TEKNOLOJİ - 03 Mayıs 2017 Çarşamba 11:09

Biyoteknolojinin son aşaması; kök hücreden-organa

A
A
A
Biyoteknolojinin son aşaması; kök hücreden-organa

İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Biyoteknoloji Kulübü’nün düzenlediği II. Biyoteknoloji Sempozyumu ile birlikte konusunda uzman akademisyenler ve üniversitelerin ilgili bölümlerinden öğrenciler bir araya geldi.

Üniversite’nin Alev Ofluoğlu Konferans Salonu’nda yapılan sempozyuma konuşmacı olarak Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Tunç Akkoç, Haliç Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Ayyub Ebrahimi, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Ali Akpek ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Adnan Ayhancı katıldı. Kök hücre ve 3D yazıcılar ile kullanılan yapay kan üretimi konularının başlıklar halinde ele alındığı etkinlikte ana tema olarak da “Hücreden-Organa” konusu konuşuldu.

Sempozyum, gelişen yeni teknolojilerle birlikte biyoteknolojinin özellikle sağlık alanında yapmış olduğu yenilikleri öğrencilere aktarmak ve biyoteknolojinin geleceği ve etkilediği alanlar hakkında öğrencileri bilgilendirmek için düzenleniyor. Geçen yıl ilki düzenlenen etkinlik bu yıl da ikincisini düzenlenerek geleneksel hale getirilmeye çalışılıyor.

Özellikle “Hücreden-Organa” başlığı altında toplanılmasının sebebi olarak şuanda dünyada bu konu ile ilgili olarak önemli çalışmaların olduğunu söyleyen İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşegül Topal Sarıkaya Türkiye’nin de bu konuda daha başlangıç aşamasında olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Ayşegül Topal Sarıkaya aynı zamanda, “Dünyada kök hücreden organa gitmenin amacı özellikle organ nakillerinde, organ bekleyen hastalara şifa olmak üzere çok yoğun çalışmalar yapılıyor. Başarılı hikâyeler ve örnekler mevcut ama bu sayıların artması gerekiyor. Çünkü kök hücreden geliştirilmişte olsa organı nakil ettiğiniz zaman vücudumuzun buna karşı bir savunması olacaktır. Bu savunmanın galibi organ olmak zorunda. Yoksa geliştirdiğiniz organın bir hükmü olmayacaktır. Vücudun bunu yabancı bir materyal olarak reddetme durumu olacaktır. Bu amaç çerçevesinde tedavi amaçlı kullanılmak üzere çok yoğun çalışmalar var. Kök hücreden organa konusunu Türkiye’de bir ucundan yakaladı. En azından yurtdışı ile ortak çalışmalar yapan üniversitelerimizde gruplar var. Fakat biyoteknoloji alanında Türkiye’de de çok önemli çalışmalarımız devam ediyor” dedi.

“Biyoteknoloji sadece sağlık alanına değil, çevreden gıdaya birçok alana uzanıyor”

Biyoteknolojinin bu kadar önemli olmasının sadece sağlık alanında değil birçok alana olumlu gelişmeler katmasından dolayı olduğunu da vurgulayan Ayşegül Topal Sarıkaya, “Biyoteknoloji sadece sağlık alanında değil aynı zamanda çevre biyoteknolojisinde kirliliğin arındırılmasında, biyomadirasyon dediğimiz çevre kirleticilerinin biyolojik olarak ortadan kaldırılmasında da etkili. Bunun yanı sıra bilgisayar mühendisliğinde biyoinformatik adını verdiğimiz yeni bir alan oluştu. Bu alanda da canlılıkla ilgili bilgilerin özellikle DNA bilgilerimizin bilgisayar ortamında karşılaştırılması ve ürünlerinin bilgisayar ortamında kontrol edilmesi özel yazılım programları ile gerçekleşiyor. Gıdada ise ekmek mayası üretiminden, peynir ve yoğur yapımı bile biyoteknoloji ile alakalı” diye konuştu.

