POLİTİKA - 10 Mart 2023 Cuma 19:40

Bakan Kurum II. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantısında alınan kararları açıkladı

A
A
A
Bakan Kurum II. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantısında alınan kararları açıkladı

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Gaziantep’te düzenlenen II. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantısı sonrası alınan kararları ve yapılacak çalışmaları açıkladı. Şehirlerin yeniden ihya ve inşası için faaliyet alanları belirlenen 13 kurul oluşturduklarını belirten Bakan Kurum, daha önceki afetlerde olduğu gibi bu afette de milletin yanında olmaya devam edeceklerini söyledi.

II. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantısı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum başkanlığında bilim adamları, akademisyenler, inşaat mühendisleri, jeolog, sosyolog, mimar, kentsel dönüşüm, atık yönetimi, iklim ve iletişim uzmanlarının katılımıyla Gaziantep Afet Koordinasyon İl Müdürlüğü’nde yapıldı. Türkiye'de şehirlerin afetlere daha hazırlıklı ve dirençli hale getirilmesi için yapılan II. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantısının ardından alınan kararlar ile atılacak adımları Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum açıkladı.

“Şehirlerimizin yeniden ihyası, ayağa kaldırılması, korunması ve geleceğe taşınması için toplandık”

Toplantının ardından basın açıklaması yapan Bakan Kurum, “Sözlerimin hemen başında Kahramanmaraş merkezli meydana gelen asrın felaketinde hayatını kaybeden 46 bin 104 kardeşimize Allah’tan rahmet, aziz milletimize başsağlığı diliyorum. ‘Yeni acılar yaşanmasın’ diyerek Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın aziz milletimize ilan ettiği Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli çerçevesinde afetin derin yaralar açtığı şehirlerimizden biri olan Gaziantep’imizdeyiz. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı toplantımızın ilkini geçtiğimiz hafta İstanbul’umuzda gerçekleştirmiştik. Bugün de şehirlerimizin yeniden ihyası, ayağa kaldırılması, korunması ve geleceğe taşınması adına önemli sonuçlara vesile olacağına inandığımız toplantımızın ikincisini Gaziantep’imizde yaptık. İstişarelerde bulunduk, çok önemli kararlar aldık, buradaki hocalarımızın uzmanlık alanlarına göre 13 kurulumuzun üyelerini hep birlikte belirledik” dedi.

“Depremin ilk anından itibaren devletimiz sahada, milletimizin yanında”

Yaşanan felaketin 11 ilde 14 milyon insanı doğrudan etkilediğini ifaden eden Bakan Kurum, “Asrın felaketi 11 ilimizi, 14 milyon insanımızı doğrudan etkiledi. Depremin ilk anından itibaren devletimiz sahada, milletimizin yanında. Arama kurtarma çalışmalarından insani yardım çalışmalarına, sağlık çalışmalarından tahliye süreçlerine kadar vatandaşlarımızın her türlü ihtiyacına karşılık verdik, vermeye de devam ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bölgeye koordinatör Bakanlarımız yönlendirildi. Valilerimiz görevlendirildi. AFAD’ımızın koordinasyonunda bir seferberlik anlayışıyla tüm kurumlarımızla çalışmalarımızı yürüttük, yürütmeye devam ediyoruz. Gece gündüz demeden arama kurtarma, ilk yardım, giyim, barınma, çadır, yiyecek yardımlarını kardeşlerimize ulaştırdık. Arama kurtarmanın yanında insani yardım, sağlık hizmetleri ve eş zamanlı olarak hasar tespit çalışmalarına başladık. Gerek prefabrik, çelik, konteyner gerekse yığma malzemelerden oluşan konteyner kentlerimizin kurulumunu da tüm illerimizde yürütüyoruz. Yine AFAD koordinasyonumuzda tüm illerimizde eş zamanlı olarak enkaz kaldırma çalışmalarımız devam ediyor. Deprem bölgesinde tüm çevresel tedbirleri alarak çıkan malzemelerin tamamını geri dönüştürerek ekonomimize kazandırıyoruz. Bununla beraber bilimin ışığında kadim şehirlerimizin yeniden ihya ve inşa süreçlerini başlattık. Bu noktada çalışmalarımızın her aşamasını bilim insanlarımızın katkılarıyla yürütüyoruz” ifadelerini kullandı.

“821 bin 302 bağımsız bölüm olan 279 bin 632 bina yıkık, acil yıkılacak, ağır ve orta hasarlı”

Afetin ardından hasar tespit, fay hattı tespit, fay kırıkları tespit ve kalıcı konut çalışmalarının devam ettiğini de aktaran Bakan Kurum, “Hasar yoğunluğuna bakıyoruz. Mikro bölgeleme çalışmalarıyla, jeolojik etütlerle sağlam zeminleri tespit ediyoruz. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğümüz ve Enerji Bakanlığımız ile birlikte yürüttüğümüz çalışmalarla fay hatlarını, fay kırıklarını tespit ediyor; sıvılaşma haritasını çıkararak bu verileri dijital ortama aktarıyoruz. Yine binaların yıkım sebeplerini de bu veri bankamıza işliyoruz. Yine hasar tespit çalışmalarını Bakanlığımızın 7 bin 300 uzman personeliyle tamamen bilimsel esaslara göre sürdürüyoruz. Deprem bölgesindeki illerimizde 5 milyon 4 bin 875 bağımsız bölümden oluşan 1 milyon 706 bin 589 binada inceleme yaptık. Bunlardan içerisinde 821 bin 302 bağımsız bölüm olan 279 bin 632 binanın yıkık, acil yıkılacak, ağır ve orta hasarlı olduğunu tespit ettik” dedi.

“Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman, Osmaniye ve Kilis'te hasar tespiti tamamlandı”

Deprem bölgesindeki bazı illerde hasar tespit çalışmalarının tamamlandığını, kalan illerde ise yüzde 90 seviyelerine ulaşıldığını söyleyen Bakan Kurum, “Şu an itibarıyla Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman, Osmaniye ve Kilis olmak üzere 5 ilimizde hasar tespit çalışmalarımızı tamamladık. Diğer illerimizde de yüzde 90 seviyelerindeyiz. İnşallah birkaç gün içerisinde bu illerimizdeki hasar tespit çalışmalarımızı da tamamlayacağız” ifadelerine yer verdi.

"Yıkılan binaların yüzde 96.7’si 99 öncesi inşa edilen yapılar"

Yıkılan binaların yüzde 96.7’sinin 1999 öncesi yapılan binalar olduğunun belirlendiğini açıklayan Kurum, “Tabii hasar tespitlere baktığımızda yıkılan binaların yüzde 96.7’sinin 99 öncesi inşa edilen yapılar olduğunu görüyoruz. 2002’de yapılan yönetmelikteki güncellemeler ve yapı denetim sistemindeki düzenlemeler çerçevesinde yıkılan binaların sadece yüzde 3.3’ünün 99 sonrasında inşa edildiğini belirledik. Yapı denetime tabi tutulmayan, fay hatlarına yakın mesafede olan, zemindeki sıvılaşma dikkate alınmadan inşa edilen yapıların ne yazık ki bu depremde yıkıldığına şahit olduk. Bu anlamda bir daha böylesi acılar yaşanmasın diye ülkemizin akademik birikimini, hocalarımızın katkılarıyla seferber etmiş durumdayız” şeklinde konuştu.

“Amacımız şehirlerimizi tarihiyle, kültürüyle, demografisiyle, sanayisiyle, altyapısıyla bir bütün olarak ayağa kaldırmak”

Depremlerin ardından şehirlerin yeniden ihyası ve inşası için hemen çalışmalara başlandığını ifade eden Bakan Kurum, “Kahramanmaraş depremlerinin ilk anından itibaren yürüttüğümüz çalışmalarda üniversitelerimizden siz kıymetli hocalarımızın; bilgisinden, birikiminden, tecrübesinden devletimiz ve milletimiz için istifade ettik. Bundan sonra da şehirlerimizin yeniden ihya ve inşası için yürüteceğimiz tüm çalışmalarda aynı anlayışla hareket ediyoruz. Amacımız; şehirlerimizi tarihiyle, kültürüyle, demografisiyle, sanayisiyle, altyapısıyla bir bütün olarak ayağa kaldırmaktır. Gayemiz 11 ilimizi yeniden inşa ederken başta deprem olmak üzere coğrafyamızın ve iklim krizinin sebep olabileceği sel, yangın gibi bütün afetlere karşı şehirlerimizi daha dirençli hale getirmektir. Şehirlerimizin özgün kimliklerini koruyup onları dirençli hale getirmenin yolu da hiç şüphesiz bilim insanlarımızın destekleriyle, sahadaki çalışmalarıyla mümkündür. Bugüne kadar olduğu gibi 11 ilimiz için, 81 şehrimizin tamamı için bilim insanlarımızla birlikte hareket etmenin gayreti içerisinde oluyoruz” dedi.

“Şehirlerin yeniden ihya ve inşası için faaliyet alanları belirlenen kurullar oluşturduk”

Şehirlerin yeniden ihya ve inşası için faaliyet alanları belirlenen kurullar oluşturduklarını duyuran Bakan Murat Kurum, ”Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli çerçevesinde ilk toplantımızda şehirlerimizi afetlere karşı dirençli hale getirmek için belirlenecek esasları hazırlamak üzere alt komisyonlarımızın kurulmasını kararlaştırmıştık. Bugün de kıymetli hocalarımızla istişare ettik, çok önemli kararlar aldık, faaliyet alanlarını belirlediğimiz kurullarımızı hep birlikte oluşturduk. Ben bu anlamda kurullarımızdan, çalışma alanları ve gerekçelerinden şöyle kısaca bahsetmek istiyorum. Her bir kurulumuzu oluştururken afet yönetim sürecini bir bütün olarak ele almaya gayret ettik. Kurullarımızın görev alanlarını, risk yönetimi ve kriz yönetimi aşamalarını dikkate alarak belirledik. Bu kurullarımızda jeolojiden jeofiziğe, şehir bölge planlamadan inşaat mühendisliğine, mimarlıktan tarihe, hukuktan sosyolojiye, iktisattan afet yönetimine kadar birçok alanda bilim insanlarımız, hocalarımız yer almaktadır. Bu kurullarımız, devletimizin tüm kademelerinde görev yapan bürokratlarımız ve hocalarımızla beraber ülkemizin afetlerle mücadele konusunda izleyeceği yol haritasını oluşturacak. Artık her bir kurulumuz sahada bizzat çalışmalarını yürüterek 11 ilimiz başta olmak üzere 81 şehrimizin tamamında dirençli şehirler çalışmamıza katkı sağlayacak" dedi.

