EKONOMİ - 19 Ekim 2021 Salı 11:03

Bakan Pakdemirli: 'Yeşil Kalkınma Devrimi'ni gerçekleştirmede Türkiye öncü rolü üstelenecektir'

A
A
A
Bakan Pakdemirli: 'Yeşil Kalkınma Devrimi'ni gerçekleştirmede Türkiye öncü rolü üstelenecektir'

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda açıkladığı Türkiye’nin Paris İklim Anlaşmasına taraf olmasının Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayı ile yürürlüğe girdiğini hatırlatarak, “İnşallah önümüzdeki dönem, Yeşil Kalkınma Devrimi'ni gerçekleştirmede Türkiye öncü rolü üstelenecektir” dedi.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Orman Genel Müdürlüğü binasından çevrim içi olarak 7. Sürdürülebilir Gıda Zirvesi ve Dünya Gıda Günü Buluşması’na katıldı. Sürdürülebilir tarım, gıdada döngüsellik, tedarik zinciri dayanıklılığı, bütüncül beslenme, iklim değişikliği, dönüşüm için inovasyon, gıda perakandeciliği ve tüketici davranışları konularının ele alındığı zirve, Tarım ve Orman Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası ve Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından ortak olarak düzenleniyor.

FAO Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu’nun da katıldığı zirvede konuşan Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli, yaşanan iklim olayları ve Covid-19 salgınının, temiz ve erişilebilir gıdanın, insan sağlığı açısından önemini bir kez daha ortaya koyduğunu belirterek, “Dünya nüfusunun maalesef ciddi bir bölümü yetersiz beslenme sorunu ile karşı karşıyadır. Bu nedenle gıda sistemlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için üretimden tüketime alışkanlıkların artık değişmesi gerekmektedir” dedi.

“Yeşil Kalkınma Devrimi'ni gerçekleştirmede Türkiye öncü rolü üstelenecektir”

Pakdemirli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda açıkladığı Türkiye’nin Paris İklim Anlaşmasına taraf olmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayı ile yürürlüğe girdiğini hatırlatarak, “İnşallah önümüzdeki dönem, Yeşil Kalkınma Devrimi'ni gerçekleştirmede Türkiye öncü rolü üstelenecektir” diye konuştu.

Sürdürülebilir tarım uygulamalarının geliştirilmesi ve iklim değişikliği ile mücadele açısından Avrupa Birliği’nin “Avrupa için Yeşil Mutabakat” kapsamında, sağlıklı ve çevre dostu bir gıda sistemi için çalışmalara başladıklarını dile getiren Bakan Pakdemirli, “O nedenle iklim değişikliğine yönelik daha geniş çaplı bir farkındalığın oluşmasını önemsiyoruz ve bu konuda her türlü çalışmaya ve desteğe de açık olduğumuzu özellikle vurgulamak istiyorum” ifadelerine yer verdi.

“İyi tarım üretim alanını 42 kat artışla 2,6 milyon dekara çıkardık”

Sürdürülebilir gıda üretimi ve bu süreçte iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için çiftlikten çatala kadar geçen tüm süreci takip etmek ve çevreyi koruyan üretimi yaygınlaştırmak zorunda olduklarını dile getiren Bakan Pakdemirli, şunları söyledi:

“Çiftlikten çatala her aşamaya özen göstereceğiz. Çiftlikten Çatala Stratejisi hedeflerinde de belirtildiği üzere, 2030 yılına kadar organik tarım alanlarının artırılması ve pestisit kullanımının \%50 oranında azaltılması gerekmektedir. Son 10 yılda, sağladığımız destekler ve eğitim çalışmaları sonucunda, iyi tarım üretim alanını 42 kat artışla 2,6 milyon dekara, organik tarım üretim alanını ise 2,5 kat artışla 3,9 milyon dekara çıkardık. Ayrıca iyi tarım uygulamaları ve organik tarım faaliyetinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla çok sayıda projemiz de devam ediyor.”

