralarda yer aldı. Rapora göre MSKÜ, toplam 330 BİDEB desteği (burs ve proje) ile Türkiye’nin en çok destek alan üniversiteler arasında 18. sırada yer aldı. Bu veri, öğrencilerin ve araştırmacıların proje üretme kapasitesinin ve bilimsel yetkinliğinin yüksekliğini gözler önüne serdi. Uluslararasılaşma: Akademik hareketliliğin desteklenmesi Uluslararasılaşma vizyonu doğrultusunda çalışmalarını sürdüren MSKÜ, akademik kadrosunun küresel deneyimini artırmada önemli bir başarı elde etti. "Değişim Programları Kapsamında Giden Öğretim Elemanı Sayısı" göstergesinde 15. sırada yer alan Üniversitemiz, akademisyenlerinin yurt dışı tecrübesini artırarak evrensel bilim standartlarını kampüse taşımaya devam ediyor. Engelleri Kaldıran Kampüs: Güçlü erişilebilirlik envanteri Son olarak, "Engelsiz Üniversite" vizyonuyla hareket eden MSKÜ, raporda yer alan Erişilebilirlik Envanteri Sayısında 200’ün üzerinde envanter kaydıyla Türkiye’nin en iyi üniversiteleri arasında 11. sırada yer aldı.