Gelecekte biyoteknoloji hangi alanları nasıl etkileyecek?

Yıllar sonra bilimin gelişmesi ile birlikte ilerleyen biyoteknolojinin özellikle sağlık alanında çok ilerleyeceğini de söyleyen Topal Sarıkaya konu ile ilgili olarak, “Ağırlıklı olarak sağlık alanında, özellikle gen terapisi konusunda ve kök hücrede çok büyük bir atılım var. Bunun dışında bir de enerji konusunda çok yoğun çalışmalar yapılmakta. Dünyada enerji kaynaklarının tüketileceği konusunda bilgiler oraya çıktıkça yenilenebilir enerji kaynaklarının oluşturulması için biyolojik materyallerden faydalanılması konusunda yoğun çalışmalar devam ediyor. Dolaysıyla biyoteknolojinin geleceğinde ağırlıklı olarak sağlık ve enerji alanlarını görüyorum. Tabi diğer alanlarda da çok farklı şekilde ilerleyeceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı


Sarıkaya aynı zamanda sözlerine şu şekilde devam etti;

“Kök hücreden organa gitme konusunda daha yolun başındayız fakat bununla birlikte ilerleyen bir başka konu daha var; gen terapisi. Gen terapi de gelecekte çok ilerleyen bir başka konu olacak yani, sağlıksız geni çıkaracaksınız yerine sağlıklı geni koyacaksınız. Bu gerçekten insan sağlığı için çok olumlu bir gelişme.”
“Mitolojiden itibaren insanlar ölümsüzlüğe çare bulmaya çalışmışlar. Ölümsüzlük demeyelim de sağlıklı yaşlanma olarak nitelendirirsek daha iyi olur. Zaten ölüm yaşı bilimle birlikte ilerledi. Bu gelişmeler doğrultusunda kök hücreler ile bütün vücudumuz yenilenebilir mi diye düşündüğümüzde açıkçası ben de çok uzun yıllar ötesini göremiyorum. Fakat bu çok zor bir şey. Çünkü organlarımızın her biri birbirleri ile bağlantılı bir şekilde çalışabiliyor. Bu koordinasyonu ve organizasyonu sağlamak da çok kolay bir şey değil.”

“Türkiye biyoteknoloji alanına yatım yapmalı”

Sarıkaya son olarak da çalışmaların daha da ilerlemesi için yatırımların arttırılmasını ifade ederek, “Biyoteknoloji Türkiye için yeni bir konu değil aslında fakat bu konuda araştırmak ve geliştirmek için çok daha fazla yatırım yapılması gerekiyor. Çünkü Türkiye’deki üniversiteler olarak çok iyi eğitimler verdiğimizi düşünüyorum. Bu yüzden de başarılı öğrencilerimiz gelişiyor. Fakat daha sonradan kısıtlı imkanlardan dolayı kendilerini yurtdışında geliştiriyorlar. O yüzden onların ülkemiz içinde başarılı olmalarını sağlamalıyız” diyerek sözlerini tamamladı.

