DÜNYA - 25 Mart 2021 Perşembe 23:41

Belarus-Polonya arasındaki diplomatik kriz derinleşiyor

A
A
A
Belarus-Polonya arasındaki diplomatik kriz derinleşiyor

Belarus ile Polonya arasında baş gösteren diplomatları karşılıklı geri gönderme krizi daha da derinleşti. Belarus Polonyalılar Birliği Başkanı Andzelika Borys 15 günlük hapis cezasına çarptırılırken, Polonya ise kararı veren Belaruslu hakime Polonya'ya giriş yasağı getirdi.

Belarus ile Polonya arasında baş gösteren diplomatları karşılıklı geri gönderme krizi daha da derinleşti. Diplomatik kriz 9 Mart'ta Belarus'un Polonya'nın Brest Konsolosu Jerzy Timofiejuk'u "istenmeyen kişi" ilan etmesiyle başlamıştı. Belarus'un, Timofiejuk'u 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Polonya'nın doğusunda ikamet etmekte olan Belaruslu azınlığa mensup onlarca kişiyi öldürdükleri belirtilen "Lanetli Askerler" anma programına katıldığı gerekçesiyle sınır dışı etmesinin ardından, iki ülke karşılıklı olarak olarak 3'er diplomatı sınır dışı etmişti.

Minsk-Varşova hattında bir süredir devam eden gerilim geçtiğimiz Salı günü Belarus Polonyalılar Birliği Başkanı Andzelika Borys'in Grodno kentinde gözaltına alınmasıyla daha da tırmandı.

Borys dün çıkarıldığı mahkemede halkı nefrete teşvik ettiği gerekçesiyle 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Bugün ise Belarus Polonyalılar Birliği'nin Grodno, Lida ve Wolkowysk kentlerindeki bürolarında arama yapan Belarus polisi, Polonyalı gazeteci, aktivist Andrzej Poczobut ile Lida ve Wolkowys şubelerinin direktörleri Irena Biernacka ile Maria Tiszkowska'yı gözaltına aldı.

19 ülkeden Belarus'taki ihlalleri izleme platformu

Yaşanan gözaltıları Avrupa Birliği Konseyi toplantısında gündeme getiren Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, Belarus'taki Polonyalı azınlığın fiilen Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko rejimi tarafından rehin alındığını ifade etti. Yine aynı saatlerde Polonya Başbakanlık Ofisi Şefi Michal Dworczyk da Belarus Polonyalılar Birliği Başkanı Andzelika Borys'i tutuklayan Belaruslu hakime süresiz olarak Polonya'ya giriş yasağı getirildiğini bildirdi.

Polonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Marcin Przydacz ise, Polonya'nın da aralarında bulunduğu 19 ülkenin Belarus'ta meydana gelen insan hakları ihlallerini kayıt altına alacak “International Accountability Platform for Belarus” isimli bir platform oluşturulduğunu duyurdu. Platformda yer alan ülkeler arasında ise, Avusturya, Belçika, Çekya, Kanada, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Almanya, İzlanda, Polonya, Litvanya, Letonya, Hollanda, Norveç, Romanya, Slovakya, İsviçre, İngiltere ve ABD bulunuyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."