EKONOMİ - 08 Kasım 2022 Salı 12:29

Bakan Kirişçi: 'Gıda meselesi bizim için bir milli güvenlik meselesidir'

A
A
A
Bakan Kirişçi: 'Gıda meselesi bizim için bir milli güvenlik meselesidir'

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, dünyanın ilk 10 tarım ülkesinden biri olan Türkiye'nin, güçlü tarımsal alt yapısı ile her geçen gün artan ülke nüfusunun gıda ihtiyacını karşılama yanında 25 milyar dolar tarım ve gıda ürünleri ihracatı ile net ihracatçı konumda olduğunu belirterek, "Tarımı, stratejik bir sektör olarak görüyoruz. Gıda meselesi bizim için bir milli güvenlik meselesidir" dedi.

Dünyada 1968'den bu yana 4 yılda bir düzenlenen, bilim insanları, sektör temsilcileri, üretici, ithalatçı ve ihracatçıların buluştuğu 'Uluslararası Turunçgil Kongresi'nin 14.'sü, bu yıl Mersin'de yapılıyor. 6 Kasım'da başlayan ve 11 Kasım tarihine kadar sürecek olan kongrenin Yenişehir Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi'ndeki açılış törenine Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi de katıldı. Kirişçi, burada yaptığı konuşmada, kongreye ilk kez ev sahipliği yapmanın heyecanını yaşadıklarını belirtirken, kongrenin turunçgil sektörüne büyük katkı sağlayacağına inandığını kaydetti.

Turunçgil yetişen bölgenin merkezinde yer alan Mersin'in, Türkiye’nin en üretken şehirlerinden biri olduğuna işaret eden Kirişçi, "Mersin, kadim tarihi, coğrafi-ekonomik avantajları ve gelenekleriyle öne çıkan şehirlerimizden biridir. Dağı, taşı, toprağı ve denizi ile ülkemizin sadece kalkınmasına değil, kültürel zenginliğine de özgün, kıymetli katkılar vermektedir. Mersin’in aynı zamanda limanı ve serbest bölgesi, ülkemizin ve Akdeniz’in en önemli ticaret merkezlerinden biridir" diye konuştu.

"44,7 milyar dolarlık tarımsal hasıla ile Avrupa’da birinci sıradayız"

Türkiye'nin yaş meyve sebze ihracatının yüzde 50’ye varan bölümünün turunçgil ihracatı olarak gerçekleştiğine vurgu yapan Bakan Kirişçi, "Bu da turunçgil sektörünün bizim tarımsal üretimimizde ve ticaretimizde bir alt grup olmaktan öte, başlı başına bir ana sektör olduğunun göstergesidir. Ülkemiz, 2021 yılında sağladığı 44,7 milyar dolarlık tarımsal hasıla ile Avrupa’da birinci sıradadır. 84 milyonu aşan ülke nüfusunun yanında, gerçekleştirdiği tarımsal ihracatla dünya ülkelerinin gıda ihtiyacını karşılayan önemli bir ülkedir. Türkiye, coğrafi konumu ve uygun iklim yapısı ile sahip olduğu 3 bin 649’u endemik olmak üzere, 12 binden fazla bitki türünü barındıran nadir ülkelerden biridir. Son 20 yılda ülkemiz bitkisel üretim miktarı yüzde 20 artmıştır. 2002 yılında 98 milyon tondan 2021 yılında 117,8 milyon tona ulaşmıştır. Bitkisel üretimimizin bu yıl geçen seneye göre yüzde 8 artarak 127 milyon tonu aşmasını beklemekteyiz" ifadelerini kullandı.

"Dünyanın ilk 10 tarım ülkesinden birisiyiz"

Dünyanın ilk 10 tarım ülkesinden biri olan Türkiye'nin, güçlü tarımsal alt yapısı ile her geçen gün artan ülke nüfusunun gıda ihtiyacını karşılama yanında 25 milyar dolar tarım ve gıda ürünleri ihracatı ile net ihracatçı konumda olduğunu dile getiren Kirişçi, "Tarım ve Orman Bakanlığı olarak yürüttüğümüz çalışmalar ve üretime yönelik teşvikler ile çok sayıda tarım ürününde dünya liderliğimiz devam etmektedir. Türkiye; fındık, kiraz, incir, kayısı, ayva, kavun, mandarin, elma, antepfıstığı, armut ve çilek üretiminde dünyada ilk üç içindedir. Fındık, kuru üzüm, kayısı, incir, ayva ve buğday unu ihracatında ise dünyada birinci sırada yer almaktadır" şeklinde konuştu.