ŞEYDA CEYLAN GÖRGENÇ
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Yılmaz’dan öğretmenler günü mesajı Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Öğretmenlerin dünyanın en büyük sorumluluk gerektiren görevini yerine getirdiklerini belirten Yılmaz, “Başta başöğretmenimiz Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin gününü kutlar, ebediyete intikal edenlere Allah’tan rahmet dilerim” dedi. Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü yayımladığı bir mesajla kutladı. “Cumhuriyetin çağdaş yurttaşlarını yetiştirenler ve ülkemizin geleceğini hazırlayanlar, yolumuzu aydınlatanlar” olarak nitelendirdiği öğretmenlerin çok zorlu ve çok kutsal bir hizmeti yerine getirdiklerini ifade eden Başkan Yılmaz, “İyi bir geleceğe sahip olmak istiyorsak bunun yolu mutlak eğitimden geçer. Eğitimin baş mimarı öğretmenlerimiz, bir yandan çocuklarımızın gerçeği bulmak için akıllarının ve bilimin yol göstericiliğinin bilincine varmalarını sağlarken, öte yandan, sevgi, saygı ve tüm insani değerleri, erdemleri için çaba göstermektedirler. Hiç şüphesiz haklarını ödemek de imkânsızdır. Bizler yaşamımız boyunca minnettar kalacağız. Yaşadığınız sorunları biliyoruz, zor şartlar altında çalıştığınızın farkındayız. Ancak, umudunuzu yitirmemelisiniz. Hep birlikte güzel günler göreceğimizden hiç şüpheniz olmasın. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “Öğretmenler; yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır.” Öğretmenlerimizin kutsal bir sorumluluk üstlendiğinin bilincinde olarak başta başöğretmenimiz Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun” ifadelerini kullandı.
Mersin Mersin’de Çevre Sempozyumu başladı Mersin Çevre Platformu’nun öncülüğünde Mersin Büyükşehir Belediyesinin destekleriyle düzenlenen ’Çevre Sempozyumu’ başladı. Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Dr. Bülent Halisdemir, 3 gün sürecek sempozyumun açılışında, Mersin İli Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı’nı hazırladıklarını belirterek, "Mersin’de iklim değişikliğine neden olan tüm etmenler masaya yatırıldı ve bu etmenlerin boyutları ortaya çıkartıldı" dedi. Mersin Büyükşehir Belediyesi çevresel farkındalık oluşturmak amacıyla düzenlenen birçok etkinliğe destek olmayı sürdürüyor. Mersin Çevre Platformu’nun ‘Tüm Canlıların Yaşamı İçin Çevremizi Koruyalım’ başlığıyla düzenlediği ve Büyükşehir Belediyesinin de desteklediği Çevre Sempozyumu başladı. Mersin Mimarlar Odası’nda düzenlenen ve 3 gün sürecek sempozyumunun ilk gününde; iklim krizinin mevcut durumu, su kaynaklarındaki azalma ve alınması gereken önlemler, hava ve toprak kirliliğinin kentteki yansımaları, plansız kentleşme, kentteki ağaçlandırma ve biyoçeşitliliğin önemi, sanayileşmenin doğaya verdiği zararlar ve kirlilik, plastik kirliliği gibi konular alanında uzman akademisyenler tarafından ele alındı. "Mersin İli Sürdürülebilir Enerji Ve İklim Eylem Planı’nı hazırladık" Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Dr. Bülent Halisdemir, Büyükşehir Belediyesi olarak çevre konularında hassasiyet gösterdiklerini ifade etti. Bu konularda bütün iyileştirmeleri ve yapılması gerekenleri yerine getirdiklerini belirten Halisdemir, "İklim değişiyor ve bu değişimi durdurma şansımız yok. Ancak bu değişimin olumsuz etkilerine karşı dirençli bir şehir elde etme gibi bir misyonumuz var. İklim değişikliğinin etkilerini azaltma ve uyum sağlama yönünde birçok çalışma yapıyoruz. Bu kapsamda Mersin İli Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı’nı