Yeniden ihya ve inşa için 13 kurul oluşturuldu

Toplantıda oluşturulan kurulları ve çalışma alanlarını açıklayan Bakan Kurum, “Şimdi müsaadenizle gerek 11 ilimizi gerekse tüm şehirlerimizi afetlere karşı dirençli hale getirecek her bir kurulumuz hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum. 1. Destek Hizmetleri ve Sosyal Politikalar Kurulu: Afetler meydana geldikten sonra yürütülmesi gereken en önemli hizmetlerin başında hiç şüphesiz arama-kurtarma, ilk yardım, gıda ve geçici barınma hizmetleri gelmektedir. Bu süreç afet yönetimi açısından oldukça kritiktir. Büyük bir iş birliği ve koordinasyon gerektirir. Böylece bu kurulumuz AFAD’ımızla birlikte afetlere müdahale kapasitemizi geliştirme konusunda önemli bir rol üstlenecek. 2. Deprem ve Yer Bilimleri Kurulu: Bu kurulumuz aktif fay hatları üzerinde yer alan ülkemizin yer bilimleri açısından incelenmesini, yerleşime uygun olup olmadığının tespitini, zeminin depremlere karşı sağlam, güvenli ve hazırlıklı olup olmadığını belirleyecek. 3. Hasar Tespit Kurulu: Ülkemizdeki tüm yapı stoğunun afetlere karşı dayanıklı olup olmadığının tespitini, afetin meydana geldiği bölgelerdeki hasar tespit çalışmalarının risk yönetim sürecine uygun bir şekilde yürütülmesi konusundaki stratejileri belirleyecek. 4. Enkaz ve Atık Yönetimi Kurulu: Afet sonrasında başta yıkıntı atıkları olmak üzere çok sayıda atık türü ortaya çıkmaktadır. Bu atıkların insan ve çevre sağlığına zarar vermeyecek şekilde imha edilmesi ve geri dönüşüme tabi tutulması konusunda çalışmalar yürütecek. 5. Şehirleri İnşa ve İhya Kurulu: Afetle birlikte şehirlerimizde meydana gelen tahribatı giderecek, TOKİ’mizle geçici ve kalıcı konutlar yapacak, şehirlerimizin yeniden inşası için gerekli olan bilimsel çalışmaları yürütecek. 6. Kentsel ve Kırsal Dönüşüm Kurulu: Dirençli şehirlerin inşası yolunda kentsel dönüşüm stratejilerini her şehrin kendi kimliğine göre belirleyerek; şehirlerin özgün kimliklerini koruyacak çalışmalar yapacak. 7. Mekânsal Planlama Kurulu: Afetlere duyarlı planlama yaklaşımlarının geliştirilmesine, yeni şehircilik çalışmalarında planlama sürecinin bir bütün olarak değerlendirilmesine, Türkiye Mekânsal Stratejik Planı çalışmalarına katkı sağlayacak. 8. Yeni Yapı Teknolojileri Kurulu: Afet riskli bölgelerdeki konutlar başta olmak üzere tüm yapıların yeni yapı teknolojileri ışığında sağlam ve güvenli bir şekilde inşa edilmesini sağlayacak. 9. Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Akıllı Şehirler Kurulu: Depremden zarar gören illerimizin yeniden inşa ve ihya sürecinde teknolojinin bütün imkanlarını dijital ortamda sahaya yansıtacak, şehirlerimizde akıllı teknolojilerin daha etkin kullanılmasını sağlayacak. 10. İklim Dostu Yeşil Dönüşüm Kurulu: Afet bölgesindeki yeni şehircilik çalışmalarımızı iklim dostu yeşil dönüşüm vizyonu çerçevesinde hayata geçirecek, bütün şehirlerimizi iklim krizine karşı dirençli hale getirecek. 11. Kentsel ve Kırsal Altyapı Kurulu: Deprem bölgesinde ulaşımdan kanalizasyona, içme suyundan enerjiye kadar tüm altyapı çalışmalarını tamamlayacak. Bunun yanı sıra tüm yerleşim yerlerimizin altyapısını afetlere dirençli hale getirecek. 12. Tarihi ve Kültürel Miras Kurulu: Afet sonrasında kadim şehircilik geleneklerimizi temsil eden, istiklal mücadelemizin öncü şehirleri başta olmak üzere sahip olduğumuz tarihi ve kültürel zenginlikleri ecdadımızın aziz hatırasına sadık kalarak ihya edecek, şehirlerimizi kendi değerleriyle ayağa kaldıracak. 13. Kriz Yönetimi ve İletişim Kurulu: Afet sürecinde kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini, etkin iletişim kanallarının kurulmasını, kriz yönetim sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesini sağlayacaktır. Tüm kurullarımızın yapacakları çalışmalar hayırlı, uğurlu olsun” diye konuştu.

"Daha önceki afetlerde olduğu gibi bu afette de devlet olarak milletin yanında olmaya devam edeceğiz"