"Gıda meselesi bizim için bir milli güvenlik meselesidir"

Türkiye'nin her alanda büyüyüp geliştiğini ve güçlendiğini söyleyen Bakan Kirişçi, şöyle devam etti;

"29 Ekim 1923’te ilan edilen cumhuriyetimiz, gelecek yıl bir asrı geride bırakarak ikinci yüzyılına girecek. Cumhurbaşkanımız önderliğinde biz bu dönemi, 'Türkiye Yüzyılı' olarak adlandırdık ve hedeflerimizi kamuoyuyla paylaştık. Tarım ve Orman Bakanlığı olarak bu vizyon çerçevesinde politikalarımızı ortaya koyduk. Tarımı, stratejik bir sektör olarak görüyoruz. Gıda meselesi bizim için bir milli güvenlik meselesidir.
İklim değişikliği, pandemi ve Ukrayna-Rusya savaşı, gıda arz güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu bağlamda 'tahıl koridoru' uluslararası dayanışma adına oldukça önemli bir anlaşmadır. Cumhurbaşkanımızın inisiyatifiyle 22 Temmuz’da tarafları bir araya getirdik. Avrupa ve ABD ambargoyu konuşurken Türkiye, küresel bir aktör olarak savaşan tarafları ikna ederek aynı masada buluşturmuştur. Artan saldırılar nedeniyle 31 Ekim itibarıyla gemi trafiği kesintiye uğradığında da yine Cumhurbaşkanımız, lider diplomasisi yürüterek 'tahıl koridoru’nun işlemesini sağlamıştır. Türkiye olarak gıda arz güvenliği bakımından 'tahıl koridoru’nu çok önemsiyoruz. Her ne kadar bu koridordan büyük oranda Avrupa ülkeleri yararlansa da gıda arz güvenliliğinin sürdürülebilirliği açısından bu koridorun açık tutulması lazım."

"Bu koridordan açlıkla boğuşan ülkeler daha çok yararlansın"

Konuşmasını, "Biz diyoruz ki, bu koridoru açık tutalım ama bundan gıda sıkıntısı çeken, açlıkla boğuşan, az gelişmiş ülkeler daha çok yararlansın" diyerek sürdüren Kirişçi, "Tahıl koridorundan 10 milyon tonun üzerinde tahıl taşınmıştır. Bu tahılın 6 milyon tonu, yani yüzde 60’ı Avrupa ülkelerine gitmiştir, Asya ülkelerine yüzde 27’si, Afrika ülkelerine ise yüzde 13’ü ulaşmıştır. En az gelişmiş ülkelere ulaşan tahılın oranı sadece yüzde 5,9’dur. Bu adaletsizliğe dikkat çeken tek lider Cumhurbaşkanımızdır. Cumhurbaşkanımız, kasım ortasında Endonezya’da düzenlenecek G-20 Zirvesinde de konuyu gündeme getirecek. Bizim mücadelemiz bir uluslararası barış ve dayanışma adına verilen mücadeledir" dedi.

İklim değişikliğinin tarımsal üretim üzerindeki etkisi

Konuşmasının devamında iklim değişliği konusuna dikkat çeken Bakan Kirişçi, iklim değişikliğinin her geçen yıl tarımsal üretim üzerindeki etkisini daha fazla gösterdiğini belirterek, "Kuraklık, sel, fırtına gibi meteorolojik hadiseler yanında, erozyon, çölleşme, azalan biyolojik çeşitlilik ile hastalık ve zararlılar günümüzde daha fazla hissedilmeye başlanmıştır. Coğrafya ve iklimin sağladığı bir avantajın ürünü olan 'turunçgiller' açısından iklim değişikliği, üzerinde durulması gereken en önemli unsurdur. Turunçgil sektörü, değişen iklim koşullarına karşı küresel bazda stratejisini belirlemek durumundadır.

