GÜNDEM - 10 Şubat 2021 Çarşamba 19:40

Bakan Koca’dan Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı sonrası açıklama

A
A
A
Bakan Koca’dan Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı sonrası açıklama

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Bugün itibarıyla 2 milyon 800 bini aşkın vatandaşımızın ilk doz aşılaması tamamlandı. Yarından itibaren ilk aşılanan grubumuzun ikinci doz aşılarına başlıyoruz. Amacımız hedef nüfusumuzun en az yüzde 60'ının aşılanmasını sağlamaktır" dedi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Çok zor dönemleri vatandaşların dikkati ve sağlık çalışanlarının üstün gayretiyle başarıyla geride bıraktıklarını belirten Bakan Koca, “Salgının insan sağlığı üzerinde etkisi yanında çok daha zorlayıcı bir yönü daha var. Salgın hayatımızı planlamamıza engel oluyor.

Hayatın her alanında öngörülebilir bir plan yapmamıza imkan tanımayan bir mücadele dönemindeyiz. Sizlere öngörülebilir bir gelecek sunmak için aşı programını titizlikle ele alıyoruz. Çok yakında hayatımızı planlamamız mümkün olacak. Pazartesiden itibaren il bazında 7 günlük vaka sayılarının ortalaması canlı olarak yayınlanacak. Böylelikle gerektiğinde il il hıfzıssıhha kurullarımız bölgesel kararlar alabilecekler. Artık planlı bir gelecek için bölgesel çalışmalarında yürütülebileceği döneme geçiyoruz. Salgın yönetiminde yeni dönemin adı yerinde karar dönemidir” dedi.

“Salgının bizi daha çok yıpratmasına izin vermeyeceğiz. Esnafımızın, öğretmenimizin, sağlık çalışanımızın önünü görebileceği, karamsarlıktan uzak bir geleceğe adım adım ilerliyoruz” diyen Bakan Koca, “Ancak bu süreçte çok dikkatli ve birlikte hareket etmemiz gereken bir konu var. Tedbirlere birlikte uymak. Tedbirlere bazılarımız uyarak başarımızı sürdürmemiz mümkün değil. Ülkemizin salgın yönetimindeki en büyük gücü vatandaşlarımızın uyumudur. Sizler sabır ederek gösterilen yoldan ilerleyerek bu başarının mimarı oldunuz. Hep birlikte mücadele devam edecek ve aydınlık geleceğimize en kısa sürede kavuşacağız” dedi.

“Bugün itibarıyla 2 milyon 800 bini aşkın vatandaşımızın ilk doz aşılaması tamamlandı”

28 gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı aşı programında bugün itibarıyla 2 milyon 800 bini aşkın vatandaşın ilk doz aşılaması tamamlandığını belirten Bakan Koca, şunları kaydetti:

“Yarından itibaren ilk aşılanan grubumuzun ikinci doz aşılarına başlıyoruz. Amacımız hedef nüfusumuzun en az yüzde 60'ının aşılanmasını sağlamaktır. Bu hedefe ulaşabilmek için bütün alternatifleri zorladığımızdan emin olun. Nüfusumuzun yüzde 3 buçuğunu aşılamış olmamız birçoğumuza az bir oran gibi gelebilir. Ancak birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi aşı üreticisi olan Almanya bu oranın yüzde 3.7 olduğunu göz önünde bulundurursak aşı konusunda ülkemizin başarısı daha iyi anlaşılacaktır.

Elbette çok yakın bir gelecekte hem aşının üretimi hem de temini bu oranı hedeflediğimiz seviyeye ulaştıracaktır. Aşı tedarikinde tüm ülkeler zorluk yaşamaktadır. Buna ürettiği aşılar kullanıma giren ülkeler de dahil. Salgın yönetimi boyunca her konuda eleştirildik, yaptıklarımız eksik ya da fazla bulundu, her bir eleştiriyi yönetimi daha iyi nasıl yapabiliriz fikriyle sahiplendik ve birlikte daha iyisi başarmak için kullandık. Vicdan sahibi gönüller verdiğimiz mücadele ne büyük başarılara imza atıldığını kabul edecektir. Bizim milletimizin sağlığı ve huzurundan başka bir gayemiz yoktur.”