Bakan Kurum, konuşmasının son kısmında Türkiye’nin bir afet ülkesi olduğunun unutulmaması gerektiğini belirterek, daha önceki afetlerde olduğu gibi bu afette de devlet olarak milletin yanında olmaya devam edeceklerini aktardı. Bakan Kurum, “Türkiye bir afet ülkesidir. Bugün ülkemiz aktif fay hatları üzerinde bulunuyor. Bu yüzden depremi her zaman bir milli güvenlik meselesi olarak gördük. Elâzığ, Malatya, İzmir ve en son Kahramanmaraş merkezli yaşadığımız depremlerde bunu bir kez daha gördük. Yine iklim krizinin olumsuz sonuçlarıyla her geçen gün daha fazla yüzleşmek zorunda kalıyoruz. İşte Marmara Denizindeki müsilaj, Sinop, Kastamonu ve Bartın’daki sel felaketleri, Antalya ve Muğla’da meydana gelen yangınlar. Hiç şüphesiz biz ülkemizin taşıdığı deprem ve afet risklerini biliyoruz. Bu doğrultuda tüm tedbirlerimizi bilimin ışığında hayata geçiriyor, çalışmalarımızı bu çerçevede yürütüyoruz. Cumhurbaşkanımızın 2012 yılında ‘Bedeli ne olursa olsun’ diyerek başlattığı kentsel dönüşüm çalışmalarıyla birlikte bugüne kadar 3.3 milyon konutumuzun dönüşümünü yerinde, gönüllü ve hızlı bir şekilde gerçekleştirdik. TOKİ’miz eliyle 1.2 milyon güvenli konut üreterek ülkemizin sağlıklı yapı stoğunu güçlendirdik. Bu çalışmalarla, etkin yapı denetim sistemiyle, deprem yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle birlikte 6.6 milyon ev ve iş yerinin denetimini tamamladık. Böylece nüfusumuzun yüzde 65’ini güvenli yaşam alanlarına kavuşturduk. Yine Elâzığ, İzmir depremlerinde; Kastamonu, Sinop ve Bartın’daki sellerde, Antalya ve Muğla’daki yangınlarda vatandaşlarımızın yanında olduk. 45 bini aşkın afet konutumuzu ve köy evimizi sağlam ve afetlere dirençli bir şekilde inşa ederek afetzede vatandaşlarımıza teslim ettik. Yine afetten etkilenen 11 ilimizde bugüne kadar inşa ettiğimiz 133 bin 759 TOKİ konutlarımızın hiçbiri yıkılmadı. Biz bütün bu çalışmalarımızı bilimden aldığımız güçle, bilim insanlarımızın katkılarıyla gerçekleştirdik. İşte bugün de aynı hassasiyetle, aynı anlayışla hocalarımızla beraber yol yürüyoruz. İnşallah çalışma kurullarından çıkan sonuçları adım adım sahada uygulayacağız. Şehirlerimizi ihya edecek, afetlere karşı dirençli hale getireceğiz. Evlatlarımıza, çocuklarımıza, yavrularımıza güvenli ve kimlikli şehirleri miras bırakacağız. Ben bu anlamda bu uzun soluklu süreçte bizlerden, şehirlerimizden katkılarını esirgemeyen hocalarımıza şükranlarımı sunuyor, kurullarımızın hayırlı olmasını diliyor, bilim insanlarımıza çalışmalarında başarılar diliyorum” diye konuştu.