Sahip olduğumuz kaynakları tüketmek değil doğru yönetmek, doğa ile dost yeni teknolojileri geliştirmek, artık bir tercih değil, zorunluluktur. Türkiye olarak bu süreçte, ekonomik açıdan karlı ve verimli, insan sağlığını koruyan ve çevreye önem veren bir turunçgil üretim sistemi hedefliyoruz. Bu hedefe ulaşmak üzere turunçgil üretimi yapan tüm ülkeler ile tecrübelerimizi paylaşmaya ve iş birliği yapmaya hazırız. Ülke sınırlarını aşan iklim değişikliği ile mücadelede, yapacağımız iş birliği insanlığa önemli katkılar sunacaktır. İnanıyorum ki, bu kongre uluslararası düzeyde yapacağımız iş birlikleri için verimli bir platform oluşturacaktır" diye konuştu.

"Risk yönetim aracı olarak TARSİM’i hayata geçirdik"

İklim değişikliğinin özellikle turunçgil sektörünü çok fazla etkilediğine vurgu yapan Kirişçi, "Biz ülkemizde risk yönetim aracı olarak TARSİM’i hayata geçirdik. Tarım Sigortaları Kanunuyla, çiftçilerimiz doğal afetler karşısında sahipsiz ve çaresiz kalmaktan kurtulmuştur. Doğal afetlerden kaynaklanan zararlar, tüm imkanlar çerçevesinde karşılanmaktadır. Bakanlık olarak sigorta poliçesi bedelinin yüzde 67’sine kadar biz karşılıyoruz.
Hatırlayacaksınız, 2020 yılının Mayıs ayında iklim değişikliğine bağlı olarak Akdeniz sahil şeridinde, hava sıcaklığı 40 derecenin üzerinde uzun süre devam etmişti. Ardından gelen soğuk havanın mandalina, portakal, altıntop ve bazı limon çeşitleri ile üzümde meydana getirdiği zararlara karşı tedbir almıştık. Bu durum neticesinde söz konusu zararlar, TARSİM çerçevesinde 'sıcak hava zararı teminatı' olarak yansıtılmıştır" ifadelerini kullandı.

"İyi tarım uygulamaları çerçevesinde özel proje başlatıldı"

Tarımsal üretimde verimlilik ve kalite hedefiyle çalışmalara devam ettiklerinin altını çizen Bakan Kirişçi, "Bakanlığımızca Mersin, Adana ve Hatay illerinde 30 bin dekar turunçgil alanında 2022 yılında iyi tarım uygulamaları çerçevesinde özel bir proje başlatılmıştır. İyi tarım uygulamaları ile 236 kontrol noktasını izleyerek hem 'gıda güvencesi' hem de 'gıda güvenliği' için yeni sistem ve teknolojileri uyguluyoruz. Tarımsal üretimin iyi tarım uygulamalarıyla yapılması ile çiftlikten sofraya izlenebilirlik tesis edilmektedir. Bu ürünler ISO 17065 uluslararası ürün belgelendirme standartlarına sahip, bakanlığımız tarafından yetkilendirilmiş özel kuruluşlar tarafından belgelendirilmektedir. Uyguladığımız projelerde özellikle genç çiftçileri süreçlere dahil ederek değişen dünya ve iklim koşullarında yeni sistemlere çiftçileri adapte ediyoruz" şeklinde konuştu.

Gıda arz güvenliği problemini Ar-Ge ve yenilikçilik temelli verimlilik artışıyla çözmek adına, 60 araştırma enstitüsü, 27 ileri Ar-Ge merkezi ve 2 binden fazla araştırmacıyla çalıştıklarını kaydeden Bakan Kirişçi;

"Yüksek verimli, kaliteli, hastalık ve zararlılara dayanıklı çeşit geliştirme çalışmalarımızı hızlandırdık. Tarla bitkilerinde 911, bahçe bitkilerinde 989 yerli ve milli tohumluk çeşidi geliştirdik. Ülkemizde 2021 yılında üretilen sertifikalı tohumluk çeşit sayısının yüzde 40’ını bakanlık olarak geliştirdik. Sertifikalı tohum üretimimiz, 2002 yılında 145 bin ton iken 9 kat artışla 2021 yılında 1,3 milyon tona çıktı. Ülkemizde kullanılan tohumun yüzde 96’sı yurt içinde üretilmektedir. Turunçgillerde milli çeşit listesinde yer alan 130 çeşidin 57’si enstitülerimizin geliştirdiği çeşitlerdir. Bakanlığımızca turunçgiller konusunda farklı ıslah yöntemleri kullanılarak çeşit ve anaç geliştirme çalışmaları, hasat sonrası muhafazaya yönelik çalışmalar, kalite çalışmaları ve adaptasyona yönelik 18 adet araştırma projesi devam etmektedir" dedi.