“Yarından itibaren 70 yaş üzeri ve cuma gününden itibaren 65 yaş üzeri vatandaşlar aşı olmak için sisteme tanımlanacak”

“Yarından itibaren 70 yaş üzeri ve cuma gününden itibaren 65 yaş üzeri vatandaşlar aşı olmak için sisteme tanımlanacak” diyen Bakan Koca, “Kritik kamu hizmetlerinin aksamadan sürdürülebilmesini sağlamak ve toplumsal mobilizasyonu teşvik etmek amacıyla hafta sonundan itibaren başta kabine üyelerimiz olmak üzere devlet üst yöneticilerini aşılanmaya davet ediyorum. Vali, il emniyet müdürü kaymakam ve belediye başkanlarımızın kendi bölgelerindeki sağlık tesislerimizde aşıların yaptırarak vatandaşlarımıza önderlik etmesini bekliyorum” diye konuştu.

“Şu anda birçok ülke inaktif aşıya yönelmiş durumda”

Farklı ülkelerin ürettiği Covid-19 aşıları arasında tercihin özellikle inaktif aşıdan yana kullandığını belirten Sağlık Bakanı Koca, “Bunun düşük riskli ve daha etkili olduğunu 24 Aralık’ta yaptığımız basın toplantısında açıklamıştım. Bu tercihimiz birçok kesimden eleştiri almıştı ancak süreç bir kere daha haklı olduğumuzu gösterdi. Şu anda birçok ülke inaktif aşıya yönelmiş durumda. Elimizdeki verilere göre, aşı korona virüs mücadelesinde en etkili çıkış yolu olarak görünüyor. Ancak DSÖ Genel Direktörü toplam nüfusu 2.5 milyara ulaşan yaklaşık 130 ülkenin aşıyı temin edemediğini duyurdu. Ülkemiz ise yaklaşık 15 milyon doz aşıyı temin etti ve toplamda 100 milyondan fazla aşı için anlaşmalarını tamamladı. Bununla da kalmadık, yerli aşı projelerimiz günbegün takip ederek hayata geçmesi için gayret sarf ettik. Şu an 17 aşı adayımız var. Bugün en önde giden aşı adayımız için faz-2 insan deneyi gönüllerini çalışmaları başladı. Yerli aşı çalışmaları ülkemizde önemli olduğu kadar umudunu bu topraklara bağlamış ülkeler içinde son derece değerlidir” dedi.

“Mutasyonları ve etkilerini yakından takip ediyoruz”

Tüm dünyada aşıların devreye girişi Covid-19 mücadelesinde yeni bir umut doğmasına yol açtığını belirten Bakan Koca, şunları kaydetti:

“Ancak ardı sıra gelen mutasyon haberleri yeni sorular ve sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Dünyanın 3 ülkesinde görülen önemli mutasyonları ve etkilerini yakından takip ediyoruz. Bunların dışında klinik seyir bakımından farklılık göstermediği düşündüğümüz kaynağı belli olmayan çok sayıda mutasyon dünyada olduğu gibi ülkemizde de görülmektedir. Bugüne kadar mutasyon tespit edilerek halk sağlığı laboratuvarına gönderilen 3 bin 758 örnekten 416’sının tüm genon sekansı incelenmiştir.

Bunlardan 263 tanesi İngiltere varyantı, 23 tanesi Güney Afrika varyantı, 106 tane kökeni belli olmayan varyant tespit edilmiştir. İngiltere'de başlayan mutasyonun hastalığın seyrinde değişiklik yapmamakla birlikte bulaşıcılığı artırdığına dair önemli bulgular var. Güney Afrika ve Brezilya mutasyonları ise henüz bilinmezliğini koruyor. Mutasyonların varlığı kısıtlamalarla ilgili takvimimizi de etkiliyor. İstediğimiz düşüşü yakalarsak kısıtlamaların yine elbette tedbirler eşliğinde hafifletilmesi en önemli gündemimiz. Sizlerden sabretmenizi değil, sadece kurallara daha sıkı sarılmanızı istiyorum. Özellikle kapalı ve kalabalık ortamlardan uzak durmalıyız.”

