EKONOMİ - 13 Kasım 2020 Cuma 09:21

Altın fiyatındaki düşüş satışları arttırdı

A
A
A
Altın fiyatındaki düşüş satışları arttırdı

Son günlerde altın fiyatlarındaki düşüş sonrası vatandaşlar kuyumcularda yoğunluk oluşturdu.

Konuyla ilgili açıklamada bulunan Van Kuyumcular Derneği Başkanı Mehmet Yıldırımoğlu, Türkiye'de ve dünyada etkili olan korona virüs pandemisinin her sektörde olduğu gibi kuyumculuk sektörünü de olumsuz etkilediğini ifade etti. Korona virüs nedeniyle düğünlerin, toplantıların iptal edildiğini dile getiren Yıldırımoğlu, “Tüm olumsuzluklara rağmen altın yine de yatırımcısının yüzünü her zaman güldürüyor. Güldürdüğü için insanlar altına yönelik yatırım yapıyor. Bizler bu anlamda düğünlere ya da ziyaretlere gittiğimiz zaman hediye olarak altın götürüyoruz. Hediyelerimiz hep altın üzerine olduğu için insanlar altına yatırım yapıyor. Altın, insanların geleceğinin garantisi, gelin veya damadın sigortasıdır. Bunun için insanlar hep hediyeleşmede altın götürüyor” dedi.

Dünyada değer kaybetmeyen tek yatırım aracının altın olduğuna vurgu yapan Yıldırımoğlu, “Kağıt yanar, doğal afetlerde yatırımlarınızın hepsi gidebilir ama sel de olsa, yangında olsa, afette olsa altın yine para eder. Kuyumcudan içeri girdiğiniz zaman onun bir alış bir satış rakamı vardır. Hiçbir zaman kapı kapı götürüp ucuza mal edecek bir sıkıntısı yoktur. İnsanların anında paraya dönüştürebileceği bir araç olan altın, alıcısının da satıcısının da yüzünü güldürür” ifadelerini kullandı.

Altın fiyatındaki düşüş satışları arttırdı

Son günlerde altın fiyatlarındaki düşüşten kaynaklı bir yoğunluğun yaşandığına dikkat çeken Yıldırımoğlu, “Sene başında altın 205-210’larda seyrederken, ben ilk altı ay içerisinde altının 350- 450 civarında seyredeceğini demiştim. Korona virüsten dolayı bu biraz hızlandı. Biz yılsonuna kadar beklerken pandemiden dolayı biraz erken geldi. Yine yılsonuna kadar altının 500 civarında seyreder demiştim. O da oldu. 2021 yılının ilk 6 ayı içerisinde 550’lerde seyredecek olan altın, ikinci 6 ayda ise 600-650’leri görecek. Yani altın 2021 yılında da yatırımcısının yüzünü güldürecek. İnsanlar tedirgin olmasın” diye konuştu.

Dünya ekonomisinin altın üzerine ayarlandığını da sözlerine ekleyen Yıldırımoğlu, “Önümüzdeki yıl korona virüs etkisini azalttığında düğünler artacak ve dolayısıyla altına olan talep de artacak. Çünkü düğün olduğu zaman sirkülasyon da olacak. Şimdiden kuyumcu arkadaşlarımız o günün hazırlığını yapıyor. İnşallah işler iyi olacak. Bu geçici bir hastalık. Bunlar bittikten sonra herkes normal yaşamına devam edecektir” dedi.

Atilla İdiz
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."