Said Vakkas Yağcı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Cumhurbaşkanı Erdoğan: "İnsanlığın tüm kurumlarıyla kan kaybettiği dönemdeyiz" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Havalimanı’nda 4. Uluslararası STK Fuarı’nda açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnsanlığın neredeyse tüm kurumlarıyla, tüm organlarıyla, tüm hücreleriyle kan kaybettiği bir dönemden geçiyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında çıkardığı tutuklama kararını desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen 4. Uluslararası STK Fuarı’na katıldı. Burada konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İslam dünyasında ortak bir tavrın oluşması, Müslümanların Filistin davasında yekvücut olarak hareket etmesi için yoğun gayret gösteriyoruz. Filistin devletinin tanınması için uluslararası arenada tüm imkanlarımızı seferber etmiş durumdayız. Şahsımız aleyhinde yürütülen onca kampanyaya, Siyonist lobi ve İsrail destekçilerinden gelen onca baskıya rağmen duruşumuzu asla bozmadık. İsrail’in Filistin’deki soykırımını durdurmak için zorlayıcı tedbirlerin bir an önce alınmasına yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu vesileyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında çıkardığı tutuklama kararını desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz” açıklamasında bulundu. Fuarda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği ve Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı tarafından düzenlenen 4. Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Fuarı’nın hayırlara vesile olmasını, başarılı geçmesini, birliğe, dirliğe kapı aralamasını Rabb’imden niyaz ediyorum. Afrika’dan, Asya’dan, Orta Doğu’dan, batı ülkelerinden ve Türkiye’nin farklı şehirlerinden hepsi birbirinden kıymetli çalışmalar ifa eden 150 sivil toplum kuruluşumuzu fuara katılımları ve katkıları için tebrik ediyorum. Bu güzel etkinliğin aramızdaki kardeşliği, beraberliği, dayanışmayı, ittifak ve ittihadı güçlendirmesini temenni ediyorum. Vahdet ve uhuvvet ruhunun zirve yaptığı sivil toplum camiasında atan vicdanlı yüreklerin birbirine daha da ısındığı bu organizasyonu tertipleyen kuruluşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Fuara iştirak eden ve yeryüzünün farklı köşelerinde birçok alanda kritik faaliyetler yürüten sivil toplum kuruluşlarımıza Mevla’dan üstün başarılar diliyorum. Burada icra edilen panellerin, atölyelerin, sergilerin ve diğer birçok faaliyetin aramızdaki dostluk ve iş birliğini tahkim etmesini, dayanışma ruhumuzu perçinlemesini ümit ediyor, bu niyazımızın adım adım gerçekleştiğini görmekten memnuniyet duyduğumu burada şükranla ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı. İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliğinin eğitim, gençlik, insani yardım, aile ve insan hakları gibi alanlarda yürüttüğü çalışmaları takdirle takip ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birliğimizin, İslam coğrafyasının dört bir yanındaki 354 üye kuruluşuyla beraber 20 yıldır sürdürdüğü faaliyetlerin çıtasını her geçen yıl daha yükseğe çıkardığını görüyorum. Aynı şekilde bünyesindeki 160’tan fazla kuruluşla ülkemizin sivil toplum kapasitesine önemli katkılar yapan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı da başarılarına her gün bir yenisini ilave ediyor. Samimi, gayretli ve bereketli hizmetleriyle tüm dünyaya örnek olma yolunda emin adımlarla ilerleyen her iki kuruluşumuzun yöneticilerini tebrik ediyor, Mevla’m yollarını açık etsin, işlerini kolaylaştırsın diyorum” dedi. "Vahşetin gündeme gelmemesi için İsrail lehine tam anlamıyla bir karartma uygulanıyor" İnsanlığın neredeyse tüm kurumlarıyla, tüm organlarıyla, tüm hücreleriyle kan kaybettiği bir dönemden geçtiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası sistemin imtiyazlı aktörleri kendi çıkarları uğruna İslam coğrafyası başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerini savaş, çatışma ve istikrarsızlık girdabına sürüklüyor. Dünya bilhassa İslam alemi zorlu bir sınavdan, kapsamlı bir kuşatmadan, sinsice hazırlanmış planların ateş çemberinden geçiriyor. Bakınız, hemen yanı başımızdaki Filistin’de 14 aydır mazlumlar, masumlar, çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve siviller acımasızca katlediliyor. Küresel yönetişim mekanizmaları, uluslararası örgütler ve uluslararası medya Filistin’de, Lübnan’da ve daha pek çok bölgede işlenen insanlık suçlarını görmezden geliyor. Vahşetin gündeme gelmemesi için İsrail lehine tam anlamıyla bir karartma uygulanıyor. Demokrasi ve insan hakları nutukları çeken kimi ülkeler bu alçak katliamları ve soykırımı durdurmaya çalışmak yerine İsrail’e verdikleri destekle adeta zulmü körüklüyorlar. Bu durumdan cesaret alan Siyonist katiller ise vahşet ve barbarlıklarına her geçen gün bir yenisini ekliyor. Pervasızlıkta çıtayı sürekli yükseltiyor” şeklinde konuştu. "Filistin’i yeniden özgürleştirmeyi Rabb’im bizlere nasip eylesin" İsrail’in Gazze’ye saldırıları başladığı günden bu yana 400 gün geçtiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada kalbim parçalanarak bazı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum. İsrail’in Gazze’ye saldırıları başlayalı 400 günden fazla zaman geçti. Yüzde 70’i kadın ve çocuk olmak üzere 50 bine yakın Filistinli kardeşimiz şehit düştü. 700 binden fazla kardeşimiz yaralandı. 