SAĞLIK - 02 Kasım 2021 Salı 17:03

Bakan Koca'dan okulların kapanmasıyla ilgili önemli açıklama

A
A
A
Bakan Koca'dan okulların kapanmasıyla ilgili önemli açıklama

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Okulların özellikle pandemi sebebiyle kapalı olabilme ihtimalini artık vatandaşımız düşünmemeli. Böyle bir soru da artık sorulmamalı. Yani salgın okulların kapanma sebebi olmayacak. Tedbirler devreye girebilir. Ama okulların kapanma durumu salgın nedeniyle olamaz. Bilim Kurulu’nun da böyle bir gündemi söz konusu değil” dedi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Yerli aşı Turkovac’da Acil Kullanım Onayı (AKO) öncesindeki 3 bin gönüllü hedefindeki son durumun sorulması üzerine cevap veren Bakan Koca, “Turkovac ile ilgili Faz-3 çalışması, ayrıca iki doz Sinovac sonrası üçüncü doz dediğimiz rapel (hatırlatma dozu) çalışması yapılıyor. Bunun için ‘3 bin gönüllüye ihtiyacımız var’ demiştim. Şuan bin kişiyi bugün itibariyle geçmiş oldu. Vatandaşlarımız özellikle gönüllü olmaya davet ediyorum” ifadelerini kullandı.

“Okulların özellikle pandemi sebebiyle kapalı olabilme ihtimalini artık vatandaşımız düşünmemeli”

Okullarda gerçekleştirilen rastgele PCR taramasının sonuçlarının çıktığını belirten Bakan Koca, “Rastgele çalışmanın sonuçları çıktı. Biz bunu belli aralıklarla tekrarlamak istiyoruz. Yapılan taramada, toplumdan farklı olarak okul dönemindeki çocuklarda oranın çok yüksek olmadığını gördük. Bunun bazı okullarda 1.1’den 5.9’a kadar değişen oranlarda olduğunu gördük. Tedirgin olunacak bir durumun olmadığını tekrar ifade etmek istiyorum. Özellikle bir şey ifade etmek istiyorum. Okulların özellikle pandemi sebebiyle kapalı olabilme ihtimalini artık vatandaşımız düşünmemeli. Böyle bir soru da artık sorulmamalı. Yani salgın okulların kapanma sebebi olmayacak. Tedbirler devreye girebilir. Ama okulların kapanma durumu salgın nedeniyle olamaz. Bilim Kurulu’nun da böyle bir gündemi söz konusu değil” şeklinde konuştu.

Biontech aşılarında üçüncü doz yani hatırlatma dozunun ne zaman yapılacağının sorulması üzerine Koca, “Biontech sonrası üçüncü doz gerekli mi? Gerekiyorsa ne zaman yapılır ve kimlere yapılmalı? Yarın Bilim Kurulu’nun gündem konularından bir tanesi de bu madde olacak. Bununla ilgili ne zaman ve kimlerden başlayarak uygulanması gerektiği ile ilgili yarın tartışılır. Bununla ilgili alınacak bir karar olduğunda da Bilim Kurulu sonrasında açıklamayı yapmış oluruz” diye konuştu.

12 yaş altındaki çocuklara Covid-19 aşılarının açılıp açılmayacağının sorulması üzerine Bakan Koca, “Biz 18 yaş ve üstü vatandaşımıza aşı tanımladık. 12 yaş ve 17 yaş arası olan çocuklarımızı ise tercihe bağlı olarak tanımlamış olduk. 12 yaş altı için şuan Türkiye’de düşünmüyoruz. Önümüzdeki dönem için bir şey söylemem şuan doğru olmaz. Ama şuan için gündemimizde 12 yaş altı çocuklara aşı yapılmasının olmadığını söyleyebilirim” açıklamasında bulundu.

Bakan Koca, “SMA hastalığının önlenmesi için evlilik öncesi taramayı çok önemsiyoruz. Bütün Türkiye’de bu taramayı çok yakın zamanda başlıyor olacağız. Bununla ilgili de kit ihalesi başladı. Zannediyorum önümüzdeki haftalarda bitmiş olur devamında bütün Türkiye’de evlilik öncesi SMA taraması yapılıyor olacak. Buna göre nadir hastalıklar, ama özellikle SMA ile ilgili hem tanı hem tarama hem de tedavide olabilecek yaklaşımları genel anlamda planlamak üzere SMA Bilim Kurulu’nun öngörüsü ve önerisi doğrultusunda bir genel yaklaşım da sergilenecek” dedi.

Sağlıkçı atamalarının ne zaman olacağı hakkındaki soruyu da yanıtlayan Bakan Koca, “Sayı netleşmedi, ama zannediyorum bu ay içinde, önümüzdeki birkaç hafta içinde sayı ile ilgili hangi alanlarda kaç kişinin alınacağı ile ilgili bir açıklama da yapılmış olur. Biraz daha sabredelim çok uzamayacak” ifadelerini kullandı.