hazırladık. Sera gazı emisyon envanterini çıkarttık ve raporladık. Bu çok değerli bir çalışma. Mersin’de iklim değişikliğine neden olan tüm etmenler masaya yatırıldı ve bu etmenlerin boyutları ortaya çıkartıldı" şeklinde konuştu. "Mersin’de yeşil aksın mutlaka artırılması gerekiyor" Alınması gereken önlemlerde Büyükşehir Belediyesinin yanı sıra tüm kamu kurum ve kuruluşlarının üzerine düşen görevler olduğunun altını çizen Halisdemir, "Biz bu raporlar rafta kalmasın diye üzerimize düşen kısımlarıyla mücadelemizi sürdürüyoruz. Mersin’de yeşil aksın mutlaka artırılması gerekiyor. Biz bunu karbon yutağı olarak görüyoruz. Bugüne kadar binlerce fidan dikimi gerçekleştirdik, yeşil alanların artırılması için çalışmalar yaptık. Yeşil alanların artırılması için imar çalışmalarında özellikle hassasiyet gösteriyoruz" dedi. "Her gün yaklaşık 2 bin tonun üzerinde atık geliyor" Kentteki deniz kirliliğinden bahseden Halisdemir, özellikle balık çiftliklerinin deniz kirliliğindeki rolünü anlatarak, önleme noktasında ciddi uğraşlar verdiklerini kaydetti. Deniz denetimi çalışmalarının titizlikle yapıldığını ifade eden Halisdemir, "Mersin ilinin atıklarını yönetiyoruz. Her gün yaklaşık 2 bin tonun üzerinde atık geliyor. Bu atıklardan yaklaşık 80 bin hanenin aydınlatma elektriğini karşılayacak oranda elektrik üretiyoruz. Bu atıkların içerisinde ambalaj atıkları çok fazla. Bu konuda diğer ilçe belediyelerine yol göstermeye, birlikte hareket etmeye çalışıyoruz. Atıkların kaynakta azaltılması konusunda çalışmalara destek veriyoruz. Kaynağında azaltılmış atıklar, ambalajların geri kazanılması ekonomiye ciddi katkı sağlıyor" diye konuştu. Mikroplastik kirliliği ile mücadele Suyun önemine de değinen Halisdemir, SCADA Merkezi’ni tanıtarak, kayıp kaçağı önlemeye çalıştıklarını ifade etti. Yağış rejimlerinin düştüğünü, bundan dolayı tarımın ciddi etkilendiğini belirten Halisdemir kurdukları erken uyarı sistemini de anlattı. Mersin’de ciddi mikroplastik kirliliği tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını vurgulayan Halisdemir, "Bununla ilgili MESKİ şebekelerinde bazı düzenlemelere gidiyoruz. Bariyer sistemini kurmaya başladık. Efrenk Deresi’nde denemesini yaptık. Tutabildiğimiz kadar atık tutarak denizimize karışmaması için elimizden geleni yapacağız" dedi. "Bilinçlendirme ve eğitim önemli" Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. İzzet Çalış da dünya genelinde ölümlerin ve hastalıkların yaklaşık yüzde 10’unun çevre kirliliğinin oluşturduğu fiziksel, kimyasal ve biyolojik risklerden kaynaklandığını belirterek, sağlıklı ve yaşanabilir kentler oluşturmada bilinçlendirme ve eğitimin önemli olduğunu vurguladı. Oturum Başkanı Prof. Dr. Okan Özkaya ise sempozyum boyunca akademisyenler, uzmanlar, çevre gönüllüleri ve katılımcılardan önemli bilgiler alacaklarını kaydetti. Sempozyuma davetli akademisyenlerden Doç. Dr. Ortaç Onmuş da yaptığı sunumunda, ’Hava Durumu ve İklim Nedir?, Dünyanın İklimi Değişiyor Mu?, İklim Değişikliği Nasıl İzleniyor?, İklim Değişikliğinin Genel Etkileri’ konularında detaylı bilgiler verip, hem ülke hem de bölge bazlı değerlendirme yaparak çözüm önerilerinde bulundu.
