EKONOMİ - 12 Kasım 2021 Cuma 18:39

Bakan Varank: "Türkiye İHA’larıyla dünyadaki en önemli oyuncu"

A
A
A
Bakan Varank: "Türkiye İHA’larıyla dünyadaki en önemli oyuncu"

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, "İHA teknolojileri ile artık insanlı savaşan hava araçlarının devrini geride bırakacağız. Her alana doğru zamanda yatırım yapmamız gerekiyor. İnsansız hava araçlarında bu treni yakaladık. Türkiye otonom teknolojilerde dünyadaki en önemli oyuncu olma yolunda hızla ilerliyor" dedi.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, SAHA EXPO, 2021 Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayi Hibrit Fuarı’nı ziyaret etti. 30 ülkeden 600’ü aşkın firmanın ürünlerini sergilediği fuarda gezen Varank, savunma sanayi ürünlerini inceleyerek bilgi aldı. Bakan Varank, savunma sanayi alanında Türkiye’nin yerlileşme ve millileşme olarak önemli gelişmelere imza attığına dikkat çekti. Bakan Varank ayrıca yerli otomobil TOGG’da gelinen aşamayla ilgili de bilgi verdi.

Bakan Varank:

"SAHA EXPO savunma sanayi sektörünün gelişimine fayda sağlayacaktır"

Fuarın savunma sanayi sektörünün gelişmesine fayda sağlayacağını belirterek konuşmasına başlayan Bakan Varank, "Türkiye ve yabancı savunma sanayi alanında faaliyet gösteren firmalar son geliştirdikleri ürünleri sergiliyorlar. Bu fuar kapsamında ticari ortaklıklar da görüşülüyor. Önceki yıllarla kıyasla fuar oldukça gelişti. Küçük ve orta ölçekli işletmeleri daha fazla görüyoruz. Onların sektörde daha fazla ön plana çıkması istediğimiz bir husus. Ne kadar çok firma bu işlerle ilgilenirse ve kendi teknolojilerini geliştirirse Türkiye’de sanayinin de daha fazla gelişmesini sağlar. İlgililerin burayı ziyaret etmesini tavsiye ediyorum. Buraya gelip Türkiye’nin savunma sanayinde ne aşamaya geldiğini görebilirsiniz. Uluslararası alanda sektörde yapacağımız çok önemli işler var. SAHA EXPO ciddi bir marka, bu yolda ilerleyecek, sektörün gelişmesine de fayda sağlayacaktır" ifadelerini kullandı.

Bakan Varank:

"Türkiye İHA’larıyla dünyadaki en önemli oyuncu"

Türkiye’de kendi kendine yeten bir savunma sanayi olması için gayret gösterdiklerinin altını çizen Bakan Varank, "Her alanda yüzde 100 yerlilikten bahsedemeyiz ama kritik parçalarda dışa bağımlılıktan kurtulmak çok önemli. Bu anlamda Türkiye İHA’larıyla dünyadaki en önemli oyunculardan bir tanesi haline geldi. Şu anda en fazla ilgi gören ülke Türkiye diyebiliriz. Türkiye’nin savunma anlamında insanlı uçaklar ve helikopterler ile ilgili ihtiyaçları da var. Bunlarla ilgili sürdürdüğümüz projeler var.

Şuanda ATAK ordumuza hizmet ediyor. Yeni versiyonu ATAK 2 de geliştiriliyor. Genel maksat helikopterimiz GÖKBEY yakın zamanda kullanıma başlayacak. Ayrıca Türkiye 5’inci nesil kendi savaş uçağını geliştirmek için de gayret gösteriyor. Dünya artık insansız sistemlere gidiyor. Belki 5’inci nesil savaş uçakları son insanlı savaş uçakları olacak. Bunun karşısında insansız savaşan İHA teknolojileri ile artık insanlı savaşan hava araçlarının devrini geride bırakacağız. Her alana doğru zamanda yatırım yapmamız gerekiyor. İnsansız hava araçlarında bu treni yakaladık. İnsanlı hava araçlarında ise biraz geriden geliyoruz, bu alanda da kendimize yetebilmeyi hedefliyoruz. İnsansız sistemlerde en önemli oyuncu olmayı amaçlıyoruz. Türkiye otonom teknolojilerde dünyadaki en önemli oyuncu olma yolunda hızla ilerliyor" diye konuştu.