1,9 milyon insan evini, doğup büyüdüğü toprakları terk etmek zorunda kaldı. Filistin’de şehit olanların ve yaralananların kanı sadece katillerinin değil, onlara engel olmayanların da üzerlerine sıçramıştır. Gazze’de 160 bin binayı yıkıp 436 bin yapıya ağır hasar veren saldırıların gerisindeki sinsi amaç her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Daracık bir alana hapsedilen 2 milyondan fazla Filistinli bir yandan zor şartlar altında hayata tutunmaya çalışırken diğer yandan açlığa, susuzluğa ve ilaçsızlığa karşı verdiği çetin mücadeleyi sebatla sürdürüyor. Mevla Filistin’de, Lübnan’da, dünyanın dört bir yanında zulme ve zalime göğüs geren tüm kardeşlerimizin yardımcısı olsun diyorum. Rabb’imden başta kardeşim İsmail Heniyye olmak üzere tüm şehitlerimize rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Filistin’in cesur evlatlarını, vatan sevdalısı kahraman çocuklarını burada tekrar saygıyla selamlıyor, Rabb’im cümlesini muzaffer eylesin diyorum. 1967 sınırları temelinde bağımsız, egemen ve başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kuruluşunu görmeyi, Filistin’i yeniden inşa ve ihya etmeyi, Filistin’i yeniden özgürleştirmeyi Rabb’im bizlere nasip eylesin diyorum. Diğer yandan Kudüs’ün mahremiyetine uygun şekilde uluslararası bir güvenlik şemsiyesi altına alınması yolundaki çabalarımızı sürdüreceğimizi de bir kez daha belirtmek istiyorum” diye konuştu. “Müslümanlar olarak yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızdan da mesulüz” Bizler Müslümanlar olarak yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızdan da mesulüz diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabbimiz Ali İmran suresinde hep birlikte ‘Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp, bölünmeyin’ buyuruyor. Bizler Müslümanlar olarak yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızdan da mesulüz. Böylesine zorlu bir ortamda İslam alemi olarak fikir ayrılıklarını bir kenara bırakıp ortak bir tavır almamız, yekvücut hareket etmemiz gerekiyor. Şurası bir gerçek; vahdet olmadan rahmet olmaz. Yürekler toplu vurmadıkça müstevliler ve müstekbirler karşısında başarılı olunmaz, olunamaz. Filistinli ve Lübnanlı kardeşlerimize, Sudan’da, Yemen’de ve daha pek çok ülkede masumlara ve mazlumlara ancak bu şekilde yardımcı olabiliriz. Resul-i Kibriya Efendimiz aleyhissalatu vesselam bakınız bize neyi emrediyor. ‘Bir kötülük gördüğünüz zaman onu elinizle düzeltin. Elinizle düzeltemezseniz dilinizle düzeltin. Dilinizle de düzeltemezseniz kalbinizle buğzedin ki bu imanın en zayıf derecesidir’. Evet, bu hadis-i şerife uygun şekilde imkanlarımız, araçlarımız ve kabiliyetlerimiz ölçüsünde zulmün, zalimin, kötünün ve kötülüğün karşısında durmamız icap ediyor” dedi. “Sivil toplum kuruluşlarımıza çok önemli işler düşüyor” İslam coğrafyasında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarımızın da bu çerçevede çok önemli işler düştüğünü kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Farklı alanlarda, farklı araçlarla çalışmalar yürüten STK’larımızın her şeyden evvel kapasitelerini artırmaları, icra mekanizmalarını güçlendirmeleri, birbirleri arasındaki uyumu artırmaları şarttır. STK’larımızın, gençlerimiz başta olmak üzere toplumun muhtelif kesimlerini kuşatacak, onları sivil toplum faaliyetlerine dahil edecek uygulamalarına geçmişte hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyuyoruz. Etki alanı geniş, birlik ve beraberlik içinde hareket eden, sürdürülebilir kalkınmaya katkı veren sivil toplum kuruluşları küresel barış ve adaletin tesisinde hayati katkılar yapacaktır. Her platformda dile getirdiğimiz, altını ısrarla çizdiğimiz daha adil bir dünya tasavvurumuzun hayata geçirilmesinde dünyanın dört bir yanında çalışan STK’larımızın gayretleri mühim bir yer tutacak. Şu gerçeği inanıyorum ki sizler de farkındasınız; insanlık büyük bir değişim ve dönüşümün sancılarıyla kıvranırken pek çok konuda yeni risklerle, yozlaşma ve yaratılışa aykırı dayatmalarla da baş etmek zorundadır” ifadelerini kullandı. “Aile yapısı hırpalanmış, örselenmiş, çürütülmüş bir toplumun ayakta kalması mümkün değildir” Hiç şüphesiz bu çerçevede en büyük çürüme ve yok oluş aile kurumunu hedef almış durumda olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizin de takip ettiği gibi aile mefhumumuz, toplumsal yapımız, örfümüz, değerlerimiz ve kutsallarımız küresel düzeyde bilinçli ve çok yönlü bir saldırı altındadır. Sapkın akımları, özendirici yayınlar, reklamlar, moda adı altında yürütülen dayatmalar topluma rol model olması gereken aktörler aracılığıyla zihinlere nakşedilen aşağılık fikirler her tarafımızı kuşatmış durumdadır. Cinsel sapkınlıkların bir insan hakkı ve tercihi olarak sunulmasının gerisindeki sinsi amacı gayet iyi biliyoruz. Aileyi gereksiz bir yük, taşıması zor bir sorumluluk ve insanın hayatını kısıtlayan bir fotoğraf olarak göstermeye çalışanların amacı bireyi ifsat ederek tüm toplumu çökertmektir. Tarihen ve itikaden sabittir ki aile yapısı hırpalanmış, örselenmiş, çürütülmüş bir toplumun ayakta kalması mümkün değildir. STK’ların da bindikleri dal, kendilerini ayakta tutan sütun toplum olduğuna göre toplumun temeli olan ailenin korunması öncelikli hedefleri olmalıdır. İç cephemizi tahkim ve takviye etmek, çocuklarımız ve gençlerimize daha güvenli, daha vicdanlı, daha adil bir dünyayı miras bırakmak istiyorsak hep birlikte elimizi taşın altına koymalıyız. Bunu da çok geç olmadan hemen yapmalıyız” diye konuştu. Günümüz dünyasında, bilhassa da bölgemizde çatışmalar, savaşlar, kıtlık