Mehmet Kalay- Utku Şimşek

 


 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Villaya silahlı saldırı İstanbul’da bir iş adamının villasına silahlı saldırı gerçekleştirildi, zanlılardan birinin hem ateş edip hem o anları telefonla görüntülemesi güvenlik kamerasına yansıdı. İş adamının avukatı Adem Ay, "Önce tel örgüleri demir makasla kesiyor sonra evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, ailesi, misafirleri zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Bir şahıs hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah eylemi gerçekleştiriyor. Çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi. İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yaşayan bir iş adamının villasına 7 Aralık tarihinde sabah saatlerinde iddiaya göre ailesinin, çalışanlarının ve misafirlerinin bulunduğu sırada henüz bilinmeyen bir nedenle silahlı saldırı düzenlendi. Villanın çevresindeki demir tellerin kesilerek alana girildiği belirtilirken 2 zanlının çevreye ateş açtığı anlar güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde zanlılardan birinin hem ateş edip hem de yaşananları telefonla çektiği görüldü. Saldırı sonrası Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü olayla ilgili geniş çaplı inceleme başlatırken iş adamının Avukatı Adem Ay, saldırının öncesi ve sonrasına ilişkin konuştu. "Büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldı" Olaya ilişkin konuşan Avukat Adem Ay, "Öncesinde müvekkil İzmir’de alışveriş yapmak üzere şehir merkezine ulaştı. Alışverişini gerçekleştirirken ne yazık ki aracına bir saldırı yapıldı. Bu saldırıda plaka zarar görmesi ve aracın belli başlı yerlerinde ezikler mevcut. İstanbul ilindeki Sarıyer ilçesine bağlı olan bir semtte oturmakta. Buradaki saldırı çerçevesinde malına zarar veriliyor. Kendisinin evde bulunması, çocuğu ve ailesiyle evde ikamet etmesi sebebiyle büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldığını açıkça belirtmek isteriz. Biri misafir aracı olmak üzere toplamda 2 araç zarar görüyor ve bir kurşunlama olayı olarak gerçekleşiyor" şeklinde konuştu. "Bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor" Sözlerini sürdüren Avukat Ay, "Güvenlikli bir site olmasına rağmen sitenin içerisine giren şahıslar önce tel örgüleri demir makasla kesiyor. Kestikten sonra içeri kolay bir şekilde girip, evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, orada bulunan ailesi ya da yurt dışından gelen misafirleri de zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Sarıyer Emniyet Müdürlüğü’müze de teşekkür etmek isteriz çünkü desteklerinin yanımızda olduğunu her zaman hissettik. Olay, İzmir’deki olaydan hemen hemen 1 ay sonra gerçekleşti. Hem devletimize hem emniyet güçlerimize sonsuz bir inancımız var. Kişiler, edindiğimiz bilgiye göre şu anlık yakalanmadı. Ne yazık ki 2 şahıs birlikte hareket ederek 1 şahıs yukarı doğru çıkıyor, yan komşunun bahçesinden, yukarıdan araçları hedef alıyor. Diğer şahıs ise hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor. O çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi.
Bitlis Van Gölü yüzeyinde ilginç görüntü şaşırttı Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü yüzeyinde oluşan köpüklenme ilginç görüntüler oluşturdu. Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Adabağ köyünün Van Gölü açıklarında görünen köpüklenme böyle görüntülendi. Alkali karaktere sahip olduğu için köpüklenmeye yatkın olan Van Gölü yüzeyinde oluşan kilometrelerce uzunluğundaki beyaz köpüklenme akademisyen ve fotoğraf sanatçısı Veysel Akşahin tarafından görüntülendi. Van Yüzüncü Yıl Üniversite (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip sularının kıyıya yakın yerlerde yer değiştirdiğini belirtti. Gölün altındaki karbonatça zengin suyun yüzeye doğru hareket ettiğini ifade eden Akkuş, rüzgarın etkisiyle köpürmeler oluştuğunu söyledi. Akkuş, "Van Gölü 3 bin 712 kilometre karelik yüzey alanı ile beraber ülkemizin en büyük gölü ve sahip olmuş olduğu su kalite kriterleri olaraktan özel bir ekosistem. Yani pH seviyesi 9.2’lerde, tuzluluk ise binde 