Asistanlarla ilgili yeni gelişmeler olup olmayacağının sorulması üzerine cevap veren Koca, “Asistanlarımızın görev yükünün farkındayız. Önümüzdeki dönemde özellikle 4 ay sonra yapılacak olan sınav dahil olmak üzere, asistanlık yani uzmanlık sınavı ve asistanlık süreci dahil olmak üzere reform niteliğinde bir takım yaklaşımlar içerisinde olacağımızı buradan ifade etmek istiyorum. Sınav, eğitim ve çalışma şartları dahil olmak üzere” diye konuştu.

Utku Şimşek
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Villaya silahlı saldırı İstanbul’da bir iş adamının villasına silahlı saldırı gerçekleştirildi, zanlılardan birinin hem ateş edip hem o anları telefonla görüntülemesi güvenlik kamerasına yansıdı. İş adamının avukatı Adem Ay, "Önce tel örgüleri demir makasla kesiyor sonra evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, ailesi, misafirleri zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Bir şahıs hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah eylemi gerçekleştiriyor. Çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi. İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yaşayan bir iş adamının villasına 7 Aralık tarihinde sabah saatlerinde iddiaya göre ailesinin, çalışanlarının ve misafirlerinin bulunduğu sırada henüz bilinmeyen bir nedenle silahlı saldırı düzenlendi. Villanın çevresindeki demir tellerin kesilerek alana girildiği belirtilirken 2 zanlının çevreye ateş açtığı anlar güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde zanlılardan birinin hem ateş edip hem de yaşananları telefonla çektiği görüldü. Saldırı sonrası Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü olayla ilgili geniş çaplı inceleme başlatırken iş adamının Avukatı Adem Ay, saldırının öncesi ve sonrasına ilişkin konuştu. "Büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldı" Olaya ilişkin konuşan Avukat Adem Ay, "Öncesinde müvekkil İzmir’de alışveriş yapmak üzere şehir merkezine ulaştı. Alışverişini gerçekleştirirken ne yazık ki aracına bir saldırı yapıldı. Bu saldırıda plaka zarar görmesi ve aracın belli başlı yerlerinde ezikler mevcut. İstanbul ilindeki Sarıyer ilçesine bağlı olan bir semtte oturmakta. Buradaki saldırı çerçevesinde malına zarar veriliyor. Kendisinin evde bulunması, çocuğu ve ailesiyle evde ikamet etmesi sebebiyle büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldığını açıkça belirtmek isteriz. Biri misafir aracı olmak üzere toplamda 2 araç zarar görüyor ve bir kurşunlama olayı olarak gerçekleşiyor" şeklinde konuştu. "Bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor" Sözlerini sürdüren Avukat Ay, "Güvenlikli bir site olmasına rağmen sitenin içerisine giren şahıslar önce tel örgüleri demir makasla kesiyor. Kestikten sonra içeri kolay bir şekilde girip, evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, orada bulunan ailesi ya da yurt dışından gelen misafirleri de zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Sarıyer Emniyet Müdürlüğü’müze de teşekkür etmek isteriz çünkü desteklerinin yanımızda olduğunu her zaman hissettik. Olay, İzmir’deki olaydan hemen hemen 1 ay sonra gerçekleşti. Hem devletimize hem emniyet güçlerimize sonsuz bir inancımız var. Kişiler, edindiğimiz bilgiye göre şu anlık yakalanmadı. Ne yazık ki 2 şahıs birlikte hareket ederek 1 şahıs yukarı doğru çıkıyor, yan komşunun bahçesinden, yukarıdan araçları hedef alıyor. Diğer şahıs ise hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor. O çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi.
Bitlis Van Gölü yüzeyinde ilginç görüntü şaşırttı Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü yüzeyinde oluşan köpüklenme ilginç görüntüler oluşturdu. Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Adabağ köyünün Van Gölü açıklarında görünen köpüklenme böyle görüntülendi. Alkali karaktere sahip olduğu için köpüklenmeye yatkın olan Van Gölü yüzeyinde oluşan kilometrelerce uzunluğundaki beyaz köpüklenme akademisyen ve fotoğraf sanatçısı Veysel Akşahin tarafından görüntülendi. Van Yüzüncü Yıl Üniversite (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip sularının kıyıya yakın yerlerde yer değiştirdiğini belirtti. Gölün altındaki karbonatça zengin suyun yüzeye doğru hareket ettiğini ifade eden Akkuş, rüzgarın etkisiyle köpürmeler oluştuğunu söyledi. Akkuş, "Van Gölü 3 bin 712 kilometre karelik yüzey alanı ile beraber ülkemizin en büyük gölü ve sahip olmuş olduğu su kalite kriterleri olaraktan özel bir ekosistem. Yani pH seviyesi 9.2’lerde, tuzluluk ise binde 21’lerde. pH seviyesinin yüksek oluşuyla beraber aynı zamanda dünyanın en büyük sodalı gölünü oluşturuyor. Alkali karaktere sahip olan Van Gölü’nün son günlerde Tatvan tarafında kıyıya yakın bölgelerinde köpüklenme olduğunu gösteren görüntüler görüyoruz. Yani adeta gölün yüzeyi kar yağmış gibi köpük öbeklerinden oluşuyor. Öncelikle alkali karakterdeki göller köpürmeye daha yatkın konumda bulunuyorlar. Özellikle rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip suları kıyıya yakın yerlerde yer değiştiriyor. Yani alttaki karbonatça zengin su yüzeye doğru hareket ediyor. Yüzey daha planktonlarca yoğun, organik madde yüzeye geliyor ve Van Gölü’nün yüzeyinde biz köpürmeler olduğunu görüyoruz. Bu tip durumları hemen kirlilikle veya olumsuz bir durumla bağdaştırmak aslında doğru değil. Bu durum aslında Van Gölü’nün bize ne kadar özel bir ekosistem olduğunu gösteriyor. Alkali karakteriyle beraber Van Gölü adeta kıyıdaki insanlara görsel bir şölen oluşturuyor. Rüzgarla beraber dalgalar ortaya çıkıyor ve su köpürmeye başlıyor. Köpüren su ana akıntı hatlarıyla beraber hepsi birden bir alana toplanıyor ve akıntı yönünde harekete başlıyor. Bu elbette ki fotoğrafçılar ya da dron çekimi yapan insanlar için bulunmaz fırsatlardan birisi. İşte bu Van Gölü’nün ne kadar özel bir ekosistem olduğunun göstergelerinden birisi" dedi. (ÖO-MSA-Y
Eskişehir Eskişehir’de ‘Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız’ başlıklı program Eskişehir’de Dünya Türk Dili Ailesi Günü anısına düzenlenen "Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız" başlıklı program, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taciser Tüfekçi Sivas Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi ve ilgi gördü. Türk dilinin tarihi derinliği, Türkoloji çalışmaları ve çağdaş dünyadaki yeri çok yönlü sunumlarla ele alındı. Programın sunuculuğunu diksiyon ve tiyatro eğitimcisi Şeker Aybala üstlendi. Etkinlikte günün anlam ve önemine ilişkin konuşmayı Anadolu Rektör Yardımcısı Erkan Erdemir yaptı. Açılış konuşmasını ise Edebiyat Fakültesi Dekanı Fuat Güllüpınar gerçekleştirdi. Program kapsamında Prof. Dr. Mehmet Mahur Tulum, Türk Dilinin ve Türkolojinin Tarihî Gelişimi üzerine kapsamlı bir sunum yaparak alanın akademik birikimini dinleyicilerle paylaştı. Ardından Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar, ‘Rusya’da Türkler ve Türkoloji’ başlıklı sunumunda, Rusya Federasyonu’nda yaşayan Türk boylarının dil, kültür ve din politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bayraktar, ‘’Rusya’da Türkçeye ve Türk kültürüne artan ilgiye dikkat çekerek Türkçenin ‘Bir Dilden Fazlası, Bir Dostluğun Dili’ olduğunu’’ söyledi. Bayraktar konuşmasında, "Türkiye ve Rusya dostluğuna Türk dili ve kültürünün derin bir katkısı söz konusu. Türkçe, Rusya’da artık yalnızca kelimelerden ibaret bir dil değil; sıcaklık, empatî ve anlayışın ifadesi haline gelmiştir. Türkçeyi her yeni öğrenen, kültürel bağların bir temsilcisidir. Bu sürecin kazananı sadece dost iki ülke değil; ortak bir kültürel geleceği inşa eden genç kuşaklardır’’ dedi. Programın son bölümünde Doç. Dr. Ferdi Bozkurt, ‘Türk Dili için bireyler olarak neler yapabiliriz?’ sorusunu merkeze alan sunumunda, ‘’Dilin korunması ve yaşatılmasının yalnızca akademik çevrelerin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğu olduğuna dikkat çekti. Günlük hayatta Türkçenin doğru, özenli ve bilinçli kullanımının önemine değindi. Özellikle sosyal medya, dijital platformlar ve kamusal alanlarda dil hassasiyetinin artırılması gerektiğini’’ ifade etti. Program; akademisyenler, öğrenciler ve davetlilerin yoğun ilgisi ve katılımıyla tamamlandı. Etkinlik sonunda katılımcılar, ‘’Türk dilinin tarihi, kültürel ve toplumsal boyutlarını farklı perspektiflerden ele alan sunumların bilgilendirici ve ufuk açıcı oldu. Benzer programlar, Türk dili ve kültürü bilincinin güçlenmesine önemli katkılar sundu. Bu yönüyle program, ortak kimlik ve medeniyet hafızasının canlı tutulmasına yönelik anlamlı bir akademik ve kültürel buluşma olarak hafızalarda yer aldı’’ dediler.