Bakan Varank:

"TOGG’da elde edeceğimiz başarıyla otomotiv endüstrisindeki gelişimi sürdüreceğiz"

Yerli otomobil TOGG'da gelinen aşamayla ilgili de bilgi veren Varank, "SAHA EXPO fuarına gelmeden önce Kocaeli’ndeydim. TBMM sanayi komisyonuyla beraber TOGG’u ziyaret ettik ve süreçle ilgili bilgi aldık. Türkiye’nin otomobili projesi hedeflendiği şekilde devam ediyor. Fabrikanın inşaatı son sürat devam ediyor. 2022 yılının sonunda TOGG seri üretim bandından inmiş olacak.

TOGG ziyaretimizde bütün partilerden temsilciler vardı, gelişmeleri onlarla da paylaştık. Türkiye’nin otomobili projesi Türkiye’de otomotiv endüstrisini dönüştürecek ivmeyi bize kazandıracak. Türkiye’de 2 milyon araç üretme kapasitemiz var. Dünyadaki en önemli oyunculardan bir tanesiyiz. Otomotiv endüstrisinde dünyayla rekabet edilebilir halde olmak için mutlaka elektrikli otonom araçlara da hamle yapmamız gerekiyor. TOGG’da elde edeceğimiz başarıyla otomotiv endüstrisindeki gelişimi sürdüreceğiz" dedi.

"Terörle mücadeledeki başarının arkasında savunma sanayindeki başarılar var"

Savunma sanayi sektöründeki gelişimin terörle mücadelede başarılar alınmasını sağladığını da vurgulayan Varank, "Türkiye savunma sanayi anlamında, kritik teknolojilerin geliştirilmesi anlamında kendi kendine yetiyor. Türkiye’nin şuanda terörle mücadelede elde ettiği başarıların arkasında savunma sanayinde elde ettiğimiz başarılar var. Terörle mücadelede sınır ötesinde yaptığımız operasyonları kendi araç gereçlerimizle yapabiliyoruz. Kuzey Irak’ta terör örgütü gezmeye cesaret edemiyor.

İnsansız hava araçlarımızla Türkiye’ye tehlike oluşturabilecek teröristleri sınır içi ve ötesinde takip ediyoruz, nokta atışı operasyonlar yapabiliyoruz. Türkiye’de sağlanan huzur ve güvenin gerisinde, terörle mücadelede kullandığımız savunma sanayi ürünleri var. Azerbaycan’ın 30 yıllık işgalinin sona erdirilmesinde de Türk savunma sanayinin çok önemli katkısı oldu. Sahada elde ettiğimiz başarıyı tüm dünya gördüğü için çok ciddi siparişler almaya başladık. Türkiye kendi kendine yetebilen bir ülke. Biz bu kabiliyetlerimizi ve teknolojimizi dünyaya ciddi oranda ihraç etmeye başladık. Bu da ülke ekonomimiz açısından oldukça önemli bir değer" açıklamalarında bulundu.

Bakan Varank:

Murat Ergin - Uğur Çetin

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Villaya silahlı saldırı İstanbul’da bir iş adamının villasına silahlı saldırı gerçekleştirildi, zanlılardan birinin hem ateş edip hem o anları telefonla görüntülemesi güvenlik kamerasına yansıdı. İş adamının avukatı Adem Ay, "Önce tel örgüleri demir makasla kesiyor sonra evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, ailesi, misafirleri zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Bir şahıs hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah eylemi gerçekleştiriyor. Çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi. İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yaşayan bir iş adamının villasına 7 Aralık tarihinde sabah saatlerinde iddiaya göre ailesinin, çalışanlarının ve misafirlerinin bulunduğu sırada henüz bilinmeyen bir nedenle silahlı saldırı düzenlendi. Villanın çevresindeki demir tellerin kesilerek alana girildiği belirtilirken 2 zanlının çevreye ateş açtığı anlar güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde zanlılardan birinin hem ateş edip hem de yaşananları telefonla çektiği görüldü. Saldırı sonrası Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü olayla ilgili geniş çaplı inceleme başlatırken iş adamının Avukatı Adem Ay, saldırının öncesi ve sonrasına ilişkin konuştu. "Büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldı" Olaya ilişkin konuşan Avukat Adem Ay, "Öncesinde müvekkil İzmir’de alışveriş yapmak üzere şehir merkezine ulaştı. Alışverişini gerçekleştirirken ne yazık ki aracına bir saldırı yapıldı. Bu saldırıda plaka zarar görmesi ve aracın belli başlı yerlerinde ezikler mevcut. İstanbul ilindeki Sarıyer ilçesine bağlı olan bir semtte oturmakta. Buradaki saldırı çerçevesinde malına zarar veriliyor. Kendisinin evde bulunması, çocuğu ve ailesiyle evde ikamet etmesi sebebiyle büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldığını açıkça belirtmek isteriz. Biri misafir aracı olmak üzere toplamda 2 araç zarar görüyor ve bir kurşunlama olayı olarak gerçekleşiyor" şeklinde konuştu. "Bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor" Sözlerini sürdüren Avukat Ay, "Güvenlikli bir site olmasına rağmen sitenin içerisine giren şahıslar önce tel örgüleri demir makasla kesiyor. Kestikten sonra içeri kolay bir şekilde girip, evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, orada bulunan ailesi ya da yurt dışından gelen misafirleri de zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Sarıyer Emniyet Müdürlüğü’müze de teşekkür etmek isteriz çünkü desteklerinin yanımızda olduğunu her zaman hissettik. Olay, İzmir’deki olaydan hemen hemen 1 ay sonra gerçekleşti. Hem devletimize hem emniyet güçlerimize sonsuz bir inancımız var. Kişiler, edindiğimiz bilgiye göre şu anlık yakalanmadı. Ne yazık ki 2 şahıs birlikte hareket ederek 1 şahıs yukarı doğru çıkıyor, yan komşunun bahçesinden, yukarıdan araçları hedef alıyor. Diğer şahıs ise hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor. O çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi.
Bitlis Van Gölü yüzeyinde ilginç görüntü şaşırttı Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü yüzeyinde oluşan köpüklenme ilginç görüntüler oluşturdu. Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Adabağ köyünün Van Gölü açıklarında görünen köpüklenme böyle görüntülendi. Alkali karaktere sahip olduğu için köpüklenmeye yatkın olan Van Gölü yüzeyinde oluşan kilometrelerce uzunluğundaki beyaz köpüklenme akademisyen ve fotoğraf sanatçısı Veysel Akşahin tarafından görüntülendi. Van Yüzüncü Yıl Üniversite (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip sularının kıyıya yakın yerlerde yer değiştirdiğini belirtti. Gölün altındaki karbonatça zengin suyun yüzeye doğru hareket ettiğini ifade eden Akkuş, rüzgarın etkisiyle köpürmeler oluştuğunu söyledi. Akkuş, "Van Gölü 3 bin 712 kilometre karelik yüzey alanı ile beraber ülkemizin en büyük gölü ve sahip olmuş olduğu su kalite kriterleri olaraktan özel bir ekosistem. Yani pH seviyesi 9.2’lerde, tuzluluk ise binde 