ve terör başta olmak üzere çeşitli sebeplerle yoğun bir göç dalgası yaşandığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aileleri ve kendileri için daha güvenli, huzurlu ve müreffeh bir hayat kurma hayalini gerçeğe dönüştürmek isteyenler yollara düşüyor. Bu insani dram karşısında gelişmiş ülkelerin sergilediği vurdumduymaz tavır insanlık adına utanç vericidir. Biz tarih boyunca Asya’dan, Afrika’dan, hatta Avrupa’dan insanlara kapısını da yüreğini de açmış bir ülkeyiz. Bugün de Türkiye olarak yıllardır milyonlarca çaresiz insana ev sahipliği yapıyor, kendi imkanlarımızı paylaşıyoruz. Hatta bugünün zalimlerinin geçmişte canlarını kurtarma derdine düştükleri her dönemde onlara yardım eli uzatan ilk ülkenin burası olduğu gerçeğini de hatırlatmak isterim. Şimdi rahat ve müreffeh bir ortamda yaşayanların, çaresiz mazlumlara karşı sergilediği iğrenç tavır maalesef gelecekte kendileri de aynı duruma düştüklerinde karışılacakları akıbetin örneği olacaktır. Bu tablonun daha da kötüleşmesini engellemede STK’lara önemli görev düşüyor. Dünyada adalete, merhamete, vicdana yönelik uyanışın mimarları ve öncüleri sizler olacaksınız. Sizlerden dünyaya güçlü bir duruş, güçlü bir sesleniş, zalime güçlü bir tepki bekliyorum. Duruşunuz öyle güçlü olmalı ki; insanlığın tamamı sizi takip etmeli. Seslenişiniz öyle güçlü olmalı ki; sağırlar bile duyabilmeli. Tepkiniz öyle güçlü olmalı ki; zalimlerin elindeki silahlar yerlere düşmeli. Bu konu da en büyük destekçiniz Türkiye olacaktır” dedi. “Filistin devletinin tanınması için uluslararası arenada tüm imkanlarımızı seferber etmiş durumdayız” Biz millet olarak her dönemde masumların, mazlumların ve yaşama mücadelesi verenlerin yanında olduk ve olmaya da devam edeceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizin bu insani siyasetini hazmedemeyenler, aleyhimizde kara propaganda yapsa da Türkiye’nin insan odaklı, insan yaşatma odaklı politikasını engelleyemeyecekler. İsrail’in soykırımına maruz kalan Gazze’de yaşayanlar başta olmak üzere, Filistin halkı için sadece son dönemde yaptıklarımız bile bu hakikati açıkça göstermeye yeterlidir. Türkiye olarak İsrail saldırılarının başladığı ilk günden bu yana Gazze’ye 86 bin ton, Lübnan’a ise bin 300 ton insani yardım malzemesi ulaştırarak bölgedeki kardeşlerimize en fazla destek veren ülkelerden biri olduk. İsrail’le olan ticaretimizi hiç düşünmeden milyarlarca dolarlık bir ticaret hacminden sarfınazar ederek süratle kestik. Siyonist yönetimin Gazze’de işlediği insanlık suçlarını protesto etmek için milletimizle birlikte her fırsatta meydanları, sokakları, caddeleri hınca hınç doldurduk. Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan davaya müdahil olma kararı aldık. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası düzeyde karar alıcı ve uygulayıcı mekanizmaları harekete geçirdik. Filistinli mültecilere yardım ajansı UNRWA’ya en güçlü desteği veren ülkelerden biriyiz. İslam dünyasında ortak bir tavrın oluşması, Müslümanların Filistin davasında yekvücut olarak hareket etmesi için yoğun gayret gösteriyoruz. Filistin devletinin tanınması için uluslararası arenada tüm imkanlarımızı seferber etmiş durumdayız. Şahsımız aleyhinde yürütülen onca kampanyaya, Siyonist lobi ve İsrail destekçilerinden gelen onca baskıya rağmen duruşumuzu asla bozmadık. İsrail’in Filistin’deki soykırımını durdurmak için zorlayıcı tedbirlerin bir an önce alınmasına yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu vesileyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında çıkardığı tutuklama kararını desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz” şeklinde konuştu. “Zalimlere şirin gözükme adına eğilip bükülenlerden olmadık” Alınan bu cesur kararın sözleşmeye taraf tüm ülkelerce uygulanmasını insanlığın uluslararası sisteme güvenini tazeleme adına önemli bulduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilhassa yıllardır dünyaya hak, hukuk, adalet ve insan hakları dersi veren Batılı ülkelerin bu noktada sözlerini yerine getirmeleri mecburidir. Türkiye, Gazze katliamı ve Lübnan’a yönelik İsrail saldırılarında ilk günden beri insani, vicdani ve kardeşlik görevini hakkıyla ifa etmiştir. Zalimlere şirin gözükme adına eğilip bükülenlerden olmadık. Üç kuruş siyasi rant sağlayacağım diye ülkesine ve devletine ‘İsrail ile ticaret yapıyorlar’ iftirası atanlar gibi de olmadık. Tatlı su siyasetçilerinden zor zamanlarda Filistinli kardeşlerinin yanında dimdik duranlardan olduk. Bundan sonra da sarsılmadan, yalpalamadan, sağa sola eğilmeden, bükülmeden inşallah sapa sağlam durmaya devam edeceğiz. Şairin ’bir Filistin vardı, bir Filistin gene var’ dizelerinde olduğu gibi Filistin’den umudumuzu kesmeyecek, özgür ve bağımsız bir Filistin için çalışmayı hız kesmeden sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı. “Biz ecdadımızdan aldığımız ilhamla insani değerleri yaşatmaya çalışıyoruz” Türkiye olarak sizlerin varlığını ve buradaki temsilinizi çok kıymetli bulduklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz tarihimizden, medeniyetimizden, ecdadımızdan aldığımız ilhamla insanı düşünüyor, insanı koruyor, insani değerleri yaşatmaya çalışıyoruz. Bu konuda çok sağlam, çok muhkem, çok emin rehberlerimiz var. Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa, ‘Allah sizin ne dış görünüşünüze, ne de mallarınıza bakar ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar’ buyuruyor. Hoca Ahmet Yesevi de ‘kimsenin kalbini kırma, çünkü kalp kırmak Allah’ı kırmaktır, gönlü kırık, zavallı garip birini görürsen yarasına merhem koy, yoldaşı ve yardımcısı ol’ tavsiyesinde bulunuyor. Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli, ‘incinsen de incitme’ diyor. Hazreti Mevlana, ‘kötülük yaptığın zaman kork, çünkü o bir tohumdur, Allah yeşertir, karşına çıkartır’ diyerek ikazını yapıyor. Pir Sultan Abdal, ‘ne mutlu eğri zamanda doğru durabilene’ sözüyle bize istikamet gösteriyor. Aşık Veysel, ‘beni hor görme kardeşim, sen altınsın da ben tunç muyum’ serzenişiyle nefislerimize hitap ediyor” şeklinde konuştu. “İnsanlığın huzur bulması için mücadele etmeye devam edeceğiz” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Asırlardır bize yol gösteren bu gönül ve aşk erbabının izinden gitmeye, öğütlerini tutmaya, onların ahlakını ve insan sevgisini dünyaya yaymaya, insanlığın huzur bulması için mücadele etmeye devam edeceğiz. İnşallah bunu da sizlerle birlikte omuz omuza yan yana yapacağız. Rabb’im hepimizin yar ve yardımcısı olsun. Sözlerime son verirken 4. Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Fuarı’nın bir kez daha hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sivil toplum kuruluşlarımızın müştereken yayınladığı Gazze İstanbul Deklarasyonu’nun mazlum Filistin’in sesini dünyaya gür bir şekilde duyurmasını temenni ediyorum. Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından fuara katılan sivil toplum kuruluşlarımıza, tüm dostlarımıza, tüm kardeşlerimize tekrar teşekkür ediyorum” dedi.
Bursa Uludağ beyaz gelinliği giydi Türkiye’nin önemli kış turizmi merkezlerinden Uludağ’da sezonun ilk karı yağdı. Geçtiğimiz sezonlarda kar yağmaması sebebiyle sezonun geç açıldığı Uludağ’da kar yağışı erken sezon açılışının müjdesini verdi. Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Bursa Uludağ’da sezonun ilk karı yağdı. Hava sıcaklığı -13 dereceleri gösterirken, kar kalınlığı ise yer yer 30 santimetreye ulaştı. Tipi şeklinde yağan kar yağışı nedeniyle ulaşım aksadı. Ekipler kar küreme araçlarıyla yoğun kış mesaisine başladı. “Sezondan beklentimiz büyük” Sezonun erken açılabileceğini söyleyen Türkiye Kayak ve Snowboard Öğretmenleri Derneği Başkanı Yahya Usta, “Geçtiğimiz sezon da bu yılki gibi erken başlamıştı ama hava sıcaklığı gerekli şartları karşılamamıştı. Bu yıl havalar tam kış havası ve beklediğimiz kar yağışı başladı. Bize 80’li yılları hatırlattı. Bu yıl beklentimiz büyük. 400 kayak öğretmeni olarak Türkiye’nin tüm dağlarında hazırız. Uludağ’da 200’ü aşkın eğitmen görev yapmakta. İnşallah sezon iyi geçecek. Buradaki tüm amacımız şartları elverişli hale getirip kendi insanımızı kendi ülkemizde tutmak. Şu an 20 santimetre üzerinde bir kar kalınlığı ve yoğun bir kar yağışı var. Öğlen saatlerinde kar yağışı başladı. Gece sabaha kadar da yağacağını düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
Kocaeli MARSİAD Genel Başkanı Odabaş: "Bizi bu soygun ve zulümlerden kurtarmanızı istiyoruz" MARSİAD Genel Başkanı Bahri Odabaş, TÜVTÜRK’ün 18 yıldır 30 milyon araç sahibine zulüm uyguladığını söyleyerek şirketin yetkilerinin iptalini istedi. Marmara Sanayici ve İşadamları Derneği (MARSİAD) Genel Başkanı Bahri Odabaş, TÜVTÜRK hakkında basın açıklaması yaptı. Şirketin 18 yıldır 30 milyon araç sahibine zulüm uyguladığını söyleyen Odabaş, TÜVTÜRK’ün yetkilerinin iptalini istediklerini açıkladı. "Rekabet ortamı oluşturmanızı ve bizi bu soygun ve zulümlerden kurtarmanızı istiyoruz" Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde bulunan TÜVTÜRK’ün önünde basın açıklaması yapan MARSİAD Genel Başkanı Bahri Odabaş, "TÜVTÜRK ismiyle bizi soyup gavur eziyeti yapan, İngiliz ve alman firmasına son verin. 18 yıldan beri 10 dakikalık araç muayenesine en az 2 bin lira para alan, yetmedi gereksiz kusurlar bularak ikinci bir muayene ücreti alan, milyonlarca insanı gereksiz parça ve tamir masraflarına sokan, yetmedi ikinci muayene ücreti aldıktan bir gün sonra aracın rotu çıkan, araçlarımızı ve çalışan insanlarımızı saatlerce ve günlerce muayene kuyruklarında bekleterek üretim kayıplarına neden olan, İngiliz ve alman firmalarının yetkisini iptal ederek, her ilde yüzlerce bu işi yapan yerli ve milli firmalara yetki vererek, rekabet ortamı oluşturmanızı ve bizi bu soygun ve zulümlerden kurtarmanızı istiyoruz" diye konuştu. "Size verdiğimiz 5 yıllık yetki ile TÜVTÜRK’e 20 yıllık yetkiyi hangi hakla verdiniz?" Konuşmasını sürdüren Odabaş, "Ayrıca milyarlarca keş para toplayan, zarar etmesi söz konusu olmayan TÜVTÜRK’ün bir yılda 767 milyon vergi borcunu neden sildiniz? Bu vergileri silerken, milyonlarca araç sahibine her gün yollarda durdurarak, yetmedi oturduğunuz yerden plakalara vergi cezaları göndererek insanları üretimden ve hayattan neden nefret ettiriyorsunuz? Size verdiğimiz 5 yıllık yetki ile TÜVTÜRK’e 20 yıllık yetkiyi hangi hakla verdiniz?" şeklinde konuştu. "Sokaklara çıkmadan önce yasal ve demokratik haklarımızı, bize yakışır şekilde kullanmaya devam edeceğiz" Açıklamayı, halk ve sivil toplum olarak organize ettiklerini dile getiren Odabaş, "Artık tahammül edilemez duruma gelen, başta trafik cezaları olmak üzere diğer problemlerle ilgili basın açıklamamaları ile iktidarı uyarılarımız ve çözüm önerilerimiz devam edecektir. Sokaklara çıkmadan önce yasal ve demokratik haklarımızı, bize yakışır şekilde kullanmaya devam edeceğiz. İktidardan bizi dinlemesini ve anlamasını, gereğini yapmasını bekliyoruz" ifadelerini kullandı.