“Sulamaya açılan alanlardan yılda yaklaşık 60 milyar lira zirai gelir artışı sağladık"

Son 19 yılda Cumhuriyet tarihinde yapılanın iki katı fazla orana sahip olan 600 barajın hizmete alındığına dikkati çeken Bakan Pakdemirli, “Yaklaşık 20 milyon dekar alanı son 19 yılda sulamaya açarak, sulanan tarım alanını 67 milyon dekara ulaştırdık. Sulamaya açılan alanlardan; yılda yaklaşık 60 milyar lira zirai gelir artışı sağlayarak, hem üreticimize, hem de ekonomimize önemli bir gelir kazandırdık” diye konuştu.

“Su tasarrufu sağlayan yer altı barajlarımızın sayısı şu anda 43”

Son 3 yılda su alanında 41 milyar liralık yatırımla binin üzerinde tesisi hizmete aldıklarını ifade eden Bakan Pakdemirli, “Su tasarrufu sağlayan yer altı barajlarımız sayısını 2023'e kadar 150'ye ulaştırmayı hedefliyoruz. Şu anda 43'ü bitti. İnşallah yılsonunda bu sayı 50'yi bulacak” dedi.

“Son 19 yılda, üreticilerimize reel rakamlarla toplam 400 milyar lira tarımsal destek verdik”

Bakan Pakdemirli, üretimin ve üreticinin hep yanında olduklarını ve yanında olmaya devam edeceklerini belirterek, “Son 19 yılda, üreticilerimize reel rakamlarla toplam 400 milyar lira tarımsal destek verdik. Alım fiyatlarını hasat öncesi açıklayarak, hem üreticimizi ezdirmedik hem de piyasayı etkin şekilde regüle ettik. Bu politika ile hem çiftçimizi memnun ediyor, hem de üretimin devamlılığına önemli katkı sağlıyoruz” ifadelerini kullandı.

“Ülkemizde 145 firma tarafından, 211 noktada, toplam 8 milyon ton depo kapasitesi ile lisanslı depoculuk faaliyeti yürütülmektedir”

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin şu anda 4 milyon ton civarındaki depo kapasitesi ile hububatın güvenli bir şekilde depolanmasını sağladıklarını ve lisanslı depoculuk sisteminin geliştirilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığının öncülüğünde çalışmaların yapıldığını söyleyen Bakan Pakdemirli, “Ülkemizde 145 firma tarafından, 211 noktada, toplam 8 milyon ton depo kapasitesi ile lisanslı depoculuk faaliyeti yürütülmektedir. Lisanslı depoculuğa yaptığımız toplam destek yaklaşık 440 milyon liradır” diye konuştu.