“Tarım, tüm dünyada yükselen bir değerdir”

Küresel ısınma, pandemi süreci ve son olarak Ukrayna-Rusya savaşıyla yaşanan tahıl krizinin, tarımın, tüm dünyada yükselen bir değer olduğunu bir kez daha fark ettirdiğini ifade eden Kirişçi, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu yüzden, tarım hiçbir şekilde ihmal edilemez. Üretimden pazarlamaya kadar bakanlık olarak yürüttüğümüz geniş çalışmalarla, tarımı güçlendirmenin çabasını veriyoruz. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, bugün olduğu gibi, yarın da her koşulda çiftçimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Eli öpülesi çiftçilerimiz bu ülkenin cefakâr, vefakâr üreticileridir. En zor şartlarda bile üretmeye devam etmiş, toprağın hakkını vermişlerdir. Hükümet ve bakanlık olarak desteklerimizle ve tarım politikalarımızla her zaman çiftçilerimizin yanında olduk, olmaya devam edeceğiz. Her zaman çiftçimizin daha fazla üretmesi, daha fazla kazanması için ne gerekiyorsa yaptık. ‘Çiftçimiz kazanırsa ülkemiz kazanır’ dedik. Bu bağlamda tarımsal üretimi artırmak için pek çok yeni uygulamayı hayata geçiriyoruz. Kent Tarımı bunlardan biridir. Yerinde üretim-yerinde tüketim anlayışıyla tüketicilerin taze, ucuz ve en az fireyle sebze ve meyveye ulaşımını sağlamak amacıyla Kent Tarımı uygulamalarını yaygınlaştıracağız. Bu çerçevede, jeotermal kaynaklarımızın yanı sıra, rüzgâr, güneş ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının da kullanılacağı Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgelerini hızla hayata geçiriyoruz. Üreticilerimizin işlerini kolaylaştırmaya yönelik dijital dönüşüm çalışmalarımız çerçevesinde çiftçilerimize 1 Ekim’den itibaren ÇKS’ye e-Devlet Kapısından erişim imkânı sağladık. Çiftçilerimiz, bugün itibariyle e-Devlet üzerinden 530 binden fazla ÇKS belgesi oluşturdu. Bürokrasiyi azaltarak yaklaşık 2,2 milyon üreticimize emek, zaman ve para tasarrufu sağladık."

"1,9 milyon ton turunçgil ihracatıyla dünyada 4. sıradayız"

Türkiye'nin, coğrafi konumunun sağladığı iklim şartlarının uygunluğu ile turunçgil üretiminde önemli potansiyele sahip olduğuna vurgu yapan Bakan Kirişçi, sözlerini şöyle tamamladı; "Türkiye 2021 yılında gerçekleştirdiği 1,9 milyon ton turunçgil ihracatıyla dünyada yüzde 10’luk pay ile 4’üncü sırada yer almaktadır. Üretim, pazarlama, nakliye, depolama, ambalajlama gibi konularda yürütülen Ar-Ge çalışmaları yanında sağlanan teşviklerle bu potansiyel daha da geliştirilmektedir. Bakanlığımızın çalışmalarıyla sektörün tüm paydaşlarını temsil eden Ulusal Turunçgil Konseyi, 2007 yılında kuruluşundan bu yana sektöre hizmet etmektedir. Konseyin çalışmalarıyla turunçgil sektörümüzün daha gelişeceğine inanıyorum."

Bakan Kirişçi, konuşmaların ardından katılımcıları teşekkür plaketi verirken, Hazine ve Maliye eski Bakanı Lütfi Elvan, Vali Ali Hamza Pehlivan, Uluslararası Turunçgil Konseyi Başkan Vekili Kemal Kaçmaz ve yabancı konuklarla birlikte kongre çerçevesinde açılan stantları ziyaret etti.

Hüseyin Kar - Koray Ünlü
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.