21’lerde. pH seviyesinin yüksek oluşuyla beraber aynı zamanda dünyanın en büyük sodalı gölünü oluşturuyor. Alkali karaktere sahip olan Van Gölü’nün son günlerde Tatvan tarafında kıyıya yakın bölgelerinde köpüklenme olduğunu gösteren görüntüler görüyoruz. Yani adeta gölün yüzeyi kar yağmış gibi köpük öbeklerinden oluşuyor. Öncelikle alkali karakterdeki göller köpürmeye daha yatkın konumda bulunuyorlar. Özellikle rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip suları kıyıya yakın yerlerde yer değiştiriyor. Yani alttaki karbonatça zengin su yüzeye doğru hareket ediyor. Yüzey daha planktonlarca yoğun, organik madde yüzeye geliyor ve Van Gölü’nün yüzeyinde biz köpürmeler olduğunu görüyoruz. Bu tip durumları hemen kirlilikle veya olumsuz bir durumla bağdaştırmak aslında doğru değil. Bu durum aslında Van Gölü’nün bize ne kadar özel bir ekosistem olduğunu gösteriyor. Alkali karakteriyle beraber Van Gölü adeta kıyıdaki insanlara görsel bir şölen oluşturuyor. Rüzgarla beraber dalgalar ortaya çıkıyor ve su köpürmeye başlıyor. Köpüren su ana akıntı hatlarıyla beraber hepsi birden bir alana toplanıyor ve akıntı yönünde harekete başlıyor. Bu elbette ki fotoğrafçılar ya da dron çekimi yapan insanlar için bulunmaz fırsatlardan birisi. İşte bu Van Gölü’nün ne kadar özel bir ekosistem olduğunun göstergelerinden birisi" dedi. (ÖO-MSA-Y
Eskişehir Eskişehir’de ‘Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız’ başlıklı program Eskişehir’de Dünya Türk Dili Ailesi Günü anısına düzenlenen "Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız" başlıklı program, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taciser Tüfekçi Sivas Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi ve ilgi gördü. Türk dilinin tarihi derinliği, Türkoloji çalışmaları ve çağdaş dünyadaki yeri çok yönlü sunumlarla ele alındı. Programın sunuculuğunu diksiyon ve tiyatro eğitimcisi Şeker Aybala üstlendi. Etkinlikte günün anlam ve önemine ilişkin konuşmayı Anadolu Rektör Yardımcısı Erkan Erdemir yaptı. Açılış konuşmasını ise Edebiyat Fakültesi Dekanı Fuat Güllüpınar gerçekleştirdi. Program kapsamında Prof. Dr. Mehmet Mahur Tulum, Türk Dilinin ve Türkolojinin Tarihî Gelişimi üzerine kapsamlı bir sunum yaparak alanın akademik birikimini dinleyicilerle paylaştı. Ardından Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar, ‘Rusya’da Türkler ve Türkoloji’ başlıklı sunumunda, Rusya Federasyonu’nda yaşayan Türk boylarının dil, kültür ve din politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bayraktar, ‘’Rusya’da Türkçeye ve Türk kültürüne artan ilgiye dikkat çekerek Türkçenin ‘Bir Dilden Fazlası, Bir Dostluğun Dili’ olduğunu’’ söyledi. Bayraktar konuşmasında, "Türkiye ve Rusya dostluğuna Türk dili ve kültürünün derin bir katkısı söz konusu. Türkçe, Rusya’da artık yalnızca kelimelerden ibaret bir dil değil; sıcaklık, empatî ve anlayışın ifadesi haline gelmiştir. Türkçeyi her yeni öğrenen, kültürel bağların bir temsilcisidir. Bu sürecin kazananı sadece dost iki ülke değil; ortak bir kültürel geleceği inşa eden genç kuşaklardır’’ dedi. Programın son bölümünde Doç. Dr. Ferdi Bozkurt, ‘Türk Dili için bireyler olarak neler yapabiliriz?’ sorusunu merkeze alan sunumunda, ‘’Dilin korunması ve yaşatılmasının yalnızca akademik çevrelerin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğu olduğuna dikkat çekti. Günlük hayatta Türkçenin doğru, özenli ve bilinçli kullanımının önemine değindi. Özellikle sosyal medya, dijital platformlar ve kamusal alanlarda dil hassasiyetinin artırılması gerektiğini’’ ifade etti. Program; akademisyenler, öğrenciler ve davetlilerin yoğun ilgisi ve katılımıyla tamamlandı. Etkinlik sonunda katılımcılar, ‘’Türk dilinin tarihi, kültürel ve toplumsal boyutlarını farklı perspektiflerden ele alan sunumların bilgilendirici ve ufuk açıcı oldu. Benzer programlar, Türk dili ve kültürü bilincinin güçlenmesine önemli katkılar sundu. Bu yönüyle program, ortak kimlik ve medeniyet hafızasının canlı tutulmasına yönelik anlamlı bir akademik ve kültürel buluşma olarak hafızalarda yer aldı’’ dediler.