Mustafa Cenik - Sadettin Aliusta
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Villaya silahlı saldırı İstanbul’da bir iş adamının villasına silahlı saldırı gerçekleştirildi, zanlılardan birinin hem ateş edip hem o anları telefonla görüntülemesi güvenlik kamerasına yansıdı. İş adamının avukatı Adem Ay, "Önce tel örgüleri demir makasla kesiyor sonra evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, ailesi, misafirleri zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Bir şahıs hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah eylemi gerçekleştiriyor. Çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi. İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yaşayan bir iş adamının villasına 7 Aralık tarihinde sabah saatlerinde iddiaya göre ailesinin, çalışanlarının ve misafirlerinin bulunduğu sırada henüz bilinmeyen bir nedenle silahlı saldırı düzenlendi. Villanın çevresindeki demir tellerin kesilerek alana girildiği belirtilirken 2 zanlının çevreye ateş açtığı anlar güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde zanlılardan birinin hem ateş edip hem de yaşananları telefonla çektiği görüldü. Saldırı sonrası Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü olayla ilgili geniş çaplı inceleme başlatırken iş adamının Avukatı Adem Ay, saldırının öncesi ve sonrasına ilişkin konuştu. "Büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldı" Olaya ilişkin konuşan Avukat Adem Ay, "Öncesinde müvekkil İzmir’de alışveriş yapmak üzere şehir merkezine ulaştı. Alışverişini gerçekleştirirken ne yazık ki aracına bir saldırı yapıldı. Bu saldırıda plaka zarar görmesi ve aracın belli başlı yerlerinde ezikler mevcut. İstanbul ilindeki Sarıyer ilçesine bağlı olan bir semtte oturmakta. Buradaki saldırı çerçevesinde malına zarar veriliyor. Kendisinin evde bulunması, çocuğu ve ailesiyle evde ikamet etmesi sebebiyle büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldığını açıkça belirtmek isteriz. Biri misafir aracı olmak üzere toplamda 2 araç zarar görüyor ve bir kurşunlama olayı olarak gerçekleşiyor" şeklinde konuştu. "Bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor" Sözlerini sürdüren Avukat Ay, "Güvenlikli bir site olmasına rağmen sitenin içerisine giren şahıslar önce tel örgüleri demir makasla kesiyor. Kestikten sonra içeri kolay bir şekilde girip, evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, orada bulunan ailesi ya da yurt dışından gelen misafirleri de zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Sarıyer Emniyet Müdürlüğü’müze de teşekkür etmek isteriz çünkü desteklerinin yanımızda olduğunu her zaman hissettik. Olay, İzmir’deki olaydan hemen hemen 1 ay sonra gerçekleşti. Hem devletimize hem emniyet güçlerimize sonsuz bir inancımız var. Kişiler, edindiğimiz bilgiye göre şu anlık yakalanmadı. Ne yazık ki 2 şahıs birlikte hareket ederek 1 şahıs yukarı doğru çıkıyor, yan komşunun bahçesinden, yukarıdan araçları hedef alıyor. Diğer şahıs ise hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor. O çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi.
Bitlis Van Gölü yüzeyinde ilginç görüntü şaşırttı Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü yüzeyinde oluşan köpüklenme ilginç görüntüler oluşturdu. Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Adabağ köyünün Van Gölü açıklarında görünen köpüklenme böyle görüntülendi. Alkali karaktere sahip olduğu için köpüklenmeye yatkın olan Van Gölü yüzeyinde oluşan kilometrelerce uzunluğundaki beyaz köpüklenme akademisyen ve fotoğraf sanatçısı Veysel Akşahin tarafından görüntülendi. Van Yüzüncü Yıl Üniversite (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip sularının kıyıya yakın yerlerde yer değiştirdiğini belirtti. Gölün altındaki karbonatça zengin suyun yüzeye doğru hareket ettiğini ifade eden Akkuş, rüzgarın etkisiyle köpürmeler oluştuğunu söyledi. Akkuş, "Van Gölü 3 bin 712 kilometre karelik yüzey alanı ile beraber ülkemizin en büyük gölü ve sahip olmuş olduğu su kalite kriterleri olaraktan özel bir ekosistem. Yani pH seviyesi 9.2’lerde, tuzluluk ise binde 