21’lerde. pH seviyesinin yüksek oluşuyla beraber aynı zamanda dünyanın en büyük sodalı gölünü oluşturuyor. Alkali karaktere sahip olan Van Gölü’nün son günlerde Tatvan tarafında kıyıya yakın bölgelerinde köpüklenme olduğunu gösteren görüntüler görüyoruz. Yani adeta gölün yüzeyi kar yağmış gibi köpük öbeklerinden oluşuyor. Öncelikle alkali karakterdeki göller köpürmeye daha yatkın konumda bulunuyorlar. Özellikle rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip suları kıyıya yakın yerlerde yer değiştiriyor. Yani alttaki karbonatça zengin su yüzeye doğru hareket ediyor. Yüzey daha planktonlarca yoğun, organik madde yüzeye geliyor ve Van Gölü’nün yüzeyinde biz köpürmeler olduğunu görüyoruz. Bu tip durumları hemen kirlilikle veya olumsuz bir durumla bağdaştırmak aslında doğru değil. Bu durum aslında Van Gölü’nün bize ne kadar özel bir ekosistem olduğunu gösteriyor. Alkali karakteriyle beraber Van Gölü adeta kıyıdaki insanlara görsel bir şölen oluşturuyor. Rüzgarla beraber dalgalar ortaya çıkıyor ve su köpürmeye başlıyor. Köpüren su ana akıntı hatlarıyla beraber hepsi birden bir alana toplanıyor ve akıntı yönünde harekete başlıyor. Bu elbette ki fotoğrafçılar ya da dron çekimi yapan insanlar için bulunmaz fırsatlardan birisi. İşte bu Van Gölü’nün ne kadar özel bir ekosistem olduğunun göstergelerinden birisi" dedi. (ÖO-MSA-Y
Eskişehir Eskişehir’de ‘Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız’ başlıklı program Eskişehir’de Dünya Türk Dili Ailesi Günü anısına düzenlenen "Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız" başlıklı program, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taciser Tüfekçi Sivas Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi ve ilgi gördü. Türk dilinin tarihi derinliği, Türkoloji çalışmaları ve çağdaş dünyadaki yeri çok yönlü sunumlarla ele alındı. Programın sunuculuğunu diksiyon ve tiyatro eğitimcisi Şeker Aybala üstlendi. Etkinlikte günün anlam ve önemine ilişkin konuşmayı Anadolu Rektör Yardımcısı Erkan Erdemir yaptı. Açılış konuşmasını ise Edebiyat Fakültesi Dekanı Fuat Güllüpınar gerçekleştirdi. Program kapsamında Prof. Dr. Mehmet Mahur Tulum, Türk Dilinin ve Türkolojinin Tarihî Gelişimi üzerine kapsamlı bir sunum yaparak alanın akademik birikimini dinleyicilerle paylaştı. Ardından Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar, ‘Rusya’da Türkler ve Türkoloji’ başlıklı sunumunda, Rusya Federasyonu’nda yaşayan Türk boylarının dil, kültür ve din politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bayraktar, ‘’Rusya’da Türkçeye ve Türk kültürüne artan ilgiye dikkat çekerek Türkçenin ‘Bir Dilden Fazlası, Bir Dostluğun Dili’ olduğunu’’ söyledi. Bayraktar konuşmasında, "Türkiye ve Rusya dostluğuna Türk dili ve kültürünün derin bir katkısı söz konusu. Türkçe, Rusya’da artık yalnızca kelimelerden ibaret bir dil değil; sıcaklık, empatî ve anlayışın ifadesi haline gelmiştir. Türkçeyi her yeni öğrenen, kültürel bağların bir temsilcisidir. Bu sürecin kazananı sadece dost iki ülke değil; ortak bir kültürel geleceği inşa eden genç kuşaklardır’’ dedi. Programın son bölümünde Doç. Dr. Ferdi Bozkurt, ‘Türk Dili için bireyler olarak neler yapabiliriz?’ sorusunu merkeze alan sunumunda, ‘’Dilin korunması ve yaşatılmasının yalnızca akademik çevrelerin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğu olduğuna dikkat çekti. Günlük hayatta Türkçenin doğru, özenli ve bilinçli kullanımının önemine değindi. Özellikle sosyal medya, dijital platformlar ve kamusal alanlarda dil hassasiyetinin artırılması gerektiğini’’ ifade etti. Program; akademisyenler, öğrenciler ve davetlilerin yoğun ilgisi ve katılımıyla tamamlandı. Etkinlik sonunda katılımcılar, ‘’Türk dilinin tarihi, kültürel ve toplumsal boyutlarını farklı perspektiflerden ele alan sunumların bilgilendirici ve ufuk açıcı oldu. Benzer programlar, Türk dili ve kültürü bilincinin güçlenmesine önemli katkılar sundu. Bu yönüyle program, ortak kimlik ve medeniyet hafızasının canlı tutulmasına yönelik anlamlı bir akademik ve kültürel buluşma olarak hafızalarda yer aldı’’ dediler.