Antalya Alanya’da tarihi geçmiş bebek maması satan zincir market şubesi mühürlendi Alanya Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekiplerinin yaptığı denetimlerde, son kullanma tarihi geçmiş ve bozulmuş bebek maması, ekmek türevleri, tatlı, cips ve birçok gıda ürünü sattığı tespit edilen zincir market şubesi, encümen kararıyla 3 gün süreyle mühürlenerek, cezai işlem uygulandı. Alanya Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekiplerinin halk sağlığını korumak için kent genelinde yaptığı denetimlerde, zincir market şubesinin son kullanma tarihi geçmiş ve bozulmuş ürün sattığı tespit edilerek, tutanak tutuldu. Ekiplerce yapılan denetimde, tarihi geçmiş ekmek türevleri, bebek maması, ceviz, Kıbrıs tatlısı, galeta, cips ve makarna sosunun rafta satışına devam edildiği tespit edildi. 3 gün süreyle ticari faaliyetleri durduruldu Ekiplerin tespiti sonrası hazırlanan tutanak, Alanya Belediyesi Encümen Toplantısında görüşüldü. İşletmeye, tarihi geçmiş ve bozulmuş ürün satmaktan Belediye Emir ve Yasakları Uygulama Yönetmeliği kapsamında idari para cezası verilmesine ve 3 gün süreyle ticari faaliyetlerinin durdurulmasına karar verildi. İşletmeye giden zabıta ekipleri mühürleme işlemini gerçekleştirdiler. Başkan Özçelik: "Denetimlerimiz devam edecek" Alanya Belediye Başkanı Osman Tarık Özçelik konuyla ilgili açıklama yaparak, “Alanya’mızda kent disiplinini sağlamak adına göreve geldiğimiz ilk günden itibaren yaptığımız çalışmalara devam ediyoruz. Zabıta ekiplerimiz kentimizdeki tüm gıda işletmelerinde denetimlerine devam ediyorlar. Bu kapsamda bir işletmeye halk sağlığını tehlikeye attığı için idari para cezası uygulandı ve mühürleme işlemi gerçekleştirildi. Denetimlerimiz artarak sürecek ve vatandaşlarımızın hakkını Alanya Belediyesi olarak korumaya, kollamaya devam edeceğiz. Alanya’mızdaki tüm işletmelerin de bu konuya gerekli hassasiyeti göstermelerini bekliyoruz” dedi.
Manisa Manisa’da toprak sağlığı için uluslararası proje Manisa Büyükşehir Belediyesi, ulusal ve uluslararası ortakları ile AB Horizon 2024 Proje çağrısına proje başvurusunda bulundu. Toprak sağlığının korunması, bozulan toprakların iyileştirilmesi ve izlenmesinin amaçlandığı ‘SOLLUM’ projesi ile erozyona karşı mücadele ve erozyon nedeniyle verimsizleşen toprakların iyileştirilmesine yönelik yöntemler geliştirilecek. Manisa Büyükşehir Belediyesi Avrupa Birliği’nin Horizon 2024 programı kapsamında, toprak sağlığını iyileştirmek için önemli bir adım attı. Avrupa Birliği araştırma çağrılarında yer alan HORIZON-MISS-2024_SOIL-01: Yaşayan 100 toprak Laboratuvarı (Co Creating solutions for soil health in Living Labs) çağrısı kapsamında Manisa Büyükşehir Belediyesi, Ege Üniversitesi ve Demir Enerji birlikteliğiyle ‘SOLLUM’ projesi hazırlandı. Başvurusu tamamlanan ve Manisa Büyükşehir Belediyesinin temel yürütücüsü olacağı ‘SOLLUM’ projesiyle toprak sağlığının koruması, bozulan toprakların iyileştirilmesi ve izlenmesini amaçlanıyor. Proje kapsamında Manisa’da erozyona karşı mücadele ve erozyon nedeniyle verimsizleşen toprakların iyileştirilmesine yönelik yöntemler geliştirilecek. Ayrıca erozyon baskısı altında bulunan 11 ayrı parselde toprakların korunması ve iyileştirilmesi için ileri yöntemler uygulanacak. Proje ortağı diğer ülkelerde kendi sınırları içerisinde benzer çalışmaları yapacak. En iyi sonuç alınan yöntemler her ülkede uygulamaya aktarılacak. Proje’de Türkiye’nin yanı sıra İspanya, İngiltere, Yunanistan, Norveç proje ortağı olarak yer alıyor. Projenin kabul olması durumunda Manisa Büyükşehir Belediyesi’ne 361 bin Euro bütçe verilecek. Proje kapsamında Manisa’da proje alanı olarak özellikle erozyon baskısı altındaki topraklar üzerindeki parseller ‘uygulama laboratuvarı’ olarak seçildi. Projenin hedefleri arasında toprağı erozyondan koruyacak ve iyileştirecek özel malzemelerin geliştirilmesi de yer alıyor.