21’lerde. pH seviyesinin yüksek oluşuyla beraber aynı zamanda dünyanın en büyük sodalı gölünü oluşturuyor. Alkali karaktere sahip olan Van Gölü’nün son günlerde Tatvan tarafında kıyıya yakın bölgelerinde köpüklenme olduğunu gösteren görüntüler görüyoruz. Yani adeta gölün yüzeyi kar yağmış gibi köpük öbeklerinden oluşuyor. Öncelikle alkali karakterdeki göller köpürmeye daha yatkın konumda bulunuyorlar. Özellikle rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip suları kıyıya yakın yerlerde yer değiştiriyor. Yani alttaki karbonatça zengin su yüzeye doğru hareket ediyor. Yüzey daha planktonlarca yoğun, organik madde yüzeye geliyor ve Van Gölü’nün yüzeyinde biz köpürmeler olduğunu görüyoruz. Bu tip durumları hemen kirlilikle veya olumsuz bir durumla bağdaştırmak aslında doğru değil. Bu durum aslında Van Gölü’nün bize ne kadar özel bir ekosistem olduğunu gösteriyor. Alkali karakteriyle beraber Van Gölü adeta kıyıdaki insanlara görsel bir şölen oluşturuyor. Rüzgarla beraber dalgalar ortaya çıkıyor ve su köpürmeye başlıyor. Köpüren su ana akıntı hatlarıyla beraber hepsi birden bir alana toplanıyor ve akıntı yönünde harekete başlıyor. Bu elbette ki fotoğrafçılar ya da dron çekimi yapan insanlar için bulunmaz fırsatlardan birisi. İşte bu Van Gölü’nün ne kadar özel bir ekosistem olduğunun göstergelerinden birisi" dedi. (ÖO-MSA-Y
Eskişehir Eskişehir’de ‘Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız’ başlıklı program Eskişehir’de Dünya Türk Dili Ailesi Günü anısına düzenlenen "Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız" başlıklı program, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taciser Tüfekçi Sivas Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi ve ilgi gördü. Türk dilinin tarihi derinliği, Türkoloji çalışmaları ve çağdaş dünyadaki yeri çok yönlü sunumlarla ele alındı. Programın sunuculuğunu diksiyon ve tiyatro eğitimcisi Şeker Aybala üstlendi. Etkinlikte günün anlam ve önemine ilişkin konuşmayı Anadolu Rektör Yardımcısı Erkan Erdemir yaptı. Açılış konuşmasını ise Edebiyat Fakültesi Dekanı Fuat Güllüpınar gerçekleştirdi. Program kapsamında Prof. Dr. Mehmet Mahur Tulum, Türk Dilinin ve Türkolojinin Tarihî Gelişimi üzerine kapsamlı bir sunum yaparak alanın akademik birikimini dinleyicilerle paylaştı. Ardından Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar, ‘Rusya’da Türkler ve Türkoloji’ başlıklı sunumunda, Rusya Federasyonu’nda yaşayan Türk boylarının dil, kültür ve din politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bayraktar, ‘’Rusya’da Türkçeye ve Türk kültürüne artan ilgiye dikkat çekerek Türkçenin ‘Bir Dilden Fazlası, Bir Dostluğun Dili’ olduğunu’’ söyledi. Bayraktar konuşmasında, "Türkiye ve Rusya dostluğuna Türk dili ve kültürünün derin bir katkısı söz konusu. Türkçe, Rusya’da artık yalnızca kelimelerden ibaret bir dil değil; sıcaklık, empatî ve anlayışın ifadesi haline gelmiştir. Türkçeyi her yeni öğrenen, kültürel bağların bir temsilcisidir. Bu sürecin kazananı sadece dost iki ülke değil; ortak bir kültürel geleceği inşa eden genç kuşaklardır’’ dedi. Programın son bölümünde Doç. Dr. Ferdi Bozkurt, ‘Türk Dili için bireyler olarak neler yapabiliriz?’ sorusunu merkeze alan sunumunda, ‘’Dilin korunması ve yaşatılmasının yalnızca akademik çevrelerin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğu olduğuna dikkat çekti. Günlük hayatta Türkçenin doğru, özenli ve bilinçli kullanımının önemine değindi. Özellikle sosyal medya, dijital platformlar ve kamusal alanlarda dil hassasiyetinin artırılması gerektiğini’’ ifade etti. Program; akademisyenler, öğrenciler ve davetlilerin yoğun ilgisi ve katılımıyla tamamlandı. Etkinlik sonunda katılımcılar, ‘’Türk dilinin tarihi, kültürel ve toplumsal boyutlarını farklı perspektiflerden ele alan sunumların bilgilendirici ve ufuk açıcı oldu. Benzer programlar, Türk dili ve kültürü bilincinin güçlenmesine önemli katkılar sundu. Bu yönüyle program, ortak kimlik ve medeniyet hafızasının canlı tutulmasına yönelik anlamlı bir akademik ve kültürel buluşma olarak hafızalarda yer aldı’’ dediler.