EKONOMİ - 08 Mayıs 2023 Pazartesi 09:37

'Borsa İstanbul, dünyanın en ucuz borsası'

A
A
A
'Borsa İstanbul, dünyanın en ucuz borsası'

Borsanın durumunu değerlendiren ALB Yatırım Analisti Uğur Aydın, “Son 10 yılda ortalama 9.9 F/K ile fiyatlanan Borsa İstanbul’un, bugün, şirketlerin artan kârlılığına ve nakit akışı performansına rağmen düşük fiyatlandığını söylemek yanlış olmayacaktır'' dedi.

Türkiye’de 2023 genel seçimlerine bir haftadan az bir süre kala, piyasaların da gözü sandığa çevrildi. Kur Korumalı Mevduat hesaplarının 2 trilyon TL’yi aştığı ve altın yatırımlarının öne çıktığı seçim öncesi dönemde, Borsa İstanbul cephesinde de önemli gelişmeler yaşanıyor. Borsa İstanbul’da BİST100 endeksi sadece geçen hafta yüzde 8,12 değer kaybederek 4401 puandan kapandı. Seçim öncesi son haftaya da bu seviyeden başlayan BİST100 endeksinde aylık kayıplar yüzde 11,70’e, 2023’ün başından itibaren ise yüzde 20,12’ye ulaştı. Yatırımcılar da 2022’nin açık ara en çok kazandıran enstrümanı olan Borsa İstanbul’daki fiyat hareketlerine odaklanırken; uzmanlardan borsa performansıyla ilgili önemli uyarılar geliyor. ALB Yatırım Araştırma Analisti Uğur Aydın borsa hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Borsa neden geride kaldı?

Uğur Aydın, “Bu yıl ilk çeyrekte şirketlerde kâr marjlarının daralması, ciro artış hızının yavaşlaması, bu etkilerle nakit akışlarına yönelik risklerin artması, başta KKM ve altın olmak üzere alternatif yatırım araçlarının risk-getiri dengesi açısından daha cazip olması ve seçim öncesi risk almaktan kaçınma eğilimi sebebiyle, borsanın performansı geride kaldı. Geçen yıla kıyasla dezenflasyon sürecinin başlaması, talep yavaşlaması, bazı sektörlerde yüksek maliyetler ve deprem vergisi gibi tek seferlik negatif etkiler de hisse performanslarını olumsuz etkiledi. Ancak bütün bunlara rağmen değerleme dinamikleri açısından baktığımızda hisse senedi piyasalarımızın iskontolu fiyatlandığını söyleyebiliriz” dedi.

'Borsa İstanbul, dünyanın en ucuz borsası'

Rusya’dan sonra en ucuz BİST

Endeksin bulunduğu seviye itibarıyla, BİST100 çatısı altındaki şirketlerin, yıllık kârlarının sadece 4.4 katından fiyatlandığı aktaran Aydın, “Yani BİST100’ün F/K oranı bugün itibarıyla 4.4 seviyesindedir. Bu nokta, Lehman Brothers’ın iflası ile zirveye çıkan 2008 küresel finans krizinden beri en düşük seviyedir. Son 10 yılda ise ortalama 9.9 F/K ile fiyatlanan Borsa İstanbul’un, bugün, şirketlerin artan kârlılığına ve nakit akışı performansına rağmen düşük fiyatlandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Üstelik 2023-2024 12 aylık tahmini kârlara göre BİST100’ün F/K oranının 3.89 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Bu rakam; savaş gibi olağanüstü bir durumun yaşandığı Rusya borsası hariç bakıldığında, en iskontolu fiyatlanan gelişen ülke hisse piyasasının Borsa İstanbul olduğunu bize gösteriyor” şeklinde konuştu.

CDS düşerse borsa yükselecek

12 aylık tahmini kârlara göre gelişen ülkelerden örnekler veren Aydın, “F/K oranı 5’in altında olan başka gelişen ülke piyasası yok. Kolombiya 5.80, Güney Afrika 10.84, Brezilya 6.98, Meksika 12.91, Şili 7.53 ve Malezya 13.18 F/K oranına sahip. Burada dikkat çeken nokta, CDS risk primleri Küresel çapta ülkelerin risk primleri ile hisse senedi değerleme çarpanları arasında genelde ters yönlü bir ilişki vardır. Yani risk primi (CDS) düştükçe; fiyatlar artar, çarpanlar yükselir. Tersine risk primi yükseldikçe fiyatlar düşer ve çarpanlar geriler. Türkiye’de mayısın ilk haftası itibarıyla CDS risk primi 552 iken; Kolombiya’da 308, Güney Afrika’da 291, Brezilya’da 229, Meksika’da 123, Şili’de 101 ve Malezya’da 75 olarak gerçekleşmiştir. Bunun da F/K oranlarına yansıdığı görülmektedir. Sonuç olarak seçim belirsizliğinin ortadan kalkması, sonrasında uygulanacak ekonomi politikaları, yapısal reformlar ve uluslararası ilişkilerde özellikle batı ile geliştirilecek pozitif ilişkiler; CDS priminde gerileme ve yabancı portföy girişlerinde artışı beraberinde getirebilir. Bu da BİST100’de F/K çarpanlarının, emsallerine yaklaşmasını sağlayacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."